MİLLİ
EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı
149 |
Ocak,
Şubat, Mart 2001 |
Cumhuriyetin Kuruluşundan Plânlı Döneme Kadar
Eğitimin Finansmanı: 1923-1960 |
Doç.Dr. Kasım KARAKÜTÜK(*) |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Cumhuriyetin
kuruluşundan günümüze (1923-2000) eğitim finansmanının bir değerlendirmesinin
yapılması, durumun ortaya konularak, gelecekte alınacak kararları etkilemeyi
sağlayabilir. Ancak, dönemin bir yazının kapsamını aşması nedeniyle, iki
bölümde yayınlanması kaçınılmaz olmuş ve bu çalışmada 1923-1960 dönemi mercek
altına alınmıştır.Bu arada Cumhuriyetin devraldığı eğitim finansmanı düzeni
de incelenmiştir. Âdem,
Cumhuriyet dönemini, uygulanan ekonomi ve eğitim politikaları açısından
1923-1932 dönemini liberal, 1932-1950 dönemini devletçi, 1950-1960 dönemini
plânsız karma, 1961-1980 dönemini plânlı kalkınma ve 1980 sonrasını da
liberal ekonomi dönemi olarak ele almıştır (1). Bu çalışmada da bu dönemler
temel kabul edilmekle birlikte, sağlanabilen verilere göre seriler
oluşturulmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetin Devraldığı
Eğitim Finansmanı Düzeni (1869-1918) Bu
başlık altında öncelikle bu dönemde eğitim finansmanıyla ilgili uygulamaların
dayanakları ele alınmış, sonra elde edilebilen sayısal verilerle eğitim
finansmanı değerlendirilmiştir. Eğitim Finansmanının
Dayanakları Cumhuriyetin
kuruluşundan önceki dönemde eğitim finansmanına ilişkin uygulamaların
temelinin 1869 yılında, nazır Saffet Paşanın çabasıyla çıkarılan Maarifi
Umumiye Nizamnamesi (Genel Eğitim Tüzüğü) ile atıldığı söylenebilir. Konuyla
ilgili olarak Tonguç’un değerlendirmeleri şöyledir(2): ... Modern mânalı ilköğretimle ilgili köy okulları
açılması, sübyan okulları denen ilkokullara öğretmen yetiştirecek meslek
okullarının kurulması ve okullar için hayatla ilgili amaçların saptanması,
maarif nazırlığının merkez teşkilâtıyla beraber vilâyetlerde maarif idareleri
ve meclisleri kurulması, türlü derecelerdeki öğrenim kurumlarına gelir
kaynakları bulunması, ilköğretim mecburiliğinin uygulanabilmesi için kanunî
tedbirler alınmasına ihtiyaç olduğu, öğretmenlere verilecek aylıkların bir
düzene konulması ve maksadı sağlamaya yönelik gelir kaynaklarının bulunması
gibi pek önemli hususlar bu nizamnamede yer almışlardır. Bu
nizamname ile o zamana kadar dağınık bir hâlde çıkarılan çeşitli emirlerin
hükümleri bir araya getiriliyor, bunlara yeni hükümleri taşıyan maddeler de
ilâve edilerek eğitim ve öğretim işleri belirli bir açıdan bakılarak daha
derli toplu olarak düzenlenmek istiyordu. İkinci Meşrutiyette çıkarılan
Tedrisatı İptidaiye Kanunu Muvakkatı yürürlüğe girinceye kadar imparatorluk
okulları bu nizamnamenin etkileri altında kalmışlarsa da, onun birçok
maddeleri de uygulanamamıştır. Bu
Nizamnameye göre eğitimin gelirleri,
devlet tarafından verilecek ödenekler, halkın vereceği yıllık yardımlar,
vakıfların gelirleri ve çeşitli yardımlar, sultaniye ve yüksekokul
öğrencilerinden alınan ücret ve para cezalarından oluşmaktadır (Madde 192).
(3) Nizamnamede
resmî okulların finansmanına ilişkin hükümler de ayrı maddelerde
belirtilmiştir. Buna göre sıbyan
okullarının öğretmen aylıkları ve diğer giderleri ile okul yapım ve
onarımının aynı mahalle ve köyde bulunan cemaatler tarafından ödenmesi ve her
okula verilecek yıllık ödeneğin 600 kuruştan aşağı olmaması (900-600 kuruş
arası olması) belirtilmiştir (Madde 4 ve 98).Rüştiyelerin öğretmen ve hizmetlileri ile okul yapım ve diğer
giderleri, illerin eğitim daireleri veznesinden ödenecektir(Madde 19). İdadilerin yapım giderleri ile
öğretmen ve hizmetlilerin ödenekleri ve diğer giderleri il Eğitim Yönetimince
ödenecektir(Madde 35). Sultani
okullarının yapım giderleri Hükûmet tarafından ödenecektir. Öğrencilerden
alınacak ücret okulun yönetim giderlerini karşılayamadığında fazlası hazinece
ödenmek üzere her yıl eğitim bütçesine ödenek konacaktır(Madde 43). Sultani
okullarının gündüzlü ve yatılı öğrencileri olacaktır.Bu okullara ücretle
öğrenci kabul edilecek, her mezhepteki öğrencilerin yüzde beşi parasız ve
yüzde onu dörtte bir ya da yarım ücretle kabul edilecektir(Madde 42). Yüksekokullar; erkek ve kız öğretmen
okullarıyla (darülmuallimin, darülmuallimat), darülfünun, fen ve çeşitli
sanayi okullarıdır. Yüksekokulların finansmanının ağırlıklı olarak devletçe
karşılanacağı anlaşılmaktadır. Darülfünun’un gelirleri, “Vezneye yatırılan
kayıt ve sınav harçları gelirlerinden, bağış ve kesintilerden, devletin
vereceği yıllık yardımlardan oluşmaktadır.”(Madde 125). Darülfünun
öğretmenlerine 2500-5000 kuruş, yardımcılarına 1500-2500 kuruş aylık
verileceği de ön görülmüştür(Madde 99). Cumhuriyetin
ilk yıllarında ilköğretimin finansmanına ilişkin uygulamalar, 1913 tarihli Tedrisatı
İptidaiye Kanunu Muvakkatı’na (İlköğretim Geçici Yasası) dayanmaktadır.
Tonguç’a göre bu yasa 1942 yılında 4357 sayılı yasa çıkarılıncaya kadar
ilköğretim işlerine yön veren bir yasa olarak kalmış, hatta bugün bile
izlerine rastlanmaktadır(4). İlköğretim
Geçici Yasası ilkokulun (mekâtibi iptidaiye) kurulması için gerekli arsanın
sağlanması, okul binasının yapılması, öğretmenler, okul müdürleri ve
yardımcılarının aylıklarının ödenmesi ile okul binasının onarılması, ders
araç gereçlerinin sağlanması, hademe ücretlerinin ödenmesi gibi konulardaki
giderleri mahalle ahalisine zorunlu tutmaktadır(Madde 15).(5) Ayrıca Devletçe
gerekli görülen merkezlerde yatılı resmî ilkokulların kurulması ön görülmüş
ve bu okulların ücretli öğrenci kabul
edebileceği belirtilmiştir (Madde
18). Bu
geçici yasaya göre ilköğretimin
finansmanı devlet ve il bütçelerinden desteklenir(Madde 65). Devletçe
gerekli görülen yerlerde kurulacak ve yönetilecek ilköğretim kurum ve
okullarının yapım ve eğitim giderleri kısmen ya da tümüyle devlet bütçesinden
verilir(Madde 66). İlköğretim öğretmenlerinin alacakları aylık miktarlarını
da belirten bu yasa ilköğretimin finansmanını il özel idarelerine
bırakmıştır.Bu dönemde ilköğretim dışındaki öğretim düzeylerinin
finansmanının, daha önceki düzenlemelerle sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. 1869
ile 1913 tarihli düzenlemeler birlikte ele alındığında Cumhuriyet yönetiminin
öğretmen aylıkları, okul yapımı ve onarımı dahil olmak üzere
ilköğretim(ilkokul) giderlerinin il özel idarelerince, genel eğitim veren
ortaöğretim okulları ile yükseköğretim giderlerinin devlet bütçesinden
karşılandığı bir eğitim finansmanı düzeni devraldığı görülmektedir. Eğitim Harcamaları Hasan
Âli Yücel, eskiden düzenli bütçe yapılmadığı için bu konuda Cumhuriyet
öncesine ilişkin ayrıntılı ve inanılır bilgi vermenin olanaklı olmayacağını,
ancak, Abdülhamit dönemine ilişkin Maliye Bakanlığı arşivindeki belgeler
içinde sâl muhasebe defterlerinin birer bütçe taslağı olduğu ve aynı zamanda
kesin hesabı gösteren rakamlar içerdiği için bunlardan yararlanarak 1887-1903
döneminde devlet bütçesi ile eğitime ayrılan parasal kaynakları kitabına
aldığını belirtmektedir (6). Buna
göre, Cumhuriyetin kuruluşundan önceki dönemde eğitimin finansmanı
incelendiğinde 1887 yılında eğitime 119.573 lira harcanırken, harcama miktarı
1903 yılında 98.177 liraya düşmüştür. Bu dönemde eğitim harcamaları sürekli
azalmıştır. Eğitim harcamalarının devlet harcamaları içindeki oranı ise %
1.02 ile % 0.39 arasında değişmektedir. Oldukça düşük olan bu oranın, dönemin
sonuna doğru giderek azaldığı gözlenmektedir(Çizelge 1). Bu verilerle Osmanlı
İmparatorluğunun son döneminde eğitime giderek daha az kaynak ayrıldığı,
eğitime gereken önemin verilmediği söylenebilir. ÇİZELGE 1 CUMHURİYET ÖNCESİ DÖNEMDE EĞİTİM HARCAMALARI VE DEVLET HARCAMALARINA ORANI (1887-1912, TL)
*1987-1908 dönemi sâl
muhasebe defterindeki kesin hesaptır. **1910-1912 dönemi kesin
hesap olup, ilköğretim harcamaları dahildir. (Hasan Âli Yücel, Tükiye’de
Otaöğretim (İstanbul:Kültür Bakanlığı Yayını, 1938, s.254)) 1910-1912
döneminde ise gerek devlet harcamaları, gerek eğitim harcamaları önceki
döneme göre yükselmiştir. Bu yıllarda eğitime sırasıyla 782.834, 851.496,
744.110 lira harcanmıştı. Eğitim harcamalarının devlet harcamaları içindeki
oranı önceki döneme göre önemli bir artış göstermiş, bu yıllarda eğitim
harcamalarının devlet harcamaları içindeki oranı yaklaşık % 2’ye ulaşmıştır.
Kuşkusuz bu harcamalar içinde ilköğretim harcamalarının da yer alması,
oranın, önceki döneme göre yüksek çıkmasında etkili olmaktadır(Çizelge 1). Balkan
Savaşından sonra yapılan 1914 yılı bütçesi ise 34.012.003 liradır. Bu paradan
553.492 lira eğitime ayrılmıştır. Bu azalmanın nedeni il özel idare yasasının
uygulanması dolayısıyla öğretmen
okulları (Darülmuallimin, Darülmuallimat) ile ilkokulların özel bütçelere bırakılmış olmasıdır. “Ondan
önceki yıllarda ilköğretim genel bütçeden yapılan harcamalara yönetilmiştir.
Özel bütçelerin 1914 yılı içindeki giderleri 680.000 lira olduğuna göre
eğitim bütçesi 1.233.492 lira demektir. 1915 yılında aynı durum devam etmekle
birlikte eğitime 956.304 lira, 1916 yılında 1.043.232, 1917’de 915.135,
1918’de 1.051.287 lira verilmiştir” (7). Cumhuriyetin Kuruluş Yılından Plânlı Döneme Kadar
Olan Sürede Eğitim Finansmanı Düzeni (1919-1960) Bu
başlık altında 1919-1932 dönemi, 1932-1950 dönemi ve 1950-1960 dönemi ayrı
ayrı ele alınabilecekken, verileri toplu biçimde değerlendirebilmek için bir
dizi olarak ele alınmıştır. Bunlardan birincisi Kurtuluş Savaşı yılları ile
Cumhuriyetin kurulması ve onu izleyen liberal ekonomi dönemidir. Bu dönem
Atatürk dönemidir. 1929 yılında baş gösteren Dünya Ekonomik Bunalımı,
1932-1950 döneminde Devletçi bir ekonomi politikasını gerektirmiştir. Bu
dönemde Atatürk ve İnönü dönemidir. 1950-1960 dönemi, Bayar-Menderes
dönemidir ki, plânsız karma ekonomi politikaları uygulanmıştır. Eğitim Finansmanını
Etkileyen Durumlar ve Sorunlar Birinci
Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşından yeni çıkan Türkiye’nin karşı karşıya
olduğu en önemli sorunun finansman sorunu olduğu söylenebilir. Çünkü Osmanlı
İmparatorluğunun son yıllarında ekonomi çağın gerisinde ve güçsüz kalmıştı.
Ekonomi, tarıma dayalıydı. Bu dönemde kapitülasyonlar, eğitim düzeyinin
düşüklüğü, sermaye darlığı, aşırı merkezî müdahale ve pek çok kişiyi askerlik
ile devlet memurluğuna yönlendiren ödüllendirme düzeni, sanayinin gelişmesine
engel oluyordu. Az sayıdaki sanayi kuruluşları ile bankalar ve ulaşım
işlerinin hemen tümü yabancıların elindeydi. Ülke, ağır ekonomik sıkıntılar
ve dış borçlar altında bunalıyordu. Savaş yıllarının yükü bu sıkıntıları
artırıyordu. Lozan Antlaşmasıyla ülkenin siyasal ve ekonomik
bağımsızlığı ile toprak bütünlüğü sağlanmış, kapitülasyonlar kaldırılmış
olmasına karşın, kapitülasyonların ayrıcalıklı hükümlerine dayanan yabancı
şirketler etkinliklerini sürdürüyorlardı. 1925-1940 yılları arasında Tütün
Rejisi Yönetimi,İstanbul Rıhtımlar Yönetimi,Aydın Demiryolları gibi
şirketlerin devletleştirilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti, bütçesinden büyük
paralar ayırmak zorunda kaldı. Ayrıca, Kurtuluş Savaşı nedeniyle 1929 yılına
kadar ertelediği Osmanlı borçlarını ödemek için 1929 yılından başlayarak onbeş
yıl süre ile Türkiye, yıllık bütçesinin % 12-18’ini ayırdı.Bu borçların
taksiti başlayıncaya kadar da, kendi gümrüklerini istediği gibi ayarlama
olanağından yoksun kaldı. Kısmen bu yüzden, büyük açıklar verdi (8). Daha
Cumhuriyet kurulmadan önce Atatürk 1 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisi
Birinci Dönem Üçüncü Toplanma Yılını Açış Konuşmasında tam bağımsızlık için
ekonomik bağımsızlığın zorunlu olduğunu vurgulamakta ve şöyle demektedir(9): Efendiler;
bugünkü uğraşımızın amacı, tam bağımsızlıktır. Tam bağımsızlık ise ancak,
malî bağımsızlık ile gerçekleşebilir. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan
yoksun olunca, o devletin yaşantsını sağlayan bütün bölümlerinde,
bağımsızlık, felce uğramış demektir. Çünkü, devletin organları, ancak malî
güç ile yaşar. Malî bağımsızlığın korunması için ilk şart, bütçenin ekonomik
bünye ile denk ve uygun olmasıdır. Bu sebeple, devletin bünyesini yaşatmak
için, başka kaynaklara baş vurmadan, memleketin kendi gelir kaynaklarıyla
yönetimini sağlayacak çare ve tedbirleri bulmak, gerekli ve mümkündür. Atatürk,
Şubat 1923’te de “Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun,
ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, kazanılacak başarılar yaşayamaz ve
sürekli olamaz” diyerek, ekonomik yönden güçlü olmak gerektiğini bir kez daha
vurgulamıştır (10). İnönü
de “1929’a kadar biz dışarıya karşı iktisadî ve malî bakımdan
münasebetlerimiz hakiki olarak kesilmiş durumda bulunuyorduk. Bu şartlar
içinde harap memleketimiz imar olunabilmiş, malî ve ticarî denge muhafaza
olunarak memleket yönetilebilmişti” demektedir. İnönü, Cumhuriyetin ilk
yıllarında karşılaşılan ekonomik sıkıntıları da şöyle anlatmıştır(11): Bütün
bu meselelerin üstünde, memleket idaresi için malî kaynak bulmak ve intizamlı
bir hazine kurmak gerekiyordu. Devletin henüz bir Merkez Bankası bile
olmadığı bir zamanda, bu ihtiyacı karşılamaya ve devlet bankasını kurmaya
çalışmak bizim başlıca meselelerimizdendi. Derhal göz önünde canlanabilir ki,
bugünkü anlayışımızla baktığımız zaman, bu meselelerin her biri insanın bütün
melekesini, bütün çalışmasını kapsayacak kadar şumullü birer dev
meselelerdir. Vergi
sorunu ile ilgili olarak da İnönü şunları belirtmiştir(12): Harpten
yeni çıkmışız ve harp esnasında vatandaşın varlığını yüzde 40’a kadar
seferber etmişiz. Yani vatandaşın varlığının yüzde 40’ı ordu hizmetine
almışız ve bunu onlara karşı borç olarak yüklenmişiz. Bir taraftan bu borcu
süratle ödemeye çalışıyor, öte taraftan yeni hükûmetin maliye ihtiyaçlarını
tanzim etmeye uğraşıyoruz. İlk iş önümüze vergi olarak çıktı. O zamana kadar
Türkiye, vergi verir devletler listesine ancak katılabilmiş ve bu listenin
sonunda yer almıştır. Maliye vekillerimiz ihtiyacı vatandaşa anlatarak
cesaretle vergi almaya başladılar. Bununla beraber vergileri koymakta,
vatandaşlarımızdan güçlük çekmedik. Millî
Mücadele esnasında, özellikle Büyük Millet Meclisi Hükûmeti kurulmadan evvel,
Kuvayi Milliye’nin hem cephede hareketi sağlamak, hem hareketin icap
ettirdiği bütün meseleleri halletmek için, yardım şeklinde halktan vergi alma
usulü, kısa müddet zarfında vatandaşın çok yorulduğu bir mesele hâline
gelmişti. Her ihtiyaç gören kumandanın veya cephe başkanının vatandaşlara
ayrı ayrı istediği kadar vergi tarh etmesi yerine, bir merkezî hazine ve
maliye idaresinin, vergi şeklinde vatandaşları vazifeye davet etmesi
nimetlerin en büyüğü gibi karşılanıyordu. Vergi
almaya ve maliyeyi tanzim etmeye çalışırken, bunun ihtiyaca kâfi olması
başlıbaşına bir meseleydi. İlk
bütçelerin uygulamalarından sonra, bütçenin açık verdiği, bu bütçe ile
ülkenin yönetilemeyeceği gerçeği ortaya çıktı. Daha yıl dolmadan yeni ödenek
almak yerine, varolan ödeneğin bir kısmını harcamamak için zorlamaya ve önlem
almaya çalışılıyordu. Bütçe dengesinin sağlanması ve açıktan harcama
yapmamayı sağlamak zorunluydu. Çünkü bir açık oluştuğunda, bunu karşılayacak
hiçbir kaynak, hiçbir veresiye yolu yoktu. Ödeme
güçlükleri karşısında kredi gereksinimi konusunda da İnönü şu görüşleri
belirtmektedir(13): Bir
ara tediye güçlüklerini karşılamak, hazinenin normal tediyelerini
mevsimlerine uyarak, aksatmadan yapabilmek için 3-5 milyon liralık bir kredi
sağlamaya ihtiyaç görülmüştü. Bunu Osmanlı Bankası ile görüşmek lüzumunu
duyduk. Bankanın verdiği cevap şu oldu:Bu bir istikrazdır, istikraz muamelesi
olarak görüşüp kararlaştırmak lâzımdır, Türkiye’nin dışarıya olan eski
borçlarını da bu esnada dikkate almak icap eder. Bunu
haber alır almaz ihtiyacımız bakımından dış âleme ümit verici bir durum
yaratmamak için teması hemen orada kestirmiştim. Malî
ve iktisadî işler için dışarıdan hiçbir yardım göremeyeceğimiz kanaatı bizde
hakimdi. Bunu bilerek kendi malî politikamızı tanzim etmeye çalışıyorduk. Bu
dönemde ekonomiyle ilgili, aynı zamanda eğitim finansmanını etkileyen önemli
gelişmeler şunlardır: *
03.05.1920’e ilk kez bir İktisat Bakanlığı kurulmuştur(14). *
1920 yılı bütçesi (28.02.1921 tarihinde yasalaşmıştır) ve 1921 yılı bütçesi
malî yılın sonunda kabul edilip yürürlüğe konulmuştur. Bu bütçeler yıl içinde
avans yasaları ile verilen ödeneklerin bir tür mahsubu niteliğindedir. 1922 ve 1923 yıllarında, içinde bulunulan
koşullar nedeniyle bütçe hazırlanamamıştır. Bunun için devlet hizmetleri
avans yasaları ile yürütülmüştür. Cumhuriyet döneminin ilk bütçesi 1924 malî
yılının bütçesidir (15). *Kapitülasyonlar,
eski Osmanlı İmparatorluğunun yaptığı borçları ödeme yöntemi,
imtiyazlar,Yunanlıların batı Anadolu ile doğu Trakya’da yaptıkları yıkıma
karşı savaş tazminatı gibi konularda Türkiye’den ekonomik yarar sağlamak
istemesi, Lozan görüşmelerinin kesilmesine yol açmış, 17.02-04.03.1923
tarihlerinde Birinci İzmir İktisat Kongresinin toplanmasına ortam
hazırlamıştır. İzmir İktisat Kongresi ile siyasal ve ekonomik bağımsızlık ön
görülmüştür. Bu Kongre ekonomik sorunlara çözüm bulma, savaştan yeni çıkmış
bir ülkede, tüketim döneminden çıkarak üretime ve sanayi kuruluşlarına yön
verilmesi yönünden önemlidir(16). *İzmir
İktisat Kongresinin Aşar Vergisinin
kaldırılması ve yerine bir vergi konulması kabul edilmiştir. Eğitime
ilişkin hedeflere de yer verilmiştir. Cumhuriyet yönetiminin vergi alanında
gerçekleştirdiği en önemli değişiklik ilkel ve yüzyıllık aşar vergisinin
kaldırılmasıdır. Bu reform ile devlet vergi gelirlerinin önemli bir bölümünü
kapsayan tarımsal ürün gelirlerinden vazgeçilmiştir. Daha sonra tarımın adil
ölçüler içinde vergilendirilmesi gerekirken bu, bugüne kadar
gerçekleştirilememiştir(17). Aşar Vergisinin 1925 yılında kaldırılması,
devletin gelirleri açısından önemli sıkıntılar yaratmış, sonuçları eğitimi de
olumsuz yönde etkilemiştir. *
1928 yılında Teşviki Sanayi Yasası çıkmıştır. * 1920-1929
dönemindeki vergi sisteminde; Osmanlı devletinin resimlerinin uygulaması
aynen sürdürülmüş, dağınık ve etkisiz bir vergileme sistemi uygulanmıştır
(18). *
1929-1933 Dünya ekonomik bunalımı, bütün ülkeler gibi Türkiye’yi de derinden
etkilemiştir. Bu bunalımın aşılması için bir de vergi konulmuştur. Bu konuda
Medeni Bilgiler’de şöyle denilmektedir(19): 1931
malî senesinin ortalarında, muhtelif sebepler ve tesirler altında zuhûr eden
varidat noksanı telâfi etmek üzere hükûmet“iktisadî buhran vergisi” unvanı
altında, muvakkat mahiyette, müstakil vergi veya mevcut vergilere kesir
hâlinde zam yapmak suretiyle bazı membalara müracaat lüzum ve zaruretini
hisseylemiştir. Bunlardan bir kısmı tatbik edilmekte bir kısmı da Millet
Meclisi’nde henüz proje hâlinde bulunmaktadır. *Dünya
Ekonomik Bunalımı, ekonomide devletçilik ve plânlama uygulamalarını
gerektirmiştir. Ekonomide devletçilik ilkesi 10.05.1931’de CHP programına,
05.02.1937’de Anayasann 2. maddesine konulmuştur. Özel mülkiyet ve ekonomik
girişim haklarını tanıyan bu sistem, tüm ülkenin kaynakları ve insan gücünün
iyi ayarlandığı ve denetlendiği zaman her zaman verimli olacağını kabul
etmektedir. Diğer yandan yatırımların verimli olabilmesi için genel
plânlamanın önemli yeri olduğu gibi, bunların işletilmesindeki ekonomik
etkenler sürekli olarak hükûmetlerce denetlenecek ve alt yapı kuruluşları
tamamen devletçe yapılacaktır. 1933 tarihinde uygulanan Birinci Sanayi Plânı
ile 1936 yılında hazırlanan İkinci Sanayi Plânı devletçilik ilkesinin
uygulanması yönünden önemli belgelerdir(20, 21). *
1939-1945 yılları arasındaki İkinci Dünya Savaşına, Türkiye İnönü sayesinde
girmemiş ancak, savaşın ekonomik etkilerini yaşamıştır. Savaş yıllarında
savunma harcamalarının devlet harcamaları içindeki payı önceki yıllara göre
artarak 1939 yılında % 50’ye, 1942 yılında % 66’ya ulaştı. İkinci Dünya
Savaşı sonrasında da soğuk savaş nedeniyle savunma harcamaları yine yüksek
oranda kalmıştır; 1947 yılında % 45, 1950 yılında % 36 (22). *
Türkiye’nin üçüncü plânı olan Türkiye İktisaî Kalkınma Plânı, 1947 yılında
hazırlanmış ama uygulanamamıştır. *Türkiye,
1950 yılında çok partili yaşama geçmiştir. Cumhuriyetin Eğitim
Hedefleri Cumhuriyet
yönetimi, Osmanlıdan devraldığı üç
kanallı eğitime, dolayısıyla üç tür insan yetiştirilmesine son vererek, ümmet
yerine yurttaşı koymayı, Cumhuriyetin gerektirdiği insan tipini oluşturmayı
hedeflemişti. Bu amaçla Öğretim Birliği Yasasını çıkarmış, harf ve dil
devrimleriyle okuma-yazmayı topluma yaygınlaştırmak istemiş ve başta
ilköğretim olmak üzere diğer öğretim düzeylerinde okullaşma oranlarını
yükseltmeyi hedeflemiştir. Bu arada, ülkemiz öğretmen yetiştirmeye büyük önem
vermiştir. 1924 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla da “İlköğretim bütün
Türkler için zorunlu ve Devlet okullarında parasızdır” (Madde 87) hükmü
öngörülmüştür(23). Bu konuda bazı kaynaklardan alınan aşağıdaki alıntılar
konuya ışık tutmaktadır. Millî
Eğitim Bakanı Vasıf Çar 17.04.1924 tarihinde medreselerle ilgili 150 yıllık
bir dönemi değerlendirirken bu kurumların öğrencilerin okula devamını
sağlayamadığını, medreselere kayıtlı gözüken 18 bin öğrencinin ancak
altıbininin okullara devam ettiğini belirterek şöyle demektedir:“... bugünkü
vaziyette tasavvur ettiğim vaziyette mevcut olan talebe için iki yol vardır.
