MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı 163 |
Yaz 2004 |
OKUL DÖNEMİNDEKİ ÇOCUKLARIN SAĞLIK DURUMLARININ BELİRLENMESİ |
Yard. Doç. Dr. M. Candan ÖZTÜRK* |
Araştırma İzmir ili, Balçova ilçesi, Başöğretmen Atatürk İlköğretim Okulundaki öğrencilerin büyümelerini, kan basınçlarını, görme durumlarını, okul çağı dönemine özgü sağlığı geliştirme davranışlarını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yürütülen bir okul sağlığı hizmet projesidir. Araştırma dört ana başlıkta yürütülmüştür. Bunlardan boy-kilo, kan basıncı, görme değerlendirilmesi araştırıcılar tarafından standartlara uygun ölçme araçlarıyla yapılarak sonuçları değerlendirilmiştir. Çocukların sağlığı geliştirme davranışları ile ilgili veriler ise anket yöntemi ile toplanmıştır. Sonuçlarda boy değerlendirilmesinde kız öğrencilerin %7.7’si (n:14), erkek öğrencilerin %5.6’sı (n:12), ağırlık değerlendirmesinde ise kız öğrencilerin %7.3’ü (n:13), erkek öğrencilerin %4.4’ü (n:10) normal persentil değerleri arasında değildir. Kan basıncı değerleri incelemesinde kız ve erkek öğrenciler %99’un üzerinde sağlıklı olarak belirlenmiştir. Görme keskinliği tarama sonuçlarına göre ise %29 (n=119) öğrencinin sağ gözünde, %27.3 (n=112) öğrencinin sol gözünde, %20.2 (n= 83) öğrencinin her iki gözünde görme sorunu saptanmıştır. Öğrencilerin % 27.9’unun (n=112) ara öğünlerde herhangi bir besin tüketmedikleri, %43.5’inin (n=175) ise harçlıklarıyla gevrek aldıkları saptanmıştır. Öğrencilerin % 59.9’u (n=241) kaza geçirdiğini belirtmiştir. Öğrencilerin % 10.0’u (n=40) 8 saatten az süre uyumakta, % 28.9’u (n=116) uykuya dalmakta güçlük yaşamaktadırlar. Öğrencilerin % 19.7’si (n=79) günde dört saat süreyle televizyon izlemektedirler. Anahtar Sözcükler: Okul sağlığı, sağlığı geliştirme, sağlık riskleri, okul hemşireliği. Giriş Okul dönemi çocukluk gelişim dönemleri içerisinde yer alan en önemli dönemlerden biridir. Çocuğun okul öncesi dönemde gelişen olumlu sağlık davranışları okul döneminde pekiştirilmektedir. Okul döneminde çocukların sağlık risklerinin belirlenmesi ve uygun girişimlerin planlanması çocukların olumlu sağlık davranışlarını geliştirmeleri açısından önemlidir. Bu dönemdeki belirgin sağlık riskleri ise görme kusurları, hipertansiyon, kazalar, beslenme, hijyen, uyku ile ilgili sorunlardır (Whaley vd.,1995; Potts vd.,2002). Okul sağlığı hemşirelerinin bu dönemdeki sağlık risklerini belirlemede ve bu risklerin azaltılmasına yönelik olumlu sağlık davranışlarının geliştirilmesindeki önemi ise tartışmasızdır. Beslenme, okul dönemindeki çocukların gelişim sürecini etkileyen unsurların başında gelmektedir. Araştırmalar göstermektedir ki yetersiz ve dengesiz beslenen toplumlardaki çocukların büyüme ve gelişme hızları daha yavaş olmaktadır. Ülkemizde yapılan çalışmaların bir kısmında çocukların beslenme düzeylerini gösteren bazı subjektif veriler bulunmaktadır. Mumcu’nun (1999) ilkokul öğrencilerinde yaptığı çalışmada çocukların % 86,3’ünün günde üç öğün , % 11.2’sinin iki öğün yemek yediği saptanmıştır. Sönmez vd. (2002) ise 7-12 yaş grubu çocukların sağlık davranışlarını inceleyen çalışmalarında, araştırmaya katılan öğrencilerin %53,7’sinin her gün meyve yediklerini belirtmiştir. Ülkemizde çocukların büyüme gelişme durumlarını gösteren sonuçlar hiç de iç açıcı değildir. Açkurt vd. (1997) tarafından Marmara, İç ve Doğu Anadolu bölgelerinde yapılan çalışmada, 7-17 yaş grubundaki kız ve erkek çocuklarda %50 ile %60 oranları arasında değişen düzeyde ağırlık ve boy yönünden büyüme geriliği saptanmıştır. Aynı çalışmada çocukların birçok vitamin ve mineral açısından yetersiz beslendiği ve aneminin de yüksek düzeyde olduğu belirtilmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin neden olacağı olumsuz sonuçların giderilmesinde okul hemşireliği çalışmaları büyük önem kazanmaktadır. Çocukların beslenme davranışları ve bu davranışları etkileyen ailenin beslenme örüntüleri, ekonomik durum gibi etmenlerin belirlenerek buna yönelik planlamaların yapılması olumsuz sonuçları azaltacaktır. Okul dönemindeki sağlık riskleri arasında ilk sıralarda kazalar yer almaktadır. Kazalar her yaş döneminde olduğu gibi okul çağı döneminde de çeşitli düzeyde fonksiyon kayıplarından, yaşamın sonlanmasına kadar farklı sonuçlara neden olmaktadır. Okul çocuğunun motor becerilerinin gelişmiş olmasına rağmen akran baskısı, farklı fiziksel uğraşıları başarma isteği gibi gelişimsel özellikleri kazaların yüksek oranda görülmesine zemin hazırlamaktadır. Bunun yanı sıra çocuklardaki görme kusurları, okul ve oyun çevrelerinin yeterli oranda güvenli olmaması, motorlu araç yaralanmalarının sık görülmesi de kazaların görülme oranını artırmaktadır. Sönmez vd. (2002) 7-12 yaş grubu çocukların sağlık davranışlarını inceleyen çalışmalarında, çocukların %38.4’ünün yalnız başlarına yüzdüklerini belirlemişlerdir. Okul hemşireliği çalışmalarında çocukların kazalardan korunma ve güvenlik önlemleri hakkında bilgilenmelerini sağlamak yanında temel ilk yardımı uygulamak ve öğretmek büyük önem taşımaktadır. Bethany vd. (2001) yaptıkları eğitim çalışmaları sonucunda çocukların, kask takma, trafik işaretlerine dikkat etme gibi güvenlik önlemlerini yüksek oranda kullandıklarını belirlemiştir. Kazalar yanında okul başarısında düşme gibi sonuçları da olan görme kusurları genellikle okul döneminde açığa çıkarılmaktadır. Okullarda yapılan çeşitli tarama programlarında görme kusurlarının büyük oranda olduğu belirlenmiştir. (Öncel, 1999; Nahçıvan vd., 2002; Erdoğan vd., 1998; Cebeci vd., 1998). Beyazova vd. (1985) ise çalışmalarında beş yaş çocuğunda görme bozukluğu oranını %1-2 olarak belirlerken, ilköğretim düzeyinde bu oranın %10-15’e yükseldiğini ifade etmişlerdir. Okul döneminde yapılan bu tarama programlarının zorunlu ve sürekli hâle getirilmesi, bu riskin erken tanılanması için önemlidir. Ancak okul öncesi eğitimin yaygınlaştığı günümüzde, bu tarama programlarının okul öncesi dönemde başlatılması gereği de düşünülmelidir. Okul döneminde yapılan kan basıncı taramalarının gerekliliği tartışmasızdır. Okul çağı ve ergenlik döneminde büyük artış gösteren hipertansiyonun erken tanılanması ve tedavi edilmesiyle birçok komplikasyonların azaltılabileceği unutulmamalıdır. Literatürde çocukluk çağında %1-2 olan hipertansiyon görülme oranının, ergenlik döneminde %5-10 düzeyine çıktığı belirtilmektedir. Özbıçakcı vd. (1998) yaptıkları çalışmada okul çocuklarının % 4.2’sinde sistolik ve diastolik hipertansiyon belirlemişlerdir. Bu sonuçlar okul hemşireliği çalışmalarında kan basıncı taramalarının sürekli olarak yürütülmesi gerektiğini göstermektedir. Enfeksiyonlar gibi çeşitli hastalıklara zemin hazırlayan yetersiz hijyen konusunda okul çocuklarının bilinçlendirilmesi ve olumlu hijyen davranışları kazanmalarının sağlanması çok önemlidir. El yıkama, banyo, diş fırçalama, giysilerin temizliği gibi birçok alanda çocukların hijyen davranışlarını belirleyen çalışmaların sonuçları bu konuya önem verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ekici (2000) çalışmasında çocukların sadece % 14.5’inin diş fırçaladığını saptarken, Özbıçakcı vd.(1998) ise çocukların % 2’sinin dişlerini fırçaladıklarını, % 75’inin tuvalete girdikten sonra ellerini yıkamadıklarını saptamışlardır. Çocukların gelişimsel fonksiyonlarını başarabilmeleri için yeterli düzeyde uyumaları ve dinlenmeleri gerekmektedir. Okul çocuklarında irritabilite, dikkat eksikliği gibi sonuçlar doğuracak olan yetersiz uyku konusunda çocuk ve ailenin bilgilendirilmesi çok önemlidir. Yapılan çalışmalar çocukların %60 oranında 9-10 saat gibi yeterli düzeyde uyuduklarını belirlemektedir. (Özbıçakcı vd.,1998; Ekici, 2000). Ancak diğer %40’lık kesimin yeterli uyumadığı da unutulmamalıdır. Okul çocuklarının, okul dışında kalan boş zamanlarında yeterli ve faydalı uğraşılarının olması gelişimleri açısından büyük önem taşımaktadır. Ülkemizde boş zaman aktiviteleri için yeterli düzenlemelerin yapılmaması çocukların çoğunlukla televizyon seyretme ve futbola yönelmesine neden olmaktadır. Özbıçakcı vd. (1998) yaptığı çalışmada, çocukların sadece %23.7’sinin spor ve egzersiz yaptıklarını belirtmektedir. Harell vd. (1997) ise 2200 ilkokul dördüncü ve beşinci sınıf öğrencisiyle çocukların boş zaman aktivitelerini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmada erkek öğrencilerin %28’inin televizyon seyretmeyi, %33’ünün video oyunu oynamayı, % 32’sinin futbol oynamayı, % 31’inin bisiklete binmeyi tercih ettiğini saptarken kız öğrencilerin % 39’unun ev ödevlerini yapmayla, %31’inin bisiklete binmeyle, % 30’unun televizyon seyretmeyle, % 27’sinin dans etmeyle ve %23’ünün okumayla boş zamanlarını değerlendirdiklerini belirlemişlerdir. Okul dönemi, çocukların sağlık risklerinin erken tanılanabileceği ve çocuklara sağlığı geliştirme davranışlarının öğretilebileceği bir dönemdir. Ülkemiz genelinde okul sağlığına yönelik planlı ve sürekli sağlık hizmetlerinin bulunmaması, okul çocuğunun sağlık riskleri ile karşılaşmasını ve olumsuz sağlık davranışları geliştirmesini pekiştirmektedir. Okul sağlığı hemşirelik hizmetlerinin yaygınlaştırılması ile okul çocuklarının sağlık düzeyleri yükseltilecektir. Araştırmanın Amacı Araştırma İzmir ili Balçova ilçesi, Başöğretmen Atatürk İlköğretim Okulundaki öğrencilerin büyümelerini, kan basınçlarını, görme durumlarını, okul çağı dönemine özgü sağlığı geliştirme davranışlarını belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yürütülen bir okul sağlığı hizmet projesidir. Yöntem Projenin yürütüldüğü Başöğretmen Atatürk İlköğretim Okulu, Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu (DEÜHYO)’nun topluma dayalı projelerini iş birliği içinde yürüttüğü Balçova Belediyesi ile birlikte belirlenmiştir. Okul göç alan bir bölgede yer almaktadır. Okuldaki öğrenciler yakın geçmişte göçle bu bölgeye yerleşmiş sosyo-ekonomik düzeyi düşük ailelerin çocuklarıdır. Başöğretmen Atatürk İlköğretim Okulunda anasınıfından sekizinci sınıfa kadar öğrenciler bulunmaktadır. Okulda eğitim gören toplam öğrenci sayısı 410’dur. Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş, okulda eğitim gören 180’i kız, 230’u erkek olmak üzere toplam 410 öğrencinin tamamı araştırma kapsamına alınmıştır. Ancak uygulama yapılan günlerde okula devamsızlık yapan öğrencilerin bazılarından toplanan verilerde eksiklikler bulunmaktadır. Eksik veriler değerlendirmeye alınmamış, tablolarda öğrenci sayıları belirtilmiştir. Araştırmanın Uygulanması 1. İzinlerin Alınması Projenin başlangıcında İl Milli Eğitim Müdürlüğünden gerekli izinler alınmıştır. Daha sonra okul yönetimi ve ebeveynlerden gerekli izinler alınmıştır. 2. Araştırmanın Uygulanması Uygulamaya başlanmadan önce çocukların boy-kilo, kan basıncı ölçümü ve görme değerlendirmelerinin nasıl yapılacağına dair uygulama adımlarını içeren kontrol listeleri geliştirilmiştir. Tüm ölçümler literatüre dayalı olarak geliştirilen bu kontrol listelerine uygun olarak yapılmıştır. Bahar döneminde ilköğretim okulu yönetimiyle hazırlanan plan dahilinde, 15 haftalık eğitim-öğretim programı süresince haftada 1 gün= 8 saat olmak üzere uygulama yapılmıştır. 2.1. Büyümenin değerlendirilmesi: Her sınıfta çocukların boy ve kilolarının ölçülmesi için uygun ortamlar hazırlanmıştır. Kullanılan boy ve kilo ölçüm araçlarının standartlara uygun olmasına dikkat edilmiştir. Boy ölçüm cetvelleri duvara asılmış, çocukların çıplak ayakla, ayak tabanları duvara yaslanacak şekilde, dik bir pozisyonda ölçümleri yapılmıştır. Kilo ölçümü için kalibrasyonu yapılmış mekanik baskül kullanılmıştır. Çocuklar tartılara fazla giysileri ve ayakkabıları çıkarılarak alınmış ve tartının ibresinin sıfırda olmasına dikkat edilmiştir. Çocukların boy ve kiloları ölçülerek sonuçlar kaydedilmiştir. 2.2. Kan basıncı değerlendirmesi: Öğrencilerin 15 dakika dinlenmeleri sağlandıktan sonra (Potter vd., 1999) 5’er dakika ara ile 3 kez sağ koldan (Güven, 2001) kalibrasyonu yapılmış, aneroid sfigmonometre ve anestefon steteskop ile kan basıncı ölçümleri yapılmıştır. Kan basıncı ölçümü için üst kolun 2/3’ünü kaplayacak genişlikte manşet seçilmiştir. Ölçümler sabah saatlerinde yapılmıştır. Ardışık üç ölçüm aynı alet kullanılarak ve aynı kişi tarafından yapılmıştır. 2.3. Görmenin değerlendirilmesi: Görme değerlendirmesi uzak görme ve yakını görme olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Okuldaki toplantı salonu görme testlerinin yapılması amacıyla kullanılmıştır. Uzak görmenin değerlendirilmesinde; (0.1- 1.0 arasında; 10/10 = 1.0 tam görmeyi tanımlayan) değişik yönlere bakan E harflerinden oluşturulmuş standart Snellen cetveli kullanılmıştır. Snellen cetveli, pencereden uzak bir duvar üzerine ve göz seviyesi düzeyinde yerleştirilmiş, öğrencinin karttan 6 metre uzaklıkta bir sandalyeye oturması sağlanmıştır. Cetvelin üst sırasından başlanarak aşağıya doğru her sıradan rastgele üç harf okutulmuş, ilk önce sağ göz, sonra sol göz, daha sonra her iki göz birden değerlendirilmiştir. Gözlük kullanan öğrencilerin uzak görmesi, hem gözlüklü hem gözlüksüz olarak yapılmıştır. Ölçüm süresince öğrencinin göz kırpmak, göz kısmak, başını eğmek, başı öne doğru itmek gibi davranışları ve gözyaşı olup olmadığı izlenmiştir. Öğrencilerin yakın görmesi; 0.1-1.0 arasında 10/10= 1.0 tam görmeyi tanımlayan Türkiye’de yaygın olarak kullanılan “yakın görme kartı” ile değerlendirilmiştir. Yakın görme kartı öğrencinin gözünden 40 cm uzaklıkta olacak şekilde ayarlanarak birinci sırada yer alan (10/10 = 1.0 tam görme olarak kabul edilen) en küçük puntolu yazıdan başlanmış ve aşağıya doğru okutularak değerlendirilmiştir. 2.4. Demografik bilgiler ve sağlığı geliştirme davranışları: Çocukların demografik bilgilerini (10 soru) ve sağlığı geliştirme davranışlarını (26 soru) değerlendirmeye ilişkin soruları içeren görüşme formu kullanılarak veri toplanmıştır. Sağlığı geliştirme davranışları; Beslenme, Hijyen, Kazalardan Korunma, Uyku, Egzersiz ve Boş Zamanları Değerlendirme başlıkları altında değerlendirilmiştir. Sorular çoktan seçmeli ve evet-hayır cevaplı olarak hazırlanmıştır. Hazırlanan veri toplama formunun ön uygulaması farklı bir ilköğretim okulunda yapılmıştır. Veri toplama formu - çocukların gelişimsel durumları göz önünde bulundurularak - birinci ve ikinci sınıfta okuyan her çocukla bire bir görüşme yöntemiyle doldurulmuştur. Daha üst sınıftaki çocuklardan formu kendilerinin doldurmaları istenmiş, ancak anlamadıkları bölümler kendilerine açıklanmıştır. Çocukların cevaplamadıkları sorular kendilerine hatırlatılarak bire bir görüşme yöntemiyle tamamlanmıştır. 