Osmanlıda Bir Meslekî Eğitim ve Çocuk Esirgeme Kurumu:Dârülhayr-ı Âlî
 
 

Doç. Dr. Cemil ÖZTÜRK (*)

1. Giriş

Türkiye'de örgün sivil meslekî ve teknik eğitim Tanzimat Devri'nde doğmuştur. Sultan Mahmud II., temellerini attığı Bâb-ı Âlî bürokrasisinin nitelikli memur ihtiyacını karşılamak için, ilk modern sivil okullar olan Mekteb-i Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulûm-ı Edebiye'yi açmıştı (1). Tanzimat Fermanı'nın ilânından sonra Osmanlı devlet adamları, eğitimi, devleti felâketten kurtaracak önemli araçlardan biri olarak görüp, ona, siyasî ve sosyal bakımdan önemli bir misyon yüklemişlerdi(2). Buna paralel olarak, ülkede, geleneksel eğitim sisteminin yanı başında, Batı modelinde yeni bir eğitim sistemi kurmaya çalışmışlardı (3). Bu dönemde, eğitim alanında gerçekleştirilen radikal atılımlardan biri de, kızlara orta dereceli ve meslekî eğitim görme yolunun açılmasıydı (4). Bir başka önemli gelişme ise, memur yetiştiren kurumlardan başka, meslekî ve teknik eğitim veren Ebe Mektebi (1840), Ziraat Mektebi (1847), Orman ve Maadin Mektebi (1857), Telgraf Mektebi (1870) gibi okulların hizmete sokulmasıydı(5). Bunların ömrü genellikle bir kaç yıldan fazla olmamış, yaşamayı başaranlar ise ancak uzun bir süre sonra gerçek anlamda birer kurum haline gelmişlerdi(6).

Bu arada, 1848'de bir Mekteb-i Sanayi açma girişiminde bulunulmuşsa da, bu, gerekli kadro ve donanımın olmayışı yüzünden başarısız olmuştu(7). Bununla beraber, daha sonra sanayi mekteplerine dönüşerek, bugünkü meslekî ve teknik okulların çekirdeğini oluşturacak olan ıslahhâneler de, yine bu dönemde açılmıştı. Bu kurumlar, daha önce yayınlanan bir çalışmamda geniş olarak ele alınmıştı. Bunların bıraktığı boşluğu doldurmak için ise, Abdülhamid II. zamanında İstanbul'da Dârülhayr-ı Âlî adında bir kaşka okul açılmıştı. Bu çalışmada, OsmanErgin’inki hariç(8), eğitim tarihi ile ilgili kaynakların çok kısa olarak değindiği (9) bu ikinci kurum, eldeki kaynakların verdiği olanaklar ölçüsünde, ana hatlarıyla ele alınacaktır.

2. Kuruluşu: Amaç ve Tarihsel Süreç

Islahhânelerin yerine geçen sanayi mektepleri, yapı itibariyle bu kurumların fonksiyonlarını icra etmeye uygun değildi. Zira bu mektepler, rüşdiye mezunlarını kabul eden, orta dereceli meslek okullarıydı. Nitelikli öğretmen yetersizliği ile ülkenin içinde bulunduğu malî güçlükler, bunların sayısının çoğaltılmasına ve öğrenci kontenjanlarının arttırılmasına fırsat vermiyordu. Oysa ülkede, vaktiyle ıslahhânelerde barınma ve meslek edinme olanağı bulan yetim, öksüz veya fakir çocukların miktarı hayli fazlaydı. İstanbul'da dahi işsiz güçsüz dolaşan ve pek çoğu suça itilen çok miktarda çocuğun olması, kamuoyunu ziyadesiyle rahatsız ediyor; bu durum "ıslahhâne tarzında" yeni bir kurumun açılmasını zorunlu kılıyordu. Burada, ıslahhânelerde olduğu gibi, (10) çocuklara genel eğitim ve öğretimin yanı sıra, gelecekte maişetlerini sağlayacak bir meslek edinme olanağı da sağlanacaktı (11).

Basında (12) ve resmî belgelerde (13) ıslâhhâne, dârüleytam ve dârülhayr gibi adlarla anılan böyle bir okulun açılması yönündeki adımlar, Sultan II. Abdülhamid'in cülûsunun yirmi beşinci yıldönümü yaklaşırken, iyice sıklaşmıştı. Nitekim, 1898 yılında, Dârüleytam için Yüksekkaldırım'da 700 kuruşa bir bostan satın alınmış; (14) bir yıl sonra da, buna ait bir yönetmelik yayınlanmıştı (15). Nihayet, 1 Eylül 1900'de, Dârülhayr adı da verilen bu okulun temeli atılmıştı. Burada, cins ve mezhep farkı gözetilmeden 4000 yetime barınma, beslenme, eğitim ve öğretim olanağı sağlanması da planlanmıştı (16).

Ne var ki, bu bina, 1902-1903 öğretim yılı başına kadar, bitirilip hizmete sokulamamıştı (17). Bu yüzden devlet, başkentte her geçen gün sayıları artan yetim ve öksüz çocukların barınma, beslenme ve eğitim ihtiyaçlarını bir an önce karşılayabilmenin yollarını aramaya başlamıştı. Daha önce başlanan inşaatın bitmesini beklemeksizin, bir mekân kiralanıp, Dârülhayr'ın orada açılması, düşünülen çözüm yolları arasındaydı (18). Bu arada, temeli atılan binanın tamamlanması beklenmeden, şehrin Anadolu yakasında bulunan Acıbadem'de merhum Eyüp Paşa'dan vârislerine miras kalan yaklaşık 120 dönüm arazinin tamamına yakını, Sultan II. Abdülhamid'in 26 Temmuz 1901 tarihli iradesi ile, 2,400 Liraya Maarif Nezareti tarafından satın alınmıştı (19). Arsa alınırken, arazinin konumu ve sağlıklı hava koşulları göz önünde bulundurulmuştu. Maarif Nezareti, okulun proje ve hesaplarını yaptırmak üzere, devrin önde gelen mimar ve mühendislerini görevlendirmişti (20).

8 Eylül 1902 tarihli Meclis-i Mahsus mazbatasında, bir taraftan bu bina işi devam ederken diğer taraftan da, kiralanacak geçici bir mekânda mazbataya ekli ders programı doğrultusunda Dârülhayr'ın eğitim ve öğretime geçmesi öneriliyordu (21). Nitekim, Padişahın 16 Mayıs 1903 tarihli iradesi üzerine, Dârülhayr-ı li’nin üç dört yıl önce satın alınan Vezneciler'deki Zeynep Hanım Konağı'nda açılmasına karar verilmişti (22). Binanın gerekli tadilat ve onarımlarının yapılmasından sonra, II. Abdülhamid'in cülûs törenine kadar yetiştirilmesi öngörülmüştü (23). Padişahın hayırseverliğinin ve halkına karşı iyi niyetinin sembolü olarak görülen okulun bu tarihe kadar yetiştirilmesi, devlet erkânı için büyük önem taşıyordu. Bu nedenle, Zeynep Hanım Konağı'nda yapılacak keşif çalışması bizzat Sadrazam ve onun refakatindeki Maarif Nazırının gözetiminde yapılacaktı(24).

