Yrd.Doç.Dr. Seval FER (*)
Meslekî
ve teknik eğitim sistemine ilişkin yeni politikalar geliştirilirken çağdaş
eğilimleri analiz etmek ve tanımlamak gerekmektedir. Çünkü becerili, bilgili ve
yeni koşullara uyum sağlayabilen insan kaynakları olmaksızın, etkili ve verimli
çalışmalar yapabilmek mümkün değildir. Geleceğin insan kaynakları günümüzün
öğrencileri olduğu için, insan kaynaklarının gelişmesinde, eğitim öncelikle
sorumludur. Görev yapacak iş gücünde aranan nitelikler ise farklılık
göstermektedir. Çünkü bilgi çağı, mal ve hizmet üreten iş gücünden aranan bilgi
ve beceri düzeyi ile sorumluluğunu artırmış bulunmaktadır. Önümüzdeki yıllarda
çalışacak olan iş gücünün şu anda doğmuş olması ve mevcut mesleklerin
sürdürülmesiyle birlikte; iş gücü nitelikleri, mesleklerin yapısı ve iş
yerlerinin organizasyonunda olası değişiklikler öngörülmektedir. Bu
değişiklikler bazı mesleklerin yok olmasına, bazılarında değişiklikler
yapılmasına ya da yeni mesleklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü
süreklilik hâlini alan değişiklikler, iş gücünün çoğunun meslekî yeterliklerini
modası geçmiş hâle dönüştürmektedir.
Bilgi
çağı, yalnız elektronik ve bilgisayar teknolojisinde değişiklikleri değil,
bireyden beklenen nitelikleri de büyük oranda değiştirmektedir. Bu gelişmelerin
sonucunda, iş hayatına girdikten sonra meslek değiştiren bireylerin sayısı
hızla yükselmekte, gençlerin okulda kalma süreleri uzamaktadır. Değişiklikler,
yetişkinlerin yaşam boyu eğitilmesini zorunluluk hâline getirmektedir. Bugün
bir bireyin meslek hayatında birçok kez eğitildiği ve birkaç defa iş
değiştirdiği gözlenmektedir. Bütün bu gelişmeler eğitim sisteminin yükünü daha
da artırmakta, dolayısıyla, eğitimin sorgulanmasını gündeme getirmektedir.
Meslekî
eğitim, yetiştirdiği becerili ve teknik iş gücünün iş hayatındaki başarısı
oranında etkili olmaktadır. Gelecek yılların yaratacağı değişimler ve ortaya
çıkacak yeni ihtiyaçlar dikkate alındığında, iş hayatındaki gelişmelerin
izlenerek bu değişikliklerin eğitime yansıtılması ile meslekî ve teknik eğitime
dinamik bir yapı kazandırılacağı konusunda kuşku bulunmamaktadır. Campbell (1)’e
göre meslekî eğitimde;
•
beceriye dayalı meslekler bütünleştirilmeli,
•
program kapsamı, iş analizlerinden yararlanılarak geliştirilmeli,
•
performansa dayalı eğitim esas olmalı,
•
iş performansı standartları oluşturulmalı,
•
ölçüte dayalı değerlendirme olmalı,
•
malî kaynakları çeşitlendirilmeli ve
•
okul ile iş yeri arasında güçlü bağlantı olmalıdır.
Günümüzde,
birçok değişiklik olmasına rağmen eğitim programlarının içeriğinde, uygulanan
yöntemlerde ve eğitim ortamlarında fazla bir değişiklik olmamıştır. Halbuki
gelişmeler, meslek okullarının bugüne kadar iş gücü yetiştirme konusunda
uyguladıkları yöntemleri değiştirmelerini zorunlu kılmaktadır. Ülkemizdeki
temel sorun; hem eğitimi yaygınlaştırmak, hem de bilgi çağına uyum sağlayabilecek
düşünen, karar verebilen, seçenek üretebilen bireyler yetiştirmektir. Çünkü
işin, bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı olarak sürekli değişmesi,
meslekî ve teknik eğitimin de değişen koşullara cevap verecek biçimde
yenilenmesini gerektirmektedir. Bunlardan biri de, eğitim programlarının
geliştirilmesi konusudur. Modüler program yaklaşımı, değişikliklere hızlı bir
biçimde cevap veren, esnek bir yapıya sahip olması nedeniyle tercih
edilmektedir. Bu makalede, meslekî ve teknik eğitimde modüler program yaklaşımı
incelenmiş ve öneriler geliştirilmiştir.
Mevcut Eğitim
Programlarına İlişkin Sorunlar
Millî
Eğitim Bakanlığı ile Dünya Bankası arasında imzalanan bir anlaşma ile yürütülen
“Orta Öğretimi Geliştirmeye Yönelik Fizibilite Çalışması” kapsamında yapılmış
olan bir araştırmada, araştırmaya katılan gruplar, meslek lisesi öğrencilerinin
tüm meslekler için ortak olan temel becerilerini (karar verme, problem çözme,
ekip hâlinde çalışma, iletişim kurabilme) değerlendirmişlerdir. Koordinatör öğretmenler
ve işletme yöneticilerinin yaklaşık yarısı tarafından, bugünkü model
çerçevesinde, okul ve işletmelerin ortak çabaları ile yetiştirilen gençlerin
kazandıkları bu yeterlikler, üçlü ölçekte orta olarak değerlendirilmiştir. Aynı
durum, okulda uygulanan yöntem ve kullanılan araç gereçlerin işletmedekilere
benzerliği için de söz konusudur (2). Araştırma sonuçları, uygulanan sistemde
ve programların geliştirilmesinde bazı sorunların olduğunu vurgulamaktadır.
Millî
Eğitim Bakanlığı ile Dünya Bankası arasında imzalanan bir anlaşma ile
yürütülen“Orta Öğretimi Geliştirmeye Yönelik Fizibilite Çalışması” kapsamında
yapılmış olan diğer araştırmada, meslek lisesinden mezun olanların iş gücü
piyasa sonuçları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre meslekî ve teknik
lise mezunlarının yüzde 55’i ilgili alanlarda, geri kalan yüzde 44’ü ise
ilgisiz alanlarda istihdam edilmektedirler(3).
Mevcut
eğitim programlarına ilişkin sorunlar, aşağıda belirtilen biçimde
özetlenebilir:
•
Programlar, dar uzmanlık alanlarına yönelmiş olup, çıraklık sistemi ile örgün
eğitim sistemi arasında ciddi farklar bulunmaktadır.
•
Meslekî ve teknik lise mezunlarının
yarısından daha fazlası, mezun oldukları programlarla ilgisiz alanlarda
istihdam edilmektedirler.
•
Öğrenciler ayrı disiplinlerde ve mesleklerde öğrendiği bilgileri, yaşamdaki
karmaşık problemlerin çözümüne uygulayamamakta, genel bilgi derslerinde
kazanılan kavramların iş yaşamına ve günlük yaşama aktarılması yetersiz
kalmaktadır.
•
Farklı genel müdürlükler tarafından, adları farklı olan, ancak içeriği aynı ya
da benzer nitelikte olan binişik programların açıldığı gözlenmektedir. Bu
durum, kaynakların verimli olarak kullanılmasını önlemekte, mezunların farklı
yeterlikler kazanmasına neden olmaktadır.
•
Örgün ile yaygın eğitimi ve orta öğretim ile yüksek öğretimi bütünleştirecek
esnek bir program yapısı kurulamamıştır.
•
Yerel düzeyde yetkiler yeterli olmamakta, uygulanan programlar çevre
ihtiyaçları ile tutarlı olmamakta ve istihdam olanağı sınırlı olan alanlar için
gereğinden fazla eleman yetiştirilmektedir.
Yukarıda
söz edilen araştırma sonuçları ve özetlenen sorunlar, mevcut meslekî ve teknik
eğitim programlarının yenilenme gereğini vurgulamaktadır. Toplumun ve iş
hayatının taleplerine uygun meslekî yeterlikleri kapsayacak biçimde düzenlenen
meslekî ve teknik eğitim programlarının, yüksek performanslı insan
kaynaklarının geliştirilmesinde önemli bir role sahip olması nedeniyle, sorunun
çözümüne en uygun seçeneklerden biri de modüler program yaklaşımı olmaktadır.
