MİLLİ
EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı
149 |
Ocak,
Şubat, Mart 2001 |
Bilişim Teknolojisi Işığı Altında Matematik
Eğitiminin Değerlendirilmesi
|
Doç.Dr. Adnan BAKİ(*) |
|||
Bilişim Teknolojsi
Matematik Eğitimi İçin Nasıl Bir Değişim Vadediyor? Bu
soruya yanıt aramadan önce, genelde bilgisayarın eğitimde kullanılmasından ne
anlıyoruz, özelde Bilgisayar Destekli Matematik Eğitiminden(BDME) ne
anlıyoruz gibi soruları irdelemeliyiz. Gelenekçi bir yaklaşımla diyebiliriz
ki Bilgisayar Destekli Eğitim(BDE)öğretmenin öğrencilere herhangi bir dersi
bilgisayar kullanarak anlatmasıdır ya da çok genel bir ifade ile BDE
öğrenme-öğretme etkinliklerinin bilgisayar yardımı ile yürütülerek öğrenciye
bilginin daha kolay kazandırılmasıdır. Böyle bir ortamda yazılımları
öğrenciler etkileşimli olarak kullanır, problemleri adım adım çözer, dönütler
alarak yanlışlarını öğrenir. Bu anlamda bilgisayar öğrencinin bilgi ve
becerilerini ön plâna çıkaran bir köprü gibi görülebilir. Matematikte
bilgisayar bazı konuların öğrenilmesinde, bazı algoritmaların kurulmasında,
işlemlerin yürütülmesinde, çözümlerin yapılmasında, analiz ve araştırmaların
yapılmasında kullanılabilir. Tahmin ve sezgi yoluyla sonuçlara gitme
matematiksel çalışmanın bir bölümünü oluşturur. Görme, hesaplama, varsayımda
bulunma, kanıt ve genelleme aşamaları matematiksel çalışmayı tamamlar. Geleneksel
ortamlarda bu aşamalar kâğıt kalem yardımıyla gerçekleştirilir. Bu aşamaların
gerçekleşmesine daha etkin bir şekilde bilgisayar yardım edebilir.
Hesaplamalar, çözümler, modellemeler, grafikler elektronik ortama
döküldüğünde yeni sezgilere, görmelere, tahminlere, genellemelere ve
keşiflere yol açılmış olur. Bu teknoloji ile ilgili tanımlar ve beklentiler
bu şekilde özetlenebilir. Ancak, gerçekte bu tanımların ve beklentilerin
neresindeyiz?Hepimiz biliyoruz ki, matematik 2000 yıldan beri aynı şekilde öğretilmektedir.
Yeni
teknoloji; •
Matematiğin içeriğini, çalışma alanını değiştirecek mi? •
Matematiğin geleneksel öğretim şeklini değiştirecek mi? Bu
sorulardan birincisi için evet demek mümkün, ancak ikincisi için bu oldukça
zordur. Teknolojinin sağladığı yeni bakışlar, deneme, sınama ve araştırma
kolaylıkları matematiğin içeriğini, uğraş alanlarını genişletmektedir. Bunun
en somut örneklerini Kaos Teoride, Fraktal Geometride, Fuzy Lojik ve onun
kontrol sistemlerindeki matematiksel modellemelerinde görebilmekteyiz.
Matematiğin içeriğindeki bu somut değişimi matematik öğretiminde görebilmek
oldukça zordur. Yetmişli
yılların başında matematik eğitimcileri bilgisayar teknolojisinin matematik
eğitiminde yeni ufuklar açacağını büyük heyecanlarla ilân etmişlerdi.“Mindstorms-Children,Computer,
andPowerful Ideas” ve “New Horizons in Educational Computing” adlı kitaplar
bu heyecanın ürünleridir. Papert’a göre bilgisayarın matematiksel kavramları
ve ilişkileri araştırma keşfetme ve bulma amacıyla kullanılması geleneksel
matematik öğretme ve öğrenme ortamlarını değiştirecek, hatta yarınların
sınıfları bugünkü gibi olmayacaktı, öğretmenler geleneksel yollardan
matematik öğretmeyecekti ve öğrenciler böyle öğrenmeyecekti (1). Bu vaadlerin
ardından 30 yıla yakın bir zaman geçti. Papert’ı haklı çıkaracak değişimlerin
örnekleri matematik eğitiminde oldukça azdır. Oysa son 30 yıldaki
teknolojinin gelişmesine baktığımızda,
teknoloji dev adımlarla koşmakta genelde eğitim özelde matematik
eğitimi ise küçük adımlarla ona ulaşmaya, ondan yararlanmaya çalışmaktadır.
Sınıflarımızda, öğrenme pratiklerimizde, öğrencilerin öğrenme deneyimlerinde
küçük değişimlerin dışında yeni ufuklar diyebileceğimiz değişimler
gerçekleştirilemedi. Teknoloji
dev adımlarla koşarken çoğu yazılım mühendisleri, eğitimciler, öğretmenler bu
teknolojiyi geleneksel öğretim yöntemlerine monte etmeye çalışmıştır. Bu
alanda da bir hayli başarılı olmuşlar ve yol almışlardır. Programlar yazıldı,
yazılımlar geliştirildi, ses, renk, görüntü, hareket hepsi kullanıldı. Bu
uğraşların sonunda eski kaynakların ve kitapların yerini daha cicili-bıcılı
yeni kitaplar aldı.Bu da öğrenme ve öğretme deneyimimizde dramatik bir
değişime yol açmadı. eknolojinin matematik eğitiminde bu şekilde kullanılması
akla tarihsel bir örneği getirmektedir. Bilindiği gibi, 16. yüzyılın muhteşem
teknolojisi matbaa yaklaşık 100 yıl İncil basımında ve eski yazmaların
basımında kullanıldı. Matbaanın bu amaçla kullanılması gerçek anlamda ne
İncil’in yeniden yorumlanmasında, ne de fen bilimlerinin gelişmesinde bir
dönüm noktası olabildi. Yeni bir teknoloji olarak bilişim teknolojisi ya da
daha özel olarak bilgisayar matbaanın durumuna mı düşecek?Yoksa 2000 yıldır
süre gelen matematik öğretimine gerçekten bir değişim getirebilecek mi?
Papert’ın bu teknoloji ile 30 yıla yakın olan serüveni onu değişim konusunda
karamsar yapmamıştır. Benzer şekilde bilgisayarın eğitimde kullanılması ile
ilgili 10 yıllık serüvenimin ardından Papert ile aynı duygulara ve umutlara
sahip olduğumu düşünüyorum. Matematik çalışmak ve matematik öğrenmek için
geliştirilen inanılmaz güzellikte ve içerikte yazılımları tanıdıkça onları
kullanarak yeni matematiksel bilgileri kurdukça, bu etkinlikleri sınıf
ortamına taşıdıkça, işaret edilen yeni ufukların ve değişimlerin yavaş da
olsa gerçekleşebileceğine inanıyorum. Yeter ki bilişim teknolojisi geleneksel
öğretim yöntemlerine monte edilmeye çalışılmasın. Yapısalcı
bir felsefeye dayanan bilgi kuramından hareketle bilişim teknolojisi
kullanılırsa çok daha verimli ve işlevsel öğrenme ortamları oluşturulabilir.
Böyle bir ortamda öğrenci araştırma türünden ya da karmaşık problemleri
çözebilir, çözüm yolları geliştirebilir, analiz yapabilir, varsayımda
bulunarak genelleme yapabilir. Öğrenci kendi kullanımına sunulan yazılımları
kullanarak kendi matematiksel çalışmalarını tasarlayabildiği gibi öğretmenin
hazırladığı senaryoların içinde dolaşarak öğrenilmesi istenilen bilgi, kavram
veya olguyu keşfedebilir. Öğrencinin bütün bu etkinlikleri yapması kendi
öğrenmesini kontrol altına alması anlamına gelir. Logo, Coypu, Cabri, Derive,
Mathematica gibi yazılımlar ve TI-92 grafik hesap makineleri öğrencilere
böyle ortamlar sunabilmektedir. Yazılımlar hatasız çalışan ve kullanılması
kolay paket programlardır. Yazılımlar, kullanıcılara kendileri için uygun
temel formülleri, yapılan şekilleri tanımlayarak hesaplamanın, oluşturmanın
tam olarak nasıl yapıldığını görme fırsatı sağlarlar. Çoğu yazılımlarda
herhangi bir matematiksel yapı veya model için program yazmaya, algoritma
geliştirmeye ihtiyaç yoktu. Örneğin, Excel kâğıt, kalem ve hesap makinesinin
komputerize edildiği (bilgisayarlaştırıldığı) bir yazılımdır.İstenilen formül
elektronik tabloya kolayca girilerek değişim tablosu ve grafiği elde edilir. Değişim İçin Nasıl Bir
Yazılım? Matematik
öğretimi için yukarıda yapılan genel değerlendirmeden sonra daha ayrıntılı
olarak geometri öğretimi için nasıl bir değişim söz konusu olabilir sorusunu
irdeyelim. Önce, bu değişimin gerçekleşmesi için hangi özelliklere sahip
yazılımlar kullanılabilir sorusuna yanıt arayalım. Bunun için geometri
öğretimin genel amaçlarını bir kez daha hatırlayalım. Geometrinin genel
amaçlarını iki ana başlıkta toplayabiliriz: 1. Öğrenci kendi fiziksel
dünyasını, çevresini ve evreni açıklamada ve anlamlaştırmada geometriyi
kullanabilmeli, 2. Öğrenci problem çözme
becerileri geliştirmeli. Bu genel amaçları biraz açacak olursak, birinci amaç için sırasıyla
öğrenci; (a) Geometrik şekilleri
tanıyabilmeli, açıklayabilmeli, karşılaştırabilmeli ve sınıflandırabilmeli; (b) Varlıklar arasında ilişkiler
kurabilmeli, mekân ve uzay kavramı geliştirebilmeli; (c) Geometrik şekiller
arasındaki dönüşümleri keşfedebilmeli; (d) 3 boyutlu nesneleri
tanıyabilmeli, açıklayabilmeli, özelliklerine göre sınıflandırabilmeli. İkinci amaç için de şu özel amaçlar sıralanabilir. Öğrenci; (a) Geometrik şekillerin
özelliklerini karşılıklı ilişkilendirebilmeli; (b) Geometrik yerleri, durumları
aksiyomları, önermeleri ve teoremleri kullanarak açıklayabilmeli ve
kanıtlayabilmeli; (c) Koordinat düzleminde
dönüşümleri ve vektörleri problem çözümlerinde kullanabilmeli. Bu
saydığımız amaçları kısaca öğrencinin çevresini tanıyabilmesi ve geometriyi
problem çözme sürecinde kullanabilmesi olarak özetleyebiliriz. Mevcut
matematik müfredatları öğrencinin çevresini anlamasına ne kadar yardım
ediyor?Okullarda öğretilenEuclid geometrisi, bugünkü öğretildiği hâliyle
varlıkların şekillerinin zorlanarak soyutlaştırılmasıyla oluşturulmuş
şekilleri ve bunların özelliklerini incelemektedir. Oysa evrende Euclid
geometrisinin içine alamayacağı kadar nesne, durum ve olay vardır. Oysa
evrende Euclid geometrisi tek başına, öğrenciye teorik bilgileri ile fiziksel
dünyayı ilişkilendirme ve birleştirme fırsatı sunamamaktadır. Euclid
geometrisinin dışındaki geometrilere örneğin fraktal geometriyi yukarıda
belirtilen amaçlar doğrultusunda bakılacak olursa fraktal geometrinin
öğrenciye fiziksel dünyasını anlamada Euclid geometrisinden daha çok fırsat
sağladığı söylenebilir.Fraktal geometri uzayıp giden bir dağ sırasının
engebelerini, çeşit çeşit dallanan ağaçların dallanmalarını, bulutların ya da
kar tanelerinin kıvrımlarını inceler, aynı zamanda fonksiyonel olan
matematiksel yapılarına ait özellikleri ortaya koyar. Geometrinin
ikinci amacını dikkate aldığımızda ise öğrencilere okulda geometrik şekilleri
benzerlik ve özdeşlikler kurma yoluyla sınıflandırabilme ve bu özellikleri
kullanarak tümden gelimli çıkarımlar yapabilme fırsatlarının sunulması
zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda söz konusu teknoloji ümit vaat
etmektedir. Öğrencilerin geometri sezgilerini ve tasarılarını sağlam
temellere oturtabilmek hem akademik hayatları için hem de değişik meslekî
uygulamalara hazırlık için önemlidir. Bir başka deyişle, okullarda okutulan
geometri öğrencilere gerek doğal varlıkların gerekse insan tarafından
üretilmiş nesnelerin hangi geometrik özellikleri sayesinde fonksiyonlarını
yerine getirebildiklerini öğretmelidir. Bunu sahip olduğumuz teknoloji
öğrencilere rahatlıkla sağlayabilir. Örneğin, Cabri Geometry veya TI-92’de
geometrik şekiller ve yapılar oluşturulurken öğrenci temel geometrik
elemanlar(nokta, doğru, doğru parçası, ışın, açı... gibi) ile başlayabilir.
Adım adım karmaşık bir geometrik yapıyı veya şekli oluşturabilir. Bu yapı
içerisinde yeni geometrik yerler, sabitler ve değişkenler de tanımlayabilir,
bunları karşılıklı olarak ilişkilendirebilir. Böylece oluşturulan yapılar
veya şekiller artık kitaplardaki, defterlerdeki gibi sabit değildir. Dinamik
bir yapıya sahiptirler, temel geometrik elemanların birbirlerine göre
durumları ve ilişkileri değiştikçe yapıda değişmektedir. Yazılımın bu
özelliği matematikçinin, öğretmenin, öğrencinin önüne inanılmaz araştırma
durumları çıkarmaktadır. Öğrencide bu yolla hayal etme gücü artmaktadır.
Hayal etme gücünün artması sezgi yolunun dolayısıyla yaratma ve keşfetme
yollarının açılması demektir. Bu yollar açıldığında öğrenci analiz
yapabilecek, varsayımda bulunabilecek ve genelleme yapabilecektir. Bu ise
doğrudan öğrencinin problem çözme becerilerini geliştirecektir. Öğrenci
problem çözme becerisini kaliteli problemleri çözmekle elde eder. Bu
problemler alıştırma türünden değil, araştırma türünden açık uçlu birden çok
çözümü olan problemler olmalıdır. Bu problemlerin çözümü sürecinde öğrenci
teknolojiyi bir öğrenme aracı olarak kullanarak Polya’nın problem çözme
adımlarını izleyebilir. Polya’nın heuristik adımları izlendiğinde konu,
kavram ya da bir matematiksel özellikle ilgili yüksek düzeyde bilişsel
öğrenmelerin gerçekleştiği araştırmacılar tarafından gösterilmiştir(2). Bu
bağlamda Logo ve Cabri ile oluşturduğumuz dinamik geometri ortamları
öğrenciye kaliteli ve içerikli problem çözme fırsatları sağlamaktadır.
