Yüksek Öğretim Gençliğinin Problemleri

Dr. Ayşe KORKMAZ (*)

2000 yılına girdiğimiz şu günlerde toplumlar hızlı bir değişme süreci içinde bulunmaktadır. Değişen ve gelişen dünya şartlarında ülkeler ortak problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. Hızlı toplumsal değişmeyi karakterize eden özelliklerden bir tanesi de eğitimin değerindeki artıştır. Eğitimin; bütünleşen dünyanın rekabetçi ortamında ülke statülerini belirlemede önemli rol oynayan faktörlerden biri olduğu göz ardı edilemez. Bundan dolayıdır ki, eğitimin mikro, makro ve mega hedeflerinin çok iyi belirlenmesi, yeterli kaynağın ayrılması, bu hedeflere ulaşmada temel ilkelerin oluşturulması, niteliği ve niceliği artırıcı tedbirlerin alınması önem taşımaktadır. Bu tedbirlerin temelinde de eğitim problemlerini ortadan kaldırma, uygun eğitim ortamını oluşturma yatmaktadır.

O zaman problem nedir?Problem öğrencilerin dertleri, üzüntüleri ve ihtiyaçlarıdır. Daha kısaca ifade etmek gerekirse, onların şikayetleridir.Aslında üzüntü ve şikayetler problemin belirtileridir(1).

Bilim ve teknolojideki gelişmelerin sosyal, ekonomik ve kültürel yapıya yansıması, bu alandaki ve buna paralel olarak eğitimdeki değişikliğin aynı hızda olmaması gençleri etkilemektedir.Bu sebeple gençliğin problemlerinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ortak ve önemli problemleri hâline geldiği anlaşılmaktadır (2).

Burada söz konusu edilen yüksek öğretim gençliğidir. Yüksek öğretim; Millî Eğitim sistemi içinde, orta öğretime dayalı en az dört yılı kapsayan her kademedeki eğitim ve öğretimin tümüdür.Üniversitelerde öğrenim yapan 18-24 yaş grubunu kapsamaktadır.

Üniversiteler ekonominin ihtiyaç duyduğu insan gücünü yetiştiren kurum olmanın dışında birer araştırma merkezleridir. Bu özelliklerinden dolayı yüksek öğrenim kurumları ülke kalkınması ile doğrudan ilişkilidir.

Ülke kalkınmasında en etkin unsurların doğal kaynak, sermaye ve insan gücü üçlüsü olduğu, bu unsurların verimli olarak kullanılması gereği kabul edilmektedir.

Üniversitelerin bu kalkınma çabasında üstün nitelikli insanlar yetiştirmek suretiyle katkıları inkâr edilemez.Nitelikli insan gücüne duyulan ihtiyacın da çok olduğu bilinen bir gerçektir.Bu sebeplerden, nitelikli insan gücü yetiştirmek sorumluluğunu üzerine alan üniversiteler, öğrencilerine bilgi, beceri, ideal ve iyi alışkanlıklar kazandırmanın yanı sıra, onların kişiliklerinin gelişmesi için problemlerinin de kaynağını bulup çareler aramalıdır.

PROBLEM ALANLARI

Üniversite gençliğinin mevcut problemlerini belli başlı şu başlıklar altında toplayabiliriz (4).

1.Ekonomikproblemler

2. Eğitim ve öğretim problemleri

3. Sosyo-kültürel problemler

4.Psikolojik problemler

1. EkonomikProblemler

Ekonomik problemleri şöyle sıralayabiliriz;

a)Öğretim giderleriyle ilgili problemler,

b)Barınma problemleri

c)Beslenme problemleri

d)Sağlıkproblemleri

a)ÖğretimGiderleriİle İlgili Problemler

Öğrenciler genellikle ailelerinden aldıkları maddi desteklerle öğrenimlerini devam ettirmektedirler. Bu ailelerin meslek ve gelir düzeylerine bakıldığında, büyük bir kısmının emekli, işçi, memur ve çiftçi olması, gelirlerinin orta gelir düzeyinin altında bulunması öğrencilerin yeteri kadar ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Bunun için çare arayan öğrenciler kredi ve bursluluk sistemini zorlamaktadır.

Kredilerin katkı açısından öğrencilere problemleri çözmede kısmen yardımcı olmasına karşılık, bunun günün şartlarına göre ayarlanmaması istenilen faydayı sağlayamamaktadır.Bugün verilen ayda 10 Milyon TL’sı öğrencilerin yol ücretlerini bile karşılamamaktadır.Bu miktarların artırılıp, gerçekten ekonomik güçten yoksun kimselere verilmesi daha yerinde olacaktır.

Bursluluk sisteminin de katkı açısından büyük bir önemi yoktur. Zira onların miktarı da 10 Milyon TL. civarındadır. (Başbakanlık 10, M.E.B. 10 Milyon TL.)Eskiden işe eleman almada yardımcı olan bu sistem günümüzde bu özelliğini yitirmiştir. Bundan dolayı ekonomik bir değeri yoktur.

Öğrenci harçları adı altında alınan katkı payları öğrencilere birer maddî problem olarak görülüyor ise de, isteyen öğrencilerin tamamına harç kredisinin verilmesi şimdilik bu problemi ortadan kaldırıyor gibi görülmektedir.

b)Barınma Problemleri

Güncelliğini koruyan problemlerden birisi de barınmadır.Son yıllarda yurtların sayısının oldukça artmasına rağmen, yurtlar nitelik ve nicelik açısından yetersizdir. İhtiyaca cevap verecek çalışma ve sosyo-kültürel faaliyetleri yürütecek salonların sayısı ihtiyacı karşılayacak şekilde değildir. Bunun yanı sıra ev kiralamak suretiyle barınma ihtiyacını gidermeye çalışan öğrencilerin çoğunun kaldığı yerler de son derece elverişsizdir.

c)Beslenme Problemleri

Maddî gücün yetersiz oluşu, öğrencileri beslenme problemi ile karşı karşıya getirmektedir. Ailelerinin dışında, evlerde ve bilhassa yurtlarda kalan öğrenciler için beslenme, önemli bir problemdir.Gençler, okullarında verilen öğle yemekleri dışında diğer öğünlerini sadece midelerini doldurmak amacı ile geçiştirmeye çalışmaktadır. Bu durum da sağlıklı ve dengeli beslenmenin söz konusu olmadığını bize açıkça göstermektedir. Zaten öğrencilerde günlük yemek sayısı ikiye inmiş vaziyettedir.

Okullarda verilen öğle yemeklerinde kalori miktarlarının ayarlanmış, kontrolün sağlanmış olması, problemi bir ölçüde çözmekte ise de diğer öğünler için bu durum söz konusu değildir.

Lokantalarda ve yurt yemekhanelerinde yenilen yemeğin hem fiyatı yüksektir, hem de kalitesinin çok iyi olduğu söylenemez.Daha önceki yıllarda olduğu gibi sabah kahvaltısının yurtlarda devlet tarafından ücretsiz verilmesi, akşam yemeği için de günde verilen 100 bin liralık katkı payının yükseltilmesi, öğrencilerin beslenme problemini kısmen de olsa halledebilir.

d)Sağlık Problemleri

Üniversitelerde sağlık hizmetleri Sağlık ve Spor Dairesi Başkanlığınca yürütülmektedir. Ancak bu dairelerin verdiği hizmetler yeterli değildir. Oralarda oluşan kuyruklar sadece muayene için öğrencilerin yarım gününe mal olmaktadır(Tetkik, tedavi ve bazı bölümlerdeki muayeneler hariç). Aynı hizmeti vermekte olan üniversite hastanelerinde de durum bundan farklı değildir.

Ayrıca sağlık güvencesine sahip velilerin çocukları (Memur, emekli sandığı, sosyal sigortalar kurumu mensupları) bu hizmetten yararlanamamaktadırlar.

Öte yandan, ilâç için öğrencilerden alınan katkı payları da küçümsenmeyecek miktarda fazladır (% 10). Diğer bir problem de; öğrencilere, bağlı oldukları Mediko-Sosyal merkezleri ve Üniversite Hastaneleri dışındaki sağlık kurullarınca da hizmetin verilmemesidir. Mediko-Sosyal merkezleri ve Üniversite Hastaneleri arasındaki kurulacak ilişkilerle bu problem halledilebilir.

2. Eğitim-ÖğretimProblemleri

Bu problemlerin başında öğrencilerin başarıları gelmektedir.O zaman başarıyı etkileyen faktörler nelerdir?Bu faktörleri şöyle sıralayabiliriz.

a)Bireysel faktörler

b)Aileden kaynaklanan faktörler

c)Eğitim-öğretim ortamından kaynaklanan faktörler

a)Bireysel Faktörler

Öğrencilerin ortaöğretimden yetersiz gelmesi, başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Zira ortaöğretimle üniversite öğretimi birbirlerinden soyutlanamaz.Ortaöğretimde aldığı ezbere ve şişirilmiş bilgilere dayalı olarak girdiği üniversitede, öğrencinin başarılı olması söz konusu değildir.

