Maliye
Bakanlığından:
TAHSİLAT GENEL
TEBLİĞİ
SERİ: A
SIRA NO: 2
6/6/2008
tarihli ve mükerrer 26898 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 5766 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunla 6183 sayılı Kanunda
değişiklikler yapılmış ve Kanuna bazı maddeler eklenmiştir.
Anılan Kanunla 6183 sayılı Kanunda
yapılan düzenlemelere ilişkin açıklamalar, Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin ilgili bölümlerine işlenmek üzere
aşağıda yapılmış, ayrıca anılan Tebliğin bazı bölümleri aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
I- Seri:A Sıra
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümüne V. Alt Bölüm
olarak “V. Amme Alacağı Ödenmeden Yapılmayacak
İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları” başlıklı aşağıdaki
bölüm eklenmiş ve “V. İptal
Davaları” başlığı “VI. İptal
Davaları” olarak değiştirilmiştir.
“V. Amme Alacağı Ödenmeden
Yapılmayacak İşlemler ile İşlem Yapanların Sorumlulukları
1. 6183 sayılı Kanuna 5766 sayılı Kanunun
2 nci maddesi ile eklenen 22/A maddesinde “4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları
ödemeler ile kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak sağlanan
Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak ödemelerde ve
2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli tarifelerde yer alan
ticaret sicil harçlarından kayıt ve tescil harçları, noter harçlarından
senet, mukavelename ve kağıtlardan alınan harçlar, tapu ve kadastro harçlarından
tapu işlemlerine ilişkin alınan harçlar, gemi ve liman harçları ile diploma
harçları hariç olmak üzere (8) sayılı tarifeye konu harçlar ve trafik
harçlarına mevzu işlemler ile 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin
harcına mevzu işlemlerde; Maliye Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine
vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu
getirmeye, bu kapsama girecek amme alacaklarını tür, tutar ve işlemler
itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye,
zorunluluk getirilen işlemlerde hangi hallerde bu zorunluluğun
aranılmayacağını ve maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.
Takibata selahiyetli tahsil dairesince, bu madde kapsamında
getirilen zorunluluğa rağmen borcun olmadığına dair belgeyi aramaksızın
işlem tesis eden kurum ve kuruluşlara iki bin Yeni Türk Lirası idari para
cezası verilir. İdari para cezası, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren
bir ay içinde ödenir. İdari para cezasına karşı tebliğ tarihini takip eden
otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılabilir.” hükmü yer almaktadır.
Madde hükmü;
i) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu
kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları
ödemeler sırasında,
ii) Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak
sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle yapılacak
ödemelerde,
iii) 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli;
- (1) sayılı tarifenin “C) Ticaret sicil
harçları”ndan sadece “I. Kayıt ve tescil harçları”na,
- (2) sayılı tarifede yer alan Noter
Harçlarından “I.1” ve “II.1” de yer alan senet, mukavelename ve kağıtlardan
alınan harçlara,
- (4) sayılı tarifede yer alan Tapu ve
Kadastro işlemlerinden alınacak harçlardan “I-Tapu işlemleri”ne ilişkin
alınan harçlara,
- (7) sayılı tarifede yer alan Gemi ve
Liman Harçlarına,
- (8) sayılı tarifede yer alan İmtiyazname, Ruhsatname ve Diploma Harçlarından “VII-Okul diplomaları”na ilişkin harçlar
hariç tarifede düzenlenen diğer tüm harçlara,
- (9) sayılı tarifede yer alan Trafik
Harçlarına,
mevzu işlemler sırasında,
iv) 2464 sayılı Belediye Gelirleri
Kanununda yer alan bina inşaat harcı ve yapı kullanma izin harcına mevzu
işlemler sırasında,
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine
vadesi geçmiş borcun bulunmadığına ilişkin belge aranılması zorunluluğu
getirmeye Maliye Bakanlığını yetkili kılmaktadır.
2. Madde hükmünün Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden;
a) 1/8/2008 tarihinden itibaren uygulanmak üzere,
i) 22.01.2002
tarihli ve 24648 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren kurumların bu Kanun kapsamında hak
sahiplerine yapacakları ödemeler sırasında,
6/10/2008
tarihinden itibaren uygulanmak üzere,
ii) Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak
sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların
ilgililere yapacakları ödemeler sırasında,
Hak sahiplerinin ve ilgililerin
Bakanlığımıza bağlı tahsil dairelerine vadesi geçmiş borçlarının
bulunmadığına ilişkin vadesi geçmiş borç
durumunu gösterir belge aranılması zorunluluğu getirilmiştir.
Ancak, eğitim
ve öğretime yönelik olarak öğrenim bursu ve öğrenimle ilgili diğer adlarla
verilen Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle
yapılacak ödemelerde bu zorunluluk aranılmayacaktır.
3. 6183 sayılı Kanunun 22/A
maddesi ile madde kapsamına girecek amme
alacaklarını tür, tutar ve işlemler itibarıyla topluca veya ayrı ayrı tespit etmeye, zorunluluk getirilen işlemlerde
hangi hallerde bu zorunluluğun aranılmayacağını belirlemeye Maliye
Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Maddenin Bakanlığımıza verdiği yetkiye istinaden
“vadesi geçmiş borç” olarak değerlendirilmek üzere madde kapsamına giren
amme alacakları;
i) Tür olarak; yıllık
gelir, yıllık kurumlar, katma değer, özel tüketim, özel iletişim ve banka
ve sigorta muameleleri vergileri, gelir ve kurumlar vergisine ilişkin tevkifatlar ve geçici vergiler ile bu vergi türlerine
ait vergi ziyaı cezaları, gecikme zam ve
faizleri,
ii) Tutar olarak; kapsama giren
amme alacaklarının toplam 1.000,-
lirayı aşan tutarı,
şeklinde belirlenmiştir.
Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge arama zorunluluğu getirilen kurum ve
kuruluşlarca yapılacak ödeme/işlemler sırasında, tahsil dairelerinin
verdiği bilgiye istinaden kapsama giren alacak türlerinin toplam tutarının
1.000,- lirayı aşmaması halinde, borcun bulunmadığı kabul edilerek gerekli
ödeme/işlemler yapılacaktır.
Tahsil dairelerince vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge tanzimi sırasında borçlunun, belirlenmiş
alacak türlerinden vadesi geldiği halde ödenmemiş bir borcu bulunup
bulunmadığı araştırılacak ve vadesi geçtiği halde ödenmemiş borçlar, tür ve
tutarları ile birlikte istenilen belgede gösterilecektir.
Vadesi geçtiği halde
ödenmemiş borç bulunmakla birlikte, yargı mercilerince amme alacağının
takibinin durdurulmasına karar verilmesi veya takibin kanunen durdurulması
gereken diğer hallerde kapsama giren tür ve tutarda borç bulunmasına rağmen
vadesi geçmiş borç durumunu gösterir
belge “ödeme/işlem yapılmasına
muvafakat edildiğini” belirten bir ifadeyle tanzim edilerek borçluya
verilecektir.
Tecil edilmiş amme
alacakları, tecil şartlarına uygun olarak ödendiği müddetçe vadesi geçmiş
borç olarak dikkate alınmayacaktır.
Vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge talep eden borçlulara, yıllık gelir vergisi
veya kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesince, gelir
stopaj vergisi ile banka ve sigorta muameleleri vergisi açısından bağlı
oldukları diğer vergi daireleri ile varsa kapsama giren vergi türleri
açısından daha önce mükellefiyet kaydı bulunan diğer vergi dairelerinden
temin edilen bilgiler de dikkate alınarak bu belge verilecektir.
Bu tebliğ ile tür olarak belirlenen amme
alacaklarından mükellefiyet kaydı bulunmayanlar herhangi bir vergi
dairesinden söz konusu vergilerden mükellefiyet kayıtlarının olmadığına
ilişkin belgeyi almaları halinde vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belge aranılmaksızın gerekli ödeme/işlem yapılacaktır.
Bu belgeler tanzim edildiği tarihten itibaren 15 gün
süre ile geçerli kabul edilecektir.
Gelir İdaresi Başkanlığınca söz konusu belgelerin
elektronik ortamda verilmesi ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca
elektronik ortamda verilen belgenin teyidinin elektronik ortamda
yapılabilmesi halinde de aynı esaslar geçerli olacaktır.
4. 6183
sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca vadesi geçmiş borç durumunu gösterir
belge aranılması zorunluluğu getirilen ödeme/işlemler ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaların dikkate alınması
gerekmektedir.
