MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 151

Temmuz, Ağustos, Eylül 2001


Çocuk Hakları ve Eğitimi

Aynur CILGA(*)

GİRİŞ

“Bütün çocukların insan hakları olan yüksek kalitede eğitimden yararlanma hakkını yaşama geçirme yönündeki çabalar bir“eğitim devrimi” ile sonuçlanmaktadır... Tüm dünya çapındaki bu hareketin amacı Herkes İçin Eğitim’dir. Toplumsal değişimin itici gücü olan eğitim, yoksullukla mücadelede, kadının güçlendirilmesinde, çocukların  sömürücü ve tehlikeli işlerle cinsel istismardan korunmasında, insan haklarının ve demokrasinin geliştirilmesinde, çevrenin korunmasında ve nüfus artışının denetlenmesinde en önemli biricik etmendir. Eğitim uluslar arası barışa ve güvenliğe uzanan yoldur... Herkes için eğitim vizyonunu küresel bir gerçekliğe dönüştürecek siyasal kararlıktır.”

                                                                           Kofi A.Annan

1.Anayasa, yasalar ve çocuk hakları sözleşmesi:

1982 Anayasası’nda çocuklarla doğrudan ilgili bir çok hüküm yer almaktadır. Bunlardan 5 inci maddede, “Devletin temel amaç ve görevleri... insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmasıdır.” hükmü; 41 inci maddede, “Aile toplumun temelidir... Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması... için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar” hükmü yer almaktadır. Burada aileye sunulacak hizmetler için örgütlenmeye gidilmesi ve idarece bu görevlerin yerine getirilmesi vurgulanmaktadır.

42. maddede eğitim öğretim hakkını belirterek,“Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır” demektedir.

56. maddede sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması vurgulanırken, 58. maddede ise “Devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan, cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır” ifadesine yer vermektedir.

59. maddede sporun geliştirilmesi ilkesine yer verilirken, 62. madde yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının çocuklarının eğitimi, kültürel gereksinimlerinin karşılanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması gibi konularda devletin yerine getirmesi gereken görevlere yer vermektedir.

Ayrıca 61. maddede “... korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması” için devletçe gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmektedir.

Yasalara gelindiğinde ise başta Millî Eğitim Temel Kanunu, Medenî Kanun, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu Görev ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun,Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu doğrudan çocuklarla ilgilidir.

Anayasa ve tüm yasalar irdelendiğinde çocuğun öneminin ve gereksinimlerinin farkedildiği görülmekle birlikte bunların uygulamaya geçirilmesinden kaynaklanan sorunların yoğunluk kazandığı görülmektedir. Uygulamada etkin ve verimli örgütlenme biçiminin olmaması, görev-yetki ve sorumlulukların açıkça tanımlanmaması, uygulamanın alanının uzmanı olan nitelikli personelle desteklenmemesi, ayrılan malî olanaklarının yetersizliği, ulusal bir eylem plânının olmaması, hedef ve stratejilerin anlaşılır biçimde belirlenmemesi, hizmetlerde sorumluluğu olan kurum ve kuruluşların etkili bir koordinasyon ile ekip çalışması içine girmemeleri, istatistikî verilerin yetersizliği vb. olumsuzluklar özenle gözden geçirilerek bu alandaki hizmetlerin sürekli, etkin ve yeterliliği sağlanmalıdır.

Çocuğun ve çocuk haklarının korunması günümüzün en önemli ve ivedilikle çözüme kavuşturulması gereken sorunlarından birisidir. Yetişkinlerin çocuk haklarını gerçekleştirme yükümlülükleri insan hakları ile ilgili her türlü düzenlemede yer almaktadır.

Anayasamız başta olmak üzere tüm mevzuatta çocuğun korunması esas alınmıştır. Anayasamızın 61/4 maddesinde, devlet korunmaya muhtaç çocukları topluma kazandırmak için her türlü tedbiri alır denmektedir. Bu hüküm çocuğun gelişmesi ve topluma yararlı bir birey olarak kazandırılması için devletçe gerekli tüm hizmetlerin sunulması anlamını içerir.