Öğrencilere disiplinli çalışma alışkanlığının verilmemesi, sadece sınav öncesi edindiği notlarla çalışma veya tek kaynaktan bilgi edinme alışkanlığı da öğrencilerde bir başka başarısızlık sebebidir.

Devam, başarı ile genellikle doğru orantılıdır.Oysa ki öğrenciler devamsızlığı bir hak olarak görmektedir. Bunun sebepleri ciddi olarak araştırılması gereken bir konudur. Devamsızlığı zorunlu olmadıkça en aza indirmek başarıyı yükseltecektir.

Verimli çalışma metotlarını bilmeyen öğrenciler, çalışmaya istekli, öğrenmeye ilgili ve yetenekli olsa da yeteri kadar başarılı olamamaktadırlar. Hazır bulunuşluğunun ve ilgi alanının dışında bir programa kayıtlı olma da bir başka başarısızlık sebebidir. Anne-baba veya çevrenin baskısıyla istemediği bir programı seçmek zorunda bırakılan, açıkta kalma endişesiyle son sıralardaki bir programı seçen bir öğrenciden de başarı beklemek haksızlık olur. Bu durum öğrencinin psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca ekonomik kökenli problemler de başarıyı olumsuz olarak etkilemektedir.

b)Aileden KaynaklananFaktörler

Sağlam bir aile yapısına sahip öğrencilerin başarıları genellikle yüksektir. Ailenin sıcak ve samimi ortamından ayrılan gençler bir anda kendilerini büyük şehrin kalabalık ortamı içerisinde bulurlar. Bu ortama, çeşitli yerlerden gelmiş arkadaşlarına ve okuluna uyum sağlamada oldukça zorlanırlar. Bu da uyum problemlerini ortaya çıkarıp gençlerin psikolojik açıdan olumsuz şeklinde etkilenmesine sebep olur. Ailenin eğitim düzeyi, eğitime verdiği önem ve sosyo-ekonomik yapısı da başarıyı etkileyen faktörlerdendir.

c)Eğitim-ÖğretimOrtamından KaynaklananFaktörler

Ortaöğretimde olduğu gibi üniversitelerde de öğretim elemanları ile öğrenciler arasında iyi bir iletişim olmalıdır. Zira iyi bir iletişim, iyi öğrenmeyi sağlamaktadır. Öğretmenin öğrencilerine herhangi bir konuda bir şey öğretebilmesi, kendisi ile öğrencileri arasında o konuda iletişim kurulmasına bağlıdır (5). Öğretim elemanları ile öğrenciler arasında iletişim, sınıfların kalabalık olması sebebiyle yeteri kadar kurulamamaktadır. Bu sınıflarda öğrenciyi tanıması, onlara gerekli ilgiyi göstermesi mümkün değildir. Öğrenci sayılarının az olması, hem öğrencilerin kendi arasında, hem de öğretim elemanı ile ilişkiyi artıracak, sınıf ortamında tartışmaya, araştırmaya ve yaratıcılığa yöneltecektir.

Öğretim elemanının olumsuz davranışları, bilgi eksiklikleri, yeteri kadar nitelikli öğretim üyesi yetiştirilmemesi, öğrencilerine ve mesleğine karşı ilgisizlik, eğitimin kalitesini düşürmekte ve başarıyı olumsuz olarak etkilemektedir.Öğretim elemanı olumlu tutumuyla başarıyı artırır.

Araç-ereç ve imkânların yetersiz oluşu başarıyı etkileyen bir başka faktördür. Bu durumda, öğretimde etkinliği düşük, düz anlatım metodu kullanılmaktadır.

– Yabancı Dil

Öğrencilerin yabancı dil bilmeleri, alanı ile ilgili ulaşabileceği kaynak sayısını artırır. Literatür taramalarında yardımcı olur.Görüş ufkunu genişletir. Öğrencilerin bir veya daha fazla geçerli yabancı dil bilmeleri, bilimsel açıdan küreselleşen dünyada bilgi ağından faydalanabilmeleri için bir zorunluluk olmuştur.

Gelişmekte olan ülkemiz sanayileşme sürecine girmiş bulunmaktadır.Bu durumda ekonomik, ticarî ve kültürel alanlarda dışa açılmasının yoğun olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Ayrıca bilgi birikiminin süratle artması, teknolojideki hızlı gelişme ve bunlara ayak uydurma, bilgi ve teknolojiyi hemen transfer etme bir mecburiyettir. Bu sebeplerden yabancı dil bilme, bir zorunluluk hâline gelmiştir.

Yabancı dil öğretimi ile yabancı dille eğitim yapmayı kesinlikle karıştırmamalıdır.Çünkü yabancı dille eğitim yapmak, Türk Kültürüne vurulan en büyük darbelerden biridir. Daha kısa ve net ifade etmek gerekirse, yabancı dille öğretim emperyalist sömürünün eğitim alanındaki uzantısıdır.

Yabancı dil bilmenin bir zorunluluk olduğu günümüzde ilköğretimden itibaren tüm üniversitelerimizde yabancı dil öğretimine gereken önem verilmelidir.

– Bilgisayar

Bilgi birikiminin süratle artması, teknolojideki hızlı gelişme, enformasyonun yüksek düzeylere ulaşması ülkeler arasındaki katı sınırları ortadan kaldırmış, bunun sonucunda da bütün ülkeler globalleşme süreci içerisine girmiştir. Türkiye’nin de bu sürece ayak uydurması benzeri gerekçelerle zorunludur. Bunun sağlanması, bilgi toplumu olmaya yönelik ve toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilen bir eğitim sistemi ile mümkün olacaktır.Eğitim sisteminin niteliğinin artırılmasına, eğitime yapılan harcamaların bir yatırım harcaması olarak kabul edilip, giderek artan bir şekilde yükseltilmesi, teknolojideki gelişmeleri eğitime adapte edecek miktarlara ulaşması gibi unsurlar etki etmektedir.

Ayrıca bilim ve teknolojinin hızla artması, bunların geçerlik süresini de kısaltabilir. Bu da hem eğitim programlarının ihtiyaca göre düzenlenmesini, hem de eğitim araç ve gereçlerinin devamlı olarak yenilenmesini gerektirecektir.Geleneksel eğitim sistemi ile bilim ve teknolojideki gelişmeleri takip etmek mümkün değildir.

Gelişmiş ülkeler her türlü yeniliği eğitimin bütün kademelerine aktarırken, gelişmekte olan ülkelerin bu duruma duyarsız kalması ülkeler arasındaki uçurumların daha da büyümesine sebep olacaktır. Yukarıda belirtilen sebeplere bağlı olarak bilgisayarın öneminin arttığı bir çağda bilgisayar kullanımı ve programlanması konusunda üniversite gençliği de geri kalmamalıdır. Fakültelerimizin bazı bölümleri dışında bu yönlü bir çalışma yoktur. Bu konuda ileri adımlar atılarak fakültelerin bütün bölümlerine de bilgisayar kullanımı ve program dilinin öğretilmesi yerinde bir uygulama olacaktır. Bu durum gençliğin günün teknolojisini tanıması ve kullanmasında yardımcı olacağı gibi ülkenin geleceği açısından da büyük önem arzetmektedir.

Bilgisayarlar aritmetik işlemleri yapan, bilgileri saklayan, çeşitli veriler arasında ilişkiler kuran, mantıksal işlemler yapan ve gelişen iletişim teknolojisi ile birbirleriyle konuşabilen araçlardır.Başlangıçta yerel ağ olan bu konuşmalar hızla gelişerek INTERNET gibi dünyayı saran bir ağ hâline dönüşmüştür. Günümüzde milyonlarca bilgisayar bu ağa dahil olmuş, her geçen günde sayıları artmıştır.Halen de artmaktadır.

Bilgisayarla iletişim sayesinde sağlanan bu gelişme sonucunda, sistemdeki bilgiler paylaşılabilmekte, bilgilere ulaşılabilmekte ve bilgiler gönderilmektedir. Böylece dünya üzerinde oluşan bilgi birikimi bütün insanlığın kullanımına açılmış olmaktadır.Bizim gençliğimizin de bundan faydalanması onların en doğal hakkıdır.

– Okuma Alışkanlığı

Bu sayılan sebeplerin dışında bir başka problemde üniversite gençliğinin kitap okumuyor olmasıdır.Bu noktada eğitim istemimizin okumaya ve araştırmaya teşvik edici karakter taşımaması da rol oynamaktadır.

Ayrıca, yeterince ders çalışmama, derslerin işleniş biçimi, okullarda kişilik hizmetlerinin yeterince verilmemesi de başarısızlığa sebep olan diğer etkenlerdir.

3. Sosyo-Kültürel Problemler

Bu problemlerin başında boş zamanların değerlendirilmesi gelmektedir. Öğrencilerimize sorulduğunda boş zamanlarının olmadığını söylemekte iseler de okul ve çalışma saatlerinin dışında fazlaca boş zamanlarının olduğu bilinen bir gerçektir.Hele sınav akşamı çalışma alışkanlığına sahip kişilerde bu zaman daha da fazladır. Bu zamanın verimli bir şekilde değerlendirilmesi öğrencinin eğitsel sosyo-kültürel gelişimi açısından önemlidir.Bu zaman, gençliğimizce nasıl değerlendirilmektedir. Üzülerek ifade edelim ki bu boş zaman kahvehanelerde, pastanelerde ve okul kantinlerinde heder edilmektedir.

Boş zamanların eğitsel biçimde değerlendirilmesi için üniversitelerde sosyal ve kültürel faaliyetleri geliştirmek gerekmektedir.Spor, sinema, tiyatro, müzik, folklor gibi sanat ve kültür dallarının geliştirilmesi ve desteklenmesiyle üniversitelerimizde ve yurtlarda boş zamanların değerlendirilmesi, problemi nispeten ortadan kalkacaktır.

Diğer bir boş zaman da yaz tatillerinin olduğu zamandır.Bunun etkili ve verimli değerlendirilmesi kişinin gelişimine, sağlığına, kültürüne olduğu kadar ailesi ve topluma da faydası olacaktır. Bundan dolayı yaz tatilleri için özel programlar yapılarak paralı stajlar, gençlik turizmi, mevsimlik işlerde istihdam vb. meşgalelerle hem zamanlarının değerlendirilmesi hem de kendileri ve ülke ekonomisi açısından faydalı olacaktır.

Sosyo-kültürel problemin ikincisi uyum problemidir. Kırsal kesimden ve küçük yerleşim birimlerinden büyük kentlere gelen öğrenciler okula, arkadaş çevresine, büyük kentin yaşayış biçimine hayli yabancıdır.

Bu durumlara uyum bazen çok hızlı olup bunun neticesinde istenmeyen sonuçlar doğurabileceği gibi, bazen de çok zaman alarak uyum problemleri ortaya çıkacaktır.

Ailesinden ve dar çevresinin sıcak ortamından ayrılan genç, büyük kentin hayat şartlarına, çeşitli çevrelerden gelmiş arkadaşlarına, geleneksel okul yapısına benzemeyen, kampus içerisinde yer alan okuluna, yabancı kalacak. Bu da onda uyum problemini ortaya çıkaracaktır. Uyum problemi birinci sınıf öğrencilerinde daha fazladır (6). Bu problemi çözmek için oryantasyon programları düzenlenmeli ve buna gereken önem verilmelidir.

4. PsikolojikProblemler

Türkye’de eğitim plânlaması son kalkınma plânlarında sosyal talep yaklaşımına göre yapılmıştır. Bu yaklaşıma göre devletin görevi eğitimi topluma yaymak, bireyin eğitim talebini karşılamak birey ne kadar eğitim talebinde bulunursa devlet o kadar arz getirmek zorundadır. Eğitim her zaman istihdam için değildir.Aile-işletme-devlet kurumları arasındaki ilişki uzun vadede toplumun ihtiyaçlarını karşılar. Bu yaklaşımda yetişen insanlar kendilerine uygun buldukları işe girerler.Burada esas, toplumun eğitim niteliğidir.

Toplumdan gelen talebe göre üniversitelere fazla öğrenci alınması mezun olduktan sonra aldığı eğitime paralel olarak toplumsal konuma sahip olma garantisinin bulunmaması, gençliği menfi yönden etkilemekte ve onlarda gelecek endişesi doğurmaktadır.Bilhassa serbest çalışma imkânı olmayan okullarda okuyan öğrencilerde gelecek endişesi daha fazladır.

Yükseköğretim kurumlarında Rehberlik ve PsikolojikDanışma Hizmetleri istenilen seviyede değildir. Çoğu üniversitelerde bu hizmet mediko-sosyal merkezlerince yürütülmektedir. Günümüz ortamında öğrenciler pek çok problemlerle karşı karşıyadır.Bu problemlerin çözümü için her üniversite ve bunlara bağlı birimlerde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetinin verilmesi oldukça önemli bir konudur.

SONUÇ

Dünyanın değişen çehresi yüksek öğrenime çok büyük önem verildiğini ve verilmesini gerektiğini ortaya çıkarmıştır.Üniversiteler Yüksek düzeyde eğitim-öğretim yapan, elit kadrolar yetiştiren, bilimsel ve teknolojik araştırmalar yapan kuruluşlardır. Günümüzde toplumların üstünlükleri bilim ve teknolojide ulaştıkları düzeyle ölçülmektedir. Daha açık ifade ile devletlerin gücü, bilimde kaydettikleri mesafe ile doğru orantılıdır. Bir başka deyişle artık dünyada gücü belirleyen unsur bilgidir. Bu noktada bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullanma da çağımızın en önemli silâhı hâline gelmiştir.

Onun için öğrencilerimiz, dünyanın öbür ucunda bir kütüphanedeki nadir bulunan kitapların sayfalarını evinde oturduğu yerde çevirmesini sağlayan internet ve benzeri bilgi ve iletişim ağlarını kullanabilecek şekilde eğitilmeli, okullarımız da bu sistemlere uygun şekilde donatılmalıdır.

Alt yapı, fizikî mekân ve araç-gereç probleminin çözümü için eğitime ayrılan kaynakların artırılması ve çeşitlendirilmesi gerekmektedir.

Genç nüfus yapısına sahip olan ülkemizde örgün yüksek öğretimde okullaşma oranı yaklaşık % 13 civarındadır.Bu orandan da anlaşılacağı gibi mutlu bir azınlık olarak üniversiteye giren öğrencilerimizin tamamını istenilen düzeyde eğitebilmek için aşağıdaki öneriler getirilmiştir.

ÖNERİLER

1. Konsolide devlet bütçesinden eğitime ayrılan pay artırılmalı ayrıca ilâve kaynaklar bulunmalıdır.

2.Kredi ve burslar günün şartlarına yetecek miktarlara çıkarılmalıdır.

3.Başarıyı teşvik açısından, başarısı yüksek olan öğrencilerden katkı payı alınmamalıdır.

4. Yarı özel yurt uygulaması genele yaygınlaştırılmalıdır. (Bu durumda özel sektör yurtları yatırım alanı olarak görecek, hem de devlete katkıda bulunacak)

5. Okullarda verilen öğle yemekleri alternatif tabldotlar şeklinde düzenlenmelidir.

6. Devlet yurtlarında ücretsiz kahvaltı verilmeli, akşam yemeği için verilen katkı payları arttırılmalıdır.

7. Mediko-sosyal merkezleri öğrencilerin sağlık problemlerine cevap verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

8. Öğrencilerden ilâç için katkı payı alınmamalıdır.

9. Öğrencilere disiplinli, çok kaynaktan çalışma ve derse devam alışkanlığı verilmelidir.

10. Yabancı dil ve bilgisayar öğretimi etkin hâle getirilmelidir.

11.Sınıf mevcutları mümkün olduğu kadar aza indirilmeli, öğretmen-öğrenci iletişimi arttırılmalıdır.

12. Sınıf ortamı uygun araç-gereçle donatılmalıdır.

13. Öğrencilere boş zamanın değerlendirilmesi bilinci verilmelidir.

14. Psikolojik hizmet ve danışma merkezleri hem yaygınlaştırılmalı, hem de işlerlik kazandırılmalıdır.

15. Ortaöğretimden itibaren öğrencilere etkili bir yönlendirme için rehberlik faaliyetlerine işlerlik kazandırılmalıdır.
 



(*) Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi.

(1)Feriha Baymur, Lise ve Dengi Okullara Devam Eden Öğrencilerin Problemleri, 1959, (Basılmamış Araştırma).

(2)3’üncü Beş YıllıkKalkınma Plânı, D.P.T.Yayınları.

(3)İbrahim Ethem Özgüven,Üniversite Öğrencilerinin Akademik Başarılarını Etkileyen Zihinsel Olmayan Faktörler, Hacettepe Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1974.

(4)Mustafa Koç, İskender Murat, Yüksek Öğretim Ortamında Öğrenci Başarısını Etkileyen Faktörler, Çağdaş Eğitim Dergisi, Yıl 18, Sayı 191, Ankara, 1993.

(5)Kamuran Çilenti, Eğitim Teknolojisi ve Öğretim, Gül Yayınları,Ankara, 1984.

(6) İbrahim Etem, Özdemir, Üniversite Gençliğinin Problemleri, G.Ü.Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, c. 17, Sayı 1, Ankara, 1997.