Bir Kütüphanecinin Not Defterinden
 


ONSUZ EV OLMAMALI
 
 

Feridettin ATATUĞ

Merhaba 2000 yılı...

Karlı ocak ayının birinci günü tüm dünya, yeni yılı böyle selâmlayacak...

Ulusca tartılacağımız “Uygarlık” kantarında deyim yerindeyse bu yıla girerken de boyumuzun ölçüsünü alacağız! Hani “Az gittik, uz gittik, bir arpa boyu yol gittik” mi diyeceğiz? Yoksa “Bu masallarda kaldı. “deyip, katettiğimiz yolu (Eğer varsa) gururla mı göstereceğiz? Ahmet Haşim “Bize Göre”sinde “Zira bilirim ki İngiliz milleti, Hint mülkünden ziyade Shakespeare ile mağrurdur!” diye yazıyor. Peki biz kimimizle mağruruz? “Mevlâna” ile diyeceklerin sayısı (okumadıklarından olacak) ne yazık ki bir elin parmakları kadar az. Çünkü Avrupa’lıların çoktan uygarca döşemeye başladıkları evlerinde kütüphaneye; televizyonları, bilgisayarları, çamaşır makineleri ve elektrik süpürgeleri gibi yer vermişlerdir. Nasıl buzdolapsız olamıyorlarsa, kütüphanesiz de olamıyorlar. Bilgi, kafalarının gıdası olmuş, okumazlarsa kafalarının aç kalıp ölmesinden korkuyorlar...

Cumhuriyet kuşağı olarak 76 yılda okumasını, yazmasını öğrendik de alışkanlık hâline getiremedik! Neden mi? Kütüphaneyi, olması gereken yerde, yani okulda adamakıllı kuramadık da ondan... “Kütüphanesiz okul olmaz.” gerçeğini, ne yazık ki önce eğitimcilerimize benimsetemedik de ondan... İlköğretim okullarımızda olsun, liselerimizde olsun öğrencilerimize araştırma yaptıramamanın utancını duymamız da ondan...

Belki de “evde kütüphane” sözünü okuyanlar, koca bir kahkaha patlatacaklardır. Patlatsınlar. Kahvehaneye gitmeyi gelenek hâline getiren aile babaları, boşuna, okulları çepeçevre saran birahaneleri, kahvehaneleri görüp ileri geri konuşmasınlar. “Kahvehane kültürü” onların eseri! Eee boşuna dememiş atalarımız, “Küçük kalkar, büyüğüne bakar.” diye. Sen sevgili baba, kitabı evine soksaydın, eline alıp okusaydın, durum daha güzel olmaz mıydı? N’olur çocuklarımızın temiz yüzlerini, yanlışlıklarla dolu hareketlerimize baktıra baktıra karartmayalım.

Sizi bilmem de ben, işe giden kocasına:

- Bey, bey filânın falan adlı romanından kütüphanemizde yok. Almayı unutma!

Diyen hanımların seslerini duymak istiyorum. Bu sesler, önce yadırganacaktır ama, sonradan evinde kalmayan deterjanı, eti, sütü, ekmeği hatırlatmaları kadar doğal gelecektir bize...

Sahi, 2000 yılının evini kurmaya hazır mıyız?