İçindekiler

° Editör

° Eğitsel Bir Materyal Olarak Çocuk Hikâye ve Romanlarının Nitelik Düzeyi / Mehmet TAŞDEMİR

° Abdülhâk Hâmid' in Şiirlerinde Ölüm Tefekkürü ve Mezar Tasavvuru / Kemal EROL

° Eğik El Yazısı Öğretimi / Mustafa BAŞARAN - Halit KARATAY

° Meslek Yüksek Okulu Öğrencilerinin Demografik Yapısı ve Meslek Yüksek Okullarının Etkinliği Üzerine Bir Araştırma / Feridun KAYA

° 16. Yüzyıldaki Bazı Divan Şairlerinin "Şiire ve Okura Dair" Görüşleri / Yavuz BAYRAM

° Sınıf Yönetiminde Örnek Olaylar / Mehmet OKUTAN

° Sesle İlgili Kavramlar ve Konuşma Eğitim / Murat ÖZBAY

° Tarih Dersinde Ahlâkî Değerlerin Aktarımı "Bir Okuma Parçası Örneği" / Kadir ULUSOY

° Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Öğrencilerinin Çalgı Eğitimindeki Sorunları ve Kişisel Özellikleri Arasındaki İlişkiler / Çetin AYDAR - Sabahat ÖZMENTEŞ

° Güzel Sanatlar Eğitim Bölümü Öğretmen Adaylarının Okul Deneyimi - II Uygulamasına İlişkin Algılar / Ali Osman ALAKUŞ - Behçet ORAL - Levent MERCİN

° Örnek Olaya Dayalı Öğretim Yönteminin Dokuzuncu Sınıf Öğrencilerinin Ders Başarısı ve Derse Karşı Tutumlarına Olan Etkisinin İncelenmesi / Mürvet ÖZKAN - Ali AZAR

° Coğrafya Öğretmenlerinin Dokuzuncu Sınıf Coğrafya Dersinin İçeriği ve Öğretim Süreci Hakkındaki Görüşleri / Mete ALIM - Namık Tanfer ALTAŞ

° Üniversite 1. Sınıf Öğrencilerinin Temel Fizik Lâboratuvar Araçlarını Tanıma Bilgileri / Burak Kağan TEMİZ - Uygar KANLI

° Farklı Alanlardan Mezun Fen Bilgisi Öğretmenlerinin Fen Öğretimine Yönelik Tutumları / Ercan AKPINAR - Gül ÜNAL - Ömer ERGİN

° Öğretmen Adaylarının Öğretim Elemanlarının Empatik Tutumlarına İlişkin Algıları İle Ders Başarıları Arasındaki İlişki - Mehmet MURAT - Habib ÖZGAN - H. İsmail ARSLANTAŞ

° Öğretmen Adaylarının İlköğretim Okullarında Yaptıkları Öğretmenlik Uygulamasının Yetişmelerindeki Rolü / Hasan Hüseyin ÖZKAN - Mustafa ALBAYRAK - Kadir BERBER

° Alternatif Bir Öğrenme Aracı: Poster Sunumu Ödevi / Orhan ARSLAN - Nilay KESKİN - Nihal DOĞAN BORA

° Devlet Okullarında ve Özel Okullarda Kutlanan ve Anılan Belrli Gün ve Haftaların Etkinlilik Düzeylerinin Kıyası (Kayseri İli Örneği) / Kemal DURUHAN - Gülay BEDİR

° Yayın İlkeleri


Murat ÖZBAY
* Doç.Dr.; Gazi Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
© 2005 T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Yayımlar Dairesi Başkanlığı
URL: http://yayim.meb.gov.tr
Yorum, öneri ve yazılarınız için;
E-posta: med@meb.gov.tr


SESLE İLGİLİ KAVRAMLAR VE

KONUŞMA EĞİTİMİ

 

 

 

Özet

Konuşma, insanlar arasında iletişimi sağlayan en yaygın ve en önemli araçtır. Çünkü insanlar arasındaki iletişim çoğunlukla konuşma ile sağlanmaktadır. İnsan beyninde karmaşık işlemler oluşturulup ses organları ile karşı tarafa gönderilen mesajın dinleyicinin kulağıyla işitilip birtakım yollarla beyindeki ilgili merkezlerde anlamlandırılması konuşmanın amacını oluşturur. Başarılı iletişimin anahtarı ise güzel konuşma, anlaşılır olma ve sesi etkili kullanmadır. Bunun için de birtakım bilgi ve eğitime ihtiyaç duyulmaktadır. Hem bireysel hem de sosyal açıdan önemli bir yere sahip olan konuşma, hayatta başarı ya da başarısızlığı doğrudan etkilemektedir. Milleti meydana getiren bireylerin günlük ihtiyaçlarını karşılamaktan öte onların sağlıklı bir iletişim kurabilmeleri ve demokratik haklarını kullanabilmeleri için iyi bir konuşma eğitiminden geçirilmeleri gerekmektedir.

Anahtar Sözcükler : Konuşma, ses, eğitim, iletişim

Giriş

Konuşma, insanlar arasında en çok kullanılan dil becerisi olup çeşitli kaynaklarda “1.Konuşma işi, 2.Görüşme, danışma, müzakere, 3.Dinleyicilere bilim, sanat, edebiyat gibi bir konuda bilgi vermek için yapılan konuşma, konferans.” (TDK, 1998, 1358). “Sözlü anlatıma “konuşma” da diyoruz. Konuşma, kişinin duygu ve düşüncelerini sözle bildirmesidir.” (Kavcar vd. , 1998, 57). “Konuşmak; dinleyicilere karşı bir kimsenin belli bir konu üzerinde söylediği sözlere denir.” (Karaalioğlu, 1987, 313), “Konuşma, düşüncelerin, görüşlerin, bilgilerin, olayların, izlenimlerin, dileklerin, önerilerin, isteklerin, duyulanların… ‘sözle' karşı tarafa anlatılmasıdır. Buna göre konuşma, bir ‘sözlü anlatım yolu'dur.” (Sarıca ve Gündüz, 1995, 217) şeklinde tanımlanmaktadır.

Konuşmanın fizikî boyutu ise büyük oranda sesle ilgilidir. Ses; “1. Kulağın duyabildiği titreşim, 2. Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim.” (TDK, 1998, 1950) olarak tanımlanmaktadır. Sesin insan kişiliğini yansıtan bir gösterge olduğu da son dönemde genel kabul gören bir tespittir. Sesin oluşumu, vücudumuzdaki pek çok organın âhenkli çalışması ile mümkün olabilmektedir. Ses, ciğerlere alınan havanın karın boşluğu, diyafram, göğüs kaslar, göğüs kafesi, soluk borusu, ses telleri, ağız gibi organların hareketi ile oluşmakta ve şekillenmektedir. Sesin şekillenmesinde özellikle boyun ve ağızda yer alan ses organları etkili olmaktadır.

Sesin belli bir disiplin çerçevesinde çıkarılması mecburiyeti, konuşma eğitiminde sesle ilgili birtakım kavramları ortaya çıkarmıştır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Boğumlama

Boğumlama, heceleri iyi anlaşılacak şekilde meydana getirmektir. Birçok kimse dudaklarını iyice hareket ettirmeden konuşur. Böyle dudak tembelliği olan kimselerin söylediklerini dinleyicilerin çoğu anlamaz. Çoğu zaman konuşana “Daha yüksek sesle söyleyin!” diye bağırıldığı zaman bu uyarma, onun alçak sesle konuştuğu için değil, istenilen ölçüde sözlerini boğumlandırmadığı içindir (Şenbay, 1997, 50). Seslerin dinleyiciler tarafından sağlıklı olarak duyulması yüksek sesle konuşulmasından ziyade hecelerin düzgün boğumlanmasına bağlıdır.

Sesin fiziksel eğitimi boyutunu oluşturan diksiyon eğitiminde boğumlama çalışmaları büyük bir öneme sahiptir. Hatta boğumlamanın, diksiyon sanatının temelini teşkil ettiğini söyleyebiliriz. Sesin eğitilmesine başlamadan önce mutlaka soluk alışverişini kontrol etme çalışmalarının yapılması gerekmektedir. Soluk alış verişinin eğitilmesi konuşmanın temel unsurlarından birisidir. Çünkü konuşmacının özellikle soluk alış verişini gelişi güzel değil kendi iradesinin kontrolüne vermiş olması, konuşmasının kesintisiz ve durma noktalarına göre düzenlenmesini sağlayan önemli bir eğitimdir. Göğüs kafesi ile diyaframın uyumlu ve ritmik hareketi esasına dayanan nefes alma/verme sağlıklı değilse boğumlama da istenilen düzeyde olmayacaktır.