4.1. 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamına giren
kurumların bu Kanun kapsamında hak sahiplerine yapacakları ödemeler:
a) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, bazı kamu idarelerinin
her türlü kaynaktan karşılanan mal ve hizmet alımları ile yapım işleri
ihalelerinde uygulanacak esas ve usulleri düzenleyen kanundur. 4734 sayılı Kanun kapsamında olan idareler Kanunun 2 nci maddesinde
aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.
- Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, il özel
idareleri ve belediyeler ile bunlara bağlı; döner sermayeli kuruluşlar,
birlikler (meslekî kuruluş şeklinde faaliyet gösterenler ile bunların üst
kuruluşları hariç) ve tüzel kişiler.
- Kamu iktisadi kuruluşları ile
iktisadi devlet teşekküllerinden oluşan kamu iktisadi teşebbüsleri.
- Sosyal güvenlik kuruluşları,
fonlar, özel kanunlarla kurulmuş ve kendilerine kamu görevi verilmiş tüzel
kişiliğe sahip kuruluşlar (meslekî kuruluşlar ve vakıf yüksek öğretim
kurumları hariç) ile bağımsız bütçeli kuruluşlar.
- Yukarıda belirtilenlerin doğrudan
veya dolaylı olarak birlikte ya da ayrı ayrı
sermayesinin yarısından fazlasına sahip bulundukları her çeşit kuruluş,
müessese, birlik, işletme ve şirketler.
- Yapım ihalelerine münhasır olmak
üzere, 4603 sayılı Kanun kapsamındaki bankalar.
b) Kamu İhale Kanunu kapsamında
ödeme yapacak olan ve (a) bölümünde belirtilen kurum ve kuruluşlar, hak
sahiplerine ödeme yapmadan önce vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge
arayacaklar, bu Tebliğ ile belirlenen tutarın üzerinde vadesi geçmiş borç
bulunması halinde ödeme yapmayacaklardır. Ancak, borçlunun tahsil dairesine
olan borçlarını ödemesi veya sair sebeplerle, ihale nedeniyle kendisine
yapılması gereken ödemenin yapılmasını engelleyen durumun kalkması üzerine,
yeni alacağı belgeye göre ihaleyi yapan kurum ve kuruluşların gerekli
ödemeyi hak sahibine yapabilecekleri tabiidir.
Hak sahiplerine, tahsil dairesince düzenlenen vadesi
geçmiş borç durumunu gösterir belgelerde belirtilen borç tutarının üzerinde
bir tutarda ödeme yapılması gereken hallerde, borçlunun da talebi alınmak
suretiyle borç tutarı kadar kısım ilgili tahsil dairelerine bakiyesi de
borçluya ödenebilecektir. Ayrıca, borç tutarının yapılacak ödemeden yüksek
veya buna eşit olduğu durumlarda da borçlunun talebi üzerine ödenecek tutar
ilgili tahsil dairesine aktarılabilecektir.
Borçlunun talebi üzerine kesinti yapan kurum;
- Genel bütçeli idare ise muhasebe
işlem fişinin düzenlendiği tarihte,
- Genel bütçe dışında bir idare ise
kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına yatırıldığı tarihte,
ödeme yapılmış sayılacağından,
ödeme tarihine kadar geçen süre için amme alacağına 6183 sayılı Kanunun 51
inci maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır.
4.2. Kanun, kararname ve diğer mevzuatla nakdi olarak
sağlanan Devlet yardımları, teşvikler ve destekler nedeniyle kurumların
ilgililere yapacakları ödemeler:
6183 sayılı Kanunun 22/A maddesi uyarınca,
kaynağına bakılmaksızın Kanun, kararname ve diğer mevzuatla düzenlenmiş
olan ve sadece nakdi olarak ödenen Devlet yardımları, teşvikler ve
destekleri ödeyecek olan kurum ve kuruluşlarca bu ödemeler yapılmadan önce
ilgililerden vadesi geçmiş borç
durumunu gösterir belge aranılacak ve bu Tebliğ ile belirlenen tutarın
üzerinde vadesi geçmiş borç bulunması halinde ödeme yapılmayacaktır. Ancak, borçlunun tahsil
dairesine olan borçlarını ödemesi veya sair sebeplerle, mevzuat gereğince
kendisine yapılması gereken ödemenin yapılmasını engelleyen durumun
kalkması üzerine, yeni alacağı belgeye göre ilgili kurum ve kuruluşların
gerekli ödemeyi hak sahibine yapabilecekleri tabiidir.
Madde kapsamında zorunluluk getirilen bu tür
ödemeleri bankalar aracılığı ile yapan kurumlar, bu tutarları ilgilisine
ödenmek üzere bankaya göndermeden önce yukarıdaki belgeyi arayacaklardır.
İlgililere, tahsil dairesince düzenlenen vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belgede belirtilen borç tutarının üzerinde ödeme
yapılması gereken hallerde, borçlunun da talebi alınmak suretiyle borç
tutarı kadar kısım ilgili tahsil dairelerine, bakiyesi de borçluya
ödenebilecektir. Ayrıca, borç tutarının yapılacak ödemeden yüksek veya buna
eşit olduğu durumlarda da borçlunun talebi üzerine ödenecek tutar ilgili
tahsil dairesine aktarılabilecektir.
Borçlunun talebi üzerine kesinti yapan kurum;
- Genel bütçe kapsamında bir kamu
idaresi ise muhasebe işlem fişinin düzenlendiği tarihte,
- Genel bütçe kapsamı dışında bir
idare ise kesilen tutarın tahsil dairesi hesaplarına yatırıldığı tarihte,
ödeme yapılmış sayılacağından,
ödeme tarihine kadar geçen süre için amme alacağına 6183 sayılı Kanunun 51
inci maddesine göre gecikme zammı hesaplanacaktır.
5. Vadesi geçmiş borç durumunu
gösterir belgeyi aramadan bu Tebliğ ile zorunluluk getirilen
ödeme/işlemleri yapan kurum ve kuruluşlara, borçlunun bağlı bulunduğu
takibe selahiyetli tahsil dairesince, iki bin
lira idari para cezası tatbik edilecektir. Bu madde hükmüne göre verilen
idari para cezasının, ilgilisine tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödenmesi
gerekmektedir.
İdari para cezasına karşı
tebliğ tarihini takip eden otuz gün içinde idare mahkemesinde dava açılması
mümkündür.
Bu idari para cezaları
hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanacaktır.”
II - Seri:A Sıra
No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan “VI. Limited
Şirketlerin Amme Borçları” başlıklı alt bölümü başlığıyla birlikte
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“VII. Limited
Şirketlerin Amme Borçları
1. 6183 sayılı Kanunun 4369 sayılı
Kanunla değişik 35 inci maddesi 5766 sayılı Kanunla yapılan düzenlemelere
göre “Limited
şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya
tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında
doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe
tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki
sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir
öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu
ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları
halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre
müteselsilen sorumlu tutulur.” şeklini almıştır.
2. Maddenin birinci fıkrası hükmüne göre,
limited şirket ortakları şirketten tamamen veya
kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulacaklardır.
Limited şirket borçlarından sorumlu olan
gerçek veya tüzel kişi ortaklar, 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesi
uyarınca amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.
3. 6762
sayılı Türk Ticaret Kanununun 503 ve müteakip maddelerinde limited şirketlerin kuruluşu düzenlenmiş, Kanunun 511
inci maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların
kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer almış, 515 inci
maddesinde şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk
mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519 uncu maddesinde de pay
defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların ad ve soyadlarının, pay
miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu hususlarla
ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 520 nci
maddesi hükmüne göre de ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de
noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm
ifade etmektedir.
Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden
de görüleceği gibi, limited şirket ortaklarının
kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler; şirketin
Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu
sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş
olduğu hallerde ise pay defterinde yer almaktadır.
4. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi
uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe
geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında
yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya
kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması
gerekmektedir.
5766 sayılı Kanunla 6183 sayılı Kanunun
3 üncü maddesinde yapılan değişiklikle;
-Tahsil edilemeyen amme alacağı terimi; “Amme
borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması
sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen
mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme
alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme
alacaklarını,”
-Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı terimi; “Amme
borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen
değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı
verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil
edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen
takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil
edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,”
şeklinde tanımlanmıştır.
Bu düzenleme çerçevesinde limited şirket ortaklarının sorumluluğuna başvurulmadan
önce alacaklı tahsil dairelerince Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan
tanımlardaki hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak
amme alacağının şirketten tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin
anlaşılması gerekmektedir.
5. Kanunun 35 inci maddesinin ikinci
fıkrası gereğince, ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde,
payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait olan ve devir tarihi
itibarıyla ödenmemiş bulunan amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra
hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirket ortağının payını devretmesi
halinde, devreden ve devralan şahıslar, şirketin devir tarihi itibarıyla
vadesi geldiği halde ödenmemiş borçlarından, Kanunun 35 inci maddesinin
birinci fıkrası uyarınca sermaye hisseleri oranında sorumlu olacaklardır.
Ancak bu sorumluluğa başvurulabilmesi için amme alacağının şirketten
tamamen veya kısmen tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış
olması gerekmektedir.
6. Kanunun 35 inci maddesinin üçüncü
fıkrası gereğince, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda
pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme
alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen
sorumlu tutulacaktır.
Buna göre, şirketten tamamen veya kısmen tahsil
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve
ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin şirket ortağı olması
halinde, söz konusu kişilerin bu amme alacağından müteselsilen
sorumlu tutularak, Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca
sermaye hisseleri oranında takip edilmesi gerekmektedir.
7. Kanunun 35 inci maddesinde yapılan
değişiklikler ve bu bölümde yapılan açıklamalar çerçevesinde limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte
aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir.
- Öncelikle şirketten tamamen veya kısmen tahsil
edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve
ödenmesi gerektiği zamanlarda şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu
ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme
değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir.
- Her bir ortağın sermaye hissesine göre
takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecektir.
- Şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacağının ödenmesinden sermaye hissesi oranında sorumlu
tutulması gereken ortağın, hissesini devredip devretmediği araştırılacak,
hisse devrinin söz konusu olduğu hallerde, devralan şahsın devir tarihi
itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş şirket borçlarından sorumlu tutulacağı
tutar tespit edilecektir.
- Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı
Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği
suretiyle başlanılacaktır.
8. 6762 sayılı Kanunun 540 ıncı maddesinde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça,
ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi
temsile mezun ve mecbur oldukları hükme bağlanmıştır. Böyle bir durumda
ortaklar hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde
hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında olmayacaktır. Ortakların hepsi
kanuni temsilci sıfatına haiz olacaklarından, haklarındaki takip 6183
sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre, amme alacağının tamamından
müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir.
9. 6183 sayılı Kanunun “Amme
alacaklarının korunması” başlıklı ikinci bölümünde yer alan teminat isteme,
ihtiyati haciz, ihtiyati tahakkuk ve diğer koruma hükümleri, yeterli
şartların varlığı halinde bu tebliğdeki düzenlemeler dikkate alınarak amme
borçlusu sayılan ortak hakkında da uygulanacaktır.
10. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde
4369 sayılı Kanunla yapılan değişiklik 29.07.1998 tarihinde yürürlüğe
girmiştir. Bu itibarla, 29.07.1998 tarihi ve bu tarihten sonraki dönemlere
ait olan amme alacakları, limited şirketten
tahsil imkanı bulunmaması halinde yukarıda
belirtilen esaslar çerçevesinde ortaklardan takip ve tahsil edilecektir. Bu
tarihten önceki dönemlere ait amme alacakları ise ortaklardan kanun
değişikliği öncesi hükümlere göre takip ve tahsil edilecektir.
11. 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesinde 5766 sayılı
Kanunla yapılan değişikliklerin usul hükümlerine yönelik olması ve 5766
sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları
için de uygulanacaktır.”
III - Seri:A Sıra No:1 Tahsilat
Genel Tebliğinin Birinci Kısım İkinci Bölümünde yer alan “VII. Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı alt bölümün;
a) Başlığı “VIII.
Kanuni
Temsilcilerin Sorumluluğu” şeklinde
değiştirilmiştir.
b) (6) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“6. 5766
sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci
maddesine “Amme alacağının doğduğu ve
ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare
edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının
ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.”
hükmü eklenmiştir.
Bu hükme göre, tüzel kişilerle küçüklerin ve
kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan
teşekküllerin mal varlığından tamamen
veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme
alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni
temsilci veya teşekkülü idare edenler olması halinde söz konusu kişiler,
amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak,
Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takip
edilecektir.”
c) (7) numaralı bölümün sonuna aşağıdaki
paragraflar eklenmiştir.
“5766
sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine
eklenen “tahsil edilemeyen
amme alacağı” terimi ile “tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı”
terimlerine ilişkin açıklamalar Tebliğin Birinci Kısım, İkinci Bölüm
VII. Limited Şirketlerin Amme Borçları başlıklı
alt bölümünün (4) numaralı bölümünde yer almaktadır.
Amme borçlusu nezdinde sürdürülen takip işlemleri
sonucunda tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği
anlaşılan amme alacakları, Kanunun 3 üncü maddesinde yer alan tanımlardaki
hususlar dikkate alınmak suretiyle yapılacak işlemlere dayanılarak tespit
edilecek ve maddede belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı halinde
kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi için yeterli şartların
oluştuğu kabul edilerek, takip işlemlerine kanuni temsilciler adına 6183
sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre düzenlenecek ödeme emri tebliği
suretiyle başlanılacaktır.
Amme
borçlusunun birden fazla kanuni temsilcisi bulunduğu takdirde, ilgili
kanunlara göre kanuni temsilcilerin sorumluluk şekline bakılacak ve
müşterek ve müteselsil sorumlu olanlar hakkında tahsil edilemeyen veya
edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının tamamı için her birine ayrı ayrı ödeme emri düzenlenmek suretiyle takibe
geçilecektir.”
d) (8) numaralı bölümü
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“8. 5766
sayılı Kanunun 4 üncü maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci
maddesine “Kanuni
temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer
alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” hükmü eklenmiştir.
Bu hükme
göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinde, kanuni
temsilcilerin sorumluluklarına ilişkin hükümlerin düzenlenmiş olması, Vergi
Usul Kanunu kapsamındaki amme alacaklarının takibinin 6183 sayılı Kanunun
mükerrer 35 inci maddesine göre yapılmasına engel teşkil etmeyecektir.
Dolayısıyla Vergi Usul Kanunu kapsamına giren amme alacakları dahil olmak üzere tüm amme alacakları için mükerrer 35
inci madde uyarınca takip yapılması mümkün bulunmaktadır.”
e) (10) numaralı bölümünden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (11) numaralı bölüm eklenmiştir.
“11. 6183
sayılı Kanunun mükerrer 35 nci maddesinde 5766
sayılı Kanunla yapılan değişikliklerin usul hükümlerine yönelik olması ve
5766 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü gereğince 5766 sayılı Kanunun
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla tahsil edilmemiş bulunan amme alacakları
için de uygulanacaktır.”
IV - Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin
Birinci Kısım İkinci Bölümünün “VIII- Yurt Dışına Çıkış Yasağı” başlıklı alt bölümü başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“IX. Yurt Dışı Çıkış Tahdidi
1. 5766 sayılı Kanunun 5 inci maddesiyle 6183 sayılı Kanuna eklenen
“Yurt dışı çıkış tahdidi” başlıklı 36/A maddesinde “Devlete ait olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük
Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bunlara ait zam ve cezalarını
ödeme emrinin tebliğ tarihini takip eden yedi gün içerisinde ödemeyen ya da
bu Kanun hükümleri uyarınca hakkında bu alacaklar nedeniyle ihtiyati haciz
kararı alınan amme borçlusunun yurt dışına çıkışı, alacaklı tahsil
dairesinin talebi halinde ilgili makamlarca engellenir.
Yurt dışı çıkış tahdidi, yüzbin
Yeni Türk Lirası ve üzerinde olan teminat altına alınmamış amme alacağı
için uygulanır. Bakanlar Kurulu, bu tutarı on katına kadar artırmaya,
yarısına kadar indirmeye ve yeniden kanuni tutarına getirmeye yetkilidir.
Amme alacağına karşılık teminat alınması, alacağın
tecil edilmesi, borçlunun aciz halinin tespit edilmesi, yargı mercilerince
amme alacağının takibinin durdurulmasına karar verilmesi veya takibin
kanunen durdurulması gereken diğer hallerde yurt dışı çıkış tahdidi,
alacaklı tahsil dairesinin talebi üzerine ilgili makamlarca kaldırılır.