Hukuk çocuğu hem kendisine karşı işlenecek suçlardan korumak, hem de onu suç işlemekten korumalıdır. Çünkü çocuk suçluluğunda, çocuğu aşan nedenler, baskı ve yönlendirmeler söz konusudur.

0-18 yaş arası olarak tanımlanan çocukluk dönemi, tüm yaşamı belirleyen temel oluşumların gerçekleştiği bir dönemdir. Bu dönemde çocuğun kendisi ile ilgili kararlara katılımının sağlanması demokratik bir toplumun en önemli görevlerinden birisidir. Amaç, çocuğun kendi haklarının bilincine varması, kendini ifade edebilmesi, toplumun bireyi olduğunun ve bazı hak ve görevleri olduğunu bilmesi, düşünme, bilgilenme, değerlendirme, karar süreçlerinde rol alma ve sorunlarla başedebilme yeteneğinin geliştirilmesidir.

Çocuğun yararının öncelikli ve üstün kamu yararı sayılması ilkesi bir iç hukuk normu hâline gelmiştir.

2. Türkiye’de Çocuk Hakları Sözleşmesi:

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme BM Genel Kurulu’nda 20 Kasım 1989 tarihinde benimsenmiş ve 2 Eylül 1990 da yürürlüğe girmiştir.

Ülkemizin bu sözleşmeyi 14.9.1990 tarihinde imzalayarak, 4058 sayılı yasayla onaylanmasını uygun bulmuş ve 1995 yılında 22184 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme Anayasa’mıza göre de yasa hükmündedir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi,İnsan Hakları Hukukunun ayrılmaz bir parçasıdır. Sözleşme çocuklar için ortak kabullerdir. Çocuklar için ortak iyi’nin elde edilmesi bu belgede öneri biçiminde yer alır. Ancak çocuk hakları, çocuk merkezli hakların bilgisini davranışa dönüştürmedikçe varolmaz. Çocuk Hakları gerçek hayat bilgisine eğitimle dönüşebilir. Öznesi çocuk olan okul ise ikinci Çocuk Hakları Okuludur  (1).

Çocuk Hakları Sözleşmesinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliği ile kabul edilmesi, çocukların duygusal, zihinsel, cinsel, fiziksel istismarı ve ihmali konularına, dünya çapında geniş çevrelerin dikkatinin çekilmesini sağlamıştır. Bu konuda ilerici bir adım 1990 yılında New-York’ta düzenlenen Dünya Çocuk Zirvesi’nde biraraya gelen ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu devlet ve hükûmet başkanlarının, 2000 yılına kadar ulaşılması gereken bir dizi hedef belirleyerek,“çocukların refahının en üst düzeyde siyasî eylem gerektirdiği” konusundaki uzlaşmaları olmuştur. Burada benimsenen Dünya Bildirgesi ile Faaliyet Plânı, çocuk haklarına öncelik verilmesi, çocukların gelişimi ve korunması sömürülen ve istismar edilen güç koşullar altındaki çocukların korunması konularında dünya çapında önlemler alınması gerektiği vurgulanarak; güç koşullar altındaki çocuklar, “sokak çocukları, kimsesiz çocuklar, doğal ve insan kaynaklı afetlerin kurbanı olan çocuklar, göçe zorlanan çocuklar ve ırkçılık kurbanı çocuklar ile özürlü çocuklar, yasa dışı yollarla çalıştırılan çocuklar, uyuşturucu ticaretinde kullanılan çocuklar, sömürülen ve istismar edilen çocuklar” olarak tanımlanmıştır (2).

Türkiye’de yürürlüğe giren Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin önsözünde, toplumun temel birimi olan ailenin koruma ve yardım görmesi gerekliliği belirtilerek, çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış ortamını üreten aile ortamında: barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesi gerekliliğine değinilerek, özel güvence ve koruma gereksinimi vurgulanmıştır.

