Türkçe Eğitimi Uygulamaları
Selâmi ALTAY (*)
Eğitim, belirlenen hedeflere ulaşmak için öğrencilerin karşı karşıya gelecekleri düzenli yaşantıların belirlendiği bir süreç olduğuna göre, Türkçe eğitiminin amacına ulaştırılmasında, eğitim programının öğretmen tarafından gereğince incelenmesi, zümre toplantılarına taşınıp değerlendirilmesi eğitim etkinliklerinin öncelikli ve en önemli basamağını oluşturmaktadır.
İncelenmeye çalışıldığında yanlış
yorumlanıp değerlendirilen ve uygulamaya geçirilmesinde güçlük çekildiği
gözlenen Türkçe Eğitim Programının, çağdaş program(1)
geliştirme ölçülerine uygun olarak tekrar elden geçirilmesi, ilk ve önemli
sorun olmakla birlikte, uygulanan programın uygulayıcıya benimsetilmesi,
tanıtılması önemli bir ön koşuldur.
Türkçe Eğitimi Programında özel
amaçlar-hedefler-(2), etkinliklerle ilgili bölümlerde sıralanmaktadır. Bu
nedenle öncelikle hâlen uygulanmakta olan Türkçe Eğitimi Programdaki içerik(3), ve davranış(4) (1,2,3,4) binişikliği
giderilmeli; program, kolay anlaşılır ve uygulanır hâle getirilmelidir.
Örneğin, “Okunan bir kitap, dinlenen bir
müzik parçası, gezilen bir sergi, izlenen bir film, bir oyun, bir maç vb. üzerinde
açıklamalarda eleştirilerde bulunabilme, yargıya varabilme” hedefi ne bir
içerik, ne bir davranıştır. Hem içerik, hem davranıştır; çünkü hem içeriği
kapsamakta hem de kazandırılacak davranışı belirlemektedir.“Kitap okuma” içerik/konu, “okunan bir kitapla ilgili
açıklamalarda, eleştirilerde bulunabilme, yargıya varabilme davranıştır. Veya dil bilgisinde “Fiil kiplerini, basit ve bileşik zamanlı
biçimlerini, çatılarını, ek fillerini, fiilimsileri cümle içinde kavrama ve
buna göre cümle kurabilme” ifadesinde; “fiilimsiler”içerik/konu; “fiilimsileri cümle içinde kavrayabilme, kullanabilme” davranıştır. Türkçe Eğitimi Programı
tamamen bu girişik yapıyla oluşturulmuştur.
Programın bu özelliği, öğretmen
tarafından rahat anlaşılıp özümsenmesini ve uygulanmasını zorlaştırmaktadır.
İçeriğinden yeterince haberli olunmasını ve davranışların gereğince
algılanmasını engelleyici özelliğe sahip bir programdan hareketle,
içerik-davranış belirlenmesi de zorlaşmaktadır.
Bunun sonucu olarak, uygulamada
genellikle metnin içeriği ile dersin içeriği birbirine karıştırılmaktadır.
Metnin anafikri amaç, başlığı “içerik-konu” olarak alınmakta;
etkinlikler, öğrencileri ezbere iten
ve şablon uygulamalardan çıkamayan bir görünüm sergilenmektedir. Doğal olarak,
örnek metinden hareketle bir döneme, bir
anlayışa, bir türe, bir üslûba, bir dil özelliğine... de varılamamaktadır.
Böylesine bir ortamda, öğrencinin “konu,
araç-gereçler ve belirlenen yöntemle etkileşimi” sonucu öğrenme çevresinin
oluşturulması; onun “okuma, dinleme, izleme, anlama, düşünme” yoluyla
edindiklerini, yazılı veya sözlü olarak ifade etmesi ve uygulaması, kazanacağı
davranışları başka derslere ve alanlara yansıtması mümkün olamayacaktır.
Hangi
davranış kazandırılacak ve bunun için nasıl bir ortam hazırlanacaktır?
