Orta Asya Anadolu Köprüsünden Geçenler

Yrd. Doç. Dr.Filiz KILIÇ (*)
 
 

Tarih boyunca Anadolu ve Orta Asya arasında din, tasavvuf, kültür ve sanat ilişkisi her zaman var olagelmiştir. Her iki diyardan karşılıklı olarak zaman zaman hızlanan ya da durulan bir gidiş geliş, bir etkileniş söz konusu olmuştur. Anadolu'nun İslâmlaşmasında ve Türkleşmesinde önemli bir yeri olan Orta Asyalı dervişlerden başlayarak, Selçuklular zamanında ve özellikle Fatih Sultan Mehmed (1432–1481), Yavuz Sultan Selim (1470–1520) ve Kanunî Sultan Süleyman (1493–1566) devirlerinde Orta Asyalı bir çok ilim ve sanat adamı Osmanlı ülkesine gelerek faaliyet göstermiştir.

Türkiye–Orta Asya ilişkileri, son yıllarda Türk dünyasında ortaya çıkan siyasî gelişmelerden sonra daha da önem kazanmaktadır ve bu ilişkiler her konuda gelişerek sürmektedir.

Orta Asya'da gelişen edebiyat, bu edebiyatın Anadolu sahasına etkisi ya da tam tersi istikamette bir etki veya karşılıklı ilişkiler konusunda çok az sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar Ahmed Yesevî (?–1166) ve Ali Şîr Nevâyî (1441–1501) üzerinde yoğunlaşmış, hatta bu iki şahsiyetle sınırlandırılmış dersek çok da yanlış yapmış olmayız. Çalışmalarını Anadolu-Orta Asya ilişkileri üzerine yoğunlaştıran Prof. Dr. Cemal Kurnaz'ın ard arda yayınladığı kitap (1) ve makaleleri (2) sayesinde bu konuda daha geniş ve ayrıntılı bilgi edinme imkânını bulduk (3).

Osmanlı şairlerinden Şeyhî, Abdullah İlâhî, Melihî, Kastamonulu Câmî, Ömer Rûşenî, Bursalı Kandî, Behiştî Sinan, Cemilî ve Kâtibî çeşitli vesilelerle Orta Asya kültür çevresinde bulunmuşlardır (4). Ayrıca, bu yörelerde bulunmamakla birlikte, Adnî Mahmud Paşa'nın Nevâyî ile mektuplaştığı, Ahmed Paşa, Hayalî, Rahmî ve Bakî gibi şairlerin şöhretleriyle bu yörelerde çok yakından tanındığı ve eserlerinden etkilenildiği bilinmektedir (5).

Osmanlı padişahları, İslâm dünyasından, özellikle de Türk bölgelerinden ilim ve sanat adamlarını kendi ülkelerine getirme konusunda gayret göstermişlerdir. Bu kişilerin Osmanlı ülkesini tercih etmelerinin elbette bir sebebi vardı. "Marifet iltifata tâbîdir" sözü gereği bu sanatçılar Osmanlı sarayından büyük destek görüyor, eserleri takdir ediliyordu. Kaynaklarda zikredilen "Ali Kuşçu ve Tokatlı Lealî" olayları, Doğu ülkelerinden gelen şairlere gösterilen ilginin boyutunu açıkça göstermektedir (6). Tokatlı Lealî'nin davranışları ve söylediği bir gazel bu konuya dair çok net ve güzel bir örnektir.

Aslen Tokatlı olan Lealî, bir süre İran'a gidip gelip kendisini Acem olarak tanıtmış, bu sayede Sultan Mehmed'in özel meclisine girebilme şansını elde etmiş, ancak daha sonra foyası ortaya çıkınca çevresine rezil olmakla kalmamış, gözden de düşmüştür. Bu gelişme üzerine söylediği şu şiirle tepkisini dile getirmiştir.