Sözleşmenin 1. maddesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Sözleşmede, çocuğun ayırımcılıktan korunması, yüksek yararının gözetilmesi, haklarının uygulanması için tüm olanakların kullanılması, ana-babanın yönlendiriciliği ve çocuğun yeteneklerinin gelişmesine saygı gösterme, yaşam ve gelişmesinin güvence altına alınması, isim alma ve vatandaşlık edinme hakkına sahip olması, çocuğun kimliğinin korunması, anne-baba ile birlikte yaşama hakkı, ailenin yeniden birleşmesi, çocukların yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılmasının önlenmesi, çocuğun görüşlerini özgürce ifade edebilmesi, düşünce-vicdan ve din özgürlüğüne saygı gösterilmesi, dernek kurma ve katılma hakkı, bilgi ve belgelere ulaşma hakkı ve zararlı yayınlardan korunması, çocuğun yetiştirilmesinde ailenin sorumluluğu ve devletin desteğinin sağlanması, çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi, ailesiz çocukların korunması, evlât edinmede çocuğun yararının gözetilmesi, mülteci çocuklara özel koruma ve yardım sağlanması, özürlü çocukların onurlu bir yaşam sürmesi için bakım ve eğitim olanaklarına kavuşturulması, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetlerinden en üst düzeyde yararlanma, çocuğun yeterli bir yaşam standardına ulaşmasının sağlanması, çocuğun eğitim hakkı ve hedeflerinin geliştirilmesi, azınlıklara ve yerli halklara mensup çocukların kendi kültürlerinden yararlanması ve dinlerinin gereğini yerine getirmesi, dinlenme-boş zaman değerlendirme ve kültürel etkinliklere katılımlarının sağlanması, çocuk işçilerin çalışma koşullarının ve yaş sınırının saptanması, çocukların uyuşturucu ve psikotrop maddelerden korunması, cinsel istismar, fuhuş ve sömürüden korunması, işkence ve özgürlükten yoksun bırakmanın önlenmesi, silâhlı çatışmalardan korunma ve yeniden sağlığa kavuşturucu bakımın sağlanması, yargılamaya ilişkin haklarının korunması, çocuk hakları ile ilgili geçerli ulusal ve uluslar arası yasalarda yer alan standartlardan daha üstün standarda sahip olanların geçerli olması ilkeleri üzerinde anlaşmaya varılmıştır.

Bilindiği gibi 21. yüzyıla başlarken, dünyada yoksulluk ve yoksulluk içinde yaşayan insanların büyük bir çoğunluğunu çocuklar ve kadınlar oluşturmaktadır. Dünya çocuklarının esenliği için benimsenen vizyon, hakları güvence altına alınan ve korunan tüm çocukların sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmesi, toplumsal yaşama nitelikli ve mutlu bireyler olarak katılmalarının sağlanmasıdır. Çocuk Hakları Sözleşmesi, bu bağlamda ülkelerce yapılacak çalışmaları yönlendirmek üzere çeşitli ilkeler ortaya koymaktadır.

Çocukların istikrarlı sevgi ve hoşgörü dolu bir ortamda yaşayan, yetişkinlerin yol göstericiliği ve korunması altında bireysel güç ve yeteneklerini geliştirebilen bireyler olarak topluma kazandırılmaları için bu ilkelerin yaşama ivedilikle geçirilmesi gerekmektedir.

3-Çocuk Hakları ve Eğitim:

Bilgili, sorumlu, haklarından yararlanma yeteneği gelişmiş çocukların topluma kazandırılabilmesi ancak iyi bir temel eğitim olanağının sağlanmasına bağlıdır. Sözleşmenin 28 inci maddesi ile hiçbir ayırım gözetilmeksizin bütün çocukların eğitim hakkına sahip olduğu belirtilmekte; eğitimin kalitesini belirleyen bir çerçeve sunulmaktadır. 29. madde çocuk merkezli bir öğretme ve öğrenme modelini öngörerek; öğrencilerin eğitim sürecine aktif biçimde katılacakları, kendi başlarına sorunlarını çözebilecekleri, yaşam boyu öğrenerek doğru kararlar verebilecek özgüveni kazanacakları bir yapıyı gündeme getirmektedir (3).

