Millî Eğitim Personeline Yönelik Hizmet İçi Eğitim Faaliyetlerine Genel Bir Bakış



Necati BAĞCI (*)

Doç.Dr.Selma ŞİMŞEK (**)
 
 

Özet:

Bu çalışmanın amacı; öğretmen ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın diğer personeline yönelik hizmetiçi eğitim faaliyetlerinin genel bir değerlendirmesini yapmak ve eğitim -öğretim sürecindeki yerini belirlemektir. Ayrıca bilginin birkaç yılda ikiye katlandığı gerçeği ile hızla değişen öğretmen rolleri göz önüne alındığında bu faaliyetlerin birer zorunluluk olduğuna dikkat çekmek; içerik ve işleyişiyle kurumun örgütsel yapılanmasına yönelik öneriler geliştirmektir.

Giriş:

Millî Eğitim personelinin kendisinden beklenen hizmeti profesyonelce yerine getirmesi; çalışma ortamlarının yeterli donanıma sahip olması,çalışma şartlarının ve ekonomik seviyelerinin iyileştirilmesi, Millî Eğitim Personel Kanununun çıkarılması ve her zaman nitelikli bir eğitim süreci içerisinde bulunmalarını özendirecek düzenlemelerin yapılmasına bağlıdır.

Eğitim hizmeti; bir toplumun teknolojik, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlardaki şekillenmesini sağlayan, bu alanlardaki değişim ve gelişmelere ayak uydurarak kendini devamlı toplum ihtiyaçları yönünde yenilemek zorunda olan sürekli bir faaliyettir. Günümüz öğretmenlerinin ‘’etkililik, verimlilik ve kalite’’bağlamında en önemli endişesi, bilgi ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla artmasına dayalı gelişme ve değişmelere ayak uydurmada yaşadıkları zorluklardır. İçinde bulunduğumuz bu dönem; katılımcılığın benimsendiği, işin sahiplenildiği ve yetenek geliştirmenin ön plânda olduğu bir dönemdir(1). Bu bakış açısıyla öğretmen eğitimine yönelik doğrulara tutkuyla eğilmenin zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkmış olur.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen istihdamında üstlendiği rol, hizmet öncesi eğitimle öğretmenliğin gerektirdiği niteliklere sahip elemanların yerleştirilip, hizmete başlatılması ile sınırlı değildir ve olmamalıdır. Çağdaş eğitim anlayışı bu sektörün temel unsuru olan öğretmenin hem kendi kapasitesini arttırması ve geliştirmesine hem de yenilikleri kendi alan,amaç ve ihtiyaçlarına göre uyarlama yeteneğinin olmasına büyük önem vermektedir. Ancak geleneksel öğretmen yetiştirme sistemimizde yetiştirme; hep kuramsal boyutuyla sınırlı tutulmuş, uygulama boyutuyla bütünleştirilmemiştir(2). Bu sebeple öğretmenlerin görevbaşı yaptıkları okula intibaklarının sağlanması, kalite için okul içinde işbirliği; kurum içerisinde rekabet ortamının oluşturulması, eğitimde bütünlüğün sağlanması ve göreve henüz başlayan öğretmenlere iletişim ve teknik becerilerin kazandırılması, özellikle bizim gibi eğitim politikaları 76 yıldır yap-boz tahtası haline gelen ülkelerde, öğrenim çağındaki çocuk ve gençleri geleceğe hazırlamak bakımından büyük önem taşımaktadır.

Hizmetiçi Eğitim Faaliyetleri Neden Gereklidir?