Hedef kapsamında yer alan ve gözlenerek varlığına karar verilen bilgi, beceri
anlayış gibi özelliklerin (davranışların) öğrencilere kazandırılması
esastır.“Gözlenerek” davranışların varlığına karar verilebilmesi, ölçülebilir
olma kolaylığını da beraberinde getirmektedir. Öğrencilere kazandırılmak
istenen gözlenebilir ve ölçülebilir nitelikteki bu özellikler, hedefler
kapsamında tanımı yapılan davranışlardır.
Tanımı yapılan davranışların
kazandırılmasında; öğrencinin bilgileri, ilgileri, yetenekleri, alışkanlıkları,
beklentilerini (iç şartlar) bilmek;
buna göre yöntem, teknik, araç-gereçler, diğer zümre öğretmenleri ile iş
birliği, verilecek örnekler, hazırlık ve pekiştirme çalışmaları vb. bireyi
etkileme gücü olan dış şartlarla
uyumlu ve verimli bir etkileşimi gerçekleştirmek için, öğrenci merkezli
sağlıklı bir plânlamanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Öncelikle öğretmenin donanımını
gerekli seviyeye taşımadan, ondan sağlıklı bir “öğrenme ortamı” yaratmasını beklemek mümkün değildir. “Kitaplar da öğretim programlarına uygun
olarak yazılmıştır” düşünce ve gerekçesi ile kitaptan kopamayan bir öğretmenin, bu mutlak bağımlılığından
sıyrılarak sağlıklı bir öğrenme ortamı düzenlemesi zorlaşmaktadır. Hedef
tanınmadan, anlaşılmadan gözlenebilir bilgi, beceri, anlayış ve özelliklerin
ifadesi mümkün olmayacaktır. Bir başka deyişle kazandırılacak davranış, hedefle
uyumlu olamayacaktır.
Genel geçer bir kural olarak, en
iyi öğretim programı geliştirmenin ve buna uygun en iyi ders kitapları
hazırlamanın, her türlü araç-gereci hizmete sunmasının yeterli olmadığı
açıktır. Öğretmeni öğrenme-öğretme konusunda donanımlı hâle getirerek işe
yatkınlığını sağlamak, uygulamanın ve denetlemenin amaç doğrultusunda
gerçekleştirilmesini de kolaylaştıracaktır. Bu nedenle öğretmenin adaylık
dönemi; iyi bir branş öğretmenin rehberlik, gözetim ve denetimiyle
tamamlanmalı; düzenlenecek hizmet içi eğitim seminer veya kurslarının ana
konusu, öncelikle branş bazında “öğrenme-öğretme” ilkeleri ve eğitim
programının yakından tanınması olmalıdır.
Öğretmenin, program geliştirmede
birinci derecede etkisi ve katkısı olmadığı (görüşlerine mutlaka baş vurulmalı,
programların düzenlenmesinde dikkate alınmalıdır); ancak, uygulayıcı ve
“öğrenme ortamının-çevresinin” yaratıcısı olduğu unutulmamalıdır.
Türkçe Eğitiminde araç olarak
kullanılan metinlerin sosyal, kültürel ve evrensel değerlere katkısı
yadsınamaz. “... onların ulusal
duygusunu ve ulusal coşkusunu güçlendirmede kendi payına düşeni yapmak” ve “... Türk yurdunu ve ulusunu, doğayı,
hayatı sevmelerinde yardımcı olmak”, “... okuma zevkini kazandırmak, estetik
duygularının gelişmesine yardımcı olmak” (5) hedefleri, salt dilimizin
kurallarını bilmek ve kullanmakla gerçekleşemeyeceğine göre, bu hedeflere
ulaşmada metinlerin etkisi dikkate alındığında, metin seçiminde gösterilmesi
gereken titizliğin boyutları daha iyi ortaya çıkmaktadır.
Çizilen bu genel tablo
içerisinde, öğretmenin ve denetleyicinin belirli bir seviyede görüş birliğinde,
bilgi birikiminde birleşmeleri, birbirlerini anlamaları; sağlıklı ve bilinçli
bir öğrenme ortamı oluşturulması; etkinliklerin ölçülüp değerlendirilmesi,
aşağıda sıralanan hususların dikkate alınmasıyla mümkün olacaktır.
1.
Öğretmen, ders kitabına mutlak bağımlılıktan çıkarılmalıdır.
Ülke genelinde Türkçe-Edebiyat öğretimi konusunda hemen hemen bütün
öğretmenlerin uyguladığı sistem şudur:Bir sonraki derste üzerinde çalışılacak
metnin arkasında sıralanan soruların öğrenciler tarafından evlerinde
defterlerine yazılı olarak cevaplanması istenmekte; öğretmen, ders anında bir
veya iki kez metni okuttuktan sonra (bazen bu bir ders saatini almaktadır),
arkasında sıralanan soruları sormakta; öğrenciler defterlerine önceden
yazdıklarını okuyarak(ki kendilerine güvensizliğin bir örneğidir)
cevaplandırmakta; sonra öğretmen kendince cevaplayıp bir sonraki soruya
geçmektedir. Sınavlarda da aynı soruları soran bir öğretmenin öğrencileri, “cevapları ezberlediği oranda” başarılı
olmaktadır. Böyle bir ortamda öğrenci; okuduğunu anlayan, arayan, sorgulayan, sebep-sonuç ilişkilerini bulan, çözümleyen
yerine göre birleştiren, karşılaştıran, bilgilerini başka alanlara geçiren,
kazandığı davranışları başka alanda uygulayan... yeterlik ve kişiliğe
ulaşamamaktadır.Öğretmen de öğrenme ortamının sağlanmasına yarayacak
hazırlığının göstergesi olan günlük ders plânı yapmayışına, ya ben yılların öğretmeniyim diyerek
bahane getirmekte veya plânın yararına
inanmadığını söyleyebilmektedir.Veyahut da hazırlanan plânlar kesinlikle
öğrenme ortamının oluşturulmasına katkıda bulunacak yeterlikte değil; yasak savmaya yönelik, hazırlıktan öte,
basmakalıp bir takım ifadeleri içermektedir. Değişik etkinliklerde farklı
öğrenme ortamının yaratılması, farklı yöntemlerin kullanılması
gerçekleştirilememekte; somuttan soyuta, basitten karmaşığa, bilinenden
bilinmeyene gidilememekte; anlamsız ve dağınık parçalardan değil, bütüne
götürecek, bütünün özelliğini taşıyan parçalardan hareket etme olanağı
yaratılamamaktadır.
2.
Türkçe dersinin okuma, anlama, anlatım, dil bilgisi etkinlikleri arasında
uyumlu ve dengeli bir bağlantı kurulamamaktadır. Genellikle
okumada vurgu ve tonlama kaybolmakta; anlama-anlatım çalışmaları ana
ayrıntılara dokunmayan, hangi amaçla sorulduğu belirsiz, plânsız ve o anda
öğretmenin aklına gelen hazırlıksız sorularla geçiştirilmektedir.Dil bilgisi,
bağımsız bir dersmiş gibi, ayrı bir ders saatinde kuru bilgilerin aktarıldığı,
bunaltıcı, davranış kazandırmaktan uzak, öğrencileri ezbere iten bir uygulama
olmaktan öteye gidememektedir.
Bu durumun ortaya çıkmasında
öğretim programları ve ders kitaplarının da etkisi büyüktür. Örneğin; Türk Dili
ve Edebiyatı programında bir yandan dilbilgisi için kaç saat ayrılacağı belirtilmekte; öte yandan“dilin sırf şekil bakımından anlatımı şeklinde değil, metinler üzerinde
yaptırılacak gözlem ve mukayeselerle mananın iyi kavranmasını...” ifadesine
yer verilmekte; bu durum, öğretmeni, “önce kuru bilgi olarak anlatırım, sonra
bir metin üzerinde söylediklerime uygun örnekleri buldururum” yoluna
itmektedir.
Ders
kitaplarında da dil çalışmaları metinlere sağlıklı ve istenilen biçimde monte
edilemediği için, çok kere şöyle bir dokunup geçen
dil çalışmalarını öğretmen haklı olarak yeterli bulmamakta, daha yoğun bilgi
vermek için dil bilgisi ile ilgili kural ve tanımları bizzat yazdırıp ezbere teşvik etmekte (yazılı
sınavlarda da yazdırdıklarını sormakta), böylece öğrenciye dille ilgili
davranış kazandırmaktan uzaklaşmaktadır.Bu kapsamda, TürkDili ve Edebiyatı
derslerinde, dilimizin geçirdiği evrelerin sezdirilip buldurulması etkinliği de
aksamaktadır.
3.
Öğrencide öğrenme isteğini geliştirmede ve öğrendiklerinin kendisinde davranış
değişikliği yaratmasını sağlamada, onun
bilgileri, anladıkları, düşünceleri devreye sokularak öğrenci öğrenme ortamına
çekilmeli ve kendine güven duyması sağlanmalı; ancak bunların bıkkınlık
yaratacak gereksiz tekrarlarından kaçınılmalıdır. Örneğin; her manzum yazı
incelenirken dizelerdeki hecelerin saydırılması, mutlak gerçekleştirilmesi
gereken bir şeymiş gibi, uyak ve redflerinin buldurulması, hem zaman israfına
neden olmakta hem de öğrencinin ilgisini azaltma ve hatta körletme riski
taşımaktadır. Bu nedenle her“ünite-konu”da kazandırılacak
davranışlar belirlenmeli, üniversite sınavları ile uyum sağlama açısından ünite-konu testleri geliştirilerek(mümkünse
tek elden hazırlanıp okullara gönderilmek veya hazırlanacak öğretmen
kitaplarına konulmak suretiyle) davranışların ölçümü sağlanmalı, gerekli değerlendirmeye zemin hazırlanmalıdır.
4.
Metinlerin; “programda belirlenen hedeflere
ulaşılmasına aracılık eden; öğrencilere dönem, tür, dil özelliği ve edebî
şahsiyetle buluşturan; onda okuma alışkanlığını ve zevkini geliştiren
vazgeçilemeyecek araçlar olduğu göz ardı edilmemelidir.Öğretmen, metinlerden
çıkış noktaları bulmak suretiyle öğrencileri “çalışmanın içine çekecek,
düşündürecek, bulduracak, konuşturacak, yazdıracak ve bir sonuca ulaştıracak”
şekilde plânlayacağı öğrenme ortamında, belirlenen
davranışların kazandırılmasına çalışmalıdır. Bir başka anlatımla öğretmen,
“kendisinin söyleyeceklerini” öğrencilere buldurup söyletme ustalığını
plânlayıp uygulayan ve önceden hedef kapsamında belirlenen davranışı
öğrencilerine kazandıran kişidir.
Öğrenme ortamı-çevresi
oluşturulurken, öğretim programında da açıklığa kavuşturulduğu gibi, metin
incelemelerinde öğrencinin kelime hazinesini zenginleştirmeye yönelik kelime ve deyimlerin tespiti, öğretmen
tarafından yapılmalı, öğretmen kalıcılığı sağlamak amacıyla zaman zaman bu
kelime ve deyimleri kullanılmalı; öğrencilerin rastgele anlamını sordukları
veya metin sonunda yer alan bütün kelimeler üzerinde gereksiz yere zaman
harcanmamalı; “sözün gelişinden sözcüğün anlamının çıkarılması alışkanlığı”
geliştirilmelidir.Öğrencilerin kelime hazinelerinin geliştirilmesinde,
seviyelerine uygun eserleri sürekli ve
güdümlü okuma yoluyla sınıfta okunması ve benzeri eserlerin önerilmesi
suretiyle özendirilmelerinin önemi gözden ırak tutulmamalıdır.
5.
Derslerde öğrencilerin
anlatım hataları branş gözetilmeksizin bütün öğretmenlerce düzeltilmeli,
onların kırık dökük ifadeler kullanmalarına göz yumulmamalıdır.
Dilçalışmalarının davranış
kazandırmaya yöneltilememesi, dil bilgisinin sadece ilgili kuralların verildiği
bir ders olarak algılanması, yeri geldikçe anlatım bozukluklarının ve yöreden
kaynaklanan telâffuz hataları üzerinde durulmamasının sonucu olarak, imkân,
şikayet ... vb. söyleyişler ve bozuk ifadeler televizyon ekranlarına kadar
yansımaktadır.
6.
Zümre öğretmenleri arasında fikir alış verişi ve uygulama birliği
kurulup amaçlar doğrultusunda geliştirilmelidir.Özellikle plânların
hazırlanması ve uygulanması ile kaynakların, araçların tespiti ve öğrenme
ortamına “nasıl-ne zaman” dahil edileceği hususlarında oldukça zayıf kalındığı;
bilgilerin ve deneyimlerin organize edilemediği gözlenmektedir.
Ayrıca, iş bölümü ile ayrılmış
kişiler ve işlevler arasında zaman zaman herhangi bir dersin adı verilmek
suretiyle, “... dersi öğretmeni ile iş
birliği yapılacağı” yıllık ders plânlarına aksetmekte ise de sözü edilen
öğretmenin bu iş birliğinden haberli olmadığı, söz konusu iş birliğinin
gerçekleşmediği ortaya çıkmaktadır. Örneğin; bir deneyin hazırlanması,
yapılması, sonuçları, rapora bağlanması; tarihi bir olayın plânının çıkarılıp
özetlenmesi, tarihi bir dönemin genel çizgilerinin kavratılması; sebep-sonuç
ilişkilerinin buldurulması; bir terimin tanımı; bir problemin ifadesi ve
benzeri çalışmalara hemen hiç yer verilmemektedir.
7.
Öğretmenler; konuya uygun yöntem belirleyerek, öğrenme çevresini oluşturmada, sahip
olduklarını varsaydığımız bilgileri uygulamaya geçirmede kendilerinden beklenen
beceriyi göstermeli; kazandırılacak
farklı davranışlar için farklı yöntemler geliştirebilmeli; konu-yöntem
ilişkisini sağlamalıdır. Metin sonlarında yer alan çalışmalardan yararlanmakla
birlikte, onlara sıkı sıkıya bağlı kalmamalı; öğrenme çevresinin yaratıcısı
olmalıdır.
8.
Yazılı anlatım çalışmalarına yeterince ve
gerektiği gibi ağırlık verilmelidir.Uygun görülen konular sınıfça plânlanmalı,
üzerinde durulacak ana ayrıntılar öğrencilerin görüşleri doğrultusunda
belirlenmeli; her ayrıntı, öğrencilerin katılımıyla tek tek, önce sözlü, sonra
yazılı anlatımla bütün bir metne dönüştürülmelidir.Bu tür sınıf içi uygulamalarında öğrenci katılımını sağlamanın, öğrenmeyi
ve kazandırılacak davranış değişikliğini kolaylaştıracağı gerçeği
unutulmamalıdır.
Yazılı anlatımla ilgili her ölçme
ve değerlendirmede, bir vecize veya atasözü açıklanmasının istenmesi
alışkanlığı terk edilerek, ders içi etkinliklerinde kazandırılmak istenen
davranışların ölçülüp değerlendirilmesine yönelik sorular düzenlenmelidir.
Elbette değerlendirmeye esas olan kıstaslar belirlenmeli, kompozisyonlar
öğretmenin genel bakış açısıyla bütün olarak ölçülüp değerlendirilmemeli;
öğrencilerin güçlü ve eksik yanlarının öğrencilerce ve öğretmence bilinmesi
imkânı sağlanmalıdır. Aynı uygulama, öğrenci ödevlerinin incelenip değerlendirilmesinde de
gerçekleştirilmelidir.
9.
Öğrenci ödevleri öğrenciyi araştırma ve
incelemeye, yapıcılığa, yaratıcılığa yönlendirecek nitelikte olmalıdır.Okul
kitaplığında veya çevrede, öğrencilerin yararlanabilecekleri ne tür kaynakların
bulunduğu tespit edilmeli, yapılacak çalışmanın evreni belirlenmeli; öğretmen, plânlama, araştırma, inceleme, oluşturma aşamalarında
gerekli yardım ve rehberliği, aksatmadan yerine getirmelidir.
10.
Okul kitaplıklarından gereğince
yararlanılmalı, zenginleştirilmesi için çaba göstermeli; kitaplık bir
laboratuvar gibi kullanılmalı; mevcut kitaplar öğrencilerin istifadesine
sunulmalıdır.Sınıf içi veya sınıf dışı etkinliklerde öğrenciler kitap okumaya
özendirilmelidir.Öğrencilerin seviyesine uygun eserlerin sürekli ve güdümlü
okunması imkânı yaratılmalı, bu yolla da öğrencilere kitap okuma alışkanlığı
verilmelidir.
11.
Yazılı yoklama sorularının branş
öğretmenlerince düzenlenmesi ve birlikte uygulanması alışkanlığı
geliştirilmelidir.Hazırlanan soruların hangi davranışları ölçmeye dönük olduğu
açıklanabilmeli; bir metine dayalı olmayan ve ezber gerektiren veya bir metine dayalı beylik sorulardan kesinlikle kaçınılmalıdır.Öğrencilerin ders dışı
eğitim çalışmalarındaki başarıları, dersle ilgisi oranında değerlendirilmeli;
öğrencilerin sözlü yoklama notları, ders içi etkinliklere katılımı dikkate
alınarak verilmelidir.
12.
Atatürkİlke ve İnkılâplarının derslere yansıtılması ve benimsetilmesinde,
Atatürkçülüğün bir davranış olarak kazandırılmasında;
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 27.04.1998 tarih, 64 sayılı ve 4.8.1999
tarih, 363 sayılı kararlarıyla öğretim kurumlarının programlarında ve ders
kitaplarında yer verilecek Atatürkçülük ile İlgili Konuların, kitaplara ve
plânlara gereğince yansıtılmadığı görülmektedir.Ayrıca birçok metinde
Atatürkçülük ile ilgili konular yer almamakla birlikte, örneğin; hak ve hürriyetlerden, adaletten,
mahkemeden, bilim ve teknikten, toplumsal olayların değerlendirilmesinden,
uygarlıktan, insan-millet-yurt sevgisinden,Türk kadınından, kılık-kıyafetten,
ölçülerden, takvimden, dinden, cehaletten, halktan, dilden, savaştan, barıştan,
kin ve nefretten, tehditten, anarşiden, tarihten, bağımsızlıktan, eğitim ve
kültürden, ordudan, gençlikten vb. konulardan söz edilmekte; bunlar, zaman
zaman ana düşünce olarak işlenmekte, zaman zaman bir ayrıntı olarak metinlerde
yer almaktadır. Sözü edilen konularda öğrencilere karşılaştırma imkânı vermek,
benzerlik ve ayrılıkları buldurmak, sebep-sonuç ilişkilerini sezdirmek, gerekli
değerlendirmelerin yapılmasını sağlamak için fırsatlar yaratılmalı; Atatürkçü
görüşün pekişip benimsenmesi ve davranış hâline getirilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, dilini iyi
kullanamayan bir öğrencinin diğer derslerde başarılı olması da beklenemez. Bu
başarının anahtarı da öğretmenin elindedir.Öğrenme ilkelerine uygun ve istenen
davranış değişikliğini gerçekleştirmeye dönük bir eğitim ortamı,
öğretmenlerimizin eğitim programlarının amaçları doğrultusunda bilgilerinin,
deneyimlerinin ve gerçekleştirecekleri iş birliğinin kaynaştırılmasıyla
sağlanacak; böylece Atatürkçü görüşü benimseyen ve bunu davranış hâline getiren
öğrencilerimizin, kendi yaşantıları yoluyla istendik davranışlar kazanmaları
süreci olan eğitim; bilinçli, düzenli ve sağlıklı şekilde işlevini gerçekleştirmiş
olacaktır.
(*)Millî
Eğitim Bakanlığı Başmüfettişi.
(1,
2, 3, 4) Mürüvvet BİLEN, Plândan Uygulamaya Öğretim, s.3, 4, 12. (1) Program: Hedeflerin gerçekleşmesi için
öğrencilerin karşı karşıya geldikleri düzenli öğrenme yaşantılarının tümüdür.
(2) Hedef: Bireyde bulunmasını
istediğimiz eğitim yoluyla kazandırılabilir nitelikteki özelliklerdir.(3) İçerik: Bireyde istendik davranış
değişikliğini gerçekleştirmek için ilgili alandan seçilen bilgiler kümesidir.
(4) Davranış: Gözlenerek varlığına
karar verilebilen bilgi, beceri, anlayış ve özelliklerdir.
(5)Türkçe
Eğitimi Programı.