MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı 151 |
Temmuz, Ağustos, Eylül 2001 |
Çocuk Gelişiminde Okul Öncesi Eğitim Kurumlarının Yeri ve Önemi |
Dr.Adalet KANDIR(*) |
1. Giriş Günümüzde okul öncesi eğitim kurumlarının önemi hemen herkes tarafından kabul edilmektedir. Ancak, okul öncesi eğitim kurumlarının işlevini, çalışan annelerin çocuklarını bıraktıkları bir çeşit bakım kurumu gibi değerlendirerek açıklamak doğru değildir. Anneler çalışsın ya da çalışmasın, okul öncesi dönemdeki çocukların tümü, gelecekteki eğitim yaşantılarının ilk basamağında okul öncesi eğitim kurumlarından geçmelidirler (1). Okul öncesi eğitim kurumları; kişiliğin şekillendiği bu dönemi, çocukların fiziksel, sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimleri açısından en sağlıklı şekilde geçirmesini, onları hayata hazırlamayı ve aileyi okul öncesi eğitimi konusunda bilgilendirmeyi amaçlamaktadır. Çocuk tüm gelişimlerine ilişkin temel bilgi beceri, tutum ve alışkanlıkları ailede kazanmaktadır. Bu açıdan aile, çocuğun bakımı, gelişimi ve eğitiminden sorumlu başlıca kurum olma özelliği taşımaktadır. Aileden sonra, okul öncesi eğitim kurumları çocuğu toplumsal yaşama hazırlamada aileyi destekleyen kurumlar olarak sistem içinde yerlerini almaktadır. Bu doğrultuda, özellikle gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de okul öncesi eğitim kurumları, olumsuz çevresel koşullarda yaşayan dezavantajlı bölgelerdeki çocukların diğer çocuklara göre eksik yöndeki eğitim ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Böylelikle onların ilköğretime mümkün olduğunca eşit koşullarda başlamalarını sağlamak konusunda önemli rol oynamaktadır (2) 2. Kurumlarda Okul Öncesi Eğitim Okul öncesi eğitim kurumlarının amaçlarını gerçekleştirebilmesi ise, fiziksel ortam, eğitim programları ve nitelikli personel gibi konularla sıkı sıkıya ilişkili bulunmaktadır (3). Fiziksel Ortam Okul öncesi eğitim kurumları çocuklar için bir anlamda "oyun yerleri" olarak düşünülmelidir. Çünkü bu çağda çocukların en önemli gereksinimlerinin başında oyun gelmektedir. Çocuklar oyun oynayarak gelişmekte, öğrenmekte ve olgunlaşmaktadır. Bu nedenle çocukların oyun içinde eğitimi bu kurumlarda planlı ve sistemli bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Okul öncesi eğitim kurumları, çocuklar için oyun oynarken, aynı zamanda toplumsal bir ortam hazırlamaktadır. Böylelikle çocuklar oyun içinde girdikleri toplumsal ilişkilerle kurallara uymayı, paylaşmayı, sorumluluk almayı ve işbirliği yapmayı öğrenmektedir (4). Toplumsallaşmanın en önemli aracı arkadaşlıktır. Bu, çocuklar için evde sadece anne-baba veya kardeşler ile kazanılamayacak bir özellik olarak değerlendirilmektedir. Arkadaşlık kurmayı ve sürdürmeyi çocuklar en iyi, okul öncesi kurum içerisinde öğrenebilir. Çünkü bu kurumlar çocukların yaşıtlarıyla kaynaşmaları açısından doğal bir çevre ortamı özelliği taşımaktadır (5) Bunların en iyi şekilde gerçekleştirilebilmesi için çocukların rahatlıkla hareket edebilecekleri genişlikte, kendi ihtiyaçlarını mümkün olduğunca yardımsız karşılayabilecekleri güvenlikte ve eğitim programlarının istenildiği gibi uygulanabilmesine fırsat verecek yeterlilikte bir mekana ihtiyaç duyulmaktadır. Okul öncesi eğitim kurumlarının, bütün bunlar dikkate alınarak planlanmış belirli fiziksel niteliklere sahip olması gerekmektedir. Eğitim Programı ve Öğretmen Çocukların yaş, gelişim düzeyi, ilgi ve ihtiyaçları, bireysel ayrıcalıkları ve çevresel faktörler dikkate alınarak onların gelişimlerini destekleyen "çocuk merkezli" eğitim programları hazırlanması ve uygulanması okul öncesi kurumların eğitim kalitesini belirleyen en önemli noktalardan birisidir (6). Hazırlanan eğitim programı esnek, yeniliklere açık, çocuklarda yaratıcı düşünceyi, problem çözme