MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 159

Yaz 2003


Küreselleşme, Eğitimsel Yoksunluk ve Yetişkin Eğitimi

R. Cengiz AKÇAY*

 

Küreselleşme kavramı, üzerinde ortak bir görüş oluşturulamamasına karşın, başta bilişim ve ekonomi olmak üzere diğer sosyal alanlarda da derin etkileri görülen ve etkisi olduğu her alanda değişimi simgeleyen bir kavramdır.

Yandaş ya da karşıtları tarafından küreselleşmenin farklı tanımlamaları yapılmıştır. Bu farklı tanımlardan yola çıkarak küreselleşme, kısaca dünya çapındaki ilişkilerin yoğunlaşması olarak tanımlanabilir. Küreselleşme, her alanda mesafenin daha az önemli hale gelerek, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda dünyanın daha çok bütünleşmesidir (Bozkurt,2003:10). Küreselleşme, paranın ve malların dolaşımından daha fazla bir şeydir. Zaman ve mekan kavramlarının eski anlamını yitirmesi, sınırların ortadan kaybolmaya başlaması ve yeryüzündeki tüm insanların ve ülkelerin karşılıklı bağımlılığının artmasıdır (Bozkurt, 2003:10; ILO ve HDR’den).

Küreselleşme gerek yandaşları, gerekse karşıtları tarafından çok farklı süreçler olarak algılanmaktadır. Bu farklı algılamalar şu üç gruba ayrılmaktadır (Bozkurt,2003):

1. Aşırı küreselciler. Bu görüş, artan küresel iletişim sayesinde tüm toplumların ortak çıkarlarının daha çok farkına varmakta olduğunu ve bunun sonucunda da küresel bir uygarlığın doğuşu için ortak bir zeminin oluştuğunu iddia etmektedir.

2. Kuşkucular. Küreselleşme karşıtları olarak bilinen bu gruba göre küreselleşme, kapitalizmin savaşçı olmayan yeni işleyiş mantığı ya da jeo-ekonomik emperyalizm olarak değerlendirilmektedir.

3. Dönüşümcüler. Küreselleşmeyi dünya düzenini yeniden şekillendiren hızlı değişmelerin arkasındaki ana güç olarak görmektedir. Ekonomi, giderek daha fazla bir şekilde hizmet sektörüne bağlı hale gelmektedir. İletişim devrimi sayesinde eski yapılar yıkılmaya, eski alışkanlıklar unutulmaya ve kültürler diğerleriyle anında etkileşime girmeye başlamıştır.

Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında çok sayıda faktörün etkisi olmuştur. Bu faktörlerin başında küresel mali piyasaların gelişimine ivme kazandırarak uluslararasındaki değişim/etkileşim sürecinde küresel dönüşümü hızlandıran iletişimdeki patlamayla görülen teknolojik gelişmelerdir. Bir diğer etken de ideolojidir. Özellikle Doğu Bloku’nun yıkılması sonrasında liberal piyasa ekonomisine yönelik güven duygusu artmıştır. Son olarak, iktisadi faaliyetlerin hacimlerinin artmış olması gibi ekonomik faktörler küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Her gün finans piyasalarında büyük miktarlarda para, bir ülkeden başka ülkeye akmaktadır (Bozkurt, 2003). Bu nedenle küreselleşme kapitalizmin yeni adı olarak nitelendirilmektedir (Kızılçelik, 2001:46).

Küreselleşmenin Etkileri

Küreselleşme tüm dünyada birçok şeyin değişmesine yol açmıştır. Küreselleşmenin en belirgin faydaları, sürdürülebilir ekonomik kalkınma ve daha hızlı büyüme, yükselen yaşam standartları ve yeni fırsatlar ile teknolojik ilerleme ve bilginin daha hızlı yayılması olarak sayılabilir. Bu faydaların yanı sıra küreselleşmeye yöneltilen eleştiriler de söz konusudur. Küreselleşmenin sonuçlarını şu şekilde maddeleştirmek mümkündür (Öztürk, 2003):

1. Küreselleşme ve dijital bölünme. Bilgi ve teknolojiye ulaşım ile internet kullanımında hem ülkeler hem de bölgeler arasında belirgin bir eşitsizlik bulunmaktadır. Günümüz dünyasında temel haberleşme olanaklarından yoksun ülkelerle internet kullanımı marjinal düzeyde olan ülkeler düşünülecek olursa dijital eşitsizliğin uçurum olarak tanımlamasının gerçekçi olduğu anlaşılır.

2. Yeni düzen-yeni aktörler. Küreselleşme, çokuluslu şirketler, hükümet dışı örgütler, medya kartelleri, araştırma ve düşünce kuruluşları uluslararası sistemin yeni aktörleri olarak ön plana çıkarmıştır (Öztürk, 2003; Bozkurt,2003). Bu yeni aktörler, güçlerinin bir yansıması olarak, uluslararası ilişkilerde ve hatta ülkesel sorunlarda etkili olabilmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının, bilim adamlarının, yazarların, akademisyenlerin, kısacası “bireylerin” uluslararası ilişkileri etkileme ve yönlendirme olanağı da eskiye oranla artmıştır.

3. Yeni bir yönetici sınıf. Bu yeni dünya düzeninin yeni yönetici sınıfı için de bir terim ortaya attılar: “Kozmokratlar”. Çok gezen ve başta internet olmak üzere bilgi iletişim teknolojilerini sıkça kullanan kozmokratların sayısının bütün dünyada 20 milyon civarında olduğunu öne sürülmektedir.

4. Artan işsizlik, sendikaların düşüşü ve aidiyet sorunu. Bilgi teknolojilerindeki değişimler üretimin yapısında büyük dönüşümler doğurdu. Bilgi ve hizmet işlerinde çalışan nitelikli, eğitimli, yaratıcılığı, mobilitesi yüksek bilgi işçileri bu dönüşümden kazançlı çıkan grubu oluşturmaktadır. Drucker beden işçiliğinin gerileyişinin ve işsizliğin sebebinin ne rekabet sorunu, ne hükümet politikası, ne iş hayatının bir dönemi değil, yapısal olduğunu ve geri dönüşünün olmadığını belirtmektedir (Zencirkıran, 2003,3).  İşsizliğin artışı, iş piyasasında esnek çalışma şekillerinin uygulamalarının artması, işverenlerin sendikasızlaşma yönündeki tutumları sendikaların güç kaybetmesine neden olmuştur. Bu durum özellikle işsiz kalmış olan vasıfsız işgücünü geçmişte sendikaların sağladığı aidiyet duygusunu yanlış kurum ve eylemlerde aramaya itmiştir. Küreselleşme sürecinde işsiz kalan veya gelecek belirsizliği içinde bulunan kesimler kendilerine parlak bir gelecek ve büyük hayaller sunan söylemlere ve eylemlere kolayca yönelebilmektedirler. Çalışanların arayışları, onları gittikçe artan belirsizlik ve güvensizlik duygusuna itmektedir (Zencirkıran, 2003).  Suç, uyuşturucu madde, terörizm, hastalık ve silah trafiği gibi sorunlar, küreselleşme ile birlikte artan sorunların diğerleridir.

5. Küresel eşitsizliğin ve yoksulluğun artışı. Küreselleşme, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul kılmakta; yararları ülkeler ve bölgeler arasında eşit dağılmamaktadır. Küresel eşitsizlik olgusu,  bu alandaki en önemli sorunu oluşturmaktadır. Çünkü, henüz eşitsizliğin giderilebilmesini sağlayacak yeterince araç ta yoktur. Aynı zamanda gelişmiş ülkeler arasında ticari ve siyasi blokların oluşması, bu bloklar dışında kalan gelişmekte olan ülkelerin durumunu daha da güçleştirmektedir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin dışlanmasına yol açmaktadır.

Küreselleşmenin en önemli etkisi eğitim sistemlerinde yol açtığı değişimlerdir. Bu makalenin ana konusu bu değişimler olduğundan bunlar, ayrıca açıklanmıştır.

Küreselleşme Sorunlarına Yönelik Çözüm Önerileri

Küreselleşmenin yarattığı sorunlara ilişkin önerileri iki grupta ele almak uygun olacaktır: İlk olarak eğitimsel boyutu olmayan ya da az olan örgütsel düzenlemeler; ikinci olarak ise eğitsel düzenlemeleri de içine alan öneriler. Küreselleşmenin doğurduğu sorunlara karşı birinci grupta yer alan önerilerden bazıları şöyle özetlenebilir:

Bu sorunların çözümü için gerekli önlemlerin başında yeni istihdam biçimlerinin toplumların huzur ve refahlarını olumsuz olarak etkilemesini önlemek için gerekli çalışmaların yapılması gelmektedir (Zencirkıran, 2003). Esnek istihdam ile birlikte başta düşük iş güvenliği ve buna bağlı olarak gelecek kaygısının azaltılmasına yönelik küresel düzeyde ortak hukuk sistemlerinin geliştirilmesi gibi küresel düzeyde ortak çalışma standartları oluşturulmasına yönelik politikalar belirlenmeli ve bunun için gerekli kararlar alınmalıdır.

Azgelişmiş ülkelere olan dolaylı ve doğrudan yardımların arttırılması, fakir ülkelerin borç yükünün azaltılması, gelişmekte olan ülke hizmet ve ürünlerinin, özellikle bu ülkelerin daha iddialı oldukları tarımsal ürünler ve tekstil ürünleri başta olmak üzere, gelişmiş ülke pazarlarına daha kolay girmesinin sağlanması, uluslararası düzeyde daha iyi koordine edilmiş makroekonomik politika yönetimi, dijital uçurumun kapatılmasında yardımcı olunması, Dünya Ticaret Örgütü’nün güçlendirilmesi, önerilerden diğerleridir. Ancak Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumlar da uluslararası krizlere çözüm bulmada ve kuralları oluşturmada çok yetersiz kalmaktadır. Küreselleşmede geri planda kalan ve herhangi bir bölgesel ticari blok içinde yer alamayan ülkelere yönelik olarak yeni politikaların geliştirilmesi kaçınılmazdır.

Küresel sorunların çözümü için ülke yönetimleri, çok uluslu işletmeler, sendika ve diğer hükümet dışı örgütleri de kapsayacak şekilde, farklı grupların temsilcilerinin yer aldığı bir küresel forumun ve zenginlerle yoksulların karar sürecinde olduğu küresel yönetişimin tesisi ve küresel düzeyde iş birliğinin geliştirilmesi önemli ve gereklidir (Bozkurt 2000: 111). Ama yakın gelecekte küresel yönetişimin etkin bir şekilde kurulması mümkün görünmemektedir.

Küreselleşme karşısındaki dünyanın genel tutumu, sanki dünyanın bu yeni oluşumun öneminin henüz algılayamadığını göstermektedir. Küreselleşmenin sorunları konusunda atılması gereken çözüm adımlarının atılmaması ve atılmak için girişimlerin çok yetersiz olması bunun kanıtıdır. Dünya küreselleşmenin sorunlarını henüz hemfikir bir şekilde algılamamıştır. Henüz bu sorunların şiddetini yaşamaktadır. Yaşanan sorunlar yakın gelecekte tüm dünyayı ve ilgili örgütleri harekete geçirecektir. Ancak, bundan önce sorunlar için alınması gereken önlemlerin ne olduğunun yeterince büyük dünya kesimince algılanması gerekmektedir. Sorun büyüktür ve çözümü için de daha büyük kitlelerin hareketi ve işbirliği gereklidir.

Küreselleşmenin Eğitimsel Sonuçları

Eğitimin küreselleşmesi denince genellikle eğitim yöntem, süreç ve yönetiminde gelişmiş ülkelerle entegrasyon olarak anlaşılmaktadır. Ancak eğitimde bu entegrasyon süreci, küreselleşmenin getirdiği sorunların çözümü için yeterli değildir. Eğitim, sadece küreselleşmeye uyum ya da entegre sorunu için değil, aynı zamanda küreselleşmenin yarattığı sorunları aşmak için bir araçtır. Eğitim küreselleşmeyi yenen insan tipini yetiştirecektir. Toplumların ve bireylerin, küreselleşmenin doğuracağı muhtemel sonuçlara karşılık önlem alabilecek ve değişimlerden yarar sağlayabilecek yetilere sahip olmaları gerekmektedir. Bu nedenle, muhtemel gelişmeleri önceden sezinleyip değişimlere ayak uydurmasını bilen bireylerin yetiştirilmesi amaçlanmalıdır. Bu bireyleri yetiştirecek, eğitim kurumlarıdır. Küreselleşmenin eğitim sistemlerinde büyük değişmelere yol açtığı ve açacağı kuşkusuzdur. Ancak, bu değişmelerden hiç biri, ülkeleri ve toplumları gelişmiş, daha küreselleşmiş ülkelere entegre etmek ve o ülkelerin güdümüne sokmak için yeterli gerekçeler oluşturamaz. Bunun yanında eğitim programlarını geliştirmede, yeni eğitim uygulamalarını öngören modeller geliştirmede gelişmiş ülkelerden yararlanmak da yadsınmamalıdır. “Sokrates” gibi öğrenci değişimi projeleri bu entegrasyonun örneklerindendir, gereklidir ve kaçınılmazdır.

Eğitim küreselleşmenin de etkisiyle özellikle şu noktalarda yeni şekillenmeler içine girmektedir:

a) Küreselleşmenin gerektirdiği ve gereksindiği insan tipi. Küreselleşmenin hedeflediği insan tipi değişmiştir. Bilgiyi kullanan insan ön plana çıkmıştır. Küreselleşmenin en tipik göstergeleri, dünyanın tek pazar haline gelmesi ve bilginin maliyetinin düşmesidir. Böylece herkes ona kolayca ulaştığı için bilgiye sahip olma değil, onu yorumlama önem kazanmıştır. Küreselleşme ile eğitim anlayışlarının, yapılanmalarının ve uygulamalarının büyük değişimlere uğramasının ne kadar kaçınılmaz olduğu çok açıktır. Bu değişimler sonucunda artık insanın bağımsız bir birey olma gerekliliği her dönemden daha çok ön plana çıkmıştır. Geleceğin toplum yapılarında sorun çözen, araştıran, güçlü birey anlayışı ön plana çıkacaktır. Bu nedenle böyle bir insan tipini yetiştirmek eğitim sistemlerinin önündeki önemli bir sorundur. Güçlü birey yetiştirme amacı, örgün eğitim olduğu kadar yetişkin eğitim sistemlerini de etkilemektedir. Güçlü bireyin yetişmesi yetişkinlik dönemindeki insanlar için de önemli bir ihtiyaçtır ve bu ihtiyacın karşılanması, hayat boyu sürer; hayat boyu eğitim kavram ve uygulamalarını gerektirir.

