MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ | 
  
   Sayı
  150  | 
  
   Mart,
  Nisan, Mayıs 2001   | 
 
  Yaratıcı Tarih Öğretimi
   | 
  
   Dr. Yosanne Vella (*)  Çev. Bahri Ata (**)  | 
 ||||||||||||||||||||||||
  GİRİŞOkulda tarih derslerinde neyin öğretilmesi, tarih
  programının hangi konuları içermesi ve programdan hangi konuların atılması
  gerektiği konusunda çok farklı görüşler vardır. Örneğin, 1989’da ilk defa
  İngiltere’de İngiliz ulusal programı yeniden oluşturulurken, tarih dersi, en
  problemli konu alanlarından biri olduğunu göstermişti. Bu programlardaki
  tarihsel bilginin seçimi, kültürel ön yargılı olduğu için eleştirildi. Bir
  yanda İngiliz miras ve başarılarını vurgulayan“saf” İngiliz tarihi isteyenler
  varken, diğerleri, çoğulcu toplumu vurgulayan çok-kültürü programlar istediler.
  Bu tartışma, İngiliz basınında “Tatcher’ın Okul Tarihini Fethi” manşetiyle
  siyasallaştı (4.4.1990 tarihli Daily Express Gazetesi). Daha yakın bir
  zamanda Atlantik’i geçerek,Amerika’da ulusal standartlar yazarlarının yeni
  öneriler yumağı, öğrencinin Amerika tarihine ilişkin ne öğrenmesi gerektiği
  konusunda bir tartışmayı körükledi (Elson, 1994). Öyle görünüyor ki, Amerikan
  tarih programının ulusal standartları; siyahların, Amerika yerlilerinin ve
  kadınların başarılarını göstermeyi amaçlarken, Amerika’daki sağ baskı
  gruplarının istekleri ise Lincoln’un Gettysburg Söylevi* ve Wright Kardeşler*
  gibi geleneksel dönüm noktası olaylarına geri dönülmesini vurgulamaktadır.  Tarih“Hazır”
  Bir Ürün müdür? Bütün bunlar çok ilginç okuma ve düşünme malzemesi
  sağlamaktadır. Bununla birlikte, bütün bu tartışmalar, tarihin hazır bir ürün
  olduğu varsayımına dayanmaktadır. Buna göre; tarih, tarihçilerin bitmiş
  çalışmasıdır. Tarih öğretmenleri ve program yapıcıları için Tarih öğretimi
  her ne sebeple olursa olsun, sadece onlarca uygun konuların okul öğretim
  programına konulması meselesidir.  Uzun süreden beri, okul tarihinin geleneksel hedefi,
  öğrencilerin zekâlarını zenginleştirecek gerekli işlevsel bilgi yığının elde
  edilmesi olarak kalmıştır.  Bir tarih dersi programında bütün tarihi kapsayacak
  ayrıntılı işlevsel bilgi çerçevesini amaçlayabilir miyiz? Bu mümkün müdür?Çok
  güç. Ne kadar çalışırsanız çalışın, her zaman bütün ülke, insan ve olayların
  dışarıda bırakıldığı tarihsel uçurum durumları olacaktır.  Tarihin
  Yapısı Herhangi bir konu alanının öğretime ilişkin en iyi
  metodolojik yaklaşımını öğrenmek için-ki bu tarih için de geçerlidir-konu
  alanının yapısına bakmak gereklidir. Öyle ki, öncelikle “Tarih nedir?”
  sorusuna cevap verilmelidir. Tarih ve geçmiş sözcükleri genellikle aynı
  anlamda ve aynı şeymiş gibi kullanılır. Fakat geçmiş ile tarih arasında
  önemli bir fark vardır. Geçmiş, hâlihazırda olmuş her şeyi kapsar. Tarih ise
  geçmişi kaydeder, araştırır, inceler. Geçmiş, ne olduğunun gerçeğidir. Tarih
  ise entelektüel tartışmadır. Tarih, sadece geçmişin yorumudur. Keith
  Jenkins’in(1991) söylediği gibi, “gerçekten, geçmiş ve tarih birbirine doğru
  akarlar.”Bu noktayı göstermek için kadın tarihinden söz etmek yeterlidir.
  Uzun bir süredir, kadın tarihten gizlendi. Yani pek çok tarihçi, kadını
  sistemli olarak anlatılarının dışında tuttu. Mevcut tarihsel anlatının
  merkezi olmadıkları için, sadece kadınlar değil, bütün diğer
  gruplar,halk(lar) ve sosyal sınıflar göz ardı edildi.  Bundan dolayı, öyle görünüyor ki olgular, tarihçiler karar
  verdiği anda tarihsel olgu oluyor. Üzerinde çalıştığı konuyu seçmesinde bile
  tarihçi çok seçicidir. Olguları hangi çerçeve ve düzende yerleştireceğine ve
  seçeceğine karar veren de tarihçilerdir ve her gazetecinin bildiği gibi, bir
  yönde düşünceyi etkilemek için uygun olguları seçmek ve düzenlemek
  zorundasınızdır. Tarihçiler, kendi kültürleri ve toplumlarının ürünüdür ve
  bunların ön yargı ve değerlerine bağımlıdır. Tarihçinin sorduğu sorular,
  zamanın aynı iyimserlik ve kötümserliklerini yansıtan toplumun sorunları
  tarafından belirlenir. E.H.Carr (1961) tarihi anlamak için önce tarihçileri
  anlamanın gerekli olduğunu söylerken haklıdır. Bu düşüncelerin, tarihte
  olgunun olmadığı ve tarihte nesnellik gibi bir şeyin olmadığı gibi aşırı post
  modernist görüşlere yol açtığı sanılabilir. Fakat bu doğru değildir. Pek az
  kişi belli temel olguların varlığına karşıdır. Farklı bilgi biçimleri bu
  olguları destekler. Öyle ki, bütünü oluşturan unsurlar birbiriyle uyum
  içindedir ve bir çerçeve inşa edilir. Tarihsel olgular vardır, fakat bunların
  hiçbiri, tarihçinin onları çalışmaya başlamasına kadar hiç bir anlama gelmez.
  E.H.Carr’ın(1961) söylediği gibi “tarihçiyi doğruluğu için övme, mimarı çok
  iyi kalas kullandığı için ya da binasını çok sağlam yaptığı için övmeye benzer.”
  Kitson Clark da (1967) işlevsel bilgi üzerinde konuşurken, “bu, tarihin
  dayandığı olgunun sadece çerçevesidir. Tarih değildir. Tarih olguların
  tekrarından fazla bir şeydir. Tarih, olguların yorumunu içermelidir”
  demektedir.  İyi bir tarihçinin yaptığı iş, araştırdığı konuya
  yönelik bilgiyi ve bilinen bütün olguları kontrol etmek, karşılaştırmak ve
  sorgulamaktır.  Ondan sonra kanıtı yorumlama, açıklama, nedenleri
  ilişkilendirme, eleştiri, sonuçları izleme, hayal gücünü kullanma,
  değerlendirme süreci başlar.  Bütün bu süreç, “gerçeğe” yol açmayabilir. Tarihçiler
  farklı sonuçlara, fakat geçerli bir yoruma ulaşabilir. Gerçekte tarihte
  farklı tarihçilerin aynı konuda çok değişik karşıt kuramları savundukları bir
  durum olabilir ve bütün bunlar, tarihçi topluluğu tarafından mükemmel kabul
  edilebilir ve bu kuramların aynı zamanda birlikte yaşamasına izin
  verilebilir.  Sınıfta
  Tarih Öğretimi Tarihin kendi yapısı, tarihe bilgi toplamaktan çok, bir
  araştırma tarzı olarak bakmayı önemli kılmaktadır. Eğer tarih, temelde
  geçerli yorumlar vermekle ilgiliyse, tarih dersinde, öğrencilere tarihsel
  materyali çözümlemede ve yorumlamada yardım edecek becerileri kazandırma
  üzerine odaklanması gerektiği tartışılmalıdır. Eğer biz tarihi bir olgudan
  sonra diğer olgu ile sınırlarsak, tarih öğretiminin en önemli hedefini
  kaybetmiş olacağız. Üstelik bir kişinin belleğinde tutabileceği olgu sayısı
  sınırlıdır.Becerilere ilişkin durum farklıdır. Bir kez beceri öğrenilince,
  gelecekte farklı durumlar için de kullanılabilir.  Tarih öğretiminde temel hedef, olguları ezberlemekten
  çok, beceriler olmalıdır. Öğrencilerin, tarih disiplinin ana özelliklerinin
  farkına varmalarında sınıf ortamı, öğretmenin bilgiyi veren olarak
  gösterildiği ortamdan çok, öğrenciler için aktif öğrenme çevresi olmalıdır.
  “Yeni Tarih” tarafından savunulan yaratıcı tarih öğretimi, sadece sebep ve
  sonucun analizini geliştiren becerilerin de ötesine gider. Burada önerilen,
  öğrencilere okulda -ilköğretim düzeyinde bile- tarihsel kaynakların verilmesi
  ve onların, olguları kendi başlarına “inşa etmeleri” ve
  “keşfetmeleridir.”Tarihsel kaynak olarak, biz genellikle dokümanter
  malzemenin fotokopisini kastetmekteyiz. Fakat, bunlar, kalıntı ya da otantik
  arşivsel filmler de olabilir. Kaynak malzemeleri kullanarak, gerçekten biz, J.S.
  Bruner’in(1960 ve 1966) teorileri ile geliştirilen“konu alanının yapısını”
  öğrencilere öğretebiliriz.  Tarihçilerin, kanıtlarla uğraşması yıllar sürer ve okul
  çocuğundan aynı şeyi yapmasını isteme haksızlık gibi görülmektedir. Fakat
  öğrencileri kanıt ile haşır neşir yapmanın amacı, onları tarihçilere
  dönüştürmek değildir.  Öğrenci, kanıta bakarak ve kanıtla çalışarak, gerçek
  bir tarih araştırması yapıyor da değildir.Üstelik, okulun bilim
  laboratuvarında deneyler yapmasını istediğimiz öğrenci, bilimin gelişmesini
  engellemediği için, ilköğretimde İngilizce kompozisyonlarından büyük bir
  edebî değer ummayız. Benzer şekilde, okul çocuklarının birincil kanıtı ele
  alarak tarih yaptığını söylemek haksızlık değildir.  M.Paliner ve G.R. Batho (1981) sınıfta tarihsel kanıtın
  kullanımı sırasında, ilginç becerilerin elde edilmesini incelemişlerdir. Bu
  iki bilim adamı, bir araştırmayla, her türlü beceriyi geliştirmeyi garanti
  altına alma girişimlerine karşı bizleri uyarmaktadırlar.  Sınıfı ilgilendiren içerik ve biçimlerin, dokümanlarını
  seçmek çok daha önemlidir. (Bknz. Tablo:1).    Tablo 1 BECERİLER VE YETENEKLER   
                                      “Yeni Tarih” tarafından savunulan“yaratıcı tarih”
  anlayışı eleştiriden yoksun değildir.“Yeni Tarih”, işlevsel bilginin
  zararına, anlamsız becerileri vurgulamakla suçlanmıştır. Örneğin, Stewart
  Deuchar (1987), “Yeni Tarih”i, okulda öğretilen tarihin miktarının dramatik
  düşmesine yol açarak, öğrenciye çok az ya da hiç tarihsel bilgiyle
  karşılaştırmamakla suçlanmıştır” demektedir.  İngiltere’deki öğretmenlerin, tarihin içeriğini tümüyle
  bir yere bırakıp, öğrencilerin becerilerini artırmayı arzuladıkları dönemler
  olduğu doğrudur ve öyle ki, öğrenciler, hiç bir tarihsel bilgi almaksızın,
  her hangi bir tarihsel döneme ait kaynak materyalleri ile karşılaşmaya
  başladılar. “Yeni Tarih’in” böyle aşırı verilmesinden kaçınılmalıdır. Hiçbir
  tarihçi böyle bir boşluk içinde çalışmaz. Öncelikle onlar da olgulara hakim
  olmak zorundadır.  Fakat bu, “-yaratıcı tarihin hiçbir kazancı yoktur ve
  tarihin geleneksel öğretimine yapışalım.” anlamına gelmemelidir. 1981’de
  Denis Shemilt (1981) tarafından yürütülen çalışma sonuçları, hem görüşmelerde
  hem de yazılı çalışmalarda “Yeni Tarih’i”, yani beceriye dayalı tarih
  öğretimi yapan öğrencilerin geleneksel şekilde ders yapan öğrencilerden daha
  başarılı olduğunu açıkça göstermiştir.  “Yeni Tarih” öğrencileri, soyut düşünme biçimlerini ve akıl
  yürütmeyi tarihsel problemlere uyarlamada ve konuyu daha derinlemesine
  kavramada büyük bir yetenek gösterdiler.  Sonuç Bugün, “Yeni Tarih” anlayışını, son otuz yıldır
  İngiltere’deki öğretmenlerin, öğretimlerinin tamamlayıcı bir parçası yaptığı
  düşünüldüğünde,“Yeni” Tarih terimini kullanmak güçleşmektedir.  Bu durum, Malta için böyle değildir. Daha ilerlemeci
  (progresif) öğretmenler, “Yeni Tarih” yöntemlerini uygulamaya başlamışken,
  “Yeni Tarih” yöntemini bilmesine rağmen, sınıfında hiç uygulamayan büyük
  oranda bir öğretmen kitlesi vardır.  Tarih öğretiminin evrimini gösteren bir“spektrum” hayal
  edilirse, Maltalı ve İngiliz öğretmenlerin farklı yerlerde durduğu
  görülecektir. Bu da bize, diğerlerinin yaşantılarından bir şeyler
  öğrenebilme avantajını sağlar.  Şimdi, “Yeni Tarih”in kazançlarını takdir edip,
  güçlüklerinden belki sakınabileceğimiz için onu uygulamada daha iyi
  durumdayız.  KAYNAKLAR Bruner,J.S. The
  Process of Education. (EğitimSüreci).Harvard University Press.(1960).  Bruner, J.S.Towards
  a Theory of Instruction.The Belknap Press of Harvard University
  Press.(1966).(Bu kitap,“Bir Öğretim Kuramına Doğru”(Ankara:Ank.Ünv. Basımevi,
  1991) adıyla F.Varış-T.Gürkan tarafından Türkçe’ye çevrildi.) Carr, E.H.What
  isHistory? Pelican.(1961).(Bu kitap, “Tarih Nedir?”(İstanbul:
  İletişimYay., 1980) adıyla Misket Gözen tarafından Türkçe’ye çevrildi.).  Daily
  Express’Gazetesi. (4.4.1990 tarihli) Deuchar, S. History
  and GCSE History. (Tarih ve GCSETarihi).The Centre of Policy Studies,
  (1987).  Elson, J.History.
  The Sequel Time Magazine, 7Kasım 1994.  Jenkins,K. Re-Thinking
  History. Routledge.(1991). (Bu kitap, “Tarihi Yeniden
  Düşünmek”,(Ankara:DostKitabevi, 1997) adıyla BahadırSina Şener tarafından
  Türkçe’ye çevrildi.) Kitson-Clark, G.The
  CriticalHistorian.(EleştirelTarihçi).Heiemann, (1967).  Palmer, M & Batho,G.R.The Source Method inHistory Teaching.(Tarih Öğretiminde Kaynak
  Yönetimi).HistoricalAssociation, N.48, (1981).  Shemilt, D. (1981).History
  13-16:Evaluation Study.(13-16YaşArası Tarih Programını Değerlendirme
  Çalışması) HolmesMcDougall.   
 (*)Dr.
  Yosanne Vella “Creative History Teaching: Going beyond historical facts” Education 2000, Faculty of Education,
  University of Malta. http://www.ilands.com/education2000/02htm. (**)Arş.
  Gör., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü *Ç.N.
  Pennsylvania Eyaletinin bu kasabasında, 1-3 Temmuz 1863’de Amerikan İç
  Savaşı’nın sonucunu belirleyen bir çarpışma oldu. 19 Kasım 1863’de Lincoln,
  burada ünlü söylevini verdi.  *C.N.
  1903’de Havacılık Tarihi’nde motorlu ve denetimli ilk insanlı uçuşu
  gerçekleştirdiler.  *Ç.N.
  Türkiye’deki tarih öğretmenlerinin çoğu “yeni tarih” öğretimi anlayışını
  bilmedikleri için bizde, bu anlayış hâlâ “yeni” olarak görülebilir.     | 
  
  İçindekiler...
  o       
  Küreselleşme ve Milli
  Duyarlılıklar o       
  Öğretmenlerin Sahip
  Olmaları Gereken Davranış Olarak Sosyal Beceri o       
  Öğretmen Yetiştirmenin
  Uluslararası Boyutu (UNESCO 45. Uluslararası Eğitim Kongresi) o       
  Avrupa, Amerika Birleşik
  Devletleri, Çin ve Türkiye’de Beden Eğitimi ve Sporun Gelişimi o       
  Türkiye’de Spor
  Yöneticisi Yetiştirme Faaliyetlerinin Görünümü o       
  İş Birliğine Dayalı
  Öğrenme: Etkili Ancak İhmal Edilen ya da Yanlış Kullanılan Bir Metot o       
  Okul Alanlarının
  Bedelsiz Olarak Kamuya Kazandırılması o       
  Hizmet İçi Eğitim
  Programlarının Değerlendirilmesi o       
  Üniversite
  Öğrencilerinin İnternet Kullanım Düzeyleri ve Beklentilerinin
  Değerlendirilmesi o       
  Avrupa Birliği Eğitim
  Programları “Leonardo da Vinci Programı” © T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı   | 
 ||||||||||||||||||||||||
| 
   [ yukarı ]  | 
  |||||||||||||||||||||||||