Bununla ilgili Bilgisayar Destekli Matematik Öğretimi dersleri sırasında
yaptığım sınıf içi gözlemlerden bazı örnekler vermek istiyorum. Örneğin, bir
etkinlikte, öğrencilerden sadece bir köşegeni verilen karenin Logo ortamında
çizilmesi istenmiştir. Öğrenciler bu sorun üzerinde çalışırken karenin
özelliklerini bulmak ve kullanmak zorunda kaldı. Logo’nun basit komutları
3600 olduğunu, karede köşegenlerin birbirini ortaladığını ve dik kestiğini,
aynı zamanda köşegenlerin açı ortayı olduğunu kullandı. Bu çalışmanın sonunda
öğrencilerden aynı koşullarda dikdörtgen çizmesi istendiğinde bu etkinlik
öğrenciyi kare ile dikdörtgeni özellikleri açısından karşılaştırmaya
yöneltmektedir. Bir
başka sınıf içi gözlemi de Cabri ortamında öğrencilerin bir yansıma dönüşümü
üzerinde çalışmaları ile ilgilidir. İki öğrenci kendilerinden istenilen
yansımayı Cabri ekranında oluştururken önce seçtikleri bir P noktası üzerinde
bir bayrak çizdiler. Aşağıdaki şekilde olduğu gibi ayna gibi düşündükleri ve
yansımayı gerçekleştirecek doğruyu P den geçen doğruya dik olacak şekilde
tanımladılar. Bundan sonrasını Cabri’deki yansıma işlevi seçeneğini
kullanarak yaptılar ve T noktasını ve bayrağın dönüşümden sonraki yerini elde
ettiler. İstenilen yansımayı elde ettiklerini düşündükleri sırada kendilerine
bu dönüşümün doğru olup olmadığı sorulduğunda bunu araştırmak için özgün
çözüm yöntemleri geliştirdikleri gözlendi. Elde
ettikleri T noktası P’nin aynaya göre yansıması ise P ile Taynaya eşit
uzaklıkta olmalıdır. Bunu test etmek için birçok yol denedikten sonra
Cabri’nin bir başka işlevi olan Circle seçeneğini kullanarak iki noktanın
aynadan eşit uzaklıkta olup olmadığını bulabileceklerini keşfettiler. Ortaya
yeni bir ilişki çıkmıştı. Doğruların kesiştiği yeri merkez kabul eden bir
çemberin üzerine P noktası düştüğünde T noktası nerede olmalıydı. Eğer bu iki
nokta aynaya eşit uzaklıkta ise ikisi de çemberin üzerinde olmalıydı. Öğrencilerin
bu denemesi iki noktanın eşit uzaklıkta olup olmadıklarını öğrencilerin
farklı yollardan farklı matematiksel ilişkiler kullanarak bulabileceklerini
ortaya koymuştur. Aynı gruba eğer P noktası aynaya doğru yakınlaştırılırsa
veya aynadan uzaklaştırılırsa ne olurdu sorulduğunda öğrenciler, PT nin
aynaya dikliğinin bozulmadığını noktaların yine çember üzerinde kaldığını
gözlediler. Bir
başka gözlem açık uçlu bir problemle ilgiliydi. Öğrencilerden iki komşunun
aralarındaki zikzaklı sınırı düz bir doğru şeklinde düzeltmeleri istendi. Öğrenciler
çalışma yapraklarındaki bu şekli Cabri ekranında çizdiler. Bir süre
aralarında tartıştılar. Kâğıt-kalem hesaplamaları yaptılar. Farklı
yaklaşımlar denediler. Cabri’nin sağladığı kolaylıkları kullanmaya
çalıştılar. Ancak çözüm için yaptıkları plânları Cabri’ye taşıdıklarında bir
sonuç alamıyorlardı. Bir ip ucu niteliğinde kendilerine iki paralel doğru
çizmeleri ve tabanı değişmemek ve tepe noktaları ikinci doğru üzerinde kalmak
koşuluyla üçgenler oluşturmaları istendi. ABCücgeninin
alanının hesaplanmasından sonra C noktasının L2 doğrusu üzerinde gezdirildiğinde oluşan her yeni üçgenin
alanının değişmediğini gözleyen öğrenciler, “Tabanı ve yüksekliği aynı olan
ücgenlerin alanları da eşittir” önermesini de doğrulamış olduklarını
keşfettiler.Bu keşif problemin çözümünde onlar için yeni bir adım olabilir
miydi? Bu
etkinlikle kendilerine sorulan problem arasında bir ilginin olup olmadığını
tartıştılar.Çalışma gruplarının bir çoğu çözüm için bu etkinliğin yeterli
olacağını bulmuşlardı.Şekil-3’te kurdukları yapıyı Şekil-4’e bağlı olarak
yeniden kurdular. Şekil-5’de sınırın iki ucunu birleştiren d1 doğrusunu tanımladılar, bu doğruya
paralel alan ve zikzağın büküm noktasından geçen d2 noktasını tanımladılar.Oluşan üçgeni kesişim noktaları
köşeler olmak üzere tanımladılar ve alanını hesapladılar.K noktası d2 boyunca kaydırıldıkça ücgenin alanının
değişmediğini gözlediklerinde problemi çözdüklerini anlamışlardı. Cabri
ve benzeri programların oluşturduğu dinamik ortamlarda yeterli problem çözme
ve araştırma deneyimine sahip olan bir öğrenci geometriye ve kendi için yeni
olan matematiksel sorunlara daha cesaretle yaklaşabilir.Bu teknolojiyi
kullanarak öğretmenlerimiz sınıflarını kaliteli geometri problemleri ile
uyandırabilir.Bu uyanış öğrencilerin problem çözme becerilerini geliştirdiği
gibi kendilerine güvenlerini ve matematiğe karşı tutumlarını da pozitif yönde
etkilemektedir(3). Elimizdeki yazılımlar uygun pedagojik yaklaşımlarla
öğrenciye sunulduğunda yüksek düzeyde zihinsel etkinlik gerektiren
matematiksel bilgilerin öğrenciler tarafından kurulabildiğinin ve bu yönüyle
bilgisayarların güçlü bir öğrenme aracı olabileceğinin örnekleri gittikçe
artmaktadır. Özellikle Cabri yazılımı bir araç olarak ekran üzerindeki
matematiksel nesneleri manipüle ederek matematiksel düşünceleri
güçlendirmektedir.Geleneksel ortamlarda görülemeyen, oluşturulamayan bir çok
ilişki, özellik, genelleme rahatlıkla çalışılabilmektedir.Cabri ile
geometrinin temel elemanlarının bir kısmını değişmez bir kısmını değişken
olarak tanımlayabilmemiz, bir kısmını birbirlerine bağlı olarak
tanımlayabilmemiz, yapıyı bunlara bağlı olarak hareket ettirebilmemiz bize
geometriyi dinamik olarak inceleme fırsatı vermektedir. Bütün bunlar 2000
yıldan beri sürüp giden matematik öğrenme ve öğretme geleneğinin yavaş da
olsa değişebileceğinin işaretleridir. Logo
ve Cabri’yi geometri çalışma ve problem çözme açısından karşılaştıracak
olursak sonuç olarak şunlar söylenebilir.Logo’da önce program yazılıyor, bu
program sonucunda ekranda geometrik şekil oluşuyor.Eğer programda şeklin
değişimi, taşınması tanımlanmışsa şekil hareket ettirilebiliyor.Cabri’de ise
önce geometrik şekil tanıtılır daha sonra bu şekil üzerinde ilişkiler
işaretlenerek yeniden kurulur.Şekil, değişkenlere ve sabitlere bağlı olarak
değiştirilebilir, yönlendirilebilir.Bu nedenle Cabri’de kullanıcı ekran ile
ve dolayısıyla kurulan şekil ile iç içedir.Problem üzerinde yoğunlaşarak
sonuçlara ulaşır ve kendi bilgisini kurar.Ekranda yapılan işlemlerin
kavranabilmesi için yazılım dili önemlidir. Bu durumda “yazılım dili
matematik dilini karşılayabiliyor mu?” sorusu tartışılmalıdır.Yazılımların
sağladığı kolaylıklarla matematiksel kavramlar ve onların sözlü ifadeleri tam
olarak açıklanabiliyor mu?Çoğu yazılımların bu yönde eksiklikleri vardır.Logo
ve Cabri’de bu eksiklikler önemli bir ölçüde giderilmiştir. Piaget’in
öğrenme kuramındaki bazı basamaklar matematiği keşfetmek içinCabri ve
Logo’nun kullanımını destekler niteliktedir. Öğrenciler çözüm için
belirledikleri yolları kullanmak için bu yazılımların özelliklerinden
yararlanabilirler.Formülleri, ilişkileri düzenleyerek, düşünerek öğrenirler.
Logo birçok mantıksal beceriyi geliştirir, hata yaptığımızda bizi uygun
dönütler vererek uyarır. Bu nedenle, Logo’da önce problemin çözümü üzerinde
yoğunlaşılmalı daha sonra bulunan çözüm yolunun uygulanabilirliği ve
doğruluğu uygun algoritmalar ile gösterilmelidir.Cabri ise daha çok genel
çözümlere ulaşmada bir yöntem belirler.Problem çözümünü tartışmada etkili bir
kullanım sağlar.Hangi yazılım olursa
olsun öğretmenlerin rolü öğrencilerin seçtikleri yolda yazılımları
kullanabilmeleri için onlara yardım etmek olmalıdır. Değişim
İçinNasılBirÖğretmen? Resmi
aksiyonlara, heyecanlara, militanlıklara ve sloganlara rağmen bilgisayar teknolojisinin
okul matematiğine entegrasyonu dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok yavaş
gelişmeler göstermektedir. Bu yavaş gelişmenin önemli nedenlerden birisi,
bilişim teknolojisinin geleneksel öğretim yöntemlerine monte edilmesi
eğilimlerinin ağır basmasıdır. İkincisi ve birinci kadar önemli olanı ise
teknolojinin gelişme hızına paralel olarak, yeni yaklaşımları anlayacak,
benimseyecek, uygulayacak birikimde ve deneyimde öğretmenlerin
yetiştirilemeyişidir.Sür’atle sosyal-kültürel hayatımızın bir parçası olmaya
başlayan bilgisayarı aynı hızla matematik öğretimine taşıyamadık.Acaba
matematik öğretmenlerinin yüzde kaçı bu teknolojiyi matematik öğretimi için
ciddiye almaktadır.NCTM’in bu alandaki projelerine ve geniş çaplı eğitim
çalışmalarına rağmenAmerika’da matematik öğretmenlerinin ancak yaklaşık
%25’i, Millî EğitimBakanlığının bütün insiyatiflerine rağmenFransa’da
matematik öğretmenlerinin% 15’i BDMÖ’ni ciddiye almakta ve bu konuda
kendilerini geliştirmek istemektedir. Bu ülkelerde öğretmenlerin büyük bir
ekseriyeti günlük yaşamlarında etkin olarak kullandıkları bu teknolojinin
hayatlarına getirdiği yenilikleri, yaptığı katkıları kabul etmektedir.Ancak,
geleneksel yöntemlerin ağır bastığı matematik öğretme-öğrenme pratikleri ile
bilgisayarı ilişkilendirememektedirler(4). Bu ülkeler 90’lı yılların başından
beri bütün dikkatlerini öğretmen eğitimine çevirmiştir. Ülkemizde de aynı
alanda yapılan çalışmalar benzer bulguları ortaya koymuştur.Öğretmenler
bilgisayarda yaptıkları ile matematik dersinde yaptıklarını ilişkilendirmekte
zorluk çekmektedir.BDMÖ etkinliklerini matematikten ve matematik sınıfında
matematik öğretme-öğrenme adına yapılan etkinliklerden tamamen ayrı ve
bağımsız etkinlikler olarak düşünmektedirler(5). Öğretmenin
karşısına bu teknolojiyi eğitimde bir yenilik olarak çıkarmak, onunla ilgili
heyecanlı konuşmalar yapmak, sloganlar atmak öğretmen üzerinde fazla etki
yapmamaktadır. Öğretmene matematik öğreneceği, matematik çalışacağı bir ortam
sunulduğunda bu teknoloji matematik öğretmeni için anlamlı hâle gelmeye
başlamaktadır. Ancak bu aşamadan sonra öğretmen yaptıklarını matematikle ve
matematik öğretimi ile ilişkilendirebilmektedir. Öğretmen sınıf içi
uygulamaların etkili örneklerini gördükçe, gerçek öğrenme-öğretme
deneyimlerini yaşadıkça bilgisayarı meslekî yaşamında ciddiye almaya
başlamaktadır. Öğretmen BDMÖ ile ilgili aldığı eğitim sırasında karşılaştığı
örneklerde teknik taraf, programlama tarafı ya da süsleme tarafı (ses, renk,
gereksiz canlandırmalar) ağır basınca bu teknolojiyi geleneksel matematik
öğrenme ve öğretme pratikleri ile ilişkilendirmekte zorluk çekmektedir(6). Bu
nedenle gerek hizmet öncesi ve gerekse hizmet içi eğitimde öğretmenin uygun
örneklerle karşılaştırılması, gerçek öğrenme-öğretme deneyimi yaşaması çok
önemli hâle gelmiştir.Öğretmenin yetiştirilmesi sırasında kendisine sunulan
BDMÖ etkinlikleri öğretmenin bu yöndeki tercihlerine ve uygulamalarına
katalizör görevi yapmalıdır. Eğitim
öğretimde bir reform yapılmak isteniyorsa, bir yenilik getirilmek isteniyorsa
önce buna öğretmenlerin inanmaları ve bu yenilikleri sınıflarına
taşıyabilecek şekilde yetiştirilmeleri gerekir. Eğer öğretmen kullanacağı
donanım ve yazılım hakkında yeterli bilgiye sahip değilse bilgisayar destekli
matematik dersleri yürütmesi veya bilgisayar destekli matematik öğretimi
materyalleri geliştirmesi o öğretmen için sonu belli olmayan bir maceraya
dönüşür ki bu macerayı çok az öğretmen göze alır. Normalde bir öğretmenden
müfredatta yer alan bütün konuları BDMÖ şeklinde vermesi de
beklenemez.Öğretmen bu teknoloji ile donanımlı bir ortamda öğrenmeyi
öğretmeli, öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir rol oynamalıydı. Bu alanda öğretmen
yetiştirilmesi için yürütülen(hizmet öncesi/içi) öğretmen eğitimi programları
aşağıdaki ilkelere dayandırılmalıdır: Yürütülen
program boyunca; •
Öğretmenler bu teknoloji ile nasıl bir değişim geleceğini bütün açıklığı ile
görmelidir, •
Öğretmene tanıtılan öğretim yöntemleri ve BDMÖ etkinlikleri önce kendilerine
anlamlı matematik öğrenme deneyimi kazandırmalıdır, •
Öğretmenler bu teknolojinin kendi verecekleri matematik derslerini ve öğretme
pratiklerini nasıl etkileyeceğini görmelidir, bunun için kendilerine işlevsel
örnekler sunularak birinci elden yeterli deneyim kazanmaları sağlanmalıdır, •
Geleneksel matematik öğretimi kültürü ile çatışmayacak şekilde ara çözümler
öğretmenlere gösterilmelidir, böylece BDMÖ’nin mevcut sistem içinde
uygulanabilirliğini görmelidirler, •
Öğretmenler sınıflarında BDMÖ uygulamalarına başlamadan önce küçük projeler
geliştirmeli ve kendilerine projelerini gerçek sınıf ortamlarında
uygulayabilme fırsatları sağlanmalıdır, • Bu
küçük deneyimlerinin ardından öğretmenlerin düşünceleri ve yorumları alınarak
uygun dönütlerle desteklenmelidir, Yukarıda
saydığımız ilkelerin yanında vurgulamamız gereken başka hususlar da
vardır.Örneğin, BDMÖ yapan öğretmenlerin karşılaştığı sorunlardan biri de
öğrencilerin yeterli düzeyde bilgisayar okur-yazarı olmayışlarıdır.Bu
nedenle, öğretmenlerin BDMÖuygulamalarını kolaylaştırmak amacıyla okullarda
“Bilgisayara Giriş” dersleri daha etkin verilmelidir. Bunun yanında, resmî
kısıtlamaların BDMÖ yapmaya hevesli öğretmenlerin karşısına birçok engeller
çıkardığı gerçeği de göz ardı edilmemelidir.Öğretmen, gelenekçi öğretim
yaklaşımları ve uygulamaları ile modern epistemolojiye dayalı BDMÖ
yaklaşımları arasında bakılırsa insanın doğası gereği tanıdığı, bildiği
kendisine kolay geleni tercih edecektir.Dolayısıyla, programa katılan
öğretmenler ayrıldıktan sonra gittikeri yerlerde desteklenecek şekilde eğitim
programlarını yürüten kuruluşların iletişim ağına ulaşabilmelidir.Öğretmen
eğitimi programlarında öğretmenlere tanıtılan donanım ve yazılımlar
çalışacakları okullarda da bulunabilmelidir, bu nedenle okul-fakülte-bakanlık
iş birliği içerisinde okullar donanım ve yazılım bakımından standartlaştırılmalıdır.Pahalı
ve çok yaygın olmayan yazılımlar kullanılarak yapılan örnek BDMÖ uygulamaları
kurslara katılan öğretmenlere şüphesiz matematik öğrenme ve öğretme adına çok
şey kazandırır. Ancak, gittikleri ve görev yapacakları okullarda bunları bulamazlarsa
kazanımlarını ve deneyimlerini aktaramayacaklardır, yalnız kalacaklardır ve
bir süre sonra bildikleri de eskiyecektir. BDMÖ
yapabilen öğretmenler kendi deneyimlerini, BDMÖ projelerini, etkinliklerini,
materyallerini meslektaşlarıyla paylaşmaya özendirilmelidir. Öğretmenlerin
bunu Internet ortamında kolayca yapmaları mümkündür.Okul bu konuda
öğretmenlerine destek olmalıdır.Ayrıca, okul BDMÖ yapmaya çalışan
öğretmenlerine kendi donanımlarını almada, yazılımlarını tamamlamada yardım
etmelidir.Okul kendi donanımını kiralayabileceği gibi kredi
sağlayabilmelidir.Öğretmen okul dışında yaptıklarını, geliştirdiklerini ya da
bir web sayfasında kendi dersi ile ilgili başkalarının yaptıklarını Internet
yoluyla okulda sınıfına taşıyabilmeli ve sınıf ortamında kullanabilmeli,
öğrencilerine tanıtabilmelidir. Gerçi böyle bir anlayıı ve bu tarzda
donatılmış okulları çoğumuz şu anda hayal etmekteyiz, gerçekte okullarımızda
neler olduğunu ya da bugünkü hâliyle neler yapılabileceğini hepimiz
bilmekteyiz. Biz burada bilişim teknolojisinin matematik eğitimine
entegrasyonu sırasında öğretmen eğitimi adına nelerin olması ve yapılması
gerektiğini sıralamaya çalıştık.Eğer gerçekten okulları yeniden yapılandırmak
ve kurmak istiyorsak ve bunu gerçekten arzuluyorsak farkında olmalıyız ki, bu
değişim öğretmene bağlıdır.Öğretmenin bu alandaki bilgisine, birikimine ve
performansına bağlıdır. Belirtilen koşullar ve ilkeler göz ardı edilmezse
değişim yakalanabilecek ve matematik eğitiminde işaret edilen yeni ufuklar
karşımıza çıkacaktır. Bilişim
teknolojisi insanın entelektüel başarısının bir ürünüdür. İnsanoğlunun
entelektüel insanın beyninden kaynaklanmaktadır. O hâlde bilgisayar kendi
başına hiçbir şeydir. Pedagojik yazılım kendi başına hiçbir şey yapamaz. Onun
matematik öğrenme ve öğretmedeki gücü, potansiyeli doğrudan doğruya onu
kullanana bağlıdır.Teknolojinin bize sunduğu interaktif ortamlar öğretmenin
rolünü bilgi aktarıcılığından öğrenmeyi öğreticiliğe doğru değiştirmektedir.
Öğrencinin öğrenme deneyimini de “öğretmenin matematiğini öğrenme”
deneyiminden “kendi matematiğini kurma” deneyimine doğru
değiştirmektedir.Anlamlı bir matematik öğrenme kullanma ve anlama
arasında bir dizi keşfetme ve bulma etkinliklerini içermektedir. Bir
matematiksel kavramı kullanmadan, başka kavramlarla ilişkisini ve
uygulamasını görmeden onu anlamak oldukça zordur. Aynı zamanda, bu
matematiksel kavramı anlamadan kullanmak da oldukça zordur. O hâlde öğrenci
bilgisayarla etkileşimi sırasında matematiksel bilgilerini kullanma ve
yeniden ifade etme fırsatı bulmalıdır. Bu fırsatın nasıl sağlanabileceği,
hangi yazılımların nasıl kullanılabileceği doğrudan öğretmenin deneyimine ve
birikimine ve bu ortamda oynayacağı yeni rolüne bağlıdır. KAYNAKLAR Saymour
Papert. Mindstorms-Children, Computer,
andPowerful Ideas, New York:Basic Books 1980. Paul
Ernest. Mathematics Teaching:The
satate of the Art. The Falmer Press,London, 1989, s.84. AdnanBaki.
“BilgisayarDonanımlı Ortamda MatematikÖğrenme”, EBİD’99 Sempozyumu Kitapçığı, 1999, s.56. NealTopp
and Robert Mortenson. “Six Objectives for Technology Infusion into
TeacherEducation”,Journal of
Information Technology forTeacher Education, Vol.5, 1996, s.57-69. AdnanBaki
andYaşarErsoy. “Technology preparation for
inservice mathematics teachers Through a short-term inservice course”, Proceedings of International Conference on the Teaching of Mathematics,John Wiley
& Sons, Inc. Publishers, 1998, s.32-35. AdnanBaki.
“Development of a computer based environment for learning and teaching of
mathematics”, Proceedings of the Third
Conference on Information Technology and Its Applications, 1994, s.164-172.
(*)Karadeniz Teknik
Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi. (1)Saymour Papert. Mindstorms-Children, Computer, and
Powerful Ideas,New York:Basic Books 1980. (2) Paul Ernest. MathematicsTeaching:The satate of the
Art. The Falmer Press,London, 1989, s.84. (3) Adnan Baki. “Bilgisayar
Donanımlı Ortamda Matematik Öğrenme”, EBİD’99
Sempozyumu Kitapçığı, 1999, s.56. (4) Neal Topp and Robert
Mortenson. “Six Objectives for Technology Infusion into Teacher Education”, Journal of Information Technology for
Teacher Education,Vol.5, 1996, s.57-69. (5) AdnanBaki
andYaşarErsoy. “Technology preparation for inservice mathematics teachers
through a short-term inservice course”, Proceedings
of International Conference on the Teaching of Mathematics, John Wiley
& Sons, Inc. Publishers, 1998, s.32-35. (6) Adnan Baki. “Development of a computer based environment for learning and teaching of mathematics”, Proceedings of the Third Conferenca on InformationTechnology andIts Applications, 1994, s.164-172. |
İçindekiler...
o
Geleceğimizin Teminatı
Dilimizdir o
Mustafa Necati’nin Türk
Eğitiminin Gelişimine Katkıları o
Atatürkçü Düşüncede Eğitim
Sistemi ve Boyutları o
Sınıf Öğretmenlerinin
Kendi Meslekî Gelişimleriyle İlgili Görüşleri,Beklentileri ve Önerileri o
İdeal Öğretmen Üzerine Bir
Araştırma o
Eylem Boyutuyla
İlkokuma-Yazma ve Ezberleme o
Bilişim Teknolojisi Işığı
Altında Matematik Eğitiminin Değerlendirilmesi o
Lise
Öğrencilerinin Işık Hakkındaki Yanlış Kavramları o
Avrupa Birliği Eğitim
Programları “Sokrates Programı” o
Öğretmen Yetiştirmede
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Uygulaması o
Sanat Eğitiminde
Yaratıcılık o
Cumhuriyetin
Kuruluşundan Plânlı Döneme Kadar Eğitimin Finansmanı:1923-1960 © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
|||
[ yukarı ] |