Küreselleşmenin gereksindiği insan tipinin belirlenmesinde yeni değerler de önem kazanmaktadır. Bu nedenle yeni değerlerin iyi belirlenmesi gerekir. Küresel sistemin değerleri için yerel ve küresel nitelik önerilebilir. Küresel toplum hem yerel özelliklerini korumalı, hem de küresel değerlere sahip olmalıdır. Sahip olunması gereken değerleri en iyi tanımlayan sözcük, “küryerel”dir. Bu kavram, “yerel kültürlerden bağları koparmaksızın dünya vatandaşı nasıl olunur? ulusal ve kolektif yaşamda etkin katılım nasıl sağlanır?” sorularının cevabını vermekte ve küryerel olmanın yollarını araştırmayı vurgulamaktadır.

Küresel eğitimin sahip olması gereken bir diğer önemli değer de hem çağdaş hem de geleneksel olmaktır. Toplumun gelenekleri inkar edilmeksizin küreselleşmenin nasıl uygulanabileceği araştırılmalıdır.

Küreselleşme sürecinin öğretmeni de bu nitelikteki bireyi yetiştirmede yetkin ve bu özelliklere paralel donanımlarla yüklü olmalıdır. Öğretmenlerin, değişik kültürlere sahip, sosyal yönden zayıf öğrencilerin öğrenmelerini gerçekleştirebilen; mevcut çatışmalarını barışçıl yollarla çözebilen, birbirinin kişiliklerine ve kültürlerine saygı duyan ve toplumsal sorumluluk taşıyan yurttaşlar olmalarına yardım etmeleri önemlidir. Eğitim konusunda klasik yaklaşımların etkisini giderek yitirmeye başladığını söylemek mümkündür. Değişik kültürel ve sosyal ortamlardan gelen öğrencilerin yaşamlarına duyarlılık gösteren, eğitimin sürekliliğine, yani yaşam boyu eğitim olgusuna inanan, işbirliğine ve grupla çalışmaya yatkın ve öğrenmeyi derin kişisel bir etkinlik olarak gören bireylerin yetiştirilmesini sağlayacak modellerin uygulanmasına gereksinim vardır (Yurdabakan,2002:62).

b) Eğitim Sistemlerinin yapılarındaki değişmeler. Küreselleşme ile birlikte eğitim tüm dünyada ileri yaş gruplarına doğru uzamakta, yaşam boyu sürmektedir. Bireylerin hızla değişen bilgi toplumuna katılımı, yeni bilgi, beceri, yaşam boyu öğrenme ve eskisine göre daha nitelikli olmayla gerçekleşebilir (Yurdabakan,2002:62). Eğitimsel eksiklerden kaynaklanan eşitsizliklerin giderilmesi, hayat boyu eğitim ve sürekli öğrenme yollarının uygulanması ile mümkündür. Sürekli öğrenme, ülke kurum ve kuruluşlar için rekabette avantajın temel anahtarı olacaktır. Tüm örgütler sürekli öğrenme yollarını uygulamalıdırlar. Refah artışı ve toplumda eğitim talebinin artması ile eğitim giderek ortaöğretim düzeyinde yaygınlaşmakta, öğretim süreleri uzamakla, ancak bilgi ve teknolojide sağlanan gelişmeler giderek bu eğitim düzeylerini de işlevsizleştirmektedir (Tomul, 2002:81).

Bu yönelimler küreselleşmede özellikle yetişkin eğitiminin önem kazanmasını da beraberinde getirmiştir. Yetişkinlerin eğitim anlayış, yapılanma ve uygulamalarındaki büyük değişmelere uyum sağlaması, bir çocuk ya da gençten çok daha zordur. Yetişkinin elinde en azından daha kısa zaman vardır. Deyim yerindeyse küreselleşme yetişkinleri hazırlıksız yakalamıştır. Çocukların ise yeni değişmelere uyum sağlayabilmesi çok daha kolaydır.

Çağımızın gerekleri bireyleri güçlü ve donanımlı olmaya itmektedir. Acımasız uluslarüstü rekabet koşulları bunu gerektirmektedir. Böyle büyük ve derin rekabeti tamamlamayı ve başarmayı sağlayacak olan da küresel eğitimdir. Küresel eğitim -istenmese de- rekabetçi özellikli bir yapıya sahip olmak durumundadır. Rekabetçi bir eğitimin en başta sahip olması gereken yapısal özellik ise esnekliktir. Bu esneklik sayesinde değişimlere hızla uyum ve rekabette üstün olmak mümkündür.

