MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ
|
Sayı
150 |
Mart,
Nisan, Mayıs 2001 |
Öğretmen Yetiştirmenin Uluslararası Boyutu (UNESCO
45. Uluslararası Eğitim Kongresi)
|
Dr. İsmail Güven (*) |
A-GİRİŞ Toplum öğretmenlerden gün geçtikçe daha fazla şeyler
beklemeye başlamıştır. Buna paralel olarak da öğretmenlerin hem
yetiştirilmesi ve hem de sınıftaki etkinlikleri değişmiş ve çeşitlenmiştir.
Değişimin önemli kurumlarından biri olan öğretmenlik ve öğretmenlerin rolleri
de günümüzde hiçbir zaman olmadığı kadar farklılaşmıştır. Eğitim sistemini
toplumdan ve toplumsal gereksinimlerden bağımsız olarak düşünmek mümkün
değildir. Bütün ülkeler değişen modern üretim tarzlarına ve metotlarına cevap
verecek tarzda okul ve öğretim etkinliklerini düzenlemektedirler. Çağımızdaki
ekonomik, sosyal ve teknolojik alandaki hızlı değişmeler toplumsal ve
eğitimsel kurumları da etkilemekte ve eğitim sistemleri de kendilerini
yeniden oluşturma ihtiyacı karşısında bulunmaktadırlar(1). Bunlar öğretmen
yetiştirmeye yönelik çabaların uluslar arası boyutta düzenlenmesi ve ele
alınması olgusunu beraberinde getirmiştir. Bu konuda en önemli adımlar UNESCO
tarafından atılmıştır. Öğretmenlik mesleği konusunda uluslar arası uzlaşım
oluşturma konusu UNESCO’nun düzenlemiş olduğu geleneksel eğitim kongrelerinden
birinin başlığını oluşturarak, üye ülkelerce ele alınmıştır. Bu çalışmada da
21 yıl aradan sonra öğretmen yetiştirme konusunu ele alan UNESCO geleneksel
eğitim kongresinin sonuç raporu tartışılmış ve okuyucuya ana hatlarıyla
tanıtılmaya çalışılmıştır. UNESCO Uluslar Arası Eğitim Konferansı 30 Eylül-5 Ekim
1996 tarihleri arasında Cenevre’de gerçekleşmiştir. Eğitim Konferansının
Başlığı “Öğretmen Eğitimi ve Değişim Süreci İçinde Öğretmenlerin Rollerinin
Değiştirilmesi” olmuştur. UNESCO’nun resmî 135 üyesi, 5 üye olmayan ve
Birleşmiş Milletlere bağlı 52 kurum ve kuruluş bu konferansa doğrudan
katılmıştır. Bu konferans eğitimsel açıdan en geniş katılımlı konferanslardan
biri olma özelliği göstermiştir. 748 delege, 60 ülkenin Millî Eğitim
Bakanları, 24 Millî Eğitim Bakan Yardımcısı ve 151 değişik kurumlardan
temsilci ve gözlemci olmak üzere konferansa toplam 899 kişi katılmış,
konferans bir hafta sürmüş ve sonuçta dokuz öneriyi kapsayan bir deklarasyon
yayımlanmıştır. Ayrıca 5 Ekim’de uluslar arası öğretmenler günü de
kutlanmıştır (2). Konferansta genel olarak değişim süreci içinde
öğretmenin rollerinin artırılmasına ilişkin eylem plânlarının uygulanması ve
bu anlamda uluslar arası iş birliği koşulları ve uzlaşım önerileri ele
alınmıştır. Uzlaşım 2 başlıkta ifade edilmiştir. Birincisi; uluslar arası
temelte etkili eylem stratejilerini oluşturup uygulamaya koyabilmek için
eğitim bakanlarının siyasî yaptırımlarını kullanmalarını öngören ve
konferansa katılan bütün üyeler tarafından kabul edilen deklarasyon yayımlanması, ikincisi de deklarasyona eylem
stratejilerinin karşı karşıya kalacağı ve baş etmek durumunda olduğu
sorunları çözmeye ilişkin 9 öneri eklenmesi olmuştur(3). Öğretmenlik 19. yy’ın başlarından beri meslekleşmeye
çalışan bir alandır. Fakat niteliği gereği toplum ve dünya değiştikçe
öğretmenlere yüklenen görev ve sorumluluklar da artmaktadır. İyi bir öğretmen
olmak için yalnızca iyi eğitim almak yetmez, modern çağın gereklerini de
karşılamak zorunluluğu vardır. Modern dünyada kitle iletişim araçları bazen
öğretmenleri daha çok çalışmaya ve meslekî açıdan yenilemeye itmektedir.
Bazılarına göre, kitle iletişim araçları öğretmenlerden daha etkili
olabilmekte ve daha etkili öğretebilmektedir(4).Bu olgular öğretmenleri
öğretecekleri içeriğin yanısıra, hem bireysel hem de meslekî açıdan
kendilerini sürekli yenilemek durumunda bırakmıştır. Bu ise mevcut öğretmen
yetiştirme anlayışına yeni bakış açılarının sorgulanmasına yol açmış
öğretmenlerin rollerini eskisine oranla daha fazla değiştirmiştir(5). Çağımızdaki hızlı değişiklikler öğretmenlerin
görevlerinde de önemli değişiklik ve gelişmelere yol açmıştır. Bu yeni
değişikliklerin yansımalarının eğitim programlarında yer alması ve eğitim
programlarının da bu yönde geliştirilmesi gerekir ki sınıfta etkileşim kurulabilsin.
Çünkü eğitim programlarının geliştirilmesinde önemli rolü olan öğretmenlerin,
bilgi, beceri ve yetişmişlik düzeyleriyle sınıftaki etkileşim arasında önemli
yakınlıklar vardır (6). Öğretmenler, günümüzde meydana gelen değişmeleri
yakından hisseden ve değişime en fazla uymak zorunda kalan kesim olmuştur.