Nihayet, tüm bu hazırlıklardan sonra, Dârülhayr-ı Âlî, 19 Ağustos 1903 tarihinde adı geçen binada eğitim ve öğretime başladı (25). 1904-1905 öğretim yılında dahi kadrosu oldukça sınırlı idi (26).

3. İdari Yapı

Meclis-i Mahsus tarafından 22 Nisan 1903'te onaylanan (27) tüzük [nizamnmâme], yönetmelik [tâlimatnâme] ve müfredat programına göre, Dârülhayr-ı li'nin idari yapısı şöyle idi: Okuldaki eğitim ve öğretim faaliyetlerinin sürdürülmesi, disiplinin sağlanması ve devamı, temiz ve sağlıklı bir ortamın sağlanması, öğretmenler, sanayi ustaları ve diğer memurların görevlerini en iyi şekilde yapmaları, müdürün sorumluluğu altındaydı. Aynı zamanda, okulun demirbaş eşyasıyla eğitim ve sanayi araç ve gereçlerinin korunması, yiyecek ve giyim eşyalarının telef ve israf edilmemesi, sanayi anbarlarındaki hammadde ve mamül sanayi mallarının korunması ile de görevliydi. Okulu ilgilendiren diğer konularda da en üst âmir okul müdürüydü (28).

Müdür, görevini yapmayan idari personel, öğretmen, usta ve memurlardan görevini lâyıkı ile yerine getirmeyenleri, birinci defada sözlü olarak uyarır, ikincisinde ise yazılı olarak Maarif Nezareti'ne bildirirdi. Memur, öğretmen ve ustalardan birinin memuriyete devamlarına engel bir durum görürse, durumu derhal ilgili merciiye bildirmek kaydıyla, ona görevden el çektirebilirdi. Müdür, her ay, okuldaki öğretmen, usta, memur ve öğrencilerin devamları, eğitim, öğretim ve üretim faaliyetleri, imal edilen malların miktarı ve bunların satışından elde edilen meblağ gibi konuları, Maarif Nezareti'ne bildirmek durumundaydı. Ayrıca her öğretim yılı sonunda, öğretmen ve ustaların da görüşünü alıp, okuldaki tüm problemlerle yapılması gereken tadilat ve reformları, Nezarete rapor etmesi gerekiyordu (29).

Müdür muavini, Maarif Nezareti tarafından atanıyordu. Okulun tüm işlerinde müdürün yardımcısıydı. Müdür bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet ederdi. Öğretmen, usta ve öğrencilerin devamına, derslerin ve sanayi işlerinin programda belirlenen biçimde gerçekleştirilmesine, okulun bakım ve temizliğine, yemekhane ve yatakhanelerin temizlik ve düzenine... özen gösterecekti. Her akşam kendisine verilecek sınıf ve sanat cetvellerini ve hizmetliler tarafından verilecek jurnalleri inceleyerek, okul tarafından ödüllendirilecek ve cezalandırılacak öğrencileri ilgili deftere kaydederdi. Öğrencilerin künye defterlerini tutmak, öğretmen, hizmetli ve öğrencilerin vukuatını gösteren genel sicili tutma görevi de onundu (30).

Okulda görevli muhasebeci ve yardımcısı*, okuldaki bütün hesap işlerinden sorumluydu. Muhesebeci, her yıl, Maarif Nezareti'nden verilecek bütçe çerçevesinde ve kurallarına göre, sarfiyat yetkisine sahipti. Muhesebeci ve yardımcısı, usulen, yevmiye defteri, defter-i kebîr, maaşât yevmiye defteri, mesarifât-ı mütehakkıka defteri, maaşât tevkîfâtı ve emânât defterleri, vezne defteri ve hâsılât-ı mütehakkıka defterini tutmakla yükümlüydü. Her yılın bitiminden iki ay önce, okulun bütçesini Maarif Nezareti'ne sunmak da muhasebecinin görevleri arasındaydı (31).

Okulda usulen tutulması gereken muhasebe defterlerinden başka, şu defterlerin de düzenlenmesi icab ediyordu: (1) Künye Defteri: Okulda bulunan öğrencilere ait kimlik bilgileri, sicil kayıtları, bunlara verilen elbise ve eşyanın miktarı, aldıkları notlar gibi konuları kapsıyordu. (2) Tayinât Defteri: Okulda çıkan yemekle ilgili her türlü kaydı içeriyordu. (3) İmalât Defteri: Günü gününe her sanayihâneye giren ve buralarda üretilen mallara ait istatistikî bilgilerin kaydedildiği defterdi(32).

Yönetmeliğe göre, okulun malî işleri, Maarif Nezareti tarafından daima denetleneceği gibi, gerekli hallerde Nezaret tarafından belirlenecek özel memurlar aracılığı ile de denetlenecekti (33).

Veznedar, gerek tahsisattan gelen, gerekse hibe ve vasiyet yoluyla veya mamüllerin satışından ve diğer tüm kaynaklardan gelen nakitleri, toplayıp muhafaza etmeye ve bunları, yönetmelik ve kurallar çerçevesinde, sorumlu muhasibin ve harcama yapma yetkisine sahip âmirin emri doğrultusunda sarf etmeye memurdu. O aynı zamanda, usulsüz yapılan harcamalardan da sorumluydu. Yönetmelikte, okulda görevli tahrirât kâtibi ve refiki, depo memuru ve yardımcısı ile anbar memuru, mubassır, vekil-i harc gibi okul personelinin görevleri de ayrıntılı olarak açıklanmıştı. Dârülhayr-ı li'de, müdürün başkanlığı altında faaliye gösteren bir de Mübayaat Komisyonu bulunuyordu. Bu komisyonun satın alınmasına karar verdiği şeyler, Maarif Nezareti'ndeki Mübayaat Komisyonu tarafından açık eksiltmeye çıkarılmak suretiyle alınıyordu (34).

Tablo-1: 1905-1906 Yılında Dârülhayr-ı
 
 
Görevi Adı Rütbesi
Müdür Haydârîzâde İbrahim Efendi  (Meclîs-i Maarif üyesi.) Haremeyn
Müdür Yardımcısı ve Muhasebeci Mustafa Kemal Bey
Sertabip Server Bey  Saniye
Tabib-i Sânî Fuad Bey  Binbaşı
Tahrirat Kâtibi Seyfettin Bey Sâlise
Dâhiliye Memuru Mutî’ Bey
Tahrirât Kâtibi İsmâil Niyâzi Bey Rabi’a
Veznedar Ahmet Hıdır Efendi

Kaynak: Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniye [SDAO] Sene: 1323, Def’a: 61, Dersaadet 1321.(35)

4. Öğretmenler, Ustalar, Mubassırlar ve Diğer Personel

4.1. Öğretmen ve Ustalar:

Tâlimât-ı Dâhiliye Lâyihası'na göre, okulda görevli öğretmen ve ustalar, öğrencilere sevgi gösterip, ders ve diğer görevlerini gereği gibi öğretmeye azami çaba sarfetmekle yükümlüydü. Ders ve sanat zamanlarını bildiren trampetler çaldıktan beş dakika sonra öğretmenler dershanelerde, ustalar da imalâthânelerde bulunmaya mecburlardı. Derse geç gelen öğretmenler ve ustaların maaşlarından yevmiye kesintisi yapılıyordu. Ayrıca, meşru bir mazereti olmaksızın üç gün memuriyetine gelmeyenler istifa etmiş kabul ediliyordu. Öğrencilerle lûbali olarak, derslerini lâyıkıyla veremedikleri müdüriyet tarafından nezarete bildirilen öğretmenler, öğretmenlikten çıkarılıyordu. Ders sırasında öğretmenler, öğrencilere dâima islâmiyetin faziletlerini telkin edecek ve halifeye saygı ve bağlılıklarını güçlendireceknasihatlerde bulunacaklardı. Öğretmen ve ustaların ders dışında öğrencilerle ilişkide bulunması yasaktı (36).

Okulun açılışı sırasında uygulamaya konan okul bütçesine göre; okulda İhtiyat şubesi öğretmeninin yanı sıra, aşağıdaki programda yer alan derslerin her biri için bir öğretmen maaşı tahsis edilmişti. Bunların aylık maaşları verdikleri ders saatine göre, 200 ile 400 kuruş arasında değişiyordu. Aynı bütçede, programda gösterilen meslek derslerini verecek "memurîn-i sınâ’iye" denen ustaların maaşlarına da yer verilmişti. Bunların maaşları 400’le 1000 kuruş arasındaydı (37).

4.2. Mubassırlar:

Her sınıfta bir mubassır bulunması öngörülüyordu. Bunlar, teneffüs ve yemek zamanlarında öğrencilerin yanlarından ayrılmayacaklar, müzakere zamanlarında dershanelerde bulunarak öğrencilere nezaret edeceklerdi. Mubassırların hiç olmazsa bir rüşdiye diplomasına sahip veya bu düzeyde bilgili olmaları lâzımdı. Ayrıca, iyi hal ve ahlâk sahibi olmaları da isteniyordu. Çünkü, bunların en önemli görevlerinden biri de, öğrencilerin eğitimleri kadar, ahlâki gelişimlerine de nezaret etmekti. Yaramazlık yapan ve derslerine çalışmayan öğrencilerin, bir rapor ile baş mubassıra bildirilmesi gerekiyordu (38).

Mubassırlar, geceleri öğrencilerle beraber yatakhanelerde, kendileri için ayrılmış olan yerlerde yatmaya mecburdu. Ancak, haftada bir kez, dönüşümlü olarak, evlerine gidebiliyorlardı (39).

Yönetmeliğe göre, mubassırların öğrencilerle lâubali olmaları kesinlikle yasaktı. Öğrencilere kendisini saydıramayan mubassırların memuriyetten ihraç edilmesi de mevzuat gereğiydi (40).

4.3. Baş Muşassır:

Yönetmelik Dârülhayr-ı Âlî'de, mubassırların görevlerini iyi yapıp yapmadıklarını kontrol eden bir Ser Mubassır bulunmasını öngörüyordu. Öğretmenlerin zamanında dershaneye gelip gelmediklerini tahkik etmek, yoklama ve ders cetvellerini incelemek, öğrencilere verilen ödül ve cezaları ilgili deftere işlemek ve müdür yardımcısına sunmak bunun göreviydi (41).

4.4. Diğer Personel

Eğitim ve öğretim işleri ile doğrudan ve dolaylı olarak ilgili olan yukarda sözü edilenlerden başka okulda; yemekhanede görevli aşçıbaşı, kalfa ve yamaklar; temizlik, güvenlik vb. işlerden sorumlu hademe, çamaşırcı, kapıcı ve bekçiler de bulunuyordu (42). Okul bütçesinde, bir imam ve bir müezzin kadrosuna da yer verilmişti (43).

5. Öğrenciler

1903 tarihli yönetmeliğe göre, Dârülhayr-ı lî’ye kabul edilecek çocuklarda şu özelliklerin bulunması gerekiyordu:

1) Geçimlerini sağlayamayacak durumda olmak,

2) On yaşından büyük olmamak,

3) Bulaşıcı hastalığa sahip olmamak,

4) Bünye olarak sanat icra etmeğe uygun olmak.(44)

Okul idaresi, hiçbir öğrenciyi doğrudan doğruya okula alma yetkisine sahip değildi. Başvuracak öğrencilerden gerekli şartlarını taşıyanlar, Maarif Nezareti tarafından seçilip okula gönderilirdi. Okula gönderilen öğrenciler, diğer öğrencilerin arasına karışmadan önce, hamamda yıkanıp temizlenir, eski elbise ve çamaşırları çıkarılır ve bunların yerine yeni elbise ve çamaşır giydirilirdi. Okula yeni giren her öğrenciye, bir numara verilirdi. Bu numara, öğrencinin elbise ve çamaşırıyla elbise deposunda bulunan kendisine ait rafa yazılırdı. Öğrenciler, okulda bulundukları sürece numaralarını muhafaza etmekle yükümlüydü (45).

Yönetmelik, her öğrencinin tüm iç ve dış giyim ihtiyaçlarının karşılanmasını ve bu arada kendilerine, numûnesine uygun tek tip bir elbise verilmesini öngörüyordu (46). Öğrencilere tahsis edilecek yiyecek ve erzağın tür ve miktarı da yönetmelikte belirtilmişti(47).

Dârülhayr-ı lî’ye alınacak öğrenciler, öğrenimlerini tamamlayana kadar okulda bulunmak mecburiyetindeydi. Herhangi bir sanatı icra edemeyecek kadar hastalıklı veya zayıf olmadıkça okulu terk edemezlerdi. şayet, okuldan firar edecek olurlarsa, buldurularak cezai işleme tabi tutulurlardı. Velisi olan öğrenciler, cuma geceleri evlerine gidebilirlerdi. Velisi olmayanlar ise yalnız cuma günleri gündüz dışarı çıkabilirlerdi (48).

Yönetmelik, gerek derslerde, gerekse sanat faaliyetlerinde arkadaşlarından daha iyi durumda olup, iyi hal ve hareketi tespit edilen öğrenciler arasından her on kişiye bir müzakereci atanmasını öngörüyordu (49).

Her öğrencinin derslerde ve atölye çalışmaları sırasında gayet terbiyeli olması, dersine ve işine dikkat etmesi, öğretmen tarafından hangisine soru sorulursa yalnız onun cevap vermesi ve diğerlerinin karışmaması gerekiyordu. Ders ve sanata çalışmayan ve zamanında dershanede, camide ve atölyede bulunmayan öğrenciler, arkadaşlarının teneffüs zamanında, bir saat iş yaptırılmak veya yazı yazdırılmakla görevlendirilirdi. Okul kural ve kaideleri gereğince yapılması gereken hizmetleri yerine getirmeyenler ve arkadaşları ile kavga edenler, birinci defa öğle veya akşam yemeğinden istihkakları olan yemeğin bir kabından, ikincisinde iki kabından, üçüncü defada ise bir günün tüm yemeklerinden mahrum bırakılır ve kendilerine yalnız ekmek verilirdi. Bir ay zarfında iki defa bu şekilde ceza alanlar ile arkadaşlarıyla kavga edenler, birinci defada bir hafta, tekrarı halinde dört hafta süreyle izinsiz bırakılırdı. İzinsizlik riyazet cezasını da beraberinde getirdiğinden, izinsiz kalan öğrenciye cuma günleri ekmekten başka bir şey verilmezdi. Öğrencilerin okulda ve dışarıda sigara içmeleri kesinlikle yasaktı (50).

Amirlerine karşı itaatsizlik eden, diğerlerini de buna zorlayan ve okuldan firar eden öğrenciler, suçlarının derecesine göre bir günden iki güne kadar hapsedilirdi. Bu durumu tekrarlayan ve üzerinde kesici alet bulunduran ve memuruna karşı kabalık ve şiddet gösteren, arkadaşları hakkında edebe aykırı, kötü fikir ve niyeti olduğu anlaşılan öğrenciler bir hafta süreyle hepsedilirdi. Hapis cezası riyazet cezasını da beraberinde getirirdi. Öğrenciden okulun binasına, iş ve sanayi alet ve edevatına zarar veren olursa, hasar bedeli, üretilen eşyaların satışından elde edilen net gelirin kendilerine düşecek kısmından mahsub edilerek tazmin edilirdi (51).

Bu tür cezai uygulamalara karşın, ders ve işlerine devam edip gayret gösteren, iyi hal ve harekette bulunan öğrencilere aferin, takdir ve tahsin adıyla üç tür ödül verilirdi. Bunlar matbu olup üzerine öğrencilerin ismi ve ödül verilme nedeni yazılırdı. Aferin baş mubassır, takdir müdür muavini ve tahsin müdür tarafından imza edilerek akşam yoklamasının ardından öğrenciye verilirdi. Bir takdir beş aferine, bir tahsin iki takdire denk olup, bir yılda bu şekilde beş tahsin belgesi almış veya eşit derecede takdir ve aferin belgeleri almış olan öğrencinin koluna bir sarı şerit dikilir; ve on tahsin belgesi biriktirdiği takdirde sarı serit sim şeride çevrilir ve kendisi, okul müdürü tarafından öğrencilerin önünde takdir ve onore edilirdi. Okulun bütün öğrenciler tarafından görülecek bir yerinde Levha-i İftihar denen bir levha bulunurdu. Gerek ders ve sanat işlerindeki başarısından, gerekse iyi ahlâkından dolayı bir hafta içinde beş aferin alan öğrencilerin isimleri hatt-ı celî [büyük ve gösterişli yazı] ile bu levhaya yazılır ve bir hafta boyunca orada bırakılırdı (52).

Daha önce de ifade edildiği gibi, kuruluş hazırlıkları sırasında Dârülhayr-ı lî’ye 4,000 civarında öğrenci alınması hedeflenmişti. Ne var ki, şu anda elimizde bulunan belgeler, 1903 - 1909 yılları arasında faaliyet gösteren okulda tam olarak ne kadar öğrencinin barındığını ve öğrenim gördüğünü açıklamaya yetmemektedir(53). Yakın gelecekte Osmanlı Arşivi’nde araştırmacıların hizmetine sunulacak yeni belgeler, bu kurumla ilgili pekçok karanlık noktayla birlikte, bu konuya da ışık tutacaktır. Bu arada, okulun öğrenci sayısına ilişkin olarak şunu da vurgulamak gerekir. Bu kurum, altı yıllık faaliyet devresinde, öğretim süresi İhtiyat Sınıfı ile birlikte yedi yıl olduğu için, en alt sınıfa almış olduğu öğrencileri mezun edemeden kapatılmıştır. Ancak, aşağıda da değinileceği gibi, ara sınıflara alındığı tahmin edilen bir miktar öğrenci, öğrenimlerini tamamladıktan sonra, kendilerine ihtiyaç duyulan alanlarda istihdam edilmiştir.

6. Eğitim ve Öğretim

1903 yılında yayınlanan irade ile onaylanarak yürürlüğe konan talimatın ekinde yer alan zaman cetveline göre, Dârülhayr-ı lî’de eğitim ve öğretim faaliyetleri, zaman bakımından Kasım-Aralık-Ocak, şubat-Mart-Nisan ve Ağustos-Eylül-Ekim olmak üzere üç ayrı devre halinde sürdürülüyordu. Dersler ve öğretilen sanat dalları her devrede yine aynıydı (Tablo-3, 4). Fakat, bu devrelerde, güne bakış saati değişiyordu. Zaman çizelgesi, akşam namazının hep on ikiye denk geldiği alaturka saat* sistemine göre düzenlenmişti. Bu çizelgede Ağustos-Eylül-Ekim devresi için verilen saatler, Tablo-2’de, 10 Ağustos günü saat 20,00’ye denk gelen akşam namazı saati esas alınarak bugünkü saat sistemine çevrilmiştir. Buna göre, Dârülhayr-ı lî’de öğrenciler; saat 7,00’de kalkıyor; 7,00-8,00 arasında giyiniyor, ibadet ediyor, çorbasını içiyordu. 8,00-9,00 saatleri arasındaki Sabah Müzâkeresi’nden sonra günlük öğrenimine başlıyordu. Her gün, 9,00-11,45 saatleri arasında her biri 45 dakika olan üç teorik ders yapılıyor; iki ders arasında 15 dakikalık bir teneffüs veriliyordu. Bundan sonra eğitim ve öğretim sanat dersleri ile devam ediyordu. İlk sanat dersi 12,00-14,00, ikincisi ise 15,30-18,00 saatleri, arasındaydı. 14,00-15,30 saatleri öğle yemeği, ibadet ve dinlenmeye ayrılmıştı. Günlük derslerin tekrarı ve müzakeresi için, 20,15-22,15 saatleri arasına bir Gece Müzâkeresi konulmuştu. Yatma zamanı 22,30’du (54).

Tablo-2’de görüldüğü gibi, Dârülhayr-ı lî’de dinî eğitime geniş yer verilmişti. Maarif Nezâreti zaman çizelgesinde, öteki ders dışı aktivitelerle birlikte, öğrencilerin ibadetlerine de zaman tahsis etmişti. Öğrenciler, salâvât-ı hamseyi cemaatle eda etmekle yükümlüydü (55). Her akşam yoklamasından sonra, öğrencilerin Halife'ye dua etmeleri zorunluydu (56). Eğitim ve öğretimde Kur’ân-ı Kerîm ve akâid-i diniyeye ait kitapların okutulmasına önem verilmesi, devletin öncelikleri arasındaydı (57).

Tablo-2 : Dârülhayr-ı Âlî 1903 Yılı Ağustos-Eylül-Ekim Devresi Zaman Dağılım Çizelgesi
 
 
Faaliyetler 
Alaturka Saat
Alafranga Saat*
Başlangıç Bitiş Başlangıç Bitiş
Öğrencilerin sabahleyin kalkması
11,00
-
7,00
-
Giyinme, sabah abdest ve namazı, çorba
11,00
12,00
7,00
8,00
Ders müzâkeresi
12,00
1,00
8,00
9,00
Birinci Ders
1,00
1,45
9,00
9,45
Teneffüs
1,45
2,00
9,45
10,00
İkinci Ders
2,00
2,45
10,00
10,45
Teneffüs
2,45
3,00
10,45
11,00
Üçüncü Ders
3,00
3,45
11,00
11,45
Teneffüs
3,45
4,00
11,45
12,00
San’at
4,00
6,00
12,00
14,00
Öğle namazı, yemek ve teneffüs
6,00
7,30
14,00
15,30
San’at
7,30
10,00
15,30
18,00
Teneffüs, ikindi namazı, akşam yemeği ve namazı
10,00
12,15
18,00
20,15
Gece müzâkeresi
12,15
2,00
20,15
22,00
Yatsı namazı
2,00
2,30
22,00
22,30
Yatma zamanı
2,30
-
22,30
-

* Alafranga saat, akşam namazı saatinin 20,00 olduğu 10 Ağustos günü itibariyle hesaplanmıştır.

Kaynak: BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6
 

Dersler ve sanat/sanayi dallarına ait program, Sultan Abdülhamid'in 8 Eylül 1902 tarihli bir iradesiyle yürürlüğe girmişti (58). Bu program, içeriği bakımından 1899 yılında yayınlanan Dârüleytamın Talimatı Esasiyesine ekli programın erkek şubesine ait bölümüyle hemen hemen aynıydı (59). 1902 programı, okul 1903 yılında faaliyete başlarken yayınlanan bir başka irade ile de onaylanmıştı. Tablo-3’de, 1903 yılında uygulamaya konan program yer almaktadır (60).

Tablo-3: Dârülhayr-ı lî 1903 Yılı Müfredat Programıı (61)
 

Kaynak: BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6; İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1.
 
 

Tablo-4: Dârülhayr-ı lî 1903 Yılı Haftalık Ders Dağılım Çizelgesi
 
 
Dersin Adı
İhtiyat S.
1. Yıl
2. Yıl
3. Yıl
4. Yıl
5. Yıl
6. Yıl
Elifba
6
6
-
-
-
-
-
Kur’ân-ı Kerîm
-
-
4
3
2
2
2
İlm-i Hâl
-
-
2
2
2
2
2
Ahlâk
-
-
-
2
2
1
1
Kırâ’at ve İmlâ
-
2
2
2
-
-
-
Kavâid-i Lisân-ı Osmânî
-
-
-
-
-
2
2
Usûl-i Tahrîr
-
-
-
-
-
2
2
Tarih-i Osmanî
-
-
-
-
1
1
1
Coğrafya-yı Osmânî ve 
-
-
-
1
2
1
2
Umûmî
Ta’rîf-i Eşyâ
2
2
1
1
1
1
1
Hesap
2
1
2
1
1
1
-
Mebâdî-i Hendese
-
-
-
-
-
1
-
Usûl-i Defterî
-
-
-
-
-
1
2
Hat
-
1
1
1
1
1
1
Resim
-
1
1
1
1
1
1
Musıkî
-
-
-
-
1
1
1
Riyâzet-i Bedeniye 
4
2
2
2
2
-
-
Toplam
14
15
15
16
16
18
18

Kaynak: BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

Bu programa göre, Dârülhayr-ı lî eğitim ve öğretim düzeyi bakımından rüşdiyelerin dengi idi. Zaten okul, kurulurken, sanayi mekteplerine öğrenci hazırlayacak şekilde planlanmıştı (62). Sonraki yıllarda programa, Hicaz Demiryolu’nun nitelikli teknik eleman ihtiyacını karşılamak için, Telgrafçılık ve şimendifercilik dersleri dekonmuştu. Nitekim, 1909’da, bu dersleri alarak mezun olan 59 kişi, bu demiryolunda istihdam edilmişti (63).

Dârülhayr-ı lî’de, okula kaydedilen öğrenciler, yaşları küçük olduğundan bir süre ihtiyat sınıfıyla birinci ve ikinci sınıflardaki basit sanayi ile meşgul olurlardı. Beceri kazandırıldıktan sonra, bünye ve yeteneklerine göre okulda alt yapısı oluşturulan sanayi kollarından birine ayrılırlardı. Yaşları uygun ve bünyeleri kuvvetli olan öğrenciler, basit sanayi işleri ile meşgul olmadan, doğrudan doğruya bir sanata kabul edilebilirdi (64). Büyük bir olasılıkla, Dârülhayr-ı lî’den ilk mezun olanlar, bu şekilde ara sınıflara kabul edilenlerdi.

Öğrenciler, mezun olana değin, kabul edildikleri sanat dalında öğrenim görmeğe mecburlardı. Bir sanat dalından diğerine geçmek mümkün değildi (65). Öğrenim düzeyi bakımından, ders ve sanatta aynı sınıfta olmak gerekmiyordu. Örneğin derste birinci sınıfta olan öğrenci sanatta dördüncü sınıfta, sanatta üçüncü sınıfta bulunan bir öğrenci derste beşinci sınıfta olabilirdi. Sanatta yeterli düzeye gelmek, okuldan mezun olmanın önkoşuluydu (66).

Her sanata ait müfredat programı, o sanatın ustaları tarafından düzenlenerek, okul müdüriyeti aracılığıyla Maarif Nezareti'ne gönderiliyor ve orada onaylandıktan sonra yürürlüğe girebiliyordu (67).

Yönetmeliğe göre Dârülhayr-ı lî’de, teorik dersler ve sanat faliyetleri Haziran sonunda bitirilir ve on gün kadar müzakere yapılırdı. Bundan sonra, Ağustos sonuna kadar sınavlar gerçekleştirilirdi. Sınavlar, Maarif Nezareti tarafından atanan müfettişlerin huzurunda gerçekleştirilirdi. Hem teorik dersler [ulûm], hem de uygulamalı dersler [sanat, sanayi] için ayrı ayrı mümeyyizler bulunurdu. Ders mümeyyizleri, başka okulların öğretmenleri arasından seçilirdi. Sanat mümeyyizleri ise, Mekteb-i Sanayi, Tophâne-i mire Fabrikası, Haddehâne-i Hümâyûn, Zeytinburnu Fabrika-i Hümâyûnu, Dikimhâne ve Saraçhâne-i mire gibi kurumların memur ve ustalarından seçilirdi. Bunların isimleri, bir pusula ile Maarif Nezâreti'ne bildirilir ve kendilerine birer davetname gönderilirdi. Sınavlarda her ders ve sanat dalı için ayrı ayrı notlar verilirdi. Örneğin marangozluk sanatının tümüne tek not verilmez, bunun kapsadığı doğramacılık, oymacılık, cilâcılık ve saire gibi şubelerden öğrenci ayrı ayrı sınava tabi tutulur ve notları bunların sonuçlarına göre belirlenirdi. Her sınavda, öğretmen de dahil olmak üzere mümeyyizlerin ayrı ayrı vermiş oldukları notların ortalaması, öğrencilerin o ders veya sanattaki bilgi ve beceri düzeyini gösterecek ve sınav sonucu olarak bu not geçerli olacaktı. Sınavlarda tam not on’du. On ve dokuz aliyyülâlâ, sekiz âlâ, yedi karîbülâlâ, altı vasat, beş zayıf kabul ediliyordu. Dörtten aşağı not alan öğrenci, o ders veya sanattan dönmüş yani kalmış sayılacaktı. Sınıf geçme veya şedadetnâme [diploma] almak için tam notlar toplamının onda yedisini kazanmış olmak ve her dersten dörtten aşağı not almamış bulunmak gerekiyordu (68).

Bir dersten veya eğitim gördüğü sanatın bir şubesinden dörtten aşağı numara alan öğrenci tekrar sınava alınır; başarılı olursa bir üst sınıfa devam ederdi. Birden fazla ders ve sanattan başarılı olamayanlar tekrar sınava kabul edilmeyerek sınıfta bırakılırdı. Hastalıkları dolayısıyla okul doktoru tarafından sınava girmeleri yasaklanmış olan öğrenciler, ders yılı başında doktorun izniyle sınava tabi tutularak, yeterli olduklarını kanıtlamaları halinde üst sınıfa geçirilirlerdi. Okul doktoru sınava izin vermediği veya sınav sonunda yeterliliklerini kanıtlayamadıkları takdirde sınıfta bırakılırlardı (69).

Yönetmeliğe göre, Dârülhayr-ı lî tarafından iki tür diploma veriliyordu. Bunların biri hem ders hem de sanattan, diğeri yalnız sanattan öğrenimlerini tamamlayanlara mahsustu. Sanat eğitimini tamamlamayan bir kişi, derslerinden geçmiş olsa da, diploma alamazdı. Bu nedenle, her öğrenci sanat öğrenimini tamamlayana kadar okulda kalmaya mecburdu (70).

7. Malî İşler

1903 tarihli Dârülhayr-ı lî bütçesinde, okulun toplam gider bütçesi, 1,806,200 kuruş olarak belirlenmişti. Gelir bütçesi de, 2,239,540 kuruşu "vâridât-ı dâime" [sürekli gelirler] ve 3,566,660 kuruşu "vâridât-ı muvakkate" [muvakkat gelirler] olmak üzere, toplam 5,806,200 kuruş olarak saptanmıştı. Daimî gelirlerin 1,200,000 kuruşunu, İstanbul ve vilâyetlerdeki kasaplardan kestikleri hayvanlar için alınacak, zebhiyye resmi gelirleri oluşturuyordu (71). Bu meblağın temini için hükümet, okulun açılmasından önce bu verginin oranını %100 arttırmıştı (72). Menafi-i maarif hisselerinden elde edilen gelirlerin bir bölümü de okulun daimi gelirlerinin yarısına yakınını meydana getiriyordu. Muvakkat gelirlerin önemli bir bölümü çeşitli emlâk satışlarından elde edilecek ve hazineden alınacak paralar oluşturuyordu (73).

Bununla beraber, bütçede gösterilen bu gelirler, daha sonraki yıllarda, tahmin edildiği şekilde toplanamamış ve artan masrafları karşılamaya yetmemişti. Bunun üzerine Maarif-i Umûmiye Nezâreti, okula gelir sağlamak amacıyla bir takım geçici çözüm yolları aramak zorunda kalmıştı. Örneğin, okulun açılışından iki yıl sonra, 1905’te, kurum yararına gelir elde etmek üzere, sigara kâğıdı imal edilmesi ve satılması kararlaştırılmış ve bu iş bir müteahhit firmaya ihâle edilmişti (74). Esasen bu konuda daha önce de bir takım girişimlerde bulunulmuştu. Bunlara ilişkin yazışmalara göre, 1903 yılında, bu yolla okula, yılda 1,800 liraya yakın bir gelir sağlanması planlanmıştı (75).

8. Bina ve Araç, Gereç Durumu

Dârülhayr-ı Âlî, yukarıda belirtildiği gibi, kendisi için Acıbadem’de alınan arsa üzerinde inşâ edilecek geniş bir binada hizmete girecekti. Fakat, bu inşaata bir türlü başlanamamıştı. Bu arada Maarif Nezareti, okulu, padişahın cülûs gününde açabilmek için, Hazine-i Hassa’ya ait olup, Sultan II. Abdülhamid tarafından Maarif-i Umîmiye Nezareti’ne terk edilen Bayezit - Vezneciler’deki Zenep Hanım Konağı’nda açmayı uygun görmüştü (76). Bu konakta yüz oda vardı. Fakat, Dârülhayr-ı Âlî’nin programında yer alan meslek derslerinin yapılabileceği atölyelerin kurulması için gerekli geniş mekânlardan yoksundu (77). Nitekim bu nedenle, müteakip yıllarda, binanın bahçesine bir marangozhaneyaptırılmış ve bunun için gerekli âlet ve edevât Avrupa’dan ithal edilmişti (78). Okulun, en büyük sorunlarından biri, su sıkıntısıydı. Kapatılmadan önce, bu sorunun çözümü için, bir taraftan binadaki su haznesi genişletilirken diğer taraftan da, okulun Terkos suyuna bağlanması yolunda çalışmalar yapılmıştı (79).