Okulların fizikî mekân,ders araç-gereçleri ve öğretim teknolojileri bakımından yeterli ve son derece gelişmiş kaynaklara sahip olması ancak bunları kullanabilecek ,öğrencilerin bilgi sahibi olmalarına rehberlik yapacak yeteneklere sahip öğretmenlerle anlamlıdır. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43. maddesi öğretmenliğin özel bir ihtisas mesleği olduğunu ifade eder. Ancak 1982 yılında öğretmen yetiştirme görevinin üniversitelere devredilmesiyle Millî Eğitim Bakanlığı ile üniversiteler arasındaki koordinasyon eksikliği, alanlara göre öğretmen ihtiyacımız konusundaki dengeleri bozmuş, özellikle sınıf öğretmenliği aleyhinde uçurum oluşturmuştur. Yıllardan sonra bu uçurumun,"bilen kişinin öğretebileceği" varsayımından hareketle 1-2 yıl gibi kısa bir sürede başka alanlarda eğitim yapmış gruplarından kapatılmaya çalışılması öğretmen tanımı ile bir çelişki meydana getirmiştir. Daha önemlisi, öğretmenlik kriterleri dikkate alınmaksızın ataması yapılan büyük kitlenin bir taraftan hizmetiçi eğitimden geçirilmesinin zorunluluğu bilinirken,diğer taraftan bu işin altından kalkmanın da kolay olmadığı herkesçe bilinmekteydi. Esasen bu çelişkiler,ülkemizin geleceği için telafisi mümkün olmayan, erozyona yol açan bir uygulamadır.

Çağın gerisinde kalmamak yolunda büyük çaba göstermek zorunda olan günümüz öğretmeninin değişen rollerini Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü şöyle sıralamıştır(3):

1. Yeniliklere açık olmalıdır.

2. Programların plânlanmasına ve geliştirilmesine katılmalıdır.

3. Eğitim sürecinde son ürünün, öğrenci davranışlarının değiştirilmesi olduğuna inanmalıdır.

4. Toplumun sorunlarını çözmede önemli bir rol oynar.

5. Öğrenmeyi kolaylaştırır.

6. Çocukların davranış tarzlarını değiştirmeye öncelik verir.

7. Öğretimde iyi öğretim kaynaklarını kullanır.

8. Sorun çözebilen ve hızlı değişmelere uyum sağlayabilen bireyler yetiştirir.

9. Konusunda, bilgilerini güncelleştirir.

10. Toplum hakkındaki bilgilerini güncelleştirir.

11. Konusunun içeriğini, öğrencilerin ortamına uydurur.

12. Yeni eğitim teknolojisini kabul etme ve onları kullanabilme konusunda esnektir.

13. Öğrencilerin yeteneklerini açığa çıkarmalarına ve geliştirmelerine yardımcı olur.

14. Öğretim stratejilerinde yaratıcıdır.

15. Yabancı kültürlerin adapte edilmesinde seçicidir.

16. Eleştirel düşünme becerileri vardır.

17. Öğretmede yeniliklere açıktır.

18. Ülkenin ekonomik gelişmesinde üretken eğitimin gereğine inanır.

19. Türk dili becerilerini mükemmelleştirir.

20. En azından bir yabancı dili yeterince bilir.

21. İnsan haklarına inanır.

22. Türk kültür mirasının korunmasına inanır.

23. Yetenekli öğrencileri ortaya çıkarmada ve eğitimde etkindir.

24. Özürlü çocuklarla ilgilenmede başarılıdır.

25. Öğretimde farklı bilgi sahalarını kullanır.

26. Eğitim alanında karar alınmasına katılır.

Wolfolk ise, öğretmen rollerini; öğretim uzmanlığı, motive edici, liderlik, idari görev, rehberlik ve model olma özellikleriyle açıklamıştır(4).

Öğretmene yüklenen roller göz önüne alındığında, öğretmenliğin hem "düşünsel", hem’’sanatsal’’ hem de ’’bilimsel’’ olmak üzere üç kapsamlı alanın arakesit bölgesinde konumlandığı görülür. Çünkü öğretmenin malzemesi, öğrenme süreci yapay olarak bozulmaya uğratılan tek varlık olan insandır (5). Öğrenim çağındakilerin eğitim-öğretiminde bu hassas işlevi ancak, her alanda ilerlemenin motor gücü olan"etkili öğretmen" yerine getirebilir. Gerçek anlamıyla etkili öğretmen, öğrencinin uygulanan program hedefleri doğrultusunda öğrenmesine yardımcı olan öğretmendir. Etkili öğretmen, öğretmenliğin gerektirdiği birtakım kişisel ve mesleki niteliklere sahip olmalıdır(6). İşte sürekli eğitimin alt kolu olan hizmetiçi eğitim bu kişisel ve mesleki niteliklerin zamana bağlı olarak olumlu yönde değişmesi ilkesinden doğmuştur. Yaşamın her alanında değişim sürekli olduğuna göre, öğretmen eğitimine de mesleki yaşantı boyunca devam etmesi gereken bir süreç olarak bakılmalıdır.

Hizmetiçi eğitimin gerekliliği aşağıdaki gibi özetlenebilir(7):

1. Okul eğitimi bireyin tüm yeteneklerini ortaya çıkartıp, yönlendirmeye yeterli değildir. Bu nedenle birçok insanın işe başladıktan sonra gizli kalan yeteneklerini hizmetiçi eğitimle geliştirdikleri görülür.

2. Her meslek alanında yalnız okulda kazandırılan bilgiler ile çözümlenmeyecek sorunlarla karşılaşılabilir. Bu gibi durumlarda kurumdaki işine uyum sağlayabilmesi için çalışan insan eğitime gereksinim duyar.

3. Toplumun kültürel,sosyal ve ekonomik yapısı sürekli olarak değişmekte ve gelişmektedir. Öğretmenin bu yeniliklere uyumu eğitimle sağlanabilir.

4. Bilim ve teknolojik gelişmeler her meslek alanına olduğu gibi eğitim-öğretim alanına da yeni bilgi, teknik ve araçlar sokmakta,bu durum çalışanları öğrenmeye, yetişmeye zorlamaktadır.

5. Bilgiyi ve kuramsal düşünceleri kullanmayı bilen eğitimci, daha etkili olarak verimliliği arttırır.

Mevcut Durum ve Öneriler

Cumhuriyetin ilk yıllarında öğretmenlerin hizmetiçi eğitimini, Gazi Eğitim Enstitüsü’ne bağlı olarak açılan Pedagoji Şubesi ve 1937-1940’lı yıllarda Gezici Başöğretmenler üstlenmiştir (8). Aynı işlevi yerine getirecek ilk örgütsel yapı ancak 1960’da kurulabilmiştir. Bugünkü Hizmetiçi Eğitim Daire Başkanlığı’nın çekirdeğini oluşturan kurum, Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak kurulan "Öğretmeni İşbaşında Yetiştirme Bürosu"dur. Bu büro 1966 yılında "Bağımsız Eğitim Birimi Müdürlüğü" adını almıştır. Hizmetiçi eğitime duyulan ihtiyacın her geçen gün artması ve artan ihtiyaçlara bu birimin cevap vermede yetersiz kalması örgütsel büyümeyi zorunlu hale getirmiştir. Sağlanan siyasi destek sonucunda 1976’da Bakanlık Makam Onayı ile "Hizmetiçi Eğitim Daire Başkanlığı" ad ve statüsüne kavuşmuştur.1981 yılında Hizmetiçi Eğitim Genel Müdürlüğü olarak örgütlenmişse de 1982’de tekrar Daire Başkanlığı statüsüne dönüştürülmüştür(9). Hizmetiçi Eğitim Daire Başkanlığı daha etkili, verimli, geniş katılımlı ve hızlı bir hizmet için;

1. Ankara Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü ve Eğitim Kaynakları Merkezi,

2. İzmir Bornova Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü ve Eğitim Kaynakları Merkezi,

3. İçel Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü ve Eğitim Kaynakları Merkezi,

4. Aksaray Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü ve Eğitim Kaynakları Merkezi,

5. Hatay Belen Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü,

6. Tokat Almus Hizmetiçi Eğitim Enstitüsünü kurmuştur.

Ayrıca 1999 yılının ikinci yarısında hizmete açılması plânlanan; ancak 17 Ağustos depremi nedeniyle faaliyete geçirilemeyen Yalova Esenköy Hizmetiçi Eğitim Enstitüsü, 2000 yılında tamamlanması plânlanan; Balıkesir Burhaniye ve Erzurum Hizmetiçi Eğitim Enstitüleri ile toplam dokuz enstitüye kavuşmuş olacaktır(10). Enstitüler için fizikî mekân teminine yönelik çalışmalar, buralarda görevlendirilecek personel gerekli meslekî yeterliliğe sahip değilse, bir anlam ifade etmez. Gelişmiş ülkelerde diplomadan ziyade niteliğe bakılırken, ülkemizde her lisans diploma sahibinin niteliğine bakılmaksızın öğretmen yapıldığı bir dönemde; gerek öğretmen standartlarını belirleyecek, gerek bu enstitülere nitelikli eleman yetiştirecek, gerekse eğitim yönetici ve deneticilerine meslekî formasyon kazandıracak Millî Eğitim Akademisi kurulmalıdır.

Millî Eğitim Bakanlığı personelin görev başından ayrılmadan, bölgesinde eğitimini sağlamak için 1993’te mahallî hizmetiçi eğitimi plânlama ve uygulamayı illere devrederek (06.01.1993 gün,1993/2 sayılı genelge) katılımı ülke geneline yayarak birkaç kat arttırmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı Personeline yönelik hizmetiçi eğitim faaliyetleri şöyle gruplândırılmıştır ;

1. Merkezi ve Mahalli Hizmetiçi Eğitim Faaliyetleri

i. Kurslar ii. Seminerler

2. Projeli Hizmetiçi Eğitim Faaliyetleri

i. Önlisans eğitim programları

ii. Lisans tamamlama eğitim programları

iii. Yüksek lisans eğitimi programları

iv. Pedagojik formasyon eğitimi programları

v. Bilgisayar destekli eğitim programları

vi. Yabancı dil eğitimi programları

vii. Eğitim yönetimi programları

3. Aday Memurların Eğitim Programları

4. Eğitim Yöneticilerinin Yetiştirilmesine Yönelik Programlar

5. Yurt Dışı Eğitimi Programı

6. Millî Eğitimi Geliştirme Projesi ile İlgili Faaliyetler

i. Millî Eğitimi Geliştirme Programı

ii. Temel Eğitim Programları

7. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü faaliyetleri

8. Mevzuat Çalışmaları

Düzenlenen hizmetiçi eğitim faaliyetlerinin büyük bölümü 2-3 haftalık programlar halinde olup, genellikle; eğitim yönetimi, bilgisayar, yabancı dil, öğretim metotları, ilkokul öğretmenlerine formasyon kazandırma, özel eğitim ve rehberlik, program geliştirme ve eğitim teknolojisi gibi konular yoğunluktadır.

Şüphesiz bunlar sevindirici; ancak nüfusunun 2/3’ü çocuk ve gençlerden oluşan, hızlı nüfus artışıyla başı dertte olan,kendini yenileme fırsatından mahrum bırakılan öğretmenin de içinde olduğu yaklaşık 600 bin eğitim-öğretim personeline sahip bir ülke için yetersiz gelişmelerdir. Bu yetersizliği;bir tarafa 600 bin Millî Eğitim personelini, diğer tarafa da Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığı’nın yukarıda açıklanan örgütsel yapılanmasıyla ulaştığı noktada hizmetiçi eğitime alınan personel sayısını koyduğumuzda, bir personelin meslekî yaşantı boyunca en fazla bir hizmetiçi eğitim faaliyetine katılma şansının olduğundan anlarız. 600 bin civarındaki personelin hizmetiçi eğitim işini başarıyla yerine getirecek daha büyük bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır.

Bütün gelişmiş ülkeler teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmamak için 15-20 yıl sonrasının eğitim sistemlerini yeni bilgi ve iletişim araçlarını ve öğretmen niteliklerini de hesaba katarak şimdiden plânlamışken, bizim sürekli tekrarladığımız bu dar yelpazeli konularla vatandaşlarımızın yaşam standartlarını yükselterek, hedeflenen Türkiye’yi inşa etmemiz mümkün değildir. Düzenlenecek faaliyetler; kritik durumlarda öğretmen davranışları(11), araştırma teknikleri , işlevsel eğitsel kol faaliyetleri gibi eğitim öğretime doğrudan katkı sağlayacak ve fen bilimlerinde güvenlik önlemleri gibi iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyecek çalışmaları da içermelidir.

Bizde her şey çok iyi plânlanır; ancak aynı özen plânı hayata geçirmede gösterilmez. 1996-2000 dönemini kapsayan VII. Beş Yıllık Kalkınma Plânında eğitim en öncelikli sektör olarak ele alınmış olmasına rağmen, anlaşılmaz bir mantıkla Millî Eğitim Bakanlığı’na 1999 bütçesinden son 49 yılın en düşük oranına karşılık gelen %7.8’lik bir dilim ayrılmıştır(12). Ülkemizde at yarışları için bir kanal tahsis edip, öğretmenlerin hizmetiçi eğitimine uzaktan eğitim yoluyla katkıda bulunmayı akıllarına bile getirmeyen yetkililerin bu işe verdikleri desteğin sözde kaldığını görüyoruz(13).

1998 yılı hizmetiçi eğitim plânına göre 455 faaliyet ve bu faaliyetlere katılacak 150 bin personel plânlanmıştı(14). Ancak plânlanan faaliyetlere 24 bine yakın personel katılabilmiştir(15). Bu sayı, katılması plânlanan personelin sadece %16’sıdır.Yine 1999 yılı hizmetiçi eğitim plânında 380 faaliyetin plânlanmış olduğunu görürüz. Aynı kitapçıkta (katılacak personel sayısı belirtilmeyen faaliyetler hariç) bu faaliyetlere 22 bin civarında personelin katılması plânlanmıştır(16). Ancak ilk altı ay içerisinde toplam 3500 katılımlı olarak plânlanan 373 ,374 ve 375 nolu kursların iptal edildiği ğöze çarpmaktadır. Gösterilen gerekçe ise, ödenek yokluğu ve ekonomik tasarruf tedbirleridir. Gelişmekte olan ülkeler içerisinde ekonomik tasarruf uygulamasına eğitimden başlayan başka bir ülke var mıdır bilinmez; ama bilinen bir şey vardır: Gerçekçi plânlar yapmadan ve plândaki hedefler için gerekli özeni göstermeden amaca ulaşmamızın mümkün olmayacağıdır.

Esasen Millî Eğitim personelinin hizmetiçi eğitimiyle ilgili bina ve personel sorunlarının çözümünde önemli bir kaynağa ihtiyaç yoktur. Bilindiği gibi bazı kurumlar belli bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulur, işlevini yerine getirir ve gelişen teknolojiyle fonksiyonerliği kendiliğinden ortadan kalkar. İlki 1953’te kurulan Halk Eğitim Merkezleri bunlardan biridir. Bu merkezler il ve ilçelerde halkın toplumsal, kültürel ve ekonomik kalkınmasına yardım etmek, Atatürk ilkelerini, cumhuriyet niteliklerini, demokratik yaşayışı benimsetmek ve genel olarak, örgün eğitime hiç girememiş ya da örgün eğitimin herhangi bir kademesinden ayrılmış vatandaşların yetiştirilmesi amacıyla açılmışlardır(17). Halk Eğitim Merkezleri bu ulvi amaçlara başarıyla ulaşmış ve uzaktan eğitim araçlarından en az ikisinin evlerimize girmesiyle görevini tamamlamıştır. (Yurdumuzun birkaç yerleşim biriminde halen bu faaliyetlere duyulan ihtiyacı yerel sorunlara hakim olması sebebiyle, mevcut yasalar çerçevesinde yerel yönetimler düzenleyebilir). Bu sebeple Halk Eğitime ait bina,araç-gereç ve personel hizmetiçi eğitime katılıp, gerekli uyarlama ve oryantasyon yapıldıktan sonra belirtilen amaçlar için kullanılmalıdır.


(*) Cengiz Han İ.Ö.O. Fizik Öğretmeni-ANKARA

(**) G.Ü. Gazi Eğt. Fak. Ortaöğretim Fen ve Mat. Alanları Eğt. Bölümü-ANKARA

(1) Haşim Ayaokur.’’16. Millî Eğitim Şûrasına Doğru’’,Çağdaş Eğitim Dergisi, Sayı:247,(Ekim 1998),s.11-13.

(2) Cevat Alkan ve Fatma Hacıoğlu, Öğretmenlik Uygulamaları, Alkım Yayınevi, Ankara, 1997, s.14.

(3) Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü,’’Türkiye’de Öğretmen Eğitimi’’, Millî Eğitim Dergisi, Sayı:137 ,(Ocak-Şubat-Mart 1998), s.40-44.

(4) Anita E Wolfolk, Educational Psychology, Prentice Hall,Englewood cliffs, New Jersey,1990, s.2,5.

(5) M.Tınaz Titiz, Ezbersiz Eğitim’’Yol Haritası’’, Beyaz Yayınları, İstanbul,1998, s.12.

(6) Münire Erden, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Alkım Yayınları, İstanbul,1998, s.38.

(7) A.Haydar Taymaz, Hizmetiçi Eğitim Kavramlar İlkeler Yöntemler, Tapu ve Kadastro Vakfı Matbaası, Ankara, 1997, s.7-8.

(8) Hüseyin Hüsnü Tekışık.’’Hizmetiçi Eğitim’’, Çağdaş Eğitim Dergisi, Sayı:249,(Aralık 1998) s.1-5.

(9) M.E.Gençlik ve Spor Bakanlığı Hizmetiçi Eğitim Daire Bşk. Hizmetiçi Eğitim Kuruluş Gelişme Faaliyetler 1960-1987, Ankara,1988,s.31.

(10) M.E.B. Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığı.

(11) Mustafa Ergün ve Tayyip Duman, ’’Kritik Durumlarda Öğretmen Davranışları’’, Millî Eğitim Dergisi, Sayı:137, (Ocak-Şubat-Mart 1998), s.45-58.

(12) Kasım Karakütük, ’’1999 Yılı Bütçesinde Eğitime Ayrılan Kaynaklar’’, Öğretmen Dünyası, Sayı:236, (Ağustos 1999), s.16-18.

(13) Servet Özdemir, ’’Her Organizasyon Hizmetiçi Eğitim Yapmak Zorundadır’’, Millî Eğitim Dergisi, Sayı:133, (Ocak-Şubat-Mart 1997), s17-19.

(14) M.E.B.Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığı, 1998 Yılı Hizmetiçi Eğitim Planı: M.E.Basımevi, Ankara, 1998, s.66-70.

(15) Hüseyin Hüsnü Tekışık, ’’Hizmetiçi Eğitim’’, Çağdaş Eğitim Dergisi, Sayı:249, (Aralık 1998), s.1-5.

(16) M.E.B.Hizmetiçi Eğitim Dairesi Başkanlığı, 1999 Yılı Hizmetiçi Eğitim Planı, M.E.Basımevi, Ankara, 1999, s.10-52.

(17) Eşref Kılıç, Halk Eğitiminde Kuram ve Uygulama, Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Yayınları, No:190, Ankara,1981, s.136-137.