Tıpkı diğer insanlar gibi öğretmenler de günümüz küresel ortamında hem
geçmişteki olaylar hem de şu anda ortaya çıkan olaylar ve dünyadaki çeşitli
yeni durumların getirdiği baskıyla mücadele etmek zorundadırlar. Bu ortamda
öğretmenlerin görevi, çocuklar ve gençleri yaşadıkları ulusun ve toplumun
kimliğini korumak ve aynı zamanda sözü edilen küresel dünyaya onları
hazırlamak gibi karmaşık ögelere de indirgenmektedir. Bu durum öğretmenlere
yeni yükler getirmektedir ki, öğretmenlerin bu yükü hakkıyla kaldırabilmeleri
için önce kendilerini geliştirmeleri gerekmektedir. Ayrıca karmaşıklaşan yapı
içinde ekip hâlinde çalışma ve görev yapmaya hazırlanmalı, çocukların toplum
ve gelişmesinden istenen yönlerde kazanımlar almalarını sağlayacak olguları
aktarma yeterliliğine de sahip olmalıdırlar.Bunun yanısıra öğretmenler bilgi
sahibi olmak için tek mekân (okul) ve zaman olmadığını bilerek; öğrencilere
bilmek, yapmak, var olmak için, birlikte yaşamak gibi becerilerin öğrenim
basamaklarını öğretmeli ve hayata geçirmelidirler. Öğretmen eğitimi de diğer alanlar gibi kendine özgü
yönleri olan bir eğitimdir. Öğretmenlik de toplumun her alt ögesinin
etkileşimde bulunduğu kesimdir. Bu nedenle toplumun her kesiminin öğretmenlerden
beklentileri oldukça fazla ve aynı zamanda karmaşıktır. Bu beklenti yalnızca
öğrencileri eğitme yönünde bir beklenti değildir. Toplum öğretmenden bir
yandan kültürel mirası koruma ve sürdürmesini beklerken, diğer yandan da
sosyal ve ekonomik değişime yardım etmesini ummaktadır.Bir çok ülke
öğretmenden bunların her ikisini de aynı anda yerine getirmesini
beklemektedir. Bir başka beklenti de öğretmen eğitiminin uluslar arası boyuta
kavuşturulmasıdır (7). Avrupa açısından sınırların ortadan kalkması, dünya
konjüktürü açısından ise artan küreselleşme özentileri nedeniyle
öğretmenlerin kendilerini hızla değişen koşullar ve rekabete hazırlamaları
gereklidir. Öğretmenlerin hızla değişen sosyal durumlardaki yaşama ve çalışma
koşullarına ayak uydurabilmeleri için uluslar arası uzmanlık ve yetişmişlik
anlayışının yanısıra küresel düşünecek yeterlikte de yetiştirilmeleri ve
anlayış kazanmaları gerekir. İkibinli yıllarda dünyanın her boyutunda küresel
bir değişimin yaşanacağı düşünüldüğünde, en önemli değişikliğin okul
içi-sınıf içi süreçlerde meydana geleceği ve sınıfı etkileyeceği de kabul
edilmelidir. Bu gelişmeler, yalnızca meslek bilgisi değil, bilgiyi kullanma
yöntemlerini bilen, toplumlar arası ilişkiler hızlı karar alma, uyum, kendi
işinde ve zamanın kullanımında tasarruf gibi pek çok özelliğe sahip çok
boyutlu yetişmiş kişilerin öğretmen olarak yetiştirilmesini gerektirir. Tüm bu çağdaş değişmeler ve gelişmeler öğretmen
yetiştirmenin uluslar arası boyutta ele alınmasını zorunlu kılmıştır. Bu
durum öğretmenlik mesleğinin uluslar arası bakış açısıyla ele alınıp
tartışılmasını da beraberinde getirmiştir. Bu amaçla uluslar arası uzlaşım ve
iş birliği çabalarıyla öğretmenlik mesleğinin geliştirilmesi konusu ele
alınmıştır. Öğretmenlik mesleği ile ilgili sorunların çözümüne katkıda
bulunur nitelikte uluslar arası toplantıların en önemlilerinden biri de
UNESCO’nun 1996 yılında yapmış olduğu geleneksel eğitim konferansının
konusunu öğretmen yetiştirmeye ayırmasıdır. UNESCO’nun 1996 yılında yapmış olduğu “Öğretmen Eğitimi
Konferansı”nda da öğretmenlerin değişen koşullarla karşı karşıya kaldıkları
sorunların özümü ve alınacak önerilerin neler olacağına ilişkin temel
olgulara işaret edilmiştir. Konferansta eğitimsel değişim süreci içinde
öğretmenin rolünün artırılmasıyla ilgili eylem plânlarının hazırlanıp
uygulanmasına ilişkin uluslar arası bir uzlaşımın gerekliği ana ilke olarak
belirlenmiştir. Uzlaşımın iki temel çerçevede gerçekleştirilmesi kabul
görmüştür; Birincisi; ulusal ve uluslar arası düzeyde etkili eylem
stratejilerini oluşturup uygulamaya koyabilmek için eğitim bakanlarının
siyasi erklerini kullanmasıdır(8). UNESCO’nun bu toplantısında eğitimsel
değişikliklerin öğretmenlere yeni yükler getirdiği kabul edilerek ve bu
değişikliklere uyum sağlayabilmek için yeni yaklaşım tarzına gerek
duyulduğunu belirtmektedir. Bu yeni yaklaşım kendi içinde üç temel ilkeyi
barındırmaktadır. Birinci ilke, eğitimsel değişikliklerin günümüzde geçmişten
daha fazla olarak, okulda ve sınıf içinde gerçekleştiğine işaret etmektedir.
Bu durum öğretmenlerin değişim sürecinde anahtar rolü oynadıkları anlamına da
gelmektedir. Öğretmenlerin böyle bir rolü olduğunu kabul etmek, bizi onlara
karşı geliştirilmiş olan geleneksel tutumlarımızı değiştirmeye zorlayacaktır.
Bu tutum içerisine herhangi bir çıkar beklemeksizin öğretmenlerin çalışma
koşullarını düzelmeye yönelik somut önlemleri almak, meslekî açıdan
gelişmelerine yardımcı olmak ve onları bugün toplumun sorunlarını çözemeyen
eğitim sisteminin temel suçluları olarak ya da kurbanları olarak görmek gibi
olgular girer. Konferanstaki tartışmalar ve çalışmalar kısaca,
öğretmenlerin öğretim sürecindeki rolleri üzerinde durup, onlara yönelik
olumsuzlukları tekrar gündeme getirerek, daha çok sembolik bazı
ödüllendirmelerle, hareketli ve etkin hâle getirmenin mümkün olmadığına
işaret etmiştir. Günümüzde toplumların yaşadıkları hızlı ve büyük
değişiklikler, bizim öğretmenlere karşı olan tutumlarımızı gözden geçirmemizi
ve öğretmenlerin rolleri üzerinde geçmişten daha fazla düşünmek ve tartışmak
zorunda olduğumuzu ortaya koymaktadır. İkinci ilke ise; öğretmenlerin, herhangi bir zamanda
ortaya çıkan bir sorunun bir yönüyle ilgilenmek zorunda kalmaları ve bu
sorunları çözmek için bilimsel önlemler alma düşüncesine dayalı yaklaşımları
uygulayacak bütünleşik politikalara gereksinim duydukları anlayışına
odaklanmaktadır. Geçen on yılda öğretmenlerin meslekî çalışma koşulların
iyileştirilmesini sağlamak ve mesleğin prestijinin azalmasını önlemek için
bir strateji olarak, öğretmenlerin verimsizliğinin maddî yetersizliklerden
ortaya çıkan sorunları çözmenin yeterli olacağına ilişkin genel kanı
oluşmuştur. Fakat bu anlayışın olumsuz ve eksik yönleri günümüzde
kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Yalnızca maddî koşulların düzeltilmesiyle
öğretmenlerin genel durumlarında iyileşme sağlanamamıştır. Bu nedenle
konferansta öğretmenlerin karşı karşıya kaldıkları çok yönlü sorunların ele
alınması kabul edilmiştir. Sorunların çözümünde tek yönlü değil sistematik
yaklaşımın önemi dikkate alınmalıdır (9). Konferansta kabul edilen ilkeleri destekleyici üçüncü
ilke, öğretmenlerin toplumdan uzak bireyler olmadıklarıdır. Bu nedenle,
onları kurumlar ve ekip çalışmasının bir üyesi olarak çalışacak uzmanlar
olarak görmek gerekir. Öğretmenlerin meslekî etkinliklerinin kollektif ve
kuramsal doğasının onların hem eğitimi hem de mesleğe ilişkin olarak
oluşturulmuş politikalar üzerinde büyük ölçüde etkisi vardır. Bu açıdan
öğretmenlerin meslekî ve kurumsal gelişimlerine yönelik yeni ve gelecek
tartışmalar her zaman sürecektir(10). Konferansta öğretmen yetiştirme ve öğretmenlerin
statüleriyle ilgili 2 ana başlık
belirlenmiş bu iki ana başlık ise dört ana alanda incelenmiştir. Ana
başlıklar: 1.
Yeni Arayışlar Işığında Öğretmen 2.
Barış Kültürünü Oluşturmada Öğretmenlerin Rolleri Alt başlıklar ise şöyle belirlenmiştir; a)Öğretmen Yetiştirme ve Bilginin Oluşturulmasında
Piaget’nin Kavramlarının İşe Koşulması b)Karar Alma Süreçlerine Katılım c)Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin Öğrenme ve
Öğretmenler Üzerine Etkileri d)Toplumdaki Değişiklikler Eğitimin Niteliğini
Artırmaya Yönelik Olarak, Öğretmenlere Sunulan Olanakları Ne Yönde Etkiliyor? 1.
Yeni Arayışlar Işığında Öğretmen: Öğretmenler geçmişte olduğu gibi günümüzde de çevredeki
bütün olgulardan etkilenmektedirler. Günümüzde öğretmenler, yerel ve küresel
düzenlemeler konusunda oldukça fazla sorumluluğu yüklenmekte ve bu alanda
çıkan sorunları çözmek zorunda kalmaktadırlar. Öğretmenlerin karşı karşıya kaldığı sorunlardan biri de
modernizm ve geleneksellik arasında denge kurma zorunluluğudur. Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkan kültürel boşluk hızla kapatılamamakta,
bireyler kültürel boşluk nedeniyle toplumsal kimliklerini kaybetmeye
başlamakta ve ortaya çıkan boşluğu doldurmaya çalışan kurum ise eğitim kurumları
ve öğretmenler olmaktadır. Öğretmenler ayrıca artan kürselleşme nedeniyle
öğrencilerin kendi köklerinden uzaklaşmaması için de kültürler arası eğitim
gibi düzenlemelere de katılmak zorundadırlar. Eğitim sistemlerinde artan rekabet ve hızlı ekonomik
değişimlerin etkisi çok fazla olmuştur. Eğitim kurumlarında fırsat eşitliği
önlenemez düzeyde zedelenmiştir. Öğretmenler de çocukları gelecekte
yapacakları işe mi yoksa hayata mı hazırlayacakları konusunda çelişkiler
yaşamakta ya da ikilemleri çözememektedirler. Öğretmenlerin en fazla yakındıkları sorunlardan biri de
hızla ilerleyen teknolojiye ayak uydurmadır. Öğretmenlerin gelişen
teknolojiye ayak uyduramaması onların statü ve yerlerini eğitim sistemi
içinde sorgulanır hâle getirmiştir. Öğretmenlerin yerini bilgisayar ya da
diğer eğitimsel araçları alacağı savı öğretmenlerin çalışma durumlarını
etkilemektedir(11). Tüm bunların üstesinden gelebilmek için öğretmenlerin
yapmaları gerekenler şöyle özetlenmiştir; Toplum öğretmenden çok şey beklemektedir. Öğretmenin
kendinden beklenenleri yerine getirebilmesi için önce toplumun kendi üzerine
düşenleri yapması gerekmektedir. Sosyal düzenlemeler okul göz önüne alınarak
gerçekleştirilmeli ve iş birliği sağlanmalıdır. Öğretmenlerin en temel ödevlerinden birisi kendilerini
sürekli geliştirmektir. Daha iyi çalışmaları için ekip hâlinde çalışmaları ve
öğrencilerle iyi ilişkiler kurmalı, yaratıcılığı geliştirmelidirler.