Biri askerlikten kaçmak, diğeri medreseye ismini kaydettirerek dışarıda
sanatla iştigal etmektir.” (24) Atatürk
1.11.1928 tarihinde TBMM üçüncü dönem ikinci toplantı yılını açarken eğitimin hedefleri ve gösterilen
çabalarla ilgili olarak şöyle demiştir:(25) Maarif
faaliyetimiz ilk tahsilin fiilen umumî ve mecburi olmasını, memlekette
terbiye birliğinin, orta tahsilin iyi vesaitle teksif ve teshilini, meslek
tahsilinin ilk ve orta derecesinden en yüksek derecesine kadar memlekette
teminini, yüksek tahsilin de adette olduğu kadar kıymette de bu asrın
ihtiyaçlarına kifayetini hedef tutmuştur. Her sene bu istikametlerde mühim
mesafeler aldığımızı söyleyebiliriz. Efendiler! Büyük
Türk milletinin evlâtlarını yüksek bir terbiye ve ihtisas ile yetiştirmek
için sarfettiği gayret ve emekler az değildir. Hususî
ve umumî idarelerden maarife tahsis olunan vasıtalar muhtelif vekâletlerden
orta ve yüksek tahsile sarfolunan gayretler, hâsılı iktidarı olan ailelerini,
umumî ve hususî idarelerin Avrupa’da tahsil için sarfettikleri himmetler eğer
memlekette resmen mesul olan muktedir alâkadarların takip ve nezaretleri
altında temerküz ettirilirse alacağımız semerelerin çok daha ziyade ve
geçireceğimiz inkışaf zamanının çok daha kısa olacağı muhakkaktır. Bu
mesailin Hükûmetçe ve Büyük Millet Meclisince lâyık olduğu ehemmiyetle
mütalâası müstacel bir mübremiyet göstermektedir. CHP’nin
4. Büyük Kurultayınca (09.05.1935) onaylanan programında yer alan eğitim ve
öğretime ilişkin maddeleri de şunlardır (26): Madde 41. A.Eğitim
siyasamızı temel taşı, bilimsizliği gidermektir. B.Kuvvetli
Cumhuriyetçi, Ulusçu, Halkçı, Devletçi,Lâik, Devrimci yurttaş yetiştirmek,
bütün öğretim derecelerinde yüküm ve özlem noktasıdır. Madde 42. A. Normal ilköğretim devri, beş yıldır.
Şehirlerde, köylerde ya da köyler bölgesinde durum ve gereksinime göre,
ilkokullar bir program altında artırılacaktır. Köylerdeki okullarda sağlık,
yaşayış ve içinde bulunduğu çevre koşulları ile ilgili olan tarım ve sanat
fikirleri verilecektir. B. Köy
çocuklarımıza kısa zamanda pratik yaşam için gerekli bilgiyi verebilecek üç
ya da dört yarıyıllık köy okulları açılacaktır. Atatürk
01.11.1937 tarihinde TBMM Birinci Dönem Üçüncü Toplantı Yılını Açarken,
Cumhuriyetin eğitim hedeflerini bir kez daha vurgulamıştır (27): Büyük dâvamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı
yükseltmektir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde temelli bir inkılâp
yapmış olan büyük Türk Milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir
zamanda başarmak için, fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz.
Bu teşebbüste başarı, ancak, türeli bir plânla ve en rasyonel tarzda
çalışmakla mümkün olabilir. Bu sebeple, okuyup yazma bilmeyen tek vatandaş
bırakmamak; memleketin büyük kalkınma savaşının ve yeni çatısının istediği
teknik elemanları yetiştirmek; memleket dâvalarının ideolojisini anlayacak,
anlatacak, nesilden nesile yaşatacak, fert ve kurumları yaratmak; işte bu
önemli umdeleri en kısa zamanda temin etmek... Atatürk’ün
eğitim ilkeleri de Cumhuriyetin kuruluşundan beri, eğitim politikasının
temeline yerleştirilmeye çalışılmıştır. 1923 aydınlanmasının harcı olan bu
ilkeler eğitimin ulusal, bilimsel,
laik, karma ve uygulamalı olmasıdır (28). Eğitim Finansmanının
Dayanakları 1919-1960
döneminde eğitimin finansmanı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler ve
uygulamalar ana başlıklar biçiminde şöyle sıralanabilir: *
1924 yılında ortaöğretim(ortaokul ve lise) öğretmenlerinin alacakları
aylıklar 20 TL ile 50 TL arasında (bu ücret bazı illerde
zamlıdır)belirlenmiştir(29). * 1926
tarihli Maarif Teşkilâtına Dair Kanunun 5. maddesinde “Gündüz ilkokulları il özel idare gelirleriyle açılır. Şehir ve
kasaba yatı okullarını muhtaç ve kimsesiz çocuklara özel olmak üzere Millî
Eğitim Bakanlığı açar. Bu tür okullar aranılan koşulları taşımak koşuluyla
Bakanlığın izni ile yerel yönetimler ve belediyeler tarafından da açılabilir.
Köy yatı okulları, okulu olmayan
köylerin çocuklarına özeldir. Bu okullar gerek genel ve gerek özel bütçelerle
yönetilebilir” denilmektedir (30). Böylece ilköğretimin önceden olduğu
gibi yerel kuruluşlarca sürdürülmesi kararlaştırılmış olmaktadır. *
Aynı Yasa ile ilköğretim öğretmenlerinin aylıklarının en az onbeş,
yardımcılarının da en az sekiz lira; ortaöğretim öğretmenlerinin 25 lira
olması ön görülmüştür (Madde 9). Ayrıca ilköğretim öğretmenlerine ayda 500
kuruştan az 1000 kuruştan çok olmamak üzere ev kirası verilmesi (Madde 11),
yönetim görevlerinde bulunan öğretmenlere yönetim ücreti ödenmesi de ön
görülmüştür (Madde 13). *Birçok
zorlukla karşı karşıya olan Cumhuriyet yönetiminin, eğitim finansmanında
karşılaşılan güçlükleri yenmek için 1925 yılında “Okul(Mektep)Vergisi” adında
bir vergi koymak zorunda kaldığı görülmektedir. Bu vergi,“zorunlu öğrenim
çağında bulunanların okutulması için zorunlu olan harcamalara halkın
katılması” olarak tanımlanmıştır (Madde 11) (31). Şehir, kasaba ve köylerde
oturan, az çok kazanç ve serveti olan her birey ile tüzel kişiliğe sahip
şirketler ve kurumlar bu vergiyi vermekle yükümlü tutulmuştur (Madde 2). Okul
Vergisinin önerilmesine ve dağıtılmasına esas olan harcamalar, sürekli
(daimî) ve olağanüstü (fevkalâde) harcamalar olarak ikiye ayrılmıştır.
Sürekli harcamalar gündüzlü ve yatılı ilkokullar yıllık harcamalarıyla
öğretmen ve öğretmen muavinlerinin, ilkokul müdürlerinin, ilköğretim
müfettişlerinin ve müstahdemlerinin aylıklarıyla; köy okullarındaki çocuklar
ile kasaba ve şehirlerdeki yoksul çocukların kitap harcamalarını
içermektedir. Olağanüstü harcamalar ise, gündüzlü ve yatılı ilkokulların
yapım ve onarım harcamalarından oluşmaktadır (Madde 3). İl Genel Meclisi,
ilçelere göre bir yıl içinde açılmış ya da açılacak okulların sürekli ve
olağanüstü harcamalarının yüzde kaçının o ilçe halkından alınacağını
belirlemede yetkili kılınmıştır (Madde ).Verginin hane, nüfus, yükümlü sayısı
ve servet derecesi göz önünde bulundurularak alınması ön görülmüştür (Madde
6). 28.02.1925
tarihinde Millî Eğitim Bakanı Şükrü Saracoğlu ilköğretimin
yaygınlaştırılması, ilköğretimin özel idarelerce finanse edilmesi ve öğretmen
gereksinimi konusunda TBMM’de şunları belirtmektedir (32): İdarei
hususiyelerin ilk mekteplerine gelince; ilk tedrisat meselesini bu yolda
halletmek istemek; hiç şüphe yok ki, en tabii bir yoldan bu meselenin hallini
beklemek demektir. Fakat Efendiler!Vekâlette arkadaşlarla yaptığımız
tahkikatta şu neticeye dâhil olduk ki; bu dahi nihayeti uzun bir bekleyişten
ibaret olacaktır. Yaptığımız hesaba nazaran, mevcut olan muallimlerden
hiçbirisi meslekten ayrılmamak ve hatta ölmemek şartiyle bugünkü muallim
mekteplerimizin çıkaracağı muallimlerin kâffesini behemahal bu işe hasretsek;
Türkiye’ye lâzım olan mekteplerin muallimlerini ancak 64 senede
hazırlayabileceğiz. Farzı mahal olarak bu muallimler elimizde mevcut olsa
veyahut herhangi bir vasıta ile bu muallimleri elde etmek kaabil olsa, yine
halli çok müşkül olan büyük bir mesele karşısında kalıyoruz. O
da:İdarei hususiyelerin maarife hasr ve tahsisi ettikleri paradan lâkal “4”
veya “5” misli fazla bir masraf yapmak mecburiyetinde kalacağız ki, bu da,
lâkal 40 milyondan aşağı olmayan bir meblağ baliğ olmaktadır. Efendiler! Görüyoruz
ki, ilk tedrisat meselesini halledebilmek için elimizde bulunan yollardan
birisinden veya hepsinden giderek neticeye varmak imkânı yoktur. Bendeniz ve
arkadaşlarım şuna kaani olduk ki; ilk tedrisat meselesini bir an evvel
halledebilmek için başka bir mektep, yani “köy mektebi” namiyle çok az zaman
isteyen ve çok az para ile meydana getirilmesi mümkün olan bir tür mektep
yapmak mecburiyetindeyiz. 28.02.1925
tarihinde TBMM’de Çorum Milletvekili İsmail Kemal Bey ile Millî Eğitim Bakanı
Şükrü Bey(Saracoğlu) arasında eğitimin finansman darboğazı, özel idarelerin
ekonomik sıkıntıları konusunda şu konuşmalar geçer(33): İsmail
Kema lBey(Çorum) -1330 senesi varidatı masarifatına tekabül etmeyen
vilâyetlere 100 bin lira tahsisat konmuştu. Halbuki geçen sene varidat daha
çoktu.Bu sene âşar kalktı. Tarik parası yol kanunu kabul edildikten sonra
yola tahsis edildi. İdarei hususiyelerin varidatı azaldı. Binaenaleyh geçen
sene 100 bin lira verildiğine göre bu sene 500 bin lira koymak lazımdır.
Tenzilindeki maksat nedir? Maarif
Vekili Şükrü Bey(İzmir) -Tedrisatı iptidaiye vergisinden dolayı idarei
hususiyelerde her taraf şikâyetçidir. Biliyorsunuz, bu hususu sizlere
arzetmiştik ki, hükûmet tarafından teklif edilen bütçeyi pek ufak tadilâtla
heyeti celilenize sevk edeceğiz. Yaptığımız evvela bundan ibarettir. Saniyen:
İsmail Kemal Bey’in küçük bir noktalarını tashih etmek isterim, -hatalarını
demeyeyim.-Geçen sene hükûmet 100 bin lira tahsisat isteyerek bütçeyi,
muvazeneye ve muvazeneden, buraya sevk etmiş değildir. Bütçe, tahsisatsız
olarak heyeti celilenize sevkedilmiştir. Heyeti celile bu tahsisatı kabul
etmiştir. *Cumhuriyet
yönetimi, Cumhuriyet kuşaklarını yetiştirecek öğretmenlerin yetiştirilmesine
de büyük önem vermekteydi. Bunun için gerekli parasal kaynakları sağlamaya
çalışıyordu. “Yüzde onlar” olarak
tanımlanan, illerden alınan yardımlar 1926 yılında yasalaştırılmıştır. Buna
göre “Millî Eğitim Bakanlığı’nca uygun görülecek yerlerde yapılacak on
öğretmen okulunun yapım ve donatımına yardım olmak üzere 1926 yılından
başlayarak beş yıl süreyle her il kendi bütçesinin yüzde onu oranında katılır. Bu amaçla ayrılacak ödenek Millî
Eğitim Bakanlığı emrine verilir”. (34) 20.04.1926
tarihinde TBMM’de, yeni yapılacak öğretmen okulları için yardım yasası
görüşülmüştür. Bu görüşmeler sırasında Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey
ile Biga Milletvekili Şükrü Bey’in konuşmalarından alınan alıntılar, bu
konuyla ilgili önemli ipuçları vermektedir. Görüşmeler sırasında Millî Eğitim
Bakanı Mustafa Necati Bey okullaşma oranının düşük oluğunu
belirterek“Birbuçuk milyon nüfusu okutmaya mecbur olduğumuz hâlde bunun
nısfını okutamıyoruz. Esbabı mucibesi muallim yoksuzluğundandır”, “Türkiye’de
20 sene evvel muallim mektepleri açılmıştır”,“Muallim mektebi açılması
tekarrür etmiş ve idarei hususiyelere her vilayette birer darülmuallimin
açmıştır. On sene bu devam etmiştir. On sene sonra bakmışlar ki, bunu idarei
hususiyeler yapamayacak, idarei umumiyeye alalım demişler, idarei umumiyeye
almışlar”, “...Muallim okulları her sene ikiyüz muallim çıkarıyor. Halbuki
her sene üçbin muallime ihtiyacımız vardır... beş sene nihayetinde Türkiye’de
on muallim mektebi olacaktır. Ve her sene de üç bin muallim memlekete
çıkacaktır. Bu suretle Türkiye maarifi on sene zarfında kendisine lâzım olan
muallimleri kurtarmış olacaktır. Maarife, muhasebei hususiyeler bütçelerinden
yüzde on vermekle hiçbir şey kaybetmezler” demiştir (35). Biga
Milletvekili Şükrü Bey de şu görüşü ileri sürmüştür (36): İkincisi;
her vilâyetin hususi bütçesinin yüzde onunun tefrik edilmek üzere
gösteriyorsunuz. Halbuki birçok vilâyetde o bütçenin yüzde onu orada maarif
namına tahsis edilecek parayı bile tutmaz. Faraza yüz bin lira iradı olan bir
vilâyetin yüzde onu on bin liradır. Orada Maarife tahsis olunacak para ancak
sekiz bin liradır. Vâridi hâtırıdır ki, geçen sene Yol Kanunu çıktı ve yol
için alınan para kâmilen bu hususa sarfedilmiştir ve kâmilen bu hususa tahsis
edilmiştir. Eğer yüzde onu mahallî maarifin parasını bile bulamayan yerlerde
ne yapacaksınız? Bu
konuşmadan sonra Mustafa Necati Bey’in yaptığı konuşmadan bir bölüm şöyledir
(37): Diğer
sual; bazı vilâyetler vardır ki, mevcut paraların yüzde onu yalnız
kendilerine yetişebilir. Evet, memleketin bazı taraflarında variat azdır.Ve
muallim için para bulamamaktadırlar. Bu gibi vilâyetlere muavenet edeceğiz.
Devletin bütçesinde maarif tahsisatından ayrıca bir tahsilat vardır. Bu
tahsisattan biz bunlara muavenet ederiz. Tabiidir ki her vilâyet böyle
değildir. 1933
yılında çıkarılan 2098 sayılı yasa ile de “İl özel bütçelerinden öğretmen
okullarına yardım hissesi olarak ayrılıp ta henüz ödenmemiş olan paraların
tahsili 1937 yılı sonuna kadar üçüncü madde gereğince tecil edilmiştir”(Madde
1) denilmiştir. Ayrıca “% 10’lardan Millî Eğitim Bakanlığınca elde edilen ve
edilecek paraların 1937 Mayısı sonuna kadar yapım ve tesisata harcanacağı
belirtilmiştir(Madde 2)(38). Bu
konuda elde edilebilen veriler ışığında 1933 yılında 163.000 TL, 1934 yılında
109.000 TL, 1935 yılında 5.000 TL gelir elde edildiği gözlenmektedir(39). *
1926-1927 öğretim yılının sona ermesinden sonra gündüzlü (nehari)ortaokul ve
lise öğrencilerinden ücret alınmayacağı kabul edilmiştir (40). Böylece
Osmanlı döneminden beri ortaokul ve liselerde alınmakta olan ücret uygulaması
sona erdirilerek, ortaokul ve liselerdeki öğretim parasız ve devletçe
sunulmaya başlanmıştır. Bu, Cumhuriyetin en önemli kararlarından biridir. *Cumhuriyetin
başlangıcında ortaokul ve liseler için olduğu gibi ortaokul ve liselerin ilk
ve orta kısımlarına alınacak yatılı
ve pansiyonlu öğrencilerden de ücret alınmaktaydı (41). 1932 yılında,
okuyan kardeşlerden ikisinin ücretinin% 15, diğerinin% 20 indirimli olması,
yedi ve daha aşağı derecelerdeki devlet memuru çocuklarına % 10 indirim
yapılması kabul edilmiştir (42, 43, 44). Böylece aynı aileden birden fazla
okuyan kardeşlerin ve devlet memuru çocuklarının öğrenim ücretlerinde indirim
yapılarak, özendirilmesi sağlanmak istenmiştir. *1927
yılında “Eğitim(Maarif) Vegisi” konulmuştur. Bu düzenleme 1925 tarihli Okul
Vergisi ile ilgili düzenlemede de değişiklikler yapmış, oranlar
saptamıştır.Bu yasanın birinci maddesi aynen şöyledir(45): Her
vilâyette ilk tahsil çağında bulunan çocukların talim ve terbiyeleri ve halk
dersanelerinin tesis ve idaresi için ihtiyarı zaruri olan masrafların
karşılığı ilk tedrisata mahsus akarlar hasılatı ve teberrü ve muavenetlerle
beraber aşağıda sayılan varidat membalarından temin olunur: A.Umumi,
mülhak ve hususi bütçelerden maaş, tahsisat ve ücret alanların(eytam ve
eramil hariç) aldıkları mebaliğ üzerinden iki taksitte istifa edilecek yüzde
birler. B.Müsavi
nispette olmak üzere vilâyet meclisi umumilerince sayım ve kazanç vergilerine
yüzde elliye, arazi ve müsakkafat vergilerine yüzde yirmi beşe kadar tarh
edilecek kesir munzamlar. A
Fıkrasında beyan olunan maaş, tahsisat ve ücuratın kazanç vergileri B
fıkrasındaki kesri munzamma tabi değildir. Bu
vergi ile ilgili Temmuz 1927’de Karagöz Gazetesinde çıkan “Maarif
Vergisi-Tedrisat Vergisi” başlıklı yazıda da şu değerlendirmelere yer
verilmiştir (46): Büyük
Millet Meclisince, eskiden vilâyet idaresi hususiyelerinin adamına göre
kestikleri “mektep vergisi” kaldırılmış, yerine “maarif vergisi” ismiyle bir
vergi konmuştur. Yeni vergi, eskisi gibi idare-i hususiyelerin takdirine göre
olmayacak, sayım, kazanç, arazi ve emlâk vergilerinin yüzde otuzu esas
tutularak yapılacaktır. Yeni kanuna göre memur, mazul, mütekaidlerin şimdiye
kadar verdikleri mektep vergisi dörtte bir nisbetinde azalacaktır. Evvela
birçok şikayete meydan veren tedrisat vergisinin bu yeni şekli halkımızı
memkun edecektir. Bu
vergi 26.05.1929 tarihli 1454 sayılı yasa ile kaldırılmıştır. *1925
tarihinde çıkarılan Okul Vergisi ile ilgili yasanın üçüncü maddesi 1927
yılında değiştirilerek harcama yapılacak görevliler ve işlerin sınırları
genişletilmiştir (47). *
1930 yılında çıkarılan 1702 sayılı yasa ile ilk ve ortaöğretim
öğretmenlerinin terfileri, dereceleri, aylık (gündüzlü, yatılı) miktarları
belirlenmiştir(48). Bu yasaya 1934 yılında 2517 sayılı yasa ile eklemeler
(49), 1936 yılında çıkarılan 3043 sayılı yasa ile 1938 yılında çıkarılan 3313
sayılı yasa ile değişiklikler yapılmıştır. *İl
özel idarelerinden bazılarının ilköğretimin finansmanında ödeme güçlüğüne
düşmesi ve öğretmen aylıklarını ödeyememesi nedeniyle 1933 yılında il özel
idare bütçelerine aktarılmak üzere 200.000 lira ödenek ayrılmış, ekonomik
sıkıntı içinde bulunan illere gereksinimleri oranında bu paradan faizsiz
aktarma yapılması ve bu paranın il özel idarelerince özellikle öğretmen
aylıklarına harcanması kabul edilmiştir(50). Böylece ilköğretimin
finansmanında il özel idarelerinin karşılaştıkları zorluklar aşılmaya
çalışılmıştır. *İl
özel idare bütçelerinden aylık almakta olan ilköğretim müfettişleri, 1938
yılında genel bütçe içine alınmıştır(51). Bu karar, ilköğretimde çalışan
görevlilerin aylıklarını, genel bütçeden aylık alanlar gibi düzenli
alamamalarından kaynaklanan sorunu çözmek için atılan bir adımdır. *Cumhuriyet
döneminde öğretmen okulları genel bütçeye alınmışsa da ilköğretim, illerce yönetilmektedir
(52). *
11-29.07.1939 tarihleri arasında toplanan I.Millî Eğitim Şûrasında kurulan
Plân Komisyonu ilk, orta, meslekî ve teknik, yükseköğretim ile ilgili
alanlarda öğretmen yetiştirme, okullaşma, okul kapasitesi, verimlilik,
öğretmene huzur sağlama, yükseköğretimde aynı amaçlı okullar arasında birlik
sağlanması, bütün yükseköğretim kurumlarının MEB’na bağlanması konularında
önerilerde bulunmuştur. *
1932 yılından sonra, köy eğitimi çalışmalarında öncelik “Köy öğretmeni”
yetiştirilmesine verilmiştir. Bu dönemde Millî Eğitim Bakanlığınca Ankara,
İzmir, Bursa ve Adana’da, köylere öğretmen yetiştirmek amacıyla 40 günlük“Köy
Eğitmenleri Yetiştirme Kursları” açılmıştır. Bu kurslar, 11.06.1937 tarih ve
3228 sayılı Köy Eğitmenleri Kanununa da ortam hazırlamıştır. 17.04.1940
tarihinde ise köye ışık götüren, bozkırı yeşerten Köy Enstitüleri
kurulmuştur. Köye yönelik eğitim politikasında en önemli kilometre taşları
Ulus Okulları (Millet Mektepleri), Köy Eğitmen Kursları, hepsinden önemlisi
Köy Enstitüleridir(53). 1940
yılında Köy Enstitüleri Yasası, köy okullarının ve öğretmen evinin köylerce
yapımını ön görmüştür. Yasaya göre (54): Köy
öğretmenlerinin tayin edilecekleri okulların binaları ve öğretmen evleri
Maarif vekilliğince verilecek plânlara göre köy kanununa tevfikan, bölge ilk
tedrisat müfettişi ile gezici başöğretmenin nezaretinde köy ihtiyar heyetleri
tarafından yaptırılır ve öğretmen tayin edilecek köylere keyfiyet üç yıl önce
bildirilir. Köy bütçesinde de ona göre tedbirler alınır. Öğretmen işe
başlamadan evvel okul binası ile öğretmen evi tamamen bitirilir. Köy
okulları binalarının tamiri ve okulun daimi masrafları köy ihtiyar
heyetlerinde teğmin edilir. 1942
yılında da okulun araç-gereçlerinin köy bütçesinden karşılanması ön
görülmüştür. Buna göre (55): 3803
sayılı Kanunun 16 ncı maddesine göre okulun sıra, masa, yazı tahtası, harita,
tebeşir, soba, odun, kömür, lamba, petrol, süpürge gibi daimî ihtiyaçlarını
temin etmek üzere köy bütçelerine köyün gelir kaynaklarıyla uygun olarak
tahsisat konur. *
1940’lı yıllar, meslekî ve teknik öğretime ağırlık verildiği yıllardır. 1942
yılında çıkarılan 4304 sayılı yasa ile meslekî ve teknik öğretimin
geliştirilmesi konusunda çok önemli bir adım atılmıştır. Bu Yasa meslekî ve
teknik öğretimin geliştirilmesi (bina yapımı, donatımı vb.)için 1942-1951
döneminde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesine her yıl 8.000.000 TL’yi ve toplam
75.000.000 TL’yi geçmemek üzere ödenek ayrılmasını ön görmüştür. Buna ek
olarak 6.000.000 TL’lık bir ödenek daha konulması kabul edilmiştir(56). *
1943 yılında çıkarılan 4357 sayılı yasayla özel idarelerden aylık alan
ilkokul öğretmenlerinin kadroları, terfi, ödüllendirme ve cezalandırmaları,
yardım sandığı ve alacaklarına ilişkin düzenlemeler gerçekleştirilmiştir
(57). *İlkokul
başöğretmen, öğretmen ve yar öğretmenlerinin aylık ve her türlü yasal
istihkaklarının genel bütçeden ödenmesi; ilkokullardaki hizmetlilerin
ücretleriyle okulların yapım, onarım ve her türlü genel giderlerinin özel
idare bütçelerinden ayrılması 5166 sayılı Yasa ile 1948 yılında sağlanmıştır
(58). Böylece, öğretmen aylıklarının ödenmesinde karşılaşılan sorunların
çözümlenmesinde önemli bir yol alınmıştır. Ama aynı zamanda, ilkokullardaki
hizmetlilerin ücretleriyle, ilkokulların yapım, onarım ve genel giderleri özel
idarelerce karşılanmaya devam edilmiştir. Eğitim Harcamaları Cumhuriyet
döneminde eğitim finansmanı düzenini konu edinen Âdem’in“Cumhuriyet Döneminde
Eğitim Finansmanı” adlı çalışması (59) dışında, ayrıntılı bir çalışma
yoktur.Bu konuda İlhan Başgöz ile Howard E.Wilson’un1968 yılında yayınlanan
kitabında 1921-1932 döneminde devlet bütçesi, eğitim bütçesi ve özel
idarelerin eğitime ayırdığı giderlere yer verilmiştir (60). Bu verilerin
Hasan Ali Yücel’in Türkiye’de
Ortaöğretim adlı kitabından alındığı anlaşılmaktadır (61). Ancak alıntı
yapılırken Yücel’in kitabındaki “Mülhak Bütçe” başlığı altındaki sayısal
veriler,“Özel İdarelerin Eğitime Ayırdığı Giderler” olarak aktarılarak yanlış
yapılmıştır. Osmanlıca Sözlükte “mülhak”, ilhak edilmiş, sonradan takılmış,
katılmış olarak açıklanmaktadır. Dolayısıyla “Mülhak Bütçe”,Katma Bütçedir.
Yanlışlık aynı çizelgede 1921-1923 döneminde, özel idarelerce hiç harcama
yapılmamış gibi görünmesinden de anlaşılmaktadır. Çünkü bu yıllarda
ilköğretim özel idarelerce finanse ediliyordu. Dolayısıyla Başgöz ve
Wilson’un kitabındaki bu harcamalara yollama yapan yazarlar da hata
yapmışlardır. Bunlardan birisi Turhan Oğuzkan’dır. Oğuzkan, belirtilen
dönemdeki harcamaları aynen aldığı için aynı yanlışları kendi yazısına
aktarmıştır (62). Öte
yandan Başgöz’ün bu kitabı 1995 yılında “Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve
Atatürk” adıyla büyük oranda aynı içerikle yeniden yayınlanmıştır. Yukarıda
belirtilen 1921-1932 dönemi harcamaları da aynen verilmiştir. Ancak 1925 yılı
verilerinin basım sırasında dikkatten kaçtığı ve yayınlanmadığı
gözlenmektedir (63). Hasan Ali Yücel’in kitabındaki Atatürk Dönemine
(1921-1938) ilişkin devlet bütçesi ve eğitim bütçesi verileri, Devlet
İstatistik Enstitüsü verileri ile uyum göstermektedir. Yücel’in verilerinin
güvenilir olduğu anlaşılmaktadır. Cumhuriyetin
başlangıç yıllarında eğitim finansmanı konusunda genel ekonomik durumdan
kaynaklanan önemli sıkıntılar yaşanmıştır. Bununla birlikte eğitime giderek
daha fazla önem verme çabası da yoğun biçimde sürdürülmüştür. 1920-1929
yıllarına ilişkin bütçe harcamaları incelendiğinde Millî Savunma
Bakanlığı’nın harcamaları en önemli yeri tutmaktadır. İkinci büyük harcama
kalemini Bayındırlık(Nafia)oluşturmakta, bunu genel borçlar(Duyunu Umumiye)
izlemektedir. Sonra Millî Eğitim Bakanlığı, daha sonra da İktisat Bakanlığı
harcamaları gelmektedir(64). Genel Borçlar, Diyanet
İşleri Başkanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı Harcamalarının Genel Bütçe
Harcamaları İçindeki Oranları GenelBorçlar-
Cumhuriyetin en önemli sorunlarından biri, Tanzimat dönemiyle başlayan
Batıdan kredi alma ve borçlanma nedeniyle devraldığı devlet
borçlarıdır(Duyunu Umumiye).Genel borçların genel bütçe içindeki oranı 1926
ve 1927 yıllarında % 3.0, 1928 yılında % 2.1 iken, 1929 yılında %14.9’a, 1933
yılında % 22.4’e yükselmiştir. 1932-1936 döneminde % 20’nin üstünde
gerçekleşen bu oran, 1937 yılında % 16.4’e düşmüş, düşüş 1946 yılına kadar
sürmüştür (% 12.0). Genel borçların oranı 1947 yılında en yüksek düzeye (%
28.8) çıkmış, 1952 yılında da yine yüksek bir düzeye (% 23.9) ulaşmıştır. Bu
oran 1953-1960 döneminde % 6.4 ile % 9.9 arasında gerçekleşmiştir(Çizelge 2).
ÇİZELGE
2 GENEL BORÇLAR, DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI VE MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI HARCAMALARININ GENEL BÜTÇE GİDERLERİ İÇİNDEKİ ORANI (1921-1960)
*2005
Sayılı yasa gereğince pansiyonlar ücreti % 88’leri giderleri de dahil
olduğundan toplam fazla görünmektedir. Hasan
Ali Yücel, Türkiye’de Ortaöğretim (İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayını, 1938),
s..255 (1921-1925 dönemi Milli Eğitim Bakanlığı Harcamaları) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1936-1937 (İstanbul DİE Yayın No:115),
s.361, 359 (1926-1934 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1942-1946 (İstanbul DİE Yayın No:255,
1946), s.411 (1935-1943 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1950 (İstanbul DİE Yayın No:328), s.144,256
(1944-1947 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1952 (İstanbul DİE Yayın No:342), s.344,
343 (1948-1950 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1953 (İstanbul DİE Yayın No:360, 1955),
s.497 (1951 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1959 (İstanbul DİE Yayın No:380), s.405,
403 (1952-1959 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1964-1965 (İstanbul DİE Yayın No:510),
s.338, 336 (1960-1965 dönemi) Millî Eğitim Bakanlığı
Harcamaları- Millî Eğitim Bakanlığı harcamaları ve bu harcamaların genel bütçe
harcamalarına oranı, eğitime yapılan harcamaların büyüklüğü konusunda en
önemli göstergelerden biri sayılabilir. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı
harcamalarının incelenen dönemde nasıl bir gelişme gösterdiği Çizelge 2’de
verilmiştir. Buna göre 1921 yılında 390.412 TL olan Millî Eğitim Bakanlığı
harcamaları, 1943 yılında 53.425.116 TL’ye, 1960 yılında da 919.578.000 TL’ye
ulaşmış gözükmektedir. Millî Eğitim Bakanlığı harcamalarının devletin genel
bütçe giderleri içindeki oranı ise 1921 yılında % 0.7, 1922 yılında % 1.5,
1923 yılında % 2.9 iken, 1924 yılında % 4.7 olmuştur.1944 yılına kadar% 3.5
ile % 6.3 arasında değişen bu oran, 1946 yılında % 10.0’a ulaşmıştır. 1947
yılında % 6.2’ye düşen bu oran, izleyen yıllarda önceki dönemlerden göreli
olarak daha yüksek bir düzeyde (genellikle % 11.0 dolayında)
gerçekleşmiştir.1960 yılında ise % 12.6’ya yükselmiştir. Bu
verilerden, Birinci Dünya Savaşına,Kurtuluş Savaşına, Evkaf Bakanlığının 1924
yılında kaldırılması ile ilköğretimin vakıf gelirlerinden yoksun kalmasına,
devletin önemli oranda borçlarının olmasına, 1925 yılında Aşar vergisinin
kaldırılması ile bu gelirlerden vazgeçilmesine,Dünya Ekonomik
Bunalımına,İkinci Dünya Savaşına karşın, devletin eğitime 1921-1960 döneminde
giderek artan bir önem verdiği, sahip olduğu parasal kaynaklardan giderek
daha fazla bir bölümünü eğitime yönlendirdiği gözlenmektedir. Kuşkusuz bu
oranların düşük ya da yetersiz olduğu ileri sürülebilir. Ancak bunun yine de
önemli bir çabayı gösterdiği de yadsınamaz. 1926-1950
döneminde devletçe gerçekleştirilen Gayri Safî Sermaye birikimi içinde eğitim
sektörünün payı da en az % 1.6 (1929, 1941), en fazla % 13.5 (1946) düzeyinde
gerçekleşmiştir. Bu oranın genelde % 7’den düşük düzeyde olduğu
gözlenmektedir. 1941 yılında çok düşük düzeydeki bu oranın izleyen yıllarda
yükselerek 1946 yılında en yüksek düzeye (% 13.5) ulaşması,Köy Enstitüleri
uygulamaları (65) ile bu yıllarda meslekî-teknik öğretime verilen önceliğe
bağlanabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı
Harcamaları- Ülkenin parasal kaynaklarının çeşitli sektörler arasında bölünüşünün
değerlendirilmesi açısından Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan kaynakları
incelemek de ilginç ipuçları verebilir. 1924 yılında genel bütçe giderleri
içinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın payı % 1.0 iken, izleyen yıllarda bu
oran giderek azalmış ve 1945 yılında % 0.1’e kadar düşmüştür. Bu yıllardan
sonra yeniden artmaya başlamış ve 1960 yılında % 0.5 düzeyine yükselmiştir.
Kuşkusuz bu arada Millî Eğitim Bakanlığı içinde İmam Hatip Okullarına da
ödenek ayrılmıştır. Bu harcamaları da ayrıca değerlendirmek gereklidir. Bu
dönemde İmam Hatip Okullarına Millî Eğitim Bakanlığınca yapılan harcamalarla
ilgili elde edilebilen öğretim yıllarına ilişkin harcama miktarı
şöyledir:1927-192827.059 TL, 1928-1929 31.371 TL, 1929-193034.236 TL,
1930-1931 27.059TL, 1931-193231.271 TL ve 1932-1933 34.243 TL(66). 1930
yılında bu okullar kapatıldığı ve 1951 yılında yeniden öğretime açıldığı
için, bu dönemde harcama yapılmamıştır. 1951-1952 öğretim yılı harcaması ise
8.412 TL’dir (67). Diğer
yandan Cumhuriyetin başlangıç yıllarından 1950’li yıllara kadar Millî Eğitim
Bakanlığınca düzenlenen“Kur’an Öğretme Kurslarına”da harcama yapılmıştır. “Kur’an Öğretme Kurslarına” yapılan
harcama miktarı da öğretim yıllarına göre TL olarak şöyledir:1934-1935 3.400,
1935-1936 5.870, 1936-1937 8.360, 1937-1938 6.100, 1938-1939 10.080,
1939-1940 1.038, 1940-1941 9.600, 1941-1942 9.796, 1942-1943 12.727,
1943-1944 13.448, 1944-1945 18.356, 1945-1946 31.169, 1946-1947 68.721,
1947-1948 73.622, 1948-1949 82.940, 1949-1950 85.632, 1950-1951 32.876 (68).
Bu rakamlar,Millî Eğitim Bakanlığının Kur’an Kurslarına göreli olarak artan
miktarda bir harcama yaptığını göstermektedir. 1949
yılında Ankara Üniversitesine bağlı olarak kurulmuş olan İlahiyat
Fakültesi’ne de 1949-1950 öğretim yılında 39.865 TL, 1950-1951 öğretim
yılında 102.548 TL harcanmıştır (69). Millî Eğitim Bakanlığı
Harcamalarının İşlevlere Göre Dağılımı “Nisan
1847 Talimatına” göre sıbyan mekteplerinde, velilerin hocalara verdikleri
ayda 1 kuruştan 12 kuruşa kadar olan ücretin haftaya bölünerek ödenmesi usulü
yine devam edecektir. Sıbyan mektebi hocaları yoksul çocuklardan haftalık bir
ücret ya da bahşiş veya kömür parası vb. istemeyeceklerdir. Padişah, böylece,
bir kazanç kaybı olan hocaların-hakettikleri aylığı alıp uygun bir yaşam
sürmelerine ilgi gösterecektir. Böylece sıbyan mektebi öğretmenlerinin
aylıkları velilerce ödenirken, Rüşdiye öğretmenlerinin aylıkları başından beri
Devlet tarafından ödenmiştir (70). Kurtuluş
Savaşı yıllarında öğretmenlerin çoğunun, aylıklarını almakta zorlukla
karşılaştığını, aylıklarını düzenli alamadıklarını, özel idarelerin gelir
kaynaklarının onlara yüklenen birçok işle birlikte bu işi de karşılamaya
yetmediğini, savaş nedeniyle zaten az olan il gelirlerinin giderek azaldığını
belirtmek gerekir(71). Bu yüzden TBMM’de uzun tartışmalar oluyordu.
Milletvekilleri, bu sorunu çözmesi için Millî Eğitim Bakanını
sıkıştırıyorlardı. Ancak o dönemlerde birçok yerde ilk öğrenim çağındaki
çocuklar hafız olarak yetiştirilmek isteniyordu. Millî Eğitim Bakanlığı,
çocukların ilk öğrenimden mahrum bırakılmaması için gerekeni yapmaya
çalışıyordu. Diğer yandan, bu yıllarda okullarda olağan bir çalışma havasının
yaratılması da güçtü (72). Cumhuriyet’in
ilânından biraz önce ilkokul öğretmenlerinin başlangıç aylıklarını 600 kuruş
olarak saptayan 08.04.1923 tarihli yasa da öğretmenlere asgarî bir yaşama
düzeyi sağlamamıştır. Öğretmenler yine düzenli aylık alamamakta, genel
bütçeye aktarılmalarını istemektedirler. Cumhuriyetin kuruluş yıllarından
sonra, gelirleri az birçok özel idare 40 liradan biraz fazla olan bu
aylıkları da ödeyememektedir. Dünya ekonomik bunalımının Türkiye’de de
etkileri duyulmaktadır. Gelirlerinin yarıdan fazlasını eğitim harcamalarına
ve aylıklara ayırmalarına karşın özel idareler bu giderleri karşılayamamakta,
hatta,Doğudaki bazı özel idareler han, hamam, dükkân gibi taşınmaz mallarını
satmak zorunda kalmaktadır. Belki aylıkların azlığından çok, ödenmesinde
süren düzensizlikler nedeniyle öğretmenler sızlanmaktadır(73). 13.03.1934
tarihinde İnönü CHP Parti Grubuna, ilköğretim sorunuyla ilgili açıklamalar
yaparak, ilkokul öğretmenlerinin aylıklarının bazı illerde düzenli ödenmemesi
konusunda bir-iki yıldır yakınmalar aldıklarını, bu sorunun çözümlenmesi
konusunun Parti Grubunda, hatta kamuoyunda açıkça tartışılmasını
önerdiklerini belirtmektedir. Partinin, esas programında ilköğretim sorununun
tüm yurtta sağlanmasını örnek bir ilke saydığından bu ilkenin iyi
uygulanmasını sağlamak gerekmektedir. İnönü bu açıklamalardan sonra
konuşmasını şöyle sürdürmüştür (74): 1
Vilâyette 4 aylık, 2 vilâyette 3 aylık, 12 vilâyette 2 aylık ve 11 vilâyette
1 aylık mektep muallim maaşı birikmiştir. Bu suretle maaşları birikmiş olan
vilâyetlerin adedi 26 oluyor. Bununla beraber gayet büyük bir rakam ve çok
büyük bir adet birikmiş gibi bir tesir karşısında kalmamızla beraber,
meselenin bizleri ürkütecek kadar olmadığını şimdi arzedeceğim rakam
gösterecektir. Son anda birikmiş olan maaşları kuruş olarak, müfredat olarak
toplattırdık. En son malûmata göre takriben iki yüz altmış bin liralık bir
borç birikmiş oluyor. Yani bu 26 vilâyette biriken maaşların yekûnu bugün 265
bin liradır. İdarei
hususiye bütçeleri 45-50 milyon liraya kadar nazari bir rakkam içinde
çalışırken üç dört sene içinde fiilen istihsal ettikleri, belki âzami 30
milyona kadar düşmüştür. Tabii bu düşmenin tesiri idarei hususiyeye taallûk
eden bütün vazifelerde tesirini göstermek lâzımdır. Mâlumunuzdu ki ilk mektep
bütçesinin temini idarei hususiyelere ait bir vazifedir, onların varidatı ile
tesviye olunur. İdarei hususiyelerin, içinde bulunduğumuz senede ilk tahsil
için tahsis ettikleri para 13 milyon liradır. ...
Bu itibarla diyebiliriz ki bu ilk mekteplerde üçte birini okutuyoruz, fakat
altıda birine ilk tahsilini tamamlatıyoruz. ...
İlk tahsil için sarfedilen 13 milyon lira ile 70 bin ilk tahsilini bitirmiş
çocuğu almayı düşünürseniz, talebe başına çok masraf edilmektedir. ...
Muallim 16 lira maaşı asliye, yani 52 liraya hak kazanıyor ve vergileri
kesildikten sonra 43 lira eline geçecek bir para kazanıyor. ...İlk
tahsilde kim çalışıyorsa bunların maaşları, devlet bütçesinden istihkaklarını
alan memurlar gibi, herhangi bir intizamsızlıktan masun olarak muntazam
tediye olunmalıdır. Parti
grubunca bu iş için seçilen bir komisyon sorunu inceleyerek düşüncelerini
içeren raporunu hazırladı, ancak sorun 1936 yılına kadar çeşitli
komisyonlarda dolaştı durdu. Millî
Eğitim Bakanlığı harcamalarının ne kadarının cari, ne kadarının yatırım
harcamalarına ayrıldığı konusunda Çizelge 3’teki veriler incelenebilir. Bu
çizelgenin oluşturulmasında başvurulan kaynaklar, harcamaların ikili bir
ayrımını yapmıştır. Bunlardan birincisi işgören (personel) aylık ve
yolluklarıdır ki bu cari harcamadır. İkincisi, “diğer” harcamalardır.“Diğer”
harcamaların, işgören harcamaları dışında kalan tüm harcamaları (yatırım,
transfer) içerdiği gözlenmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsü’nün 1950
Türkiye İstatistik Yıllığında da genel bütçeye bağlı kuruluşların 1943-1948
dönemi harcamalarının önce aylıklar-ücretler ve diğer giderler olarak miktarı
verildikten sonra, demirbaş, aydınlatma ve ısıtma, kırtasiye, öteberi, basılı
kâğıt ve defter, giyecekler, bakanlık otoları tamir ve işletme gideri,
memur(sürekli ve geçici) ve müfettiş yollukları, telefon ve başka haberleşme
ücreti, posta ve telgraf ücreti başlıkları altında ayrıntılarının verildiği
gözlenmektedir (75). ÇİZELGE 3 MİLLİ EĞİTİM
BAKANLIĞI HARCAMALARI İÇİNDE İŞGÖREN (PERSONEL) HARCAMALARI VE DİĞER
HARCAMALARIN MİKTARI VE ORANI (1926-1960)
*2005 Sayılı Yasa
gereğince pansiyonlar ücreti %88’leri giderleri de dahil olduğundan toplam
fazla görünmektedir. DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1936-1937 (İstanbul DİE Yayın No:115),
s.361, 359 (1926-1934 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1942-1946 (İstanbul DİE Yayın No:255,
1946), s.411 (1935-1943 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1950 (İstanbul DİE Yayın No:328), s.144,
256 (1944-1947 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1952 (İstanbul DİE Yayın No:342), s.344,
343 (1948-1950 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1953 (İstanbul DİE Yayın No:360, 1955),
s.497 (1951 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1959 (İstanbul DİE Yayın No:380), s.405,
403 (1952-1959 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1964-1965 (İstanbul DİE Yayın No:510),
s.338, 336 (1960-1965 dönemi) Çizelge
3 incelendiğinde Millî Eğitim Bakanlığı harcamaları içinde işgören
harcamalarının oranı 1926 yılında % 41.1 iken, 1936 yılında % 65.3’e kadar
yükseldiği, 1945 yılında % 26.8’e kadar düştüğü, 1947 yılından sonra yeniden
bu oranın yükselmeye başladığı, 1952 yılında en yüksek düzeye ulaştığı
(%79.0) ve 1959 yılında % 74.6 olduğu gözlenmektedir. Millî EğitimBakanlığı
harcamaları içinde işgören harcamalarının başlangıçta az, 1960 yılına kadar
giderek yükselmesinin başlıca nedenleri şunlar olabilir: 1.
Cumhuriyetin başlangıç yıllarında yatırım(bina yapımı, onarımı, kamulaştırma)
harcamalarına daha fazla önem verilmiş olabilir. Diğer harcamalar başlığı
altında, yatırım harcamalarını ayırmak olanaklı olmamakla birlikte böyle bir
düşünce ileri sürülebilir. 2.
Cumhuriyetin başlangıç yıllarından 1948 yılına kadar ilköğretimin finansmanı
il özel idarelerine bırakılmıştır. Bunun için okul yapımı ve öğretmen
aylıkları özel idarelerce karşılanmıştır. Nitekim 1948 yılından sonra işgören
harcamalarının büyük artış göstermesinin nedeni, tüm öğretmenlerin
aylıklarının genel bütçeden ödenmesidir. 3.
İşgören harcamaları, enflasyon oranının genelde yüksek olduğu yıllar
artmaktadır. Çünkü o yıllar eğitim yatırımları düşürülmektedir. Kısaca
söylemek gerekirse ilköğretimde görevli öğretmenlerin aylıklarının genel
bütçeden ödenmesi kararının uygulanmaya başlamasından(1948) sonra, Millî
Eğitim Bakanlığı giderlerinin büyük oranda işgören ücretleri, aylıkları ve
yolluklarına ayrılması; yatırım harcamalarına gereken önemin verilmemesi söz
konusu olmuştur. Eğitim finansmanı açısından yaşanan en önemli sorunlardan
biri olan bu durum, bugüne kadar sürmüş ve bugün de güncelliğini
korumaktadır. Böylece sorunlardan biri olan bu durum, bugüne kadar sürmüş ve
bugün de güncelliğini korumaktadır. Böylece Millî Eğitim Bakanlığı giderleri,
işgören giderlerini karşılamak kaygısı üzerine kurulmuştur. Kuşkusuz,
işgörenlerin aylıklarının düşüklüğü, yaşam ölçünlerinin (standartlarının)
altında kalması sorunu ayrıca önemle ele alınması gereken bir durum olarak
ortada durmaktadır. Eğitim Harcamalarının
Yapanlara Göre Dağılımı ve Oranı Eğitim Harcamalarının
Yapanlara Göre Dağılımı- 1924-1925 ile 1951-1952 öğretim yılları
arasındaki dönemde eğitime yapılan harcamaların ne kadarının devlet, özel
idare bütçesi, özel kurullar tarafından; ne kadarının özel Türk, azınlık ya
da yabancı okullar tarafından yapıldığına ilişkin veriler yayınlanmıştır. Böylece
eğitime yapılan toplam harcamaları değerlendirmek olanaklı olmaktadır. Ne
yazık ki 1951-1952 öğretim yılından sonra bu ayrıntıda ve nitelikte veri
yayınlanmamıştır. Bu nedenle böyle bir değerlendirme Ancak Çizelge 4’teki
veriler çerçevesinde sınırlı kalmakta, bugüne kadar getirilememektedir. Özel
Türk okulları, azınlık ve yabancı okulları için 1924-1925/1926-1927 döneminde
veri yayınlanmadığı için değerlendirmeler ancak 1927-1928 öğretim yılından
sonrası için yapılabilmektedir. Buna göre 1927-1928 öğretim yılında Özel Türk
okulları 695.052 TL harcarken, 1951-1952’de harcama miktarı 2.238.111 TL’ye
ulaşmıştır. Azınlık okulları için 1927-1928 öğretim yılındaki harcama
1.662.142 TL iken, 1951-1952 öğretim yılında 1.911.771 TL’dir. Yabancı okullarının
harcamaları da aynı dönemin başında 2.852.369 TL, dönemin sonunda
4.770.169TL’dir. Bu
veriler devletçe, özel idarelerce ve özel Türk okullarınca yapılan harcama
miktarının göreli olarak giderek arttığını göstermektedir. Azınlık ve yabancı
okullarının yaptığı harcama miktarının ise dönemin başındaki miktarı 1940’lı
yıllara kadar azaldığı, sonra yeniden artmaya başladığı ve 1951-1952’de,
1927-1928’den biraz yüksek (bu artış yabancı okullarda daha yüksek) bir
düzeye ulaştığı gözlenmektedir. Çizelge
4’te devlet, özel idare, özelTürk, azınlık ve yabancı okulların yaptığı
toplam harcama miktarının 1924-1925 öğretim yılında 9.756.385 TLiken,
1951-1952’de 206.239.508 TL’ye yükseldiği görülmektedir. ÇİZELGE 4 EĞİTİM HARCAMALARININ YAPANLARA GÖRE DAĞILIMI (1924-1952)*
*Kurs, derslik gibi
okul durumunda olmayan Milli eğitim Kurumlarının harcamaları dahil değildir. **Özel İdare
bütçesini de kapsar. Daha sonraki
yıllarda bu ayrıntıda veri yayınlanmamıştır. DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1931-1932 (Ankara DİE Yayın No:21, 1932),
s.160 (1924-1925/1926-1927 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1932-1933 (Ankara DİE Yayın No:34, 1933),
s.192 (1927-1928/1930-1931 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1942-1945 (Ankara DİE Yayın No:255, 1946),
s.207 (1931-1932/1943-1944 dönemi) DİE,
Türkiye İstatistik Yıllığı 1952 (Ankara DİE Yayın No:342, 1952),
s.184, (1945-1946/1950-1951 dönemi) Eğitim
HarcamalarınınYapanlara Göre Oranı- Eğitim harcamalarının yapanlara göre oranı
Çizelge 5’te verilmiştir. Buna
göre devletçe eğitime yapılan harcamaların toplam eğitim harcamaları içindeki
oranının 1924-1925/1951-1952 döneminde % 22.7 (1927-1928) ile % 88.5
(1950-1951) arasında gerçekleştiği görülmektedir. Özel idarelerin eğitim
harcamalarının, toplam eğitim harcamaları içindeki oranının da %7.1
(1950-1951) ile % 61.4 (1928-1929) arasında değiştiği gözlenmektedir. Böylece
toplam eğitim harcamaları içinde en büyük payın devlet ve özel idarelerin
olduğu anlaşılmaktadır. Bu noktada belirtilmesi gereken bir
durum,Cumhuriyetin başlangıç yıllarında özel idarelerin eğitim harcamalarının
toplam eğitim harcamaları içindeki oranı 1938-1939 öğretim yılına kadar,
devletçe yapılan harcamaların oranından daha yüksektir. Bu yıldan sonra devletçe
yapılan eğitim harcamalarının oranı, özel idare bütçelerinden yapılan
harcamaların oranını aşmış ve giderek yükselmiştir. Özel
Türk okullarının yaptığı eğitim harcamalarının, toplam eğitim harcamaları
içindeki oranı da % 1.1 (1951-1952) ile % 3.4 (1943-1944) arasında değişmiş;
ancak bu oran dönemin başlangıcında daha yüksek iken, giderek azalmıştır. Azınlık
okulları ve yabancı okullar için de aynı durum geçerlidir. Azınlık
okullarının eğitim harcamalarının toplam eğitim harcamaları içindeki oranı
dönemin başlangıç yıllarında daha yüksek(% 7.5), dönemin sonunda daha
düşüktür(% 1.0). Yabancı okulların harcamalarının toplam eğitim harcamaları
içindeki oranının başlangıçta % 13.0 iken, dönemin sonunda % 2.3’e düştüğü
görülmektedir(Çizelge 5). ÇİZELGE 5 EĞİTİM
HARCAMALARININ YAPANLARA GÖRE DAĞILIMI (1924-1952)
*Kurs, derslik gibi
okul durumunda olmayan Milli eğitim Kurumlarının harcamaları dahil değildir. **Özel İdare
bütçesini de kapsar. Eğitim Harcamalarının
Öğretim Düzeylerine Göre Dağılımı Devletçe Yapılan
Harcamaların Öğretim Düzeylerine Göre Miktarı- Çizelge 6’da cari
harcamalar, aylıklar ve yollukları; yatırım harcamaları da yapım ve onarım
giderlerini içermektedir. ÇİZELGE 6 DEVLETİN EĞİTİME YAPTIĞI HARCAMALARIN ÖĞRETİM DÜZEYLERİNE GÖRE
DAĞILIMI (1922-1923/1930-1031)
DİE,
Türkiye İstatistik Yıllıkları Çizelgeden
söz konusu dönemde yapılan harcamaların, ilköğretim, orta öğretim(ortaokul ve
lise), meslekî ve teknik okullar ile yüksek öğretim arasında bölüşümü
görülmektedir. Ayrıca harcamalardan her öğretim düzeyinde cari, yatırım ve
diğer harcama miktarları da incelenebilmektedir. Buna göre harcamaların
miktar olarak en büyüğünün ilköğretim harcamaları olduğu, ilköğretimde
harcamaların 7.236.254TL’dan 16.294.218 TL’ya yükseldiği gözlenmektedir. ÇİZELGE 7 DEVLETİN EĞİTİME
YAPTIĞI HARCAMALARIN ÖĞRETİM DÜZEYLERİNE GÖRE ORANI (1922-1923/1930-1931,
%)
DİE,
Türkiye İstatistik Yıllıkları. Devletçe Eğitime Yapılan
Harcamaların Öğretim Düzeylerine Göre Oranları- Bir önceki çizelgede,
devletçe eğitime yapılan harcamaların, öğretim düzeylerine göre miktarı
verilmişti. Çizelge 7’de devletin eğitime yaptığı harcamaların öğretim
düzeylerine göre oranları verilmiştir. Buna göre 1922-1923/1930-1931
döneminde devletçe eğitime yapılan harcamaların büyük bölümünün ilköğretime
gittiği gözlenmektedir. Bu dönemde ilköğretim devletin yaptığı eğitim
harcamaları içinde % 49.3 ile % 98.6 arasında bir pay ayrılmıştır. Bu,
okur-yazarlık oranı çok düşük bir durumda olan Türkiye’de,Cumhuriyetin
önceliklerinden biri olan ilköğretime ağırlık ve öncelik verilmesinin doğal
bir sonucudur. İlköğretimi belli oranda yaygınlaştırılamamış bir ülkede, orta
ya da yüksek öğretimi geliştirmek öncelikli olamazdı. Devletin eğitime
yaptığı harcamalardan ikinci büyüklük orta öğretimde gerçekleşmiştir. Orta
öğretimin toplam içindeki oranı % 15.0 ile % 44.3 arasında yer almıştır.
Yüksek öğretim ile meslekî ve teknik öğretimin oranları daha düşük
düzeydedir. Çizelge
8’de de her öğretim düzeyinde harcamaların, cari, yatırım ve diğer harcama
türlerine göre oranları verilmiştir. ÇİZELGE 8 DEVLETİN ÖĞRETİM DÜZEYLERİNE GÖRE YAPTIĞI HARCAMALARIN KENDİ İÇİNDEKİ DAĞILIMI (1921-1923/1930-1931, %)
DİE,
Türkiye İstatistik Yıllıkları. Çizelgeden
de açıkça görüldüğü gibi cari harcamaların oranının en yüksek olduğu öğretim
düzeyi ilköğretimdir. Diğer öğretim düzeylerinde de cari harcamalar daha
büyük bir orana sahiptir. Aynı zamanda yatırım harcamaları çok düşük, diğer
harcamalar ise neredeyse cari harcamalara yaklaşmaktadır. Bu dönemde devletçe
eğitime yapılan toplam harcamalardan cari harcamalara % 52.5 - %74.5, yatırım
harcamalarına % 0.0-%16.9, diğer harcamalara % 16.6 -%47.5 arasında pay
ayrılmıştır. Yücel’e
göre de 1924-1937 döneminde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde orta
öğretime ayrılan oranlar(genel bütçeden, % 10’lardan ve pansiyonlardan
ayrılan) yıllara göre % olarak şöyledir:1924 59.5, 1925 69.3, 1927 98.1, 1928
86.5, 1929 82.5, 1930 81.4, 1931 64.4, 1932 68.8, 1933 78.8, 1934 60.5, 1935
59.5, 1936 47.8, 1937 54.3’tür. 1926’da başlayan 1937’de de devam eden il
bütçelerinden alınan% 10’lar eğitim bütçesinden verilen ödeneğe
eklenmektedir(76). Orta öğretime ayrılan kaynakların yüksek bir oranda
gözükmesi, ilköğretim giderlerinin özel idarelerce karşılanmasına
bağlanmalıdır. Böylece genel bütçeden orta öğretime daha büyük oranda harcama
yapılmış gibi gözükmektedir. Özel
(Türk,Azınlık,Yabancı)Okullarca Eğitime Yapılan Harcamaların Öğretim
Düzeylerine Göre Miktarı ve Oranı Çizelge
9’da özel okullarca eğitime yapılan harcamaların öğretim düzeylerine göre
miktarı ve toplam harcama içindeki oranları verilmiştir. Buna göre harcama
miktarının dönemin başından sonuna doğru gidildikçe göreli olarak arttığı,
harcamaların miktar olarak daha büyük bir bölümünün liselere yapıldığı
gözlenmektedir. İlkokullara yapılan harcamaların toplam harcama içindeki
oranı 1931-1932 ve 1932-1933 öğretim yıllarında % 68’er, diğer yıllarda %
19.3 (1943-1944) ile % 36.0 (1934-1935) arasında değişmektedir. Ortaokullar
için aynı oran 1931-1932 ve 1932-1933 öğretim yıllarında % 32’şer, diğer
yıllarda % 7.8 (1942-1943) ile % 15.2
(1943-1944).Liseler için yapılan harcamaların toplam harcama içindeki payı da
%54.5 (1934-1935) ile % 80.6 (1942-1943) arasında gerçekleşmiştir. Buradan da
özel okullarca yapılan harcamalarda önceliğin liselere verildiği, bunu
ilkokulların izlediği, sonra ortaokulların geldiği söylenebilir. ÇİZELGE 9 ÖZEL (TÜRK, AZINLIK, YABANCI) OKULLARCA EĞİTİME YAPILAN HARCAMALARIN ÖĞRETİM DÜZEYLERİNE GÖRE MİKTARI VE ORANI (1931-1932/1951-1952)
*Aynı kaynakta
1931-1932 öğretim yılı harcama toplamı 4.279.824 TL. 1932-1933 öğretim yılı
harcama toplamı da 3.527.047 TL. olarak yer almaktadır. Diğer yılların
harcama toplamlarında bir tutarsızlık gözlenmemektedir. DİE, Türkiye
İstatistik Yıllığı 1942-1945 (İstanbul: DİE Yayın No:255, 1946),
s.199-200 (1931-1932/1943-1944 dönemi) DİE, Türkiye
İstatistik Yıllığı 1953 (Ankara: DİE Yayın No:360, 1955), s.158
(1944-1945/1951-1952 dönemi) Bir
başka açıdan yaklaşıldığında ise, o dönemde ortaokullar liseler içinde yer
almaktaydı. O nedenle öğretmenleri ve harcamaları da liseler içinde yer
almaktaydı. Bu çerçevede özel okullarca öncelikle orta öğretime (ortaokul ve
lise) yönelindiği, ilköğretimin ikinci sırada geldiği söylenebilir. Genel Okullar,Pansiyonlar
ve İstanbul Üniversitesi Geliri Devletin
öğretim kurumlarından elde ettiği gelirlere ilişkin bir genel görüş
edinebilmek için, kaynaklardan 1926 yılı ile 1951 yılı arasındaki döneme
ilişkin ulaşılabilen öğretim kurumlarının gelirlerine ilişkin veriler incelenmiştir.
Buna göre devlet okullarından elde edilen gelir 1926 yılında 451.000 TL iken,
1951 yılında 81.000 TL’dir. Öte yandan devletçe yatılı okullar ve
pansiyonlardan da 2005 sayılı yasa gereği ücret alındığından, pansiyonlar
geliri 1933 yılında 943.000 TL iken, bu 1951 yılında 3.770.000 TL’ye
yükselmiştir. Devletin gelir sağladığı bir diğer kurum, İstanbul
Üniversitesi’dir. İstanbul Üniversitesi’nin elde ettiği gelirler de 1926
yılında 862.000 TL iken, gelir miktarı 1933 yılında 2.157.000 TL’ye yükselmiş,
1946 yılında 162.000 TLolarak gerçekleşmiştir. Bu veriler içinde Yüksek
Mühendis Mektebinin gelirlerinin de 1926 yılında 1.000 TL, 1935 yılında 496
TL, Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü gelirinin de 1.137.000 TL olduğu
gözlenmektedir(Çizelge 10). Bu veriler 1951 yılından sonra yayınlanmadığı
için bu çizelgeyi ileri yıllara götürmek olanaklı olmamıştır. ÇİZELGE 10DEVLETÇE YÖNETİLEN
GENEL OKULLAR, PANSİYONLAR VE YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARI GELİRİ
*Kurs, derslik gibi
okul durumunda olmayan Milli Eğitim kurumlarının harcamaları dahil değildir. **Özel İdare
bütçesini de kapsar. Daha sonraki
yıllarda bu ayrıntıda veri yayınlanmamıştır. DİE, Türkiye
İstatistik Yıllığı 1931-1932 (Ankara: DİE Yayın No:21, 1932), s.160
(1924-1925/1926-1927 dönemi) DİE, Türkiye
İstatistik Yıllığı 1932-1933 (Ankara: DİE Yayın No:34, 1933), s.192
(1927-1928/1930-1931 dönemi) DİE, Türkiye
İstatistik Yıllığı 1942-1945 (Ankara: DİE Yayın No:255, 1946), s.207
(1931-1932/1943-1944 dönemi) DİE, Türkiye İstatistik
Yıllığı 1952 (Ankara: DİE Yayın No:342, 1952), s.184 (1945-1946/1950-1951
dönemi) Birim Harcama Cumhuriyet
döneminde de öğrenci başına ne kadar harcama yapıldığının belirlenmesi de
önemlidir. Ancak harcamalar içinde cari ve yatırım harcamalarını tam olarak
ayıramamaktan dolayı bunu hesaplamak olanaklı olamamaktadır. İşgören
harcamaları belli olduğu için, bu konuda bir hesaplama yapılabilir. Bunun
için bu başlık altında, çeşitli kaynaklardan bulunabilen bazı verilerle bu
konuda genel bir görüş verilebilmesine çalışılmıştır. Cumhuriyetin
kuruluş yıllarında ve daha önce ilköğretimin finansmanının yerel olarak
karşılanması söz konusuydu. Orta öğretim kurumlarında (öğretmen okulları
hariç) okuyan öğrencilerden ücret alınmaktaydı. Bütün saltanat döneminde
yalnız yatılı (leyli) öğrencilerden değil, gündüzlü (nehari) olanlardan da
para alınırdı. Meşrutiyetin ilanından sonra 1909 Muvazenei Umumiye Kanununun
29. maddesi ile öğrenim ücretleri şu biçimde belirlenmiştir(77): Mektebi Mülkiye ve Ticaret mektebi talebesi,Darülfünun
talebesi gibi ücrete tâbi olacaklardır. Leyli kız sanayi mektebinde ağniya
evladından leyli 15 lira, nehari 7.5 lira ücret alınacaktır. Mektebi
sultanide (Galatasaray Lisesi) her şakirtten bir defaya mahsus olmak üzere 15
lira elbise bedeli ve leyli talebeden 40 lira ve nehari talebeden 10 lira ve
öğle yemeği yiyen talebeden 15 lira ve nısıf dahili talebeden 25 lira ücret
alınacaktır. Payitaht ve Vilâyet merkezlerinde bulunan idadilere nehari
olarak devam edenlerden 2 lira, Liva mekteplerine devam edenlerden 1.5 lira
ücret alınacaktır. İdadilerin leyli ücuratı de 15-20 lira arasında tehalüf
edecektir. Yüzde yirmi nisbetinde fukara evlâdı mecanni kabul edilecektir. 18.08.1918
tarihli kararnamenin 1. maddesinde de bu konu “Mekâtibi sultaniye ve idadiye
leyli ve nehari talebesinden istifa edilmekte olan ücret, her senei
dersiyeden evvel o senei dersiye zarfında tebdil edilmemek üzere Maarif ve
Maliye nezaretleri tarafından tayin olunur” biçiminde belirtilmiştir. Bu
durum büyük fark olmaksızın sultanilerin açılmasından sonra da devam
etmiştir. O zamanlar öğrenim ücreti, eğitim gereksinimi duyanların az ve okul
sayısının sınırlı olması nedeniyle hükûmeti üzerinde çok düşündüren bir konu
olmamıştı. Almanya, İngiltere, Fransa ve Amerika’da da gündüzlü öğrenciden
ücret alınmaktaydı (78). Ancak Cumhuriyet döneminde, demokrasi anlayışının
eğitimde yansıması olarak daha önce de belirtildiği gibi 24.03.1926 tarih ve
822 sayılı yasayla 1926-1927 öğretim yılı başından itibaren gündüzlü öğrenci
ücretlerinin ortaokul ve lise öğrencilerinden alınmaması kabul edilmiştir. Mustafa
Necati Bey 1926 yılında bir öğretmen okuluna ortalama 171 öğrenci düştüğünü,
yatılı (leyli) olan bu okulların her öğrencisinin devlete yılda 255 liraya
malolduğunu belirtmektedir(79). Yatılı
okullardan alınacak ücretlerde de, il encümenleri ve Belediyenin görüşleri
alınarak ücretlerin Millî Eğitim Bakanlığınca saptanması ilkesi
benimsenmiştir. Saptanan ücret 1932 yılından başlayarak bütçe yasalarının M
Cetvelinde gösterilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi 16.06.1932 tarih ve
2005 sayılı yasa ile ortaokul ve liselerin yatılılık örgütü kaldırılmış ve
pansiyona dönüştürülmüş; yedinci ve daha aşağıdaki derecelerdeki memurların
çocuklarından yapılacak indirim de saptanmıştır. Çeşitli
illerin yerel koşulları göz önünde tutularak saptanan yatılılık ücretleri
hakkında bir görüş vermek üzere 1937 bütçesindeki M Cetveli Çizelge 11’de
verilmiştir. Buna göre yatılılık ücretlerinin 110 TL ile 240 TL arasında
değiştiği gözlenmektedir. Başbakan
İsmet İnönüde, 14.03.1934 tarihinde ilkokullarda, öğrenci başına harcama
miktarının 189 lira olduğunu açıklamaktadır (80). ÇİZELGE 11 1937 BÜTÇE YASAINDA
ÇEŞİTLİ İLLERDEKİ YATILILIK ÜCRETLERİ
Yücel, Ön. Ver.,
s.110. ÇİZELGE 12CUMHURİYETİN
KURULUŞUNDAN PLANLI DÖNEMİN BAŞINA KADAR EĞİTİMDE SAYISAL GELİŞMELER
Sayısal
Gelişmeler
Cumhuriyetin
kuruluşundan başlayarak eğitime gösterilen çabalarla plânlı dönemin başına
gelindiğinde nasıl bir sonuca ulaşılmıştır?Bu konuda genel bir değerlendirme
yapmak için Çizelge 12’ye başvurulabilir. Çizelge 12’de 1923-1924 öğretim
yılı ile 1960-1961 öğretim yılındaki okul, öğrenci, öğretmen ve diploma
alanların sayıları görülmektedir. Cumhuriyetin
kurulduğu dönemde okuma yazma oranı ile ilköğretim ve diğer öğretim
düzeylerindeki okullaşma oranlarının düşüklüğü, toplumun içinde bulunduğu
olumsuz koşullar bilinmektedir. Çizelgeden de okul, öğretmen, öğrenci ve
mezun olanların sayılarında gözle görülür önemli bir artışın sağlandığı
görülmektedir. Ancak, plânlı dönemin başına gelindiğinde, istenilen hedeflere
tam olarak ulaşıldığı söylenemez.1950 yılından sonra çok partili yaşama
geçilmesiyle, daha önceki dönemdeki kararlılığın sürdürülmemesi, Cumhuriyet
ilkelerinden ödün verilmesi ve eğitimin politikaya alet edilmesi, toplumun
özellikle kız çocuklarının eğitimine az önem vermesi, öğretmen yetiştirmede
önemli bir başarı sağlamış olan Köy Enstitülerinin kapatılması; eğitimde
istenilen düzeye ulaşılamamasının yalnız birkaç nedenidir. 1960’lı yılların
başına gelindiğinde okuma-yazma konusu önemli bir sorun olmayı sürdürmekte
(1960 yılında okur yazarlık oranı % 39.5), beş yıllık ilkokullar henüz çağ
nüfusuna yaygınlaştırılamamış (brüt okullaşma oranı % 67.0), ortaokul (%
19.3) ve lise (% 10.7) brüt okullaşma oranı çok düşük (81), eğitimin
finansman sorunu da güncelliğini korumaktadır. Bu sorunların aşılması için
222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasasının hazırlanması da gündeme gelmiştir.
(*)Ankara Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Plânlaması Bölümü Öğretim
Üyesi. (1)Mahmut Âdem, “Cumhuriyet
Dönemi Eğitiminde Sayısal
Gelişmeler”, Atatürk Devrimleri
ve Eğitim Sempozyumu, Ankara:Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayını
No: 92, 1981, s.95-105. (2)İ.Hakkı Tonguç, EğitimYolu ile Canlandırılacak Köy,
Üçüncü Baskı, Ankara:Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Yayını, 1998,
s.120-121. (3)Maarif-i Umumiye
Nizamnamesi, 01.09.1286 (1869), Alındığı Kaynak:Reşat Özalp ve Aydoğan
Ataünal, Türk Millî Eğitim Sisteminde
Düzenleme Teşkilâtı, İstanbul:Millî Eğitim Bakanlığı Yayını, 1977. (4)Tonguç, Ön.Ver., s.210. (5)Tedrisatı İptidaiye
Kanunu Muvakkatı, 23.09.1329 (1913), Alındığı Kaynak: Reşat Özalp, Millî Eğitimle İlgili Mevzuat(1857-1923),
İstanbul:Millî Eğitim Yayını, 1982. (6)Hasan Âli Yücel, Türkiye’de Ortaöğretim,İstanbul:Kültür
Bakanlığı Yayını, 1938, s.239-254. (7)Yücel, Ön.Ver., s.245. (8)Turhan Oğuzkan, “Orta
Dereceli Genel Öğretim Kurumlarının Gelişmesi”,Cumhuriyet Döneminde Eğitim, İstanbul:Millî Eğitim Bakanlığı
Yayını, No:91, 1983, s.281-313. (9) Afetİnan, Devletçilik İlkesi ve Türkiye
Cumhuriyetinin Birinci Sanayi Plânı 1933, Ankara: Türk Tarih Kurumu,
1972, s.34. (10) Afet İnan, Ön. Ver., 1972, s.8. (11)İsmet İnönü, Cumhuriyetin İlk Yılları II (1923-1938),
İstanbul:Cumhuriyet Yayını, 1998, s.17, 21. (12) İsmet İnönü, Ön. Ver., s.18. (13) İsmet İnönü, Ön Ver., s.20. (14)Afet İnan, Ön.Ver., 1972, s.8. (15)Fikret Ünal, Muzaffer
Tıraş ve Zafer Kükrer, 1920-1929 Bütçe
Kanunları, Ankara:Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını No: 1978/190,
1979. (16)A.Afet İnan, İzmir
İktisat Kongresi (17.02-04.03.1923), Ankara: Atatürk Kültür,Dil ve
Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XVI.Dizi, 1989, Önsöz. (17)Ünal ve arkadaşları, Ön. Ver., s.22. (18)Ünal ve arkadaşları, Ön. Ver., s.22. (19)A.Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M.Kemal Atatürk’ün El
Yazıları, İkinci Baskı,Ankara:Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
Türk Tarih Kurumu Yayınları XVI. Dizi, 1988, s.176. (20)Afet İnan, Ön.Ver., s.16. (21)Afet İnan, Ön.Ver., s.2. (22)Yahya S.Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi
(1923-1950), İkinci bası, Ankara: 1986, s.382. (23)Teşkilât-ı Esasiye Kanunu (20.04.1924 (1340) tarih, 491 SK). (24)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.263. (25)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.34. (26)Aktaran,Tonguç, Ön.Ver., s.5124-515. (27) Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.40. (28)Mahmut Âdem, Atatürkçü Düşünce Işığında Eğitim
Politikamız, İstanbul:Cumhuriyet Yayını, 2000, s.16. (29)Orta Tedrisat
Muallimleri Kanunu (13.03.1924, 439 SK), Madde 13; Alındığı kaynak,Yücel, Ön. Ver., s.308-313. (30) Maarif Teşkilâtına
Dair Kanun(22.03.1926 tarih, 789 SK), Resmi
Gazete (Sayı:338, 03.04.1026). (31)Mektep Vergisi Kanunu
(13 Nisan 1341 (1925) tarih, 616 SK), Resmi
Gazete (Sayı:95, 20.04.1341 (1925). Yayımlandığı yer:Üçüncü Tertip Düstur (Cilt:6, Ankara 1934), s.307. (32)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî Eğitimle
İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.290-291. (33) Mustafa Necati Bey’in
Bakan olması dolayısıyla 09.02.1926 tarihinde gazetecilere yaptığı açıklama, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî
Eğitim Bakanlarının Millî Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.307-308. (34) Muallim Mekteplerine
Muavenet Hakkında Kanun (22.04.1926 tarih, 819 SK), Resmi Gazete (Sayı:361, 02.05.1926),Madde 1. (35)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I (Ankara:Türk Devrim Tarihi
Enstitüsü Yayını 6, 1946), s.363-364. (36)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim BakanlarınınMillî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.365. (37)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.366. (38) Muallim Mekteplerine
Muavenet Hakkındaki 819, 843 ve 1051 Numaralı Kanunlara Müzeyyel Kanun (14
Kânunisani 1933 tarih, 2098 SK), Resmi
Gazete (Sayı:2311, 23 Kânunisani 1933). (39)DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1936-1937
(İstanbul:DİE Yayın No: 115), s.353. (40)Lise ve Orta Mektepler
Talebesinden Nehari Ücreti Alınmaması Hakkında Kanun(24.04.1926 tarih, 822
SK), Resmi Gazete (Sayı: 362,
03.05.1926). Yayımlandığı yer:Üçüncü
Tertip Düstür (Cilt: 7, Ankara: 1944), s.870. (41) Lise ve Orta
mekteplere Alınacak Leylî Mecanni Talebe Hakkında Kanun (08.06.1926 tarih,
915 SK), Resmi Gazete (Sayı: 407,
29.06.1926), Madde 1. (42)Mektep Pansiyonlarının
İdaresi Hakkında Kanun (12.05.1927 tarih ve 1023 SK), Resmi Gazete (Sayı:596, 28.06.1926), Madde 1. (43)Maarif Vekâleti
Tarafından İdare Edilecek Mektep Pansiyonları Kanunu (06.07.1931 tarih, 1838
SK), Resmi Gazete (12.07.1931). (44)Maarif Vekâleti
Tarafından İdare Edilecek Mektep Pansiyonları Hakkında 1838 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerinin Tadiline ve Bu
Kanuna Bazı Hükümler İlâvesine Dair Kanun (2005SK), Resmi Gazete (Sayı: 2126, 16.06.1932). (45) Maarif Vergisi
Hakkında Kanun (22.06.1927 tarih, 1130 SK), Resmi Gazete (Sayı: 636, 22.06.1927), Yayımlandığı yer:Üçüncü Tertip Düstur (Cilt: 8,
Ankara: 1946), s.943. (46) “Maarif
Vergisi-Tedrisat Vergisi”, Karagöz
Gazetesindeki (No:2011, Temmuz 1927) bu haberi, bu çalışmada
yararlanabilmem için Türkçe’ye çeviren Hocam Prof.Dr. Sayın Yahya Akyüz’e çok teşekkür ederim. (47) Mektep Vergisi Kanununun
Üçüncü Maddesini Muaddil Kanun (25.06.1927 tarih, 1135 SK), Resmi Gazete (Sayı: 640,
24.07.1927),Yayımlandığı yer:Üçüncü
Tertip Düstur (Cilt:8, Ankara::1946), s.952. (48)İlk ve Orta Tedrisat
Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanun(19.06.1930 tarih, 1702
SK), Resmi Gazete(Sayı: 1532,
29.06.1930).Yayımlandığı yer: Üçüncü
Tertip Düstur (Cilt: 11, Ankara: 1930). (49) 1702 ve 1880 Numaralı
Kanunların Tadiline Dair Kanun (18.06.1934 tarih, 2517 SK), Resmi Gazete (Sayı: 2735,
25.06.1934). (50)Muallim Maaşları İçin
Vilâyetlere İkraz Yapılması Hakkında Kanun (12.06.1933 tarih, 2312 SK), Resmi Gazete (Sayı: 2435,
24.06.1933),Madde 1-3. (51)İlk Tedrisat
Müfettişlerinin Müvazenei Umumiye İçine Alınmasına Dair Kanun (30.05.1938
tarih, 3407 SK), Resmi Gazete
11.06.1938. (52) Yücel, Ön.Ver., s.259. (53) Âdem, 2000, Ön.Ver., s.44. (54)Köy Enstitüleri Kanunu
(3803 SK, 17.04.1940), Resmi Gazete
(22.04.1940),Madde 16. (55) Köy Okulları ve
Enstitüleri Teşkilât Kanunu (4274 SK, 19.06.1942), Resmi Gazete (Sayı: 5141, 25.06.1942). (56) Meslekî ve Teknik
Okullar Açılması ve Mevcutlarının Büyütülmesi Hakkında Kanun (4304 SK), Resmi Gazete (Sayı:5189,
20.08.1942),Madde 1. (59) Mahmut
Âdem,“Cumhuriyet Döneminde Eğitim Finansmanı”, 21.YüzyılınEşiğinde Türk Eğitim Sistemi Ulusal Sempozyumu (Ankara:Öğretmen
Hüseyin Hüsnü Tekışık Eğitim Araştırma-Geliştirme Merkezi, 25-27.11.1999),
s.90-100. (60)İlhan Başgöz ve Howard
E.Wilson,Türkiye Cumhuriyetinde Millî
Eğitim ve Atatürk (Ankara:Dost Yayın Evi, 1968). Bu kitap, aynı yazarlar
tarafından aynı yıl yayınlanmış olan Educational Problems of Turkey adlı
(İndiana Üniversitesi, UralAltayÇalışmaları Serisi No:86) kitabınTürkçesidir.
(61)Yücel,Ön.Ver. (62) Oğuzkan, Ön.Ver., s.295. (63)İlhan Başgöz, Türkiye’nin EğitimÇıkmazı ve Atatürk (Ankara:Kültür Bakanlığı
Başvuru Kitapları, 1995), s.96-97. (64)Ünal ve arkadaşları, Ön.Ver., s.22. (65) Tezel, Ön.Ver., s.387. (66)DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1936-1937 (İstanbul:DİE
Yayın No:115), s.147. (67)DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1953
(Ankara:DİE Yayın No:360, 1955). (68)DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1950
(Ankara:DİE Yayın No:328), s.148 (1934-1935/1948-1949dönemi). DİE,Türkiye İstatistik Yıllığı 1952 (Ankara:DİE Yayın No:342), s.188
(1949-1950/1950-1951 dönemi). (69) DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 1952
(Ankara:DİE Yayın No:342), s.182. (70) Yahya Akyüz,
“İlköğretimin Yenileşme Tarihinde Bir Adım:Nisan 1847 Talimatı”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi
Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi (Sayı:5, Ankara: 1994), s.21. (71)Yahya Akyüz, Öğretmenlerin Toplumsal Değişmedeki
Etkileri:1848-1940 (Ankara: 1978), s.235. (72)Tonguç, Ön.Ver., s.278. (73)Akyüz, Ön.Ver., 1978, s.235, 241. (74)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Eğitimle
İlgili Söylev ve Demeçleri, s.424-425. (75)DİE,Türkiye İstatistik Yıllığı 1950
(Ankara:DİE YayınNo: 328), s.255, 261. (76) Yücel, Ön.Ver., s.256. (77) Yücel,Ön.Ver., s.109. (78)Yücel, Ön.Ver., s.109. (79)Cumhurbaşkanları, Başbakanlar ve Millî Eğitim Bakanlarının Millî
Eğitimle İlgili Söylev ve Demeçleri I, s.346. (Millî EğitimBakanı Mustafa
Necati Bey’in Bakan olması dolayısıyla 09.02.1926 tarihinde gazetelere
yaptığı açıklama). (80)Aktaran Tonguç, Ön.Ver. s.449. (81) Kasım Karakütük, “Türkiye’de Öğretim
Haritaları”(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1987,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). |
İçindekiler...
o
Geleceğimizin Teminatı
Dilimizdir o
Mustafa Necati’nin Türk
Eğitiminin Gelişimine Katkıları o
Atatürkçü Düşüncede Eğitim
Sistemi ve Boyutları o
Sınıf Öğretmenlerinin
Kendi Meslekî Gelişimleriyle İlgili Görüşleri,Beklentileri ve Önerileri o
İdeal Öğretmen Üzerine Bir
Araştırma o
Eylem Boyutuyla
İlkokuma-Yazma ve Ezberleme o
Bilişim Teknolojisi Işığı
Altında Matematik Eğitiminin Değerlendirilmesi o
Lise
Öğrencilerinin Işık Hakkındaki Yanlış Kavramları o
Avrupa Birliği Eğitim
Programları “Sokrates Programı” o
Öğretmen Yetiştirmede
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Uygulaması o
Sanat Eğitiminde
Yaratıcılık o
Cumhuriyetin
Kuruluşundan Plânlı Döneme Kadar Eğitimin Finansmanı:1923-1960 © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
[ yukarı ] |