MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 163

Yaz 2004


HİKÂYEMİZİN HİKÂYESİ

Turgut BAĞRIAÇIK



[William L. Randall, Bizi ‘Biz’ Yapan Hikâyeler -Kendimizi Yaratma Üzerine Bir Deneme- Ayrıntı Yayınları, İstanbul 1999, 395 s.]

William L.Randall bu eserinde herkesin kendisine ait bir hikâyesi olduğu gerçeğinden yola çıkarak “hayat hikâyesi” kavramının üzerinde düşünmemizi sağlıyor. Üzerinde düşünmeye değer bulmadığımız bu kavramı derinlemesine bütün boyutlarıyla anmaya çalışan Randall, gerçek karakterleri edebiyatın kurmaca dünyasına sokuyor. Hayatın içinde yaşayan her insanın o insandan bağımsız, başına buyruk bir hikâyesi olmadığını anlatan yazar eğer bir hikâyemiz varsa, sadece biz varolduğunu “söylediğimiz” için var. Kendi hayat hikâyemizi kendimiz var ediyoruz. Neden yapıyoruz bunu, bir hikâyeyi yaşamakta olduğumuzu veya düpedüz bir hikâye “olduğumuzu” düşünmek ne işimize yarıyor? Bu sorudan yola çıkarak birçok bilim ve düşünce disiplininin alanlarına giriyor. Psikolojiden sosyolojiye; tarih, antropoloji, edebiyat, eğitim, teoloji, felsefe, tarih felsefesi, etik ve estetiğe kadar bir çok disiplinin bu soruya ne tür bir cevap vereceği merakından yola çıkarak anlamaya çalışıyor.

Yaşamı sıradan bir durum olmaktan çıkarıp estetik bir sanata dönüştürmenin yolunu arayan yazar yaşama estetiğinin izini sürmektedir. Hayatla edebiyatın; tecrübeyle sanatın; psikolojiyle şiir arasındaki ilişkileri anlamaya çalışıyor. Hayat hikâyelerinin doğasını ve önemini kavramak, çocukluktan yetişkinliğe geçişi bu çerçevede bilmek hayat hikâyelerimizin neye benzediğini ve nereden gelip nereye gittiğini anlamamızı kolaylaştıracaktır.

“Bizi ‘Biz’ Yapan Hikâyeler” her insanın kendi hikâyesi üzerinde kafa yormasını teklif ediyor. Çünkü her insanın şaşırtıcı, karmaşık bir “hikâye”si olduğu gerçeğini kabul ediyor. İnsanı bir hikâyesi olduğunu iddia eden hayvana benzetiyor.

Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır: I.Yaşama Estetiği, II. Hayat ve Edebiyat, III. Öğrenmenin Poetikası.

Randall insanların kendi hikâyelerinden söz etmekten hoşlandığını söyler. İnsanların bu şekilde kendi hikâyelerinden bahsedince kendilerini güçlü ve daha az yalnız hissetmelerini sağladığını söyler. Bu bilgiler ışığında şu sorulara cevap aramaya çalışır. “Hayatımız bir hikâye mi?, “Hayatımın hikâyesi” diye bir şey var mı? Öyle olduğunu iddia etmek mümkün mü? “Hayatımızın hikâyesi” ne demek? Bunun sonuçları neler?” gibi sorular üzerinde diğer disiplinlerden faydalanarak cevap aramaya çalışır.

 Yaşadıklarımızı ve bu yaşantıları kendi romanımıza katabildiğimiz ölçüde anlamlandırdığımız, kendi romanımızı hayatın içinde ilerlerken oluşturduğumuz, hatta kendi var oluşumuzu kaleme aldığımızı gibi düşünceleri tartışmaya açar. Kitap “yalnızca bir hikâyeye sahip olmak değil”, aynı zamanda bir hikâye olmak ve bu iki kavram arasındaki karmaşık ilişkiyi açıklamaya yönelik ilginç fikirlerle doludur. Kendi hikâyesini anlatan insanın “kendini yaratma süreci” ele alınır. “İnsan doğasının kurmaca yanı” üzerinde kafa yorulur. İnsan gelişiminin ve aşamasının estetik boyutları anlamaya çalışılır.

Kitapta ayrıca, insan gelişimiyle eğitim psikolojisi arasındaki ilişki mercek altına alınır. İnsan “hikâye”sinin kaynaklarına farklı disiplinlerden yararlanılarak inilmeye çalışılıyor. Kişisel ve toplumsal hikâyelerin arasındaki etkileşimin boyutları bir bilim adamı titizliğiyle ortaya konuluyor.

 Foucault’nun söyleyişiyle “var olmanın estetiği” ile ilgili konuları incelemeye çalışan Randall tüm bir aileyi tiyatroya benzetir. Buna göre biz “oynarız”, “sahneyi kurarız”, “bir sahne hazırlarız” ya da “sahne arkasında ne olduğunu” merak ederiz.

Edebiyatın kurmaca dünyasını samimi ve sahici bir dille yeniden okurun zihninde canlandıran Randall, insana ve insanî olgulara ayna tutuyor. Basit olanın dünyasını kendi zengin hayal gücüyle buluşturarak şaşırtıcı bir kurmaca dünyanın kapılarını aralar. İnsanı sıradanlığa iten her şeyin bu kapının eşiğinde bırakılmasını yaşama sanatının zengin estetiğinin bir gereği olarak görür.

Herhangi bir şeyden bahsederken “hayatımın hikâyesi” diye söz ederiz. Sesimiz keyif, gurur, tevekkül ya da pişmanlıkla doludur. Ya da davranışımızda, ilişkilerimizde ya da çevremizdeki dünyada kendini tekrar eden bir tarzda “gene o eski hikâye” diye sızlanırız ya da akılcılaştırırız. Aynı şekilde bir arkadaşın “hıçkırıklı hikâyesini” duyarız ya da bir komşunun “üzüntülü hikâyesini” dinleyip üzülürüz. Birlikte geçmişlerinin fotoğraflarını karıştıran yaşlıların, bir gün kitap yazmam gerekir diye iç geçirmelerini dinleriz. Bir kişiyi ya da bir karakteri tanımlarken birisini gerçek bir karakter, diğerini komik, başka birine masalsı ya da fantastik hatta efsanevî olarak görebiliriz.

Kendimizle sürekli sohbet eder, kendimize yaptıklarımız, hissettiklerimiz ve neler olup bittiğiyle ilgili bir şeyler anlatırız. Buna ister hayal kurma, isterse sıradan kendini düşünme adını verelim, kendimize anlattıklarımızın hiç de yansız olmadığını gözden kaçırabiliriz. Bu etkinlik dünyada bulunma tarzımızı etkiler. Örneğin, bugün kendime akıllı, kurnaz, yetenekli bir insan olduğumu kendimi de inandıracak kadar tekrarlarsam ve bu mesajı çürütecek dolaysız deneyimlerim yoksa, en azından bugünlük akıllı, kurnaz, yetenekli bir insan olacağım . Başkalarıyla olan bütün ilişkilerimin aynı akıllılık ve yeteneği yansıtması mümkündür. Daha başarılı olurum, çünkü kendimi öyle görürüm. Öte yandan, kendime aptal ya da yeteneksiz olduğumu söylersem, dünyayla etkileşimlerimin büyük kısmının kötü gitme olasılığı büyüktür. Kendimi zavallı bir insan olarak yansıtırım ve dolayısıyla zavallı gibi davranırım. Bu açıdan insanın kendisine hangi açıdan baktığı ve değerlendirdiği onun olaylar karşısında nasıl bir tavır takınacağını da etkiler.

Kendimize kendimizle ilgili anlattıklarımız, kendimizi başkalarına nasıl anlattığımızı etkiler. Kendimizi başkalarına tanıtma şeklimiz o insanların bize sundukları fırsatları da etkiler. Bize sunulan bu fırsatlar da kendimizi ve kendimizle ilgili anlattıklarımızı pekiştirir ya da bunlarla çelişir. Kendimiz hakkında “olumlu düşünmek” kavramları ve kendimize kendimizle ilgili anlattıklarımız sürdüğümüz hayatı doğrudan etkiler. Bu yüzden kendimize anlattığımız “şeyler” ve “ne” anlattığımız çok önemli bir husus haline gelmektedir. Kendimize kendimizle ilgili anlattıklarımız ailemiz, eğitimimiz, görünüşümüz, başarı ve hatalarımızın tümünü içerir. Anlatılanlar olumsuz ise kendimiz ve kendimizle ilgili bütün çevremiz de olumsuzlanır. Yani kendimize yalnızca “iyi olmadığımızı” değil, babamızın da iyi olmadığını, okuldaki durumumuzun gülünç olduğunu, burnumuzun çocukluktan beri çok büyük olduğunu ve hepsinin ötesinde yolculuğumuza yanlış tarafta başladığımızı ve her adımımıza uğursuzluk getirdiğimiz için hiçbir zaman hiçbir şeyin yolunda gitmediğini de söyleriz. Diğer bir ifadeyle, kendimize anlattıklarımız tüm geçmişimizin belirli bir özeti ya da belirli bir parçasıdır. Bu açıdan her tür hazır “öz kimlik” durağan, değişmeyen bir kimlik değil; dinamik ve geçici bir kimliktir. Gerçekten de öz kimlik hayatımızın olaylarının bir bağlantısıdır. Kötü günlerimizde öz kimliğimizin “zayıf” olduğu zamanlarda, kendimize iyi günlerimizde anlattığımızdan daha farklı bir hikâye anlatırız ve bu hikâye dünyayla tüm ilişkilerimizi etkileme gücünde olur.

Egzistan felsefenin (kendini var etme) temellerini modern bilim dallarının yardımıyla yeniden okuyan yazar, insanın var olma ve kendini kendinde bulma uğraşına anlamlı katkılarda bulunuyor. Çağımız insanının tüm olgu ve olayları indirgemeci bir mantıkla çözümlemeye çalışması tavrını çıkmaz sokaklarda enerji tüketerek kendini var etme çabasından uzak görür. Bu gerçeğin altını kalın çizgilerle çizen Randall, çok katmanlı ve çok boyutlu yaşam sürmenin felsefî arka planını okuyucuyla paylaşıyor.

“İnsan doğasının kurmaca yanı”yla ilgili binlerce soru sormanın “tek,büyük, estetik projeyi:hayatlarımızı oluşturma projesini” değerlendirmek açısından bir fırsat olarak görebiliriz. Bu sayede kendi ruhlarımızı yeniden hikâyeleştirerek dünyamızı daha anlamlı ve yeniden kurma şansı yakalayabiliriz. Kendimizi ve dünyamızı yeniden kurmada bize yardımcı olan o müthiş enerjiye o kadar çok ihtiyacımız var ki.   

 


 

 

 

İçindekiler...

 

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv