MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 160

Güz 2003


Cumhuriyet Dönemi Eğitim Stratejileri

Kadir ÇETİN*
H.Ömer GÜLSEREN**

 

GİRİŞ

Cumhuriyetimizin kuruluşuyla başlatılan eğitim hamlesi ülkemizin çağdaşlaşmasında önemli bir etken olmuştur. Günümüzde yaşanan hızlı gelişmenin en önemli itici güçlerinden birisi de şüphesiz eğitimdir. Hem toplumsal hem de bireysel yaşamda önemli rol oynayan eğitime, cumhuriyet dönemi içerisinde talep artmıştır. Artan eğitim talebine paralel olarak okul, ders araç-gereci ve öğretmen sayılarında da büyük artışlar gerçekleştirilmiştir.

Cumhuriyet dönemi eğitim politika ve stratejileri; Atatürk ilkelerine bağlı millî, demokratik, lâik ve çağdaş eğitim-öğretim esaslarına dayanmaktadır. Oluşturulan politika ve stratejiler ışığında çağımızın seçkin, saygın ve katılımcı birer ortağı olacak bireyleri yetiştirebilmek için; eğitimin tüm alanlarındaki gelişmeleri takip etmek ve uluslararası standartları yakalamış olmak bir gerekliliktir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın çeşitli alanlarında yürüttüğü projelerde, çağdaş uygarlığın ve bilimsel gelişmelerin gerekleri doğrultusunda sürekli gelişmenin hedeflendiğini görmek mümkündür.

Bu çalışmada, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitim uygulamalarındaki gelişim ve kurumsallaşma ile son yıllarda eğitimin kalitesini artırmaya yönelik proje kapsamında yapılan toplam kalite yönetimi çalışmalarına yer verilmiştir.

A- CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA EĞİTİM STRATEJİLERİ VE UYGULAMALARI

Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Savaşı’nın en kritik günlerinde bir yandan Cumhuriyeti kurma çalışmalarını sürdürürken, diğer yandan Millî Eğitim sistemimizin esaslarını belirleme çalışmalarına yönelmiştir.

Kurtuluş Savaşı sonrası Mustafa Kemal Atatürk; yeni ulus oluşturma sürecinde eğitimin önemine işaret etmiş ve toplumun, çağın ve çevrenin beklentilerini tatmin edecek bir eğitim anlayışını şu şekilde tarif etmiştir.

“En önemli ve verimli vazifelerimiz Millî eğitim işleridir.

Millî eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur. Bu zaferin sağlanması için hepimizin tek vücut ve tek düşünce olarak esaslı bir program üzerinde çalışması lazımdır. Bence, bu programın iki esaslı noktası vardır:

• Sosyal hayatımızın ihtiyaçlarına uygun olma

• Çağın gereklerine uygun olma” (Bursa, 27 Ekim 1922, Palazoğlu, 1999, 213).

Atatürk’e göre eğitim, ulusal idealleri beslemek, özgür ve ulusal bir devlet yaratmak, dinamik ve çağdaş bir toplum kurmak için en önemli araçtı. Bu nedenle atılması gereken ilk adım, millî bir eğitim sitemi oluşturmaktır.

Mustafa Kemal Atatürk bu eğitim sisteminin amacını; “Millî Eğitimin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha çok memlekete ahlaklı, karakterli, cumhuriyetçi, inkılâpçı, olumlu, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, düşünceli, iradeli, hayatta rastlayacağı engelleri aşmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de öğretim programları ve sistemleri ona göre düzenlenmelidir.” (1923) şeklinde belirtmiştir (Palazoğlu, 1999, 213).

Cumhuriyetin kuruluşuyla başlatılan yeni toplumsal yapının amacı, geleneksel toplum yapısına çağdaş bir yön vermek, çağdaş yurttaşlık bilincini kazandırmak ve toplumsal yapıyı eğitimle oluşturmaktır. Bu anlamda Cumhuriyet döneminde eğitimin temel özelliklerini 4 başlık altında toplamak mümkündür.

1. Öğretimin Birleştirilmesi

Cumhuriyet öncesi eğitim kurumları millî olmaktan uzaktı. Okullar, birbirine kapalı dikey kuruluşlar halinde üç ayrı kanalda (1.Mahalle mektepleri ve medreseler, 2- Tanzimat okulları, 3 kolejler ve azınlık okulları) yapılanmıştı. Bu üç kanalda üç ayrı görüşün, üç ayrı yaşam biçiminin, hatta üç ayrı çağın insanı yetiştirilmekteydi. 3 Mart 1924’de 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile değişim süreci başlatılmış oldu. Öğretimin Birleştirilmesi anlamına gelen bu yasanın; eğitim sisteminin demokratikleştirilmesi ve lâikliğin eyleme dönüştürülmesi olmak üzere iki temel özelliği bulunmaktadır.

2. Eğitimin Örgütlenmesi

22 Mart 1926 yılında çıkarılan 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Yasa ile;

* Türkiye’de hiçbir okulun Millî Eğitim Bakanlığı’nın izni ve uygun görüşü alınmadan açılamayacağı,

* Diğer Bakanlıklara bağlı ortaöğretim kurumlarındaki öğretim programlarını da yapma görevinin Millî Eğitim Bakanlığı’na ait olduğu,

* Yerel yönetimlerce yürütülen meslekî teknik öğretim kurumlarının Bakanlık bünyesine alınması,

* İlköğretim okullarının şehir, kasaba ve köylerde gündüzlü-yatılı olarak, ortaöğretim okullarının; liseler, orta okullar, ilk öğretmen okulları ve köy ilk öğretmen okulları olarak düzenlenmesi hükmü getirilmiştir. Ayrıca yasada yüksek ve orta öğretmen okullarına da yer verilmiştir.

Bakanlık bünyesinde bir “Dil Heyeti” ile bilim ve uzmanlardan oluşacak Talim ve Terbiye Kurulunun oluşturulması da bu yasa ile hüküm altına alınmıştır.

 3. Eğitimin Niteliğini Geliştirme

Cumhuriyet döneminde Heyet-i İlmîye ve Eğitim Şûrası adı altında eğitim toplantıları yapılarak, bu toplantılarda eğitimin niteliğini geliştirmeye yönelik eğitim-öğretim konuları tartışılmış ve bazı temel ilkeler tespit edilmiştir.

Bu toplantılardan ilki 1921 yılında, Ankara’da top seslerinin duyulduğu bir ortamda yapılan 1. Maarif Kongresidir. Kongrenin eğitim tarihimiz içinde önemli bir yeri vardır. Bu kongre okul ve öğrenci durumunu gözden geçirmek, yapılması gereken çalışmaları belirlemek ve eğitime Millî bir yön vermek amacıyla toplanmıştır. Bu Şûra’ya yurdun her yanından gelen 250’den fazla erkek ve bayan öğretmen katılmıştır. Mustafa Kemal ise cepheden gelerek kongreyi açmış ve Millî Maarif Teşkilatının kurulmasını istemiştir. Şura’da;

1-Halkı eğitmenin devletin en önemli ve en verimli görevinin olduğu,

2-Köy öğretmenlerinin yetiştirilmesi,

3-İlkokul ve orta öğretim programlarının düzenlenmesi, kararları alınmıştır.

Ayrıca 3 kez (Temmuz 1923, Nisan 1924, Aralık 1925-Ocak 1926) Heyet-i İlmiye toplanmıştır. 1926 yılında Talim ve Terbiye Kurulunun kurulması ile bu toplantıların organizasyon görevi Millî Eğitim Şuraları adıyla bu Kurula verilmiştir. İlki 1939 da olmak üzere, 1999 yılına kadar 16 Millî Eğitim Şurası toplanmış ve eğitim programlarından öğretmen yetiştirmeye, eğitimin yapısal düzenlemesinden,  işlevsel düzenlemeye kadar çok sayıda konuyu geniş bir platformda tartışarak karara bağlamış ve eğitimimize yansıtmıştır. 

4. Eğitimi Yaygınlaştırma

Okur-yazar oranını yükseltmek, öğretimi kolaylaştırmak ve Türkçe’yi ortak dil yapmak amacıyla 1928 yılında Lâtin temelli yeni bir alfabe kabul ediliştir. Türkçe’nin yabancı dillerin sarmalından kurtarılması, bilimin gereğine göre geliştirilmesi ve yanlış kullanımının önüne geçilmesi amacıyla 1931 yılında Türk Tarih ve 1932 ‘de de Türk Dil Kurumu kurulmuştur.

* Yeni alfabenin halka öğretilmesi için geniş bir okuma yazma faaliyeti başlatılmıştır.

* Ders kitapları, sözlükler, tüm basılı resmi yayımlar yeniden hazırlanmıştır.

* Günlük dilde olduğu gibi, bilimsel terimlerde de çok geniş bir Türkçeleştirme faaliyetine girilmiş, okullarda öğretim bu yeni terimlerle yapılmıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında okur-yazar oranı %10 civarında idi. (Harf devrimi ile birlikte bu oranın sıfıra indiği söylenebilir.) Bu sebeple Millî Eğitim Bakanlığı cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren uzun yıllar eğitimin alt yapısına dönük çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda;

* Okur-yazar nüfusu artırmak,

* Okul yapmak, yaptırmak,

* Okulları gerekli araç-gereçle donatmak,

* Öğretmen yetiştirmek gibi niceliğe dönük çalışmalar hep ön plânda olmuştur (Tablo-1).

Tablo 1. 1923’den Günümüze Eğitimle İlgili Genel Sayısal Durum

1923-1924

2002-2003

Artış (Kat)

 

Okul Sayısı

5.134

59.873

11 kat

Öğretmen Sayısı

12.573

678.140

53 kat

Öğrenci Sayısı

364.428

18.619.677

50 kat

Kaynak: MEB (2003-2). Millî Eğitim Bakanlığı Sayısal Veriler 2002-2003, s.13.

5- Yasalarda Eğitimin Amacı

Cumhuriyet döneminde eğitimin başlıca amacı; her düzeydeki okullarda öğrencilere cumhuriyetçi ve demokratik bir siyasi eğitim vermek olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında yayımlanan genelgelerde; “okullar Cumhuriyet esaslarına sadık kalmayı telkine mecburdur (12 Aralık 1923)” ve “çocuklarımız kalplerinde ve ruhlarında Cumhuriyet için fedakar olmak mefkuresini taşımalıdır (8 Eylül 1924)” ifadeleri yer almaktadır. 1931 yılında yayımlanan bir başka genelgede ise; “her dersin amacı öğrencileri, Millî hayata intibak ettirmek ve onları Türk milletine ve Türkiye Cumhuriyetine azami derecede bağlı ve azami derecede faydalı birer vatandaş haline getirmektir” denilerek eğitimin amacı açıklanmıştır (Akyüz, 1982, s. 206-207).

1973 tarihli 1739 sayılı “Millî Eğitim Temel Kanunu”nda Türk Millî Eğitiminin genel amaçları ve Türk Millî Eğitiminin Temel İlkeleri açıklanmıştır (Resmi Gazete, 1973):

Türk Millî Eğitiminin genel amacı,Türk Milletinin bütün fertlerini,

1. (Değişik: 16/6/1983 - 2842/1 md.) Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Millîyetçiliğine bağlı;Türk Milletinin Millî, ahlâkî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan; insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;

2. Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek;

3. İlgi, istidat ve kabiliyetlerini geliştirerek gerekli bilgi, beceri, davranışlar ve birlikte iş görme alışkanlığı kazandırmak suretiyle hayata hazırlamak ve onların, kendilerini mutlu kılacak ve toplumun mutluluğuna katkıda bulunacak bir meslek sahibi olmalarını sağlamak;

Böylece bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırmak; öte yandan Millî birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak ve nihayet Türk Milletini çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı yapmaktır.

Türk Millî Eğitiminin 14 Temel İlkesi;

• Genellik ve eşitlik

• Ferdin ve toplumun ihtiyaçları

• Yöneltme

• Eğitim hakkı

• Fırsat ve imkan eşitliği

• Süreklilik

• Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Millîyetçiliği

• Demokrasi eğitimi

• Lâiklik

• Bilimsellik

• Plânlılık

• Karma eğitim

• Okul ile ailenin işbirliği

• Her yerde eğitim

olarak sıralanmıştır.