Yetenekli öğrenciler yerine tüm grubu en iyi şekilde eğitmeye
çalışmalıdırlar(12). Konferansın bu bölümünde katılımcılar toplumsal değişme
ve bozuklukların toplumdaki tüm kurumların iş birliği ile çözülebileceğini
belirterek, öğretmene bu açıdan fırsat verilmesinin yararlı olacağını
belirtmişlerdir. Ayrıca, kültür, demokrasi, barış gibi evrensel değerlerin
öğrencilere kazandırılması gerektiğini belirterek bir anlamda vatandaşlık
eğitiminin uluslar arası boyutta öğretmen yetiştirme programlarına girmesini
öngörmüşlerdir. Katılımcılar öğretmenlere, her yerde, her zaman, öğrenme ve
öğretme becerilerini kazandırma konusunda eğitim sistemlerinin yapılanması
gerekliliğini de öne sürmüşlerdir. Bu başlık altında önemle ele alınan diğer
bir nokta da, barış ve hoşgörünün topluma egemen olmasıdır. Kongrede böyle
bir önerinin gelmesi çok doğaldır. Çünkü 2000’li yıllara gelindiğinde
dünyanın hemen her yerindeki anlaşmazlık ve çatışmaların temelinde
hoşgörüsüzlük ve başkalarına tahammül edememenin yattığı bilinmektedir.Böyle
bir tutum ancak hoşgörü ve barış eğitimiyle bir noktaya kadar giderilebilir.
Bu nedenle kongreye katılanların böyle bir görüşü savunmaları doğaldır.Bu
nedenle ikinci ana konu da doğal olarak barış kültürünü oluşturma olmuştur. 2.Barış
Kültürünü Oluşturmada Öğretmenlerin Rolleri UNESCO; eğitim, bilim, kültür ve iletişim yoluyla
barışı sağlamayı görev edinmiştir. Bu zaten UNESCO’nun anayasası
niteliğindedir. 1994 yılında Cenevre’de yapılan eğitim bakanları
toplantısında da şiddete karşı manifesto yayımlanmıştır. Kongreye katılanlar toplumlardaki farklılık ve kültürel
anlayışlara ilişkin çeşitliliğin yaşaması için, eğitim sistemlerinin tek
yönlü ve katı anlayışlarını geride bırakmalarını öngörmüştür. Öğretmenler hem
günlük yaşamda hem de okul yaşamında kültürel ve bireysel farklılıkların
çatışmaya yol açmasını önleyecek durumlar üzerinde çalışmalı ve farklılığın
toplumun gerçeği olduğu öncülünden uzaklaşmamalıdır. Bu bağlamda öğretmenler;
okullarda düşünce ayrılıkları olabileceğini kabul ederek bunun çatışma ile
değil konuşma ile çözülebileceğini, her kültürün kendine özgü olduğunu,
bireyler arasında etkileşim ve hoşgörünün geliştirilmesi gerekliliğini ve
başkalarını ne olursa olsun geçmişte olduğundan daha fazla dinlememiz
gerektiğini bilmelidirler(13). Öğretmenlerin bu sorunların üstesinden gelebilmesi için
çok yönlü bütüncül bir eğitimden geçmeleri ve sorunları da bu boyutta ele
almaları gereklidir. Barış ve hoşgörü konusunun derslerde sürekli
vurgulanması, günümüz dünyasında barış ve hoşgörünün değerinin geçmişten
örneklerle verilmesi gereklidir. Görüşlerden ortaya çıkan başka bir sonuç da,
öğretmenlerin öğrencilere; herkesin farklı olduğunu, hiç kimsenin aynı
olmadığını, herkese karşı adil olmayı öğretmeleri gerekliliğidir. Bu
beklentileri uluslar arası boyutta gerçekleştirebilmek için, uluslar arası
dayanışma oluşturulması da kabul edilmiştir. Buradan çıkan bir sonuç da
öğretmenlerin uluslar arası durumların gerektirdiği iş birliği ve çalışma
koşullarını yerine getirecek şekilde yetiştirilmelidir. Ayrıca toplumun tüm
kesimlerinin barış ve hoşgörüyü geliştirmek için de eğitmenin gerekliliği
ortadadır. Medya, aileler, işverenler bu kavramların topluma somut olarak
yerleşmesi için çalışmalıdırlar. Öğretmenlik mesleğine ilişkin tartışmalar ise dört ana
başlık hâlinde ele alınmıştır. a-Öğretmen
Yetiştirme ve Bilginin Oluşturulmasında Piaget’nin Kavramlarının İşe
Koşulması Öğretmen Eğitimi Konferansının bu alt oturumunda
Piaget’nin kuramlarının günümüz eğitim sisteminde uygulanma koşulları ele
alınmıştır. Piaget’nin kuramına göre bilginin yapılanmasında kuram ve
öğretimin içeriği kendi varlığında yer almalı ya da tarihsel gelişimi içinde
bilginin oluşumuna bakılmalıdır. Bilginin oluşturulmasının başlangıcı ve
bitimi olmadığı savından hareketle becerilerin de sürekli olarak yeniden
yapılanması gerektiği kabul edilmektedir. Constructive (yapısallaştırıcı) yaklaşımın
tartışıldığı bu oturumda eğitimsel etkinliklerin çoğunun yeni bilgiyi
oluşturulmasına yardım edecek şekilde düzenlenmesi öngörülmüştür. Öğretmen
eğitiminde programlarda constructive yaklaşımın yer alması
tartışılmıştır(14). Bu oturumda başka bir başlıkta öğrencilerin araştırmaya
yönlendirilmesi ve yeni bilgiyi araştıran kişiler olarak etkinlikte
bulunmaları önerilmiştir. Öğretmen ve yetişkinlerin rehberliği ve öğretim
durumlarını iyi düzenlemesi hâlinde öğrenciler, kendi çabalarıyla mümkün
olduğunda ilerleyebilirler. Öğretmenler çocukların bizzat bilgiyi
oluşturmasına yardımcı olabilmek için “sürekli araştırıcı” olmalıdırlar. Diğer bir kategori ise bilginin hızla gelişmesi ile
bizim bununla nasıl baş edeceğimiz sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunun
cevabı farklı bilgi türleri için ortak düşünsel temeller oluşturmaya yönelik
temellerin oluşturulmasıdır. Bu genel bilişsel araçlar, bilgilerin bir
alandan diğer tarafa geçmesine olanak verir. Bu noktada bireylere öğrenmeyi
öğrenmelerini sağlayacak araçları sağlamalıdır. Bu durumda öğretmenler kendi
disiplinlerinin ötesine gidip öğrencilerinin öğrenme boyunca bireysel düşünme
kapasitelerinin sürekli uyanık tutmalıdır(15). Konferans bu noktada
öğretmenlere bir sorumluluk daha yüklemektedir. Öğretmenler öğrencilere
yalnızca öğretmeyi görev edinmemeli, aynı zamanda öğrencilere nasıl
öğreneceklerini ve öğrenmede hangi bilişsel araçlarla daha yararlı çıktılar
elde edeceklerini öğretmelidir. Öğrenilen bilginin üretime dönük olmasına ilişkin bir
kategori de bireyin kendisini ve içinde bulunduğu dünyayı anlamasını ve
başkalarının farklılıklarını kavranmasına yöneliktir. Bireylerin bilginin ve
içinde bulundukları dünyadaki oluşumların çıkış kaynağı konusunda ilişkileri
oluşturacak stratejileri geliştirmeleri beklenir. Piaget için çocukların kültürel, sosyal, entellektüel,
bilişsel ve diğer yapılarının farklılığı gelişimin temel kaynağıdır. Bu
farklılıklar mevcut yapılandırmaların kaynağı hâline gelirler. Öğretmen
yetiştirme sistemleri büyük ölçüde bu olgulara paralel işlemelidir.
Öğrenci/öğretmen/bilgi ilişkilerinden yola çıkarak yeni öğrenme biçimlerine
ulaşılabilir. Piaget bize, çocuğun bencilliğinin bağımlılık ve paylaşım
etkinliklerini anlamada nasıl engel olduğunu göstermektedir(16). Bütün bu tartışmalarda, öğrencileri farklılıklara göre
yetiştirme ve farklılıkları anlamaya yönelik olarak eğitmenin ön plâna
alınması ilkesine göre yetiştirmek ve öğretmen yetiştirme programlarına
bunları koymak ön plâna gelmiştir. Öğretmen eğitimi ve sonrasında da
değerlerin yerleştirilmesi gerekliliği kendiliğinden ortaya çıkmıştır.
Churikan(1993) şöyle diyor “Bir öğretmenin yetişmesi öğretmenlik hayatı
boyunca sürer. Profesyonel bir öğretmen, öğretmenlik eğitimi aldığı kurumdan
mezuniyeti sonrasında da öğrenmeye devam eder.”(17) b-Eğitimde
Karar Alma Süreçlerine Katılım Bu oturumda birçok ülke temsilcisi kendi ülkelerinin
eğitim örgütü ve yapısına bağlı olarak karar sürecine öğretmenlerin nasıl
katıldıklarını örneklemişlerdir. Tartışmalarda en göze batan olgu bu
süreçlere öğretmenlerin hangi düzeyde ve ne derecede etkin olabilecekleri
olmuştur. ILO temsilcileri programların daha etkili ve verimli
yürütülebilmesi için karar alma süreçlerine öğretmenleri katmanın yararından
söz etmişler ve çocuk işçiler, cinsiyet ayrımcılığı ve öğretmenlerin
statülerine yönelik olumsuzlukları gidermenin önemine değinmişlerdir(18). Tartışmalarda iki önemli konu üzerinde önemle
durulmuştur. Bunlardan biri eğitim politikaları konusunda öğretmen yetiştiren
kurumlar ve öğretmen kuruluşlarıyla sürekli iş birliği ve dayanışma içinde
olmak, politika oluşturma süreçlerine öğretmenleri daha fazla katmak ve
eğitim reformlarında öğretmenlerin daha etkili yer almasını sağlamaktır.
Konferansın bu bölümünde eğitimdeki düzenlemelerin tek yönlü ele alınmasının eğitimde
istenen hedeflere ulaşılmasına engel olacağı ve etkili, verimli bir eğitim
anlayışının kitlelere yerleştirilmesinin güçlüğü kabul edilmektedir. c-Bilgi
ve İletişim Teknolojilerinin Öğrenme ve Öğretmenler Üzerine Etkileri UNESCO’nun Moskova’da 1-5 Temmuz 1996 tarihlerinde
gerçekleştirdiği Eğitimsel Politikalar
ve Yeni Teknolojiler başlıklı konferansının devamı niteliğindeki bu
oturumda tartışmalar üç ana konu üzerinde gerçekleştirildi; a)bilgi ve
iletişim teknolojilerinin öğretmen rolü ve öğrenme/öğretme süreçlerini hangi
yollarla etkiledikleri, b)bilgi ve iletişim teknolojilerinin eğitime
uygulanma yaklaşımları ve öğretmenlerin hizmet öncesi ve hizmet içi
eğitimlerinde hangi yönde kullanılacakları, c)bilgi iletişim teknolojilerini
kullanmayı artırmak ve yeni bilgi ve becerilerin öğretmenler arasında
paylaşımını geliştirmek için uluslar arası iş birliği koşullarının
geliştirilmesi’dir (19). Tartışmalarda öğretmenlerin rollerinin artık öğrenen ve
öğreten olarak ikili olduğu öne çıkmıştır. Bütün katılımcılar öğretmenlerin
hızla gelişen yeni bilgi ve iletişim teknolojilerini etkili olarak
kullanabilmeleri için hizmet içi eğitime gereksinim duyulduğu konusunda
birleşmişlerdir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde öğretmenleri hizmet
içinde yetiştirmek için uzaktan öğretim tekniklerinin uygulanması, uzaktan
öğretim ağının kullanılması ya da daha işler hâle getirilmesi konusu,
gündemde önemli noktalardan biri olmuştur. Bunun yanısıra eğitimde çok
ortamlı oluşumların işe koşulması ve UNESCO’nun da bu ortamların alt yapısını
oluşturmak için destek sağlaması ilke olarak kabul görmüştür(20). Bütün tartışmalardan şu genel sonuca gitmek mümkündür;
bu konferansta bilgi-iletişim teknolojilerinin tanıtımı ve kullanılmasının
yalnızca eğitimsel alan değil daha geniş sosyal alanlarda da vurgulanması ve
okulların bu araçları kullanmada tekelci konumuna düşmemesi benimsenmiştir.
Öğretmenlerin bilgi verme gibi geleneksel rollerinden uzaklaşabilmeleri için
eğitimsel ortamlara katılmaları ve eğitimle ilgili yazılımlara katkıda
bulunmaları kabul görmüştür.Bilgi-iletişim teknolojilerinin kullanımının aynı
zamanda eğitim sürecinin kalitesini de artıracağı kabul edilmektedir.Sonuç
olarak öğretmenlerin gelişmesi için önemli görülen noktalardan biri de elektronik
ağların kurulması, uzaktan eğitim olanaklarının daha geniş kitlelere
yaygınlaştırılmasının benimsenmesi olmuştur. d-Toplumdaki
Değişiklikler Eğitimin Niteliğini Artırmaya Yönelik Olarak,Öğretmenlere
Sunulan Olanakları Ne Yönde Etkiliyor? Sanayileşmiş ülkelerde artan ekonomik rekabet
bağlamında rasyonalizasyon ve araştırmalar bu ülkeleri sosyal harcamaları
kısmaya götürmüştür. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu harcamalardan yapılan
kesintiler özellikle eğitim bütçelerinde büyük kısıntılara neden olmuştur.
Katılımcılar eğitim sisteminin ekonomik gelişme, bilgi, iletişim
teknolojileri, rekabet, küreselleşme gibi değişiklikleri temel olarak
vurgulamışlardır(21). Bu değişikliklerin eğitim etkinlikleri üzerine farklı
etkileri olmuştur:Gelişmekte olan bazı ülkeler, mevcut eğitimin gereklerini
bile karşılamaktan uzaktırlar. Eğitim bütçelerinde kısıntıya gitmektedirler.
Bu da eğitimin kalitesini düşürmektedir. Buna karşılık ülkeler daha yenilikçi
ve kendilerine uygun öğrenme durumları oluşturmalıdırlar. Eğitimin niteliğini artırabilmek için, öğretmenlerin
karar ve reform süreçlerine sürekli katılımlarını sağlamak, yönetime
katılmalarına olanak vermek, ailelerin okulla daha fazla iletişime
girmelerine yardımcı olmak, öğretimi daha fazla bireyselleştirmek, daha fazla
katılımcı okul atmosferi oluşturmak, okulları ekonomik etkinliklere açmak ve
vatandaşlık eğitimine almak, temel başlıklar olarak algılanmaktadır. Katılımcılar bu süreç içinde 4 noktaya özellikle
dikkati çekmişlerdir; a)Öğretmenler
değişime ayak uydurmalıdırlar: Geniş aileden çekirdek aileye geçiş, tekli
aileler, gençlik kültürü, işsizlik, sosyal patlamalar, eğitim sistemini
doğrudan etkilemektedir. Öğretmenler bu değişimlere uyum sağlamalıdırlar. b)Öğretmenler
kötümserlikten uzaklaşmalıdırlar: Öğretmenler eğitimin altın çağının
artık yaşanmadığını bilmeli, eğitimsel araştırmaların avantajıyla mesleğe
karşı olan olumsuz tutumları olumluya dönüştürebilmelidirler. c)Öğretmenler
tek düzelikten kurtulmalıdırlar: Her zaman öğrenilecek bir şeyler vardır.
Eğitim sistemi, aile ve toplumun beklentilerine her zaman yanıt
bulamayabilir. d) Eğitim
kurumları öğretmenler için sağlıklı kurumlar değildir: Öğretmenler
sürekli hastalık, uyuşturucu ve şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu nedenle
öğretmenlere sağlık eğitimi de verilmelidir. Bu tartışmalar ışığında konferansta hazırlanan
öneriler, ana hatlarıyla şöyledir: 1. Öğretmenlik mesleğine daha yetenekli olan bireylerin
başvurmalarını sağlamak için meslek her yönden cazip hâle getirilmelidir. 2.Göreve başladıktan sonra, öğretmenlerin hizmet içi
eğitimlerinin sürekli olarak yapılması ve geliştirilmesi sağlanmalıdır. 3. Bütün eğitimci personelin hizmet içi eğitim alması
sağlanmalıdır. 4. Öğretmenlerin eğitimdeki değişim sürecinin parçası
olmaları gereklidir, değişim süreci içerisinde öğretmenlere özerklik ve
sorumluluk verilmelidir. 5. Öğretim süreçlerinde öğretmenler ve çalıştıkları
kişiler, eşit sorumluluk paylaşmalıdır. Süreçten herkesin sorumlu olması
kaçınılmazdır. 6. Yeni bilgi teknolojileri herkes için eğitim olanakları
sunmalı ve öğretmen eğitimi hizmet öncesinden, emekliliğine kadar devam
etmelidir. 7. Öğretmenlerin çalışma koşullarını iyileştirebilmek
için öğretmenlik mesleğinin daha profesyonelce ele alınması gereklidir. 8.Güç koşullarda çalışan öğretmenlerle dayanışma ve iş
birliği sağlanmalıdır. 9. Bölgesel ve ulusal düzeyde iş birliği sağlanmalı,
öğretmenlerin ilerleme ve hareketliği için gerekli önlemler alınmalıdır (22).
Bu öneriler ışığında, aşağıdaki sonuç bildirgesi bütün
millî eğitim bakanları tarafından kabul edilerek yayımlanmıştır. a)Eğitim bakanlıklarının bireyler, toplumlar ve
kuşaklar arasında yeni ve daha etkin dayanışma biçimlerine ilişkin bir
anlayış geliştirmeye, gerekli önemin verilmesi, b)Toplumda oluşan hızlı sosyo-ekonomik, politik ve
kültürel değişikliklere eğitim sistemlerinin hızla uyması ve değişimi
tamamlaması için gerekli önlemlerin alınması, c)Öğretmenlerin, gelişimin bütün aşamalarında kilit
rollerinin olduğu; değişim ve reform süreçlerinde daha aktif rol almaları
gerekliliğinin göz önünde bulundurulması, d)Öğretmen ve öğrenci arasındaki ilişkilerin doğasını
ve öğretmenlik mesleğinin durumunu değiştirebilecek olan yeni teknolojilerden
öğretmenlerin yararlanılması, e)Öğretmenlik mesleğinde, etik, medenî, ahlâkî eğitim, kültürel
farklılıklar, ulusal beklentiler ve insan hakları, temel özgürlük gibi
kavramların yer almasının uygun olacağı belirtilmiştir. Tüm bunları gerçekleştirebilmek için; 1)Bütün öğretmen ve eğitimcilerin değişim sürecinde
aktif rol almaları sağlanmalıdır. 2)Hizmet içi ve hizmet öncesi eğitim programlarının
eğitimde karşı karşıya kalınan değişiklikleri gerçekleştirebilmek için
değişen koşullara göre yeniden düzenlemesi gereklidir. Öğretmenlerin,
özerklik, sorumluluk duygusu, statüleri ve çalışma koşulları
iyileştirilmelidir. 3)Öğretmenler barış ve kültürü öğrencilerine tam
anlamıyla öğretebilecek şekilde eğitilmelidirler. 4)Değişen dünyada herşey öğretmenden beklenmemeli, özel
kurumlar, sanatçılar, kitle iletişim araçları ve ailelerin bir bütün olarak
çocukları çok yönlü geliştirmeleri sağlanmalıdır. 5)Sanatçılar, medya, iş adamları, aileler vb. bütün
sosyal kurumlar eğitim kurumlarının değişen dünyaya uyum sağlamalarını
kolaylaştırmak için öğretmenler ve eğitim kurumlarıyla iş birliği
kurmalıdırlar. 6)Bütün ülkelerin kendi eğitim sistemlerinin el verdiği
ölçüde bu ilkeleri uygulamaya çalışmaları gerektiği ilke olarak kabul
edilmiştir. SONUÇ UNESCO’nun Cenevre’de 30Eylül 5 Ekim 1996 tarihleri
arasında gerçekleştirdiği 45. UluslarArası Konferansı öğretmen yetiştirme ve
öğretmenlere uluslar arası boyutta yeni bakış açısı getirmesi açısından
oldukça önemlidir. Bu konferansın en önemli özelliği eğitimsel değişim süreci
içinde öğretmenlerin rollerini geliştirme ve artırmaya yönelik olarak eylem
stratejileri belirleyerek uluslar arası düzeyde fikir birliği için yeni bir
ortak payda oluşturmak olarak karşımıza çıkmıştır.Konferansa katılan tüm
temsilciler ortak deklarasyon imzalayarak en azından bakanlıklar düzeyinde
etkili eylem plânı ve stratejilerin geliştirilmesi için ülkeler düzeyinde
çaba göstereceklerini belirtmişlerdir. Konferansta önemle vurgulanan diğer bir olgu da,
eğitimsel değişmenin gücü ve toplumu derinden etkilemesinin geçmişten daha
fazla olduğu yönündedir. Bu değişmeler başta okulu ve sınıfı
etkilemektedirler. Bu ise öğretmenlerin kilit konumunu tekrar ortaya
çıkarmaktadır. Öğretmenlerin değişimdeki rollerini kavramak ve kabul etmek
öğretmenlere yönelik geleneksel anlayışların değişmesinde önemli bir seçenek
olmuştur. Böylece alınacak önlemler ve öğretmen yetiştirme politikaları
tekrar gözden geçirilmiştir. Örneğin; küreselleşme ve küreselleşme ile ilgili
politikalar öğretmen yetiştirme anlayışını etkilemiştir. Öğretmen yetiştiren
kurumlar politika, içerik ve yöntemlerini değiştirmiştir. Öğretmenler artık sistemin kurbanı ya da sistemde
yalnız bırakılma durumundan kurtarılma durumundadırlar. Öğretmenlik bu
anlamda, estetik, ahlâkî, sanatsal vb. birçok alandaki gelişmeleri yakından
izlemeyi gerektiren bir meslektir. Bu durum gelişen toplumda, öğretmenin
bilgiyi aktarma ve uygulama olanaklarını, çeşitlendirmesini zorunlu
kılmaktadır (23). Öğretmenlerin küresel çağın gereklerini karşılayacak
şekilde yetiştirilmeleri ve yöneticilerin de bu olguları dikkate alarak
öğretmenlik mesleğine ilişkin düzenlemeleri gerçekleştirmeleri gereklidir.
Örneğin çok yönlü iletişim ortamlarını kullanma ve öğrencilere kullandırtma,
kendi kültürlerine sahip çıkıp, katı tutuculuktan çok evrensel değerleri
vurgulama, eğitim ve öğretim programlarındaki bütün ögelerin sürekli
yenilenmesi, kişisel ilişki ürünlerinden çok bilimsel dayanağı ve geçerliği
olan bilgilerin ve uygulamaların eğitim sisteminde yer alması gibi. Bu
sorunlar varolan yerleşik anlayışlar ve yaklaşımlarla çözüme
ulaştırılamamıştır. Bu nedenle birçok gelişmiş ülke yeni ve farklı
anlayışları özellikle örgün eğitimin dışında ama örgün eğitimi destekleyici
tarzda uygulamaya çalışmaktadır. Kültürel etkinliklere eğitsel bir anlam
kazandırma yönünde kültür pedagojisi ve onun alt basamaklarını oluşturan,Müze
Pedagojisi, Çocuk Müzeleri vb. oluşumlara programlarında özellikle öğretmen
yetiştirme programlarında yer vermektedirler. Bu düzenlemeler resmî eğitim ve
öğretim programlarında bazen açık bazen de örtük program şeklinde karşımıza
çıkmaktadır. Öğretmenlerin statülerinin tüm dünyada yeterli bir
düzeye ulaştırılamamış olduğu ve statülerinin yükseltilmesi için etkili
önlemler alınması gerçeği de ayrıca vurgulanmıştır. Öğretmenlere sembolik
ödüller vererek mesleğin prestijini artırma döneminin artık geride kaldığı
kabul edilmiştir. Sorunlara sistematik yaklaşmanın önemi kendiliğinden ortaya
çıkmıştır. Öğretmen yetiştirme çabaları ve uygulamalarının istikrara
kavuşturulması ve bu alanda araştırmaların artmasıyla öğretmen yetiştirme
uygulamaları daha farklı bir görünüme kavuşacaktır. Öğretmen yetiştirme
uygulamalarında politik kaygılardan uzak, bilimsel temele dayalı bir anlayışa
önem verilmelidir (24). Öğretmen yetiştiren kurumlarda öğretmenlere ekip
hâlinde çalışma, sistem yaklaşımı gibi konuları daha etkililikle ele alma
konferansta önemle vurgulanmıştır. Kısacası konferans yeni anlayış ve
beklentiler ışığında öğretmenlerin değişen dünyada rollerinin hızla
değiştiğine atıfla onları sistemin bir parçası olarak ele alıp, bilgi ve
iletişim teknolojilerinin kullanımından, sosyal ve siyasî süreçlere kadar
uzanan bir yelpazede yetiştirme ve hizmet sonrasında da bilgilerini yenileme
gibi bir sorumluluğu da merkez örgütlere ve öğretmen yetiştiren kurumlara
yüklemiştir.
(*)Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi. (1)Tayyip
Duman, Türkiye’de OrtaÖğretime
Öğretmen Yetiştirme (Tarihi Gelişimi) Ankara, MEB, 1991, s.1. (2)UNESCO(a)“The
forty-fifth Session of International Conference onEducation. Educational Innovation,December,Number:89,
Paris, 1996, s.1. (3)UNESCO(a)
a.g.e., s.1. (4)Musgrave,
P. The Sociology of Education,
Alien and BaconInc. London, 1973, s.140-141. (5)Craft,
A.“Idendity and Craetivity:Educating Teachers For Postmodernism?TeacherDevelopment, Vol.1, No1, UK,
1997, s.83. (6)Gökçe,E.“The
Role of The Teacher in Development of Educational Programs”World Conference on Teacher Education,
9Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 1995. (7)Jeans,
A.B.“Teacher Education:An International Research Agenda”World Conference on Teacher Education, 9 Eylül Üniversitesi
Yayınları, İzmir, 1995. (8)
UNESCO(b)“The Forty-Fifth Session of International Conference on Education; Final Report, Strengthening The Role
of Teachers in a Changing World, Paris, 1996, s.1. (9)
UNESCO (b), a.g.e., s.1. (10)UNESCO(b),a.g.e., s.1. (11)
UNESCO(a), a.g.e., s.1. (12)UNESCO(a),
a.g.e., s.2. (13)UNESCO(b),
a.g.e., 1996, s.3. (14)
UNESCO(b), a.g.e., 1996, s.5. (15)UNESCO(b),a.g.e., s.5. (16)UNESCO(a),
a.g.e., s.6. (17)Churukian,
G.A. “The Policies and Models of Teacher Training” in the Council of European Countries, SV. Paris, 1993. (18)
UNESCO(b),a.g.e., s.6. (19)UNESCO(b),
a.g.e., s.6. (20)
UNESCO (b),a.g.e., s.7. (21)UNESCO(b),
a.g.e., s.7. (22)
UNESCO(a), a.g.e., s.11. (23)Husen,T.School in Question, Oxford
Publications,London, 1989, s.167. (24)İsmail
Güven,“Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme (1970-93)”,Ç.Ü.Eğitim Fakültesi, I.Eğitim Bilimleri Konfresi, Bildiriler,
CiltI, Adana, s.232-252. |
İçindekiler...
o
Küreselleşme ve Milli
Duyarlılıklar o
Öğretmenlerin Sahip
Olmaları Gereken Davranış Olarak Sosyal Beceri o
Öğretmen Yetiştirmenin
Uluslararası Boyutu (UNESCO 45. Uluslararası Eğitim Kongresi) o
Avrupa, Amerika Birleşik
Devletleri, Çin ve Türkiye’de Beden Eğitimi ve Sporun Gelişimi o
Türkiye’de Spor
Yöneticisi Yetiştirme Faaliyetlerinin Görünümü o
İş Birliğine Dayalı
Öğrenme: Etkili Ancak İhmal Edilen ya da Yanlış Kullanılan Bir Metot o
Okul Alanlarının
Bedelsiz Olarak Kamuya Kazandırılması o
Hizmet İçi Eğitim
Programlarının Değerlendirilmesi o
Üniversite
Öğrencilerinin İnternet Kullanım Düzeyleri ve Beklentilerinin
Değerlendirilmesi o
Avrupa Birliği Eğitim
Programları “Leonardo da Vinci Programı” © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
[ yukarı ] |