3. Verilerin Değerlendirilmesi: 3.1. Büyümenin değerlendirilmesi: Boy ve kilo ölçümlerinin sonuçları Türk çocuklarına uygun persentil normlarına göre değerlendirilmiştir. 3.2. Kan basıncı değerlendirmesi: Ardışık olarak yapılan üç kan basıncı ölçümünden elde edilen değerlerin ortalaması alınarak, Türk çocuklarına uyarlanmış yaşa ve cinsiyete uygun kan basıncı persentil normlarına göre değerlendirmesi yapılmıştır. 3.3. Görmenin değerlendirmesi: Uzak görme 10/10 = 1, tam görme kabul edilerek, sonuçları 9/10’un altında olan çocuklar riskli grup olarak kabul edilmiştir. Yakını görme testi sonuçları, 9/10’un altında olan çocuklar yakın görme yönünden riskli grup olarak değerlendirilmiştir. Büyüme, kan basıncı ve görme değerlendirmelerinin sonuçları SPSS for Windows 8.0 programında sayı ve yüzde olarak değerlendirilmiştir. 3.4. Sağlığı geliştirme davranışları: Görüşme formundan elde edilen veriler SPSS for Windows 8.0 programında sayı ve yüzde olarak değerlendirilmiştir. Bulgular ve Tartışma İzmir ili Balçova ilçesi, Başöğretmen Atatürk İlköğretim Okulundaki öğrencilerin büyümelerini, kan basınçlarını, görme durumlarını, okul çağı dönemine özgü sağlığı geliştirme davranışlarını belirlemek amacıyla toplanan veriler, yine aynı başlıklar altında değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan çocukların annelerinin %36.8’i (n=137) 35-39 yaş grubunda, babaların %43.3’ü (n=157) 45-49 yaş grubunda yer almaktadır. Ailelerin %63’ünün (n=121) iki çocuğu bulunmaktadır. Annelerin %39’u (n=133) ilkokul mezunu iken babaların %29’u (n=88) lise mezunudur. Annelerin %81’i (n=249) ev hanımı, babaların ise %67’si (n=188) serbest meslekle uğraşmaktadır. Tablo 1. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Boy ve Ağırlık Persentil Dağılımları Tablo 1’de görüldüğü gibi boy değerlendirmesinde kız öğrencilerin %7.7’si (n:14), erkek öğrencilerin %5.6’sı (n:12); ağırlık değerlendirmesinde ise kız öğrencilerin %7.3’ü (n:13), erkek öğrencilerin %4.4’ü (n:10) normal persentil değerleri arasında değildir. Çocukluk döneminde büyüme ve gelişmeyi etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Çocuklar arasındaki farklılıkların temel kaynağı ise genetik ve çevresel etkilerdir (Neyzi vd., 2002; Whaley vd., 1995). Persentil değerlerinin düşük olmasını etkileyen önemli bir faktör yetersiz beslenmedir. Ülkemizde son yıllarda yaşanan ekonomik krizler ve işsizlik sorunları kişi başına düşen millî geliri azaltmıştır. Bu olumsuz ekonomik durum sağlıklı beslenmeyi de olumsuz yönde etkileyerek beslenme bozukluklarının artışına neden olmuştur. Bugün Türkiye’de beş yaş altı çocuklarda beslenme bozuklukları % 10 oranında görülmektedir. Yaşamın ilk yıllarından okul çağına değin görülen Protein - Enerji Malnütrisyonu oranları ise % 20-40 gibi yüksek düzeylerdedir (Teziç, 2001; Kavaklı vd., 1998). Boy kısalığı kronik malnütrisyon, ağırlıkta azalma ise akut malnütrisyon bulguları olarak değerlendirilmektedir. Boy uzunluğu ve kilo fazlalığı genetik ve çevresel faktörlerden etkilenirken hatalı beslenme alışkanlıklarının rolü gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda persentil değerleri normalin dışında olan çocukların bu faktörler açısından değerlendirilmesi gerekmektedir. Tablo 2. Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Sistolik ve Diyastolik Kan Basıncı Persentil Dağılımları Tablo 2’de görüldüğü gibi kan basıncı değerleri incelemesinde kız ve erkek öğrenciler %99’un üzerinde sağlıklı olarak belirlenmiştir. Sistolik kan basıncı değerinde kızlarda %0.1 (n=1), erkeklerde %0.3 (n=1), diyastolik kan basıncı değerinde ise kızlarda %0.4 (n=2) riskli olarak değerlendirilmiştir. Özbıçakçı vd. (1998) ilkokul öğrencileri ile yapmış oldukları çalışmalarında %4.2 (n=22) oranında sistolik ve diastolik hipertansiyon saptamışlardır. Hipertansiyon riskinin çocukluk çağında %1-2 düzeyinde olduğunu belirten Neyzi vd. (2002) bu oranın ergenlik çağına gelindiğinde %5-10 gibi oranlara yükseldiğine dikkat çekmektedir. Bu veriler ışığında çocukluk çağında hipertansiyon açısından taramaların yapılarak riskli grupların belirlenmesi ve ardından riskleri önlemeye yönelik olarak çalışmalar planlanması önem kazanmaktadır. Çocukluk döneminde hipertansiyonun erken saptanması çocukların hipertansiyonla ilişkili diğer sistemik sorunlarının da saptanmasına ve tüm bu sorunların erken tedavi edilmesine olanak sağlayacaktır. Erken tanı ve tedavi ile komplikasyonların en aza indirileceği ve yaşam standardının daha yüksek düzeyde olacağı unutulmamalıdır. Tablo 3. Öğrencilerin Uzak Görme ve Yakın Görme Durumları
* İki öğrencinin, devamsızlık nedeniyle görme testleri yapılamamıştır. Bu nedenle toplam öğrenci sayısı 408’dir. Uzak görme tarama sonuçlarına göre %29.6 (n=119) öğrencinin sağ gözünde, %27.3 (n=112) öğrencinin sol gözünde, %20.2 (n= 83) öğrencinin her iki gözünde görme sorunu saptanmıştır. Yakını görme testi sonuçlarına göre ise; %17.3 (n=71) öğrencinin sağ gözünde, %20.9 (n=86) öğrencinin sol gözünde, %14.2 (n=56) öğrencinin her iki gözünde yakın görme sorunu belirlenmiştir. Kırılma kusurlarından hipermetrop, miyop ve astigmat, görme keskinliğini etkilemektedir. Yakın görmeyi etkileyecek akomodasyon problemi çocukluk yaş grubunda beklenmediği için, yakın görme sorunu çok yaşanmamaktadır. Buna karşın miyoplarda yakın görme güçlüğü olabileceği için özellikle yakın görme değerlendirilmiştir. Çocukluk çağında önemli sorunlardan biri olan görme kusurları ile ilgili olarak ülkemizde yapılan çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Nahçıvan vd. (2002) yürüttükleri okul sağlığı hemşireliği çalışmalarında %14.1 oranında görme kusuru belirlemişlerdir. Erdoğan vd. (1998) ile Öncel (1999) tarafından yürütülen benzer çalışmalarda da ilköğretim öğrencilerinde görme kusurlarına benzer düzeylerde rastlanmıştır. Beyazova vd. (1985) beş yaş çocuğunda görme bozukluğu oranını %1-2 olarak belirlerken ilköğretim düzeyinde bu oranın %10-15’e yükseldiğini ifade etmişlerdir. Okul çağındaki çocuklarda ortaya çıkan bu görme sorunları başta okul başarısında düşme, kazalara eğilim olmak üzere beraberinde birçok sorunu ortaya çıkarabilmektedir. Tablo 4. Öğrencilerin Sağlık Davranışları Sayı Yüzde GÜNLÜK ÖĞÜN SAYISI Öğünle yemek yemem 20 5.0 Bir öğün 6 1.5 İki öğün 62 15.4 Üç öğün 314 78.1 Toplam 402* 100.0 BESLENME TANIMLARI İstediğim şeyleri yemek 39 9.7 Abur cubur yemek 14 3.5 Tek tip besinle beslenmek 23 5.7 Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olanları yemek 326 81.1 Toplam 402* 100.0 DİŞ FIRÇALAMA SIKLIĞI Günde 2-3 kez 190 47.3 Günde 1 kez 75 18.7 Ara sıra 64 15.9 Yemeklerden sonra 73 18.2 Toplam 402* 100.0 El YIkama SIklIĞI Yemekten önce / sonra 229 57.0 Tuvaletten önce / sonra 90 22.4 Kirlendiğinde 83 20.6 Toplam 402* 100.0 KAZA GEÇİRME DURUMLARI Trafik kazası 101 25.1 Ev kazası 95 23.6 Okul kazası 45 11.2 Hiçbiri 161 40.0 Toplam 402* 100.0 GÜNLÜK UYKU SÜRELERİ 8-10 saat 236 58.7 10-12 saat 126 31.3 8 saatten az 40 10.0 Toplam 402* 100.0 TELEVIZYON IZLEME SÜRESI 1-2 saat 216 53.7 3 saat 107 26.6 4 saat 79 19.7 Toplam 402* 100.0 BOŞ ZAMAN UĞRAŞLARI Televizyon izleme 111 27.6 Müzik dinleme 80 19.9 Kitap okuma 159 39.6 Diğer 52 12.9 Toplam 402* 100.0 Beslenme: Araştırmaya katılan öğrencilerin %81.1’i (n=326) beslenmeyi; vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gerekli olanları yemek şeklinde tanımlamışlardır. Öğrencilerin % 78.1’i (314) günde üç öğün yemek yediğini belirtmiştir. Öğrencilerin % 30.1’i ara öğünlerde sandviç tükettiklerini, %20.4’ü ise meyve tükettiklerini belirtirken, % 27.9’unun (n=112) ara öğünlerde herhangi bir besin tüketmedikleri saptanmıştır. Öğrencilerin harçlıklarıyla aldıkları besinler arasında %43.5 (n=175) ile gevrek birinci sırada, % 20.1 ile bisküvi ve kek ikinci sırada yer almaktadır. Mumcu (1999) ilköğretim öğrencileriyle yapmış olduğu çalışmasında öğrencilerin %86.3’ünün günde üç öğün yemek yediğini belirlemiştir. Sağlığı geliştirmenin temel unsurlarından birisi olan yeterli ve dengeli beslenme fiziksel, duygusal ve sosyal yönden sürekli bir gelişim süreci içerisinde olan okul çağı çocuğu açısından büyük önem taşımaktadır. Buna ilaveten okula gidip gelme saatlerinin uygun olmaması, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığının kazanılmamış olması, ailenin beslenme örüntüleri, okulda kalma süresinin uzun olması, sosyoekonomik faktörler, okula gitmek için aceleci davranılması gibi nedenler beslenme problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Çocuklarda yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıklarının tanımlanması ve bu alışkanlıkların kazandırılmasına yönelik girişimler hemşirelik eylemlerinde geniş ölçüde yer almaktadır. Hijyen: Bulgulara göre öğrencilerin %47.3’ünün (n=190) dişlerini günde 2-3 kez fırçaladıkları görülmektedir. Sönmez vd. (2002) çalışmalarında benzer sonuçlara (%38.6) ulaşmışlardır. Araştırmamızda diş fırçalama süresi %86.6 (n=348) oranında bir dakikadan fazla olarak belirlenirken, diş fırçalama tekniğinin %46.5 ile yukarıdan aşağıya yöntemle olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin % 37.1’i (n=149) diş fırçasını üç ayda bir değiştirirken, % 34.8’i (n=140) diş fırçasını kaybettiğinde değiştirmektedir. Öğrencilerin %40’ı (n=161) bir yıldan uzun zaman aralığında, %24.6’sı (n=99) her yıl diş hekimi kontrolüne gitmektedir. Çocukların yetersiz diş bakımlarının olumsuz sonuçlarına araştırmasında değinen Öncel (1999) diş çürüğü görülme durumunu %84.8 (n=280) oranında belirlemiştir. Özbıçakçı vd. (1998) ilkokul çocuklarında %30 (n=158) oranında dış çürüğü saptarlarken, çocukların % 2’sinin (n=10) dişlerini fırçalamadığını ifade etmişlerdir. Diş bakımı çocukların önemli bir özbakım işlevidir. Süt dişleri ile kalıcı dişlerin yer değiştirdiği 6-10 yaşları arasında ve daha sonraki yıllarda iyi bir diş bakımı sağlanması çocukların sağlıklı dişlere sahip olması açısından önem taşımaktadır. Okul çağı döneminde çocukların günde en az iki kez diş fırçalamaları ve düzenli aralıklarla diş hekimi kontrolünden geçmeleri önerilmektedir (Potts vd., 2002). Çocuklardaki en büyük sağlık sorunlarından biri olan diş hastalıkları ve diş kayıpları gerçekte toplumda önlenebilir sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Bu nedenle diş sağlığını geliştirmeye yönelik girişimler okul sağlığı hemşiresinin önemli işlevlerinden biri olmalıdır (Potts vd., 2002). Tablo 4’de görüldüğü gibi öğrencilerin % 41.3’ü (n=166) haftada bir kez banyo yapmakta, %57’si (n=229) yemekten önce ve sonra ellerini yıkamakta, %55.7’si (n=224) ellerini en az bir dakika süreyle yıkamakta, %42’si (n=169) iç çamaşırlarını banyo yaptıktan sonra değiştirmektedir. Özbıçakçı vd. (1998) çalışmalarında öğrencilerin okuldaki el yıkama davranışlarını beş hafta süreyle, haftada bir gün gözlemişler ve öğrencilerin %53 ile % 75 arasında değişen oranlarda tuvalete girdikten sonra ellerini yıkamadıklarını saptamışlardır. Enfeksiyon yayılımının önlenmesinde kişisel hijyenin özellikle de el yıkamanın önemi tartışılmazdır. Okul sağlığı hemşiresinin eğitim planlarında yer alması gereken bu önemli konu çocuğun özbakımının gelişmesine ve enfeksiyonların önlenmesine önemli katkıda bulunacaktır. Kazalardan Korunma: Öğrencilerin % 25.1’i (n=101) trafik kazası, % 23.6’sı (n=95) ev kazası, % 11.2’si (n=45) okul kazası geçirdiğini belirtmiştir. Karşıdan karşıya geçerken trafik kurallarına uyan öğrencilerin oranı % 88.1 ile % 95.3 arasında değişirken, yolculuk sırasında otomobilin arka koltuğunda oturan öğrencilerin oranı %79.6 (n=320)’dır. Araştırmaya katılan öğrencilerin % 85.6’sı (n=344) elektrikli aletler ve prizlerle oynamadığını, % 85.3’ü (n=343) kibrit ve diğer yanıcı maddelerle oynamadığını, % 91.0’i (n=366) büyüklerine danışmadan ilaç kullanmadığını belirtmiştir. Öğrencilerin % 42.0’si (n=169) sokak ve caddelerde top oynadığını, % 59.5’i (n=239) bisiklet ve paten kullanırken kask ve dizlik kullanmadığını, % 30.1’i (n=121) bisiklet yolları, park ve bahçeler dışında kalan alanlarda bisiklet ve paten kullandıklarını ifade etmişlerdir. Sönmez vd. (2002) 521 ilköğretim öğrencisinin katıldığı çalışmalarında, öğrencilerin %73.7’sinin karşıdan karşıya geçerken yaya geçitlerini kullandıklarını, % 38.4’ünün ise yalnız başlarına yürüdüklerini belirtmişlerdir. Bethany vd. (2001) yürüttüğü güvenlik ve yaralanmaların önlenmesine yönelik eğitim programına katılan çocukların eğitim öncesi % 70’inin karşıdan karşıya geçerken sola, sağa ve sonra sola baktıkları belirtilmiştir. Aynı çalışmada öğrencilerin %50’sınin koruyucu kask ve dizlik taktığı, %65’inin emniyet kemeri taktığı saptanmıştır. Bu çalışmada öğrencilerin eğitim öncesi ve sonrası kazalardan korunmaya yönelik davranışlarının anlamlı düzeyde geliştiği belirtilmiştir. Kazalar tüm çocukluk döneminde olduğu gibi okul çağı döneminde de başta gelen ölüm nedenleri arasında yer almaktadır. Bu dönemde çocuğun bağımsızlığının artması, akran baskısı, fiziksel aktivitelerdeki değişiklikler gibi faktörler ise kaza sıklığını arttıran etmenlerdir. Kazalardan korunmaya yönelik önlemlerin geliştirilmesinde yasal düzenlemelerin yanında hemşirenin çocuk, aile, okul yönetimi ve eğitimcilerle işbirliği içerisinde çalışması gerekmektedir. Uyku: Tablo 4’te görüldüğü gibi öğrencilerin % 10.0’u (n=40) 8 saatten az süre uyumakta, % 28.9’u (n=116) uykuya dalmakta güçlük yaşamaktadırlar. Öğrencilerin uykuya dalmak için kullandıkları yöntemler arasında hayal kurmak %13.4 (n= 54) oranında birinci sırada yer alırken, % 6.5 oranında kitap okumak ikinci sırada gelmektedir. Özbıçakçı vd. (1998)’nin öğrencilerin %67’sinin 10 saat ve üstünde uyuduğunu belirttiği araştırma bulguları sonuçlarımızı desteklemektedir. Ekici (2000) ise çalışmasında 7-12 yaş arasındaki çocukların ortalama 9-10 saat uyuduklarını ve uyumadan önce %28.1’inin süt içme alışkanlığının olduğunu belirlemiştir. Okul çağı döneminde çocukların ortalama 10 saat süreyle uyumalarının gerekli olduğu belirtilmektedir (Potts vd., 2002). Fiziksel büyümenin ve akademik performansın güçlendirilmesinde uyku temel unsurdur. Yetersiz uyku çocuklarda irritabilite ve dikkat eksikliğine neden olmakta ve okul başarısını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenlerden dolayı okul çağındaki çocukların sağlığını geliştirme girişimleri arasında uyku önemli bir yer tutmaktadır. Egzersiz ve Boş Zamanları Değerlendirme: Tablo 4’te görüldüğü gibi araştırmaya katılan öğrencilere günlük televizyon izleme süreleri sorulduğunda ; % 53.7’si (n=216) 1-2 saat arasında, % 26.6’sı (n=107) 3 saat süreyle, % 19.7’si (n=79) 4 saat süreyle televizyon izlediklerini belirtmişlerdir. Okul çağı döneminde çocukların televizyonda çizgi filmler ve çocuk programları yanında erişkinler için hazırlanan yayınları da izlediği bilinmektedir. İzlenen programların içeriği ve uzun süre televizyon izlemenin çocuk üzerinde olumlu etkilerinin yanında fiziksel ve psikososyal birçok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Bu olumsuz etkiler arasında obezite, görme sorunları, uyku sorunları, yeme sorunları, okul başarısında düşme, antisosyal davranış ve saldırganlık sıralanabilir. Çocukların televizyonda izlediği programların içeriğinin ebeveynler tarafından bilinmesi ve çocuğun günlük televizyon izleme süresinin 1-2 saati geçmemesi, çocuğun bu olumsuz etkilerden korunmasına katkıda bulunacaktır (Özmert, 2002, Potts et.al., 2002). Aile ve çocukla farklı ortamlarda iletişimde bulunan hemşirelerin, çocuk ve ebeveynlere televizyon izleme süresi ve program seçimi konusunda danışmanlık sağlamaları, sağlığı geliştirme ve koruma açısından önem kazanmaktadır. Araştırmaya katılan öğrencilerin % 39.6’sı (n= 159) kitap okuyarak, %27.6’sı (n=111) televizyon izleyerek boş zamanlarını değerlendirmektedir. Öğrencilerin uğraştıkları sanat dalları arasında resim, tiyatro, halk oyunları, müzik ve şiir yer alırken % 63.4 (n= 255) oranında öğrencinin herhangi bir sanat dalı ile uğraşmadığı görülmektedir. Yine araştırmaya katılan öğrencilerin %40.5’i (n=163) herhangi bir spor dalı ile uğraşmazken diğer öğrenciler koşu, futbol, voleybol gibi spor dalları ile uğraştıklarını belirtmişlerdir. Harrel vd. (1997) 2200 ilköğretim dördüncü ve beşinci sınıf öğrencileriyle yaptıkları çalışmada erkek çocukların %33’ünün boş zamanlarını video oyunu oynayarak, %32’sinin futbol oynayarak, %31’inin bisiklete binerek, kız çocukların ise %39’unun ev ödevlerini yaparak, %28’inin televizyon seyrederek, %23’ünün kitap okuyarak, % 27’sinin dans öğrenerek değerlendirdiklerini saptamışlardır. Özbıçakçı vd. (1998) ise çalışmalarında öğrencilerin %27’sinin spor ve egzersiz yaptığını belirlemiştir. Ülkemizde yaşam çevrelerinde spor ve sanatsal uğraşıları geliştirmeye yönelik kentsel düzenlemelerin yetersiz olması öğrencilerin büyük çoğunluğunun herhangi bir sanatsal ya da spor uğraşısının olmamasını açıklamaktadır. Bunu etkileyen bir diğer önemli faktör ise çocukların ve ailelerin sosyoekonomik düzeylerinin düşük oluşudur. Yapılan çalışmalar çocukların herhangi bir spor dalı ya da sanat dalı ile ilgilenmesinin çocuğun fiziksel, bilişsel ve psikososyal gelişimine olumlu etkileri olduğunu göstermektedir. Okul hemşiresinin çocuk, öğretmen ve aile işbirliği içerisinde çocuğun ilgi ve yetenek alanlarına göre uygun aktiviteleri belirlemesi ve çocuğu bu konuda cesaretlendirmesi çocuğun gelişimi açısından önemlidir. Sonuçlar Araştırmada boy değerlendirilmesinde kız öğrencilerin %7.7’si (n:14), erkek öğrencilerin %5.6’sı (n:12); ağırlık değerlendirmesinde ise kız öğrencilerin %7.3’ü (n:13), erkek öğrencilerin %4.4’ü (n:10) normal persentil değerleri arasında değildir. Kan basıncı değerleri incelemesinde kız ve erkek öğrenciler %99’un üzerinde sağlıklı olarak belirlenmiştir. Görme keskinliği tarama sonuçlarına göre ise %29 (n=119) öğrencinin sağ gözünde, %27.3 (n=112) öğrencinin sol gözünde, %20.2 (n= 83) öğrencinin her iki gözünde görme sorunu saptanmıştır. Öğrencilerin % 27.9’unun (n=112) ara öğünlerde herhangi bir besin tüketmedikleri, %43.5’inin (n=175) ise harçlıklarıyla gevrek aldıkları saptanmıştır. Öğrencilerin % 59.9’u (n=241) kaza geçirdiğini belirtmiştir. Öğrencilerin % 10.0’u (n=40) 8 saatten az süre uyumakta, % 28.9’u (n=116) uykuya dalmakta güçlük yaşamaktadırlar. Öğrencilerin % 19.7’si (n=79) günde dört saat süreyle televizyon izlemektedirler. Yapılan tüm çalışmalar sonucunda elde edilen veriler okul yönetimi ve öğrencilerin ailelerine bildirilmiştir. Riskli grupta oldukları belirlenen öğrenciler ailelerinin sosyal güvencelerine göre ilgili sağlık kurumuna yönlendirilmiştir. Ayrıca riskli çocukların değerlendirme ve izlemleri için DEÜTF Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD ve Göz Hastalıkları AD’dan yardım alınmıştır. Öneriler Sonuçlar, okul çağında büyük ölçüde sağlık risklerinin var olduğunu göstermektedir. Bu risklerin erken tanılanması ve primer korumanın sağlanmasında hemşireler etkin rol oynamalıdır. Okul dönemindeki çocuklara, anne-babalarına ve öğretmenlerine beslenme, hijyen, kazalardan korunma, uyku, boş zaman değerlendirme gibi konularda sağlığı geliştirmeye yönelik danışmanlık programları geliştirilmelidir. Ayrıca okul hemşireliği hizmetleri yaygınlaştırılarak risklerin erken tanılanması ve gereken önlemlerin alınması sağlanmalıdır.
Kaynakça Açkurt, F. ve ark., (1997). “Türkiye’nin Üç Bölgesinde 7-17 Yaş Grubu Okul Çocuklarının Büyüme-Gelişme, Vitamin ve Mineraller Yönünden Beslenme Durumlarının Saptanması”, TÜBİTAK Marmara Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Enstitüsü. Beyzaova, U., Egemen, A., (1985). “Okul Sağlığı”, Katkı Dergisi, Cilt:6, Sayı :6 Ankara. Bethany, A., Schell, K.,Corrigan, V., (2001). “Youth Safety Education and İnjury Prention Program”, Pediatric Nursing, Vol:27, No:2, March-April. Cebeci, D., Karavuş, M.K., Hayran, O., (1998). “İlkokul Öğrencilerinde Görme Kusurları ve Okul Başarı Durumu” Çocuk Forumu Dergisi, Cilt:1, Sayı:3. Ekici, B. (2000). Çocukların Uyku-Dinlenme Gereksinimleri ve Alışkanlıkları, I. Uluslararası-VIII. Ulusal Hemşirelik Kongresi, Antalya. Erdoğan, S., İpek, F. (1998). “Çocukluk Döneminde Görme Kusuru Taramaları ve Hemşirenin Rolü” VI. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi, Adana. Güven, A.G. (2001). Hipertansiyonda Tanı, Uluslararası Katılımlı 23. Pediatri Günleri ve 3. Pediatri Hemşireliği Günleri Kongre Kitabı, İstanbul. Harrel, J.S.,et.al. (1997). “Leisure Time Activities of Elementary School Children” Nursing Research, Vol:46, No:5, September-October. Kavaklı, A. ve ark.( 1998) Çocuk Hastalıkları Hemşireliği, Yüce A.Ş, İstanbul. Mumcu, H.K (1999). “İlkokul Öğrencilerin Büyüme, Gelişme ve Beslenme Durumunun Değerlendirilmesi”, VII. Ulusal Hemşirelik Kongresi, Erzurum. Nahcivan, N., Erdoğan, S., Çalışkan M., (2002). “Bir İlköğretim Okulunda Okul Sağlığı Hemşireliği Uygulamalarının Değerlendirilmesi”, Hemşirelik Forumu, Cilt:3, Sayı:4. Neyzi,Ö., Ertuğrul,T., (2002). “Büyüme ve Gelişme” Pediatri, Cilt:1, Nobel Tıp Kitapevi, ss: 69-99. Öncel,S., (1999). Okul Sağlığı Hemşirelik Hizmetlerinin Öğrencilerin Sağlık ve Başarı Durumuna Etkisinin İncelenmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, İzmir. Özbıçakçı, Ş. ve ark. (1998). Okul Sağlığı Hemşireliğine Yönelik Pilot Bir Çalışma, Uluslararası Katılımlı VI. Ulusal Hemşirelik Kongresi, Ankara. Özmert, E., (2002). “Televizyon ve Çocuk Sağlığı: Hekimlerin Sorumluluğu”, Klinik Bilimler & Doktor, Cilt:8, Sayı:4, Temmuz. Potts,N.L., Mandleco,B.L. (2002). “Growth and Development of The School-Aged Chıld” Pediatric Nursing, Delmar&Thomson Learning Press, USA. Potter,P.A., Perry, A.G. (1999). Basic Nursing, A Critical Thinking Approach, Missouri. Sönmez, S., ve arkadaşları (2002). “7-12 Yaş Grubu Çocuklarda Kazalardan Korunma ve Sağlık Davranışlarının İncelenmesi” 46. Millî Pediatri Kongresi, ss:483. Teziç,HT. ( 2001) “2000 Yıllarda Türkiye’de Çocuk Sağlığı” Yeni Türkiye Sayı:39, Semih Ofset, Ankara Whaley, L.F., Wong, D.L., (1995). Nursing Care of Infants and Children, Fifth Edition, Mosby Company, Missouri.
DETERMINE HEALTH SITUATION OF SCHOOL CHILDREN Abstract The study is a defining service learning study to determine growings, blood pressures, visuel acuity and health behaviours of school children in Başögretmen Atatürk Elementary School of Balcova, İzmir. The study was carried out in four topics: Out of these, height-weight, blood pressure, visuel acuity via measuring, health promoting behaviours via surveying were carried out.
The results showed
that 7.7% (n=14) of girls, and 5.6 % (n=12) of boys heights; 7.3%
(n=13) of girls and 4.4 % (n=10) of boys weights were not in normal
percentile values. For blood pressures, both girls and boys values
were healthy at a value of 99%. Right eyes of 29% Key words: School health, health promotion, school nurse.
*
Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Hemşireliği AD
|
|
[ yukarı ] |