Olmak istersen i'tibâra mahal

Yâ Arab'dan yâ Acem'den gel

Gevhere kıymet olmaya kânda

Dür bahâsın bula mı ummânda

Söylenür nükte vü meseldür bu

K'ola dâim çerâğ dibi karanu

Eğer âdemde ma'rifetse murâd

Ne fazîlet virirmiş ana bilâd

Taşdan sâdır oldı gerçi güher

Mu'teberdür velî niteki hüner

Rûm'da kellelenmesün mi Acem

Oldı bu izzet ile çün ekrem

Acem'ün her biri ki Rûm'a gelür

Ya vezâret ya sancak uma gelür (7)
 
 

Orta Asya-Anadolu ilişkilerini sadece şairlerle sınırlandırmak eksik olur. Çünkü şairlerin yanısıra, diğer sanat erbabı ve ilim adamları da Osmanlı'nın ihtişamıyla gözleri kamaşmış bir şekilde İstanbul'a koşmuşlardır.

Osmanlı ülkesine Acem, Şirvan, Tebriz, Kazvin, Şiraz, Isfahan Hemedan, Horasan, Bistam, Buhara, Semerkant, Belh, Herat, Türkistan, Kaşgar, Tacikistan, Hindistan ve Delhi'den şairler gelmiştir. Acem diyarından gelen şairler: Kabulî, Şemsî, Habîbî, Sürûrî, Saffî–i Hatâyî, Şâhî, Vâlihî, Hâverî, Beliğî, Yârî, Emîrek, Hâfız, Hâşimî, Sarfî, Firâkî, Fenâ, Halîmî, Nisârî, Selim, Tâib, Nâdir, Niyâz, Ârif; Şirvanlı Şairler: Eflâtun, Hâlî, Kadrî, Nutkî Çelebi, Feyzî, İzzetî, İzzî, Fâtih; Tebrizli Şairler: Şâh Kâsım, Sâib, Sâ'î, Sabûrî, Mahvî, Remzî; Kazvinli Şairler: Şah Mehmed, Halîlî, Mehmed Emin, Ayşî, Hekîmî, Vahdetî, Rıza Han; Şirazlı Şairler: Elvân, Ali, Figârî, Ankâ, Itrî; Isfahanlı Şairler: Hâmidî, Yakîn, Sâdık, Habîb; Hemedanlı Şairler: Sehâbî, Zîrekî, Abdülvehhâb/Abdî, Meşrebî; Horasanlı Şairler: Baba İlyâs, Basîrî, Ma'sûm; Bistamlı şair, Murâdî'dir (8).

Özbekistanlı şairler, Buharalı ve Semerkantlı olmak üzere iki gruptur: Buharalılar Handân, Emir Sultan, Emir Ahmed, Ahmed İlâhî, Cüdâyî, Saidâ, Resâ, Şeydâ, Nazîmâ, Revnâk, Kirâmî, Hâlis ve Süleyman'dır. İmâd, Şâhid ve Âgâh ise Semerkantlıdır (9).

Afganistanlı şairlerden Fâiz Heratlı, Mevlânâ Celâleddîn–i Rûmî, Eser, Feyzî ve Abdülkâdir ise Belhlidir (10). Cemîlî ve Abdullah Nidâî Türkistanlı şairlerdir. Nidâî, Türkistan'ın Kâşgar şehrindendir (11). Tacikistan'dan gelen tek şair Hazînî'dir (12). Babürlülerden itibaren Türk kültürünün önemli coğrafyalarından biri haline gelen Hindistan'dan da iki şair gelmiştir: Vecdî ve Delhili Nusret (13).

XVI. yy. da Üsküp'te kendinin Ahmed Yesevî soyundan geldiğini söyleyen Atâ da bu ilişkilerin dışında düşünülemez (14).

Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen şair sayısı Sayın Kurnaz'ın tesbitlerine göre şimdilik 88'dir (15). Bu şairlerin 62'si İran havalisinden olduğuna göre, şairlerin çoğu Anadolu'ya yakın yerlerden geldikleri anlaşılmaktadır. Bu şairlerin büyük bir kısmı Türk menşelidir.

Sayın Kurnaz'ın isabetle tesbit ettiği üzere, Orta Asya ve Türkiye kültürel ilişkilerinde tasavvuf hareketlerinin önemli yeri vardır. Anadolu'nun Müslümanlaşmasında ve Türkleşmesinde önemli rolleri bulunan dervişlerin bir kısmı aynı zamanda şair idiler. Bu şairlerin Osmanlı ülkesine gelmelerinde, bulundukları yörelerdeki siyasal karışıklıklar ve Osmanlı ülkesinin huzurlu, istikrarlı ve müreffeh yapısıyla kültür ve sanat faaliyetleri için cazip halde bulunması, Fatih, Yavuz ve Kanunî gibi padişahların özendirmesi de etkili olmuştur.