6- Öğretmen Yetiştirme Stratejileri

a) Köy Enstitüleri

Eğitimin yaygınlaştırılması ve niteliğinin artırılması sürecinde Köy Enstitüleri önemli bir rol oynamıştır. Kırsal kesime yönelik eğitim uygulamasında uygun koşulların oluşmasını sağlamak amacıyla, 1936 yılında “Köy Eğitmeni Projesi” başlatılmıştır. Bu proje kapsamında, askerliğini onbaşı veya çavuş olarak yapan gençler, Ziraat Bakanlığı’nın işbirliğiyle, modern tarım tekniklerini uygulayan Mahmudiye Devlet Üretme Çiftliği’nde yetiştirilerek halk ile kentliler arasındaki bozuk dengeyi eşitlemek ve köy halkına pratik bilgi vermek amacıyla köylere gönderilmiştir. Bu uygulama daha sonra kurulan Köy Enstitüleri’ne geçişi kolaylaştırmıştır. 1937 ve 1939 yıllarında çıkarılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirme deneyimi yaygınlaştırılmıştır.

17 Nisan 1940’ta “Köy Enstitüleri Yasası” çıkarılarak köy okullarında görev alacak olan öğretmenleri yetiştirmek üzere kent ve kasabalardan uzak, geniş arazisi bulunan uygun yerlerde Köy Enstitüleri kurulmaya başlanmış ve enstitülerin ilk resmî öğretim programı 1943 yılında yayımlanmıştır. 1942-43 öğretim yılında da, Köy Enstitüleri’ne öğretmen, bölge okullarına yönetici, gezici başöğretmen ve ilköğretim müfettişi yetiştirmek amacıyla Hasanoğlan Köy Enstitüsü bünyesinde Yüksek Köy Enstitüsü açılmıştır.

“Köy Enstitüleri sisteminin eğitimimize en büyük katkısı, o güne kadar yalnızca eğitim kitaplarında görülen, fakat geleneksel eğitimin etkisiyle, okula ve sınıflara giremeyen eğitim ilke ve yöntemlerini, doğanın içinde hayata geçirmek olmuştur. Bunların somut birer örneğini vermiştir. Buralarda binlerce öğretmen adayı, bunları bizzat yaşayarak öğrenmişler ve gittikleri okullara da bunları taşımışlardır” (http://www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/koy enstitu.htm).

Köy Enstitülerinde kabul edilip uygulanan eğitim programlarının temelinde; üretim içinde eğitim-öğretim, beceriye ve işe dayalı eğitim ile gözlem, deney, araştırma, inceleme ve tartışmanın yer aldığı bir eğitim felsefesinin olduğu bilinmektedir. Bümen’e (2002, s. 111-112) göre ise, Köy Enstitülerinde kabul edilip uygulanan eğitim anlayışı, 1990 yılından sonra dünyaca tartışılan ve önerilen “çoklu zeka kuramına dayalı öğretim” anlayışıyla benzerlik göstermektedir. Enstitülerde doğacı zeka ile ilgili becerilerin her gün en çok gerçekleştirilen olduğu ve bir dersin öğretimi ile eğitsel kol faaliyetlerinde bedensel, müzikal, sözel, görsel, özedönük, mantık-matematik ve sosyal zekalar birbirleriyle bütünleşerek kullanılmıştır.

Köy Enstitüleri o günün Türkiye şartlarının doğurduğu bir gerçektir. Zira o dönemde özellikle kırsal kesimde yapı, tarım, hayvancılık, ziraat vb. bilgisi yetersiz olduğu için bu alanlarda faaliyetler oldukça ilkel usullerle gerçekleştiriliyordu. Köy Enstitüleri bu alanlarda kırsal kesim insanının daha iyi şartlarda yaşayabilecekleri, her alanda bilimsel bilgi birikiminin toplum hayatıyla birleştirilmesinde bu okul mezunlarının liderlik yapmaları bekleniyordu.

Diğer taraftan Köy Enstitülerinin öğrencileri genellikle köylerdeki zeki çocuklardan seçiliyordu. Bu durum bugünün de büyük sorunu olan köy ve kırsal kesimde öğretmen istihdamını büyük nispette çözüme kavuşturuyordu. Çünkü köy şartlarından gelen ve bu okullardan yetişen mezunlar köylerde yaşamaya yabancı olmadıkları gibi, müthiş bir azim ve yenilikçilik peşinde koşuyorlardı. Toplumu yeni bir yaşam seviyesine taşıma misyonu onları yaptıkları işten onur ve büyük heyecan  duyan noktaya taşıyordu. Aynı zamanda ihtiyaç sahibi olan ancak okuma imkanı kısıtlı köy çocuklarının yatılı olarak bu okullara kabulü eğitimde fırsat eşitliği ilkesinin bir uygulaması olarak değerlendirilmesi gerekir.

Köy Enstitülerinin sistem olarak oturması ve günün şartlarında topluma hizmet sunması o günün eğitim liderlerinin büyük gayretleriyle gerçekleştirilmiştir. Bu eğitim liderlerinden Hasan Âli YÜCEL’in Köy Enstitülerinde heyecan uyandıran azmi ve uygulamaları ayrı bir inceleme konusudur.

Köy Enstitüleri, kapatıldıkları 1953 yılına kadar 1308’i bayan 15 943’ü erkek olmak üzere 17 341 köy öğretmeni mezun etmiştir. Türk toplumunun ihtiyaçlarından doğan ve kendine özgü bir model olan köy enstitüleri üzerinde bir çok boyutta,Nisan 1923 ‘de 13’ü erkekler için, 7 si kızlar için olmak üzere 20’ye indirilmiştir. 1932-1933 öğretim yılı başında, ilk Muallim Mektepleri/İlköğretmen Okulları, iki devreli altı yıllık birer okul haline getirilmiştir. İlköğretmen Okullarının sayısı, 1940-1941 öğretim yılında 27’ye, 1950-1951’de 31’e çıkarılmıştır.

Şubat 1954’te yayınlanan 6234 sayılı kanunla köy enstitüleri, geleneksel İlköğretmen Okullarıyla birleştirilmiştir. 18 Mart 1970 tarih ve 44 nolu Talim ve Terbiye Kurulu kararı ile İlköğretmen Okulları ortaokul üzerine 4, ilkokul üzerine 7 yıla çıkarılmıştır. 1976 yılında İlköğretmen Okullarının öğretmen yetiştirme görevleri üzerlerinden alınarak birer yatılı klasik lise haline dönüştürülmüş ve sayıları da azaltılmıştır (Terzi, http://oyegm.meb.gov.tr/).

90’lı yıllarda Öğretmen Liseleri, yüksek öğretimdeki öğretmen yetiştiren kurumların kaynağını oluşturmak üzere yeniden gündeme gelmiştir. Bugün yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasıyla Anadolu Öğretmen Lisesi ismi ile açılan okul sayısı 100’ü aşmıştır.

c) Yüksek Öğretmen Okulları

1959 yılına kadar lise ve dengi okullara öğretmen yetiştirmek amacıyla kurulan tek okul İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’dur. Türkiye’deki hızlı nüfus artışı nedeniyle, hızla sayıları artan ve yenilerinin açılması plânlanan liselerin öğretmen ihtiyacını karşılamak için çeşitli tedbirler düşünülmüştür (Gelişli, 2001).

I, III ve IV. Maarif Şura’larında hazırlanan öğretmen yetiştirme ile ilgili raporlarda, ortaöğretimin öğretmen ihtiyacı için İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nun geliştirilmesi ve yeni bir modelle Ankara’da ikinci Yüksek Öğretmen Okulu’nun açılması önerilmiştir.

İstanbul’da tek olan Yüksek Öğretmen Okulu’na, hem fakültelerce açılan giriş, hem de okulca açılan yarışma sınavlarında başarılı olanların alınması nedeniyle yeterli başvuru olmadığı görülmüştür. Bu okulun mezunlar ise çoğunlukla öğretmenlik dışında görevler üstlenmeyi tercih etmişlerdir.

Artan lise öğretmeni gereksinimini karşılamak üzere 1959 yılında Ankara’da ve 1964 yılında İzmir’de iki yeni Yüksek Öğretmen Okulu açılmıştır. Bu okulların hazırlık sınıflarına İlköğretmen Okulları’nın en başarılı öğrencileri seçilerek alınmış ve hazırlık sınıfında ilgili fakülteye girebilecek düzeye getirilmiştir. (Terzi, http://oyegm.meb.gov.tr/).

Yüksek Öğretmen Okulları’nın kapatılmasıyla ilgili olarak; İlköğretmen Okulları’nın lise durumuna düştüğü, böylece Yüksek Öğretmen Okulları’nın öğrenci kaynağının kuruduğu belirtilmiş, Yüksek Öğretmen Okulu öğrencilerinin hem fakültelerde lisans öğrenimi görmelerinin, hem de akşamları okulda meslek dersleri öğrenimi görmelerinin yetersiz bir eğitim biçimi olduğu ifade edilmiştir. Kapatılma gerekçesi olarak; Yüksek Öğretmen Okulları’nın bir tür öğrenci yurtlarına dönüştüğü, meslek derslerinin çoğu kez yapılmadığı, bu okulların işlevini yitirdiği şeklinde kanaatler oluşmuş ve 1970’li yılların sonunda kapatılmıştır (Gelişli, 2001).

d) Eğitim Enstitüleri

İlk kez 1926-1927 öğretim yılında, ortaokul Türkçe öğretmeni yetiştirmek üzere, Konya’da iki yıl süreli olarak Orta Muallim Mektebi açılmıştır. Bu okul, eğitim enstitülerinin temelini oluşturmuştur. Anılan okul, 1927-1928 öğretim yılında Pedagoji Bölümü eklenerek Ankara’ya taşınmıştır. 1928-1929 öğretim yılında Matematik, Fiziki ve Tabii İlimler, Tarih-Coğrafya bölümleri eklenmiş ve öğretim süresi iki yıl hazırlık bir buçuk yıl meslek eğitimi olmak üzere üç buçuk yıla çıkarılmıştır. 1929-1930 öğretim yılında okulun adı Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü olarak değiştirilmiştir. 1932 yılında bir yılı hazırlık olmak üzere, öğretim süresi dört yıla çıkarılmıştır ve Resim-İş, ile Beden Eğitimi Bölümleri açılmıştır. 1934-1935 öğretim yılında hazırlık sınıfları kaldırılmıştır. Enstitüde, 1937-1938’de Müzik Bölümü, 1941-1942’de Fransızca , 1944-1945’te İngilizce, 1947-1948’ Almanca Bölümleri açılmış, öğretim süresi Müzik, Resim-İş, Beden Eğitimi Bölümleri üç, diğer bölümler iki yıl olarak düzenlenmiştir. 1968-1969 öğretim yılında tüm bölümler üç yıl olarak düzenlenmiştir. 1979-1980 öğretim yılında Eğitim Enstitülerinde öğretim süresi dört yıla çıkarılmış ve 1982 yılından sonra üniversitelere bağlanmıştır.

e) İki Yıllık Eğitim Enstitüleri

Temel eğitimin 1. kademesine, sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere, 1974-1975 öğretim yılından itibaren İlköğretmen Okulları bünyesinde lise ve öğretmen liselerine dayalı iki yıllık eğitim enstitüleri açılmıştır. Bu gelişmeye paralel olarak, daha önce de belirtildiği üzere eski öğretmen okulları 1973-1974 öğretim yılından itibaren liseye dönüştürülmüştür.

İki yıllık eğitim enstitülerinin sayısı Kasım 1975’te 33, 1976’da 50’ye ulaşmıştır. Bu okullar genellikle üniversite seçme sınavlarında düşük puanlı öğrencilerin gittikleri kurumlar olmuştur. İki yıllık eğitim enstitülerine 80 bini aşkın öğrenci alınmış, sonra da bu birikimi eritmek amacıyla, ders yılları üçer haftalık hızlandırılmış öğretim programlarına sığdırılmıştır. İki yıllık eğitim enstitüleri 20 Temmuz 1982’de eğitim yüksek okullarına dönüştürülüp, üniversitelerin bünyesinde bulunan eğitim fakültelerine bağlanmıştır.

B- 90’LI YILLARDAN GÜNÜMÜZE EĞİTİM UYGULAMALARI

Millî Eğitim Bakanlığı’nda 1990 yılından itibaren dünyadaki gelişme ve değişmeler dikkate alınarak eğitimin çeşitli alanlarına yönelik yapılan projelerle bir dizi çalışmalar başlatılmıştır. Bu projelerin bazıları sonuçlanırken bazıları devam etmektedir.

1. Millî Eğitimi Geliştirme Projesi (MEGP)

Millî Eğitim Sisteminde kaliteyi artırmak amacıyla 1990 yılında başlatılan Millî Eğitimi Geliştirme Projesi üç hedef belirlemiştir:

1- Öğretmen eğitiminde kaliteyi ve geçerliliği artırarak OECD ülkeleri ortalamasına yaklaştırmak

2- İlk ve ortaöğretimde kaliteyi artırarak öğrenci başarısını OECD ülkeleri ortalamasına yaklaştırmak

3- Eğitim yöneticilerinin yönetim ve işletme becerilerini geliştirerek kaynak kullanımında daha ekonomik ve etkili olabilmeyi sağlamak.

MEGP Kapsamında yukarıda ifade edilen üç hedefi gerçekleştirme boyutunda çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

 1.1. Öğretmen Yetiştirmede Kalite

Projenin amaçları 1996 yılında yeniden gözden geçirilerek, öğretmen yetiştirme sisteminde yenileşmeyi sağlayacak şekilde genişletilmiştir. Proje kapsamında; MEB ve YÖK iş birliğinde sürdürülen çalışma sonucunda eğitim fakültelerinde yeniden yapılanmaya gidilmiştir.

* Okulöncesi ve ilköğretim öğretmenlerinin lisans düzeyinde,

* Ortaöğretim öğretmenlerinin ise bazı branşlarda 4 yıllık lisans ve

* Fen, matematik ve sosyal alan öğretmenlerinin ise tezsiz yüksek lisans (3,5+1,5 yıl veya 4+1,5 yıl) eğitimi ile yetiştirilmesi esası getirilmiştir.

Öğretmenlerin genel ve ortak yeterliliklerini ölçülebilir biçimde ortaya koyabilmek amacıyla MEB ve öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları temsilcilerinden oluşan öğretmen yeterlik göstergelerinin tespiti çalışması sonuçlandırılmış ve rapor halinde kamu oyuna açıklanmıştır. Açıklanan öğretmen yeterlilikleri; 1. Eğitme-öğretme yeterlilikleri, 2. Genel kültür bilgi ve becerileri ve 3. Özel alan bilgi ve becerileri olmak üzere üç ana başlıkta toplanmıştır.

1.2. Akreditasyon Çalışmaları

Her çocuğun nitelikli bir öğretmen tarafından yetiştirilmesi için gerekli olan kalite güvence sistemi anlamına gelen akreditasyon ile ilgili MEB ve öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumu temsilcilerinden oluşan bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu grup, pilot olarak seçilen ODTÜ, Anadolu, Çukurova, Gazi, Dokuz Eylül ve Karadeniz Teknik üniversitelerinin eğitim fakültelerinde çalışmalarını sürdürmektedir.

MEGP’nin uygulandığı süre içerisinde merkezî ve yerel düzeyde 12.542 faaliyet düzenlenmiş ve 998.203 öğretmen hizmet içi eğitimden geçirilmiştir. Ayrıca MEB merkez örgütü ve il millî eğitim müdürlüklerini birbirine bağlayacak Yönetim Bilgi Sistemi (MEBSİS) oluşturulmuştur. Konu ile ilgili merkez ve taşra örgütü personeli eğitimden geçirilmiş ve Sistem faaliyete geçirilmiştir. 2003 yılı öğretmen atamaları MEBSİS’in bir alt sistemi olan İLSİS veri tabanı kullanılarak e-atama gerçekleştirilmiştir. Bu uygulama ile hiçbir öğretmen adayı, hem kuyruklarda bekleme stresi yaşamamış, hem de kurum olarak yaklaşık bir trilyon tasarruf sağlanmıştır.

1.3. Okul Gelişim Modeli (Plânlı Okul Gelişimi)

Okul Gelişim Modeli ile okullarda hedeflenen, plânlı çalışma sisteminin yerleşmesini sağlamaktır. Okul Gelişim Modeli birbirini izleyen on adımla gerçekleşmektedir. Çocuklarımıza daha nitelikli bir eğitim sunabilmek için okulların olduğu kadar üniversitelerin, eğitime hizmet veren bütün sektörlerin ve özellikle de velilerin, okulların gelişimine katkıda bulunmaları bir ihtiyaç durumuna gelmiştir. “Plânlı Okul Gelişim Modeli” ile bu sorumluluğun paylaşılacağı ve işbirliği içerisinde çalışarak okulların her gün daha iyiye ulaşacakları beklenmektedir. Bu model, Müfredat Laboratuar Okulları(MLO)’nda uygulanmakta, diğer okullarda da yaygınlaştırma çalışmaları devam etmektedir (MEB, 1999-1).

Plânlı okul gelişimi modeli uygulamalarında öne çıkan bir boyutun da işbirliklerini geliştirilmek olduğu görülmektedir. Okul-aile işbirliği bunların başında gelmektedir. Bu boyutun Millî Eğitim Şuralarının tartıştığı konular arasında görmek mümkündür.

Üçüncü Millî Eğitim Şurası’nda, (daha önce ilkokullardaki “Himaye Heyetleri”nin yerini alacak olan) okul-aile işbirliğini kurmak amacıyla ilk, orta ve lise basamağındaki her okulda bir “Okul-Aile Birliği” kurulması şuraya sunulmuş, bu birliklerin hangi problemler üzerinde çalışacakları belirtilmiş ve okul müdürünün okul-aile birliklerinin asıl üye ve başkanı olması kabul edilmiştir (MEB, 1991, s.49,93).

2. Temel Eğitim Programı (TEP)

Temel Eğitim Programı, hükümetin yeni temel eğitim stratejisini uygulayacağı bir eylem programıdır. TEP; okul öncesi eğitim, ilköğretim, öğrencilere yönelik meslekî rehberlik hizmetleri, öğrencilere öğretim materyalleri sağlama, yetişkin eğitimi, özel eğitim ve sosyal yardımları içeren kapsamlı bir eğitim yatırımı programıdır.

TEP’in faaliyetleri, her biri birçok alt faaliyeti kapsayan dört bölümden oluşmaktadır.

1. Temel Eğitim Kapsamının Yaygınlaştırılması,

2. Temel Eğitim Kalitesinin Artırılması,

3. Program Yürütme Desteği,

4. İzleme ve Değerlendirme.

3. Eğitim Yönetiminde Kalite

MEGP, kaliteli eğitim öğretim programları ve kaliteli öğretmen yetiştirme sistemi yanı sıra sistemin bilgili, kaliteli yöneticilere sahip olması gereğini vurgulamış ve bu alanda bir dizi çalışma başlatılmasını öngörmüştür. Bu kapsamda, Millî Eğitim merkez ve taşra teşkilatı yönetimini değerlendirerek geliştirmek, böylece eğitim sisteminde etkinliğin ve verimliliğin dolayısıyla kalitenin artırılması çalışmaları daha bir hız kazanmıştır.

VII. Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nda eğitim sistemimizin yapılanmasından ve işleyişinden kaynaklanan sorunların halâ önemini koruduğu ve sorunların giderilmesi için eğitim yönetiminde yeniden yapılanmaya gidilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu tespit doğal olarak eğitim yönetiminde insana değer veren, kaynakları etkili ve verimli kullanan, sürekli gelişmeyi politika olarak benimseyen, eğitim paydaşlarının eğitim yönetiminde karar alma süreçlerine katılımını esas alan yeni bir yönetim felsefesinin kabulünü sabırla ve heyecanla uygulamayı zorunlu kılmıştır.

Yukarıda belirtilen yönetim felsefesini karşılayan toplam kalite yönetimi (TKY) anlayışının MEB’de uygulanması ile kurumsal anlamda yaşanan yapısal ve işlevsel problemlerin giderilebileceği, hizmet kalitesi ve personel yeterliliği açısından yaşanan sorunların çözülebileceği düşünülmektedir. TKY’nin dünya genelinde başarılı sonuçlarının olması da bu düşünceyi kuvvetlendirmektedir.

3.1. TKY Uygulama Yönergesi ve Projesi

MEB merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatı ile bağlı okul ve kurumlarda yürütülen faaliyetlerin “Toplam Kalite Yönetimi” anlayışıyla gerçekleştirilmesine ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla “Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Yönergesi (MEB. Tebliğler Dergisi,1999 Sayısı: 2506) ve TKY Uygulama Projesi” hazırlanmış  ve yürürlüğe konmuştur.

Eğitim sisteminin TKY anlayışıyla yönetilmesi durumunda kurumsal açıdan;

* Kaynakların etkili ve verimli şekilde kullanımının sağlanması,

* Eğitim personelinin ekip çalışması anlayışı ile ve sürekli kendini yenileyerek, artı değer yaratmada grup dinamizminin oluşturulması,

* Öğrenen birey, öğrenen organizasyon felsefesinin yerleştirilmesi,

* Çocuklarımızın ve gençlerimizin iyi insan, iyi meslek adamı ve iyi vatandaş olarak yetişmelerinin yanında, çevreleriyle ve dünya ile rekabet edebilme becerisini kazanmaları,

* Bilgiye önem verilmesi, bilginin üretilmesi, paylaşılması yanında bilgi ve teknolojinin etkin kullanılması,

* Hizmetin gerek üretiminde, gerekse tüketiminde rol alan “insana” değer verilmesi ve bireyin toplumla birlikte değerlendirilmesi,

* Eğitim hizmetlerinden yararlananların beklentileri karşılanarak memnun olacakları kaliteli bir eğitim hizmeti sunulması,

* Merkez ve taşra teşkilatında hizmet alan ve hizmet veren tarafların oluşturacakları kurullar ve ekiplerle yönetimde katılımcı bir yaklaşımın gerçekleştirilmesi,

* Kurumsal anlamda demokratik kültürün oluşumuna katkıda bulunulması,

* Süreçlerin rasyonelleştirilmesi

* Kurumun süreçlerinin sürekli sorgulanarak hataların saptanması ve önlem alınması,

* Hizmet sunumunun güvenilir ve güncel olması,

* Uygun bir kurum kültürünün oluşturulması,

* Her okulun kalite kurulu, kalite geliştirme ekibi ve kalite çemberleri aracılığı ile sorunlara çözüm getirilmesi

sağlanmış olacaktır.

Kurum çalışanları açısından ise;

* Kurum içi koordinasyon sağlanarak, çalışanların birbirlerini hizmet sunumundan yararlanan bireyler olarak görmelerinin özendirilmesi ve iç müşteri bilincinin geliştirilmesi,

* Kurum çalışanları arasında işbirliğine ve güvene dayalı bir anlayışın oluşturulması,

* Bilgi akışı ve katılımcılıkla İş doyumuna ulaşılması,

* Karar verme yetki ve sorumluluk almanın özendirilmesi,

* Açık ve objektif bir değerlendirme yapılarak, personelin eksiklerini görmeleri ve kendilerini yetiştirmeleri

beklenmektedir.

MEB’de kaliteye dönük çalışmalar artarak sürmektedir. TKY’de hedef okulda/sınıfta kaliteyi yakalamak olarak belirlenmiştir. Eğitimde kalitenin yakalanması ile Türkiye’de toplumsal hayatın her alanına kalitenin geleceği bir gerçektir. Yetiştirilen her öğrenci sahip olduğu kalite bilincini istihdam edileceği iş koluna taşıyabilecek veya hizmet ve mal talep ederken en önemli kriteri kalite olacaktır. Bu durumda kalitenin hayatın her alanında aranır bir olgu olması sağlanacaktır.

3.2.  MEB’de TKY Uygulama Süreci

Eğitim yöneticilerinin yönetim ve işletme becerilerini geliştirerek, kaynak kullanımında daha ekonomik ve etkili olabilmeyi sağlamak üzere; eğitim sisteminin TKY yaklaşımı ile yönetilmesine ilişkin gerekli eğitim ve uygulamaya yönelik projelendirme faaliyetleri yapılmıştır.

MEB’de TKY uygulama sürecinde bir sivil toplum örgütü olan Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında “İyiniyet Bildirgesi” imzalanmıştır. İyiniyet Bildirgesi; Ulusal Kalite Hareketine katılan tüm kurum ve kuruluşlarla imzalanan ve Ulusal Kalite Hareketine katılımın ana şartlarını içeren temel doküman niteliğindedir.

TKY uygulamaları çerçevesinde, birimlerin özdeğerlendirmelerini bir modele göre yapmaları istenmektedir. Bakanlık olarak özdeğerlendirmelerde kullanılacak modelin EFQM (Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı) tarafından geliştirilen “Mükemmellik Modeli” olması kararlaştırılmıştır.

TKY Uygulama Projesi çerçevesinde bakanlık merkez teşkilatında TKY uygulamalarına ilişkin 3 aşamalı bir geçiş öngörülmüş ve 1. ve 2. aşamada yer alan bazı birimler özdeğerlendirme çalışmasını tamamlamış ve iyileştirme çalışmalarını sürdürmektedirler. Bu çerçevede birimlerde Kalite Kurulu (KK) ve Kalite Geliştirme Ekibi (KGE) oluşturulmuştur. KK, KGE’nin vereceği mevcut durum analizine göre birimin stratejik plânını hazırlamakta ve yapılan geliştirme faaliyetlerinin sonuçlarını değerlendirmektedir. Diğer taraftan KGE birimde yapılan iş ve işlemler ile üretilen hizmetlerin kalitesini geliştirmeye yönelik alınması gereken önlemleri;

* Birim tarafından alınacak önlemlerle yapılacak iyileştirmeler,

* Bakan onayı ile yapılabilecek iyileştirmeler ve

* Mevzuat değişikliği ile sağlanabilecek iyileştirmeler

olarak üç kategoride ele alır ve KK’ya sunar (MEB, 1999-2).

3.3. Eğitim Faaliyetleri

TKY kapsamında eğitimlere üst yönetimin bilgilendirilmesine yönelik eğitim programlarıyla başlanmıştır.

Bugüne kadar merkezden başlanarak, il, ilçe yöneticileri ile okul müdürleri ve ilköğretim müfettişlerini içine alacak şekilde 20 binin üzerinde eğitim yöneticisi ve deneticisi konu ile ilgili (MEB ve Türkiye Kalite Derneği (KalDer) uzmanları, üniversite öğretim üyeleri kaynaklı) eğitimde TKY seminerlerine alınmıştır (MEB, 2003-1).

3.4. TKY Uygulamalarının Yaygınlaştırılması

MEB taşra teşkilatında TKY uygulamaları ile “Plânlı Okul Gelişimi Uygulamalarının Yaygınlaştırılması” çalışmalarının paralel yürütülmesi sağlanmıştır. TKY uygulama işlem basamakları ile Plânlı Okul Gelişimi Uygulama işlem basamakları uyumlaştırılmıştır.

TKY uygulamalarında hedef sınıftaki öğrenci olduğu için, taşra teşkilatında düzenlenecek eğitimleri organize etmek, personeli bilgilendirmek ve okullarımıza rehberlik yapmak üzere illerin büyüklükleri dikkate alınarak 205 TKY il formatörü yetiştirilmiştir.

Taşra Teşkilatında TKY uygulamalarına katkı sağlamak amacıyla “MEB Taşra Teşkilatı TKY Uygulama Projesi Kılavuzu” hazırlanmıştır. Kılavuzda okul ve kurumlarca yapılması gereken çalışmalar ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Ayrıca kılavuzda, mükemmellik modelinde yer alan kriterler bağlamında üç yıllık perspektif çizilmiş ve her yılın asgari hedefleri belirlenmiştir.

2002 yılında KalDer tarafından düzenlenen 3. Kamu Kalite Sempozyumunda “Kamuda Kalite Ödülü”ne başvuran MEB merkez teşkilatından Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı (EARGED) ile İstanbul-Kadıköy Anadolu Lisesi Jüri Teşvik Ödülü almış ve ayrıca 3 okulumuz da ödül sürecinde saha ziyaretine kalmıştır.

4. Eğitimde Yerelleşme ve Katılımcılık

Hazırlanan “Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönergesi” (MEB Tebliğler Dergisi, 1999 Sayısı: 2506) ile değişik tür ve derecedeki eğitim kurumlarının Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkeleri doğrultusunda işlevlerini yürütürken;

* Birbirlerini tamamlamaları ve uygun büyüklükte bir bütün oluşturmaları,

* Eğitim personeli ve fiziki kapasiteyi, ders araç gerecini ortak, etkili ve verimli kullanmaları,

Okulun iç ve dış öğeleri ile yerel yönetimlerin, özel sektör ve gönüllü kuruluş temsilcilerinin eğitimde karar alma süreçlerine belli oranlarda katkı ve katılımını gerçekleştirmeleri ve etkileşim ve paylaşımı en üst seviyeye ulaştırmaları,

*Eğitim kurumlarının çevre ile bütünleşmeleri ve çevrenin övünç kaynağı haline gelmeleri,

*Bu kurumların akademik çevre ile her alanda iş birliğine gitmeleri ve eğitim standartlarını yükseltmeleri,

·       Eğitim kurumlarının her yaşta insanın her zaman yararlanacağı “bilgiye erişim merkezleri“ olmaları,

·       Böylece eğitimde kalitenin yükseltilmesi ve bunun sürekliliğinin sağlaması

amacıyla; nüfusu 30 000’e kadar olan yerleşim yerleri bir eğitim bölgesi olarak belirlenmiştir. Ayrıca bu sayının üzerindeki yerleşim yerlerinde; okul türleri ve öğrenci sayıları, okulların donanımı ile diğer tesislerin kapasitesi, ulaşım kolaylığı ve güvenliği, coğrafi bütünlük, iletişim ve koordinasyon kolaylığı vb. ölçütler dikkate alınarak eğitim bölgesi oluşturma komisyonunca bir ilçede ve il merkezinde birden fazla eğitim bölgesi oluşturulabileceği hükme bağlanmıştır.

Bu düzenleme ile yerel düzeyde katılım sağlamak üzere; okulda “Öğrenci Kurulu”, “Okul Zümre Başkanları Kurulu” ile Eğitim bölgesinde “Eğitim Bölgesi Danışma Kurulu”, “Eğitim Bölgesi Müdürler Kurulu” ve “Eğitim Bölgesi Zümre Başkanları Kurulu” oluşturularak eğitim yerel düzeyde problemlerinin çözümü hedeflenmiştir.

5. Yapılacak Faaliyetlere İlişkin Genel Stratejiler

1997 yılında başlatılan; tüm eğitim düzey ve türlerinde, çağın gereklerine ve toplumun gereksinimlerine uygun, öğrenci merkezli eğitim öğretim yapılması, hiçbir nedenle hiçbir bireyin eğitim süreci dışında kalmaması ve öğretmenlerin mesleki gelişim ve istihdam koşullarının iyileştirilmesini sağlayacak çok yönlü ve geniş kapsamlı eğitim reformu 2000’li yıllarda da sürdürülecektir. Bu amaçla geleceğe dönük Bakanlığımızın yapacağı çalışmalara ilişkin temel stratejiler şu şekilde belirlenmiştir (MEB, 2001, s.59-60):

Genel Stratejiler;

• Eğitimin her kademesinde teknolojinin sağladığı olanaklardan, özellikle bilgisayar teknolojisinden azami ölçüde yaralanılarak, uzaktan eğitim yöntemleri geliştirilecektir.

• Öncelikle ilköğretim kurumlarında olmak üzere eğitimin her kademesinde bilgisayar destekli eğitim yaygınlaştırılacak ve okulların 21. yüzyılın gereklerine uygun araç ve gereçlerle donatılması sağlanacaktır.

• Eğitimin her kademesinde öğretmen gereksiniminin karşılanabilmesi amacıyla; mevcut öğretmen yetiştirme sistemi yanında, ilköğretim kurumları ile yürütülmekte olan öğretmen yetiştirme projesi sürdürülecek; ayrıca kaynak ve ücret yetersizliği nedeniyle yeterli sayıda öğretmen istihdam edilemeyen alanlarda, daha iyi koşullarda, sözleşmeli statüde öğretmen istihdamına yönelik çalışmalar yapılacaktır.

• Eğitim kurumlarının başarı değerlendirmesi için TKY’yi de dikkate alan, performans ölçümüne dayalı bir model geliştirilecektir.

• Eğitimin kalitesini doğrudan etkileyen fiziki alt yapı, donanım, eğitim programı, öğretmen açısından eğitim kurumlarının yeterli düzeye getirilebilmesi için finansman olanakları geliştirilecek ve var olan kaynaklar etkin kullanılacaktır.

• Eğitimin yaygınlaştırılmasında merkezi yönetimin yanı sıra yerel yönetimler, gönüllü kuruluşlar ve özel sektörün katkısının sağlanması için gerekli çalışmalar yapılacaktır.

• Eğitim sisteminde kaynak kullanımında verimlilik sağlanabilmesi için eğitim bölgeleri uygulamasının etkinliği artırılacaktır.

• Rehberlik hizmetleri, okulöncesinden başlanarak eğitimin her kademesinde etkin bir şekilde uygulanacaktır.

SONUÇ

Sonuç olarak MEB, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren cumhuriyetin temel niteliklerinin hayata geçirilmesinde örnek ve önder olmuştur. Bu özelliğini bugün de sürdürmenin gayreti içindedir.

MEB özellikle son yıllarda insan kaynakları yönetiminden, hizmette kalitenin artırılmasına kadar bir çok alanda benimsediği ve yürüttüğü projelerle diğer kamu kurum ve kuruluşlarına örnek olacak uygulamalar içindedir.

KAYNAKÇA

AKYÜZ, Y. (1982). Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 1982’ye). Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, No:114.

BÜMEN, N. T. (1999). Okulda Çoklu Zeka Kuramı. Ankara: Pegem A Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.

GELİŞLİ, Y. (2001). Öğretmen Yetiştirmede Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Uygulaması. Ankara: Millî Eğitim Dergisi, Sayı: 149

PALAZOĞLU, A. B. (1999). Atatürk’ün Eğitimle İlgili Düşünceleri. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları ve Donatım Dairesi Başkanlığı Yayını.

MEB. (1991). 3. Millî Eğitim Şurası. İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, no: 2310. Millî Eğitim Basımevi.

............... Millî Eğitim Bakanlığı Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Yönergesi. Tebliğler Dergisi, Cilt:62, Sayı: 2506, Kasım 1999.

............... Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönergesi. Tebliğler Dergisi, Cilt:62, Sayı: 2506, Kasım 1999.

............... (1999-1). Okul Gelişim Modeli Plânlı Okul Gelişimi. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı Yayınları,No: 038.

............... (1999-2). MEB Merkez Teşkilatı TKY Uygulama Projesi. Yönetimi Değerlendirme ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı.

............... (2001). 2002 Yılı Başında Millî Eğitim. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayını.

............... (2003-1). TKY Uygulamaları Raporu ve Brifing Notları. Personel Genel Müdürlüğü Yönetimi Değerlendirme ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı.

............... (2003-2). Millî Eğitim Sayısal Veriler 2002-2003. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı Araştırma, Plânlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Yayını.

............... Millî Eğitim Temel Kanunu. Resmi Gazete, Yayım Tarihi: 24/06/1973. Sayısı: 14574. Numarası: 1739.

............... Köy Enstitüleri. http://www.meb.gov.tr/meb/hasanali/egitimekatkilari/koyenstitu.htm

TERZİ, H. Türkiye’de Öğretmen Yetiştirmenin Tarihçesi. http://oyegm.meb.gov.tr/


* MEB Personel Genel Md.lüğü Yönetimi Değerlendirme ve Geliştirme Dairesi Bşk.
** Öğretmen

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv