MİLLİ
EĞİTİM DERGİSİ |
Sayı
148 |
Ekim,
Kasım, Aralık 2000 |
İlköğretim Öğretmeni Adaylarına İlkokuma-Yazma
Çalışmaları ile İlgili Pratik Öneriler |
Ali GÖÇER(*) |
|||
GİRİŞ Türk
toplumunun millî birlik ve beraberlik içerisinde yaşaması, sosyal ve kültürel
alanda kalkınmayı hızlandırması ve en önemlisi milletimizin karakteristik
özelliklerini gelecek nesillere sağlıklı bir biçimde aktarması için gerekli
dinamiklerden biri, belki de en önemlisi dildir. Hâl böyle olunca her millet
kendi dilini en iyi biçimde öğrenmeye/öğretmeye çalışmakta, bu konu üzerine
hassasiyetle eğilmektedirler. Yurdumuzda ise, genel anlamda kişiler ve
kuruluşların böyle bir hassasiyet içerisinde bulunmaları şöyle dursun,
sıradan konuşmalarında ve iş yerlerinde Türkçe kelimeler yerine yabancı
dilden alınmış kelimeler kullanmayı tercih etmeleri artık şaşılmayacak bir
durum hâline gelmiştir. Öyle ki, şehirlerimizin işlek caddelerine
baktığımızda asılı tabelalardan oranın yabancı bir ülkenin mahallî olduğu
izlenimini oluşmakta, cadde ve sokaktaki insanlarımızın konuşmalarından
Türkçe’yi doğru-dürüst ifade edemedikleri görülmektedir. İlköğretim,
ortaöğretim bir yana, yükseköğretimden geçen gençlerimizin büyük çoğunluğu da
düşündüklerini, duyduklarını, tasarladıklarını derli toplu bir biçimde dile
getiremiyorlar. Anadillerini doğru ve yanlışsız kullanamıyorlar. Ana ve
babaların, öğretmenlerin gazetelere, dergilere yansıyan yakınmaları; bu konu
üzerinde yapılan araştırmalar bunu doğruluyor (1). Konumuzla ilgili olması ve
bu yakınmalara çarpıcı bir örnek teşkil etmesinden dolayı bir gazeteden
aktardığımız şu satırları aktarmakta yarar görüyoruz. Bakın
M.Helimoğlu Yavuz ne diyor:“Karşımda çeşitli fakültelerin iletişim, seramik,
hemşirelik, psikoloji, yabancı diller, matematik, edebiyat, müzik, sosyoloji,
sanat tarihi... vb. bölümlerini bitirmiş bir amfi dolusu insan oturuyor.
Bunlar ilkokul öğretmeni olmak için ilköğretim
sertifikası programı, formasyon kurslarına katılan insanlarımız. Benden
de “Türkçe Öğretimi” dersini
alıyorlar. Konuyla hemen hiç ilgileri yok, ağızlarında sakız, sıralara
yayılmışlar. Yalnızca ellerinde bir sertifika bulunsun istiyorlar. Yine
çoğunun öğrenmek gibi bir amacı yok. Çoğu ise derslere bile devam etmeden,
yalnızca sınavlara girerek bu belgeyi almak, ama mutlaka bir şekilde “almak” istiyor. Ne yazık ki çoğu
düzgün okuma-yazma becerisine bile sahip değiller. Ayrıca iyi yetişmiş bir
öğretmende aranan ve olmazsa olmaz
olan-ama ne yazık ki oluyor- alan bilgilerini bilemem ama genel kültürleri ve
yaşam görgüleri olmadığı ortada (2).” Türkçe’yi öğretecek öğretmen
adaylarının mesleklerine başlamadan önce sergiledikleri bu tavırlar, gözlenen
ilgisizlikleri dilimiz açısından iyi bir durum olmasa gerektirir. Bu
durum karşısında her vatandaşımızın ve bilhassa kültür, sanat, edebiyat...
vb. alanlarda emek verenlerin daha duyarlı hareket etmesi gerektiğini
düşünüyorum. Julia
Marshall dilimize de çevrilen çalışmasının “Anadili Öğretiminin Amaçları”
bölümünde dört beceri (okuma-dinleme-konuşma-yazma) nin önemi üzerinde
durmakta ve okuma ile yazmayı bu beceriler içerisinde farklı bir konumda ele
almaktadır. Şöyle ki:“Anlama, konuşma, yazma ve okuma olarak dört yeteneğe
verilen önem üzerine yapılan bir soruşturma aşağıdaki derecelendirme düzenini
oluşturmuştur. 1.
Yazılı anlatım, 2.Okuma,
3.Sözlü
anlatım, 4.
İşitme yoluyla kavrayış. Okuma ve özellikle yazı
elbette ki bu düzeyde geliştirilmesi en önemli olan becerilerdir(3). Burada
en önemli görev ilköğretim 1. sınıfı okutan öğretmenlere düşmektedir. Peki bu
durumda öğretmen ne yapacaktır?Her şeyden önce 1. sınıfı okutan öğretmen bu
işin bilincinde olmalı ve çalışmalarını sistemli, plânlı ve programlı
yapmalıdır. “Eğitim ve öğretim plânlı, programlı ve geliştirici bir
çalışmadır. Amaçlarına en kısa yoldan ve verimli bir biçimde ulaşan
eğitimciler çalışmalarını daima gelişmeyi öngörerek dikkatle plânlayanlardır
(4).” Program ise; “Belli bir konuya ilişkin olarak çalışma yolunu veya biçimini
gösteren plân, ileride yapılacak işlerin sırasını ve kapsamını gösteren
belge(5)” olarak tanımlanır. İlköğretimde görev alacak olan bir öğretmen
adayının Türkçe dersinin işlenişi ve kavratılması ile ilgili çalışmaları
bilmesinin yanında; ilköğretim 1. sınıfta İlkokuma-yazma etkinlikleri
hakkında bilgili olması ve kendine güvenmesi başarısını doğrudan
etkileyecektir. Bu nedenle, 1. sınıfı okutma durumunda kalacak öğretmen
adayının ilkokuma-yazma çalışmalarında takip edeceği metot ve bu metotla
ilgili uygulanmaların bilgisine sahip olması lüzumludur. İLKOKUMA-YAZMA İlkokuma-yazma
öğretimi, önemli bir eğitim etkinliğidir. Bu etkinlik gerek ilkokulda gerekse
daha sonraki öğrenim hayatında öğrenciye lüzumlu olacak, hatta sadece Türkçe
dersinde değil diğer derslerde de başarısına yön verecek kuvvetli bir eğitim
etkinliğidir. Doğru ve hızlı okuyan, okuduğunu yerli yerince yorumlayan,
sözlü ve yazılı anlatımı iyi yapabilen öğrencilerin bütün okul hayatında
başarılı olacağı muhakkaktır. İlkokuma öğretiminin başarılı sonuçlanmasında
öğretmenin rolü büyüktür. Kendini yeni bir çevre, yeni bir topluluk
içerisinde bulan öğrencinin bu ortama alışmasında öğretmenin yaklaşımı çok
önemlidir. Öğretmenin, mesleğini seven, insan ve çocuk sevgisine sahip,
sabırlı, hoşgörülü, kendisini sevdirmesini bilen; okuyup araştırarak meslek
ve genel kültür düzeyini artırıcı bir anlayışta olmalıdır. Okula
henüz başlayan öğrenciler arasında ilgisiz ve isteksiz olanlar olacaktır.
Burada öğretmen olumlu teşviki becerebilmelidir. Bu tutumu ile sınıfın bütün
fertlerini faal duruma getirebilir. Öğrenciler arasında olumsuz yönde ayırım
yapmaktan kaçınması ile birlikte çocukların öğrenme ve gelişmelerine yardımcı
olacak elverişli bir öğrenme ortamı hazırlamalıdır. Bunun için; ilgi
uyandırma, motivasyon, zamanında takdir ve daha iyiye teşvik... gibi
girişimlerinin yanında; telaşa kapılmadan, öğrencileri zorlayan ve onları
endişe ve üzüntüye sevk edecek davranışlarda bulunmadan öğretim etkinliğine
devam etmelidir. Öğretmen
bu ve buna benzer etkinlikleri niçin yapar? İlkokuma-yazma öğretiminin amacı,
1. sınıf öğrencisinin psikolojisine uygun yollarla, gerekli metot ve
materyalleri kullanarak çocuğun yaşamı boyunca kullanacağı okuma ve yazmanın
temel becerilerini kazandırmaktır. Bu ise, işlek, doğru, anlamlı ve
eleştirici bir bakışla okuma-yazma etkinliklerini doğurmalıdır. Okula
yeni gelen çocukların okuma-yazma etkinliğinde bulunabilmeleri için duygusal
olgunluk ile fizikî beceriler bakımından belli bir dönem ilgilenilmesi
gerekebilir. HANGİ METOT
KULLANILMALIDIR? Okuma-yazma
öğretimi konusunda şimdiye kadar birkaç metodun denendiği ve son olarak
çözümleme metodunda karar kılındığı ve uzun zamandan beri bu metodun
uygulandığı görülmektedir. Çözümleme metoduna geçmeden önce diğer ülkelerdeki
uygulamalara göz gezdirelim. “Batı Avrupa ve Amerika’da 1945’li yıllara kadar
tartışmasız doğru olarak kabul edilen, 1945 yılından 1960’lı yılların
başlarına kadar olan dönemde cümle metodundan şüphelenilmeye başlanmış ve
daha sonra ilkokuma-yazma öğretiminde başka metotlar uygulama alanına
aktarılmıştır. 1965’den sonra çözümleme metodu da denilen cümle metodu yerini
başka metot veya metot varyanslarına bırakmıştır (6).” Çözümleme
yönteminin dış dünyadaki durumunu eğitimci Süleyman Çelenk yapmış olduğu
alıntılarla şu şekilde aktarmaktadır:“Ülkemize batıdan aktarılan çözümleme
yöntemi, batı ülkelerinde ilkokuma-yazma öğretiminin biricik yolu olarak ele
alınmamaktadır. Nitekim Almanya’da Almanca dersi programı, ilkokuma ve yazma
öğretiminde kullanılacak yöntemin seçimini öğretmene bırakmıştır. Fransa
literatüründe farklı yöntemlere göre okuma-yazma öğretimi materyallerine
rastlanılmaktadır (7).” Hamburg
eyaleti (1973) programında okuma öğretimi, çözümleme (kelime ve cümlelerden hareket eden), bireşim(harf ve seslerden hareket
eden) veya çözümleme-bireşim, yani karma (kelime ve harflerden hareket
eden) öğretim metotlarıyla yapılabilir. Okuma öğretiminde nihaî kararı
öğretmen verir. Görüldüğü gibi ilkokuma-yazma öğretiminde bir tek metodun
tercihi söz konusu değildir, bir metot çoğulculuğu söz konusudur ve tercih
öğretmene bırakılmıştır (8). Ülkemizde
ise değişik metotların kullanılmasından sonra çözümleme metodu, Millî Eğitim
Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun 22.09.1981 tarih ve 172 sayılı kararıyla
kabul edilen ve 26.10.1981 gün ve 2098 sayılı T.Dergisinde yayınlanan Temel
Eğitim Okulları Türkçe Programında belirtildiği üzere okullarımızda tek
geçerli metot olarak kabul edilmiş ve halen de uygulaması devam etmektedir.
Bu konu ile ilgili programda şu ifadelere yer verilmiştir. “İlkokuma-yazmaya
öğrencilerin anlayabileceği kısa cümlelerle başlamalıdır. Zamanla bu cümleler
kelimelere, kelimeler hecelere bölünmelidir. Daha sonra hecenin içindeki
harflerin sesleri sezdirilmeye çalışılmalıdır. Bu çözümlemeler sonunda elde edilen
kelime, hece ve sezilen harflerle yeni yeni cümle ve kelimeler kurulmalıdır.
Cümlelerin, kelimelerin ve hecelerin bölünmesini kolaylaştırmak için öğretmen
aynı kelimeleri içine alan cümlelerden, içinde aynı heceler bulunan
kelimelerden yararlanmalıdır. Üzerinde durulan cümle ve kelimeleri öyküler,
masallar, tekerlemeler içinde kullanmaya önem vermeli ve ilkokuma-yazma
konularının öğrencilerin ilgisini çekecek nitelikte olmasını sağlamalıdır
(9). İLKOKUMA-YAZMA ÖĞRETİMİNDE
ÇÖZÜMLEME METODUNDAN ÖNCE HANGİ METOTLAR KULLANILDI? Ülkemizde
ilkokuma-yazma öğretimi için çeşitli metot ve teknikler denenmiş olup sonuçta
çözümleme metodunda karar kılınmıştır. Bu metotlar şunlardır: 1)Harf
(Bireşim-Sentez)Metodu, 2)Karışık
Metot, 3)Hikâye
Metodu, 4)Karma
harflerle Öğretim Metodu, 5)Çözümleme
Metodu. 1)HARF (Bireşim-Sentez)
METODU: Okuma-yazma öğretimine sesli harflerin kavratılması ile
başlanır.Daha sonra sesli harflerin önüne ve arkalarına sessiz harf
getirilerek seslendirmeye çalışılır. (ak, ek, ık, ük, ka, ke, ki, kü... gibi)
Bu şekilde çoğaltılan hecelerden kelimeler, kelimelerden de değişik cümleler
oluşturulur. Oluşturulan her cümle yapılan etkinliklerle geriye doğru bir
bakıma çözümlemeye tabi tutularak kelime, hece ve harfe ayrıştırılır. Birkaç
yönden sakıncalı görülmektedir. Bu metotla okumayı öğrenenlerde okumada
hecelemeyi çabuk bırakamadıkları, sık sık tekrar yaptıkları görülmüştür.
Yine, okuyucunun bütün dikkati harf ve heceye yöneldiği için anlama istenilen şekilde olmamaktadır.
Ayrıca
Türkçe’de sessiz harflerin tek başına okuma özellikleri olmadığından ve
harflerin teker teker öğretilmelerinden sonra birleştirme, çocuklar için zor
olmakta, faydalı sonuçlar vermemektedir (10). Bu
metodu; “önce alfabetik sıraya göre sesler (harfler) tanıtılır. Harfler
ikili, üçlü ve dörtlü hecelerde kullanılır. Daha sonra da bu hecelerden
kelimeler, cümleler ve metinler üretilir” şeklinde açıklayan eğitimci S.
Çelenk yöntemle ilgili eleştirileri de şu şekilde sıralamaktadır: Ünsüzlerin
tek başına seslendirilememesi okumada sorunların doğmasına neden olmaktadır, Uzun
süreli hece tekrarı çocuğu bıktırmakta; okuma zevkinden uzaklaştırmaktadır, Okuma
aynı zamanda anlama-kavrama işlemidir, bu yöntem çocuğu okumanın anlamından
uzaklaştırmaktadır, Anlamlı
söz grupları yerine sesler üzerinde odaklaşma okumada görme açısından
daralmasına ve okuma hızının düşmesine neden olmaktadır (11). 2)KARIŞIK METOT: Bu metotta bir
yandan cümle ve kelimeler öğrencilere öğretilirken, diğer yandan da kelime,
hece ve harflerin tanıtılmasına geçilir. Böylece öğrenci cümleyi, kelimeyi,
heceyi ve harfi birlikte öğrenmiş olur. Bu metotla okuma daha kısa sürede
gerçekleştiğinden günümüzde de uygulayanlar olabilmektedir. Özellikle bazı
öğretmenlerin birbirleri ile yarış içerisinde olması ve bir an önce
okutabilme istekleri onları bu metodu uygulamaya itmektedir. Öğretmenin
çözümleme metodunu uygularken, yani cümle öğretmeye devam ederken sesli
harfleri tahtanın sağ üst köşesine yazdığı ve arasıra ya da günün ilk saatinde
bunları okuduğu/okuttuğu görülmektedir. Bir yandan cümle öğrenen öğrenci,
diğer yandan da bu sesli harfleri öğrenmiş olmakta ve çözümlemenin ilk
anlarından itibaren yavaş yavaş okumaya başlamaktadır. Okumaya kısa sürede
geçilmiş olsa bile öğrencinin süratli, doğru ve anlamlı okuma beceri ve
alışkanlığı kazandırmadığı yönünden sakıncalı görülmektedir. Günümüzde
okuma-yazma bilmeyen yetişkinlere (18 yaşından yukarı yetişkinlere)
düzenlenen kurslarda uygulanan bir metottur. Cümle öğretildiği anda çözümleme
yapılır. 3)HİKÂYE METODU: Öğrencilerin
seviyesine uygun olan bir hikâyenin cümlelerinin öğretilmesi, sonra hikâye
üzerinde çalışarak kelime, hece ve harflerin kavratılması ile okumayı
gerçekleştirme yolu olarak uygulanmış bir metottur. Günümüzde kullanılmamaktadır.
4)KARMA HARFLERLE ÖĞRENİM
METODU:Bu metotlardan başka çok önceleri bazı öğretmenler tarafından
kullanılan ama şimdilerde uygulanmayan bir metot da karma harflerle ilk okuma-yazma çalışmasıdır. İlk
okuma-yazmada normal olarak küçük temel harfler ve gerektiği zaman da (cümle
ve özel isim başlarında) büyük harfler kullanılırsa buna “karma harflerle
öğrenim” denir(12). 1965’li
yıllarda karma harflerle okuma-yazma öğretimini bizzat yürüten Bircan BİRCAN
bu metotla ilgili olarak şunları ifade etmektedir:“Birinci sınıfta
okuma-yazma öğretimini kusursuz bir şekilde yapmak, okuma-yazmaya küçük
harflerle başlamakla mümkündür. Okullarda karma harflerle öğretim, Millî
Eğitim Müdürlüğünün iznine bağlıdır. Ancak hükmün yanında V. Millî Eğitim
Şûrasının aldığı karar, öğretmenleri bu konuda serbest bırakmıştır. Bu
karardan yararlanarak karma harflerle okuma-yazma öğretimini üç ders yılı
uyguladım (13). Metodun
sakıncalarını, aynı zamanda uygulamasını yapan öğretmen şu şekilde dile
getirmektedir:“Birinci sınıfın yedi yaş çocuğu dikkatini hem kelimelerin
doğruluğuna, hem de yazılışına veremez. .... kelime doğruluğuna önem verip,
harfleri ise benzetmekle yetinir(14). ÇÖZÜMLEME METODU Cümle
Metodu) çözümleme metodunun dönemleri Yukarıda
da zikredildiği üzere çözümleme metodunun ilkokuma-yazma çalışmalarında
uygulanması programda istenmiş olup, bütün okullarda buna uyulmaktadır. Bu
metot, 6-7 yaşındaki çocukların toptan
algılama psikolojik özelliklerine uygun görülmüş bir metottur. Bu metodun
esası çocuk gördüğü eşyayı bir bütün
olarak kavrar ve bu bütüne karşı tepkide bulunur. Binaenaleyh cümleleri bütün hâlde verirsek, çocuk bunu
bütünü ile ve belli bir olgunluğa erdikten sonra da, bunun parçalarını ayrı
ayrı kavrar diye düşünülmüştür (15). Okuma-yazma öğretiminde uzun
zamandan beri memleketimizde de çözümleme
metodu (Metode globale) uygulanmaktadır; çözümleme metodu, okuma-yazmaya
tam anlamlı sözlerden başlayarak, kelime ve harflere gitmek yoludur. Bu
metot, çocuk psikolojisine uygun gelmektedir; çünkü çocuk her şeyi “olduğu
gibi”, bileşik şekliyle görür, onu meydana getiren elemanlar inemez(16). Çözümleme
metodunu uygulayacak öğretmen eğitim-öğretim yılının başından itibaren bu
metodu uygulamaya koyar. Şimdi bu metodun dönemlerini çizelge üzerinde
gösterelim ve daha sonra ayrıntılara geçelim. İlkokuma-yazma
öğretiminin plânlanması: İlkokuma-yazma
öğretiminin başarılı olması için iyi bir plânlama yapılması gerekir. Bunun
için; İlkokuma-yazma öğretimine ayrılacak zamanı belirlemek; alıştırma
çalışmalarını tespit ederek zamana dağıtmak; cümleleri tespit ederek yıllık
plâna dağıtmak ve yeri ve zamanı gelince tasarıları uygulamaya koymak
gerekir. 1)Hazırlık Dönemi: Öğrencileri
okula alıştırmaya, onları ileride yapılacak olan okuma-yazma çalışmalarına
hazırlamaya çalışıldığı dönemdir. 2-3 hafta devam eder. Okuma-yazmaya
hazırlık döneminde ana-baba ve öğretmenin iletişim içerisinde olmaları,
çocuğun okula ısınmasından, öğrenim hayatını başarılı bir noktada
tamamlamasına kadar birçok yönden etkiler. Bu dönem içerisinde öğrenci açısından çalışmalar iki
noktada yoğunlaştırılır. Birincisi; çocuğu okula hazırlayıcı etkinliklerle
okul yolunda dikkat edilecek kurallar, sınıf içinde ve dışında nasıl
davranılacağı, ihtiyaç giderme... gibi davranışları kazandırıcı etkinliklerdir.
İkincisi ise; öğretmenin ilkokuma-yazma çalışmasına öğrencileri hazırlayıcı
etkinliklere ağırlık vermesidir. Özellikle kalem tutma, defter kullanma,
çizgi çalışmaları (düz-yatık-eğik-yuvarlak), sınıf içerisinde bulunan ve sık
kullanılan eşyaların adının, ne işe yaradığının söylenmesi, öğrencilerin
herhangi bir konu üzerinde konuşturulması, tek tip -gruplar hâlinde- sınıfça
etkinlikle bulunma... gibi faaliyetlere yer verilir. Okula
yeni başlayan çocuk, sağ elle yazmayı, her satırı soldan sağa takip etmeyi,
harfleri soldan sağa hesap etmeyi öğrenmek zorundadır. Kısaca dik bir
düzlemden yatay bir düzleme harfleri aktarma iktidarını kazanmış olmalıdır.
Bunu başaramadığı zaman aynadaki yazı gibi yazar(E = )(17). Okuma-yazmada
başarı için, çocuk okula gelir-gelmez, öğretmen sözlü ifadenin gelişmesine
önem vermelidir. Bunun için çocukların kelime haznelerini zenginleştirmek,
onlara serbest konuşma imkân ve fırsatları vermek, kelimeleri doğru telâffuz
etmelerini ve sesleri de açık, seçik duymalarına gayret edilmelidir.
Böylelikle sözlü ifade mekanizmasındaki ses-konuşma çağrışımları doğru olarak
kurulabilir (18). Hayat
bilgisi ile ifade ve beceri derslerinde de özellikle bu ilk günlerde
öğrenciye okuma-yazma çalışmalarında yararlı olacak bilgi ve beceri sağlayıcı
faaliyetlere (eşyaların görünüş özellikleri-karşılaştırmama-aile fertlerinin
isimlerini saydırma... vb.) ağırlık vermek yararlı olacaktır. Öğrencileri
okuma-yazma öğretimine hazırlayıcı etkinlikler arasında, masal-fıkra anlatma,
şiir okuma, resim üzerinde konuşturma ve en önemlisi düzenli çizgi
alıştırmaları yaptırma gelir. Bu çizgi çalışmalarında düz-yatık-eğik
çizgiler, yuvarlak-kare gibi şekillerle alfabemizdeki harfler, rakamlar
yazdırılabilir. Burada dikkat edeceğimiz birkaç nokta vardır. Bunlar: Çizgi
çalışmalarında öğrencilere yapmaları için söylenen çizgiler 1-2 satırı
geçmemelidir. Çizgiler
yazdırılırken Türkçe harflerin yazılış tekniğine dikkat edilir. Öğretmen
kontrolleri sırasında öğrenciyi cesaretlendirici sözler söylemeli, onun isteğini
kırıcı söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. 2)Cümle Dönemi: Cümle
devresi hazırlıktan hemen sonra başlayıp yaklaşık dört ay devam eder. İlk
dört hafta birer; on iki hafta ikişer cümle öğretildikten sonra yine her
hafta birer fiş verilerek hazırlanan fişler tamamlanır. 2-3 cümle verildikten
sonra zaman zaman metin çalışmaları yapılır. Verilen cümle ve kelimelerle
metin oluşturma çalışması şemada gösterilen metin oluşturma ve okumayı geliştirme dönemine kadar mütemadiyen
sürdürülmelidir. Metinler için özel bir metin defteri tutturulur. Yeni
oluşturulan metinler evde okunması için ödev verilebilir. Ama yazı ödevi
vermemek gerekir. Çünkü öğrencinin anlama ve kavramasında öğretmenin
rehberliği esastır. Öğretmen yanlış yazılmış her cümleyi sildirmeden yanına
doğrusunu yazmalı, cümlenin doğru kavranmasını sağlamalıdır. Çocuk okuma
mekanizmasını tamamladığı ana kadar fiş verilir. Bu dönemde bir yandan cümle
öğretilmeye devam edilirken, diğer yandan da kelime ve hece devreleri de
sırasıyla uygulamaya konulur. Yani cümle öğretiminde belli bir mesafe
alındıktan sonra (10-12 cümle verilince) cümle çözümlemesine (kelimelere
ayrılmasına) başlanır. Bu aşamada öğrencilerin bazılarının farklı
cümlelerdeki aynı kelimeleri sezdikleri ve bak öğretmenim bundan şurada da var,
şu fişimizde de var şeklinde çıkışları görülebilir. Bu çalışma basit
cümlelerden başlayıp zora doğru yapılmalıdır. Daha sonra her iki çalışma
sürerken(cümle öğretimi-cümlelerin kesilmeye başlanması) bir müddet sonra ilk
elde edilen kelimelerden başlayarak hecelerin elde edilmesine başlanır.
Görüldüğü gibi cümle devresi içerisinde hem kelime, hem de hece devresi
birlikte yürütülmektedir. Burada önemli olan husus öğretmenin kelime ve hece
devresini ne zaman başlatacağını iyi ayarlamasıdır. Bu
devrede çocuklara ad ve soyadını öğretmek lâzımdır. Bunun için her öğrencinin
ismi küçük bir fişe yazılıp verilmelidir. Bunun yanında sınıfta bulunan ve
sık kullanılan eşyaların ismi kartona yazılarak o eşyanın bir köşesine
raptiye ile tutturulmalıdır .Bu eşya isimlerinin öğretilmesi cümle
öğretilmeden mi, yoksa cümlelerin arasına serpiştirilerek mi? yapılacağı
öğretmene bırakılmaktadır. Bu konuda “... başlangıçta sınıfta bulunan
eşyaların“masa, sıra, yazı tahtası,
kapı, pencere, kitap, kalem” adları öğretilmekte, bilahare de cümleler
verilmektedir(19). Çözümleme
metodunda esas unsur cümledir. 30-40 cümlenin öğretilmesi yeterlidir.
Vereceğimiz cümleler nasıl olmalıdır? *
Cümleler kısa ve emir bildiren cümleler olmalıdır. *Cümlelerde
büyük ve küçük harfler kullanılmış olmalıdır. *
Alfabedeki bütün harflerin cümlelerde geçmiş olmasına dikkat edilmelidir. *Cümlelerde
noktalama işaretlerinden nokta, virgül, soru işareti ile ismin hâlleri
kademeli olarak verilmelidir. *Cümleler,
seviyeye uygun, ilgi uyandırıcı ve H. bilgisi üniteleriyle ilgili olmalıdır. *
Yazılışı değişik olan harflerin mutlaka cümle başında kullanılması
sağlanmalıdır. *Öğretilen
cümleler arka arkaya getirildiğinde hayat bilgisi dersinde destekleyecek bir
anlam bütünlüğünde olmalıdır. Örneğin; Ali gel. Okul açıldı. Kalem al. Yazı
yaz. Resim yap... gibi. Çünkü
“Çocuklar kendileri için yeni, hoş, anlamlı, haz veren, önemli, sürekli olan
uyarıcıları daha kolay algılar(20)”. Gerek
sınıf içindeki eşyaların ismi verilirken, gerekse cümleler verilirken şu
şekilde bir sıra izlenmesi yararlı olur: Verilecek
kelime veya cümleler Hayat Bilgisi ile ilgi kurularak, kavratıcı sorular
sorularak öğrencilere buldurulmalıdır, Bulunan
cümle önce bulan öğrenciye, sonra diğer birkaç öğrenciye yüksek sesle bir-iki
defa okutulmalıdır, Uygun
ise cümleyi öğrencilere dramatize ettirmelidir, Öğretmen
günlük yaşantıdan örnekler vererek açıklamalarda bulunur ve cümleyi bir kez
de kendisi söyler, Bütün
sınıfa koro hâlinde cümleyi bir-iki defa tekrar ettirir, Bu
cümlenin yazılışını da göstermemi ister misiniz? der ve büyük fişi tahtaya
asar. Astığı cümleyi bütünlük içerisinde, konuşur gibi okur(duraklayarak
okunmaz), Öğretmen
cümleyi sınıfa, bir kişiye veya gruba, tekrar sınıfa okutturur, Sözün
yazılışını da göstereyim mi? diyerek cümleyi tahtaya kurallara uygun biçimde
yazar. Cümlenin unsurlarının yazımında “bir, iki, üç” diyerek kaç hamlede
yazıldığı sezdirilir, Fiş
tahtada asılıyken ve öğretmenin yazdığı da silinmeden havada parmak çalışması
yapılır. Cümlenin yazılışı çubukla üzerinden gidilerek gösterilir, havada ve
sıra üzerinde yazdırma egrersizleri yapıldıktan sonra sınıfça bir-iki defa
okunur, Küçük
fişler dağıtılır, büyük fişe benzeyip-benzemediği sorulur, artık
defterlerinize yazabilirsiniz der ve küçük fişleri defterlerinin başlarına
koyar, yazılanlar mutlaka kontrol edilmeli, yazamayanlara örnek cümle
yazılmalıdır. Yazılan cümlelerin hepsini okurlar. Cümleler
büyük fişe bakılarak sıra üzerinde fasulye ya da çöple yazmaları
sağlanır,(ilerleyen zamanlarda fiş tahtadan alınarak yazmaları
istenir.)Yazmaya, erken bitiren öğrencilerden başlayarak cümle tahtaya renkli
tebeşirlerle yazdırılmalıdır. Bu çalışmalar arasında öğrencilere şiirler
okumak, fıkra anlatmak, resimler göstermek... gibi etkinlikler yapılırsa
öğrenci faaliyetlere dikkatini toplamış olarak katılır ve başarı artar. Cümle
öğretimi çalışmalarında anlama-okuma-yazma çalışmaları bir bütün olarak
düşünülmeli ve birlikte kavratılmaya çalışılmalıdır. Bütün bu çalışmaların
bir ders saatinde bitirilmesi şart değildir. İlk haftalarda bu uygulamaların
uzun zaman alması öğretmeni telaşlandırmamalı, cümleler tüm öğrenciler
tarafından okunup-yazılmadan yeni bir fişe geçmemelidir. Öğrenciler her fişi
bir önceki fişten daha kısa zamanda okuyup-yazma alışkanlığı kazanacaktır. 3)Kelime Dönemi: Öğrenci
farklı cümlelerdeki aynı kelimeleri tanımaya başlayınca cümle çözümlemesine
başlanır. Okuma gerçekleşene kadar devam eder. Yaklaşık 8-10 cümle
verildiğinde öğrencinin öğretilen cümleler içerisinde benzeyen kelimelerin
farkına varır. Bu döneme geçme aşamasında öğrencilerin en iyi sevdiği cümle
okutulur. Cümleyi okurken kaç defa ses çıkartıyoruz; yazarken kaç aralık
bırakıyoruz? diye sorulur. Öğrenciden aldığımız tepki doğrultusunda cümlenin
bu parçalarına kelime dendiği söylenir, kelimeleri ayıralım mı?diye
sorulur.Kelime ayırma işleminde öncelikle özne olan kelimeden başlanmalıdır. Bu kelime genellikle sınıftaki
öğrencilerin birinin ya da öğrencinin yakın çevresindeki kişilerden birinin
adı olabilir. Bu durum o kelimenin daha iyi kavranmasını sağlar. 6-8 cümleye
kadar sadece cümlenin öznesi kesilir. Cümleden kesilen öznelerin (isimleri),
diğer cümlelerin başlarına getirerek okuma-yazmaları sağlanır. Çözümleme; Cümleler
kelimelere, Kelimeler
hecelere, Heceler
harflere ayrılarak yapılır. Çözümleme esnasında renkli tebeşir, çözümleme
levhaları, makas... vb. araçlar mutlaka kullanılmalıdır. Cümleler kelimelere
çözümlenirken ilk kesilen unsurun özne olacağını ve 6-8 cümlenin bu şekilde
çözümlemeye başlanılacağını söylemiştik. Özneden sonra cümlede yüklemin kesilmesiyle devam edilir.
Bu sefer yüklem cümlelerin başına, sonuna, koyarak gezdirilir. Bu çalışmaya
geniş bir zaman dilimi ayrılır. Yeni yeni cümleler kurularak öğrencilere
okutturulur. Çözümleme
yapılacak cümleler, kesilecek özne ve yüklemler ile bundan sonra
oluşturulacak metinler ünite ve günlük plânda yer almalıdır. 4)Hece Dönemi: Bu
döneme sekiz sesli harfin çözümlemesi ile başlanır. Verdiğimiz cümlelerde
sesli harfler tek tek hece olarak ortaya çıkmalıdır. Örneğin:A-li, o-kul,
E-lif, ü-züm... gibi. Harfleri kopya ederken sesli harfleri unutma,
kelimelerin bitiştirilmesi, çocuğun dilin hece yapısına ait tasavvurlarının
açık-seçik olmamasından kaynaklanır(21). Çözümlemesi yapılan kelimelerden elde
edilen ses ve hecelerle yeni yeni kelimeler tüketilmelidir. Bu şu şekilde
yapılabilir:ağızdan iki hamle de çıkan A-li kelimesinin 1. Sesi nedir?(A); 2.
Sesi nedir? (li) cevabından sonra tahtadaki büyük fiş üzerinde bu heceler
arası çizgi ile ayrılır ve kesilir. Bu sesler eldeki kelimelerin önüne,
arkasına getirilerek(güneş-li, okul-a ... gibi) yeni yeni kelimeler
türetilir. Elde edilen kelimeler, oluşturulacak birkaç yeni cümlede
kullanılır. Birbirini bütünleyecek 3-4 cümle ile küçük bir metin oluşturulup
okutma-yazdırma etkinliğinde bulunulursa iyi olur. 5)Harf Dönemi: Sesleri
analiz etme çalışmalarında benzer harflerin birbirlerinden niçin farklı
oldukları, onlara öğretilmelidir. Benzer harfleri birbirleriyle kıyaslayıcı
alıştırmalar, harf dizileri şeklinde yapılır ve bu arada açıklamalar da
verilirse çok faydalı olur(22). Çocuklarda hece kavramının gelişmemiş olması;
sesli ve sessiz harfler arasındaki ilişkileri kavrayamamış olmasıdır. Sesli
harfler vurgusuz ve çocuğun dikkatini daha az çekmektedir(23). Bu nedenle
öğretmen hece devresindeki çalışmalarında hecelerin doğru telâffuzuna ve
pekiştirici çalışmalara daha fazla önem vermelidir. Hece
döneminde sekiz sesli harfin tek tek (hece olarak) ortaya çıkarılması
gerektiğini söylemiştik. Bu şekildeki çalışmalarla sesli harfler hece
döneminde doğal olarak kavratılmış olmaktadır. Sekiz sesli harften sonra harf
döneminde yapılacak çalışma; alfabemizdeki yirmibir sessiz harfi tanıtmak
olacaktır. Sessiz harflerin tanıtılması ve kavratılmasında öncelik sert sessiz harfler (p, ç, t, k, f,
ş, s, h) de olmalıdır. Sert sessizleri kavratırken şu şekilde bir yol
izlenirse amaca daha kolay ve çabuk ulaşılabilir. Sınıf üç gruba ayrılır.
Tahtada (her grubun karşısına gelecek şekilde) üç kutucuk çizilir.Birinci
grubun karşısındaki kutucuğa bir sesli harf yazılır. İkinci grubun
karşısındaki kutucuğa (sesli harfle bir bulunan ve çözümlemesi yapılmış) sert
sessiz harf yerleştirilir. Üçüncü grubun karşısındaki kutucuğa da her iki
grubun harflerini birleştirerek yazar. Şimdi
sıra gruplara kendi kutucuklarındaki sesi çıkartmalarındadır. Öğretmen
birinci kutucuğu gösterdiği zaman 1. grup, ikinci kutucuğu gösterdiği zaman
2. grup yüksek sesle okurlar. Bu birkaç kez tekrarlanır. Sıra üçüncü grubun
kutucuğundaki sesleri çıkarmaya gelmiştir. Her iki grubun çıkardığı seslerin
birleştirileceği ifade edilir. Sonra birkaç kez okutulur. Tekrar 1., 2. ve 3.
gruplara seri bir şekilde okutturulur. Aynı harfin önüne ve arkasına ünlüleri
getirerek elde edilecek 16 hece öğrencilere sırasıyla okutulur, yazdırılır.
Elde edilen sert sessizler sesli harflerle birlikte kullanılarak yeni yeni
hece ve kelimeler oluşturulur. OKUMA YAZMAYA GEÇİŞ (METİN
SAFHASI): Okuma,
yazıyı görme, anlamı kavrama ve bu kelimeleri seslendirmedir(24). Göz, zihin
ve ses organlarının uyumu ile okuma etkinliği ortaya çıkar. 1. sınıf
öğretmeni dersi anlatırken, cümle-kelime ya da harfi kavratacağı zaman üç
faaliyeti birbirini bütünleyecek şekilde yapmalıdır. Vereceği cümleyi
öğrencilere buldurduktan sonra tahtaya asmalı, sonra canlandırmalı ve uygun
bir ses tonu ile okumalıdır. Bunu dikkatlice izleyen öğrenci cümlenin
bölümlerini kavramış; canlandırma sonucunda da anlamla ilgi kurmuş olur. Bu
şekildeki bir etkinlikle verilen cümle ya da kelimeyi (zihninde anlamı
bulunduğu için) söyler ve yazar. Bu aşamada gerek dikkat toplamak ve gerekse
verilen cümle ya da kelimeyi kavratmak için öğretmen kılavuz sorular
sorabilir. Okuma
etkinliği hem öğrenci hem de öğretmen açısından çok önemlidir. Öğretim
çalışmalarının ileriki yıllarda da istenilen doğrultuda yürütülmesi için
okumanın ilk yılın içerisinde çok iyi kazandırılması gerekir. Okuma durumu
iyi olmayan öğrenciler anlama ve anlatım bakımından da iyi olamayacağından
sonraki yıllarda okuduğu kitaplarda istenilen ölçüde yararlanamaz. Bu
devreye gelmeden veya başladıktan hemen sonra bazı öğrenciler yeni
oluşturulan hece ve kelimeleri okuyup-yazdığı görülebilir. Bu seviyedeki
öğrenciler öğretmen tarafından gruplandırılarak metinler verilmeli,
okuyup-yazmaları sağlanmalıdır. Böyle yapılmadığı takdirde ileri seviyedeki
öğrencilerin hece ve harf tekrarlarından sıkılacağı ve dolayısıyla okuma
yazma isteğinde azalma olabileceği düşünülmelidir. Birinci
sınıfa alınan öğrenciler değişik aile ortamlarından geldikleri için okula
hazır olması yönünden farklılıklar gösterirler. Öyle ki, sınıfta, eline ilk
kez kalem alan çocuktan, belli bir ölçüde okuma yazmayı kavramış olan çocuğa
kadar değişik düzeyde öğrenci bulunabilir. Bu nedenle, çeşitli etkinliklerden
yararlanılarak çocukların okuma yazmaya hazır olma yönünden iyice
değerlendirilmeleri gerekir. Bu değerlendirme sonuçlarına göre çocukların
baştan itibaren seviye gruplarına
ayrılmaları ve her grubun ihtiyacına göre öğrenme etkinlikleri plânlanması
gereklidir. Öğrenciler sürekli aynı grupta tutulmamalıdır. Çocuğun durağan
bir yapıya sahip olmadığı, tersine sürekli bir değişim ve gelişim içinde
bulunduğu göz önünde tutulmalıdır (25). Seviye
gruplarıyla etkinliğine göre sırasıyla ilgilenilmelidir. Bir grupla tahtada
yazı etkinliğinde bulunulurken diğer grup verilen ödevi deftere, bir diğeri
de çöp ya da fasulye ile yazmaya yönlendirilmelidir. Bütün bu etkinlikleri
yaparken öğretmen gruplar arasında okuyan-okuyamayan; çalışkan-tembel gibi
ayırımlarda bulunmamalı ve bunlara fırsat yaratmamalıdır. Hatta bu gruplara
ayırmanın ölçü ve sebebiyle çalışma yöntemleri, öğrencinin anlayacağı bir
dille açıklanmalı; veli toplantılarında da velilere bilgiler verilmelidir. Mekanizma
kavrandıktan sonra okuma parçaları üzerinde yapılan okuma, sözlü ve yazılı
anlatım, dilbilgisi ve yazı çalışmalarının ünitelere bağlı ve daha ziyade
yazılı yapıldığı safhaya “metin safhası” denir. Metin safhasına, daha önce
öğrenilen ve yeni teşkil edilen anlamlı kelimelerden meydana getirilen az
heceli ve kısa okuma parçaları ile başlanır(26). Harf döneminden sonra
öğrencilerin harflerden hece, hecelerden kelime, kelimelerden de cümle
oluşturdukları; oluşturulan bu cümleleri okudukları görülür. Bu aşamada hemen
kitap ve dergilerdeki okuma parçalarına geçilmemesi gerekir. Öğrencilerin güç
durumda kalmamaları için, öğretmen çalışmalarda elde edilen hece, kelime ve
cümleleri kullanarak küçük metinler oluşturulabilir. Duruma göre bu metinler
yazma ve okuma çalışmalarında kullanılır. Daha sonra dergi ve kitaplardaki
parçalardan öğrenci seviyesine uygun görülen parçalar üzerinde çalışılır. İlkokuma-yazma
sahasında önemli çalışmalarda bulunan eğitimci Selahattin Dikmen metinlerin
seçilmesinde dikkat edilecek noktaları şu şekilde sıralar: 1.
Metinler öğrencinin günlük yaşantısı ile ilgili olmalıdır, 2.
Metinler ilgi çekici, öğrencilerin yaş ve seviyelerine uygun olmalıdır, 3.
Metinler kısa, ifade açık, harekete yönelik ve resimli olmalıdır(27). Serbest
okuma çalışmalarında kullanılacak metinler oluşturulurken Türk folklor değerleri
arasında örnekleri sıkça bulunan bilmeceler, tekerlemeler, masallar,
türküler, maniler ve öykülerden yararlanılmalıdır. Bu materyaller, birer
okuma parçası gibi işlenmeli, öğrencilere sorular sorularak üzerinde
anlama-kavrama çalışmaları yapılmalıdır(28). Serbest
okumada olduğu gibi serbest yazmaya geçerken de öğrencilere birden
yüklenilmemeli; anlamı iyi bilenen kelime ve cümlelerin yazdırılması ile işe
başlanmalıdır. Daha sonra öğrencilere bir konu vererek düşündüklerini
yazmaları istenmelidir. Serbest yazma çalışmalarında ailede bulunan fertlerin
isimlerinin yazılması, sevilen yemeklerin isimlerinin yazılması, sevilen oyun
isimleri, akrabalık terimleri... yazdırılabilir. Sene sonuna doğru dikte
çalışması yapılmalıdır. Bunun için öğrencilerin hoşuna gidecek, kahramanı
sınıf içinden olan küçük olaylar öğrencilere söylenmeli, öğrencilerin
yazmaları sağlanmalıdır. OKUMA YAZMA ÇALIŞMALARININ
DİNLEME VE KONUŞMA ETKİNLİKLERİYLE BİRLİKTE YÜRÜTÜLMESİ Bu
devrede heceler harflerine ayrılır. Ayrılan harfler iyice tanıtıldıktan sonra
yeni yeni heceler oluşturulmaya başlanır. Elde edilen hecelerle yeni
kelimeler; kelimelerden de kısa emir ve soru cümleleri oluşturulmaya özen
gösterilir. Oluşturulmaya çalışılan cümlelerin öznelerinin sınıfta bulunan
öğrencilerin isimleri olması dikkat ve istek açısından yararlı olacaktır.
Cümlelerin birkaçının birleştirilmesiyle küçük metinler oluşturularak okuma
ve yazmaları istenebilir. Kısa ve emir cümleleri içinde ismi geçen
öğrencilere sırasıyla tahtaya yazdırılır. Tahtaya yazdırılan cümlelerden
oluşan metin öğrencilere sırasıyla okutturulur. Çözümleme
metodu yalnız okuma-yazma mekanizmasını değil, konuşma mekanizması kavratma
bakımından da önemlidir. Güzel konuşma alışkanlığını kazandırabilmek için
konuşma, okuma, yazma faaliyetlerinin birbirinden ayrılmadan bir bütün olarak
mütalaâ edilmelidir. Öğrenci, yakın çevresindeki eşyaları tanıdıktan sonra
yazma alıştırmaları yapılmalıdır. Böylece kelimeleri söylenişi ayrı, yazılışı
ve okunuşu ayrı olarak öğretemeyiz. Bu üç unsur birlikte öğretilir (29). Dinleme
alışkanlığının kazandırılması da önemli çalışmalardan biridir. Türkçe’mizin
iki önemli alanı olan anlama ve anlatımın
içine aldığı dört beceri (okuma, yazma,
dinleme ve yazma) birbirini bütünleyen unsurlardır. Anlama, dinleme ve
okumayla; anlatım ise, konuşma ve yazma etkinlikleriyle geliştirilebilir. Dinleme
becerisinin öğrenilebilir ve öğretilebilir bir dil becerisi olduğunu ifade
eden S.Çelenk öğretmenlere etkin dinlemeyi sağlamaları amacıyla şu eğitici
çalışmaları yapmalarını önermektedir: 1.
Dinleme etkinliğinin sonunda sorular sorulacağını belirterek konuşmaya
başlama, 2.
Dinlenecek metin ya da konuşmaya hazırlık sorularıyla girme, 3.
Dinlenen metin ya da konuşmanın eksik kalmış bir bölümünü tamamlama, 4.
Dinlenen metin ya da konuşma konusunun sözlü ya da yazılı olarak özetini
çıkarma, 5.
Dinlenen metin ya da konuşmayı öğrenciye dramatize ettirme, 6.
Dinlenen metin ya da konuşmanın başlığını tahmin etme (30). Öğrenme
yollarından biri olan dinlemenin istenilen ölçülerde olabilmesi için: •
Derslikte öğrenciler öğretmenlerini iyi görebilecek şekilde
oturtulmalıdırlar, •
Duyma ve anlama güçlüğü çeken öğrenciler ön sıralara oturtulmalıdır. •
Dinleme etkinliği dikkat dağıtıcı ses ve gürültünün olmadığı zamanlarda yapılmalıdır,
•
Öğrencilerin yorgun, aç, moralsiz olmadıkları zamanlarda yapılmalıdır, •
Dinleme etkinliğinin konusu öğrencilerin seviyelerine uygun, dikkat çekici nitelikte olması gerekmektedir. Dinleme
alışkanlığının yerleşmesi için müzik dersinde öğreteceği bir parçayı kendisi
söyledikten sonra büyük sınıf öğrencilerinden bir grup çağırarak şarkıyı bir
de onlardan dinlemelerini sağlamalıdır. Böylece hem dinleme alışkanlığı
kazandırılmış olacak hem de öğrenilmiş bulunan şarkı sözlerini metin
oluşturma-okuma-yazma etkinliğinde kullanma imkânı elde etmiş olacaktır. Okuma,
yazma ve dinlemenin yanında konuşma becerisinin de geliştirilmesine aynı
derecede önem verilmelidir. Konuşma, bireyin içinde yaşadığı topluma uyumunu
sağlamasında, kendine güven duygusuyla yeteneklerini ortaya koymada ve
başarılı olmada kendisine kapı aralayacak en önemli unsurdur. Öğrencinin
güzel bir Türkçe konuşmasını sağlamak için şunların yapılması gereklidir: •Öğretmen
konuşmasına dikkat etmeli ve öğrencinin karşısında düzgün konuşmalı, •Öğrencilerden
güzel konuşmaları taklit etmelerini istemeli, •Öğrencilere
sık sık fırsat tanıyarak sınıf arkadaşlarına konuşmaları sağlanmalıdır. Bunun
için izlenilen bir olayın, gösterilen bir resmin, yapılan bir gezinin
anlatılması seçilebilir. •Ses
tonu ile el, kol ve yüz hareketlerinin konuşmayı beslediği fikrini kavratmaya
çalışmalıdır. •Konuşan
öğrencilere taltif edici sözler söyleyerek onları cesaretlendirmelidir. Yazma
becerisi; öğrencinin gördükleri, duydukları ve düşündüklerini yazı ile anlatmasıyla
gelişir. Dinleme, okuma ve konuşma becerileri ile doğrudan ilişkilidir.
Öğrencilerin yazılarının istenilen seviyede olması için bazı çalışmaların
yapılması gerekir. Bu öğrencinin sinir-kas koordinasyonunu sağlayıcı
faaliyetler olup yazının açık, okunaklı ve işlek olmasını sağlar. Bundan
başka: •Resim
dersindeki kesme-yırtma-yapıştırma çalışmaları parmak kaslarını geliştirerek
yazının istenilen seviyede olmasını sağlar, •Sırada
ve havada parmakla yazı yazma çalışmaları, •Fasulye
ve çöplerle yazı yazma çalışmaları, •Serbest
resim yapma çalışmaları, •Tahtada
ve deftere istenilen çizgileri çizme çalışmaları da yazıyı güzelleştiren
etkinliklerden bazılarıdır. SESLİ-SESSİZ-GÜZELVEHIZLIOKUMAETKİNLİĞİNDEDİKKATEDİLECEKNOKTALAR: Okumaya
geçmiş öğrencilere yeni oluşturulmuş metinler sesli olarak okutulmalıdır.
Bütün öğrenciler okumaya geçmiş, uzun süre sesli okuma etkinliğinde bulunulmuş ve iyice anlaşılmış bir metin
üzerinde ise güzel okuma çalışması
yapılabilir. Güzel okuma yapılacak
metin öğretmen tarafından özenle seçilmelidir. Bazı metinler öğretmenin
okumasından sonra öğrencilere söz korosu şeklinde okutulursa ses tonunun
ayarlanmasına ve okuma hızının geliştirilmesinde yararlı olur. Sessiz okuma, güzel okumada olduğu gibi
okunmuş ve anlaşılmış metin yerine, içerisinde yeni kelimeler bulunan kısa ve
anlaşılması kolay olan metin olmasına dikkat edilirse daha yararlı olur.
Öğrencilere öğretim yılının sonuna doğru seviyelerine uygun hikâye kitapları
verilerek sessiz okuma etkinliğinde
bulunmaları sağlanır. Bu şekilde bireysel okumalar için kitaplıkta okuma
setleri bulundurulur. Öğretim yılı sonuna doğru okuma problemi olan öğrenci
kalmayınca sesli, sessiz ve güzel okuma etkinliğinde belli bir mesafe kat
edildikten sonra öğretmen monotonluğu kırmak, öğrencilerin ilgi ve
isteklerini artırmak için hızlı okuma çalışması yapılabilir. Öğretmen sessiz
okumada olduğu gibi bu tür okuma etkinliği için masal, çocuk hikâyeleri,
hayvan ve tabiat hikâyeleri temin edebilir. Okumasını
yetersiz bulduğu öğrenciler ile ilgilenerek bunun sebebi araştırılmalı; çocuk
ve ailesinden, çevreden, okul ve sınıf içinden başarıyı etkileyen faktörleri
ortadan kaldıracak girişimlerde bulunulmalıdır. Okuma güçlüğü çeken
öğrenciler durumu iyi olan öğrenci grubu içerisinde grup çalışmasına tabi
tutulabilir. Okunan kitaplar üzerinde grup elemanlarının konuşmasına fırsat
tanınması... gibi. Bu gibi etkinliklerde bulunan okuma güçlüğü olan
öğrencilerden onure edici sözler esirgenmemeli, onların yapılan çalışmalarla
medenî cesaret kazanmalarına ve öz güven duygusunu geliştirmelerine yardımcı
olunmalıdır. Anlama
eğitiminin önemli vasıtalarından olan okuma mekanizması kitaplardaki
metinlerle, şiir, tekerleme, bilmece, sayışma, mani... sözleriyle
zenginleştirilerek işlerlik kazanmasına çalışılmalıdır. Serbest
okuma çalışmalarında aşağıdaki örnek metinler gibi çevre özelliğine uygun
parçalar oluşturulabilir: Ooo
piti piti İğne battı Keramela
sepeti Canımı yaktı, Terazi,
lastik ombul koş, Jimnastik Arabanın tekeri İstanbul’un
şekeri Mustafa
mıstık, Hap hup altın top Arabaya
kıstık, Bundan başka oyun
yok Üç
mum yaktık, Seyrine
baktık. Bizim
evde deli var, tepesinde gülü var (Horoz) Leylek leylek havada Fış
fış kayıkçı Yumurtası tavada Kayıkçının
küreği Haydi verin et yesin Tıp
tıp eder yüreği Et yemezse ot yesin Akşama
fincan böreği. İLKOKUMA-YAZMA ÖĞRETİMİNDE
KULLANILAN DİĞER ARAÇLAR: 1.FİŞLER: Fişler, büyük ve küçük olmak üzere iki çeşittir
ve cümle öğretiminin en önemli aracıdır. Öğretmenin kısa sürede başarıya
ulaşmasını sağlar. A.Büyük Fişler:Çözümleme metodunun cümle
öğretimi dönemine büyük fişin öğretimiyle başlanır. Öğretilen fişler sınıfta
her öğrencinin görebileceği bir yere (genellikle yazı tahtasının yan tarafına
gerilen iplere asılır) dizilmelidir. Fişlerin yerleri zaman zaman
değiştirilmelidir. Öğrencilerin ilgisini çekmesi ve daha çabuk kavramaları
için büyük fişin kenarına ilgili resimler yerleştirmek iyi olur. B. Küçük Fişler:Büyük fişteki cümlenin
aynısı küçük, renkli kartonlara yazılır. Küçük fişler, öğretmen tarafından
her öğrencinin ismi yazılarak dağıtılan zarflarda saklanır. Çocuklar
isimlerini bu zarflara bakarak da öğrenebilirler. Bunu hızlandırmak için
verilen her küçük fişin arkasına kendi adlarını yazmaları öğretilir. C. Fasulye ve çöpler:Çizgi çalışmalarıyla
cümle öğretimi döneminde beceri kazandırma ve kalıcı öğrenmeyi sağlamak için
fasulye ve çöplerle pekiştirici çalışma yapılır. Ç.Defter-Kalem:1. sınıf öğrencilerine az
yapraklı çizgili defter aldırılır. Eğer imkân varsa çift çizgili üç aralıklı
defter aldırılabilir. Yine 1. sınıf öğrencileri kesinlikle açacak ile açılan
tahta-yuvarlak kalem kullandırılmalıdır. Öğrencinin güzel yazı alışkanlığına
sahip olması için kaleme iyi hakim olması gerekir. İnce uç takılan kalemlerle
bunun sağlanamadığı görülmüştür. Çözümleme sırasında kurşun kalemle birlikte
renkli kalem de kullanılması yararlı olur. D. Yazı Tahtası:1. sınıf öğrencilerine
göre ayarlanmış olmalıdır. Tahtanın yerden yüksekliği 60-65 cm olmalıdır.
Öğrencilerin yazı yazacağı yüksekliğe cümle yazımında kolaylık sağlanması
için tahtaya hafif belirgin çizgiler
çizilebilir. E. Kelime-Hece-Harf Penceresi:Değişik
kelime, hece ve harfleri kavratmak için iki ayrı karton parçası kullanılarak
yapılır. Harflerin yazıldığı şerit köprüden geçirilerek diğer kartona
takılır. Yazılı şerit hareket ettirilerek farklı harf, hece ve kelimeler
öğrencilere okutturulur. F.Hece Levhası: Kelime-Hece-Harf Fırıldağı
(*) Hisarcık Fevzi Çakmak İlköğretim
Okulu Türkçe (Formatör) Öğretmeni M.Gazi/Kayseri. (1) Emin Özdemir. “Anadili
Öğretimi”, Türk Dili, Dil Öğretimi
Özel Sayısı S.379-380. s.19. (2) M.Helimoğlu Yavuz.
“Başka Bir Nesl-i Cedid” adlı makale. 28.06.1999 tarihli Cumhuriyet gzt. (3)Julia Marshall. “Anadili
ve Yazın Öğretimi”,(çev. Cahit Külebi) Başak Yay. Ankara 1994, s.22-23. (4)Eğitim öğretim
çalışmalarının plânlı yür. ilişkin yönerge. 22 Haziran 1981 tarih ve 2089
sayılı T.Dergisi. (5)Ruşem Alaylıoğlu, Ferhan
Oğuzkan. Ansiklopedik Eğitim Sözlüğü, s.258. (6)Doç.Dr.Ali Osman Özcan.
“İlkokuma-Yazma Öğretim Programlarının Geliştirilmesi”,Hacettepe
Üniv.Eğt.Fak.derg. (Türkiye’de İlköğretim Sempozyumu)Yıl1992, S.8, s.167. (7) Süleyman Çelenk.
“Farklı Yöntemler Açısından İlkokuma ve Yazma Öğretimi ve Bir Yöntem
Denemesi”,Hacettepe Üniv.Eğt.Fak.derg. (Türkiye’de İlköğretim Sempozyumu)
Yıl:1992, S.8. s.370. (8) Doç.Dr. Ali Osman
Özcan. a.g.m. s.168. (9) Temel EğitimProgramı
(Türkçe Eğitimi), Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1982, s.11. (10) Nusret Alperen. Türkçe
Öğretim Rehberi, MEB Yay. İstanbul 1991, s.57. (11)Süleyman Çelenk. a.g.m., s.371. (12)Naciye İçelli. Kolay
Eğitim ve Öğretim(İkinci Baskı) Ankara, s.117. (13) Bircan Bircan. Karma
Harflerle İlkOkuma Yazma Öğretimi, Öğretmeni İşb. Yetiştirme Bürosu yay.
Ankara 1965, s.9. (14) Naciye İçelli. a.g.e.. s.118. (15) Nusret Alperen. a.g.e.. s.57. (16) Beşir Göğüş.
“İlkokullarda Türkçe Öğretimi Kılavuzu” MEB Yay., İstanbul 1968, s.9. (17) Doç.Dr.Ali Osman
Özcan. a.g.m., s.177. (18)Doç.Dr.Ali Osman Özcan,
a.g.m., s.171. (19) Nusret Alperen. a.g.e.. s.58. (20) Doç.Dr.Ali Osman
Özcan. a.g.m., s.172. (21) Doç.Dr.Ali Osman
Özcan. a.g.m., s.172. (22) Doç.Dr.Ali Osman
Özcan. a.g.m., s.173. (23) Doç.Dr.Ali Osman
Özcan. a.g.m., s.178. (24) Beşir Göğüş. “İlkokullarda Türkçe Öğretimi”M.E.Basım
Evi, İstanbul 1968, s.15. (25)Komisyon; İlkokuma
Yazma Öğretmen Kılavuzu, M.E.Basım Evi, İstanbul 1979, s.4. (26)Fevzi Uçan. “Birinci
Sınıf Öğretimi Kılavuzu”, Pratik Öğretim Yay. Geliştirilmiş IV. Baskı, Konya
1995, s.130. (27) Selahattin Dikmen.
“İlkokuma Yazma Öğretimi Öğretmen Rehberi”, ÜnerYay., Ankara 1986, s.99. (28)Dr.Süleyman Çelenk.
İlkokuma-Yazma Öğretimi, Artım Yay. Ankara 1999, s.163. (29)Nusret Alperen. a.g.e., s.108-109. (30)Dr.Süleyman Çelenk. İlkokuma-Yazma Program ve Öğretimi, Artım
Yay.,Ankara 1999, s.66-68. |
İçindekiler...o
Kâzım
Karabekir Eğitim Fakültesinde “Okul Deneyimi” Uygulaması ve Sonuçlarının
Değerlendirilmesi o
Fizik
Konularının Kavratılmasında Görsel Öğretim Materyallerinin Önemi o
Okul
Psikologluğu ve Okul Psikolojik Danışmanlığı Meslekleri: Karşılaştırmalı Bir
Çalışma o
Fen
Bilimlerinde Değerlendirmenin Önemi o
Bazı
Avrupa Ülkelerinde ve Türkiye'de Zorunlu Eğitimde Yönlendirme Çalışmalarının
Değerlendirilmesi o
Türkiye’de
Eğitim Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Süreci o
Yirmibirinci
Asrın Başında Balkanlarda Yaşayan Türkçe o
Divan
Şiiri Öğretimi Üzerine o
Lise
Resim Dersi Öğretim Programının Çağdaş Sanatsal Eğitim Bağlamında
Değerlendirilmesi o
İlköğretim Öğretmeni Adaylarına
İlkokuma-Yazma Çalışmaları ile İlgili Pratik Öneriler o
Eşrefzâde
Mehmet Şevketi’nin Medrese Talebelerinin Durumlarına İlişkin Görüşleri ve
Çözüm Önerileri © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı |
|||
[ yukarı ] |