becerilerini, olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurabilme yeteneklerini, karar verme becerilerini vb. geliştiren hedefleri ve kazanılması beklenen hedef davranışları içermelidir (7). Belirlenen hedef ve hedef davranışlara, ancak çocukları aktif kılan yani onlara "öğrenmeyi öğreten" bir eğitim programı ile başarılı bir şekilde ulaşılabilir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için, en önemli öğenin öğretmen olduğu düşünülmektedir. Öğretmenin en önemli işlevi, çocukların gelişim özelliklerini çok iyi bilmesi ve eğitim programlarını hazırlarken onların bireysel farklılıklarını dikkate almasıdır. Bu da öncelikle, çocuklara özgür bir eğitim ortamı hazırlamasıyla mümkün olabilir. Öğretmen, çocukların özgürlüğünü kısmadan, onların gelişimlerini desteklemelidir. Öğretmen, alanı ile ilgili yeterli bilgiye ve anlayışa sahip olmalı, özellikle de çok iyi gözlemci olmalıdır. Öğretmen ancak bu şekilde çocukları daha iyi tanıyarak, onların ruhsal sorunlarını ve davranış problemlerini erken tespit etme olanağı bulabilir. Böylelikle okul-aile ve gerektiğinde uzman kişi işbirliği ile bu problemlere çözüm bulmak kolaylaşmaktadır (8). Öğretmen, çocuğun ailesinden sonra gün boyu birlikte olduğu ve ihtiyaçlarını karşılarken gerektiğinde başvurduğu diğer bir kişidir. Başarılı bir eğitim gerçekleştirilebilmesi için, öğretmenle çocuk arasındaki sevgiye dayalı bir güven ilişkisinin yanında çocuğun aile çevresini de tanıması ve özelliklerini bilmesi gerekmektedir. Bu nedenle okul-aile işbirliği okul öncesi dönemde her eğitim döneminde olduğundan çok daha önemli görülmektedir. Öğretmenin aileyi tanıması, çocuğu tanımasını kolaylaştırmaktadır. Aile üyeleri arasındaki ilişkiler, ailenin çocuğa karşı tutumları, çocuğa uyguladıkları disiplin anlayışı, çocuğun içinde yaşadığı fiziksel çevre koşulları gibi özelliklerin öğretmen tarafından bilinmesi, onun çocukta gözlediği çeşitli davranışları anlamasına ve değerlendirmesine böylelikle çocukla ilgili doğru bilgi edinmesine yardımcı olmaktadır. Okul-aile işbirliği; öğretmenin aileyi ve çocuğu tanıması kadar, ailenin de okulu, programı ve öğretmeni tanımasına yardımcı olmaktadır. Böylece aile, çocuğun eğitim ortamını, okulun ve öğretmenin koşullarını öğrenme fırsatı bulabilmektedir (9). Okul ve ailenin amacı, çocuklara daha iyi bir eğitim ortamı hazırlamak olduğundan, okul ve aileler arasındaki işbirliği hem öğretmenin amaçlarına ulaşmasını kolaylaştıracak hem de anne-baba eğitimi yoluyla çocuklardan beklenen davranış değişikliklerinin kalıcı olmasını sağlayacaktır. Okul öncesi eğitim programlarının hazırlanıp uygulanması kadar, öğretmenin programı değerlendirmesi de diğer bir önemli noktadır. Değerlendirmede esas; öğretmenin uyguladığı eğitim programındaki aksaklıkları görmesini sağlayarak, bunların nedenlerini tespit etmesini ve yeni çalışmalarını buna göre yönlendirmesini sağlamaktır. Ancak bu şekilde çocuklara verilen eğitimin kalitesi artırılabilmektedir. Öğretmen çalışmalarını planlarken, çocukların bağımsız fakat öz-denetimlerinin gelişmesine, deneyerek ve araştırarak öğrenmelerine, tekrarlayarak beceri geliştirmelerine olanak tanımalıdır (10). Okul öncesi eğitim kurumlarında, eğitim programlarına bağlı olarak seçilen uyarıcılar da önem taşımaktadır. Ancak bu uyarıcılar en pahalı malzemeden, en ucuz malzemeye kadar her ne olursa olsun eğitimi yararlı kılan, bunları seçen, hazırlayan ve çocuklara sunan "öğretmendir". Bu doğrultuda okul öncesi eğitimde nitelikli bir öğretmenin özellikleri şu şekilde sıralanabilir: * İyi bir öğretmen aynı zamanda yeni bilgi ve deneyimlere açık bir öğrencidir. * Öğretmenin amacı, çocuğu eğitirken yalnızca bilgi aktarmak değil, onu öğrenmeye istekli hale getirerek, gerekli bilgiye kendisinin ulaşmasını sağlamak olmalıdır. * Çocuklarla iyi iletişim kurmalı, onları tanımaya ve anlamaya çalışmalıdır. * Eğitim programlarını çocukları aktif kılacak şekilde düzenlemelidir. * Çocukların olumlu benlik geliştirmelerini desteklemeli ve özgüvenlerini geliştirmelidir. * Öğretmen yaratıcı olmalı ve çocuklarda da yaratıcı düşünceyi geliştirici etkinlikler planlamalıdır. * Çocukları bağımsız, karar verme becerileri gelişmiş, bununla birlikte öz-denetimlerini kazanmış bireyler olmaları yönünde destekleyici yöntemler kullanmalıdır (11). 3. Sonuç Okul öncesi eğitim kurumları çocukların bedensel, psiko-motor, sosyal, duygusal, zihinsel ve dil gelişimlerine yardımcı olan, onları ilkokula ve gelecekteki toplumsal yaşama hazırlayan bunu da anne-babaların desteğiyle ve gerektiğinde onları da eğiterek yapan, eğitim kurumları olarak işlevlerini yerine getirmektedirler. Burada önemli olan okul öncesi eğitim kurumlarının bu işlevlerini en iyi şekilde yerine getirmek için ihtiyaç duydukları nitelikli personele ve eğitim programının rahatlıkla uygulanabilmesine olanak tanıyan fiziksel koşullara sahip olabilmesidir. Kişiliğin temelinin atıldığı kritik bir dönem olarak adlandırılan okul öncesi yıllarda verilen eğitimin, tüm eğitim kademelerini, hatta tüm yaşamı etkilediği düşünüldüğünde bu dönemde verilen eğitimin önemi bir kat daha artmaktadır. Çocuklar için en uygun eğitim yöntemi ile tekniklerin seçilmesi ve kullanılması, onların gelişim özelliklerinin iyi bilinmesi ile mümkün olacaktır. Bu nedenle okul öncesi eğitim kurumlarında "çocuk merkezli" okul öncesi eğitim programlarının onların eğitim ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap vereceği düşünülmektedir. Okul öncesi dönem olarak kabul edilen 0-6 yaş çocuklarına olumlu ya da olumsuz anlamda verilenlerin, onları yetişkinlik yıllarında da etkileyeceği dikkate alındığında, bu dönemde verilen eğitimin gelecekteki toplum sağlığı açısından da ne kadar etkili olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ülkemizde çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına devam etmeleri yasal düzenlemelerle zorunlu tutulmasa da çocuğun sağlıklı kişilik gelişimi açısından bunun, mutlaka gerekli olduğu bilinmelidir. Bu açıdan tüm çocukların okul öncesi eğitim kurumlarından yararlanmaları konusunda daha duyarlı davranılması önemli görülmektedir. (*) Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fak. Çocuk Gel. Okul Önc. Eğt. Anabilim Dalı Öğr. Gör. (1) A. Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı. Özgür Yayın-Dağıtım, İstanbul, 1992, s.15-20. (2) A. Oktay, "Türkiye’de Okul Öncesi Eğitimin Gelişimi", 2. Ulusal Çocuk Kültürü Kongresi (Yayına Hazırlayan: Bekir Onur), Ankara, 1991. s. 289-298. (3) A. Oktay, Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem. Epsilon Yayınları, İstanbul, 1999, s. 191-193. (4) G.S. Morrison, Early Childhood Education Today, Prentice Hall, New Jersey, 1998, s.21-39. (5) A.J. Shickedanz, "Early Childhood Education And School Reform: Consideration Of Some Philosopical Barriers". Journal Of Education, 1994, 176 (1) s. 29-47. (6) A. Oktay, a.g.e. 1999. s. 194-200. (7)C.S.Rosser, Planning Activities For Child Care A Curriculum Guide ForEarly Childhood Education,The Goodheart-Willcox Company. Inc., Illionois, 1993, s.35-42. (8) J. Marzollo., I. Trivas, The New Kindergarten, Harper And Row Publishers, New York, 1987, s. 55-62. (9) L.H. Carlson, "Professional and Parent Views Of Early Childhood Programs: A Cross-Cultural Study". Early Childhood Development And Care, 1989, (509) s. 51-64. (10) A. Oktay, a.g.e. 1999. s. 206-218 (11) B.A. Tuğrul. "Okul Öncesi Dönemde Etkin Öğretmen Modeli". 9. Ya-Pa Okul Öncesi Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri, Ya-Pa Yayınları, Ankara, 1993, s. 29
|
© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
[ yukarı ] |