Doç Dr. Yeşil YAPRAK
(*)
GİRİŞ
Temel eğitimin 8 yıla çıkarılması ve bu sürecin “yöneltme” eksenine oturtulmasıyla, bu eğitim kademesinde rehberlik hizmetlerinin gereği daha çok his-sedilir ve önemsenir duruma gelmiştir. Kuşkusuz, ülkemizde rehberlik çalışmalarının yaklaşık yarım yüzyıllık geçmişinde; başlangıcından itibaren bu hizmetlerin bir süreç olduğu ve eğitimin her kademesinde gerekli olduğu görüşü sıklıkla dile getirilmiştir(1).
Ayrıca, bu alandaki uzmanlarca; rehberlik çalışmalarının“çaresel” bir yardım yerine “gelişimsel” bir yaklaşım olarak görülmesi ve bu bakışla ele alınıp eğitim sistemimizle bütünleştirilmesi anlayışı, her dönemde vurgulanmıştır. Ancak tüm bu görüşler ve girişimlere karşın, Türk eğitim sisteminde bu hizmetler, başlangıcından günümüze dek istenilen düzeyin çok altında, belirlenen hedeflerin çok gerisinde kalmış ve çeşitli sorunları aşarak“öğrencinin kendini gerçekleştirmesine yardım” amacına hizmet edecek bir yapıya ve niteliğe kavuşamamıştır(2).
Bu durumun nedenleri, nasılları, yanlışlar, sorunlar, çözüm önerileri çeşitli bilimsel toplantılarda tartışılmış ve ilgili literatürde yer almıştır. Burada bu görüşlerin ele alınması ya da özetlenmesi yapılmayacaktır. Bu yazı kapsamasında yapılmak istenen; rehberlik hizmetlerinin eğitim sistemimizde, amacına uygun bir şekilde yaygınlaştırılabilmesi için sistemin temel öğesi olan“öğretmen” açısından soruna yaklaşabilmektir.
Ülkemizde, ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin rehberlik ihtiyacı uzmanlarca daha çok 1990’lı yıllarda dile getirilmeye başlanmıştır(3). Bu konuda velilerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin beklentileri ile bu dönemde rehberlik hizmetlerine duyulan ihtiyaç ampirik çalışmalarla da ortaya konmuştur(4). XV.Millî Eğitim Şûrası çalışmalarında da özellikle “yönlendirme” ekseninde, temel eğitimde rehberlik çalışmalarının önemi vurgulanmaktadır(5). Ancak ülkemiz açısından temel soru ve/veya sorun bu hizmetlerin kimler tarafından ve nasıl yürütüleceğidir.
Genel olarak, okullarda rehberlik hizmetlerinin yürütülmesinde iki temel görüş ya da yaklaşım ileri sürülür:Bunlardan ilki bu hizmetlerin, öğrencilerle bireysel ve yüz yüze ilişki kurularak sunulması amacıyla yetiştirilmiş rehberlik uzmanlarının kullanımını vurgulayan“Uzman merkezli rehberlik programı” yoluyla bu hizmetlerin gerçekleştirilmesini savunan görüştür. Diğeri ise; rehberlik uzmanının öğretmenlere “müşavirlik” hizmeti yapmak üzere kullanılmasını benimseyen“öğretmen merkezli rehberlik programı yoluyla bu hizmetlerin öğretmenler tarafından yürütülmesini savunan görüştür(6).
Ülkemiz koşulları, kuşkusuz daha uzun yıllar ikinci görüşün benimsenmesini gerektirmektedir. Gerçekte, hangi görüş benimsenirse benimsensin, öğretmen-öğrenci etkileşimi, rehberlik programının temel eksenini oluşturur. Eğitim sürecinde, öğrencinin tüm olarak gelişimi ve uyumu açısından öğretmenin etkin ve önemli bir işlevi vardır. Bu durum, öğretmeni rehberlik hizmetlerinin yürütülmesinde anahtar konumuna sokar.
Rehberlik programınında, sınıf öğretmeninin önemli ve vazgeçilmez bir yeri olduğu pek çok uzman/yazar tarafından dile getirilmiştir. Daha 1959’larda A.B.D.de bu alandaki temel ilkelerden biri olarak“öğretmenin, rehberlik programındaki rolü yaşamsaldır” ifadesi yer almıştır(7).
Kuşkusuz ki okulda öğretmenin öncelikli görevi ders vermektir. Ancak, öğretmen aynı zamanda, rehberlik hizmetlerini yürütecek takımın vazgeçilmez bir üyesidir. Çünkü öğretmen öğrencinin her yönüyle tüm olarak gelişimi ve uyumundan birinci derecede sorumlu olan kişidir. Yöneticisi, uzmanı, öğretmeni ve diğer elemanları ile birlikte, eğitim sürecinde görev alan tüm personelin ortak amacı, öğrencinin, kendini gerçekleştirmesine uygun ortam sağlamaktır. Kuşkusuz, öğretmen, öğrenci ile daha uzun süre bir arada olduğu için onun gelişimini daha yakından izleme; böylece eğitimsel, meslekî, kişisel ve sosyal problemlerin daha iyi tanıma ve ona yardımcı olmaya uygun bir konumdadır.Bu durum, sınıf öğretmenine, rehberlik açısından önemli görev ve sorumluluklar yüklenilmesinin temel gerekçelerinden birini oluşturur. Ülkemiz açısından diğer bir gerekçe ise, okullarda bu hizmetleri yürütecek uzmanların olmayışıdır.Bu gerekçelerin uygulamada ortaya koyduğu sonuç, okullarda rehberlik hizmetleri ile ilgili yönetmelik ve yönergelerde öğretmenlere verilen görev ve sorumluluklar olarak görülmektedir. İlgili yönetmelik ve yönergeler incelendiğinde eğitim sürecinin her kademesinde, bütün rehberlik hizmetlerinde öğretmenlere önemli yükümlülükler verilmiştir(8).
Ancak uygulamalar göstermiştir ki; rehberlik açısından öğretmenlerin rol ve işlevlerinin ortaya konularak, öğretmenlerde bu yönde bir görev algısı geliştirilemedikçe, bu yükümlülükler kâğıt üzerinde kalmaktadır. Bu makalenin amacı da temel eğitimde sınıf öğretmeninin rehberlik açısından ne gibi rol ve işlevleri olduğunu analiz etmek, vurgulamak ve bu konuda öğretmenlerin dikkatini çekebilmektir.
Temel eğitimde, sınıf öğretmeninin, öğretim etkinlikleri olarak nitelenen ders hazırlama, plân yapma, öğrenme yaşantıları düzenleme, ölçme ve değerlendirme gibi görevlerinin dışında; rehberlik açısından ondan beklenen işlevler aşağıdaki roller bağlamında analiz edilebilir(9):
1. Öğrenciyi Dinleme ve Nasihat Etme Rolü
Temel eğitimde sınıf öğretmenleri haftanın 5 günü, yılda 180 gün, ortalama 6 saat sınıfındaki öğrenciler ile biraradadır. Üstelik bu beraberlik -genellikle-yıllarca sürer. Öğrenciler, anne-babalarının dışında, hiçbir yetişkinle bu kadar uzun süre birarada ve onun etki alanında değildir. Bu durumun kaçınılmaz bir sonucu olarak sınıf öğretmeni, okuldaki diğer kişilerden daha önemli bir konumdadır. Öğrenci hakkında daha çok bilgiye sahiptir. Onunla daha yakın ilişkidedir. Onun gelişimini izleme, sorunlarını görme, onu dinleme, yol gösterme ve nasihat etme gibi durumlarda en etkin kişidir. Pek çok durumda, öğrenci için sınıf öğretmeni, doğal olarak, ilk başvuracağı kişidir. Bu ilişki, eğer, güven ve saygı temeline dayanıyorsa çok daha yoğun ve sağlıklıdır. Öğretmen, öğrencinin gelişim ve uyum sorunlarına duyarlı olabilirse, onun kendisine açılmasına uygun ortam oluşturabilir. Onu dinler. Akıl verir, yol gösterir, nasihat eder.
