MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 151

Temmuz, Ağustos, Eylül 2001


İkinci Uluslar Arası Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı

Hülya ARAS (*)
Filiz BİRİNCİ(**)
Fatma Özdemir ULUÇ (***)

A. GİRİŞ

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (20 Kasım 1989), 191 ülke tarafından imzalanarak ve onaylanarak uluslar arası düzeyde en yaygın kabul görmüş bir belge niteliği taşımaktadır. Bu yaygın kabul, tüm Dünya devletlerinin (Somali ve A.B.D. dışında) çocukların içinde bulunduğu koşulları iyileştirmek ve onları korumak amacıyla belirlenen genel ölçütler konusunda aynı fikirde olmaları ve bir o kadar da katılım haklarını  destekleyerek, çocukların yalnızca hakların nesnesi değil öznesi de olduğu yönünde bir tavır sergilemeleri anlamına gelmektedir. Bu anlayış taraf devletlerin Sözleşme’yi hayata geçirmelerinde, çocukların haklarını kullanmalarına yönelik uygun koşulları hazırlamalarına temel oluşturmaktadır.

Sözleşme’ye hakim olan temel ilkeler; ayrım gözetmeme (m.2), çocuğun yüksek yararı (m.3), yaşama ve gelişme hakkı (m.6) ve  çocuğun görüşlerine saygı (m.12) ilkeleridir. Sözleşme’de yer alan diğer ilke ve hükümler yaşama, gelişme, korunma ve katılım üst başlıkları altında toplanmaktadır. Sözleşme’nin 42-54. maddeleri uygulama esaslarını içermektedir. Kuşkusuz Sözleşme’nin hayata geçirilmesinde en kritik madde 42. maddedir. Bu madde Taraf Devletlere, Sözleşme’nin ilke ve hükümlerinin çocuklar ve yetişkinlere yaygın olarak öğretilmesini sağlama yükümlülüğünü getirir. Doğaldır ki bilinmeyen hakların etkili ve bilinçli kullanımı mümkün olamaz. Sözleşme’nin izleme organı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi, Sözleşme uyarınca Taraf Devletlerce sunulması gereken ilk ve periyodik raporlarla ilgili hazırladığı kılavuzda Taraf Devletlerin Sözleşme ilke ve hükümlerinin öğrenilmesini sağlamak amacıyla alınan ve öngörülen önlemleri belirtmelerini istemiştir. Bu çerçevede Taraf Devletler; (1)

• Sözleşme’nin ulusal, yerel, azınlık veya yerli dillere çevrilme ölçüsü,

• Sözleşme’yi genel kamuoyuna ilan etmek için alınan önlemler, rapor döneminde yapılan parlamento veya hükümet toplantıları, atölye çalışmaları, seminer, Sözleşme’yi açıklayan radyo ve televizyon programlarının ve basılı yayınların sayısı,

• Sözleşme’nin okul müfredatlarına yansıtılma ve anababa eğitimi

   programlarında dikkate alınma ölçüsü,

• Sözleşme hakkında kamu görevlilerine eğitim verilmesinin yanında öğretmenler, yargıçlar, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları gibi çocuklarla ve çocuklar için çalışan meslek gruplarının eğitilmesi amacıyla alınan önlemler,

• Sözleşme’nin tanıtılması kampanyalarına hükümet dışı kuruluşların katılımının sağlanması,

konularında bilgi sağlayacaklardır. Komite ilk raporların görüşülmesinin ardından Taraf Devletlere gönderdiği sonuç gözlemlerinin birçoğunda 42. maddenin uygulanmasına ilişkin olarak Sözleşmenin kamuoyuna duyurulması ve okul programları ile çocuklarla ve çocuklar için çalışan meslek gruplarının hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim programlarına dahil edilmesi konusunda önerilerde bulunmuştur. (2)

Sözleşme’nin eğitimin hedeflerini düzenleyen 29. maddesi, 42. maddeyi de kapsar nitelikte değerlendirilebilir. Bu maddeye göre;

"1. Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler;

a) Çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi;

b) İnsan haklarına ve temel özgürlüklere, Birleşmiş Milletler Şartı’nda benimsenen ilkelere saygısının geliştirilmesi;

c) Çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;

d) Çocuğun, anlayış, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik ve ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhuyla, özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması;

e) Doğal çevreye saygısının geliştirilmesi.

2. Bu maddenin veya 28.maddenin hiçbir hükmü gerçek ve tüzel kişilerin öğretim kurumları kurmak ve yönetmek özgürlüğüne, bu maddenin 1. paragrafında belirtilen ilkelere saygı gösterilmesi ve bu kurumlarda yapılan eğitimin Devlet tarafından korunmuş olan asgari kurallara uygun olması koşuluyla, aykırı sayılacak biçimde yorumlanamayacaktır."

Görüldüğü gibi Sözleşme, yalnızca bilgilerin üst üste yığılmasını öngören, rekabeti körükleyen, sınav başarısını baz alan ve çocuklara aşırı çalışma yükü getiren klasik eğitim anlayışı yerine çocuğun kişiliğini, yeteneklerini mümkün olduğunca geliştiren ve onu yaşam becerileriyle donatan bir eğitim anlayışını savunmaktadır. Genelde insan hakları eğitimi ve özelde demokrasi, yurttaşlık, barış ve çocuk hakları eğitimi ve ilkeleri çocuk dostu öğrenme ortamlarının yaratılmasında çok önem taşımaktadır.

Türkiye, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi 1990 Dünya Çocuk Zirvesi’nde  imzalamış ve 1994 yılında onaylamış ve Sözleşme Ocak 1995 yılında Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşme’nin 17, 29 ve 30. madde hükümlerini T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması hükümlerine ve ruhuna uygun olarak yorumlama hakkını saklı tutmuştur. Türkiye’nin ilk raporu 23 Mayıs 2001 tarihinde Çocuk Hakları Komitesi tarafından görüşülmüştür. Türkiye bu toplantıda geniş katılımlı bir delegasyon tarafından temsil edilmiştir. Komite toplantı ertesinde gönderdiği sonuç gözlemlerinde Sözleşme’nin tanıtımına ilişkin olarak şu değerlendirme ve tavsiyelerde bulunmuştur: (3) 

"Taraf Devletin bütün ülke çapında Sözleşme’yi yaygın hale getirmek için sürdürdüğü çok sayıda çabaları olmasına karşın, Komite, Sözleşme ilkelerinin ve hükümlerinin toplumun tüm düzeylerinde, özellikle kırsal kesimde tam anlamı ile yaygınlaştırılmamış olmasından endişe duymaktadır.

Komite, Sözleşme hakkında tüm düzeylerde bilgi verilmesi sürecinin geliştirilmesini Taraf Devlete tavsiye etmektedir; bilgilendirme özellikle idari makamlar ve sivil toplum, özellikle sivil toplum kuruluşları ve özel sektör bazında olmalı; ayrıca Sözleşme’nin yaygın hale getirilmesi için, yine yerel düzeyde resimli kitaplar ve posterler şeklindeki görsel yardımcı yöntemlerin daha yaratıcı olarak geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Komite ayrıca, çocuklara ve çocuklar için çalışan, yargıçlar, hukukçular, yasayı uygulamakla görevli olanlar, öğretmenler, okul yöneticileri ve sağlık personeli gibi kişilerin yeterli ve sistematik olarak eğitilmesini ve bu kişilere duyarlılık kazandırılmasını önermektedir. Taraf Devlet, Sözleşme’nin tamamını her düzeydeki eğitim sistemi programlarına dahil etme yolunda da teşvik edilmektedir. "

Komite, yine sonuç gözlemlerinde uluslar arası işbirliğine, İnsan Hakları Yüksek Komiserliği/İnsan Hakları Merkezi  ve UNICEF gibi kurumların yardımına başvurulmasını teşvik etmiştir. Türkiye’de 1998-2007 İnsan Hakları Eğitimi Programına paralel olarak yapılan çalışmaların yanında T.C. Hükümeti- UNICEF 1997-2000 İşbirliği Programı kapsamında, Toplum ve Gönüllü Kuruluşların Katılımının Desteklenmesi İçin Tanıtım ve Güçlendirme projesi içinde gerçekleştirilen "Çocuk Hakları Sözleşmesi Tanıtım Kampanyası" ve öğretmenlerin, adalet ve güvenlik personelinin hizmet içi eğitim programlarına çocuk haklarının dahil edilmesi bu işbirliğinin örnekleridir. (4) T.C. Hükümeti-UNICEF 2001-2005 İşbirliği Programı kapsamında, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin tanıtımı ve hayata geçirilmesi konusundaki çalışmalar Tanıtım ve Toplum Katılımının Sağlanması, Çocuk Dostu Öğrenme Ortamları ve Özel Korunma Tedbirlerine Muhtaç Çocuklar projelerinin aktiviteleri arasında yer almıştır.

Bu bağlamda, aşağıda ayrıntılarına yer verilecek olan 2. Uluslar Arası  Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı’na ve Konferans öncesinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin tarihçesi, Sözleşme’nin öngördüğü izleme yöntemleri, çocuğu koruyucu ilkeleri ve çocuğun katılım hakları konusunda temel bilgilerin verildiği kursa M.E.B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’ndan, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nden (SHÇEK) ve UNICEF Türkiye Temsilciliği Eğitim ve Çocuk Koruma Bölümü’nden birer kişinin katılımı sağlanmıştır. Ekip ayrıca  Konferans’ta "Türkiye’de Çocuk Hakları-Eğitim ve Koruma Hizmetleri" konulu bir poster sunumu yapmıştır. Bu toplantıya katılımla amaçlanan insan haklarına saygılı, haklarını bilen ve kullanma yeterliğine ve bilincine sahip, katılım becerileri gelişmiş kuşaklar yetiştirilmesi konusunda bilgi ve deneyimlerin zenginleştirilmesidir.

B. KONFERANSIN  İÇERİĞİ VE İZLENİMLER

2. Uluslar arası Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı Victoria, British Columbia, Kanada’da Victoria Üniversitesinde bulunan Çocuk Hakları ve Gelişimi Enstitüsü’nce 18-22 Ağustos 2001 tarihleri arasında düzenlenmiştir.

Konferans; profesyonel eğitimciler, psikologlar, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, ülkelerin ilgili bakanlıkları düzeyinde temsilciler, öğretmenler, hukukçular, sosyal hizmet uzmanları ve çocuk temsilciler düzeyinde gerçekleşmiştir.

Konferansın amaçları Kopenhag’da (1998) yapılan 1. Uluslar arası Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı’nın amaçları doğrultusundadır. Eğitim yoluyla çocukların tam gelişiminin ve çocuk haklarının desteklenmesi ve  haklara  saygının geliştirilmesi amaçlanmıştır. Konferansın temel konusu "Yeni Bin yılda Bir Barış, Demokrasi ve İnsan Hakları Kültürü Yaratmak" tır. Bu amaç doğrultusunda Konferansta, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin; eğitime ilişkin 28 ve 29. maddeleri, ayrım gözetmeme ilkesi (madde 2), yaşama ve gelişme hakları (madde 6), çocuğun görüşünün dikkate alınması (madde 12), ihmal ve istismardan korunması (madde 19), aile ortamından yoksun çocukların korunması (madde 20), uygun yaşam standartları (madde 27), çocuk işçilerin korunması (madde 32), cinsel sömürüden korunması (madde 34), silahlı çatışmalarda yeralan çocukların korunması (madde 38, 39) ele alınmıştır.

Dört  günlük konferans boyunca genel oturumlar, paneller, çalışma grupları ve  poster sunumları yapılmıştır. Konferansta yeralan bu aktiviteler, gelecekteki gelişmelere rehberlik edecek fikirlerin ortaya konması yönünde odaklanmıştır. Genel oturumlar sonrası çalışma grupları dört ana başlıkta belirlenen;

1. İnsan haklarına saygılı toplulukları yaratmak,

2. Şiddet, ihmal ve istismar, cinsel sömürü

3. Savaştan etkilenen çocuklar

4. Çocuk işçiliği,

konularında, kaynak kişilerce sunulan bilgiler ışığında, gruplar, belirtilen sorunların çözümlenmesine katkıda bulunabilecek önerilerde bulunmuşlardır.

Bu önerilerin sunumu Konferansın son gününde grup sözcüleri tarafından gerçekleştirilmiştir. 

19.8.2001 tarihli Konferasın ilk gününde sabah oturumda Çocuk Haklarına Dair  Sözleşme ve Çocukların Korunması, Eğitimi ve Katılımı konusu katılımcıların sunumlarıyla irdelenmiştir. Çocuk Hakları Sözleşmesinin tarihçesi, mevcut durumu, geleceği ve çocukların risk altında bırakılması, sömürülmesi, ihmal ve istismarı, manen terkedilme, eğitim ihtiyaçları; eğitimde karşılaşılan zorluklar, eğitimin artan önemi ve haklarını kullanan çocukların gerçek anlamda katılım ihtiyacı gibi uygulamada karşılaşılan engeller üzerinde durulmuştur.

Bu oturumda katılımcılar arasında bulunan Eugeen Verhellen (Çocuk Hakları Merkezi, Ghent Üniversitesi, BELÇİKA) Sözleşme’nin uygulanmasının izlenmesi sürecinde, sivil toplum kuruluşlarının mutlak bir hakları olmadığı, ancak sivil toplum kuruluşlarının bu  sürece katılmayı isteyebileceklerini ifade etmiştir.

Vittit Muntarbhorn (Birleşmiş Milletler Çocuk Satışı, Fahişeliği, Pornografisi Eski Özel Raportörü) Sözleşme’nin uygulanmasının sağlanabilmesi için özellikle politikacıların konuyla ilgili duyarlılığının arttırılması yönünde eğitimin verilmesi konusuna değinerek, çocuğun cinsel sömürüsünün tanımını; çocuk fahişeliği, pornografisi, satışı  olarak yapmış, hatta  erken yaşta evliliği de bu tanımlamaya dahil etmiştir.

Roger Hart (Çocuk ve Çevre Merkezi, New York Üniversitesi, A.B.D.) çocuk katılımının önemine değinerek, çocuklara demokrasiyi öğretmek için onlara sahip oldukları hakları kullanabilecekleri yaşam deneyimleri kazandırmanın gerekliliğine işaret etmiştir.

Konferansın ikinci gününde, oturum konusu eğitim ve kültür olmuştur. Çocukların eğitimi ile kültürlerin yasal, politik, sosyal, ekonomik boyutları arasındaki mevcut ve potansiyel ilişkilerle tarihsel etkileri üzerinde durulmuştur. Çocuk işçiliği, ekonomik süreçler, yoksulluk gibi etkenlerle çocuğun eğitimi arasında gerçekte varolan  ve istenilen ilişki biçimi, destek sistemleri üzerinde durulmuştur.

Nandana Reddy (Çalışan Çocuklar Bölümü, Hindistan), eğitimin çocukları  hayata hazırlaması gerektiği ve çocukların demokrasiyi, demokratik olmayan ortamlarda öğrenmesinin mümkün olamayacağı üzerinde durmuştur. Ayrıca çocukların kendilerinin oluşturdukları organizasyonlarda görev almalarının, çocukların haklarını kullanmayı öğrenmeleri açısından önem  taşıdığını  vurgulamış ve öğrenim sürecinin çocukların yetişkinlerle işbirliği içerisinde gerçekleşebileceğini belirtmiştir. Yine çalışma ortamlarında da çocuğun öğrenmeye devam ettiği ve bu ortamların da eğitimin amaçları doğrultusunda kullanılması gerektiğine işaret etmiştir.  

Francissco Pilotti (Amerikan Devletleri Organizasyonu) Sözleşme’yi, çocuklara hizmet sunarken kullanılabilecek güçlü  politik bir araç olarak tanımlamıştır. Sokak çocukları kavramının Uluslar arası Çocuk Yılı (1979) itibariyle ayrı bir kategori olarak değerlendirildiğini, doksanlı yıllarda ise konu ile ilgili yapıların oluştuğu ve hem devletin  hem de  sivil toplum kuruluşlarının rollerinin yeniden şekillendiği üzerinde durmuştur.

Mary Joy Pigozzi (UNICEF/NY, A.B.D.), sosyal cinsel kimliğin sadece  kızlara özgü olmadığını her iki cinsi de içerdiğini belirtmiş, kültürün sosyal cinsel kimliği belirlediğini ve okullarda öğretmenlerin cinsiyet ayrımı yaptığını ve bu ayrımın çocuğun  katılım hakkını kullanmasında engel oluşturduğunu vurgulamıştır. 

Awa N’Deye Ouedraogo (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi üyesi, Burkina Faso), eğitimin kültür farkı gözetmeksizin herkesi biraraya getirebileceğini ve okulda ne yapıldığının çok önemli olduğunu çünkü okulda öğrenilenlerin okul dışı ortamları etkilediğini belirtmiştir.

Judith Karp ise (Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi, İsrail), kültürel farklılıkların ancak demokratik toplumlar içinde çözülebileceğini ifade etmiştir.

Victor Karunan (UNICEF, Güney Doğu Asya/South East Asia), ÇHS’nin  evrensellikle kültürel özellikler arasında bir denge kurduğunu ve ÇHS’nin daha etkili olarak uygulanması için etnik, kültürel ve dinsel inanış farklılıklarının öneminin tanınmasına ihtiyaç olduğu, ailelerde ve toplumlarda katılımcı çevrelerin  bulunmasının önemi üzerinde durmuştur.

Konferansın üçüncü günü genel oturumun konusu eğitimin alternatif biçimleri ve anlamları olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede madde 28 ve 29 ele alınarak eğitimin mevcut durumu, eğitim gereksinimleri ve  gelecekteki doğrultusu üzerine analizler yapılmıştır.

Vicky Colbert (İnsanlara Dönüş/Back to the People Vakfı, Kolombiya), Yeni Okul/Escuela Nueva adlı eğitim projesinin Kolombiya’da nasıl uygulandığı ve sonuçları konusunda bilgiler sunmuştur. Bu projenin esasını, çocukların ihtiyaçlarına göre öğretim uygulamalarının farklılaştırılması ve yenileştirilmesinin oluşturduğunu belirtmiştir.

Ulf Fredrikson (Uluslararası Eğitim, Belçika), dünyadaki eğitimin merkezileşmeye doğru gittiğini, eğitimde özelleştirmenin büyük bir problem olduğunu ve eğitimin bir pazar haline geldiği ve bu sebeplerden dolayı, yeni  kamu eğitimi statejilerinin geliştirilmesinin bir zorunluluk olduğu üzerinde durmuştur.

Bendito R. dos Santos (Goias Üniversitesi, Sokak Çocukları Ulusal Hareketi, Brezilya), diğer katılımcılar gibi çocukların demokrasiyi öğrenmelerinin önemli olduğunu, bunu da ancak katılım haklarını kullanarak öğrenebileceklerini belirtmiştir.

Martha Farrell Ericson (Çocuk, Genç ve Aile Konsorsiyum, Minesota Üniversitesi, A.B.D.), eğitimin doğumla başladığı, erken öğrenme döneminde öğrenilenlerin sonraki öğrenmeleri etkilediğini belirtmiştir.

Oturumun ikinci bölümünde yer alan  panelistler ise medya ve elektronik iletişim devrimi üzerinde durmuşlardır.

Çalışma gruplarından "İnsan Haklarına Saygılı Öğrenme Toplulukları Yaratmak" adlı grubun  çalışmaları sonucunda belirlenen öncelikler ise şöyle sıralanabilir:

• Çocuk haklarına saygı duyan destekleyen bir anlayış oluşturmak,

• Çocuk hizmetlerinin, aile servislerinin, eğitmenlerin, politika yapanların bu konu için hazırlanması,

• Özel ve paylaşılan potansiyellerin bütünsel gelişimi,

• Hayat becerileri kazandıran ve çocuğa  uygun (şimdi  ve gelecekte) eğitim,

• İnsan Hakları eğitimi,

• Toplum un dahil edilmesi ve topluluk taahüdü,

• Reformları yeniden yapılandırma ve üzerinde yeniden düşünme.

"Çocuklara Karşı Uygulanan Şiddet, İhmal, istismar ve Cinsel Sömürü" çalışma grubunda şiddet insana uygulanabilen engellenebilir travma olarak tanımlanmıştır. Travmanın fiziksel, psikolojik, sosyal olmak üzere pek çok tanımı bulunmaktadır. Genellikle araştırmacılar istatistik,veri ve bunun gibi ampirik bilgiler üzerinde odaklanmışlardır. Ancak, biz bu bilgilerin yanı sıra çocuğun şiddetten nasıl etkilendiği, çocuğun yaşamının ne kadar riski içerdiği, şiddete maruz kalmış çocukların yararlanacağı  herhangi bir destek sisteminin olup olmadığı konularına da odaklanmalıyız. Şiddet koşulunda bilincin rolü önemlidir. Bu rolü üç boyutta inceleyebiliriz: Biricisi, şiddete maruz kalmış çocuğun şiddetin farkında olup olmadığı, ikincisi şiddetin uzun dönemli etkileri ve son olarak şiddetin  kimin tarafından gerçekleştirildiği.

Şiddetten Korunma 4 boyutta ele alınabilir:

1. Şiddetten korunma programları

2. Bilişsel yeniden yapılandırma

3. Düşüncelerin değiştirilmesi ve doğru davranış biçimlerinin benimsetilmesi

4. Halk sağlığı – aktif korunma - pasif korunma

Şiddete maruz kalan çocukların gelecekte bu şiddeti taşıdıkları ve başkalarına ve sonraki kuşaklara taşıdıkları gözlenmektedir. Öncelikle yaklaşımları, davranışları ve düşünceleri değiştirmek zorundayız. Ancak daha sonra yasalarla ilgili olarak çalışabiliriz. Çocuk ihmaline ilişkin çok sektörlü yaklaşımın güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu  çok sektörlü işbirliği içerisinde;

1. Politikacılar,

2. Sağlık sektörü,

3. Sosyal sektör (Aile Refahı Servisleri),

4. Medya,

5. Eğitim Sektörü (yaygın ve örgün),

6. Yargı sektörü,

7. STK’lar,

8. Toplum, yer almaktadır.

Şiddetin aile içine ve kurumlarda bir disiplin aracı olarak kullanılması fiziksel cezayı oluşturur. Fiziksel cezanın üç temel özelliği vardır:

1. Fiziksel ceza acıya neden olur, acı verilmesi isteyerek yapılır ve çoğu zaman tıpkı bir eğitim tekniği gibi eğitim için kullanılır.

2. Bu tür bir cezalandırmanın  uzun dönemli etkileri bulunmaktadır. Örneğin kendi kendine zarar verme yada başka zarar verici davranışlar, ifade edilemeyen kızgınlıklar, öfkeler,depresyon, takıntı-saplantı/obsesif-kompalsif davranışlar, empati kuramama gibi.

3. Aynı zamanda baş ağrısı gibi fiziksel problemler de yaratabilir.

Fiziksel cezalandırma tabi ki şiddettir. Bunun engellenmesinde de katılımın büyük önemi vardır, çünkü katılım diyalog üzerine kuruludur.

Şiddeti kavramlaştırdığımızda şiddet sistematiktir, kişiseldir, toplumsaldır. Şiddeti önleme eğitimle mümkündür. Şiddetin engellenmesine yönelik olarak; çocukların katılım haklarını kullanmaları, akran danışmanlarının olması ve bu konuda gönüllülerin eğitilmesi, ilgili bakanlıkların, medyanın, özel sektörün işbirliği yapması, bilgi bankası oluşturulması ve konuya ilişkin olarak toplumsal hareketliliğin sağlanması ayrıca yapılabilecek çalışmalardır. 

Çalışma grubu şu önerilerde bulunmuştur:

1.  Ortak tanımlama ve göstergelerin oluşturulması,

2. Yasal yaptırımlar ve yasaklamalar,

3. Kamu bilinci yaratma, bilincin arttırılması, kampanyalar, materyal üretme,

4. Ombdusman sisteminin oluşturulması,

5. Çok sektörlü çalışmalar,

6. Eğitim (aileler, STK’lar,toplum),

7. Çocuk katılımının eğitimin bir parçası haline getirilmesi,

8. Tedavi ve entegrasyon çalışmaları,

9. Alo Çocuk hatlarının kurulması,

10. Akran gruplar, çocuktan çocuğa bilgi ağı,

11. Medyada yer alan şiddete yönelik Ulusal Eylem Planının hazırlanması,

• İlgili sektörler ve STK’lar arasındaki işbirliğini geliştirmek

• Aileleri video oyunları ile ilgili olarak eğitmek

• Video oyunlarını izleme sistemi oluşturulması

• Şirketlerin konuya ilişkin duyarlılıklarının arttırılması

• Okullarda ve diğer yerlerde çocuğun ilgisini çekecek aktiviteler hazırlanması ve çocuğun katılımının sağlanması, böylece çocuğun zamanının büyük bölümünü bu aktivitelerde değerlendirilmesi ve video oyunlarına daha az zaman harcaması

12. İzleme ve raporlaştırma mekanizmalarının oluşturulması,

13. Kullanıcılara açık veri tabanı oluşturulması,

C.  SONUÇ

Victoria Üniversitesi, Çocuk Hakları ve Gelişimi Enstitüsü tarafından  18-22 Ağustos 2001 tarihleri arasında Victoria, Kanada’da düzenlenen 2. Uluslararası Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı,  olması gereken bakımından eğitimin amaçlarını ve niteliğini çocuk hakları bakış açısından gündeme getirmesi ve kültürel farklılıkları tartışmaya açması nedeniyle oldukça önemlidir.