Modüler Program
Yaklaşımı
Bilim,
teknoloji ve iş hayatındaki değişime uygun insan kaynakları ihtiyacının
karşılanabilmesi için meslekî-teknik eğitim programlarının sürekli bir şekilde
geliştirilmesi gerekmektedir. Program mevcut duruma değil, birey, toplum ve iş
hayatının gelecekteki ihtiyaçlarına duyarlı olmalıdır. Toplum ve iş hayatı
değişirken programlar aynı kalırsa ihtiyaçlar karşılanamaz. Çünkü işin ve
eğitim ihtiyacının değişmesi, eğitim programlarının da değişmesine neden
olmaktadır.
Yapılmış
olan bir araştırmaya katılan grupların yaklaşık dörtte üçü program geliştirme
süreçlerinde MEB Merkez örgütü ile yerel düzey arasında yeniden yapılaşmanın
önemini vurgulamakta; işletmeler yöneticileri ve koordinatör öğretmenlerin
yaklaşık üçte ikisi, öğretime ilişkin yetkilerin bir kısmının yerel düzeye,
okullara devredilmesi gerektiği görüşünü benimsemekte; okullar ve işletmeler
program geliştirme süreçlerine katılmak istemektedirler. Araştırma sonuçlarına
göre, program geliştirme süreçlerine yerel düzeyde okul ve işletmelerin
katılmasını sağlayacak yeni düzenlemeler yapılmalıdır. MEB merkez örgütü,
birbiri ile ilişkili meslekleri içeren çekirdek programlar geliştirmelidir.
Okullar ve işletmeler yerel düzeyde hangi mesleklerde işgücüne ihtiyaç olduğunu
belirlemeli, çekirdek programlara dayalı meslekî programları geliştirmeli, okul
ve işletmenin yapacağı eğitimi saptamalı, mezunları izlemeli ve gerekli
düzenlemeleri yapmalıdır. Öğrencilerde uygulayabilme ve kullanabilme
yeterliklerini geliştirecek şekilde, genel derslerin içerikleri ve yöntemleri,
genel derslerin içeriklerinde ve yöntemlerinde geliştirmeler yapılmalıdır (4).
Araştırma sonuçları, uygulanan sistemde ve programların geliştirilmesinde bazı
değişikliklerin yapılması, okul ve işletme arasındaki sorumluluk ve olanakların
yeniden paylaşılması gereğini vurgulamaktadır.
Skilbeck
(5)’e göre, meslekî teknik eğitimde, teknolojiye uyum sağlayan ve belli bir
meslek alanı ya da alanlarında; esnek ve geniş meslekî yeterliklere sahip olan
iş gücünün yetiştirilmesi hedeflenerek, programların bu hedeflere göre
geliştirilmesi gerekmektedir. Etkili bir programın özellikleri (6) aşağıda
özetlenmiştir.
•
Veri tabanı: Okul ve toplumla ilgili
verilere dayalı olarak, program ihtiyaca cevap vermelidir.
•
Dinamik: Statik(durağan) bir programın
ölü bir program olduğu söylenebilir. Program, devamlı bir şekilde ne işlev
görüyor ve öğrencilerin ihtiyacına nasıl cevap veriyor çerçevesi içerisinde
kontrol edilmelidir.
•
Çıktılar: Program hem iş dünyasının,
hem öğretmenlerin, hem de öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamayı sürdürmelidir.
•
Bütünlük ve ardışıklık: Programların
içeriğinin, birbiri ile bağlantısının ve diğer eğitim etkinliklerinin;
programın kalitesi, yeterliği ve başarısı üzerinde etkisi olmaktadır. Bu
nedenle, bu bağlantılar ve bunların birbiri ile ilişkisi iyi düzenlenmelidir.
•
Gerçekçi: Konular sadece bir kişinin
neyi bilmesi ile ilgili değil, aynı zamanda bir kişinin ne yapabilmesi ile
ilgili olarak geliştirilmelidir.
•
Öğrenci uyumlu (merkezli): Çoğu
programlar, bazı bakımdan öğrenci merkezlidir ve meslekî eğitimle ilgili
programlar da bu kapsamın dışında kalamazlar.
Değerlendirme:
Program değerlendirme, plânlı ve sistematik bir şekilde, sürekli bir etkinlik
olmalıdır.
Modüler
program yaklaşımı, değişikliklere hızlı bir biçimde cevap veren, esnek bir
yapıya sahip olması nedeniyle tercih edilmektedir. Modüler programlar,
modüllerden oluşmaktadır. Modül, başlangıcı ve sonu olan, bireysel öğretimi
esas alan, kendi içinde bütünlük gösteren, bir sistematik çerçevesinde
düzenlenmiş öğretim yaşantılarından oluşmaktadır. Öğrencilerin belirli hedefe
ulaşmasını sağlamaya dönük olarak her modül, birbiri ile uyumlu olarak çalışan
belirli parçalardan oluşmaktadır. Modül, öğrencinin kendi hızında ilerlemesine
ve kaydettiği başarının, kendisine anında bildirilmesine olanak sağlamaktadır.
Geleneksel yaklaşımda içerik konu, ünite, ders olarak gruplaşırken; modüler
yaklaşımda içerik, modüller çerçevesinde oluşmaktadır(7). Her bir modül,
aşağıda belirtilen yedi aşamadan oluşmaktadır(8):
•
Modülün tanımı
•
Amaçlar
•
Giriş standartları
•
Öğrenme çıktıları (outcomes)
•
Öğrenme ve öğretme yaşantıları
•
Değerlendirme
Programların
modüler esasa dayalı olarak bir bütünlük içinde, meslek standartlarını da koruyacak
şekilde ele alınabilmesi için mesleklerin; meslek gruplarına, meslek alanlarına
ve meslek dallarına göre sınıflandırılması gerekmektedir.
Bireylerin
daha yüksek standartlara göre eğitilmeleri ve öğrendikleri bilgileri birbiri
ile ilişkili farklı alanlarda kullanabilmeleri gerekir. Bu amaçla, birbiri ile
ilişkili alanlar ve meslekler bütünleştirilerek meslek grupları
oluşturulmaktadır. Meslek grupları etrafında plânlanan eğitimde, öğrenci
kazandığı bilgi ve becerileri geniş bir alanda kullanabilmekte ve
değişikliklere uyum sağlayabilmektedir(9). Meslek grupları birbiri ile ilişkili
bir çok meslek alanını kapsayan sektörel bir bütündür. Meslek gruplarına
ilişkin bazı örnekler; hizmet meslekleri, üretim meslekleri, tarım
gösterilebilir. Her meslek grubu içinde, çeşitli meslek alanları ve her meslek
alanı içinde de bir çok meslek dalı bulunmaktadır. Örneğin hizmet meslekleri
grubu danışmanlık, turizm, ağırlama, aile hizmetleri gibi meslek alanlarından
oluşmaktadır (10).
Çalışanların
hızla değişen koşullara uyumlarının sağlanabilmesi için meslekî ve teknik
eğitimin geniş bir bilgi ve beceri birikimi ile başlaması gerekir. Geleceğin
nitelikli iş gücünü yetiştirmeyi amaçlayan meslekî ve teknik eğitimde geniş
tabanlı, meslekî yeterliklere dayalı, yenilenen ya da değişen mesleklere uygun
biçimde, öğrencilerin sürekli eğitimi için temel oluşturulması gerekmektedir.
Günümüzde mesleklerin değişim ile karşı karşıya olması ve daha kompleks bir
yapıda bulunmaya başlaması nedeniyle, meslekî yeterliklerin geniş tabanlı
bilgilere, becerilere ve tavırlara dayalı olması ve programların buna göre
geliştirilmesi tercih edilmektedir.
OECD
ülkelerinde de dar alandaki meslekî yeterlikler daha az tercih edilmeye
başlanmıştır. Özellikle yeni mesleklerde daha fazla olmak üzere, iş gücünde,
daha geniş kapsamlı beceri ve daha fazla eğitim aranacağı beklenmektedir(11).
Geniş tabanlı meslekî ve teknik eğitim, değişim sürecinin dinamikliğini taşıyan
ve daha kompleks yapıda bulunmaya başlayan meslekler için de uygun
görülmektedir. Çünkü öğrenmeyi bilme kavramına sahip, esnek becerilerle
donanmış iş gücüne duyulan ihtiyaç artmaktadır. Bu nedenle geniş taban kavramı,
yoğunlaştırılmış bilgiye dayalı olup, bu bilgiyi farklı durumlarda kullanma
becerisini ifade etmektedir. Geniş taban kavramı, meslekî ve teknik eğitim ile
genel eğitim arasındaki ilişkiyle ilgili kuşkuları da ortadan kaldırmaya dönük
olmaktadır (12). İş gücünden beklenen beceriler günümüzde daha yüksek olduğu
için meslekî teknik eğitimi akademik kapsam ile güçlendirmek gerekmektedir.
Bu
da öğrencilerin fen bilimleri, matematik, okur-yazarlık becerilerini de
kapsayan geniş yeterliklere sahip olmalarını sağlamak ve dar kapsamlı teknik
becerilere dayalı meslekî eğitimden kaçınmakla gerçekleşecektir. Çünkü
günümüzde erken uzmanlaşma ve dar kapsamlı teknik eğitim, cazip seçenek
olmaktan çıkmıştır(13).
Program,
meslekî ve teknik eğitimi geliştirmek amacıyla kavramsal öğrenmeyi içeren,
temel, akademik, beceri ve istihdam standartlarına dayalı, kesintisi
olmayan, dikey ve yatay geçişleri olan,
programdan çıkış, yeniden giriş ve ilerleme fırsatları sunan bir yapıda
olmalıdır. Bu program, yüksek öğrenci başarısına, bir programdan diğer programa
kolay bir biçimde geçiş olasılığına, hızlı biçimde
değiştirilebilen-uyarlanabilen-uygulanabilen-gözden geçirilebilen program
yapısına ve uygun değerlendirme stratejilerine ulaştıracaktır (14).
Meslekî
teknik eğitimde, kısa süreli kurslarda, örgün eğitim diplomasına imkân
sağlayacak şekilde örgün eğitimle bağlantı kurulmalıdır (15). Orta öğretim düzeyinde
birbiri ile ilişkili alanlar için ortak becerilerin verilmesi yönünde bir
yönelme gözlenmektedir. Orta öğretimde bir meslek alanına giren öğrenci, meslek
yüksek okullarında bir meslek içinde derinleşmelidir. Modüler programlar, tüm
bunların gerçekleştirilmesi için uygun bir yaklaşım olmaktadır.
Meslek
grupları etrafında plânlanan eğitimin, program standartlarına göre
yönlendirilmesi ve değerlendirilmesi kolay olacaktır. Program standartları,
yaşamdaki uygulamalarla okuldaki etkinlikler arasında bağ kuran bir araçtır.
Program standartları öğrenciden beklenen performansı açık olarak gösterirler.
İçeriğin seçilmesi, öğretim için sıralanması, öğretim materyallerinin
hazırlanması ve öğretimin değerlendirmesi, program standartları esas alınarak
geliştirilir.
Programın
işlevi ve etkililiği düzenli biçimde değerlendirilmelidir. Değerlendirmede;
program uygulama süreci, program amaçlarına ulaşma düzeyi, öğrencilerin,
ailelerin, öğretmenlerin tepkisi dikkate alınmalıdır. Program değerlendirme,
program uygulama sürecine dönük olması kadar, program çıktısına da dönük
olmalıdır.
Meslekî
eğitim programlarında esneklik prensibi kabul görmekte ve birçok ülkede program
geliştirme sistemi esnek bir biçimde geliştirilmektedir (16). Program
tasarımında anahtar sözcük esneklik kavramı olup, modüler sistem esnekliğin
temeli olarak görülmektedir(17). Burada söz edinilen esneklik kavramı ile
programın; hem kullanan, hem de geliştiren açısından esnek olması
açıklanmaktadır. Diğer bir söyleyişle, programın öğrenciler için dikey ve yatay
geçişlere, bir programdan diğer programa kolay bir biçimde geçiş olasılığına
işlevsel bir biçimde olanak tanıması; programdan çıkış, yeniden giriş ve
ilerleme fırsatları sunan, her öğrenme yaşantısının kolayca kredilendirildiği
bir yapıda olmasıdır. Programı geliştirenler açısından ise, hızlı biçimde
değiştirilebilen-uyarlanabilen-uygulanabilen-gözden geçirilebilen program
yapısına ve uygun değerlendirme stratejilerine uygun olmasıdır.
Kalkınma Plânı ve
Eğitim Şûralarında Modüler Program Yaklaşımı
Yedinci
Beş Yıllık Kalkınma Plânının(1996-2000) eğitim reformu kapsamındaki meslekî
teknik eğitim ile ilgili amaçlar, ilkeler ve politikalarında meslekî teknik
eğitimin insan gücü ihtiyaçlarına uygun hâle getirilemediği vurgulanmakta ve
meslekî teknik eğitimde nitelikli iş gücü yetiştirmeye dönük önlemler yer
almaktadır. Modüler sistemle program geliştirmeye dayanak oluşturan ilkeler,
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plânında yer almaktadır. Plânın eğitim reformu
kapsamındaki meslekî-teknik eğitim ile ilgili amaçlar, ilkeler ve
politikalarında;
•kişilerin
ilgi, yetenek ve özelliklerine uygun alanlarda eğitim ve istihdamlarının
sağlanacağı,
•meslekî
eğitimin yeniden yapılaşmasında işyeri-okul bütünlüğüne dayalı ve belge
kazandırıcı bir meslekî eğitim sisteminin, örgün ve yaygın eğitimin her
kademesinde uygulanacağı,
•örgün
ve yaygın eğitim kurumları ve programları ile işe yerleştirme hizmeti veren
birimler ve iş gücü piyasası arasında etkili bir koordinasyon ve iş birliği
kurulmasının sağlanacağı,
•örgün
ve yaygın eğitimde, aynı meslekteki becerilere sahip olan kişilere eş değer
meslek sertifikası verilerek denkliklerinin sağlanacağı (18)
belirtilmektedir.
Plânın yanı sıra,On Beşinci ve On Altıncı Millî Eğitim Şûralarında yer alan
kararlar da, modüler sistemle program geliştirmeye dayanak oluşturmaktadır.
Alınan kararlarda;
•sektör
ve iş kolları için nitelikli iş gücü, yüksek öğrenim için alanında uzmanlaşmış
öğrenci yetiştirilmesi,
•mevcut
örgün ve yaygın eğitim sistemini bütünleştirici bir yapılaşmaya gidilmesi,
•öğrenciyi
bir mesleğe götüren ve bir mesleği ifade eden meslek dallarına göre
sınıflandırılması, sistem bütünlüğü dikkate alınarak modüler programların
uygulanması, meslekî eğitim sürelerinin meslek dallarına göre
çeşitlendirilmesi,
•eğitim
sisteminin her kademesinde yatay ve dikey geçişlerin sağlanması (19, 20).
yer
almaktadır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı ile On Beşinci ve On Altıncı
Millî Eğitim Şûrası kararlarından da anlaşılacağı üzere, önümüzdeki yıllarda,
ekonomideki gelişim eğiliminin gerektirdiği kademe ve nitelikte iş gücünün
hazırlanması için, meslekî teknik eğitimin plânlanması ve düzenlenmesi
gerekmektedir. Bu nedenle meslekî teknik örgün ve yaygın eğitim kurumlarının ve
programlarının, iş hayatının taleplerini karşılayacak iş gücünü yetiştirecek
nitelikleri kapsayacak biçimde hazırlanması gerekmektedir. Bu ihtiyaca hızlı ve
etkili bir biçimde yanıt verecek en uygun sistemlerden birisi de modüler
yaklaşım olmaktadır.
Sonuç ve Öneriler
1739
sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun genel amaçları ve temel ilkeleri
doğrultusunda,Yedinci Beş YıllıkKalkınma Plânında belirlenen hedeflere,
OnBeşinci ve OnAltıncı Millî Eğitim Şûrasında alınan kararlara paralel olarak,
iş gücü, eğitim ve istihdam ilişkisinin, sağlıklı, dengeli ve dinamik bir
yapıya kavuşturulmasını sağlayacak, toplumumuzun her seviye ve türdeki eğitim
ihtiyacını karşılayacak nitelikte esnek ve meslek standartlarına uygun eğitim
programlarının geliştirilmesi ihtiyacı, çoğu kesim tarafından kabul
edilmektedir.
Okul
ile iş hayatı arasındaki kopukluğu kapatmak amacı ile son yıllarda, Millî
Eğitim Bakanlığı tarafından çeşitli girişimler başlatılmıştır. Bu girişimlerden
biri, Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen ve mevcut sistemi
yenilemeye yönelik olan Meslekî ve Teknik Eğitimi Geliştirme (METGE)
projesidir. Projenin temel amacı, okullarda kazandırılan becerilerle,
işletmelerin bekledikleri beceriler arasında uyum sağlamaktır. Bu amaca ulaşmak
için, işletmelerin eğitim ihtiyaçlarını en kısa zamanda eğitim programlarına
yansıtmak üzere programlar, modüler esasa göre geliştirilmektedir. Çalışma,
modüler sistemin uygulanması hâlinde başarılı sonuçlar alınabileceğini ortaya
koymaktadır.
Meslekî
ve teknik eğitimde programların modüler bir yapıya göre hazırlanmasında büyük
yararlar bulunmaktadır. Modüler program yaklaşımı, öğretimde esnekliği
sağladığı için her kesime eğitim hizmeti götürmeyi kolaylaştırmaktadır. Modüler
esasa göre, etkili bir program geliştirilmesine yönelik olarak aşağıda
belirtilen öneriler geliştirilmiştir:
•İhtiyaç
analizleri yapılarak iş hayatının ihtiyaç duyduğu sayıda ve nitelikte iş gücü
yetiştirilmelidir.
•Eğitim
programları; meslek standartları ve belgelendirme, yerel ihtiyaçlar, iş hayatı
ile toplumun talepleri ve önerilen esnek yapıya cevap verecek biçimde, modüler
sistemde oluşturulmalıdır.
•İhtiyaç
duyulan iş gücünü yetiştirmeyi hedefleyen program için meslekler; meslek
gruplarına, meslek alanlarına ve meslek dallarına göre sınıflandırılmalı, Millî
Eğitim Bakanlığı mevcut örgün ve yaygın eğitim programlarında, meslek alanı
için ortak ve meslek alanlarına ait alt mesleklere (meslek dallarına) ilişkin
meslekî yeterlikler iş analizi ile belirlenerek, öğretim programları, alanı ve
alana ilişkin meslek dallarını kapsayacak ve birleştirecek biçimde modüler
esasa göre düzenlenmelidir.
•Örgün
ve yaygın meslekî eğitim programında eğitim, meslek alanına özgü ortak meslekî
eğitim(temel eğitim) ile başlamalıdır. Ortak meslekî eğitimi tamamlayan
öğrenciler; meslek alanına ilişkin mesleklerden birinin eğitim programını
seçerek eğitimlerine, seçtikleri meslek dalında devam etmelidirler. Eğitim
programı, programı tamamlayarak belge almaya hak kazanan bireyleri;
tamamladıkları meslekte, küçük, orta ya da büyük ölçekli işletmelerde,
nitelikli iş gücü olarak iş hayatına başlayabilmelerini ya da yüksek öğretime
devam edebilmelerini sağlayacak yeterliklere sahip olacak şekilde
hazırlamalıdır.
•Kaynakların
verimli olarak kullanılması için, farklı genel müdürlüklerde hazırlanan ve
uygulanan binişik programların yerine, kaynaklar birleştirilerek, aynı ya da
benzer programlar, iş birliği ile, ortak geliştirilmeli ve böylece farklı
meslekî ve teknik eğitim genel müdürlükleri uygulamalarında aynı adı taşıyan
meslekî eğitim programlarında sistem bütünlüğü sağlanmalı; aynı adı taşıyan
meslekî programların amaçları, içerikleri, standartları, uygulama süreçleri ve
yöntemleri aynı olmalıdır.
•İş
gücünden beklenen beceriler günümüzde daha yüksek olduğu için meslekî teknik
eğitim programlarını akademik kapsam ile güçlendirmek gerekmektedir. Bunun için
de, kavramsal öğrenmeyi içeren, temel, akademik, beceri ve istihdam
standartlarına dayalı, öğrencilerin fen bilimleri, matematik, okur-yazarlık
becerilerini de kapsayacak geniş yeterliklere sahip olmalarını sağlayacak ve
dar kapsamlı teknik becerilere dayalı meslekî eğitimden kaçınacak biçimde
program düzenlenmelidir. Çünkü günümüzde erken uzmanlaşma ve dar kapsamlı
teknik eğitim, cazip seçenek olmaktan çıkmıştır.
•Örgün
ve yaygın eğitim kurumları arasında, meslek programları arasında ve orta
öğretim ile yüksek öğretim arasındaki yatay ve dikey geçişler; program
bütünlüğü ve ardışıklığı ile eğitim programlarında, dikey ve yatay geçişleri
olan, kesintisi olmayan, programdan çıkış, yeniden giriş ve ilerleme fırsatları
sunan bir yapıda olmalı; birbirine geçişlere daha geniş imkân sağlanmalı ve
daha esnek yapıda meslekî ve teknik eğitim sistemi oluşturulmalıdır. Farklı
meslekî eğitim uygulama türlerinden birbirlerine geçişler işlevsel biçimde
yapılabilmeli; geçişlerde, farklı uygulama türlerinden tamamlanmış olan
programlar, birbirleri içinde kredilendirilmelidir.
•Meslekî
eğitim programı, içerik ve uygulama sürelerine göre, diplomaya (örgün eğitim)
ya da sertifikaya (yaygın eğitim) götüren programlar olarak sınıflandırılarak;
meslekî yeterlik kazandırıcı eğitim uygulanmalı; program sonunda kazanılan
meslekî yeterlikler, hak edilen sertifikada belirtilmelidir.
(*) Yıldız
Teknik Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.
(1) Clifton
Campbell. “Training the Workforce: An Alternate Approach”, Vocational-Technical Education Conference, Lousville, Jully, 1997.
(2)CORDve
ARGON a. Orta Dereceli Meslekî Eğitimde
Fizibilite Çalışması: İşletmelerde Yapılan Beceri Eğitiminin Değerlendirilmesi
Araştırması, Ankara, 1997.
(3)CORDve
ARGON b. Orta Dereceli Meslekî Eğitimde
Fizibilite Çalışması:İş Gücü Piyasası Sonuçları Araştırması, Ankara, 1997.
(4)CORD ve
ARGON a, a.g.e.,
(5)Malcolm
Skilbeck. Curriculum Reform:An Overview
of Trends, OECD, Paris, 1990, ss. 60-61.
(6)C.R.Fınch
ve J.R. Crunkılton. Curriculum
Development in Vocational and Technical Education, Allyn and Bocan, Inc.,
Boston, 1989.
(7)Hıfzı
Doğan, Eğitimde Program ve Öğretim
Tasarımı, Ankara, 1997, s. 291-292.
(8)Charles
Manton, Modular Vocational Training,
International Labour Office, Geneva,June 1987, s. 5.
(9)Hıfzı
Doğan,“Orta Öğretimde Yeniden Yapılanma İhtiyacı”, Millî Eğitim Dergisi Sayı 139, (Temmuz-Ağustos-Eylül 1998).
(10)Hıfzı
Doğan ve Ruhi Kılıç, “Bilgi Çağında Orta Öğretim Sorunlarının Çözümüne Yeni Bir
Bakış”Çağdaş EğitimDergisi, Sayı
243, (Mayıs 1998).
(11)OECD a. Vocational Education and Training For
Youth: Towards Coherent Policy and Practive, OECD, Paris, 1994, s.
11-12.
(12)OECD b. Vocational Training in the Netherlands:
Reform and Innovation,OECD, Paris, 1994, s. 38.
(13)C.A.Prescot,W.H.Edling
ve H.R.M. Loring. “Designing IntegratedCurricula”, Education at Work, CORD, Texas, 1996, s. 13.
(14) CORD,
“The Rationale For anIntegratedSystem forWorkforce Education Curricula”, Education at Work, CORD, Texas, 1997,
s. 15.
(15)UNESCO/UNEVOC.
Technical and Vocational Education For
Rural Development: Delivery Patterns,UNESCO, Paris, 1997, s. 20.
(16)OECD b,
a.g.e., s. 64.
(17)UNESCO/UNEVOC,
a.g.e., s. 27.
(18) DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı 1996-2000,
DPT, Ankara, 1995, s. 27-29.
(19)MEB, On Beşinci Millî Eğitim Şûrası: 2000’li
Yıllarda Türk Millî Eğitim Sistemi,
Raporlar,Görüşmeler, Kararlar. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, Ankara,
1996, s. 214-223.
(20)MEB, “On
Altıncı Millî Eğitim Şûrası:Meslekî ve Teknik Eğitimin Orta Öğretim Sistemi
Bütünlüğü İçinde Ağırlıklı Olarak Yeniden Yapılanması”, Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı, Ankara, 1999, s. 1-5.