Konuşmaya dayalı mesleklerin hemen tamamında konuşma eğitiminin tartışmasız en önemli kısmı boğumlama eğitimidir. Boğumlama eğitiminin amacı ağzımızdan çıkan her sesi doğru ve etkili çıkarmaktır. Boğumlama eğitimi almış bir konuşmacı ile boğumlama eğitimi almamış bir konuşmacı arasındaki farkı şöyle belirtebiliriz: Bazı insanlar düşük bir sesle konuştukları hâlde söyledikleri her şeyi anlarız. Anladığımız için de kendimizi psikolojik bir rahatlık içinde hissederiz. Birtakım konuşmacıları ise yüksek bir ses tonuyla konuştukları hâlde anlayamayız. Üstelik yüksek bir ses tonu kullandıkları için de rahatsız oluruz.Yukarıda sözü edilen düşük sesli konuşmacılar iyi bir boğumlama eğitimi aldıkları için ağızlarından çıkan her ses tam ve eksiksiz çıkmaktadır. Diğer konuşmacılar ise yüksek bir ses tonuyla konuşmakta, fakat sesleri ağızdaki oluşum sırasına göre tam ve eksiksiz olarak seslendirmemektedirler. Bu yüzden de her ses birbirine karışarak çıkmaktadır. Dinleyici de birbirine karışmış olarak çıkan sesleri daha fazla çaba sarf ederek ayırmaya çalışmaktadır (Yalçın, 1997, 123-127). Güzel konuşmada en önemli unsurlardan birisi seslerin etkili, doğru ve yeterli ölçüde boğumlandırılmasıdır. Bu konuda yetersizliği bulunan öğrencilere bazı tekerleme ve ses tekrarları yardımıyla boğumlama çalışmaları yaptırılmalıdır.

Tonlama

Yalın ve periyodik hareketten, yani belirli bir zaman içinde belirli bir düzenle tekrarlanan titreşimlerden oluşan ses izlenimine ton denir. Konuşmada fonemler, heceler, kelimeler zincir halkaları gibi sıralanır. Birbiri ardından gelen sesler, hiçbir zaman aynı seviyede değildir. Ses, durmadan alçalır, yükselir, yumuşar, sertleşir, incelir, kalınlaşır. İşte bu ses değişikliklerine tonlama adı verilir. Sesin duyulma derecesine ise o sesin şiddeti denir. Sesin duyulma derecesi titreşimin genişliğine bağlıdır. Titreşimler hızlı ise sesin tonu yüksektir. Buna ton yüksekliği adı verilir.

Sözün söylenişinde, ses yüksekliği ve uyumundaki değişmeler nedeniyle ses dalgalanması ortaya çıkar ki buna cümle tonu denir. Konuşmanın telâffuz boyutu ile ilgili olan tonlama, etkili ve güzel konuşma için doğru ve sağlıklı olmak zorundadır. Çünkü tonlama cümle veya kelimedeki anlamı değiştirebilmektedir.

Duraklama

Ses çıkarmak için soluk almaya ihtiyacımız vardır. Sesimizi belli bir süre uzatabiliriz, ama sonunda soluğumuz tükenir, duraklar, yeniden soluk almak zorunda kalırız. Şu hâlde konuşurken hava ihtiyacını elde etmek için az veya çok duraklamaya ihtiyaç vardır. Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama gerekir. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monotonluk kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Her cümle, her ibare kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. Bu anlam bütünlüklerinin açıkça birbirlerinden ayrılmaları ve birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerekir.

Okuduğumuz metinlerde durak yerleri çeşitli noktalama işaretleriyle gösterilir. Anlam blokları “.” , “,” , “;” , “:” , “-” , “( )” gibi işaretlerle ayırt edilir. Bazı metinlerde noktalama işaretleri soluk alma ve duraklama için yeterli olabilir. Ancak genellikle konuşma dili ile yazı dili arasında belirgin farklar vardır. Yazı dilindeki durakların konuşma dilinde aynen kullanılması anlaşılabilirliği zedeleyeceği gibi pratik olarak da bu mümkün olamayabilir. Şu hâlde konuşma sırasında konunun akışına göre duraklar oluşturmak zorundayız (Bozdağ, http://yetenek.com).

Konuşurken duraklamalara yeterince önem vermez, sık sık kısa duraklamalar yapmazsak, bol ve derin soluk alma ihtiyacı duyarız. Bu da gürültülü soluk almamıza neden olacaktır. Hâlbuki gürültülü soluk alma bir kusurdur. Bunun önüne geçmek gereklidir. Bunun için de soluğumuz tükeninceye kadar beklemeden, çabucak ve hissettirmeden ciğerlerimizi hava ile doldurmalıyız. Ancak diksiyonda bu gelişi güzel yapılmaz.

Vurgulama

Konuşma sırasında kelimelerin bütün heceleri aynı tonda ve aynı vurgu ile okunmaz. Her dilde kelimelerin farklı hecelerine vurgu yapılır ve bu vurgular konuşmanın doğallığını oluşturur. Bilgisayar makinelerine okutulan konuşma metinlerini dinlemişseniz vurgu monotonluğunu açık bir şekilde gözlemlemişsinizdir (Bozdağ, http://yetenek.com).

Duygularımızı daha iyi canlandırabilmek, düşüncelerimizin daha kolay anlaşılmasını sağlamak, dinleyicileri etkileyebilmek için, konuşmalarımızda sesimiz yer yer alçalır, yükselir. Vurgu iki ya da daha çok heceli kelimelerimizde bazı hecelerin, cümlelerde ise bazı kelime veya kelime gruplarının ötekilerden daha baskılı ve daha belirgin söylenişine denir (Parlakyıldız, 2001, 52). Her dilde kelimelere yapılan vurgu yerleri değişebilir. Türkçede vurguların yerleri konusunda bize yardımcı olacak bazı kurallar şunlardır:

1. Türkçede kural olarak vurgu genellikle son hece üzerindedir. İstisnalar hariç, kelimeye ekler getirildikçe vurgu son heceye doğru kayar.

He ce / hece ler / heceler de / hecelerde ki

2. Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisna durumlar şunlardır:

— Yer adlarında vurgu ilk hecededir: Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Avrupa, Sofya, Marmara, Dikmen, Çankaya, Etlik vb.

—Sonu –ya ile biten yer isimlerinde vurgu sondan bir önceki hecededir: Sakarya, Almanya, Antakya, Sibirya vb.

—Zarf ve bağlaçlarda ilk hecede olur: Ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, , ansızın, hangi vb.

—Türkçede bazı ekler vurgusuzdur ve vurguyu önlerindeki heceye atarlar: -ma, -ca, -madan (uyuma, insanca, kalkmadan, gelme) vb.

3. Dilimizdeki Arapça ve Farsça kökenli bazı kelimelerde uzun heceler vardır. Bu kelimelerde vurgu, uzatılan hece üzerinde görünür. Bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Ancak, bu kelimeler için genel bir kural yoktur. Her birinin kendine mahsus bir vurgusu olabilir. Uzun hecelerin yerine göre vurgu başta, ortada veya sonda bulunur.

Vurgu başta: Kâtil, câhil, sâmi

Vurgu ortada: Teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,

Vurgu sonda: Ziyâ, kat'î, denî, zekî, hafî,

5. Sert çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin sonunda olması gerekir. Bu ünsüzler: “ç, k, p, r, ş, z” dir ; kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi vb.

6. Pekiştirme sıfatı yapan heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar: Sım sıkı, kos koca, büs büyük, büs bütün, bam başka vb.

Ritm

Cümle parçalarının söylenmesinde süre bakımından monotonluk yoktur. Cümlenin anlamına ya da duygusuna göre, bazen bir kelimeden, bazen bir kelime grubundan, bazen de bir cümlecikten sonra uzun ya da kısa soluklar olur; böylece konuşma anlamlı susuşlara bölünür. En sade bir tarifle cümlenin anlamlı susuşlara bölünmesine ritm denir.

Ritm terimi, hecelerle, kelimelerle ilgili değil, cümlelerin söylenişi ya da okunuşu ile ilgilidir (Parlakyıldız, 2001, 55). İyi konuşmak, sözü açık, doğru, anlamlı ve sevimli olarak kullanmak; kelime ve cümleleri doğru vurgulamak; sözü gereği gibi tonlandırıp ritmlendirmek demektir.

İyi bir konuşmanın ses özelliklerini de şöyle sıralayabiliriz:

1. İşitilebilirlik

Konuşmacı ile dinleyici arasında sağlıklı iletişimin en önemli unsuru işitilebilir bir sesle konuşmaktır. Bazı kimseler kelimeleri bağırarak söylemektedir. Bazı kimseler ise çekingen oldukları için kelimeleri sanki fısıldar gibi söylerler. Hangi ortamda konuşuluyorsa sesin yüksekliği, o ortama uydurulmalıdır. Ancak bunun için de dinleyicilerin kulak zarlarını patlatacak derecede yüksek sesle konuşmaya gerek yoktur. Sesin şiddeti tıpkı ton ve hız gibi hiçbir zaman monoton olmamalıdır (Kantemir, 1995, 57). Bu sebeple konuşma ortamına göre sesin düzenlenmesi gerekmektedir.

Konuşmacının, sesini bulunduğu ortamın en kuytu köşesindeki dinleyicilere kadar ulaştırması beklenir. Küçük bir salonda bağırarak konuşmak veya büyük bir salonda kısık bir sesle konuşmak, o konuşmadan hiçbir şey anlaşılmamasına sebep olur.

2. Akıcılık

Kelimelerin yumuşak bir biçimde birbirleriyle uyumlanarak söyleniş durumudur. Kelimeleri tam boğumlandırmama, yanlış soluk alma, vurgulamayı yerinde yapmama akıcılığı engeller. Bunun gibi kelime ve cümleleri üst üste yığma, konuşma hızını iyi düzenleyememe de akıcılığı bozar (Ünalan, 1996, 48). İnsanın akıcı bir konuşma yapabilmesi için konuşma hızını iyi ayarlaması gerekir. Hız, kelime telâffuzunun ve kelime aralarındaki duraklama sürelerinin aldığı zamandır. Bir fikrin iyice anlaşılmasının istendiği hâllerde, hız normalden çok daha aşağıya düşebildiği gibi, heyecanlı bir düşünce ya da olayın aktarılmasında normalin üstünde de olabilir. Ses hızını, dinleyicilerin anlayışına en uygun biçimde ayarlamak gerekir. Tekdüzelikten kurtulmak için konuşma hızında sık sık değişiklik yapılması uygun olur.

3. Açıklık

Diksiyonda açıklık, düşüncelerin net olarak meydana çıkarılmasıdır. Bunun için de söyleyicinin konuyu iyice anlaması ve dinleyicilere anlatabilmesi gerekir. Yoksa dinleyiciler, yalnız iyi söyleyişi yahut da güzel bir sesi dinlemek istemezler. Onların asıl istediği, kelimelerin arkasında gizlenen anlamdır (Özdemir, 1999, 47). Açıklığın sağlanabilmesi için, önemli kelimelerin daha net ve kuvvetli ifade edilmesi gerekir. Bu kelime ya da kelimeler hafif bir duraklama, hafif şiddetle yüksek söyleyiş ve farklı bir ses tonuyla telâffuz edilmelidir. Önemli olan husus, konuşmaların anlaşılmasıdır. Pürüzlü bir sesle ifade edilen düşüncelerin anlaşılması zordur.

Konuşmada açıklığı engelleyen en önemli unsurlardan biri de dil ve dudak tembelliğidir. Tembel dudaklar, tembel çene ve tembel bir dil başarısızlığa neden olur. Mırıldanarak, kapalı bir şekilde söylenen sözcükler, konuşmanın zihnî bir derbederlik hâlinde olduğunu gösterir. Dilimizi, her kelimeyi kolaylıkla söyleyecek hâle getirmeliyiz (Ünalan, 1996, 49). Açıklığın sağlanması özellikle seslerin ve hecelerin birbirine tam olarak ulanmasına bağlıdır. Söyleyişte kimi sesler yutulursa ya da tam belirgin bir biçimde söylenmezse, dinleyiciler anlatılanları kolayca anlayamazlar. Konuşmalarda mahallî ağızların kullanılması da açıklığı engeller. Bu sebeple, konuşmalarda kültür dili esas alınmalıdır.

4. Hoşa Giderlik

İyi bir konuşma sesinin işitilebilir ve akıcı olması yetmez, aynı zamanda hoşa gider bir nitelik taşıması da gerekir. Bir sesin hoşa giderliği, o sesin tınısı ile ilgilidir. Katı, kulak tırmalayan, hırıltılı, tiz, hışırtılı, buğulu, çok yumuşak, gevrek, biçimden yoksun sesler hoşa gitmeyen seslerdir. Rahatlıkla işitilebiliyorsa, kolaylıkla izlenebilen bir hızla konuşabiliyorsanız, tonunuz tınılı ve anlamlı bir biçimde bükümlü ise sesiniz hoşa giden bir sestir (Taşer, 1992, 101). En güzel ses hiçbir zorlama görmeden çıkan sestir. Ses organları gerildikçe sesin güzelliği bozulur. Gerilmiş bir gırtlak ve ağız, gerilmiş kaslar sesi daha delici, daha yırtıcı bir hâle getirir ve hoşa gidicilik özelliklerini kaybettirir (Bozdağ, http://yetenek.com). Hoşa giden bir üslûpta konuşma yapan hatipler konuştukları konular anlaşılmasa da halk tarafından alkış toplar. Günümüzde artık insanların ‘ne' konuştukları kadar ‘nasıl' konuştuklarına da dikkat edilmektedir.

5. Bükümlülük

Sesin çıkışı monoton olmamalıdır. Ses yüksek-alçak tonda, hızlı-yavaş, duraklamalı-duraklamasız, vurgulu-vurgusuz arasında değişerek çıkmalıdır. Bükümlülüğü, sesin musikisi olarak da tanımlayabiliriz. Herkesin kendine özgü bir konuşma müziği vardır.

Sese kolayca bükümlülük verebilmek için ses perdesinde değişim oluşturma yeteneğini geliştirmek gerekir. Üç temel ses perdesi vardır: Pes, orta ve tiz sesler. Pes kalın, tiz ise ince sestir. Her üç perde de kendi içinde notalanabilir. Zira ses perdesi bir tür notadır (Bozdağ, http://yetenek.com).

Taşer'e göre (1992, 102), bükümlülüğün karşıtı tekdüzeliktir, değişmesizliktir. Doğal olarak etkili konuşma, karşılıklı konuşma biçiminde olanıdır. Düşünceler ton ve hız değişiklikleri ile anlatılır; bu değişiklikler rast gele ve mekanik olmayıp düşüncelerin oluşum sürecinden kaynaklanan ve iletişim eylemini dinleyicinin özelliklerine, niteliklerine uydurma gereğini belirleyen değişikliklerdir.

Konuşma Eğitimi

Konuşmayı; duygu, düşünce ve tasarıların sözle anlatılması olarak tanımlıyoruz. Düşüncelerin zihinde tasarlanıp dışarıya aktarılması yönüyle konuşma bireysel bir etkinliktir. Söylenenlerin karşıdaki bireylere yöneltilmesiyle de toplumsal bir nitelik taşır. Bireyin günlük hayatı, toplumsal ilişkilerle doludur. Okul, aile, iş, eğlence gibi toplumsal ilişkilerde konuşma vazgeçilmez bir dil becerisidir. Günlük hayatımızı konuşarak yürütür, insanlarla bilgi alış verişimizi konuşarak yaparız. Konuşmak aynı zamanda sıkıntı, sevinç, istek gibi duyguları karşımızdakilere anlatma yolu olarak da ruhsal bir ihtiyaçtır.

İyi konuşan bir birey kendini tam ve doğru olarak ifade edebilir. Eğitim kurumlarındaki konuşma derslerinin genel amacı, öğrencilere duygu, düşünce, gözlem, hayal ve isteklerini dil kurallarına uygun, doğru ve etkili biçimde anlatma becerisi kazandırmaktır. Konuşma, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin de temelinde yer alır. Öğretmen-öğrenci arasındaki bilgi alış verişi, açıklama, anlatma, değerlendirme vb. en çok konuşma aracılığıyla yapılan etkinliklerdir. Konuşma, yani sözlü anlatım öğrenciye mantıklı düşünme ve doğru anlatma yollarını kazandırır.

Konuşma insanın doğasında vardır, ancak doğru ve etkili konuşma eğitim ile elde edilen bir beceridir. Etkili ve güzel konuşma becerisinin kazandırılıp geliştirilmesi bireylerin toplum hâlinde yaşamalarında çok büyük bir öneme sahiptir. Bu sebeple, konuşma becerisinin geliştirilmesinde Türkçe öğretmenlerine büyük sorumluluk düşmektedir. Konuşma becerisinin geliştirilmesi, birtakım kuralları ezberlemeye dayalı bir çalışma ile sağlanamaz. Bunun için bol bol uygulama yapmak, iyi konuşan konuşmacıları dinlemek, onları model almak için gayret sarf etmek gerekir.

Konuşmada konu ve konunun nasıl anlatıldığı kadar konuşanın ses tonu, diksiyonu, vurgulama ve telâffuzu da çok önemli hususlardır. Konuşmada anlamı vurgulama konusunda yardımcı bir özellik de vücut dilini doğru ve güzel kullanabilmektir. Vücudumuz duyguları ifadede ve konuşmayı etkili kılmada en önemli yardımcımızdır. Ancak onu nasıl kullanacağımızı bilmemiz gerekir. Her beceri gibi konuşma becerisi de eğitimle gelişir. Konuşma eğitiminden kasıt, insanın duygu, düşünce ve isteklerini sözle anlatır hâle gelmesidir. Çocuklar belli konuşma alışkanlıkları edinerek okula gelirler. Ailenin gelenek, görenek ve alışkanlıkları sınırı içinde gelişen bir konuşma eğitiminden geçirilirler (Sever, 1997, 20). İlköğretim okulunun başından itibaren de çocuğun konuşma becerisindeki eksikliklerin tamamlanması, yanlışlıklarının düzeltilmesi ve konuşmasının geliştirilmesi amaçlanmaktadır.

Çocukların çevre ve aile ortamı da konuşma becerilerinin yetersizliğine sebep olabilmektedir. Öğrenciler özgür okuma yoluyla beslenmedikleri, aile, çevre, okul ortamlarında güzel konuşma örnekleri duymadıkları ve üstelik okulda konuşturulma imkânına kavuşturulmadıkları için (Burdurlu ve Kantarcı, 1971, 102) diğer dil becerilerinde olduğu gibi sözlü anlatım yönünden de geri kalırlar. Bu durum karşısında öğrencilerin konuşmaları doğal olarak gelişemez. Bu tür eksiklikler ya da yanlışlıklarla öğretmenin karşısına gelen öğrencilerin konuşma becerileri açısından eğitilmesinde göz önünde bulundurulması gereken temel hususlar vardır. Düşüncelerin, duyguların, izlenimlerin düzgün ve etkili bir biçimde anlatılabilmesi için çaba harcamak gerekir. Her hangi bir konuyu, bir olayı, bir işi düşünüp zihinde plânlaştırarak düzgün cümlelerle anlatmaya çalışmak lâzımdır. Çünkü beceriler alışkanlık hâline getirilirse başarılı olunur.

Dil eğitimi, bilginin beyne yüklenmesinden öte kişinin öğrendiği her yeniliği hayatının bir parçasında uygulamasını amaçlamaktadır. Dil eğitiminin, dolayısıyla onun bir parçası olan konuşma eğitiminin toplumun hedef ihtiyaçlarına göre belirlenmesinde izlenecek yol, her bireyin belirli bir düzeye getirilmesinden geçer. Bu çerçevede, konuşma eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususları şöyle özetleyebiliriz (Yalçın, 1997, 166; Kılıç, 2000, 35; Özbay, 2003, 21):

1. Konuşma da diğer dil becerileri gibi eğitim yoluyla geliştirilebilir. Eğer eğitim ciddî ve sağlıklı değilse ileri yaşlarda konuşma yeteneğinin gelişmesi de güçleşmektedir.Yine konuşma eğitimi sadece bir öğretim şeklinde değil, yeri geldikçe oyun, uygulama ve eğitim şeklinde verilmelidir.

2. Konuşma eğitiminin asıl amacı kişinin duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmesini sağlamaktır. Dolayısıyla konuşma ile sosyalleşme arasındaki ilgi göz ardı edilmemelidir.

3. Modern toplum hayatının gerektirdiği bütün konuşma tür ve şekilleri insanlara kazandırılmalıdır. Bu amaca ulaşmak için, Türkçe Dersi Öğretim Programı (MEB, 2005, 174) ikna etme, eleştirel konuşma, katılımlı konuşma, tartışma, empati kurma, güdümlü konuşma, kelime ve kavram havuzundan seçerek konuşma, serbest konuşma, yaratıcı konuşma, tüme varım, tümden gelim, hafızada tutma gibi konuşma yöntem ve tekniklerini önermektedir.

4. Konuşma eğitimi standart olmayıp hedef kitlelere göre değişir. Bu hususlara dikkat edilmeden verilecek genel bir eğitim formasyonu fertlerin normal konuşma alışkanlığı kazanmalarını sağlamanın dışında başka bir şey kazandırmayacaktır. Gelişmiş bir dil zevkinin ve konuşma becerisinin kazanılmasında ferdî yeteneklerin ve sahip olunan kültürel yapının göz önünde bulundurulmasının büyük önemi vardır.

5. Konuşma eğitiminde ulaşılacak nihaî hedef, öğrencinin ilköğretim çağının sonunda ülkesinin parlamentosundaki konuşmaları takip edecek, onları yorumlayabilecek, duygu ve düşüncelerini bu düzeyde anlatabilecek hâle getirilmesidir.

6. Konuşma eğitiminde yıkıcı değil yapıcı olunması gerektiği mutlaka öğretilmelidir. İlgi çekebilmek için bayağı ve sıradan şeyleri anlatmak gibi bir kolaycılığın içine kesinlikle girilmemelidir.

7. Konuşma eğitimi sırasında konuşmaya mutlaka çok iyi hazırlanmak gerektiği öğretilmelidir. Konuşmanın amacı, temel ve yardımcı unsurları belirlenmeden, nerede ne kadar bahsedileceği tespit edilmeden yapılacak konuşmanın başarısız olacağı kavratılmalıdır. Bu eğitim sırasında konuşmacıya, hitap edilecek topluluğun eğitim seviyesini, özel ilgilerini vs. dikkate almalarının gerekliliği de öğretilmelidir.

Sonuç

Sözlü iletişimdeki başarı düzeyinin etkin dinleme ve konuşmaya bağlı olmasına karşılık az gelişmiş konuşma ve dinleme yeteneklerimiz iletişimi olumsuz yönde etkilemektedir. İnsanların büyük bir çoğunluğu düşünmeden ağzından ne çıktığının farkına varmadan konuşmakta ve karşısındakinin ne dediğine dikkat etmeden dinlemektedir.

İletişim, söylenen kelimelerin yanı sıra sesin yüksekliği, tonu ve vurgulaması, konuşmanın hızı, nefes alıp verme biçimi, duraklama, yüz ifadesi, göz hareketleri ve duruş biçimi, kişiler arasındaki mesafe, jest ve mimikler, giyim tarzı gibi unsurları da içermektedir. Bütün bunlar konuşmanın fiziksel ve zihinsel unsurlarını kapsayarak konuşmanın karmaşık yapısını oluşturmaktadır. Konuşmanın insan hayatında önemli bir rolü olduğunu gözden uzak tutmadan çocuk ve gençlerimize etkili bir konuşma becerisi kazandırılmalıdır.

Kaynakça

BOZDAĞ, Muhammed; Güzel Konuşma – Etkili İletişim, http://yetenek.com

BURDURLU, İbrahim Zeki ve İrfan KANTARCI (1971). Ortaöğretimde Türkçe Öğretimi, Karınca Matbaacılık, İzmir.

KANTEMİR, Enise (1995). Yazılı ve Sözlü Anlatım, Engin Yay., Ankara.

KARAALİOĞLU, Seyit Kemal (1987). Yazmak ve Konuşmak Sanatı-Kompozisyon, İnkılâp Kitap Evi, İstanbul.

KAVCAR, Cahit vd. (1998). Türkçe ve Sınıf Öğretmenleri İçin Türkçe Öğretimi, Engin Yayın Evi, Ankara.

KILIÇ, Mehmet (2000). “Konuşma Eğitimi”, Millî Eğitim, Ocak-Şubat-Mart 2000, S. 145, s.34-35.

MEB, İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu (6,7,8. Sınıflar), Ankara,2005.

ÖZBAY, Murat (2003). “Konuşma Eğitimi ve İyi bir Konuşmanın Ses Özellikleri”, Jandarma Eğitim Dergisi, Haziran 2003, S.26, s.18-22.

PARLAKYILDIZ, Hayrettin (2001). “Telâffuz ve İmlâ” , Dil Dergisi, Kasım 2001, S. 109, s.48-63.

SARICA, Salih ve Mustafa GÜNDÜZ (1995). Güzel Konuşma Yazma, Fil Yayın Evi, İstanbul.

SEVER, Sedat (1997). Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme, Anı Yay., Ankara.

ŞENBAY, Nüzhet (1997). Alıştırmalı Diksiyon Sanatı, MEB Yayınları, İstanbul.

TAŞER, Suat (1997). Konuşma Eğitimi, İleri Kitabevi, İzmir.

TÜRK DİL KURUMU (1998). Türkçe Sözlük, TDK Yayınları, Ankara.

ÜNALAN, Şükrü (1996). Şahsiyet ve Dil İlişkisi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üni. Sosyal Bilimler Ens., Ankara.

YALÇIN, Alemdar ve G. Ülkü YALÇIN (1997). Türkçe Öğretim Yöntemlerine Yeni Bir Yaklaşım, Ankara.

 

SOUND RELATED CONCEPTS AND SPEEKING EDUCATION

Abstract

Speaking is one of the most important means which causes communication between human beings. Most of the time communication among people happens through speaking. Message is created through complex cognitive processes. If the listener hears the message and makes it meaningful in his mind, then purpose of speaking has taken place. Well and understandable speech is a key for a successful communication. Using sound in an effective way is also important. To make influential speech knowledge and education are necessary. Speaking is socially and individually important and it influences success directly. Individuals within the nation should be educated about speaking in order to be able to establish healthy communication and use democratic rights.

Key Words : Speaking, sound, education, communication