Amme borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış
tahdidi, hastalık, iş bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin
uygun görmesi ve bildirimi üzerine ilgili makamlar tarafından kaldırılır.
Bu fıkraya göre yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması yeniden
tatbikine mani değildir.
Amme borçlusuyla birlikte amme alacağının
ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre amme borçlusu sayılan kişiler
hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt dışı çıkış tahdidi
uygulanır.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları
belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Bu
hükümle, yurt dışı çıkış tahdidi uygulaması amme alacaklarının tahsil
güvenliğini sağlamak üzere 6183 sayılı Kanunun amme alacaklarının korunması
ile ilgili hükümleri içerisinde yeni bir müessese olarak düzenlenmiştir.
2. Yurt
dışı çıkış tahdidi, Devlete ait olup, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 4458
sayılı Gümrük Kanunu kapsamına giren amme alacakları ile bu alacaklara
ilişkin zam ve cezalar için uygulanabilecektir.
Dolayısıyla,
Devlete ait olmakla birlikte anılan kanunlar kapsamında olmayan amme alacakları
ile il özel idareleri ve belediyelere ait amme alacakları için yurt dışı
çıkış tahdidi uygulanmayacaktır.
3. Yurt
dışı çıkış tahdidi, 6183 sayılı Kanunun 36/A maddesi kapsamında borçları
bulunan ve Kanunun 3 üncü maddesinde sayılan borçluların uyruğuna
bakılmaksızın gerçek kişiler hakkında uygulanacaktır.
Anılan
maddede “Amme borçlusuyla birlikte
amme alacağının ödenmesinden sorumlu olan ve bu Kanuna göre amme borçlusu
sayılan kişiler hakkında da bu maddede yer alan esaslara göre yurt dışı
çıkış tahdidi uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu hükme
göre, tüzel kişilerin borçları nedeniyle bu kişilikleri temsile yetkili
bulunan kişilere kanuni temsilci sıfatlarıyla takibe başlanılmak üzere
ödeme emri tebliğ edilmeden önce yurt dışı çıkış tahdidi tatbik
edilmeyecektir.
Öte
yandan, amme borçlusundan aranılan alacağın ödenmesinden sorumlu olan diğer
amme borçluları hakkında da yurt dışı çıkış tahdidi ödeme emri tebliği
esasına bağlı olarak tatbik edilebilecektir.
4. Amme
borçlusu hakkında yurt dışı çıkış tahdidi uygulanabilmesi için, ödeme emri
tebliğ tarihini takip eden 7 gün içerisinde amme alacaklarının ödenmemiş
olması gerekmektedir. Dolayısıyla vadesinde ödenmemiş amme alacağı için
borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden yurt dışı çıkış tahdidi tatbik
edilmeyecektir.
5. 6183
sayılı Kanun hükümleri uyarınca hakkında ihtiyati haciz kararı alınmış
olanlar hakkında da yurtdışı çıkış tahdidi uygulanacaktır. Kanuni temsilci,
ortak gibi amme borçlusuyla birlikte amme alacağının ödenmesinden sorumlu
olan şahıslar hakkında da ihtiyati haciz kararı alınmış ise bu kişiler
hakkında ödeme emri tebliğ edilip edilmediğine bakılmaksızın yurt dışı
çıkış tahdidi uygulanabilecektir.
6. Amme
borçlusu hakkında yurt dışı çıkış tahdidi, Kanunda belirtilen ve teminat
altına alınamamış 100.000,- lira ve üzerinde borç bulunması halinde
uygulanacaktır. Dolayısıyla, Kanunun 10 uncu maddesine göre borca karşılık
teminat alınmışsa, yurt dışı çıkış tahdidinin teminatsız kalan amme alacağı
tutarı dikkate alınarak uygulanması gerekmektedir.
Borcun
Kanunen belirlenen tutarın altında olması halinde yurt dışı çıkış tahdidi
uygulanmayacak; tahdidin tatbikinden sonra bu tutarın altına inmesi halinde
ise yurt dışı çıkış tahdidi derhal kaldırılacaktır.
7. Amme
borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi;
- Borcun
ödenmesi,
- Amme alacağına karşılık teminat alınması,
- Alacağın tecil edilmesi,
- Borçlunun aciz halinin tespit edilmesi,
- Yargı mercilerince amme alacağının takibinin
durdurulmasına karar verilmesi,
- Takibin kanunen durdurulması gereken diğer
hallerin bulunması,
durumlarında alacaklı tahsil dairesinin talebi
üzerine ilgili makamlarca kaldırılacaktır.
Yurt
dışı çıkış tahdidinin kaldırılmasını gerektiren bu haller Kanun hükmünde
açık olarak belirtilmiş olup, söz konusu hallerin varlığı halinde borçlu
hakkında yurt dışı çıkış tahdidi konulmayacak daha önce konulmuş tahditler de bu hallerin oluşması üzerine derhal
kaldırılacaktır.
Bu
itibarla, tutarına bakılmaksızın
6183 sayılı Kanunun 75 inci maddesi uyarınca aciz halinde olduğu tespit
edilen borçlulardan aranılan ve aciz fişine bağlanan amme alacakları için
yurt dışı çıkış tahdidi uygulanmayacaktır. Bunun yanı sıra, haklarında
iflas kararı bulunan borçlular için de yurt dışı çıkış tahdidi
uygulanmayacaktır.
Ancak,
haklarında iflas kararı veya iflas erteleme kararı bulunan tüzel kişilerin
borçlarından sorumlu olan kişiler hakkında şahsi iflas kararları olmadığı
müddetçe söz konusu borçlar nedeniyle bu kişiler hakkında yurt dışı çıkış
tahdidi uygulanacağı tabiidir.
8. Kanunun
36/A maddesinin dördüncü fıkrasında “Amme
borçlusu hakkında uygulanan yurt dışı çıkış tahdidi, hastalık, iş
bağlantısı gibi hallerde alacaklı tahsil dairesinin uygun görmesi ve
bildirimi üzerine ilgili makamlar tarafından kaldırılır. Bu fıkraya göre
yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine mani
değildir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükme
göre, yurt dışı çıkış tahdidine muhatap olan borçluların hastalık, iş
bağlantısı ve benzeri zaruri nedenlerden dolayı tahsil dairelerine
yapacakları müracaat üzerine durumları tahsil dairesince değerlendirilecek
ve borçluların karşılaştıkları olumsuz sonuçlarının önlenmesi açısından
uygun görülmesi halinde tatbik edilen tahditler
kaldırılabilecektir.
Bu
durumda olan borçluların talepleri, tahsil dairesi yöneticisi başkanlığında
(vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi
dairesi başkanlıklarında vergi dairesi başkanı, yetki devri halinde ilgili
grup müdürü/müdür, vergi dairesi müdürlüklerinde vergi dairesi müdürleri,
malmüdürlüklerinde malmüdürleri) ilgili bölüm (vergilendirme ve tahsilat/kovuşturma) yöneticileriyle birlikte
değerlendirilecektir.
Bu
değerlendirmede, borçlunun öteden beri borç ödeme konusunda iyi niyetli
olup olmadığı hususu da dikkate alınarak,
- Yurt
dışı çıkış tahdidi uygulamasının, borçlunun ileride doğabilecek borç ödeme
kabiliyetini olumsuz etkileyebileceği veya tedavi olanaklarını kaybetmesine
neden olabileceği,
- Yurt
dışına çıkışın amme alacağının takip ve tahsilini olumsuz etkilemeyeceği,
kanaatine
varılması halinde, borca yetecek tutarda teminat gösterilmese dahi
borçluların içinde bulundukları bu tür durumlar nedeniyle yurt dışına
çıkışlarına izin verilebilecektir.
Bu
şekilde yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılmış olması yeniden tatbikine
engel teşkil etmemektedir.
Yurt
dışı çıkış tahdidinin, tüzel kişilikten tahsil edilemeyen veya tahsil
edilemeyeceği anlaşılan amme borçlarından dolayı sorumlu tutulan birden
fazla kanuni temsilcisi hakkında uygulanmış olması halinde, tahdidin
kaldırılması için yukarıda belirtilen gerekçelerle yapılacak taleplerin de
aynı şekilde değerlendirilmesi, ancak en az bir kanuni temsilci hakkında bu
tahdidin devam ettirilmesi gerekmektedir.
Ancak,
tüzel kişiliğin kanuni temsil yetkisinin bir kişiye verilmiş olması
halinde, söz konusu kişi hakkında tahdidin kaldırılmasına yönelik talebin
de yukarıda yapılan açıklamalara göre değerlendirilmesi ve uygun görülmesi
halinde tahdidin kaldırılması icap etmektedir.
9. Tahsil
daireleri yurt dışı çıkış tahdidi uygulanacak borçluları Emniyet
Makamlarına bildirmesi üzerine bu makamlar tarafından tahdit
uygulanacaktır. Emniyet Makamlarına yapılacak bildirimlerde; borçlunun adı
soyadı, T.C. kimlik numarası/vergi kimlik numarası, doğum yeri ve tarihi,
ana ve baba adı, nüfusa kayıtlı olduğu yer, iş ve ikametgah
adresleri, borcun tutarı, yılı, türü ve vadesinin eksiksiz olarak yer
alması zorunludur.
10. Tahsil
dairelerince, yurt dışı çıkış tahdidi konulmak üzere Emniyet Makamlarına
isimleri bildirilen kişilere durum ayrıca bir yazı ile derhal
bildirilecektir. Bu yazıda; borcun mahiyeti, yılı, tutarı, vadesi ve ne
şekilde tasfiye olunabileceği, yurt dışı çıkış tahdidinin kaldırılabilmesi
için ne gibi işlemler yapılması gerektiği açıkça belirtilmek suretiyle
borçluların bu konuda bilgilendirilmeleri sağlanacaktır.
11.
Hakkında yurt dışı çıkış tahdidi konulan şahısların durumları tahsil
dairelerince dikkatle izlenecek, bu tahdidin konulmasına neden olan borcun
ödenmesi, terkini, teminata bağlanması gibi tahdidin konulma gerekçesini
ortadan kaldıran durumlarda, keyfiyet derhal ilgili Emniyet Makamlarına
bildirilmek suretiyle mükelleflerin oluşabilecek mağduriyetlerinin
önlenmesi temin edilecektir.”
V - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci
Kısım Üçüncü Bölüm “II. Ödeme Şekli” başlıklı alt bölümün (2) numaralı
bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
2. Yukarıda yer verilen hükümlerin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye
istinaden; borçlusu, türü ve uygulamanın başlangıç tarihi aşağıdaki tabloda
yer alan amme alacaklarının yine aynı tabloda yer alan tarihlerden itibaren
vergi dairesi veznelerine nakden veya çekle ödenmesi yerine tahsilata yetkili kılınan bankalara ödenmesi mecburiyeti
getirilmiştir. Dolayısıyla,
bankalara ödenmesi mecburiyeti getirilen amme alacakları, bu mecburiyetin
getirildiği tarihten sonra vergi dairesi veznelerince nakden veya çekle
tahsil edilmeyecektir.
No
|
Amme Borçlusu
|
Amme Alacağının Türü
|
Uygulamanın Başlangıç Tarihi
|
1.
|
Kurumlar
vergisi mükellefi
|
Kanuni
süresinde beyan edilen kurumlar vergisi
|
01.01.2008
|
2.
|
Kurumlar
vergisi mükellefi
|
Kanuni
süresinde beyan edilen kurumlar vergisine mahsuben ödenecek geçici vergi
|
01.01.2008
|
3.
|
Kurumlar
vergisi mükellefi
|
Kanuni
süresinde beyan edilen (sorumlu sıfatıyla beyan edilenler dahil) katma değer vergisi
|
01.01.2009
|
4.
|
Kurumlar
vergisi mükellefi
|
Kanuni
süresinde beyan edilen kurum stopaj vergisi
|
01.01.2009
|
5.
|
Kurumlar
vergisi mükellefi
|
Kanuni
süresinde beyan edilen gelir stopaj vergisi
|
01.01.2009
|
VI - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (1) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“1. 5766
sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183 sayılı
Kanunun 48 inci maddesinde 01.07.2008
tarihinden geçerli olmak üzere yapılan değişiklik uyarınca, amme alacağının
vadesinde ödenmesi, haciz uygulanması veya haczedilen malın paraya
çevrilmesi hallerinin, amme borçlusunu çok zor duruma düşüreceğinin
anlaşıldığı durumlarda, Kanunun ve alacaklı amme idarelerinin öngördüğü
şartlarla, amme alacağının 36 ayı geçmemek üzere tecil edilerek taksite
bağlanabileceği hükmü yer almaktadır.”
VII - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I.Tecil” alt başlıklı bölümünün (4) numaralı bölümü aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“4. Borçludan teminat alınması Kanunda sayılan tecil
şartları arasındadır. Teminatın alınmasında öncelikle 6183 sayılı Kanunun
10 uncu maddesindeki maddi teminatın aranması, borçlu maddi teminat
gösteremediği takdirde 11 inci maddeye göre şahsi kefaletin, tahsil
dairesince uygun görülmesi şartıyla, teminat olarak kabulü mümkündür.
a) 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine 01.07.2008 tarihinden geçerli
olmak üzere 5766 sayılı Kanunla eklenen ikinci fıkrada “Şu kadar ki, amme borçlusunun alacaklı tahsil daireleri itibarıyla
tecil edilen borçlarının toplamı ellibin Yeni
Türk Lirasını (bu tutar dahil) aşmadığı takdirde
teminat şartı aranılmaz. Bu tutarın üzerindeki amme alacaklarının
tecilinde, gösterilmesi zorunlu teminat tutarı ellibin
Yeni Türk Lirasını aşan kısmın yarısıdır. Bakanlar Kurulu; bu tutarı on
katına kadar artırmaya, yarısına kadar indirmeye, yeniden kanuni tutarına
getirmeye ve alacaklı amme idareleri itibarıyla bu hadler arasında farklı
tutar belirlemeye yetkilidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre; amme borçlusunun alacaklı
tahsil daireleri itibarıyla tecil edilecek borçlarının toplamının 50.000,-
lirayı (bu tutar dahil) aşmaması şartıyla tecil
edilecek borçlar için teminat aranılmayacaktır. Teminat aranılmaksızın
yapılacak tecil ve taksitlendirmelerde, 50.000,- liralık sınır alacaklı
amme idarelerinin her bir tahsil dairesine olan tecile konu borç toplamları
dikkate alınarak belirlenecektir.
Tecil ve taksitlendirilecek amme
alacaklarının toplam tutarının 50.000,- lirayı aşması durumunda, gösterilmesi
zorunlu olan teminat tutarı 50.000,- lirayı aşan kısmın yarısı olacaktır.
Teminat aranılmaksızın yapılacak tecil
ve taksitlendirmelere ilişkin olarak belirlenen 50.000,- liralık sınır,
tecilli borçların toplamı esas alınarak uygulanacağından, borçlunun tecil
edilmiş ve tecil şartlarına uygun olarak ödeme yaptığı borçları için bu
sınır dikkate alınmış ise bu borçlar ödenmediği sürece yeni tecil
taleplerinde dikkate alınmayacaktır.
Amme borçlusunun
teminat aranılmaksızın tecil ve taksitlendirilmiş borçlarının bulunması
halinde borçlu, söz konusu borcunu taksitlendirme şartlarına uygun
ödedikten sonra veya tecil şartlarına uygun ödeme yapılmaması nedeniyle
tecilin ihlal edilmiş olması durumunda ve aynı tahsil dairesine teminatsız
tecil uygulamasından yararlanmadığı başka bir tecilli borcu bulunmadığı
takdirde 50.000,- liralık teminatsız tecil uygulamasından tekrar
yararlanabilecektir.
Dolayısıyla, her bir tahsil dairesince
borçlunun tecil edilen borç toplamı 50.000,- liraya ulaşıncaya kadar
borçludan herhangi bir teminat göstermesi istenmeyecektir. Ancak, tecil
edilen borç toplamı 50.000,- lirayı aştıktan sonra ve tecil şartlarına
uygun ödemeler devam ettiği müddetçe borçlu tarafından yapılacak her yeni
tecil talebi sırasında, daha önce tecil edilmiş borçların 50.000,- liralık
kısmı için teminat aranılmamış olması nedeniyle, tecili talep edilen borcun
yarısı değerinde teminat gösterilmesi istenilecektir.
Örnek
1 - Mükellef (A)’nın Yıldırım Beyazıt Vergi Dairesine 30.000,- lira ve
Maltepe Vergi Dairesine de 45.000,- lira borcu bulunmaktadır.
Mükellef (A), 01.07.2008 tarihinde
anılan vergi dairelerinden söz konusu borçlarının tecil ve
taksitlendirilmesini talep etmiş, vergi daireleri borcun taksitler halinde
ödenmesini uygun bulmuştur.
Bu durumda, mükellefin her iki vergi
dairesine olan ve tecili uygun görülen borçları, ayrı ayrı
50.000,- liranın altında kaldığı için vergi dairelerince herhangi bir
teminat aranılmaksızın taksitlendirme yapılacaktır.
Örnek
2 - Mükellef (B), 26.07.2008
tarihinde bağlı bulunduğu vergi dairesine müracaat ederek, 120.000,- lira
borcunun taksitlendirilmesini talep etmiş, vergi dairesi mükellefin
talebini değerlendirmiş ve borcun Ağustos 2008 ayından itibaren 6 ayda 6
eşit taksitte ödenmesini uygun görmüştür.
Vergi dairesi, mükelleften
taksitlendirilen bu borcu için 50.000,- lirayı aşan kısmın yarısı olan
[(120.000–50.000=) 70.000/2=] 35.000,- lira değerinde teminat göstermesini
isteyecektir.
Örnek
3 - Mükellef (C), 26.08.2008
vadeli 40.000,- lira borcu için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme talep
etmiştir. Mükellefin söz konusu borcu Eylül 2008 ayından başlamak ve 8 ayda
8 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli
borcunu tecil şartlarına uygun ödemeye devam ederken, 26.10.2008 vadeli
30.000,- lira borcu için aynı tarihte tecil ve taksitlendirme talebinde
bulunmuştur. Vergi dairesince mükellefin söz konusu borcu Kasım 2008
ayından başlamak ve 6 ayda 6 eşit taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Teminat şartı aranılmaksızın tecil
edilebilecek borç tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi dairesi mükellefin
26.08.2008 vadeli 40.000,- lira borcunu taksitlendirirken mükelleften
herhangi bir teminat istemeyecektir. 26.10.2008 vadeli borç tecil edilirken
50.000 liralık sınır mükellefin tecilli borçlarının toplamı dikkate
alınarak uygulanacak ve tecil edilen borç toplamı 70.000,- liraya
ulaştığından, yeni tecili talep edilen borcun 10.000,- liralık kısmı için
teminat istenmeyecek, geri kalan kısmının yarısı tutarında [(30.000-10.000=) 20.000/2=10.000 lira] teminat göstermesi
istenilecektir.
Örnek
4 - Mükellef (D), 26.09.2008
tarihinde 60.000,- lira borcu için tecil ve taksitlendirme talep etmiştir.
Mükellefin söz konusu borcu Ekim 2008 ayından başlamak ve 6 ayda 6 eşit taksitte ödenmek
üzere tecil edilmiştir. Mükellef, mevcut tecilli borcunu tecil şartlarına
uygun ödemeye devam ederken, 26.12.2008 tarihinde 70.000,- lira borcu için
tecil ve taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Vergi dairesince mükellefin 70.000,-
liralık borcu da Ocak 2009 ayından başlamak ve 5 ayda 5 eşit taksitte
ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Teminat şartı aranılmaksızın tecil
edilebilecek borç tutarı 50.000,- lira olduğundan, vergi dairesi mükellefin
26.09.2008 vadeli 60.000,- lira borcunu taksitlendirirken, tecil edilen
borcun 50.000,- liralık kısmı için herhangi bir teminat istememiş, 50.000,-
liranın üzerinde kalan tutarın yarısı olan [(60.000-50.000=)10.000/2=]
5.000,- lira için teminat almıştır.
Borçlu, ilk tecil talebine istinaden
tecil edilen borcu için 50.000,- liralık teminat aranmaksızın tecil
uygulamasından yararlandığından, 26.12.2008 vadeli borç tecil edilirken
borçludan tecili talep edilen borcun yarısı tutarında (70.000/2=35.000
lira) teminat göstermesi istenilecektir.
b)
01.07.2008 tarihinden geçerli olmak üzere 5766 sayılı Kanunla değişik 6183
sayılı Kanunun 48 inci maddesinin beşinci fıkrasında “Haciz yapılmışsa mahcuz mal, değeri tutarınca teminat yerine
geçer. Tecil edilen amme alacakları ile ilgili olarak daha önce tatbik
edilen ve borcun tamamını karşılayacak değerde olan hacizler, yapılan
ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden teminat iade edilir.
Ancak, mahcuz malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu
teminat tutarından fazla olması halinde, tatbik edilen hacizler, tecil
şartlarına uygun olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç
tutarı mahcuz mal değerinin altına inmediği müddetçe kaldırılmaz. Tecilli
borca karşılık alınan teminat ise, tecil şartlarına uygun olarak yapılan
ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarının zorunlu teminat tutarının
altına inmesi durumunda, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır.” hükmü
yer almaktadır.
Söz
konusu hükümde;
-borçlunun daha önce tahsil dairesince haczedilmiş mallarının, tecil talep
edilmesi halinde değeri tutarınca teminat yerine geçeceğine,
-tahsil
dairesince borçlunun malları üzerine haciz tatbik edildikten sonra borcun
tecil edilmesi halinde, tecil edilen bu borçlar için tatbik edilmiş
hacizlerin hangi şartlar dahilinde kaldırılabileceğine,
-tecil
edilen borca karşılık teminat gösterilmiş olması durumunda, borçlu
tarafından gösterilen teminatların hangi şartlar dahilinde borçluya iade
edileceğine,
ilişkin
düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna
göre, borçlunun malları üzerine haciz tatbik edildikten sonra borcun tecil
edilmesi halinde, daha önce haczedilmiş malları, tecil ve taksitlendirilen
borçları için değeri tutarınca teminat yerine geçecektir.
Haklarında
6183 sayılı Kanun uyarınca yapılan takip muamelesi sonucunda malları
haczedilmiş amme borçlularından aranılan amme alacaklarının tecil edilmesi
durumunda tecilden önce tatbik edilen ve alacağın tamamını karşılayacak
değerde olan hacizler, yapılan
ödemeler nispetinde kaldırılacak ve buna isabet eden teminatlar bölünebilir
nitelikte ise iade edilecektir. Dolayısıyla bu durumdaki amme alacaklarının
tecilinde, teminatsız tecil veya zorunlu teminat tutarı esas alınarak
teminat istenmesi uygulaması söz konusu olmayacaktır.
Borcun tecilinden
önce haczedilmiş malların değeri tecil edilen borç tutarından az, zorunlu
teminat tutarından fazla ise tatbik edilmiş olan hacizler, tecil şartlarına
uygun olarak ödenen taksitler sonucunda kalan borç tutarı, hacizli mal
değerinin altına inmediği sürece kaldırılmayacak, tecil şartlarına uygun
olarak yapılan ödemeler neticesinde kalan tecilli borç tutarı hacizli malın
değerinin altına indikten sonra, yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir
nitelikte olması şartıyla kaldırılacaktır.
Amme borçlusunun tecil ve
taksitlendirilen borç tutarı teminat aranılmayacak 50.000,- liralık sınırın
altında olsa dahi tecilden önce haciz tatbik edilen hallerde yukarıda
açıklandığı şekilde tatbik edilmiş hacizler yapılan ödemeler nispetinde
kaldırılacaktır.
Borcun tecilinden önce haczedilmiş
malların değeri, tecil edilen borç tutarından ve madde hükmüne göre
istenilmesi gereken zorunlu teminat tutarından az ise haczedilen malların
değeri ile gösterilmesi gereken zorunlu teminat tutarı arasındaki fark
kadar teminat gösterilmesi istenilecektir. Bu durumda yapılan tecillerde
istenilecek zorunlu teminat tutarı belirlenirken 50.000,- liralık sınırın
dikkate alınacağı tabiidir.
6183
sayılı Kanunda yapılan düzenlemeye göre tecilli borçlar için alınmış
teminatların iadesi, hacizli malların teminat yerine geçtiği durumlar ile
haciz uygulaması olmaksızın teminat alındığı durumlar açısından farklılık
göstermektedir.
Tecil ve
taksitlendirmeden önce tatbik edilen hacizler hakkında tesisi gereken
işlemler yukarıda açıklanmıştır.
6183
sayılı Kanun uyarınca herhangi bir haciz uygulaması olmadan tecil edilen
borçlar için alınan teminatlar; tecil şartlarına uygun olarak yapılan
ödemeler sonucunda kalan tecilli borç tutarının, zorunlu teminat tutarının
altına inmesi durumunda yapılan ödemeler nispetinde ve bölünebilir
nitelikte olması şartıyla iade edilecektir.
Bu
hüküm, amme borçlusunun tecilli borçlarına karşılık gösterdiği teminatların
her bir tecil için ayrı ayrı değerlendirilmesini
ve tecil şartlarına uygun yapılan ödemeler nispetinde teminatların iadesini
gerektirmektedir.
Teminatların iade edilmesi sırasında
borçludan tahsili gereken amme alacaklarının tahsil güvenliğini sağlamak
üzere gerekli tedbirlerin alınacağı tabiidir.
Örnek 5 -
Mükellef (E)’nin muhtelif vadeli 100.000,- lira
vergi borcu için vergi dairesi, mükellefin 90.000,- lira ve 60.000,- lira
değerindeki iki adet gayrimenkulüne haciz tatbik etmiştir. Mükellef vergi
dairesinden borçlarının tecil ve taksitlendirmesini talep etmiş, anılan
vergi dairesince söz konusu borçlar 10 ayda ve 10 eşit taksitte ödenmek
üzere tecil edilmiştir.
Bu
örnekte, tecil ve taksitlendirmeden önce borcun tamamını karşılayacak
değerde haciz tatbik edilmiş olduğundan, zorunlu teminat tutarı
belirlenmesi söz konusu olmayacak, dolayısıyla tatbik edilmiş hacizler
tecil yapılmasına rağmen kaldırılmayacaktır.
Mükellefin,
iki taksiti ödemesi durumunda, kalan tecilli borç tutarı 80.000,- lira
olacaktır. Mükellefin gayrimenkulleri üzerine borcun tecilinden önce tatbik
edilen hacizler, taksit ödemeleri nispetinde kaldırılabileceğinden, kalan
80.000,- lira ve hesaplanan tecil faizlerinden oluşan borcu, 90.000,- lira
değerindeki gayrimenkulün karşılaması halinde bu gayrimenkul üzerindeki
haciz baki kalmak kaydıyla 60.000,- lira değerindeki gayrimenkul üzerindeki
haciz kaldırılacaktır.
Örnek 6 -
Mükellef (F)’nin 900.000,- lira borcu için vergi
dairesince 575.000,- lira değerindeki gayrimenkullerine haciz tatbik
edilmiştir. Mükellef vergi dairesinden borçlarının tecil ve
taksitlendirmesini talep etmiş, söz konusu borçlar 18 ayda ve 18 eşit
taksitte ödenmek üzere tecil edilmiştir.
Haczedilen gayrimenkullerin değeri
tecil edilen borç tutarından az, ancak madde hükmüne göre gösterilmesi
zorunlu teminat tutarı olan [(900.000-50.000=)
850.000/2=] 425.000,- liradan fazladır. Bu nedenle mükelleften tecil edilen
borçlara karşılık teminat istenilmeyecektir.
Mükellef, ilk 7 taksit tutarı olan
toplam 350.000,- lirayı ödedikten sonra kalan tecilli borç tutarı (900.000
– 350.000= 550.000 lira) hacizli gayrimenkullerin değeri olan
575.000,- liranın altına
inmesine ve hacizli gayrimenkullerin değerinin zorunlu teminat tutarı olan
425.000,- liranın üstünde olmasına rağmen bölünebilir nitelikte olması
koşuluyla kaldırılabilecek haciz tutarı 25.000,- lira olacaktır. Mükellefin
tecil şartlarına uygun olarak yapacağı ödemeler üzerine malları üzerindeki
hacizler, bölünebilir nitelikte olması şartıyla yapılan ödemeler nispetinde
kaldırılabilecektir. (Örnekte tahsili gereken tecil faizi ihmal
edilmiştir.)
Örnek
7 - Mükellef (G), 1.500.000,- lira
tutarındaki borcu için tecil ve taksitlendirme talep etmiş, söz konusu borç
12 ayda ve 12 eşit taksitte ödenmek üzere 30.07.2008 tarihinde tecil
edilmiştir.
Mükellef taksitlendirilen borçları için
[(1.500.000-50.000=)1.450.000/2=] 725.000,- lira tutarındaki zorunlu
teminatı göstermiştir.
Mükellef vergi dairesine ilk 7 taksit toplamı
olan (125.000 x 7=) 875.000,- lira tutarında ödeme yapmıştır. Bu durumda,
mükellefin kalan tecilli borcu (1.500.000– 875.000=) 625.000,- lira olup,
zorunlu teminat tutarı olan 725.000,- liranın altına inmiş olacağından,
zorunlu teminat tutarı ile kalan tecilli borç tutarı arasındaki (725.000-625.000=) 100.000,- lira değerindeki teminat
bölünebilir nitelikte ise mükellefe iade edilebilecektir. Örnek, tahsili
gereken tecil faizi ihmal edilerek düzenlenmiştir.
Diğer taraftan, haciz tatbik edilmemiş
amme alacaklarının tecili sırasında istenecek zorunlu teminat tutarının
belirlenmesinde hesaplanacak tecil faizleri dikkate alınmamakla birlikte,
teminatların iadesinde ödenmesi gereken tecil faizlerinin de dikkate
alınması gerekmektedir.
c) 5766 sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle 6183
sayılı Kanunun 48 inci maddesinde yapılan değişikliklerin, 5766 sayılı
Kanunun geçici 1 inci maddesi hükmü nedeniyle, 6183 sayılı Kanunun 48 inci
maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe gireceği 01.07.2008 tarihinden
önce tecil edilmiş bulunan amme alacakları hakkında da uygulanması mümkün
bulunmaktadır.”
VIII - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci
Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt
başlıklı bölümünün (9) numaralı
bölümünün (e) bölümü aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“e) Tecilin, tecil ve taksitlendirme
şartlarının borçlu tarafından kabul edilmesiyle hüküm ifade ettiği hususu
da dikkate alınarak, 01.07.2008 tarihinden itibaren yapılacak müracaatlara
dayanılarak yapılan tecillere uygulanmak üzere, “tecil edilen borç tutarının %10’u ödenmedikçe ilgili tahsil
dairesine borcu bulunmadığını gösteren yazının verilmemesi” tecil şartı
olarak belirlenmiştir. Kendilerine tecil ve taksitlendirme yetkisi verilmiş
olanlar, yaptıkları tecil ve taksitlendirme işlemlerinde getirilen bu şartı
da ihtiva eden örneği ekte yer alan talimat yazısını (Ek-6) kullanarak tecil talebini
sonuçlandıracaklar ve bu talimatta yer alan hususları borçluya tebliğ
edeceklerdir.”
IX - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (9) numaralı bölümünün (f) bölümünün
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Derhal
ödenecek tutarlara, tecil müracaat tarihinden derhal ödenmesi gereken
tutarın ödendiği tarihe kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanacaktır.”
X - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (9) numaralı bölümüne (i) bölümünden sonra gelmek üzere
aşağıdaki (j) bölümü eklenmiştir.
“j) Tecil
ve taksitlendirme talebinde bulunan amme borçlusunun tecil edilen
borçlarını taksit ödeme sürelerinden önce ödemesi mümkündür. Bu durumda,
erken ödenen tutara, tecil müracaat tarihinden ödemenin yapıldığı tarihe
kadar geçen süre için tecil faizi hesaplanacaktır.”
XI - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Birinci Kısım Dördüncü Bölümünün “I. Tecil” alt başlıklı bölümünün (12) numaralı bölümünden sonra gelmek
üzere aşağıdaki
(13) numaralı bölüm eklenmiş, mevcut (13)
numaralı bölüm; (14) numaralı bölüm olarak ve bölümde yer alan “Örnek 3-”
ibaresi “Örnek 1-” olarak, mevcut (14) ve (15) numaralı bölümlerin
numaraları (15) ve (16) olarak değiştirilmiştir.
“13) Tecil
ve taksitlendirilmiş borçların tecil şartlarına uygun ödenmemesi durumunda,
tecil ihlal edilmiş sayılacaktır. Tecil şartlarını ihlal eden borçluların,
tecilin geçerli sayılması için tecile yetkili makamlara yapacakları başvuru
üzerine bu makamlarca gerekli değerlendirme yapıldıktan sonra tecilin
geçerli sayılmasına karar verilebilecektir.
Daha
evvel tecil edilen bir borca karşılık yapılan ödemelerin tecilli sayılması
ve kalan tutarın da belirlenen bir plan dahilinde
ödenmesine izin verilmesi anlamına gelen “tecilin geçerli sayılması”
uygulamasında, tecil faizi geçerli sayılan tecil için yapılmış ilk müracaat
tarihi esas alınarak hesaplanacaktır.
Tecilin
geçerli sayılması durumunda da tecile yetkili makamların borçlunun ilk müracaat
tarihinden itibaren verilebilecek azami süreyi geçmeyecek şekilde ödeme
süresi vermeleri gerektiği tabiidir.
Örnek 1 - Mükellef
(A), 15.04.2008 tarihinde bağlı olduğu vergi dairesine müracaat ederek
borçlarını 15 ay süreyle ödemek üzere tecilini talep etmiştir. Vergi
dairesi mükellefin 15.04.2008 tarihi itibarıyla (bu tarih hariç) gecikme
zammı dahil toplam 60.000,- lira borcu olduğunu
tespit etmiş ve söz konusu borcun Mayıs 2008 ayından başlamak üzere 12 ayda
12 eşit taksitte ödenmesini uygun görmüştür.
İlk 4 taksidini ödeme planına uygun olarak ödeyen mükellef,
Eylül 2008 ayında ödemesi gereken 5 inci taksidini
süresinde ödemeyerek tecili ihlal etmiştir. Bağlı bulunduğu vergi dairesine
05.10.2008 tarihinde müracaat eden mükellef, elinde olmayan nedenlerle
ödeme yapamadığını belirterek tecilinin geçerli sayılmasını ve kalan
borcunun Ekim ayından başlamak üzere 12 ayda eşit taksitler halinde
ödenmesine imkan verilmesini talep etmiştir. Vergi
dairesince mükellefin talebi değerlendirilmiş ve söz konusu borç tecilli
sayılarak kalan borcun Ekim 2008 ayından başlamak üzere 10 ayda ve 10 eşit
taksitte ödenmesine karar verilmiştir.
Örnek
olayda tecil ihlaline kadar tüm taksitler tecil faizleri ile birlikte
ödenmiştir. Bu nedenle mükellefin kalan borcu için ödeme tarihlerine göre
tecil faizleri hesaplanacaktır. Mükellefin, Ekim 2008 ayında ödemesi
gereken taksidini 20.10.2008 tarihinde ödediği
varsayıldığında tecil faizi aşağıdaki gibi hesaplanacaktır.
Mükellefin talebi kabul edilerek tecil geçerli
sayıldığından, Ekim 2008 ayında ödenmesi geren taksit için ilk müracaat
tarihi olan 15.04.2008 ile ödeme günü olan 20.10.2008 tarihleri arasında
geçen süreye;
4.000
x 24 x 189
36.000
|
=
|
504,- lira
tecil faizi hesaplanacaktır.
|
Bu mükellefin, 20.10.2008 tarihinde ödeyeceği
taksit tutarı tecil faizi dahil toplam (4.000 +
504=) 4.504,- lira olacaktır.
Örnekte,
mükellefin daha sonra ödeyeceği taksitlere ilişkin tecil faizi
hesaplamasına yer verilmemiş olmakla birlikte bu taksitlerin ödenmesinde de
aynı esaslar dahilinde tecil faizi hesaplanacağı
tabiidir.”
XII - Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Üçüncü Kısım
Birinci Bölümünün “I-Tahsil Zamanaşımı” alt başlıklı
bölümünün (5) numaralı bölümü
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“5. 5018 sayılı Kanuna dayanılarak
hazırlanan ve 30.12.2006 tarihli ve üçüncü mükerrer 26392 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin;
2 nci maddesinde, Yönetmeliğin merkezi yönetim
kapsamındaki kamu idarelerinin muhasebe kayıt ve işlemlerini kapsayacağı,
- 509
uncu maddesinde, yönetim döneminin, bir mali yılın başından sonuna kadar
yapılan bütün işlemler ile mali yıl geçtikten sonra, mahsup dönemi içinde
önceki mali yıla ilişkin olarak yapılan mahsup işlemlerini kapsayacağı,
belirtilmiştir.
Yönetmeliğin
510 uncu maddesinde de düzenlenen yönetim dönemi hesabı defter, cetvel ve
tablolar ile bu Yönetmelik uyarınca düzenlenmesi gereken yıl
sonu sayım tutanaklarının, mahsup dönemi sonu itibarıyla görev
başında bulunan muhasebe yetkilisi tarafından yönetim dönemi hesabı adı
altında oluşturulacak bir dosya ile en geç mahsup dönemini izleyen bir ay
içerisinde Sayıştay Başkanlığına gönderileceği ve yönetim dönemi hesabının
hangi defter, cetvel ve tablolardan oluşacağı sayılarak “Bütçe gelirleri
tahakkuk artıklarından zamanaşımına uğramış olanlara ilişkin ayrıntı cetveli
(Örnek:47)” de yönetim dönemi hesabını oluşturan cetveller arasında yer
almıştır.
Aynı
maddenin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinde, bütçe gelirleri tahakkuk
artıklarından zamanaşımına uğramış olanlara ilişkin ayrıntı cetveline,
yönetim dönemi hesabı verilen mali yılın sonuna kadar zamanaşımına uğramış
tahakkuk artıklarının mükellefler ve gelir çeşitlerine göre ayrıntılı
olarak kaydedileceği düzenlenmiştir.
Buna
göre, 5018 sayılı Kanuna dayanılarak hazırlanan Merkezi Yönetim Muhasebe
Yönetmeliğinde, “Bütçe gelirleri tahakkuk artıklarından zamanaşımına
uğramış olanlara ilişkin ayrıntı cetveli”ne yer verildiğinden 6183 sayılı
Kanunun 102 nci maddesine göre zamanaşımına
uğramış alacaklar ile ilgili olarak belirtilen cetvelin kullanılması
gerekmektedir.
Söz
konusu cetvelin, tahsil daireleri tarafından yönetim dönemi hesabı vermek
ve gerekli terkin iznini almak üzere düzenlenmesi ve terkin izninin
alınması için Gelir İdaresi Başkanlığına gönderilmesi icap etmektedir.”
XIII - Seri:A Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin Üçüncü Kısım
Üçüncü Bölümün “II- Geçici 8 inci
Madde” alt başlıklı bölümünün
(1.1.) numaralı bölümünün birinci paragrafında yer alan “31.12.2007”
ibaresi “31.12.2009” şeklinde değiştirilmiştir.
XIV - Seri:A
Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliğinin ekinde yer alan (EK-6) aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“EK-6
TECİL VE
TAKSİTLENDİRME TALEPLERİ HAKKINDA
TALİMAT
YAZISI ÖRNEĞİ
T. C.
…………………………………….
……………………… MÜDÜRLÜĞÜNE
Daireniz
mükelleflerinden ……………… T.C. kimlik/vergi kimlik
numaralı …………………………….’nın,
…………………….… dönemi/yılı …………………... lira borcunun;
1 -
Tecil ve taksitlendirilen borçların toplamının 50.000,- lirayı aşması
halinde aşan kısmın yarısı oranında teminat gösterilmek,
2 - Söz
konusu borca tecilli sayıldığı tarihten itibaren yıllık % ... faiz uygulanmak,
3 -
Borca karşılık her ay ………………... lira/…………...… aylarında ……..……. lira ödenmek, ayrıca hesap edilecek faizler de
taksitlerle birlikte alınmak,
4 - Bu
süre içerisinde tecil edilmiş veya edilecek olan diğer amme alacakları
zamanında ödenmek,
5 -
Tecil ve taksitlendirme koşullarına uyulmadığında taksitlerin tamamı
muaccel olacağından, bu borç için takibata devam edilerek teminat derhal
paraya çevrilmek veya şahsi kefil gösterilmişse kefil takip edilmek,
6 -
Borçlunun, borcunun bulunmadığına dair yazı talep etmesi halinde, bu yazı
tecil edilen borcun % 10’unun ödenmiş olması şartıyla verilmek,
7 - Bu
koşullara uyulacağı bir yazı ile kabullenilmek,
Kayıt ve
şartlarıyla 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi gereğince …/…/... tarihinden itibaren tecilli sayılarak,
ilk taksit …………………. ayından başlamak ve ………….…ayda …………..…. taksitte
ödenmek üzere tecili uygun görülmüştür.
Bilgi
edinilmesini ve gereğini rica ederim.
İmza
Adı-Soyadı
Unvanı”
Tebliğ
olunur.
|