Çocuk Hakları Komitesi  17 Nisan 2001’de, 29. Maddenin uygulanmasında yön gösterici açıklamaları içeren Eğitimin Amaçlarına İlişkin Genel Yorumunu yayınlamıştır. (5) Türkiye’nin, Yorum!un dayandığı 29. Maddeye çekince koymuş olmasına karşın Milli Eğitim Temel Kanunu’nda da belirtilen eğitimin amaçlarına uygunluk gösteren genel yorumdan bir kaynak olarak yararlanmasına bir engel bulunmamaktadır. Batı dünyası ekonomik olarak dünyada ortak bir dil yaratmak isterken, bunu sosyal anlamda da yapmakta, uluslararası nitelikteki araçlarla bunu başarmaya çalışmaktadır. Bunların her kültürde uygulanabilirliği tartışılmakla birlikte, ülke olarak toplumun gelişmesine olumlu katkılar sağlayabilecek bu araçlardan ülkemizin koşullarına uygun olarak yararlanmaya çalışmamız gelişimin gereğidir.

Türkiye’de eğitimde niteliğin arttırılmasında M.E.B ve Sözleşme’nin koordinatör kuruluşu olan SHÇEK kilit rol oynamaktadır. Konferansta edinilen bilgilerin paylaşımı ve tartışılması bağlamında Konferansa katılmış olan kurum temsilcileri kurum içinde bilgilendirme ve tartışma toplantıları düzenleyecek ve bu konuda bağlantı kişisi olacaklardır. Ayrıca Konferansın düzenleyicisi birimlerden biri olan Çocuğun Psikolojik Hakları  Merkezi tarafından geliştirilen Çocuk Hakları Eğitimi-Uluslar arası uzaktan eğitim projesinin etkileşimsel yöntemler içeren web sayfasının (www.childrightseducation.org) Türkçeye çevirisi yapılmış ve sürdürülmektedir. Bu sayfanın tüm Türkiye’de tanıtımı ve aktif kullanımının teşvik edilmesi de Konferans çıktılarının izlenmesi açısından önemlidir.

Konferansta çalışma gruplarının hazırlamış olduğu sonuç raporları 19-21 Eylül 2001 tarihinde New York’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler Çocuk  Özel Oturumu’nda sunulacaktır. (6)


(*) 18-22 Ağustos 2001 tarihlerinde Kanada’da yapılan İkinci Uluslar Arası Eğitimde Çocuk Hakları Konferansı izlenimlerinin Özeti

(**) Sırasıyla Yazarların Kurumları M.E.B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, UNICEF Türkiye Temsilciliği

(1) Rachel Hodgkin-Peter Newell, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Uygulama El Kitabı, (Çeviri), UNICEF, 1998, s. 562.

(2) Bu konudaki örnekler için bkz. A.g.e., s.565 vd.

(3) Concluding Observations. Committee on the Rights of the Child 27th Session, CRC/C/15/Add.152, 8 June 2001.

(4) Bu konuda M.E.B. Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı (www.meb.gov.tr) tarafından yürütülen çalışmalar hakkında geniş bilgi için Avrupa Konsayi Demokratik Yurttaşlık Eğitimi Projesi Çalışma Grubu’na, Sözleşmenin koordinatör kuruluşu olan Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nün (www.shcek.gov.tr) bu konudaki çalışmaları hakkında ayrıntılı bilgi için Aile ve Çocuk Hizmetleri Dairesi Başkanlığı’na, UNICEF’in çalışmaları için UNICEF Türkiye Temsilciliği’ne (www.unicef.org.tr) başvurabilirsiniz.

(5) Genel Yorumun tam çevirisi ekte sunulmuştur.

(6) Son raporlar makalenin hazırlanması sırasında tamamlanmamış olduğu için burada yer almamıştır. İlgilenenlerin daha önce belirtilen kurumlardan raporlara daha sonra ulaşmaları mümkündür.

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv