MİLLİ
EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı
149 |
Ocak,
Şubat, Mart 2001 |
Sanat Eğitiminde Yaratıcılık
|
Ayhan DİKİCİ (*) |
GİRİŞ Yaratıcılık,
bilim adamlarının uzun süredir üzerinde önemle durduğu bir konudur.
Yaratıcılık nedir?Yaratıcı insanlar kimlerdir?Yaratıcılık geliştirilebilir
mi?gibi sorular, bu güne kadar hep sorula gelmiştir. İnsanların sahip
oldukları bireysel özellikler, zekâ, kişilik ve fiziksel gelişme gibi
alanlarda kendini gösterir. Diğer bireysel özellikler de yaratıcılıkla
ilgilidir(1). Yaratıcılığın doğuştan geldiği, doğuştan yaratıcı olmayan
insanın sonradan yaratıcı olamayacağı görüşü artık terk edilmekte ve iyi bir
eğitimle herkesin yaratıcı olabileceği görüşü artık ağır basmaktadır. Yaratıcılık
kavramı; sadece güzel sanatlar için değil, günlük yaşamın tüm alanlarını
kapsamaktadır. Ancak, bu çalışmada yaratıcılığın geliştirilmesinde çok önemli
rol oynayan sanat eğitimi dersleri (resim-iş) üzerinde durulmaktadır. Resim
iş dersleri sadece öğrencinin hayal gücünü geliştirmez, aynı zamanda onların
yaratıcılıklarını da geliştirir. Bu
güne kadar yaratıcılıkla ilgili bir çok tanım yapılmıştır. Örneğin:San’a göre
(2); “yaratıcılık her bireyde var olan ve insan yaşamının her bölümünde
bulunabilen bir yeti, günlük yaşamdan bilimsel çalışmalara dek uzanan geniş
bir alanı içine alan süreçler bütünü, bir tutum ve davranış biçimidir.” Özden’in
aktarımıyla(3); Torrance, yaratıcılığı şöyle tanımlar:“Sorunlara,
aksaklıklara, bilgi eksikliklerine, kayıp ögelere, uyumsuzluğa karşı duyarlı
olmak, güçlüğü tanımlamak, güçlüğe çözüm aramak ve kestirimde bulunmak.” Yazarların
görüşlerine dikkat ettiğimizde, yaratıcılık için genellikle; yeni, farklı ve
yararlı bir yeti olduğu görüşünde birleşmektedirler. Yazarların görüşlerinden
hareket ederek yaratıcılığı kısaca şöyle tanımlayabiliriz:“Yaratıcılık; Özgün
buluşlar ortaya koyma becerisidir.” Yaratıcı
imgelemeyi anlayarak ve uygulayarak insanlar hayatlarını yeniden
düzenleyebilirler. Yaratıcı imgelem sayesinde kişinin kendisiyle ve yaşadığı
dünya ile ilgili inancını ve bu inancın ürünlerini değiştirmek mümkündür.
Uygarlığımızın tüm gelişmeleri yaratıcı hayal gücünün eseridir. Geçmişte,
hayal ürünü olarak nitelendirilen, aslında engellenmiş hayal gücünün ürünü
olan bilim kurgu kitapları ve dergileri, bugün gerçekçi kabul edilmektedir
(4). Yaratıcı
düşünme, varılan istasyon değil seyahat etme şeklidir. Bir insan eski bir
soruna yeni bir cevap bulduğunda ya da bir şey olmadan olabilecekleri
düşündüğünde meydana gelir. Yaratıcılık, birey rüya gördüğünde ya da herhangi
bir şekilde hayal kurduğunda ortaya çıkar. Çocuklar bunu oyun oynarken, masal
dinlerken ya da kumdan bir kale inşaa ederken yaparlar. Yetişkinler ise bunu
bir kitap okurken, bir seyahat plânlarken ya da sadece banka hesaplarında
birikmiş parayla ne yapacağını düşünürken yaparlar (5). Rawlinson
(6), yaratıcı düşünmenin bir rüya görmek olduğunu belirtir. O’na göre rüya
görmek, “beynin çalışabilmesi için temel işlevlerdendir ve rüya görmeyen çok
az insan vardır.” Yaratıcılık;
rüyalarda, bilinç altında ve zihinde toplanan bilginin kullanılmasıyla artar.
Uykudan uyanıldığında, eğer görülen rüya hatırlanabiliyorsa, ruhun
derinliklerinde keşfedilen semboller ve imajlar yakalanabilir. Bunlar
yaratıcı gücü artıracak son derece değerli bilgilerdir(7). Üstün
zekâ ile yaratıcılık arasında bir paralellik olduğuna ilişkin düşünceler
vardır. Özden’e göre (8), üstün beyin gücü ve yaratıcılık arasındaki ilişkide
bir eşik noktası bulunmaktadır. Yani belli bir zekâ seviyesine kadar olan
çocuklar daha yaratıcı olmakta (120 IQ), ancak o zekâ düzeyi aşıldıkça zekâ
ile yaratıcılık arasındaki ilişki neredeyse sıfır noktasına düşmektedir. Araştırma
sonuçları yaratıcılık ve zekânın kalıtsal olduğunu desteklemektedir. Ancak
her ikisinde de çevre önemli bir faktördür. Çevre olgusu yaratıcılığı zekâdan
daha çok ilgilendirmektedir(9). Yaratıcılığı etkileyen faktörler Rıza’nın(10),
Coon’dan aktarımıyla (1983) yaratıcılığı engelleyen faktörler şunlardı: a) Duygusal engeller:Utangaçlık, aptal
yerine koyulma korkusu, yanlış yapma korkusu, belirsizliklere karşı hoşgörü
yetersizliği ve aşırı özeleştiri bu gruba girer. b) Kültürel engeller:Toplumsal değerler
bir kültürden diğerine değişmektedir. Bazıları yaratıcılığı desteklediği gibi
bazıları da engellemektedir. Hayal etmenin boşa harcanan zaman olarak kabul
edilmesi, çok oyunun sadece çocuklar için olduğunun düşünülmesi, ... Kültürel
engellere örnek olabilir. c) Öğrenilen engeller:Eşyaların kullanımı
(fonksiyonel kalıplaşma), anlamların verilmesi, ihtimallerin beklenilmesi ve
kutsallaşmış tabularla ilgili gelenek engellerini kapsamaktadır. d) Algılama engelleri:Adetler,
problemlerin önemli olan ögelerini tanımada başarısızlığa yol açabilir.
Bunlara aşağıdaki engel de eklenebilir. e) Yüklü program engelleri:Kalıplaşmış konular
yığını olan ve belli süre içinde tamamlanılması gereken eğitim programları da
yaratıcılığa engel olabilmektedir... Yaratıcılığı
etkileyen faktörlerden bazılarını biraz açacak olursak: Yaratıcılık ve kültür Çeşitli
kültürler içinde barındırdıkları bireyleri, kimi konularda yaratıcılığa
özendirirken kimi konularda da aynı şeyi yapmazlar. Amerika Birleşik
Devletleri’nde bilim ve sorun çözmü özendirilirken politik ve sosyo-ekonomik
konularda bu özendirmeye rastlanamaz. Arap kültüründe ise teknik konularda
yaratıcılığa izin verilirken, dini konularda izin verilmez. Diğer yandan,
kimi kültürler uyum ve yapıya önem verirken, kimileri de yeniliği
özendirmektedir (11). Sungur’un
aktarımıyla (12), Torrance’in 1964 yılında Amerika Birleşik
Devletleri,İngiltere, Fransa,Porto-Riko, Türkiye ve Yunanistan’da yaptığı
araştırmada, 9-11 yaşlarındaki çocuklarda ıraksak düşünmeye karşı algılanmış
baskıyı incelemiştir. Torrance bu araştırmasında; çocuklardan, alışılmamış
karakterlere ilişkin hayvan hikâyeleri üretmelerini istemiştir. Çocukların
ürettikleri bu öykülerin içeriği analiz edildiğinde; asıl baskı tipinin kendisi,
anne-babası, arkadaşı ve toplum olduğu ortaya çıkmıştır. Baskı türü olarak
öğüt verme, alay etme, uzaklaşmayı gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Baskı
sonucu ise, uyum ya da direnme tepkisi ile cevaplanmıştır. Yaratıcılık ve zihni
rahatsızlıklar Genellikle
yaratıcı insanlar hem arkadaş canlısı, hem de akranları tarafından sevilen
kişilerdir. Sosyal aktivitelere ilgi gösterirler, risk almaya ve yeniliği
araştırmaya eğilimlidirler. Bu davranışları onları daha bağımsız ve gelenek
dışı yaparken, aynı zamanda onları duygusal kararsızlığa götürür. Yaratıcı
bireylerin psikolojik karakterlerinden biri de zihinsel hastalıklara eğilimli
olmalarıdır(13). Yaratıcı
insan diğer insanlardan biraz farklı, biraz çılgın ve garip davranışları olan
insandır. Bütün okullar öğrencilerin ruh sağlığı ile ilgilenirler.
Öğrencilerinin ruhsal çöküntülere uğramamaları ve sağlıklı bir kişilik
geliştirmeleri için uğraşırlar. Yaratıcılığın söndürülmesi; yaşamdan doyumun
engellenmesine ve yüksek düzeyde gerilimlere, sinir bozukluklarına neden
olmaktadır. Yaratıcılığın şizofreniye değil; yaratıcılık yokluğunun sinirsel
bozulmalara yol açtığına inanılmaktadır. Yaratıcılık, şizofrenlerin ruh
sağlığını yeniden kazanabilmeleri için gerekli bir kaynaktır. Sağlıklı her
bireyin gizil gücü olan yaratıcılık, hastalık değil normalin türevidir (14). Rollo
May (15), büyük ressamlarda, heykeltraşlarda, yazarlarda ve müzisyenlerde
uyumlu insanların çok nadir karşımıza çıktığını belirtir. Yaratıcılık ve
özgünlüğün, kendi kültürlerine uymayan kişilerde bütünleştiği açıktır.
Yaratıcılığın kendi özel kültürümüzde ciddi psikolojik sorunlarla
bütünleşmesi doğaldır. Van Gogh’un çılgınlıkları buna örnektir. Yaratıcılık ve sanat Yaratıcılık
yüzyıllar boyu olağanüstü insanlara özgü bir özellik olarak kabul edilmiş ve
en çok güzel sanatlar alanında kullanılmıştır. Dahi ile deli arasında kıl
payı bir ayrım olduğu gibi bilim dışı görüşler de yakın zamana kadar kabul
edilegelmiştir (16). San’a göre yaratıcılık,“Sanatsal alanda baş yapıtların
ortaya çıkmasına neden olan süreçler bütünü ve ayrıca bir tutum ve davranış
biçimidir.” Baltacıoğlu’nun
(17), sanatta yaratıcılık konusundaki şu sözleri ilginçtir: “...
Sanat bir yaratıcı değil, bir uyandırıcı, bir coşturucudur. Estetik duygu
insanda varolan ancak bilinçaltında kalan şehvet duygusu gibi biyo-psikolojik
ya da sosyo-psikolojik duyguların uyanması, bilinç üstüne çıkmasıyla meydana
geliyor. Böyle olunca her sanat eseri değer kuramında sıraladığımız,
duygulardan birini aşılayan değil, bilinçaltında yaşayan türlü duyguları
canlandıran, bilinç üstüne çıkartan bir teknik demektir.” Düşünmek,
yaratıcı düşünme için bir ihtiyaçtır. Sanat ile yaratıcılığı güçlü bir
şekilde birleştiren şey akıldır (18). Sanat; güzellik, mükemmellik, uyum ve
düzen yaratır. Fantezilerden doğan, ulaşılmaz olan, ilk bakışta görülmez olan
şeyleri bize görünür kılar.Zevk ya da hoşnutsuzluğa ifade kazandırır (19). Yaratıcılık ve eğitim Eğitim
düzeyi arttıkça, yaratıcılık düzeyi de artmaktadır. Ancak daha sonra
ilerideki bir formal eğitim, bireyin yaratıcılık açısından başarı çizgisini
düşürebilmektedir.Bu dönüm noktası orta öğretim ve lise sırasında
gözlenmektedir (20). Okul;
aklın ve mantığın egemenliğini güçlendirerek bilinmezi, özgün olanı
ayıklamaktadır. Yeni, rahatsız edici, saçma olanı eleyerek düşüncenin
kısırlaşmasına yol açmaktadır (21). Üstelik Sungur’a göre bu durumu “...
eğitim programları ve eğitim araçları ile pekiştirerek sol beyni koşullayan
bir aygıta dönüşmektedir...”O’na göre fazla eğitilmiş insanlar daha az
yaratıcı olurlar. Çünkü yaşamları boyunca yanılma ve başarısızlığın
tehlikelerini öğrenirler. Araştırma ve yaratıcılıkta yüzlerce kez yanılma ve
bir kez başarı vardır. Çocuğun
yaratıcı düşünceyi üretebilmesi için dış uyarılara açık ve alıcı, olmakla birlikte duygu, istek,
hayal gücü ve iç tepkilerinin de bilincinde olması gerekir. Kuşkusuz,
algıların bilincine varan çocuk, bunları çok çeşitli biçimde yansıtmakta ve
dile getirmekte güçlük çekmez(22). Rawlinson’a
göre (23), istisnasız her insanda yaratıcılık yeteneği vardır. Küçük yaşta
çocukların kendi başlarına veya arkadaşları ile oynadıkları oyunlar
incelendiği zaman yaratıcılık yetenekleri görülebilir. Fakat çocuk büyüdükçe
yaratıcı yetenekleri dışarıdan etkilerle başka yeteneklerin altında örtülü
kalmaya başlar. Okul yaşantısı, eğitime yönelik rutin davranışlar
gerektirdiğinden yaratıcılık yeteneğini baskı altına almaktadır. Ataman’a
göre (24), yaratıcılığın gelişmesindeki en kritik yaş dilimi, 5-6 yaş arasıdır. Okula başlama
ile otoriteyi, kuralları tanımaya başladığı dönemde yaratıcılık
duraklamaktadır. 8-10 yaş arası çete dönemidir. Çete üyelerince benimsenmek
için yaratıcı yanlarını göstermemeyi gerektiren faaliyetler ön plâna çıkar.
13-15 yaş ergenliğe giriş dönemidir. Karşı cins tarafından benimsenme arzusu
yaratıcılığı olumsuz yönde etkilemektedir. 17-19 yaş meslek seçimi,
üniversiteye giriş dönemi yaratıcılığı gerileten bir başka nedendir. Ataman,
3-5 yaş olan okulöncesi dönemin çocuğun ilk kez yaratıcı ögeler ortaya
koyduğu dönem olduğunu belirtir. Günümüzde,
çoğu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin eğitim sistemlerine yapılan en
ağır eleştiri yaratıcılıktan yoksun olmasıdır. Özellikle eğitim fırsat
eşitliğinin geçerli olduğu tüm toplumlarda, herkese aynı eğitim imkânı
sağlamak olarak algılandığı için, merkeziyetçi, tek tip ders kitabı ve ezbere
dayalı eğitimle yaratıcılık dikkate alınmamaktadır (25). Yaratıcılık,
insan hayatının her alanında uygulanabilecek bir yetidir. İş dünyası da
elemanlarının yaratıcılığını geliştiren çalışmalara yönelmiştir. Yaratıcı
gençler yetiştirebilmek için, eğitimcilerin, öğrencilerin zihin sınırlarını
zorlayabilecek sınıf ortamları yaratmaları gerekmektedir. Öğretmenin yalnızca
doğru cevap beklediğine inandırılmış, yargılarına ve düşüncelerine
gülüneceğine inanan öğrencinin yaratıcı olmasına imkân yoktur (26). Yaratıcı
insanlar akıcı, esnek ve orijinal düşünürler. Onlar fikirlere özenirler, risk
almaya gönüllüdürler, karmaşıklığı severler, meraklı ve hayalci kişilerdir.
Bu özelliklerin tümü düşünme hünerlerine bağlıdır. Akıcı ve esnek düşünme
yeteneği gösteren bir çocuk bir noktadan diğerine sıçrayarak bir çok şeyi
düşünür(27). Aileler
ve öğretmenler, çocuklara hata yapma özgürlüğü vererek ve onların fikirlerine
saygı duyarak çocuklara yaratıcı düşünmeyi öğretebilirler. Bir problemi
yaratıcı bir biçimde çözmek için çocukların genel bazı çözümleri değişik ve
çeşitli perspektiflerden görebilmeleri gerekir(28). Eğitim
ortamı içerisinde öğrenci kendini özgür hissetmeli, düşüncelerini rahatça
ifade edebilmelidir. Öğretmen mantığa ters düşen fikirlerin de destekçisi
olmalıdır. Yeni düşünce üretmeye engel olan kültürel normların etkisini
azaltıcı etkinliklerde bulunmalıdır (29). Eğitim
ortamları bireyin yaratıcı davranışlarını geliştirecek şekilde
düzenlenmelidir. Öğrencinin problemin farkına varmasına, onu anlayıp
sınırlamasına, denenceler kurmasına ve diğer kişilerle birlikte çalışmasına
imkân verecek bir eğitim ortamı olmalıdır. Öğrencinin yeni düşünceler, yeni
kurallar, yeni sistemler üretmesini engelleyecek kültürel değişkenler ortadan
kaldırılmalıdır. Öğrenciler eğitim ortamı içerisinde sürekli desteklenip
cesaretlendirilmelidir. Çünkü yaratıcılık; bilişsel, duyuşsal ve devinsel bir
kültürel etkinlik sonucu ortaya çıkabilir. Korku ve ceza yaratıcılığı
engellemektedir. Öğrenciler zaman zaman ödüllendirilmelidir (30). Sanat
ve eğitim Sanat
dallarını oluşturan biçimler dünyasının öğrenimi önce ailede başlar ve temel
eğitimde devam eder (31). Erken yaşta sanatsal ilgi alanları açılmış olan
çocuk, ana okulundan itibaren yaşı ilerledikçe çevresindeki sanat olaylarını
değerlendirmeye, eleştirmeye, sanat güzelini anlamaya ve onu aramaya başlar.
San’a göre,“sanat eğitimi çocuk ve ergeni bir sanatçı yapmayı amaçlamaz,
çağdaşlaşma süreci içinde toplumda yetişmekte olan kuşakları her alanda yaratıcılığa
yönelten bir ders içi ve ders dışı etkinlikler bütünü’dür(32). Okulun kapalı
bir kutu gibi görülmeyip, çevreye açılan bir kurum olması için uğraşanların
ve başarabilenlerin başında da sanat eğitimcileri gelmektedir (33). Sanat
eğitimi insanı özgürleştirir, kendini ve dış dünyayı tanıtıp, yaratıcılığı
geliştiren bir eğitim biçimidir. anat eğitimi, kişiyi yaratıcı faaliyetlere
yöneltmesi, estetik beğeni kazandırması ve hobiler oluşturması ile insanları
ruhsal çöküntüden kurtarabileceği düşüncesi yaygındır. Altyapısı hazırlanarak
verilebilecek bir sanat eğitimi diğer derslerdeki başarıyı da artırabilir
(34). Sanat
eğitiminin amacı, eğitimin her basamağında sistemli bir şekilde bireye sanat
görüşü kazandırmak, sanat dallarından herhangi birine ilgi duyan veya yönelen
yetenekli bireyleri, çağdaş yöntemlerle eğiterek kişilikli sanatçılar
yetiştirmektir. Sanat eğitimi, bir toplumdaki yaratıcı güçleri geliştirerek,
sanat eserlerinin çoğalmasını sağlar. Büyük sanat eserleri iyi eğitilip
yetiştirilmiş sanatçılar vasıtası ile meydana getirilir. Sanat evrenseldir ve
uluslar arası bir dildir. Ancak bu eserler o toplumun karakteristik
özelliklerini de yansıtırlar ve o toplumun malıdırlar. O ülkede uygulanan
eğitim düzeyi de sanat yapıtlarına yansır(35). Sanat
yoluyla eğitim çocukta ve gençte akıl ve aklın denetiminden çok, duyulara,
duygulara ve heyecanlara yer vererek, eğitim sistemlerindeki ussallaşmaya
karşı çıkıp, duygusal yaşantılara ağırlık vermektir. Sanat için eğitimde ise
biraz daha somut ve gerçekçi bir yaklaşımla çağın bilim ve teknoloji çağı
olduğu düşüncesiyle sanat eğitimini daha akılcı temellere oturtur (36).San’a
göre sanat eğitimi kavramı biraz karışıklığa yol açıyorsa da, sanat eğitimi
teorik ve uygulamalı çalışmaları dersler içinde düzenleyen, bilimsel
yöntemlere dayandırılarak ve disiplinler arası bir anlayışla ele alındığından
daha çok sanat için eğitim anlayışı içinde düşünülebilecek bir ders içi
yaratıcı etkinlikler programıdır(37). Yaratıcılık,
sanatın çok yönlü düşünce yapısında biçimlenmekte ve hayatla
bütünleşmektedir. Eğitim, insanı mutluluğa götüren, kişiliğini geliştiren,
yaptığı işlerde başarılı duruma getiren, yeteneklerini ve gizil güçlerini
ortaya çıkaran bir eğitim olmalıdır ki, insan onuruna saygılı, demokratik ve
çağdaş bir toplum üyesi olabilecek insan yetiştirilebilsin. Sanat eğitimi
için de aynı şeyler geçerlidir (38). Erbil’e göre kötü baskılı tarihi
kitaplarla sanat olgusunu kavratmak zordur. Öğrenciler geçebilecek bir not
almak için ezberlemektedirler. Halbuki sanat tarihi bilgisi “bir hayranlık
duygusu uyandırmak için değil, sanatçıyı, dönemini anlayabilecek, sanat
yapıtıyla ilişki kurabilecek bir bilinç düzeyine erişilmesi, edinilen bilgi
ve birikimlerin kişilik gelişimine olan katkısı içindir.”(39) Erbil,
sanat eğitimini örgün ve yaygın sanat eğitimi olmak üzere ikiye ayırarak
incelemektedir. O’na göre yaygın sanat eğitiminden amaç; sanatın geniş halk
kitlelerince kavranmasıdır. Sanat eğitimi seyircilerin bir sanat eseri
karşısında hoşlanma duygusu taşıyabilmesi, evinin duvarlarını kültürlü, aydın
kişi sansınlar diye süslemesi için verilen eğitim değildir. Sanat eseri,
seyircinin kültür yapısına göre de anlamlar kazanabilmektedir. Örgün eğitim,
orta öğretim seviyesinde güzel sanatlar liseleri ile başlayarak
yükseköğretimde sanatçı yetiştirmeyi amaçlayan bir süreçtir(40). Ancak, bizde
resim dersleri 1908 yılından sonra eğitim kurumlarında görülmeye
başlanmıştır. Okullarımızın programları incelendiğinde sanat eğitimi veren
derslerin çok az olduğu ve seçmeli olduğu görülür. Örneğin, liselerde resim
ve müzik dersleri seçmelidir. İdareciler yer yokluğu nedeniyle çoğu zaman
sanat eğitimi dersleri için sınıf açmamaktadır (41). Gel
(42), sanat eğitiminin gerekliliğinin toplumda herkes tarafından kabul
edilmesi gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca herkes tarafından bilinmesi
gereken belli başlı ilkeleri şöyle sıralamıştır: 1.
Her çocuğun yaratıcı gücü vardır. Sanat eğitimi herkes için gereklidir. 2.
Sanat eğitiminde bireysel farklılıklar göz önünde tutulmalıdır. 3.
Sanat eğitimi çocuğa göre olmalıdır. 4.Sanat
eğitimi ustalık ve beceri kazandırmak şeklinde değil estetik duyarlılığın
eğitilmesi biçiminde anlaşılmalıdır. 5.
Sanat eğitimi dersleri diğer derslerin uygulama alanı olarak
düşünülmemelidir. 6.
Sanat eğitimi dersi iki ve üç boyutlu çalışmaları kapsamalıdır. 7.
Sanat eğitimi dersi kuru ve kuramsal bilgi yerine işe ve yaratıcılığa
dayandırılmalıdır. 8.
Sanat eğitimi derslerinde gerekli ilgi ortamı yaratılmalıdır. 9.
Çevre olanakları göz önünde tutulmalıdır. 10.
Fırsat eğitimine yer verilmelidir. 11.
Çocuğun yaptığı işler bütün olarak değerlendirilmeli ve sergilemeye önem
verilmelidir. Baltacıoğlu’na
göre uygulamalı sanatlar da resimle beslenir. “Resim tüm sanatların dili ve
yazısıdır.” Resim belli meslek kişiliklerinin oluşmasına da etki etmektedir.
Örneğin, mimarlık, terzilik, ayakkabıcılık, dokumacılık gibi sanatlar yeterli
resim tekniği olmadıkça başarılı olmaz. Çocuk ne görür ne düşünürse onun
resmini yapar. Çocuk için resim bir oyundur (43). O’na göre okulu güzelleştirme,
boyama ve badana işlerinde öğrenciler kullanılmalıdır. Gençler
arasında uyuşturucu kullanmanın yaygın olduğu zamanımızda sanat eğitimi,
gençlere hobiler kazandırarak kötü alışkanlıklardan uzak tutabilir. Özsoy
(44) bir makalesinde Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sanat
eğitimi ve sanat öğretmeni yetiştirme yöntemlerini karşılaştırmıştır.
Arizona’daki ortaokul ve liselerde projeye dayalı sanat öğretimi
yöntemlerinin başarılı sonuçlar verdiğini belirtirken ülkemizde hâlâ sanat
derslerinin yararının anlaşılamadığını söylemektedir. Ülkemizdeki sanat
eğitimi programlarının geri kalmışlığından ve bu derslerin ders saatlerinin
az olduğundan şikâyet etmektedir. Ülkemizdeki sanat öğretmeni yetiştirme
sistemimizde çok eksiklikler ve yanlışlıklar olduğunu belirtmektedir. 1997
yılında yaptığımız bir araştırmada; ortaöğretim resim dersi genel amaçlarını
öğretmen merkezli yazarak, öğretmenlerin kendilerini bu genel amaçları
gerçekleştirmedeki yeterliliklerini araştırmıştık. “Öğrencilerin yaratıcı
gücünü ortaya çıkarabilme” genel amacımıza resim öğretmenlerinin verdikleri
cevaplar sonucu kendilerini ikinci derecede yeterli gördükleri ortaya
çıkmıştır. Ama bu amacı % 100 gerekli bulmuşlardır. Sanat eğitimi dersi için
önemi büyük olan böyle bir genel amacı gerçekleştirmede resim öğretmenleri
kendilerini birinci derecede yeterli göremiyorlarsa resim öğretmeni
yetiştirme politikamızda bir problem olduğu söylenebilir(45). Balcı’ya
göre (46),“resim dersinin temel amacı bireylere estetik kişilik yapısı
kazandırarak, toplumun yapıcı, yaratıcı, üretken üyeleri hâline
getirmektir.”Balcı resim dersinin iki boyutlu çalışmalarının yanında üç
boyutlu çalışmalarının da yer aldığı plâstik sanatları da kapsayan bir ders
olması gerektiğini, müfredat programlarının bu içeriğe göre hazırlandıkları
hâlde “resim” adının içeriğe ters düştüğünü belirtmektedir. San’ın
Karl Götz’den aktardığına göre (47); Götz’ün resim dersi hakkında düşünceleri
şunlardır: 1)Resim
dersi her okulun ana derslerindendir. 2)Her
öğrenci, doğayı ve kendi çevresindeki nesneleri biçim ve renkleriyle kendi
başına gözlemlemeyi ve gözlemlerini yalın, açık seçik ortaya koymayı
(çizerek, resmederek) öğrenmelidir. 3)Her
öğretmen resim çizebilmeli ve geliştirmiş olduğu sanat görüşü yanında, güçlü
sanatsal ilgileri de bulunmalıdır. Sanat eğitimi ve çocukta
yaratıcılık Eğitim,
bilimsel alanla sanat eğitimi arasında bir denge kurulamadığı müddetçe
kendisinden bekleneni veremez. Sanattaki yaratıcılık görsel ve düşsel
algılama ile bir bütündür. Görsel algılamada; renk, estetik ve güzellik,
düşsel algılamada; sezgi, heyecan, korku gibi duygular çocuk dünyasında sanat
eğitimi açısından önemlidir (48). Erken
yaşlardan başlayarak sanat eğitimi alan birey, yeteneklerini ve yaratıcılık
gücünü geliştirip estetik bir düzeye ulaşabileceği gibi, iyiyi, doğruyu,
güzeli seçme becerisi de kazanacaktır. Küçük yaştaki çocukların
yaratıcılıklarını geliştirmeye en uygun alan sanatsal alanlardır. Sanat
eğitimi çocuğun çevresini daha iyi algılayıp değerlendirmesini sağlar.
Yalnızca bakmayı değil görmeyi, duymayı işitmeyi öğreterek yaratıcılık için
ilk aşamayı sağlar(49). Gel(50)yaptığı
bir araştırmada (1990) sanat öğretmenleri ve öğrencilerine anket
uygulamıştır. Anket sonuçlarına göre ilkokullarda resim dersi, programlarda
var ama uygulamada yoktur. Öğretmen yetersizliği, fizikî donanım eksikliği,
ders saatlerinin azlığı göze çarpmaktadır. 4. ve 5. sınıflarda öğrencilerin
resim derslerinde Anadolu Liseleri sınavlarına hazırlık çalışması yaptıkları
görülmüştür. Ortaokullardaki durumda yine aynıdır. Liselerde ise, üniversite
sınavları, resim malzemelerinin pahalı oluşu, sanat tarihi dersinin
değerlendirme sonuçlarının genel başarıyı etkilemesi ve öğrencileri resim
dersinden soğutması, ailelerin bu derse önem vermemesinin en göze çarpan problemler
arasında olduğu görülmüştür. Çocukluk
yılları doğal olarak araştırmaya ve keşfetmeye eğilim gösterilen yıllardır.
Çocuk çevresini anlamaya, tanımaya çalışırken etkin bir biçimde duyu
organlarını kullanır. Ancak günümüz çocukları duyularına düşman bir çevrede
yaşıyorlar. Yetişkinlerin betonlaşmış dünyasında bedensel ve ruhsal yaşam
giderek kayboluyor. Çocukların duyusal algılamalarının yalnızca görme ve
işitmede sınırlandığı bir tehlike ortaya çıkıyor (51). Kendisine
sanatsal ilgileri erkenden açılmış, evinde, yuvada, anaokulunda sanat eğitimi
almaya başlamış çocuk, ilkokulda sınıflar ilerledikçe, çevresindeki sanatsal
olguları, tüm biçimlendirmeleri, yavaş yavaş değerlendirebilir, eleştirel
tavrını alır, güzeli anlamaya ve onu aramaya başlar(52). Çocuk
5-6 yaşlarına kadar yaratıcılık açısından hiç de fena değildir. Çocuğun yaşı
ilerledikçe şiir ezberleyecek, şiirin kafiyesini değiştirecek, şakalar,
espriler yapacaktır. Ancak, 7-8 yaşlarına geldiğinde artık mantıklı ve nesnel
düşünecektir (53). Bell’e göre (54), 5-7 yaşlarında çocuğun yaratıcılığında %
90 azalma görülmektedir. Çocuklar,
okullarda resim eğitimi verilirken mantıksal düşünmeye ve sol beyin
alışkanlıklarına yönlendirilmektedirler. Halbuki çocuk sağ beynini kullanarak
yaratıcı düşünmeye yönlendirilmelidir. Çocukta mevcut sınırların ötesine
geçme arzusu uyandırılmalı, ruhun derinliklerinden ve kalpten gelen duygulara
göre resim yapması sağlanmalıdır (55). Resim
ve elişleri gibi uğraşlar çocuğun hayal gücünde çok etkilidir. Bunun gibi
serbest konular zevke ve icat etmeye bırakılmış basit eşyalar çocukların yeni
oyuncaklar yapmalarını kolaylaştıracağından hayal gücünün işlemesini
sağlar(56). Asla
unutulmamalıdır ki çocuğun görme düzeyi yetişkininkinden daha düşüktür.
Çocuğun odasını bile düzenlememeli ve çocuğun kendi hayalleri ile özgürce
düzenlemesine izin verilmelidir. Çocuk zaman zaman ünlü sanatçıların
eserlerini ve orijinal eserleri kopya edecektir. Yorum yapmadan çocuğun bu
sorunlarını kabul etmek gerekir. Sonra da bir sanatçının çalışması iki ya da
üç hafta gösterilir. Öğretmen sınıfta bu sanatçının eserini gösterirken o
sanatçının hayatı ve kişiliği hakkında da bilgi vermelidir(57). Çocuklar
resim yaparken nesneleri olduğu gibi görmek isterler ve bu teşebbüsleri
onların cesaretini kırabilir. Öğretmenlerin onlara sanat stillerinden
bahsederek sanatın duygu ve düşünce ürünü olduğunu öğretmeleri gerekir.
Öğretmen öğrencilerin resimlerini diğer resimlerle asla kıyaslamamalıdır
(58). Singer
ve Singer’in(59) Meringof’tan aktarımlarına göre; çocuklara radyo, televizyon
programları ve resimli kitaplar vererek gerçekleştirdikleri bir araştırmada,
çocukların radyo dinledikten sonra daha yaratıcı resimler çizdikleri,
televizyon izledikten sonra çizdiklerinin görsel açıdan daha iyi ve farklı
olduklarını belirtmişlerdir. Aral(60),
Hacettepe Üniversitesi Ankara DevletKonservatuarı’na devam eden 80 öğrenci
ile Özel Arı Koleji’ne devam eden 111 öğrenci olmak üzere toplam 191 öğrenci
üzerinde “Torrance Yaratıcı Düşünme Testi” ve “Genel Bilgi Formu” ile bir
araştırma yapmıştır. Sonuçlarında ise, cinsiyetin yaratıcılık boyutlarında
anlamlı bir farklılık yaratmadığı ortaya çıkmıştır. Lise ikinci sınıfa devam
eden ergenlerin, yaratıcılığın; esneklik, orijinallik, akıcılık ve detaylara
girme boyutlarında, lise bir ve lise üçüncü sınıfa devam eden ergenlerden
daha yüksek puan aldıkları görülmüştür. Lise birinci sınıfta ergenlerin yeni
bir ortama uyum sağlama, kendilerini anlatma gücüne olan güvenlerinin sık sık
sarsılması ve imgelem güçlerinin eskisi kadar etkili olmaması
yaratıcılıklarını köreltmektedir.15-16 yaşlarında yaratıcılığın sanatsal
yaratma şekli aldığı görülmüş ve lise üçüncü sınıftaki öğrencilerin ise
üniversite sınavlarına hazırlanmalarının, yaratıcılıklarını olumsuz yönde
etkilediği ortaya çıkmıştır (61). SONUÇ Yaratıcılık
insanların sürekli yararlandığı bir şeydir, günlük hayatımızın vazgeçilmez
bir parçasıdır. Bir ev hanımının elindeki kısıtlı malzeme ile son derece
farklı ve lezzetli bir yemek yapma becerisinin de arkasında yaratıcılık
yetisi yatmaktadır. Hayatın karmaşık sorunlarıyla başa çıkmak, toplumun yeni
buluş ve icatlarla ilerlemesini sağlamak için yaratıcı bireylere ihtiyaç
vardır. Özel işletmeler artık personelinin yabancı dil bilmesinin yanı sıra
yaratıcı kişiliğe sahip olma niteliğini de aramaktadırlar. Yaratıcı
bireylerin yetiştirilmesinde en büyük yükü, belki de sanat eğitimi dersleri
yüklenecektir. Resim
eğitimi bir çok insanın yorumladığı gibi bireylerin güzel resim yapması
yoluyla onu ileride ressam yapmayı amaçlamaz. Bu eğitim çocukların
yaratıcılık gücünü geliştirmeyi, karşılaştıkları sorunları yepyeni bir
biçimde çözümlemeyi öğrenmelerini amaçlar. Sanat eğitimi ile bireylerin
tasarlayabilme yeteneğinin geliştirilmesi, yaratıcı, kendine güveni olan,
estetik beğeni düzeyi yüksek gençler yetiştirmek eğitimin amacı olmalı, bu
amaca ulaşıldığı zaman aynı niteliklere sahip uygar bir toplum da yaratılmış
olacaktır. Eğitim
sistemimizde, programlarda yaratıcılığın geliştirilmesine yönelik ifadeler
yer almasına karşılık, öğretmen merkezli bir sistemin var olması
yaratıcılığın gelişmesine bir engeldir. Millî
Eğitim Bakanlığı yaratıcılık eğitimi konusunda en etkin rolü üstlenen sanat
eğitimi (resim iş) derslerini, artık çizgi altı ders olarak görmekten
vazgeçmelidir. Yaratıcılık eğitimini ön plâna çıkaran sistemler
oluşturulmalıdır. Aileler,
öğretmenler ve toplumu oluşturan tüm bireyler yaratıcılık ve sanat eğitimi
konusunda bilgilendirilmelidir. Toplumda hiçbir birey, çocuğun sanatsal ve
yaratıcı uğraşlarını boş zaman uğraşısı olarak görmemelidir. Eğitimin her
kademesinde sanat eğitimine önem verilmelidir. Sanat
eğitiminin programları çocukların ilgi ve yeteneklerine uygun
hazırlanmalıdır. Çocuğun yapısı, değerleri ve özelliklerine uygun bir eğitim,
onun doğuştan getirdiği yetenekleri körletmekten ya da tamamen yok etmekten
kurtaracaktır. Programlar bireyin yaratıcılığını ortaya çıkaracak ve
geliştirecek tarzda olmalıdır. Müfredat ve içerik de bu yönde
doldurulmalıdır. Öğrencilerin
kendilerini rahatça ifade edebildikleri bir resim dersi ortamı
oluşturulmalıdır. Gördüğünü aynen resmeden değil, düşündüğünü resmeden bir
resim eğitimi anlayışı yerleştirilmelidir. Derslerde hayal gücünün
kullanımına yönelik konular işlenmeli, öğrenciler hayal etmeye ve düşünmeye
yönlendirilmelidir. Sanat
eğitiminin bir parçası olan sanat tarihi dersleri, öğrencilerin korkulu
rüyası olmaktan kurtarılmalıdır. Ağır ve anlaması zor olan konular yeniden
ele alınarak öğrencilerin anlayabileceği düzeye indirgenmelidir. Sanat tarihi
derslerinde öğrencilerin başarısının yükselmesi, onların resim dersine olan
ilgilerini de artıracaktır. Unutulmamalıdır
ki sanat eğitimi, her bireyin alması gereken bir eğitimdi. Yaratıcılığın
geliştirilmesinde sanat eğitiminin rolünün büyüklüğü tartışma bile götürmez.
(*)Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Bölümü Doktora Öğrencisi. (1)Zuhal Özer. Yaratıcılığa
Giden Yolda Beyin Fırtınası. Bilim ve
Teknik. 1991, Sayı:348, s.50. (2)İnci San.
Yaratıcılık,İki Düşünme Biçimi ve Çocuğun Yaratıcılık Eğitimi, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi, Ankara, 1979, Cilt:12, Sayı:1-4, s.177. (3)Yüksel Özden. Eğitimde Dönüşüm“Yeni Değer ve Oluşumlar”,
Pegem Yayınları, Önder Matbaacılık,Ankara, 1998, s.45. (4)Jack Ensıgn Addington. % 100 Düşünce Gücü. Akaşa Yayınları,
Çeviren:Birol Çetinkaya, İstanbul, 1999, s.25. (5)Mary Mayesky. Creativity Activities forYoung Children.
By DelmarPublishers Inc.AnInternational Thompson Publishing Company. USA.
1995, p.13. (6) J.Geofrey Rawlinson. Yaratıcı Düşünme ve Beyin Fırtınası.
Çeviren:Osman Değirmen. Rota Yayınları, Bireysel Yatırım Dizisi, Reprosel
Matbaa. İstanbul, 1995, s.21. (7)http://www.ınfınn.com/tolbox.html (8)Yüksel Özden. Öğrenme ve Öğretme, Pegem Yayınları,
Önder Matbaacılık, Ankara, 1997, s.108. (9)Enver Tahir Rıza. Yaratıcılığı Geliştirme Teknikleri,
Anadolu Matbaası, İzmir, 1999, s.20. (10)Enver TahirRıza. a.g.e., s.16. (11)Nuray Sungur. Yaratıcı Düşünce, Evrim Yayınevi,
2.Baskı, İstanbul, 1997, s.179. (12)Nuray Sungur. a.g.e., s.179. (13)Antonio Preti and Paola
Miotta. Creativity,Evolution and Mentall İllnesse. Journal Of Memetics Evolutionary Models Of Information Transmission,
1. (http//www.cpm.mmv.ac.uk/jom-emit/1997/woll/preti ae miotto-p.html) 1997. (14)NuraySungur, a.g.e., 1997, s.59. (15)Rollo May. Yaratma Cesareti, Metis Yayınları,
Çeviren:Alper Oysal 1. Baskı, İstanbul, 1987, s.34. (16)İnci San. Sanatta
Yaratıcılık,Oyun, Drama. Yaratıcılık
ve Eğitim.TürkEğitimDerneği Yayınları, Şafak Matbaacılık, Dizi No:17,
Ankara, 1995, s.71. (17)İsmail H.Baltacıoğlu. Sanat Eseri NasılBir Yaratıcıdır?
Yeni AdamGazetesi, Temmuz 1976, Sayı: 899, s.9. (18)Kathy Bell. Creativity:A Mode Of Thinking. Home
SchoolPelper IsPublished By Bob Jones University Pres, Greenville, South
Carolina, 1997, 29614. P.2. (19)Adem Genç ve Ahmet Sipahioğlu. Görsel Algılama “Sanatta Yaratıcı Süreç”,
Sergi Yayınevi, Anadolu Matbaacılık,İzmir, 1991, s.155. (20)Nuray Sungur. a.g.e., 1997, s.181. (21)Nuray Sungur. a.g.e., 1997, s.182. (22)S.Ulcay. Okulöncesi
Kuruluşlarda Yaratıcılık, Ya-Pa
Okulöncesi Eğitim ve Yaygınlaştırma Semineri II.III., Yapa Yayınları,
İstanbul, 1985, s.101. (23)J.Geofrey Rawlinson. a.g.e.. s.13. (24)Ayşegül Ataman. Eğitim
Sürecinde Yaratıcılık,Yaratıcılık ve
Eğitim.Türk Eğitim Derneği Yayınları. ŞafakMatbaacılık, Dizi No:17,
Ankara, 1995, s.112. (25)AyşegülAtaman. a.g.e., 1995, s.107. (26)ZuhalÖzer. a.g.e., 1991, s.50. (27)Kathy Bell. a.g.e., 1997, p.1. (28)KarenDe Bord. Child Development:Creativity In Young
Children, North Carolina State University, Raleigh,(kdebord@amarog.ces.ncsu.edu).(../home
page.html.../ home page.html
child.dev.page.htmlchild.dev.page.html../curricul), 1997. (29)YükselÖzden. a.g.e., 1997, s.119-120. (30)VeyselSönmez. Yaratıcı
Okul,Öğretmen, Öğrenci. Yaratıcılık ve
Eğitim.Türk Eğitim Derneği Yayınları, Şafak Matbaacılık,Dizi No:17,
Ankara 1995, s.148-153. (31)HalisBiçer. Sanat
Eğitiminin Geleceği, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Bilimleri Birinci Ulusal
Kongresi (24-28Eylül 1990), Ankara:Millî Eğitim Basım Evi, 1993, s.255. (32)İnci San. SanatEğitimi,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi, 1982, 15(1), s.216. (33)İnci San. Evrim İçinde
Sanat Eğitimi Politikaları, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 1992, 25 (2), s.648. (34)Bedri Karayağmurlar.
Yaratıcı BireylerinYetiştirilmesi AçısındanGenelEğitimİçinde
SanatEğitimininYeri, Dokuz Eylü
lÜniversitesi 1. Eğitim Kongresi Bildiriler Kitabı, İzmir1991, s.368. (35)Halis Biçer. a.g.e., 1993, s.255. (36)İnci San. a.g.e., 1982, s.218. (37)İnci San. a.g.e., 1982, s.219-220. (38) DevrimErbil. Çağdaş
Sanat ve Eğitim, Yaratıcı Toplum
Yolunda Çağdaş Eğitim, İstanbul, 1990, Cem Yayınevi,Doğan Ofset, s.152. (39)DevrimErbil. a.g.e., 1990, s.153. (40) DevrimErbil. a.g.e., 1990, s.152. (41)Bedri Karayağmurlar. a.g.e., 1991, s.368. (42) H.Yücel Gel. Sanat
Eğitimi ve Yaratıcılık,Özgün Eğitim.
24 Kasım Öğretmenler Günü Dergisi, 1991, Sayı:2, s.38. (43)Serap Etike. İsmayıl
Hakkı Baltacıoğlu ve Resim Öğretmeni Yetiştiren Programa Öneriler, Gazi Üniversitesi, Öğretmen Yetiştiren
Yükseköğretim Kurumlarının Dünü-Bugünü-Geleceği, Tebliğler Ankara, 1987,
G.Ü.Matbaası, s.556-557. (44)Vedat Özsoy. Türkiye ve
Amerika Birleşik Devletlerinde Sanat
Eğitimi ve Sanat Öğretmeni Yetiştirme Yöntemlerinin Bir Karşılaştırması, Millî Eğitim, Ankara, 1998, Millî
Eğitim Basımevi, Sayı:137, s.101-107. (45) Ayhan Dikici. Resim İş Öğretmenlerinin Resim İş
Programlarına İlişkin Görüşleri “Elazığ, Malatya ve Samsun Örneği”,(yayınlanmamış
yüksek lisans tezi), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim
Bilimleri Ana Bilim Dalı,Elazığ, 1997, s.78. (46) Y.Baytekin Balcı.
Sanat Eğitiminde Yeni Bir Yöntemsel Yaklaşım Resim İş Eğitimi=Sanat
Eğitimi=Estetik+Sanat Eleştirisi+Sanat Tarihi+Uygulama, Millî Eğitim, Ankara, 1996, Millî Eğitim Basımevi, Sayı: 131,
s.18. (47) İnci San.
Eğitim-Öğretimde Yaşayarak Öğrenme Yöntemi ve Estetik Süreç Olarak Yaratıcı
Drama, Eğitimde Arayışlar 1.
Sempozyumu, Eğitimde Nitelik Geliştirme (13-14Nisan 1991), 1991, s.261. (48) Tevhide Özbağı. Çizgi
Filmlerin Sanat Eğitimindeki Yeri, Türkiye
1. Uluslararası Uzaktan Eğitim Sempozyumu (12-15 Kasım 1996) Bildiriler,
Ankara 1996, s.489. (49) Ayla Ersoy. Sanat
Eğitiminin Genel Eğitime Katkısı, Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Bilimleri 1. Ulusal
Kongresi,(24-28 Eylül 1990), Millî Eğitim Basımevi,Ankara, 1993, s.274. (50) H.Yücel Gel.
Türkiye’de Güzel Sanatlar Eğitimi’nin Resim İş Olarak Anılan Disiplinlerinin
İlk ve Orta Öğretim Düzeyindeki Sorunları, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Bilimleri
Birinci Ulusal Kongresi, Ankara 24-28Eylül 1990, Millî Eğitim Basımevi,
1993, s.304. (51)Macide Serpemen. Çocuk
Eğitimi ve Öğrenme Sürecinde Bedensel ve Tensel Algılama, Türk Psikoloji Bülteni,Türk
Psikologlar Derneği Yayınları, 1998, Cilt:4, Sayı:9, s.97. (52)İnci San. Kültür
Aktarımı ve Çağdaş Kültür Sorunu İçinde Sanat Eğitiminin Yeri, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi,Ankara Üniversitesi Matbaası, 1983, Cilt:16, Sayı:2,
s.140. (53) Didem Sanyel. Sınır
Tanımayan Güç Yaratıcılık, Bilim ve
Teknik, Saı: 351, Şubat 1997, s.70. (54)Kathy Bell. a.g.e., 1997, p.2. (55)http://www.brainstorming.co.uk/tutorials/creative
thinking contents.html. (56)İbrahimAlaettin Gövsa. Çocukta Zihinsel Gelişim, HayatYayınları,
İstanbul, 1998, s.91. (57) Clare Cherry. Creative ArtForThe Developing Child,
FearonTeacher Aids. All rights reserved. Simon and Schuster Suplementary
Education Group.Printed inUSA, 1990, p.24. (58)KarenDe Bord. a.g.e., 1997, p.3. (59) G.Dorothy Singer and
L.Jerome Singer. Çocuklarda
YaratıcılığınGelişimi, Çeviren:NurdanCihan şümul, Gendaş Yayınları, Kaya
Matbaacılık, İstanbul, 1998, s.250. (60) Neriman Aral. Sanat
Eğitimi-Yaratıcılık Etkileşimi,
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1999, Sayı:15, s.11. (61) Neriman Aral. a.g.e., 1999, s. 14-15. |
İçindekiler...
o
Geleceğimizin Teminatı
Dilimizdir o
Mustafa Necati’nin Türk
Eğitiminin Gelişimine Katkıları o
Atatürkçü Düşüncede Eğitim
Sistemi ve Boyutları o
Sınıf Öğretmenlerinin
Kendi Meslekî Gelişimleriyle İlgili Görüşleri,Beklentileri ve Önerileri o
İdeal Öğretmen Üzerine Bir
Araştırma o
Eylem Boyutuyla
İlkokuma-Yazma ve Ezberleme o
Bilişim Teknolojisi Işığı
Altında Matematik Eğitiminin Değerlendirilmesi o
Lise
Öğrencilerinin Işık Hakkındaki Yanlış Kavramları o
Avrupa Birliği Eğitim
Programları “Sokrates Programı” o
Öğretmen Yetiştirmede
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Uygulaması o
Sanat Eğitiminde
Yaratıcılık o
Cumhuriyetin
Kuruluşundan Plânlı Döneme Kadar Eğitimin Finansmanı:1923-1960 © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
[ yukarı ] |