Orta Asya'dan Anadolu'ya gelen şairler hakkında kaynakların verdiği bilgiler maalesef sınırlıdır. Büyük çoğunluğunun ise eserleri günümüze ulaşmamıştır. Her bir şair eserleriyle birlikte ayrı ayrı ele alınıp derinlemesine incelenebilse, karşılıklı etkileşimin boyutları daha net bir şekilde ortaya konabilecektir.

Orta Asya-Anadolu köprüsünden geçenler, günümüz araştırmacılarının ilgisini bekliyor.



 

(*) Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

(1) Cemâl Kurnaz, Anadolu'da Orta Asyalı Şairler, Kültür Bak. Yay., Ank. 1997; Cemâl Kurnaz–Mustafa Tatcı, İstanbul'da Buharalı Bir Mutasavvıf: Emîr Buharî, Kültür Bak. Yay., Ank. 1998.

(2) "İstanbul'da Buharalı Bir Nakşî Şeyhi: Seyyid Emir Buharî ve Türkçe Şiirleri", (Mustafa Tatçı ile birlikte), Bilig, 1 (Bahar 1996), s. 250–265; "Ahmed İlâhî'nin Türkçe Şiirleri", İLAM Araştırma Dergisi, C. 1, Sayı: 1 (Ocak–Haziran 1996); "Anadolu Sahasında Orta Asya Menşeli Divan Şairleri", Hoca Ahmet Yesevî Uluslararası Türk–Kazak Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi Uluslararası Sempozyumu-Timur'un 660. Doğum Yılında Türkistan–Anadolu İlişkileri (24–25 Aralık 1996); "Ahmed Yesevî Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi" (M. Tatçı ile birlikte), Bilig, Sayı: 4 (Kış 1997), s. 253–263; "Kırımlı Selim Divâne'nin Hayatı, Eserleri ve Şiirleri", (M. Tatçı ile birlikte) İLAM Araştırma Dergisi, C. II, Sayı: 1 (Ocak–Haziran 1997), s. 165–177; "Anadolu Şairlerinin Orta Asya ile İlişkileri", Atayurttan Anayurda Türk Dünyası, Sayı: 13 (Yaz 1998), s. 53–73; "Osmanlı Dönemi Kırım Edebiyatı", Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı: 6 (Güz 1998), s. 670–692.

(3) Yazarın konuyla ilgili son çalışması Türkiye–Orta Asya Edebî İlişkileri (Akçağ Yayınları, Ank. 1999) adını taşıyor. Eser, araştırmacının Anadolu'da Orta Asyalı Şairler adlı çalışmasına Anadolulu şairlerin Orta Asya ile ilişkilerinin anlatıldığı kapsamlı bir bölümün eklenmesiyle oluşmuştur.

(4) Bu şairler hakkında bilgi ve şiirlerinden örnekler için bkz. Kurnaz, Türkiye–Orta Asya Edebî İlişkileri , s. 1-41.

(5) Ayrıntılı bilgi için bkz. Kurnaz, a. g. e., s. 3, 6, 11-12.

(6) Kurnaz, a. g. e., s. 45-47.

(7) Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Mustafa İsen, "Yürü Var Gel Ya Arap'tan Ya Acem'den", Millî Kültür, Sayı: 146 (1984), s. 56–59. M. İsen'in bu yazısına başlık olarak seçtiği mısra Mesihî'ye aittir ve beyit olarak şöyledir:

Mesîhî gökden insen sana yer yok

Yüri var gel Arab'dan ya Acem'den

(8) Ayrıntılı bilgi için bkz. Kurnaz, a. g. e., s.48-145.

(9) Kurnaz, a. g. e., s. 146-168.

(10) Kurnaz, a. g. e., s.169-181.

(11) Kurnaz, a. g. e., s. 182-188.

(12) Kurnaz, a. g. e., s. 189-192.

(13) Kurnaz, a. g. e., s. 193-195.

(14) Kurnaz, a. g. e., s. 196-198.

(15) Bu şairlerin yüzyıllarını ve memleketlerini bir arada görebilmek için kitaptaki tablolara (s. 201-203), nerelerden geldiklerini net bir şekilde görmek isteyenler ise sondaki haritaya bakabilirler (s. 221).