Aktif ve çocuk merkezli bu yapının sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için bu süreçte ulusal vizyon, strateji ve hedeflerin belirlenmesi, ilke, politika prosedürlerinin açıkça tanımlanması, eğitim düzeyi ve başarı için standartların koyulması, nitelikli insan gücünün bu projede yer alması, kaynakların harekete geçirilmesi, kamuoyunun duyarlılığının artırılması ve etkili bir denetim mekanizması kurulması gerekmektedir. Toplumsal değişim ve kişisel dönüşümde yaşamsal bir önemi olan eğitimde, erişilebilirlik, kalite, esneklik ve kız çocuklarına yönelik ayırımcılığın önlenmesi gerçek demokrasinin işlerlik kazanması için de bir zorunluluktur.

7.Beş Yıllık Kalkınma Plânında öngörülen “2000’li yıllar için sağlıklı doğup büyüyen, gelişen, istismar edilmeyen, demokratik, lâik dünya görüşünü benimseyen, çağdaş, inançlara ve insan haklarına saygılı, hak ve sorumluluklarının bilincine varmış, katılımcı ve paylaşımcı, kendisini ifade edebilen ve gerçekleştirebilen, hoşgörülü ve sevecen, moral değerlere sahip, yararlı olmayı ilke edinmiş, çağdaş bilgi ve becerilerle donatılmış, üretken bireylerin yetiştirilmesi” hedefi her zaman için vazgeçilmezliğini korumaktadır(4). Bu hedef doğrultusunda 21 inci yüzyılın insanının yetiştirilmesinde önemli açılımlar sağlayacak olan 8 yıllık zorunlu temel eğitimin 12 yıla çıkarılması çabaları da eğitim hakkının yaşama geçirilmesine ve eğitim kalitesinin yükseltilmesine ivme kazandıracaktır.

Herkese yüksek kalitede eğitim görme hakkının sağlanması, kişisel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif yönlerden gelişme olanaklarının sunulması, eğitim ve öğretimle kazanılanların toplumsal yaşama, kentsel yaşama ve aile yaşamına katkı sağlayacak uygulamalara dönüştürülmesi gerekmektedir. Toplumsal refahı geliştirmede, yaşam kalitesini yükseltmede, bilimsel ve teknolojik alanda ilerlemede, ekonomik ve sosyal gelişmenin sağlanmasında çocuk ve gençlerin eğitimine yapılacak yatırım en önemli yatırımdır.

Bu nedenle yakın gelecekte toplumun çocuklarla ve eğitimle ilgili programlarının plânlanması ve izlenmesi, merkezi olmayan bütünleştirilmiş plânlama ve seferberlik düşüncesinin özendirilmesi, özellikle eğitim ve istihdam alanlarında cinsiyete dayalı eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, varlığını sürdürme ve gelişmeye yönelik, yaşama, büyüme ile psikolojik ve sosyal yönleri olan gelişme için erken çocukluk döneminde bakım çerçevesinde bütünleştirilmiş bir yaklaşım, çocuğun suistimal ve istismardan korunması, ergen sağlığı ve gelişimi konularında devletin, sivil toplum örgütlerinin, halkın ve ailenin Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasında iş birliği yapması ve uygulamaların izlenmesi için yöntemler geliştirilmesi gerekmektedir (5).

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin çocuğun yüksek kalitede eğitim hakkı üzerindeki ısrarı, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitim alanındaki yeniliklerin itici gücünü oluşturmaktadır. Eğitim kalitesi vizyonu, eğitim sisteminin yönetimine de uzanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı bu amaçla, 19.10.1999 tarihinde Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Yönergesi ve Projesini yürürlüğe koyarak merkez ve taşra teşkilâtından çağdaş yönetim anlayışı ve felsefesini gündeme getirerek; 1999 yılında Ulusal Kalite Hareketine katılan kurumlar arasında yer almıştır.

Ekonomik ve toplumsal kalkınmada itici güç olan nitelikli insangücünü yetiştirmek gibi önemli bir görevi üstlenen Millî Eğitim Bakanlığı Merkez Örgütünün, makro düzeyde politika oluşturma, araştırma, geliştirme ve eşgüdüm sağlama görevlerine yaklaşımını ve örgüt kültürünü değişen yönetim paradigmasının ürünü olan Toplam Kalite Yönetimi ilke ve felsefesi doğrultusunda bir yapıya kavuşturması gerekmektedir. Toplam Kalite Yönetimi Uygulama Projesi sadece sınırlı sayıda kişinin görevlendirildiği kalite geliştirme ekiplerinin bürokratik bir işi olarak algılanmamalı, üst yönetimden başlayarak, öncelikle eleştiriye ve bilimsel çalışmaya kapalı örgüt kültürünün değişmesi için çaba gösterilmelidir. Yapıcı bir eleştiri niteliği taşıyan“Özdeğerlendirme Araştırması” süreçlerine tüm kurum personelinin katılımını sağlayacak önlemler alınmalı, kalite ekiplerine üst yönetimce verilen desteği izleyen denetim mekanizmaları geliştirilmelidir. Mükemmellik Modeli çerçevesinde gerçekleştirilen Özdeğerlendirme Araştırması ve daha sonraki süreçlerde Bakanlık Personelinin eğitim ihtiyacı gerçekçi bir biçimde belirlenmeli; “Toplam Kalite Yönetimi İlke ve Felsefesi ile Mükemmellik Modeli”nin istenilen düzeyde uygulamaya geçirilebilmesi için, daha kapsamlı bir eğitim plân ve programı yapılarak hizmet içi eğitimler yoğunlaştırılmalıdır. Bilgi alt yapısı ve birikimi olmayan çalışanların kalite uygulamalarına destek ve katkı vermesi olanaksızdır. Bakanlıkta önemli bir düzeye gelen Toplam Kalite Yönetimi Uygulamalarında etkililiğin sağlanması ve Mükemmellik Modeline işlerlik kazandırılması Çocuk Hakları Sözleşmesi uygulamalarına ve kaliteli eğitime gerekli alt yapıyı oluşturacaktır.

4-Sonuç:

Değişim, dönüşüm, yaratıcı düşünce, motivasyon, ekip çalışması, etkili iletişim, önleyici yaklaşım, sorun belirleme ve çözme temeline dayalı, toplam kalite yönetiminin eğitim hizmetlerindeki yaşamsal önemi; katılımcı, paylaşımcı, astlarına güven duyan, yetki devri ile kaynak kullanımında esneklik sağlayan, performans yönlü kültürü geliştirmeyi benimseyen lider yöneticilere uygulanmalıdır. Zira küresel değişim ve gelişmenin itici gücü verimlilik ve kaliteli eğitimdir. Genelde çocuk hakları, özelde kaliteli eğitim hakkının CHS’inde yer alan vizyon doğrultusunda;

• Yaşam için öğrenme

• Erişilebilirlik

• Kalite ve esneklik

• Toplumsal cinsiyete duyarlılık ve kız çocukların eğitimi

• Küçük çocuğun bakımı

• Anahtar olarak Devlet(6)

ögelerinin ışığında, geleneksel yaklaşımları aşarak, nitelikli insangücü potansiyeli ile 21 inci yüzyılda gelirini adaletle paylaşan, insan haklarını ve demokratik özgürlükleri tam olarak kullanan, barış içinde, gelişmiş dünya ülkeleri arasında seçkin yerini almış çağdaş bir Türkiye hedefinin gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaktır.


(*) MEB Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı. 

(1)M.Ruhi Şirin, Gerçek Hayat Bilgisi Çocuk Hakları, I.İstanbul Çocuk Kurultayı Bildiriler Kitabı, 1999, İstanbul, s.58.

(2) Fatma Başar, Doğmamış Çocuğun Sosyal Hakları, I.İstanbul Kurultayı Bildiriler Kitabı, 1999, İstanbul, s.37.

(3)Dünya Çocuklarının Durumu,UNICEF Türkiye Temsilciliği, 1999, Ankara, s.21-22.

(4)İbrahim Cılga, 8 inci 5 Yıllık Kalkınma Plânı,Çocuk Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001, s.3.

(5) Türkiye’de Çocukların ve Kadınların Durumu (CHSve CEDAM Bağlamında Perspektifler)UNICEF, Türkiye 2000, s.90.

(6) Dünya Çocuklarının Durumu, Herkes İçin Eğitim,UNICEF, 1999, Ankara, s.6.

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

[ yukarı ]

Arşiv