Bilinen bir gerçektir ki, öğretmen nasihatlerinin önemsenme ve yerine getirilme derecesi, hiçbir gelişim döneminde, ilköğretim çağındaki kadar yüksek değildir.
2. Öğrenciyi Kabul ve Havale Etme Rolü
Öğretmenin, kendisine sorunlarını açan ya da sorunlu olduğunu gözlediği öğrenciyi kabul ederek onunla görüşmek, ilgilenmek ancak teknik olarak uzman yardımına ihtiyaç duyanları psikolojik danışmana havale etmek, kendisinden beklenen bir diğer roldür. Bir uzman yardımına ihtiyaç duyan öğrenciyi, varsa okul psikolojik danışmanına gönderme, okulda uzman yoksa bağlı oldukları Rehberlik ve Araştırma Merkezinde bulunan uzmandan yardım almasını sağlama ve ilgili bir başka kuruma, yardım alması için yöneltme öğretmenden beklenir.
Eğer öğretmen, temel eğitim çağındaki çocukların gelişim özellikleri konusunda yeterli bilgi donanımına sahip iyi bir gözlemci ve sınıfındaki öğrenciler ile yakından ilgiliyse onlardaki bazı değişim ve belirtileri daha erken saptayıp gerekli önlemleri alabilir. Çocuğun sorununun gelişmesini önleyebilir. Kendisinin başedemeyeceği durumlarda onun bir uzman yardımı almasını sağlar. Durumu izler, uzmanla iletişim kurar ve yapabileceği yardım ve desteği sağlamaya çalışır. Bu konuda aile ile iş birliği yapmak da öğretmenin görevidir.
3.Öğrenci Potansiyelini Keşfetme Rolü
Öğretmen sınıfındaki öğrenciler ile yaptığı çeşitli ders ve ders dışı etkinlikler sırasında onlara sunduğu farklı öğrenme yaşantıları ve kendilerini sınama fırsatlarıyla, öğrencilerin çeşitli yeteneklerini, kapasitelerini keşfetlerine yardımcı olur.Bu konuda, genellikle, bir uzmana göre öğretmen çocuğu inceleme, tanıma açısından daha çok ve zengin olanaklara sahiptir. Bu rolünün farkında olan bir öğretmen, çocuklara kendi potansiyellerini ortaya koyma ve farklı yeteneklerini keşfetme fırsatları sağlayabilir. Temel eğitim süresince çocuğun kendini tanıyarak, potansiyelinin ve yeteneklerinin farkına varması, güçlü ve sınırlı yönlerini kabul etmesi, onun eğitsel ve meslekî yönelimi kadar, özgüveni ve benlik algısı açısından da son derece önemlidir.
4. Öğrencinin Meslekî Gelişimine Yardımcı Olma Rolü
Ülkemizde temel eğitimin 8 yıla çıkarılmasıyla, öğretmenin, temel eğitim süreci sonunda öğrenciyi iş yaşamına veya farklı meslekî eğitim programlarına yöneltmesi ondan beklenen en önemli işlevlerden biri olmuştur. Ancak öğretmenden beklenen bu işlev, temel eğitim süreci boyunca öğrencinin meslekî gelişimine yardımcı olma rolünü gerçekleştirmesine bağlıdır. Diğer bir deyişle bu işlev sadece temel eğitimi bitirirken öğrenciyi uygun bir eğitim/meslek alanına yöneltme ile sınırlı değildir. Çünkü meslek eğitimi, genel eğitimin bir parçası olarak temel eğitimin ilk yılında başlar ve eğitimin çeşitli kademelerinde o döneme özgü meslekî gelişim görevlerinin gerçekleşmesiyle sürer(10).
Bu konuda öğretmenin görevi, bütün dersler ve çeşitli öğrenme etkinliklerinin iş ve meslek yaşamı ile ilişkisini kurarak, meslek edinmeye yönelik tutum ve alışkanlıklar kazanmalarına, iş yaşamında gerekli olacak temel bilgi ve beceriler edinmelerine yardımcı olmaktır.
Bu dönemde, öğrencilerde çalışmaya, üretmeye, iş yapmaya ilişkin olumlu tutumlar geliştirmek; dürüst olarak yapılan ve insana hizmet eden her işin saygıya değer ve önemli olduğunu benimsetmek, mesleklere ilişkin sınırlayıcı, önyargıların gelişmesine engel olmak öğretmenin bu konudaki rolünü gerçekleştirmesine bağlı sorumluluklarıdır. Temel eğitim süreci içinde öğrencilerin kendi yetenek ve potansiyellerini tanıyarak ilgili üst eğitim kurumlarına yönelme, hazırlama, plân yapma ve karar vermelerine yardımcı olma; bu konuda gerekli bilgi ve beceriler kazanmalarını sağlamada kuşkusuz en önemli işlev yine öğretmene düşmektedir.
5.İnsan İlişkilerini Geliştirme (Etkileşimi Kolaylaştırma) Rolü
Öğretmenin rehberlik açısından rollerinden biri de, okul ortamında pozitif insan ilişkilerinin gelişmesine yardımcı olmaktır. Öğrencilerin birbirleriyle ve kendisiyle iyi bir etkileşim kurmasında öğretmen dominant bir durumdadır. Öğrencilere model olur. Etkili bir iletişimi kolaylaştırıcı ve sürdürücü bir rol oynar. Bu rolü; onun benimsediği etkileşim tarzı, duygusal olgunluğu, tutarlı davranışları, psikolojik sağlığı, espri yeteneği, insancıl tutumu ve iletişim becerileri gibi birçok özelliğine bağlı olarak gerçekleşir. Öğretmen bu özellikleri kendinde geliştirebildikçe sınıfın havasını olumlu etkileyebilecek, iletişim engellerini tanıyıp kaldırabilecek ve böylece öğrencilerin kendini ifade etme, empati kurma ve iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilecektir(11).
6. Okul Rehberlik Programını Destekleme ve Geliştirme Rolü
Yönetmelikler gereği tüm okullarımızda öğrencilere yönelik rehberlik hizmetlerinin yürütülmesi zorunludur(12). Sınıf öğretmeninin de bu konuda birçok yükümlülükleri vardır(13).Kâğıt üzerindeki görevlerin görülebilir ve yaşanılır kılınması, öğretmenin bu alandaki rolünü yerine getirmesine bağlıdır. Henüz ülkemizde temel eğitim kurumlarında görevli rehberlik uzmanı sayısı yok denecek kadar azdır. Bu konuda henüz yolun başında bulunulduğu söylenebilir(14).
Bu rol kapsamında öğretmenden beklenen işlev, eğer okulda görevli rehberlik uzmanı varsa, onu “kabul etme”, uzmanlığından yararlanma, rehberlik programının hazırlanması ve uygulanmasına yardımcı olma, bu çalışmaları destekleme, uzmanla iş birliği yapma ve takım çalışması anlayışı içinde programa destek ve katkı sağlamadır. Okulda uzman yoksa; Rehberlik ve Araştırma Merkezindeki uzmanlar ile birlikte çalışması, çevredeki kaynak kişi ve kurumları araştırıp ilgililerle etkileşime girmesi ve bu hizmetler konusunda kendini geliştirmesi ve burada sıralanan rollerini gerçekleştirmesi gerekir. Bu rolünü gerçekleştirmesi kuşkusuz ki öğretmenliğine yeni “artı”lar katacaktır.
SONUÇ
Ne yazık ki bir çok öğretmen, okuldaki rehberlik hizmetlerinin gereği ve yararları konusunda yeterli bir bilince sahip değildir. Bu hizmetlerin yöneldiği hedefler konusunda kuşkuları vardır. Bu hedeflere dahil olma ve benimseme konusunda gerekli anlayışı, bilgi ve beceri donanımını mesleğe hazırlık sürecinde kazanmamıştır. Üstelik birçok öğretmen bu konudaki yetersizliklerini bir“kayıp” olarak görmemektedir. Bu durumda gerçek kaybeden“ÖĞRENCİ”dir. Uzun vadede kaybeden toplumdur.O halde sorun her bireyi ile tüm toplumu etkileyen boyutlardadır.
Öğretmenlerin yetişme sürecinde ya da hizmet içi eğitimle rehberlik konusunda yeterli bir ders/seminer/kurs almamış olması onların, rehberlik çalışmalarına verebilecekleri katkıyı ve öğretmen olarak tüm potansiyellerini ortaya koymalarını sınırlamaktadır. Oysa öğretmen rehberlik alanındaki rollerini yeterince benimser ve gerçekleştirebilirse; bu rol fırsatları; onların okuldaki “öğreticilik” ve “yöneticilik” gibi diğer rollerini daha iyi yerine getirmelerine ve kendilerinde olumlu öğretmen niteliklerini geliştirmelerine önemli katkılar sağlayacaktır.
Sonuç olarak, temel eğitimde görev alan öğretmenlerin rehberlik açısından okuldaki rol ve işlevlerini bilmeleri, rehberlik hizmetlerini gerçekleştirme yolunda önemli gelişmeler sağlayabilecektir. Yüksek Öğretim Kurulunun, son geliştirilen öğretmen yetiştirme programlarında rehberlik dersinin zorunlu olarak alınması koşulunu getirmesi bu açıdan sevindiricidir. Ancak, en önemli gelişme, kuşkusuz ki, bu konudaki “zorunluluğu” öğretmenlerin kendilerinde hissedebilmeleriyle sağlanacaktır.
(1)Hasan Tan, Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1992.
(2)İ.Ethem Özgüven, “Ülkemizde Rehberlik Faaliyetlerinin Dünü ve Bugünü”, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, (Eylül 1990), s.4.
(3)Gül Aydın, “Temel Eğitimde Rehberlik ve Psikolojik Danışmanın Önemi”, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, (Eylül 1990) s.39.
(4)Cennet Engin,“Veli ve Öğretmen Algılarına Göre İlkokul Psikolojik Danışmanın Rol ve İşlevleri”,3. Ulusal Psikolojik Danışma Rehberlik Kongresi Bildiriler Kitabı, Çukurova Ün. Yayını,Adana, 1997, s.162.
(5)T.C.M.E.B.“Onbeşinci Millî Eğitim Şûrası”, 2000’li Yıllarda Türk Millî Eğitim Sistemi:Raporlar, Görüşmeler, Kararlar. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1996, s.93-259.
(6)D.Dinkmeyer, Readings in Guidance in the Elemantary Schools, NewYork:McGraw-Hill, 1973.
(7) H.J.Peters ve G.F.Formell. Guidance:A Development Approach, Chicago:Rand Mcnally Company, 1959.
(8)T.C. M.E.B., ÖzelEğitimle İlgili Mevzuat, M.E.B.ÖzelEğitim ve RehberlikDairesi Başkanlığı, Ankara, 1991.
(9)R.L.Gibson ve M.H. Mitchell. Introductionto Counseling and Guidance. (3. baskı)New York:MacMillan Pub.Comp. 1990, s.68-79.
(10)Binnur Yeşilyaprak,“Meslekî Gelişim Süreci Açısından Temel Eğitim Dönemi”,3.UlusalPsikolojikDanışma ve Rehberlik Kongresi Bildiriler Kitabı. Çukurova Üniversitesi Yayını, Adana, 1997, s.97-104.
(11)Thomas Gordon, Etkili Öğretmenlik Eğitimi, (Çev.E.Aksay-B.Özkan), YA-PA Yayınları, İstanbul, 1993.
(12)T.C.M.E.B.,“Rehberlik ve Eğitsel Çalışmaların Yeniden Düzenlenmesi”,Tebliğler Dergisi, Sayı: 1805, (1974), s.351.
(13)T.C.M.E.B., “Okul Rehberlik Hiz. Yönergesi, ön.ver.
(14)Serdar Erkan,“İlköğretim Öğrencilerinin Rehberlik İhtiyaçlarının Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma”, Eğitim Yönetimi Dergisi,Yıl 3, Sayı 3, s. 333.