Darülfünun’un Kuruluşu ve Gelişimi
 
 

Yücel GELİŞLİ (*)

1. Darülfünun'un Kuruluşu ( Tanzimat Dönemi ) :

Osmanlı Devleti'nde geri kalmışlığın sebepleri arasında ; eğitim sisteminin yeniliklere açık olmaması ve batıda hızla gelişen bilim ve teknolojinin gerektirdiği kurumların oluşturulmaması önemli yer tutar. Tanzimat Dönemi ile başlayan yenileşme hareketleri eğitim sistemini de medreselerin baskısından kurtarmaya çalışıldığı dönem olmuştur.

İlk ve ortaöğretimdeki modernleşme hareketlerinin ardından yükseköğretimde de modernleşme ihtiyacı önemli derecede hissedilmiş, medreselerle mücadele etmek ve tekellerini kırmak için yükseköğretim konusu dikkat çekmeye başlayan bir mesele olmuştur. Bu amaçla Meclis; ilk ve ortaokullar genel müfettişi ve Divanı Humayun azası Kemal Efendi'yi Fransa, İngiltere ve Almanya'daki yükseköğretim teşkilâtını gidip görmekle görevlendirmiştir (1).

1845' te kurulan Meclisi Muvakkatın hazırlamış olduğu ve Meclis-i Vala'nın onayladığı ilk rapor teşkilât yönünden eğitim sistemine iki yenilik getirmektedir;

1. Avrupa'da olduğu gibi üç kademeli eğitim ve öğretim sistemine doğru yönelme fikri sezilmektedir. Bu durumda sıbyan ve rüşdiye okullarının üstünde bir Darülfünun kurulmak istenmiştir.

2 . Meclis-i Maarif 'in kurulması istenmiştir (2).

Bu gelişmeler üzerine 1845 yılında Darülfünun'un kurulması kararlaştırılmıştır (3). Darülfünun'un kurulması Osmanlı Devleti'nin geri kalmışlıktan kurtulması, klâsik medrese eğitim anlayışından uzaklaşmak; bilim ve tekniğin eğitim ve öğretimde esas olması fikrinden doğmuştur. Bu amaçla 13 Mart 1845' te Beşiktaş Cemiyet-i İlmiyesi'nde Melekpaşazade Abdülkadir Bey başkanlığında kurulan geçici bir komisyon Rüştiyelerin, "Usul-u Diniye Dairesinde" umum nas için öğrenilmesi zarurî olan ilim ve fenlere maksat olacak bir tarzda ıslahını, yatılı olmak üzere Darülfünun kurulması ve ayrıca tüm mekteplerin programlarını ve nizamlarını düzenlemek üzere de Meclis-i Maarif- i Umumiye'nin de kurulmasını önermiştir (4).

1845' te kurulması kararlaştırılan Darülfünun'a Rüşdiye'leri bitiren öğrenciler alınacağı için bu okul yükseköğretim kurumu olmayacaktı (5). Darülfünun açılışında üniversite düzeyinden daha çok ortaöğretimin ikinci kademesi gibi kalmıştır.

1846' da sürekli bir eğitim komisyonu niteliğindeki Meclis-i Maarif-i Umumiye kurulduğunda kendisine verilen görevler arasında İstanbul'da bir Darülfünun kurulması da vardı. Mecliste Darülfünun; malumat ve hüsnü ahlâkça mükemmel olmak isteyen ve bütün ilim ve fenleri okumak veya devlet dairesinde çalışmak isteyen herkese gerekli bilgileri sağlayan kurum olarak tanımlanmıştır. Bu meclis aynı yıl Bab-ı Humayun civarındaki eski cephane binası ve saray arsası üzerinde Darülfünun binası yapılmasını kararlaştırmış ve İtalyan mimar Gaspare Fossati'yle binanın yapımı için anlaşılmıştır. Darülfünun'un ders kitaplarını hazırlamak görevi ise 1851' de Encümen-i Daniş'e verilmiştir (6).

Bu gelişmelere parelel olarak 1857 yılında yükseköğretim kurumlarına öğretmen yetiştirmek için Paris'e Maarif Nezareti tarafından talimatla iki öğrenci gönderilmiştir. Paris'e eğitim için gönderilen bu iki kişi Osmanlı Eğitim Sistemine büyük katkı sağlayacak olan Hoca Tahsin Efendi ve Selim Sabit Efendi'dir (7).

Darülfünun'un binasının yapımı onsekiz yıl sürmüştür (8), binanın yapımı süresince eğitime fiili olarak geçilememiştir. Ancak Darülfünun ile ilgili kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye ; din ve siyasî konular hariç her türlü ilim ve Fen'e ait kitap, makaleleri telif ve tercüme etmişler, belirli günlerde de halka açık dersler vermişler ve bir de Mecbuayı Fünun adında dergi çıkarmışlardır. Darülfünun’un esaslı şekilde açılması fikri cemiyetin üyeleri tarafından oluşturulmuş (9), Ocak 1863'te Derviş Paşa'nın halka açık Fizik dersleri vermesiyle Darülfünun öğretime başlamıştır (10). Okulun o dönemlerde bağımsız binası olmamış ancak Fransız kuruluşlarının da yardımıyla 4000 kitaplık kütüphanesi, devrin özelliklerine göre modern sayılabilecek laboratuvarlar kurulmuştur (11).

Darülfünun'un binası önce Maliye daha sonra da Adliye Nezaretine verilmiş, bunun üzerine Nuri Efendi Konağına taşınmış, burada serbest dersler verilmeye devam etmiştir.Ancak bina yangında tamamen 4000 ciltlik kütüphanesiyle yanmıştır. Darülfünun'un yeni bir binaya taşınması ve açılabilmesi yeni bir binanın yapımına bağlı olmuştur (12).

1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi Darülfünun'u esaslı şekilde düzenlemiştir.Nizamname de İstanbul'da Darülfünun-ı Osmani kurulacağını; Hikmet ve Edebiyat, İlm-i Hukuk, Ulüm-ı Tabiiye ve Riyaziye şubelerinden oluşacağını her şubenin öğretim süresinin üç yıl, müderris olacaklar için dört yıl olarak belirlenmiş; öğretim biçimi hakkında da geniş bilgi verilmiştir (13, 14). Nizamnamede, okulun öğretim dilinin Türkçe olacağı ancak Türkçe bilmeyen öğretmenlerin Fransızca ders verebileceği yer almış, öğrencilere Fransızca ders verebileceklerdir. Üç yıl sonra öğrenciler bitime tezi hazırlayacaklar, bitirme tezini tamamlanmasından sonra şahadetname verilecektir (15).

Bu düzenlemelerden sonra Darülfünun 1870'te tekrar açılmış, müdürlüğüne Hoca Tahsin Efendi getirilmiştir (16). Tekrar açılışında 1000'den fazla istekli arasından 450 öğrenci alınmıştır (17).

Çoğu askerî okullardan sağlanan hocalardan oluşan eğitim kadrosuyla başlayan eğitim ancak bir yıl sürdü.Cemalettin Afgani'nin bir yıl sonra Ramazan ayında halka açık konferanslarda nübüvvetin bir sanat olduğunu söylemesi olaylara neden olmuştur. Afgani İstanbul'dan uzaklaştırılmış, Tahsin Efendi nazırlıktan alınmış bundan sonra eğitim bir yıl daha sürebilmiş, 1872' de tatil edilmiştir. Bu kapatılma kararında Viyana elçisi şekip Efendi'nin Avusturya'da 1848 ihtilalinde üniversitelerin monarşinin yıkılması için çaba gösterdiğini yazması etkili olmuştur (18).

Bütün olumsuz şartlara rağmen Darülfünun'nun tekrar açılma çabaları devam etmiştir. Darülfünun'nun üçüncü defa açılma düşüncesi Saffet Paşa'nın gayretleri ile olmuştur. Saffet Paşa, Darülfünun-u Sultani adı ile Galatasaray Sultanisi'nin içinde ve müdürlüğünü Sava Paşa'nın yaptığı, batılı öğretmenlerin eliyle 1874 yılında yeniden açılabilmiştir. Okulda Hukuk, Mühendislik ve Edebiyat şubeleri kurulmuştur. Türkçe ders verecek öğretmen bulunamadığı için öğretim dili Fransızca olarak kabul edilmiştir. Böylece yeni kurulan Darülfünun yalnız Galatasaray Sultanisi mezunlarının devam edebileceği okul haline dönüşmüştür. Okulun programında Türk Tarih ve Edebiyatına, sanat ve kültürüne yer verilmemiştir (19).

Darülfünun-u Sultani'nin tasarruf gerekçeleri ile 1877'de önce Hukuk ve Mühendislik daha sonra Edebiyat şubesinin de kapanmasıyla okul 1881' de tamamen ortadan kalkmıştır (20).

2. Mutlakıyet Dönemi:

Darülfünun Mutlakiyet Döneminin siyasî ortamındaki belirsizlikler sebebiyle uzun süre kapalı kalmıştır. Okulu açma çabaları 1900'lü yıllara kadar yetersiz kalmıştır.

Okulun açılması için Halil Rıfat Paşa'nın Sadrazam olduğu dönemde 1897 yılında irade çıkmıştır (21). Darülfünun; Darülfünun-u şahane adıyla 1900 yılında tekrar açılabilmiştir. Okulda Ulum-i Aliye-i Diniye, Edebiyat, Ulum-i Riyaziye ve Tabiiye şubeleri kurulmuştur. Darülfünun yükseköğretim çağına gelen gençlerin yasağa rağmen Avrupa'ya kaçıp gitmelerine engel olmak amacıyla açılmıştır (22). Okul için ayrı bir bina tahsis edilmemiş, Mülkiye Mektebi içinde açılmış, yönetimi de Mülkiye Mektebi müdürü tarafından yürütülmüştür.

11 Ağustos 1316 ( 1900) tarihinde çıkarılan Darülfünun Nizamnamesi'nin birinci maddesiyle okul Darülfünun-u Şahane adını almış, ikinci madde de bölümler değişmiş, Dinî İlimler şubesi eklenmiştir.3,5,7. maddeleriyle şubelerin idarî ve ilmî serbestliği kaldırılmış, her şey hükûmetin kontrolüne bırakılmıştır. 11 ve 12. maddelerle öğrencilerin öğretim anında sıkı bir kontrol altına alınması sağlanmış, alınacak öğrenci sayısı da sınırlandırılmıştır. Okulun her sınıfında 30 öğrenci bulunması istenmiş, bütün dersleri müfettişler dinlemişlerdir (23).

3. II.Meşrutiyet Dönemi:

II. Meşrutiyet Dönemi Eğitim Sistemi Mutlakıyet Dönemi izlerini silmek, Medreselerin eğitim sistemi içindeki rollerini azaltmak ve modern eğitim sisteminin gelişmesi için çabaların arttığı dönemdir.

II. Meşrutiyet sonrasında İttihat ve Terakki ile birlikte gelen siyasal ve ideolojik tutumlar yükseköğretime hemen yansımıştır. Yüksek Okulların programları, yönetim biçimleri değiştirilmiş hemen her okulda öğrenci dernekleri kurularak eğitim yaşamı ile siyasal yaşam arasında siyasal etkileşme kanalları oluşturulmuştur (24).

Darülfünun'un esas gelişmesi 1908'den sonra olmuştur. 21 Eylül 1908'de Mülkiye Mektebi'ndeki eski yerinden çıkarılmış, Zeynep Hanım Konağına nakledilmiş (25), programları tamamen gözden geçirilerek daha önceki dönemde siyasal nedenle programa konmayan; Tarih, Edebiyat ve Felsefe dersleri eklenmiş ve Darülfünun-u şahane ismi yerini Darülfünun-u Osmaniye bırakmıştır (26).

1908 yılından sonra yüksekokullara ve bilhassa Darülfünun'a öğrenci müracaatı çok fazla olmuştur.1909 yılında Darülfünun özel bir binaya kavuşturulmuş, öğretim araç ve gereçleri bakımından da zenginleştirilmiştir (27).

1911 yılında yayınlanan bir talimatnameye göre Darülfünun'nun beş şubesinde birer Muallimler Meclisi (28) ( Profesörler Kurulu ) kuruluyor ve kendi aralarında şube reislerini seçiyorlardı. Bu değişiklik Emrullah Efendi tarafından gerçekleştirilmiştir. Talimatname ile Darülfünun’da Dinî İlimler, Hukuk, Fen,Tıb ve Edebiyat Fakülteleri oluşturulmuştur. Bu yenileşme döneminde okulun Tıp Fakültesi hariç diğer Fakültelerine Nazırşükrü Bey zamanında; Edebiyat Fakültesine 10, FenFakültesine 6, HukukFakültesine 4 Alman profesör getirilmiştir. Ayrıca Darülmesai adında araştırma enstitüleri kurulmuştur (29).

1912' yılı Darülfünun açısından önemli bir yıldır, okulun teşkilêt ve düzeni büyük ölçüde kanun ve nizam altına alınmaya çalışılmıştır. Fakülte nizamnameleri tek tek hazırlanmaya çalışılırken genel olarak bütün Darülfünun'u ilgilendiren bir lahiyası da yayımlandı. Bu nizamname Darülfünun'a bağlı bütün yüksekokullardaki idarî işlerle kuruluşları yeniden düzenledi; Fakülte Reisleri, Fakülte Meclis-i Muallimleri, Fakülte Katib-i Umumileri ve Darülfünun Meclis-i Umumisinin kuruluş ve görevlerini içeriyordu (30).

Aynı yıl hazırlnan bir başka lahiya ile Darülfünun'na giriş düzenlenmiştir. Sultani ve yedi yıllık İdadi mezunları doğrudan rüus imtihanına gireceklerdi (31). Darülfünun'un disiplin işleri düzenlenmiş, şubelere fakülte ismi verilmiştir (32).

Darülfünun'nun 1914 yılındaki durumu sayılarla şu şekilde gösterilebilir; çeşitli bölümlerinde 3019 öğrenci ve 93 öğretim elemanı vardı (33).

Ekim 1919 tarihinde çıkarılan bir başka nizamnamede "Darülfünun, Maarif-i Aliyenin İnkişaf ve Terakkisine hadim, Hukuk, Tıb, Edebiyat ve Fünun medreselerinden müteşekkil bir müessesei ilmiyedir" denilerek ilmi muhtariyet tanınıyordu (34). Ancak yapılan tüm reform çalışmalarına rağmen Darülfünun'da istenilen gelişme Cumhuriyetin kuruluşuna kadar sağlanamamıştır.

Ekim 1919 Nizamnamesi ile ilmî muhtariyet kazanan Darülfünun'a 1924'te tüzel kişilik tanınmıştır.1933 yılında 2252 sayılı Kanun Darülfünun'u kaldırmış, Millî Eğitim Balkanlığı kendisine bağlı İstanbul Üniversitesi kurmakla görevlendirilmiştir (35).


(*)Gazi Üniversitesi Meslekî Yaygın Eğitim Fakültesi Araştırma Görevlisi.

(1) M.A.Ubucini; Türkiye 1850 ( Çeviren: Cemal Karaağaçlı ), s. 196, 197.

(2) Bayram Kodamanoğlu, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara: 1991. s.11.

(3) Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, İstanbul: 1994, s. 113.

(4) İlhan Tekeli- Selim ılkin, Osmanlı İmparatorluğu'nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara: 1993, s. 64.

(5) Akyüz; a.g.e, s. 71.

(6) Tekeli-ılkin; a.g.e, s. 71.

(7) H.Ali Koçer, Türkiye'de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, İstanbul 1991: s.65.

(8) Koçer; a.g.e,s. 74.

(9) Kodaman; a.g.e; s.19.

(10) Akyüz; a.g.e, s. 113.

(11) Koçer; a.g.e, s.75.

(12) Tekeli-ılkin; a.g.e, sS. 71.

(13) Akyüz; a.g.e, s.114.

(14) Unat F.Reşit; Türk Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihî Bakış, Ankara: 1964, S.106,107.

(15) Unat; ag.e, s.106-107.

(16) Akyüz; a.g.e, s. 114.

(17) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 71.

(18) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 71.

(19) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 72.

(20) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 72.

(21) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 81.

(22) Akyüz; a.g.e, s. 151-152.

(23) Koçer; a.g.e, s.144-145.

(24) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 91.

(25) Mustafa Ergün, II. Meşrutiyet Devrinde Eğitim Hareketleri ( 1908-1914 ), Ocak Yayınları, Ankara: 1996, s.259 .

(26) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 95.

(27) Koçer; a.g.e, s. 199-200.

(28) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 95.

(29) Koçer; a.g.e, s.199-200.

(30) Ergün; a.g.e, s.264-265.

(31) Ergün; a.g.e, s. 265.

(32) Tekeli-İlkin; a.g.e, s. 95.

(33) Ergün; a.g.e, s. 283.

(34) Akyüz; a.g.e, s. 177.

(35) Akyüz; a.g.e, s. 222-224.