9. Sonuç

Dârülhayr-ı lî, 8 Ağustos 1909 tarihli bir yasayla kapatılmıştır. Altı maddelik yasada, okulun hangi gerekçe ile kapatıldığı belirtilmemiştir. Açıkta kalan öğretmen, usta ve diğer personel hakkında işten çıkarılmış muamelesi yapılmıştır. Binası, Mekteb-i Mülkiye ile Dârülfünun Ulûm-ı Dîniye-i Âliye, Hukuk, Ulûm-ı Tabiîye ve Riyâziye ve Edebiyat şubelerine tahsis edilmiştir. 1909 yılına ait ödeneğinin önemli bir bölümü de Dârülfünun’un geliştirilmesi için gerekli olan tadilât ile âlet ve edevâtın alımı için ayrılmıştır (80).

Dârülhayr-ı Âlî’nin bu altı yıllık kısa faaliyet devresi, ana hatlarıyla şöyle değerlendirilebilir:

• Gerçekten de bu okul, altı yıl gibi, çok kısa bir süre faaliyet göstermiştir. Zaten, bir İhtiyat Sınıfı’nın üzerine altı yıl öğretim süresine sahip olduğu hatırlanırsa, ihtiyat sınıfına almış olduğu öğrencileri dahi mezun edemediği görülür. Bu da, onun, ülkenin meslekî eğitim görmüş nitelikli eleman ihtiyacını karşılamada niceliksel olarak önemli bir katkı yapma fırsatı yakalayamadığını gösterir.

• Bununla beraber, ara sınıflara alınan bir kısım öğrenci mezun edilmiş ve bunlar, öğrenim gördükleri meslek dallarına göre, çeşitli kurum ve kuruluşlarda istihdam edilmiştir. Örneğin, yukarıda değinildiği gibi, programa konulan Telgrafçılık ve şimendifercilik derslerini alan 59 öğrenci, Hicaz Demiryolu’nda kondoktör olarak görevlendirilmiştir (81).

• Ülkenin meslekî öğrenim görmüş eleman açığını kapatmada pek önemsiz bir etkiye sahip olan Dârülhayr-ı Âlî, Osmanlı Devleti’nin korunmaya muhtaç çocukları koruma altına alma düşünce ve politikasını yansıtması bakımından son derece önemlidir. Bu bağlamda, o, aynı amaçla Tanzimat’ın son yıllarında açılıp sanayi mekteplerine dönüşen ıslahhâneler ile İkinci Meşrutiyet Devri’nde açılan dârüleytamlar arasında bir köprü gibidir (82).

• Buna paralel olarak Dârülhayr-ı Âlî, Cumhuriyet Dönemi’ndeki orta dereceli meslekî ve teknik öğretim kurumlarıyla çocuk esirgeme kurumlarının temellerinden biri olmak bakımından da önemlidir.


(*) Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi, İstanbul.

(1) Mahmud Cevat, Maarif-i Umumiye Nezâreti Tarihçe-i Teşkilât ve İcraatı, İstanbul 1338, s. 25-26; Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, I-II, İstanbul 1977, s. 386-406.

(2) Bak. Yahya Akyüz, "Tanzimat Dönemi Eğitiminin Özellikleri", Tanzimat'ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu (Bildiriler), Ankara 1991, s. 389.

(3) Tanzimat Dönemi'nde eğitimde modernleşme hareketleri için bak. Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Ankara 1988, s. 8-28, 60-66, 91-95, 114-117, 133-136, 145-147; Hasan Ali Koçer, Türkiye'de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, Ankara 1987, s. 48-119; Bayram Kodaman-Abdullah Saydam, "Tanzimat Devri Eğitim Sistemi", 150. Yılında Tanzimat, (Yay.: Hakkı Dursun Yıldız), Ankara 1992, s. 475-496; Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, (3. Baskı), Ankara 1989, s. 177-249.

(4) Bak. Ayla Oktay - Cemil Öztürk, "Türkiye'de Kızların Eğitimi", Eğitimde Nitelik Geliştirme / Eğitimde Arayışlar 1. Sempozyumu Bildiri Metinleri, İstanbul 1991, s. 44-45.

(5) Bu okullar için sırasıyla bak. O. Ergin, a.g.e., I-II, 540-544, 564-570, 588-593, 620-626, 664-667.

(6) C. Öztürk, "Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitimin Doğuşu (I): Islahhâneler",Hakkı Dursun Yıldız Armağanı, (Ayrı Basım), Ankara 1995, s. 429.

(7) Rifat Önsoy, Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayii ve Sanayileşme Politikası, Ankara 1988, s. 115; O. Ergin, a.g.e., I-II, 627-628.

(8) O. Ergin, a.g.e., III-IV, İstanbul 1977, s. 1259-1263.

(9) Örnek olarak bak. Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, (6. Baskı), İstanbul 1997, s. 177-208.

(10) Islahhânelerde yapılan eğitim ve öğretimin niteliği hakkında geniş bilgi için bak. C. Öztürk, a.g.m., s. 434-440.

(11) Başbakanlık Osmanlı Arşivi [: BOA], İrade, Maarif [:İ.MF.], 1320.C.5, Hazîne-i Evrak [:HE] No: 1. Ayrıca bak. İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(12) O. Ergin, a.g.e., I-II, 1259.

(13) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1; 1321.5.18 [12 Ağustos 1903], HE No: 6; Salnâme-i Nezâret-i Maarif-i Umumiye, [: SNMU] def'e: 4, sene: 1319 H., Dersaadet 1319, s. 14.

(14) SNMU, def'a: 3, sene: 1318, Dersaadet 1319, s. 963; a.g.e., def'a: 4, sene: 1319, s. 296.

(15) Bak. "Dârüleytamın Tâlimatı Esasiyesi", 25 Safer 1317 / 5 Temmuz 1899, Düstûr, 1. Tertip, VII, 263-275. Tâlimatnamedeki "Dârüleytam" adı, açılışından önceki günlerde bu ismin Dârülhayr için kullanılmasından kaynaklanmaktadır.

(16) SNMU, def'a: 4, 1319, s. 14.

(17) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1; ayrıca bak. O. Ergin, a.g.e., I-II, 1259.

(18) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1.

(19) Yukarıda belirtildiği gibi, SNMU'de (def'a: 4, 1319, s. 14), Eylül 1900'de Dârülhayr'ın temelinin atıldığı kaydedilmekte ise de, 1284 nolu ve 4 Cemâziülahır 1320 (8 Eylül 1902) tarihli Meclis-i Mahsus mazbatasında, bundan söz edilmekte, yalnız, inşaat için Acıbadem'de alınan bu arsadan bahsedilmektedir (Bak. BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1; SNMU', def'a: 6, 1321, s. 274.)

(20) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1.

(21) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1.

(22) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(23) SNMU', def'a: 6, 1321, s. 26.

(24) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(25) Osman Ergin, a.g.e., III-IV, İstanbul 1977, s. 1262.

(26) Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye [: SDAO], def'a: 60, 1322, s. 441.

(27) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(28) Maarif-i Umumiye Nezareti; "Dersaadet'te Tesisine İrâde-i Seniyye-i Hazret-i Hilâfetpenah" ?erefmüteallik Buyurulan Dârülhâyr'ın Tâlimat-ı Dâhiliye Lâyihasıdır" [:DTDL], madde: 1; BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(29) DTDL, madde: 2-5.

(30) DTDL, madde: 6-7.

(*) Lâyiha metninde, arkadaş, yoldaş anlamına gelen "refik" kelimesi kullanılmaktadır.

(31) DTDL, madde: 9-11.

(32) DTDL, madde: 12.

(33) DTDL, madde: 13.

(34) DTDL, madde: 14-22.

(35) 1907-1908 yılında bu kadroya bir de Sanayihâneler Memuru ilâve edilmişti (Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniye, Sene: 1323, Def’a: 63, Dersaadet 1322, s. 534).

(36) DTDL, madde: 24-25.

(37) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(38) DTDL, madde: 26.

(39) DTDL, madde: 27.

(40) DTDL, madde: 28.

(41) DTDL, madde: 29.

(42) Bunların görev ve sorumlulukları hakkİnda bak. DTDL, madde: 30-34.

(43) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(44) DTDL, madde: 38.

(45) DTDL, madde: 39-41.

(46) Yönetmeliğe göre her öğrenciye 2 takım fes (püskülü ile); 1 çift fotin (çarşıda giymek için); 2 çift iskarpin; 4 adet gömlek; 4 adet don; 6 çift çorap; 4 adet mendil; 2 adet pamuklu zıbın; 2 adet mintan; 2 adet dış gömleği (pazarlık); 2 adet yemek peşkiri; 1 takım setrelik ve pantolondan meydana gelen dışarı elbisesi (iki yılda bir); 1 adet kaput; 1 takım ceket ve pantolondan oluşan dahilî elbise (her yıl); 1 takım ceket, yelek ve pantolondan oluşan kışlık dahilî elbise (her yıl); 2 adet bezden imal edilmiş önlük; 1 adet meşin önlük; kordon (muzıka grubuna ait) ve 2 adet yüz havlusu verilmesi gerekiyordu (DTDL, madde: 76).

(47) Okul yönetmeliği her öğrenciye 600 gram ekmek; 250 gram et (30 gramı çorba için); 120 gram prinç (20 gramı çorba için); 25 gram sade yağ (pilâvlık yüz gram prinç için); 10 gram sade yağ (taze sebze verildiği zaman sebze için); 200 gram yaş sebze; 80 gram kuru sebze; 30 gram tuz; 200 gram patates; 20 gram kuru bamya; 20 gram soğan; 150 gram soğan (soğanlı yahni için); 25 gram zeytin yağı (sebze için); 60 gram dakik, 25 gram sade yağ, 90 gram şeker, 20 gram peynir (tatlı ve börek için); 5 gram zeytin, 5 gram peynir, 10 gram reçel (ramazan ayları için); 100 gram süt, 60 gram şeker, 25 gram pirinç (sütlaç ve muhallebi için); 150 gram tazemeyve; 75 gram kuru meyve; bir adet paça; 200 gram balık (nadiren et yerine veriliyordu); hoşaflık malzeme ve yeterli miktarda sabun verilmesini öngörüyordu (DTDL, madde: 71).

(48) DTDL, madde: 43, 45.

(49) DTDL, madde: 46.

(50) DTDL, madde: 47-49.

(51) DTDL, madde: 50-51.

(52) DTDL, madde: 52-54.

(53) Bu yıllara ait Osmanlı devlet yıllıklarında, okulun yönetici kadrosu ayrıntılı olarak belirtilmekte ise de, öğrenci mevcuduna ilişkin herhangi bir rakam bulunmamaktadır.

(*) Alafranga saat sistemi hakkında bak. "Grûbî Saat" mad., Rehber Ansiklopedisi, (Türkiye Gazetesi Yay.), VI, 301-302.

(54) DTDL, madde: 55; BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(55) DTDL, madde: 44.

(56) DTDL, madde: 42.

(57) BOA, İ.MF., 1320.C.5, HE No: 1.

(58) BOA, İ.MF., 1320.C.4, HE No: 1.

(59) "Dârüleytamın Talimatı Esasiyesi", Düstûr, 1. Tertip, VII, s. 268-269, 271-273.

(60) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(61) Dârülhayr-ı lî’nin programındaki ders ve sanat dallarının isimlerinin anlamı ve içerikleri için bak. Yahya Akyüz, "Türk Eğitim Tarihi Terimleri Sözlüğü", Türk Eğitim Tarihi, (6. Baskı), İstanbul 1997 içinde, s. 411-430.

(62) O. Ergin, a.g.e., III-IV, 1260.

(63) BOA, BEO, nr. 263508 ve 215218’den naklen Ufuk Gülsoy, Hicaz Demiryolu, İstanbul 1994, s. 115.

(64) DTDL, madde: 57.

(65) DTDL, madde: 58.

(66) DTDL, madde: 59.

(67) DTDL, madde: 58.

(68) DTDL, madde: 60-66.

(69) DTDL, madde: 67-68.

(70) DTDL, madde: 69.

(71) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6.

(72) O. Ergin, a.g.e., III-IV, 1262.

(73) BOA, İ.MF., 1321.5.18, HE No: 6. Zebhiyye resminin Dârülhayr’a tahsis edildikten sonra ihale yoluyla tahsili hakkında bak. BOA, ?D., 219 / 59, 1322.Ra.26.

(74) BOA, ŞD., 219 / 63, 1322.C.3; 220 / 51, 1323.Ca.28.

(75) BOA, ŞD., 218 / 61, 1321.?.27. Piyango tertibi hakkında ayrıca bak. ?D., 219 / 17, 1321.?.21.

(76) BOA, 1321.5.18, HE No: 6; O. Ergin, a.g.e., III-IV, 1261-1262.

(77) O. Ergin, aynı yer.

(78) BOA, ŞD., 223 / 35, 1326.B.6; 223 / 60, 1326.Za.15; 222 / 15, 1325.M.13.

(79) BOA, ŞD., 223 / 5, 1326.S.27; 221 / 36, 1324.Ca.11.

(80) BOA, ŞD., 224 / 75, 1327.Ca.27.

(81) Ufuk Gülsoy, a.g.e., s. 115.

(82) C. Öztürk, a.g.m., s. 442.