Bir başka değişim de eğitim sistemlerinin bireyselleşme ve kitleselleşme süreçlerini birlikte başarmak durumunda kalmalarıdır. Küreselleşme ile mücadele edebilen sorun çözme becerisine sahip, güçlü birey tipi bireysel eğitim uygulamalarına ağırlık vermeyi gerektirirken, tüm dünyadaki gerek ülkeler arasında gerekse ülkeler içinde yaygın bir sorun halini alan eğitimsel eşitsizlik sorunları de kitlesel eğitim seferberliklerini gerektirmektedir. Eğitim sistemleri bir taraftan bireylerin tek karakter olarak kendi kendine gelişmesine izin verir ve yönlendirirken, diğer taraftan da dünya kültürünü düzenli olarak oluşturmayı hedefleyen bir yapı ve anlayışta olmalıdırlar.

Tüm bu değişim gereklilikleri, üniversite eğitimini küresel eğitimde ön plana çıkarmaktadır. Eğitim düzeyini arttırmak isteyen bireylerin sayısının hızla artması ve yaş gruplarının sadece gençleri değil tüm kesimleri kapsayacak şekilde değişmesi, üniversitelerin küresel gereklerle donatılmasını ve yapısını bu niteliklere göre değiştirmesini gerekli kılmaktadır. Üniversiteler sadece gençlere değil her yaş grubuna hizmet verecek şekilde yapılanmalıdırlar.

c) Eğitim yöntemlerindeki değişmeler. Öğrenmeyi bilmek, öğrenmeyi öğrenmek, bireysel olarak öğrenmek, takım halinde ve örgüt olarak öğrenmek eğitimin başat öğeleri olarak kabul edilmektedir. Unesco Eğitim Komisyonu bunlara “birlikte öğrenmek” ilkesini de eklemiştir. Eğitimde küreselleşmede dört ilkeden bahsedilmektedir. Bu ilkeler ; öğrenmeyi bilmek, öğrenmeyi öğrenmek, bireysel öğrenmek ve birlikte yaşamayı öğrenmektir (Doğan,2002:91;Unesco,1996’dan naklen).

Eğitimde küresel yaklaşım bütüncüdür. Disiplinler arası araştırma yaklaşımları küreselleşen eğitimin yöntemlerindendir (Çelik ve Gömleksiz,2000).

Küresel eğitimin bir diğer yöntemi takım çalışmalarıdır. Takım çalışmaları, bireylerin tartışmayı, uzlaşmayı, ikna etmeyi grupta iletişim becerisini geliştiren ve bunlara bağlı olarak yönetim becerilerini geliştirmelerini destekleyen, cesaretlendiren yöntemdir.

Bir diğer küresel eğitim yaklaşımı da bilgi teknolojilerini kullanarak daha verimli bireysel öğrenme yöntemlerini geliştirmektir. Böylelikle bireysel iletişim için bireyleri yüreklendirir ve onların küresel iletişim ve iş fırsatlarını kullanma olanaklarını geliştirir. Küresel rekabeti karşılayacak, ona hazır ve gerekli bireysel donanımlara sahip bireyler yetiştirme küresel eğitimin yöntemidir. Küreselleşme büyük bir değişimdir. Bu büyük değişim beraberinde eğitimde de değişimleri zorlar. Eğitim anlayış ve yaklaşımları ile yöntemleri de değişmek zorundadır. İş dünyasında yapılan araştırma ve gözlemler, iş arama durumunda olan genç bireylerin yeni bilgi ve becerileri öğrenme beceri ve kapasitesinin düşüklüğü, girişimcilik ve risk üstlenebilme gibi özelliklerin eksik olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Bu eksiklikler, eğitim anlayışında ve yöntemlerinde büyük bir değişimi zorunlu kılmaktadır.

Küresel eğitim anlayış ve yöntemlerinin bir diğer olumlu katkısı da değişim için gerekli fikirlerin, felsefe ve politikaların uygulanmaları için destekleyici bir mekanizma niteliğinde olmasıdır. Böylelikle bu politikaların uygulanma olasılığı da artmaktadır (Çelik ve Gömleksiz,2000).

Eğitimsel Yoksunluk ve Halk Eğitimi.

Küreselleşmenin toplumların önüne koyduğu dev sorun, küreselleşen dünya ve yoksullaşan insanlar’dır. Aslında tüm ilgili dünya kurumlarının ve eğitim sektörünün uğraşması gereken tek sorun budur. Dünya Bankası Başkanı James Wolfhensohn 11 Mayıs [2002]’de İtalya’nın başkenti Roma’da yapılan Glocal Forum konferansında: “Dünya’daki yoksulluğa çözüm bulunmadan barışın sağlanamayacağını”savunurken aynı gerçeğin altını çizmiştir. Dünya Bankası raporları da küreselleşen sermayenin yoksulluğu arttırdığını ortaya koymaktadır.

2001 Dünya Kalkınma Raporu, dünyadaki ekonomik kalkınmanın yoksul insanlara iyi yaşama şartlarını oluşturmada yetersiz kaldığı belirtilerek yeni dünya düzeninin ülkeler arasındaki gelir uçurumunu nasıl daha da büyüttüğünü ve yoksulluğu nasıl artırdığını ortaya koymuştur. Rapora göre, Dünya’da 2.8 milyar insan günde iki dolardan daha az bir gelirle hayatını sürdürüyor. Son yüzyılda insanların durumu, geçmişe kıyasla iyileşmiş olmasına ve küresel zenginlik, küresel bağlantılar ve teknolojik imkanlar hiç bu kadar büyük olmamasına rağmen, bu yoksulluk sürmektedir.

Ülkelerin kendi içinde de yoksulluk oranları genellikle çok büyük farklılıklar göstermektedir. Latin Amerika’da, okullaşma oranı yerli gruplarda, yerli olmayan gruplara kıyasla çok daha düşüktür. Güney Asya’da, kadınların eğitim aldığı yıl sayısı, erkeklerinkinin ancak yarısı kadardır ve kızların ortaokullara kaydolma oranı, erkek çocuklarınkinin sadece üçte ikisi kadardır. Küresel değişmeler beraberinde gerek ülkesel, gerekse ülkeler arası bazda eğitimsel eşitsizlikleri arttırmaktadır. Bu açıdan küreselleşme, yoksullar ve eğitimsiz kesimler için daha büyük tehlikedir. Ülkelerin eğitimsel yoksunluk içindeki coğrafi bölgeleri, sosyal sınıfları, yaş ve nüfus grupları iyi belirlenmeli ve bu yoksunluktan kurtarılmalıdır. Aynı eşitsizlikler ülkeler arasında da vardır. Son dönemde yapılan araştırmalarda eğitim göstergelerindeki derinleşen eşitsizliklere dikkat çekilmektedir. Eğitimsel yoksunluk içinde bulunan kesim ve ülkelerin bu durumdan kurtulmalarının yolu da eğitimdeki yeni atılımların gerçekleştirilmeleridir. Ancak son yıllarda yoksul ülkelerin eğitim yatırımları daha da azalmıştır.

Dünya Bankası Raporu’ndaki yoksulluk hakkındaki ifadeler ve bu konudaki öneriler şu saptamaları yapmaya olanak vermektedir:

a) Küreselleşme yoksulluğu arttırmıştır.

b) Gelir uçurumları, ülkeler arasında olduğu kadar ülkeler içinde de söz konusudur.

c) Yoksulluk çok boyutlu bir kavramdır; sadece düşük gelir ve düşük tüketim olmakla kalmayıp, aynı zamanda eğitim eksikliği, kötü beslenme ve kötü sağlık anlamına da gelmektedir. Okumaz-yazmazlık, yetersiz okullaşma ve cinsiyet eşitsizliği yoksullukla ilgilidir.

Gerek DB raporları, gerekse alandaki diğer araştırmalar, eğitimsel yetersizliklerin yoksullukla açık ilişkisini ortaya koymaktadır. Yetersiz eğitim düzeyini yükseltmek için yapılan her türlü girişim yoksullukla yapılan mücadele anlamına gelmektedir. Özellikle cinsiyet, kır-kent ve bölgesel eğitim eşitsizlikleri beraberinde yoksullukları da getirmektedir. Eğitimsel eşitsizliklerin ve yetersiz eğitim görünümlerinin ortaya koyduğu durumun adı “eğitimsel yoksunluk”tur. 

Türkiye’de eğitimsel yoksunluk göstergeleri. Önceki satırlarda Afrika, Güney Amerika örnekleri verilen eğitimsel yoksunluk göstergelerinin benzerlerinin Türkiye’de de yoğun bir şekilde yaşandığı yadsınamaz. UNİCEF’in açıkladığı istatistiklere göre Türkiye’de okur yazarlık oranı erkeklerde %94’ iken bayanlarda %77 düzeyinde kalmaktadır (http://www.unicef.org/statis/ index.html) Yaş gruplarına göre okumaz-yazmazlık durumuna bakıldığında kendisini daha fazla göstermektedir. 2000 yılı Birleşmiş Milletler verilerine göre 15-24 yaşları arasındaki erkeklerde okumaz-yazmazlık oranı %3.4’iken bayanlarda %11.6 gibi yüksek bir oran sergilemektedir. Aynı durum 25 yaş ve üstü için de görülmektedir (http://unstats.un.org/unsd/demographic/ ww 2000/ table4a.htm). Birleşmiş Milletler verilerine göre 25 yaş ve üstündeki erkeklerin okur yazar olamama oranı %13.1’iken bayanlarda % 40.6 gibi yüksek bir düzeydedir. Yine Birleşmiş Milletler verilerine göre 15 yaş ve üstü okur-yazar olmama oranlarının gelecekte erkeklerde %6.6 bayanlarda %23.5 düzeyine inmesi beklenmektedir (http://unstats.un.org/unsd/demographic/social/illiteracy).

Sonuç ve Öneriler

Küreselleşmenin eğitimsel yoksunluk ve özellikle yetişkin eğitimle ilişkilerinin incelendiği bu çalışmanın sonuçlarını ve bu sonuçlar paralelinde oluşturulan önerileri şu şekilde maddeleştirmek olasıdır:

1. Küreselleşme, bağımsız, güçlü, sorun çözen, girişimci, risk alabilen bireyler gerektirmektedir. Bu insanı yetiştirecek olan de eğitim sistemleridir. Eğitim sistemleri, böyle niteliklere sahip insanları yetiştirebilecek şekilde yapılanmalıdırlar. Bu yapılanma içinde öğrenmeyi öğrenme, takımla ve işbirliği içinde öğrenme gibi yöntemlerin özel bir önemi ve yeri vardır.

2. Küreselleşmenin gerektirdiği insan tipini yetiştirecek okulda öğretmenlerde de böyle insanları yetiştirme yeterliğine sahip öğretmenlere gereksinme vardır.

3. Küreselleşme, eğitimin özellikle ülkemizde giderek ilköğretimden ortaöğretim düzeyinde yaygınlaşmasına, öğretim süresinin uzamasına, yüksek öğretimin önem kazanmasına yol açmaktadır. Bu öğretim basamaklarının işlevsizleşme sorunları çözülmeli, bu kurumların işlevlerini arttırmaları için gerekli -esnek yapı başta olmak üzere- yapılanmalara girişilmelidir.

4. Eğitim kurumları, bir taraftan bireylerin gereksinmelerini karşılamaya, diğer taraftan kitlesel eğitim yoksunluklarını azaltmaya yönelik eğitim uygulamalarını acilen yoğunlaştırmalıdırlar. Öğrenmenin küreselleşmesi, bilginin daha kolay kullanımı ve dağılımını sağlar, mesajların bireyselleşmesine neden olur. Küresel dünyada ve okulda bireyler için bireysel öğrenme hızlarına önem kazanır.

5. Özellikle eğitimsel yoksunluk içinde bulunanların saptanması, tanımlanması ve içinde bulundukları yoksulluktan kurtulabilmeleri için çeşitli yeni ve özgün yetişkin eğitimi yöntem ve uygulamalarına gereksinim vardır. Bunun için öncelikle küresel eğitim olanaklarından yararlanamayan birey ve kesimler iyice belirlenmelidir. Eğitimsel yoksunluğu gidermek için risk grupları ve eğitim öncelikleri şu şekilde belirlenebilir:

a) Ekonomik olarak, öncelikle işsizler, sonra düşük gelir grubunda bulunanlar için eğitim hizmetlerini uygulamak ve desteklemek.

b) Bölgesel olarak, azgelişmiş yörelerde yaşayanlara yönelik eğitim hizmetlerini yoğunlaştırmak.

c) Kır-kent olarak, köylere yönelik eğitim hizmetlerine yer vermek.

d) Cinsiyet olarak, bayanlara yönelik eğitimi arttırmak. Özellikle okuma-yazma eğitimlerini ısrarla sürdürmek.

e) Yaş grubu olarak, gençlerin özellikle iş hayatına hazırlanma ve bir iş becerisi kazanma gibi gereksinmelerini giderici eğitim vermek. Ancak yaşlı eğitimi de bireysel eğitim ilkesi gereği olarak ayrıca ele alınmalı ve örgütlenmelidir. Yaşlılar için özel eğitim, toplumsal ve psikolojik hizmetler sunan kurumlar oluşturmak ve sayılarını arttırmak gerekmektedir.

f) Çeşitli toplumsal ve kültürel boyutlar açısından (örn. sorunlu aile yapısı içinde bulunanlar) sürekli eşitsizlik ve yoksunluk içinde bulunan bireyler de öncelikli grup olarak ele alınmalıdır.

6. Bu öncelikli grupların ayrıntılı olarak ülke düzeyinde sayısal olarak belirlenmesinden sonra bu kesimlere yönelik eğitimsel girişimler sürdürülmelidir. Bu düzenleme, örgütlenme ve etkinliklerin çoğu yetişkin eğitimi alanında olacaktır. Özellikle yoksul insanların eğitimlerini iyileştirmek suretiyle yaşamlarını etkileyen kararları alma yeteneklerini artırmak ve cinsiyet, ırk, etnik köken ve sosyal statüye dayanan ayrımcılığı ortadan kaldırmak, önemli çözüm önerilerindendir. Bilgi piyasasının egemen olacağı küreselleşme, yoksullar ve eğitimsiz kesimler için de büyük tehlikeler taşımaktadır. Bu kesimler sistemin yaratacağı eğitimsel fırsatlardan yoksun kalabilir. Eğitimsel yoksunluk içindeki ülkeler, toplumsal kesimler, aileler ve bireyler, uluslararası ekonomik zenginlikteki artıştan ve bilgiye dayalı ekonominin sağlayacağı temel eğitim fırsat ve olanaklardan yararlanamazlar.

7. Küreselleşme beraberinde yetişkin eğitimine kalkınmayı sağlama gibi önemli bir görev getirmektedir. Çünkü yetişkin eğitimi, kalkınmayı gerçekleştirip zenginleşmeyi sağlamada ayrıca bir işleve sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerin yetişkin eğitimi sistemleri felsefelerini kalkınmayı gerçekleştirmek ve gelişmiş ülkelerin zenginlik düzeyine ulaşmak üzerine kurmalıdırlar. Bu felsefe gelişmiş ülkelerde bireysel gelişmeyi sağlamak gibi daha bireysel hedeflerle ilgili iken gelişmekte olan ülkelerde daha kitlesel niteliktedir.

8. Yetişkin eğitimi bağlamında olmamakla birlikte, bu sorunu çözmede çok önemli bir diğer düzenleme de yüksek öğretime ilişkin olandır. Yüksek öğretim uygulamaları küreselleşme ile birlikte giderek öğretimsel mekan olarak derslıkten, okuldan uzaklaşarak işyerine, eve, bilgisayara ve internet ortamına doğru kaymaktadır. Öğrenciler zamandan ve mekandan bağımsız olarak öğrenme fırsatlarını seçmektedirler. Öğrenciler arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, dışarıdaki ilgili alan uzmanlarıyla ve değişik bilgi kaynaklarıyla kendi istediği zamanda –sadece programlanmış sınıf ve ders zamanlarında değil- internet olanaklarını kullanarak iletişim kurarlar.

Sonuç olarak okulların ve yetişkin eğitim sistemlerinin küreselleşmesi bireysel öğrenme hızlarına önem veren her yaşta, her bireye özel olarak hitap eden okullar haline dönüşmesi ve bunun için özel projelerin hazırlanarak uygulamaya konması ile daha kolay olacaktır. Böylelikle kendilerine önem verildiğini gören eğitimsel eşitsizlikler içinde yaşayan bireylerin özgüven kazanmaları kolaylaşacaktır.

Kaynakça

Aydınuraz, Arsın. “UNESCO, Küreseleşmeyi İnsanileştirebilecek mi?” www.unesco.org.tr/docs/ kurulus21112001.html

Bozkurt, Veysel. Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar, Küreselleşmenin İnsani Yüzü. İstanbul:Alfa Kitabevi, 2000.

—. Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar. www.isguc.org/memet2. htm (E- dergi)

Çelik Vehbi ve Mehmet Nuri Gömleksiz. “A Critical Examination of Globalization and its Effects on Education.” Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt:10, Sayı:2. Temmuz 2000.

Doğan, Elife. “Eğitimde Küreselleşme.” Eğitim Araştırmaları. Ocak 2002 Sayı:6

Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi. 26 Ağustos – 4 Eylül 2002. Johannesburg, Güney Amerika

Kızılçelik, Sezgin. Küreselleşme ve Sosyal Bilimler. Ankara: Anı Yayınları, 2001.

Öztürk, Feza. Küreselleşme – Yeni Dünya Düzeni. www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/ues/ 5 Fozturk .

Tomul, Ekber. “Küreselleşme ve Eğitim Eşitsizlikleri.” Eğitim Araştırmaları.Ocak 2002 Sayı:6

UNFPA. State of World Population 2002. www.unfpa.org/swp/2002/presskit/english/summary7.

UNICEF. Statistical Data. www.unicef.org/statis/index.html

UN. www. unstats.un.org/unsd/demographic/ww2000/table4a.htm

UN. www. unstats.un.org/unsd/demographic/social/illiteracy

Wolfhensohn, James. “1. Glocal Forum ‘da Yaptığı Konuşma”. Roma, 2002. www. ntvmsnbc.com/ news/152018.asp.

Yurdabakan, İrfan. “Küreselleşme Konusundaki Yaklaşımlar ve Eğitim.” Eğitim Araştırmaları. Ocak 2002 Sayı:6

Zencirkıran, Memet. “Küreselleşme: Sorunlar ve Çözüm Önerileri.” www.isguc.org /memet2. htm (E- dergi)


* Doç. Dr.; Çanakkale OnsekizMartÜniversitesi EğitimFakültesi ÖğretimÜyesi.

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv