EĞİTİMİN ÖNEMİ

ARTARAK SÜRECEKTİR

Dr. Bekir TURGUT

Yayımlar Dairesi Başkanı

İnsanlık, geleceğe umutlar taşıyan değişimle, geçmişten haberler getiren tarihin buluştuğu 01 Ocak 2000 tarihinde yeni bir yüzyıla başlarken üçüncü binyıla da merhaba dedi.

Bu tarihî buluşma, yaşlı dünyamız açısından eski bir yüzyılın bittiği, yeni bir yüzyılın başladığı sıradan bir takvim değişikliği gibi görünse de bugüne ulaşan herkes tarafından böyle algılanmamış, yeni yüzyıl, bütün ülkelerce diğer yüzyıllardan farklı bir yorumla karşılanmış, gösterişli törenlerle kutlanmıştır. 21. yüzyıla girişimiz sırasındaki bu gösterişli karşılamada, üçüncü binyıla girmenin de etkili olduğu bilinmekle birlikte, yeni yüzyıla gösterilen bu ayrıcalığın insanlığın geleceğe ilişkin güven ve beklentilerinin farklılığından kaynaklandığını söylemek de mümkündür. Zira Stefan Zweig'in (1881-1942) geçen yüzyılın ilk on yılı için söylediği, "Bizler yeni bir gündoğuşu kızıllığını gördüğümüzü sanıyorduk. Oysa bu kızıllık, yaklaşmakta olan yangının uzaktan vuran alevleriydi." sözleri ve bu tarihî tespiti izleyen iki dünya savaşı insanlığın belleklerinden henüz silinmemişken yeni bir yüzyıl başladı.

Onun içindir ki insanlık, geçmişten aldığı dersle; kavganın yerine barışın, sefaletin yerine refahın, sömürgeciliğin yerine paylaşımın, köleliğin yerine özgürlüğün, cehaletin yerine bilginin, keyfî, monark ve totaliter sistemlerin yerine, hukukun ve demokrasinin egemen olduğu çağdaş bir dünya düzeninin özlemi içinde olmuş ve bu yolda büyük gayretler göstermiştir.

Geçmişin deneyim ve birikimlerinin de ürünü olan bu büyük yönelimler 21. yüzyılın arifesindeki son on yılda umuda

dönüşerek ivme kazanmış, ülkeler ve toplumlar; tarihin kaydetmediği hızda bilimsel ve teknolojik ilerlemelere, sınır tanımaz ekonomik ve sosyal gelişmelere, akıl almaz siyasal değişikliklere, beklenmedik sanatsal ve kültürel oluşumlara sahne olmuş ve 21. yüzyıl bu değişimin öne çıkardığı yenilik ve değerlerle başlamıştır.

Ancak yeni yüzyılın değişen şartlarına ayak uydurabilmek, öne çıkardığı değerlere sahip çağdaş bir toplum olarak yaşayabilmek için, sadece okur-yazar olmak bile yeter sebep olmaktan çıkmıştır. Zira geçen yüzyılın son çeyreğinde meydana gelen hızlı değişim süreci, bireyleri ve toplumları kontrol edemedikleri yönelimlere sürüklemekte; böylece günümüzün ve geleceğin bilgi toplumu oluşmaktadır. Bu oluşum kişinin bir taraftan merkezî konuma gelmesini sağlarken, diğer taraftan demokratik sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, gönüllü kuruluşların etkinleşmesi, doğal çevremize yönelen tehditler sonucu yeni bir çevre bilincinin gelişmesi, öğrenmeyi öğrenmek, gibi yeni oluşum ve kavramları da beraberinde getirmektedir.

Dolayısıyla 21. yüzyılda eğitimin önemi daha da artacaktır. Zira rekabete dayalı yeni dünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkeler avantaj sağlayacaktır. Böylece eğitim, her zaman olduğu gibi, insan davranışlarını değiştiren, insanların birbirleriyle ve toplumla ilişkilerini sağlayan bir araç olarak 21. yüzyılda da etkinliğini sürdürecektir