MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 160

Güz 2003


Cumhuriyetin 80.Yılında: Ölçme ve Değerlendirme

Ömer KUTLU*

 

Giriş

“Cumhurbaşkanı olmasam, Millî Eğitim Bakanlığını almak isterdim.” diyen Atatürk, Cumhuriyetin ilanından önce ve sonra yaptığı konuşmalarda eğitimin önemine hep vurgu yapmıştır (Palazoğlu, 1999). Çünkü günümüzde, sosyoekonomik, kültürel, siyasal vb. sorunların temelinde eğitimden gelen olumsuz etkenlerin önemli rol oynadığı bilinmektedir. Haladyna (1997), son yıllarda Amerika’daki eğitimcilerin; toplumsal sorunlar, artan suçlar, aşırı yoksullaşma, AIDS salgını ve yönetsel rahatsızlıklar gibi konularda daha önce karşılaşmadıkları tepkilerle karşı karşıya kaldıklarını dile getirmektedir. Eğitim sürecinde; eğitim bilimlerinin temel alanlarına yeterince yer verilmemesi, geleneksel eğitim uygulamalarının ısrarla sürdürülmek istenmesi, eğitimle ilgili kararlarda politik ve dinsel görüşlere öncelik verilmesi gibi yaklaşımlar toplumsal sorunların daha da büyümesine neden olmaktadır. Bazı durumlarda eğitim kurumunun kararları ve uygulamaları, insanları sosyoekonomik, kültürel ve teknolojik değişmelere hazırlamak yerine bu değişimlerin önünde engel olacak bir duruma da getirmektedir. Bu gelişmeler karşısında eğitimcilerin gerekli önlemlerin alınması yönündeki çabalarının karşılık bulmayışı bazen de yetersiz kalması tartışılmalı ve bir inceleme konusu olarak ele alınmalıdır. Uygulamada yaşanan bu yanlışlık, eksiklik ve yetersizlikler gelecekte toplumda önemli roller üstlenecek bireylerin, başarıyla yetişmeleri konusunda da sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.

Günümüzde bireylerin yeni bilgi ve becerileri etkili ve verimli biçimde kazanmaları gerekmektedir. Sümer’lerden günümüze kalan belgeler, bireylerin bu bilgi ve becerileri kazanma işinin hiç bir zaman rastlantılara bırakılmadığını ortaya koymaktadır (Kramer, 1996). Bu görev çağdaş toplumlarda eğitim kurumunun çatısı altında toplanmıştır ve okullar aracılığıyla yürütülmektedir. Atatürk’ün de vurguladığı gibi, toplumun geleceği üzerinde etkili olacak en önemli kurumsal yapı “eğitim”dir. Eğitim, bir bilim alanı olarak ele alındığında, kendisini oluşturan alt disiplinlerinden bağımsız düşünülemez. Eğitim bilimleri olarak adlandırılacak olan bu alt disiplinlerin herhangi birinde meydana gelecek aksama genel olarak eğitimin aksamasına yol açacaktır.

Eğitim bilimlerini oluşturan en önemli halkalardan biri de “ölçme ve değerlendirme”dir. Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nin 80. yılında ölçme ve değerlendirme bilim alanının içinde bulunduğu durumu ve bu seksen yıllık serüveni genel hatlarıyla ele almaktadır. Burada ölçme ve değerlendirme öncellikle okul eğitimindeki uygulamalar bağlamında ele alınacaktır.

Okul eğitimi dendiğinde ilk akla gelen öğrenci ve onun öğrenme başarısıdır; kısaca öğrenci başarısıdır. Bilindiği gibi Atatürk’ün yokluklar ve olanaksızlıklar içinde hedeflediği yüksek uygarlık düzeyine varabilmek için güvendiği tek grup vardı: Gençler. Atatürk 1924 yılında onlara şöyle seslenmişti:

Gençler! Cesaretimizi takviye idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyeti biz tesis ettik; onu ila ve idame edecek sizsiniz (Özerdim, 1972, s.18).

Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürecek genç kuşakları yetiştirme işi şüphesiz ki eğitim kurumunun, okulun görevidir.

Ölçme ve Değerlendirme

Bir eğitim sisteminin başarısı hakkında bilgi veren en önemli gösterge öğrenci davranışlarıdır. Eğitim sürecinde ölçme ve değerlendirme etkinlikleriyle yapılacak gözlemler sayesinde öğrenci davranışlarının hangi düzeyde olduğu, ne tür yetersizliklerin bulunduğu hatta istenmeyen, olumsuz davranışların olup olmadığı belirlenebilir. Bu nedenle ölçme ve değerlendirme eğitim sürecinin vazgeçilmez bir öğesidir. Ölçme, bir niteliğin gözlenip gözlem sonucunun sayı ya da sembollerle gösterilmesi (Turgut, 1984); değerlendirme ise, elde edilen ölçme sonuçlarının bir ölçütle karşılaştırılarak bir karara ulaşılmasıdır (Tekin, 2002). Bilindiği gibi eğitimde, yönetsel kararlar (seçme, yerleştirme, sınıflama vb.) öğretimi geliştirme kararları, rehberlik kararları (mesleki, eğitsel ve kişisel) ve araştırma kararları başlıkları altında toplanabilen ve önem dereceleri farklılıklar gösterebilen çok çeşitli kararlar verilebilmektedir.

Aşağıda cumhuriyetin kuruluşuna kaynaklık eden yıllardan başlayarak, günümüze kadar ölçme ve değerlendirmenin geçirdiği gelişim ve değişim ana hatlarıyla ele alınmıştır.

Cumhuriyetin İlk Yılları

Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk halkı birçok konuda çağın çok gerisindeydi; durumun böyle olmasında rol oynayan en önemli etken ise Osmanlı Devleti’nin eğitim alanındaki büyük ihmalleri olmuştur (Ozankaya, 1995, Tarih Vakfı, 1999). Osmanlının son dönemlerinde bu ihmallerin giderilmesini isteyen ve birçok konuda yenileşme isteyen kişilerin çabaları, Cumhuriyetin kurucularına da fikir verici olmuştur. Cumhuriyet döneminde eğitim alanında yapılan atılımların önemli ölçüde; eğitimde ilk yenileşme hareketlerinden (1776-1839), Tanzimat’tan (1839-1876), I. Meşrutiyet’ten (1876-1878), Mutlakiyet’ten (1878-1908) ve II. Meşrutiyet’ten (1908-1918) etkilendiği bilinmektedir. Başta Atatürk olmak üzere, cumhuriyetin kuruluşunda rol oynamış birçok kişi, ders aldıkları öğretmenlerden etkilenmişlerdir. Cumhuriyet ilan edildikten sonra, daha çok genel eğitim politikasıyla ilgili fazla sayıda ve çok önemli kararlar alınmıştır. Eğitim Bakanı Vasıf Çınar’ın 8 Eylül 1924 tarihli eğitim ve öğretimin temel amaçlarıyla ilgili genelgesi bu fikri desteklemektedir (Akyüz, 2001). Ancak, okul öğrenmelerinin ölçülmesinde kullanılan eğitsel testler ve insan davranışlarının farklı boyutlarını (kişilik, ilgi, tutum, zekâ vb.) ölçen psikolojik testlerle ilgili gelişmeler oldukça sınırlı kalmıştır.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun 1916 yılında İlköğretmen Okulu’nda ve Yüksek Kız Öğretmen Okulu’nda ders kitabı olarak kullanılan “Terbiye İlmi” eğitim bilimlerinde ilk çalışma olarak değerlendirilebilir. Baltacıoğlu eğitimin toplumsal bir olgu olarak ele alınması gereğine işaret ederek, eğitim olgusunun bağımsız olmasını, diğer bilimlerin konularıyla karıştırılmamasını, eğitim başka bilimlerle inceleniyorsa eğitimin bilim olamayacağını vurgulamıştır. Eğitim konularının psikolojinin, sosyolojinin konusu ile karıştırılmamasını belirtmesi eğitim bilimlerinin oluşumuna yol açıcı nitelik taşımıştır. Baltacıoğlu bu görüşlerini 1932’de yayınladığı “Toplumsal Okul” kitabında sistematikleştirmekte ve eğitim bilimleri çalışmaları için ana ilkeler oluşturmaktadır (Özoğlu, 1996).

1930’lu yıllardaki en önemli çalışmalar Prof. Dr. Sadrettin Celal Antel (1890-1954) tarafından gerçekleştirilmiştir. Ölçme ve değerlendirme alanındaki ilk temel çalışmalarla ilgilenen ve  modern bir eğitim anlayışını savunan kişi Sadrettin Celal’dir (Başgöz ve Wilson 1968). 1931 yılında eğitim sorunları üzerinde durmuş ve var olan sorunları sıralayarak tartışmaya açmıştır. Antel’in önemli gördüğü sorunlardan biri de liselerde uygulanan, Bakalorya ve Devlet sınavı denen ve de Bakanlığın gönderdiği sorulara göre yapılan sınavın düzensizliğidir (Aktaran: Akyüz, 2001). Antel, bir yandan İstanbul Üniversitesi’nde Pedagoji Kürsüsü’nü kurarken, 1932 yılında yayımladığı “Test Usulü” isimli kitabıyla da, ölçme ve değerlendirme alanındaki temel kavramların ve uygulamaların ülkemize girmesine katkıda bulunmuştur. Bunların yanında, “Binet-Terman Zekâ Testi”ni Türkçe’ye çevirmiştir. Ayrıca, ilkokul bitirme sınavlarında kullanılmak üzere, İstanbul Üniversitesi Pedagoji Enstitüsü’nde “İlk Tahsil Verim Testi”ni geliştirmiştir. Test; Ana dili, Hesap ve Hendese, Tarih, Coğrafya, Yurt Bilgisi, Tabiat olmak üzere altı alt boyuttan ve 328 sorudan oluşmaktadır. Testte yer alan soruların tümü kısa yanıtlı olarak hazırlanmıştır (Antel, 1937).

Bunların yanında Antel, ilköğretim öğrencilerine dönük “Öğretmen Sesi” isimli bir dergi de çıkarmıştır. Binbaşıoğlu (2002, s.12), anılarında şöyle demektedir:

İlkokulun son sınıfında iken (1932-1938), derslerle ilgili olarak sorulmuş soruları içeren dergiler vardı. Bu herhalde, “Öğretmen Sesi” dergisi idi. Sadrettin Celal’in çıkardığı bu dergiye öğretmenlerimizin abone olduklarını sanıyorum. Buradaki sınıf testlerinin, bizim tarafımızdan cevaplandırılması istenirdi. Biz de bunları arkadaşlarla birbirimize sorardık. Bunun, yetişmemizde, o günkü koşullar içinde, bir hayli etkisi olduğunu söyleyebilirim.

Binbaşıoğlu’nun, kitapta anlattığı anılarından birisi oldukça ilginçtir.

İlkokulda okuduğumuz yıllarda öğretmenlerimiz, gözlemlediğimiz olaylarda açıklayamadığımız hususları, birer soru haline getirerek, sınıfın penceresinin önüne koyduğu bir “Gözlem Defteri”ne yazmamızı istemişti. Her öğrenci açıklayamadığı olayları buraya yazardı. Öğretmenimiz de bunları, haftasonunda evine götürür, kendisi de cevabını altına yazardı. Biz, ertesi hafta defteri baştan sona karıştırır, kim ne sormuşsa onu okur ve öğretmenlerimizin verdiği yanıtları okurduk.

Kütüphanenin ve kaynak kitabın az olduğu bir ortamda öğretmenin, öğrencilerini merak etmeye ve gözleme önem vermeye yöneltecek bir yol kullanmasını takdir etmek gerekir.

Binbaşıoğlu (1999, s.43), eğitim bilimlerinin tarihini anlattığı kitabında, 1965 yılında Bakanlık Müfettişi olan Osman Ülkümen’in “Öğretimde Aktif Metot ve Çalışmaları” isimli 24 sayfadan oluşan kitabından da söz etmektedir. Ülkümen, aktif öğrenme adı altında öğretimde dört basamaktan söz etmektedir: 1. Öğretmenin yapacağı hazırlıklar, 2. Öğretmen-öğrenci planlaması, 3. Konuların sınıfta öğrencilerle birlikte işlenmesi, 4. Değerlendirme. Ülkümen “çalışmaların değerlendirilmesi”ni şöyle anlatmaktadır.

Ünite ile ilgili çalışmalar bitince ünitenin amaçlarına ne ölçüde ulaştığı araştırılır. Buna “değerlendirme” denir. Bu sırada ortaya çıkan harita, şema, resim, kroki, rapor, tablo, koleksiyon vb. eserler gözden geçirilir. Bunların başarılı ya da başarısız yönleri üzerinde durulur. Ünite çalışmaları hep bu biçimde yürütüleceği anlamına gelmemelidir.

Dikkat edilecek olursa ölçme ve değerlendirme ile ilgili kavramların yeterli açıklıkta olmadığı görülmektedir. 1965’li yıllara kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Avrupa’da ölçme ve değerlendirme alanında dünyada önemli çalışmalar gerçekleştirilmiş ancak bunların Türkiye’ye gelmesi zaman almıştır. 1953 yılında kurulan Test Araştırma Bürosu’da ciddi denecek çalışmaları gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, bu çalışmalar millî eğitim çatısı altında bulunan öğretmenlere yeteri kadar ulaştırılamamıştır.

Millî Eğitim Bakanlığı ve Ölçme ve Değerlendirme

Sınıf Geçme Sistemi

Okul eğitiminde, ölçme ve değerlendirme etkinliklerinin temel amaçlarından biri de öğrencinin geçti-kaldı kararını oluşturmaktır. Bu kararlara Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmeliklerle yön verilmiştir.

1923 yılında yayınlanan “Sûltanî Mektepler Talimatnamesi”nde, her yıl her sınıf için üçer ay ara ile bir sözlü, iki yazılı sınav yapılmaktadır. Derslerin kesiminde, sınıf geçebilmek için hem sözlü sınavda, her dersten alınan notun en az 3 olması, hem de yazılı ve sözlü sınav notları ortalamasının en az 5 olması gerekmektedir. Bütünlemeye kaç dersten kalınacağına dair bir sınır bulunmamakla beraber, sözlü sınavda 3’ten az not alınan dersten, diğer derslerin sınav notlarının genel ortalamasının en az 6,5 olması şartı ile bütünlemeye kalınabilmektedir. Bütünlemede alınan nota göre öğrencinin sınıf geçme durumu belli olmaktadır. Bütünlemede bir dersten de başarısız olsa öğrenci sınıfı tekrarlamakta, bir sınıfta iki yıl üst üste kalan öğrenci, okuldan çıkarılmaktadır. 1926 yılında yayınlanan “Lise ve Ortamekteplerle Muallim Mektepleri İmtihan Talimatnamesi”nde sınıf geçme konusunda bazı değişiklikler yapılmıştır. Buna göre, öğrenci başarısız olduğu derslerden yıl sonunda yoklama sınava girmekte, başarısız olduğu dersini ikiye veya bire indiren öğrenci bütünlemeye kalmaktadır. Bütünlemede başarılı olabilmek için, derslerin tümünden başarılı olması gerekir. Ayrıca, müzik ve beden eğitimi derslerinden sınıfta kalma kaldırılmıştır. Mezuniyet derecesinde etkili olması amacıyla bu derslerden alınan notlar genel ortalamaya katılmıştır (MEB, 1990b).

On yıldan fazla yürürlükte kalan iki yönetmeliğin genel olarak öğrenciyi zorlayıcı nitelikte olduğu görülmektedir. Öğrenci, bulunduğu sınıftaki derslerini başarmadıkça bir üst sınıfa geçememektedir.

Öğrenci notlarının kontrol edilip değerlendirildiği “Öğretmenler Kurulu” anlayışı, ülkemizde değerlendirme uygulamalarına 1930 yılında girmiştir. Ufak tefek değişikliklerle birlikte genel olarak sınıf geçme sistemi 1950’li yıllara kadar bu biçimde gelmiştir. Bu yıllardaki değişiklik bütünleme sınavında başarısız olan öğrencilerin bir derse kadar borçlu olarak üst sınıfa geçmelerinin sağlanmış olmasıdır. Bu sayede öğrencinin bir ölçüde sistem içinde kalması sağlanmıştır. 1960’lı yıllardan sonra sınıf geçme sisteminde esası etkilememekle birlikte çok sık değişiklik yapılmıştır. Sık sık değişen yönetmelikler nedeniyle yönetici ve öğretmenlerin çelişkilere düştükleri ve uygulamada sıkıntı yaşadıkları, öğrencilerin de sisteme karşı uyumsuzluk yaşadıkları gözlenmiştir. 1974 yılında yönetmelikte köklü değişiklik yapılmak istenmiştir. Bütünleme sınavları kaldırılmış, yerine tamamlama kursları konulmuş, bu kurslardan kalan öğrenciler bütünleme sınavlarına alınmıştır. Bu sınavlar, öğretimin başlangıcı olan Eylül ayına rastladığı için sıkıntılar yaratmıştır. 1981’de tamamlama kursları ve sınavları kaldırılmıştır. (MEB, 1990b).

Anlatılar da göstermektedir ki, millî eğitim sisteminde ölçme ve değerlendirme uygulamaları 1950’li yıllara kadar “sınav”, “not”, “sınıf geçme”, “sınıfta kalma” gibi kavramlarla ele alınmıştır. Öğretim programlarında, program geliştirme girişimlerinde, rehberlik uygulamalarında “test”, “ölçme” gibi kavramlar genelde 1950’li yıllardan itibaren ele alınmaya başlanmıştır (Koç, 1993).

Millî Eğitim Şûraları

Eğitim şuralarının toplanması geleneği 1939 yılında Hasan Ali Yücel’le başlatılmış (Oğuzkan, 1993) ve ilk Millî Eğitim Şûrası 17-29 Temmuz 1939 tarihleri arasında yapılmıştır. Bugüne kadar onaltı adet Millî Eğitim Şûrası toplanmıştır. Burada ölçme ve değerlendirmeyle ilgili yapılan görüşmeler ve alınan kararlar özetlenmiştir.

• Okul öğrenmelerinin ölçülmesiyle ve değerlendirilmesiyle ilgili tartışmalar hemen hemen ilk kez 23-31 Ağustos 1949 tarihlerinde toplanan IV. Millî Eğitim Şûrası’nda yapılmış; öğretmenlerin öğrenci başarısını değerlendirirken öznel davranmalarının önüne geçilmesi için “imtihanların objektif esaslara göre yapılması” kararı alınmıştır (MEB, 1995a).

• 5-15 Şubat 1962 tarihinde yapılan VII. Millî Eğitim Şûrası’nda, gündeme “Eğitimimizde Ölçme ve Değerlendirme” başlığı alınmıştır. Bu Şûra’da, okullarda uygulanan ölçme ve değerlendirme yöntemleri ile ilgili öneriler müfredat (öğretim) programlarının, sınav ve disiplin yönetmeliklerin yeniden ele alınması nedeniyle bir karara bağlanamamıştır (MEB, 1995a).

• VIII. Millî Eğitim Şûrası 28 Eylül – 3 Ekim 1970 tarihinde yapılmıştır. Bu şuraya başkanlık eden Prof. Dr. Orhan Oğuz, açış konuşmasında bu Şûra’nın “Millî bünyemize uygun bir eğitim sisteminin kuruluşu ile her zaman anılacaktır.” demiştir. Gerçekten de sekizinci eğitim şurası, eğitimi ciddi bir yönlendirme modeline oturtmuş yeniden yapılanmasını önermiştir. Bu modelde belirtilen “Not Verme” düzenine göre, öğrenci başarısı dört ayrı notla, başarısızlık ise tek notla değerlendirilecektir. Buna göre öğrencilere;

Pekiyi . . . . . . . . . . . . . . . A
İyi . . . . . . . . . . . . . . . . . . B
Orta . . . . . . . . . . . . . . . . C
Geçer . . . . . . . . . . . . . . . D
Başarısız . . . . . . . . . . . . E

notlarından biri verilir. Lise bitirmelerde ise, öğrencilerin okuduğu programın özelliğine uygun olan derslerden bitirme sınavı yapılır ve başarılı olanlara “Lise Bitirme Diploması” verilir. Ancak alınan bu kararların çoğu uygulamaya konulamamıştır (MEB, 1995a).

• IX. Millî Eğitim Şûrası 24 Haziran – 4 Temmuz 1974 tarihleri arasında, toplanmıştır. Şûrada programlar ve öğrenci akışını düzenleyen uygulamalar yeniden ve daha kapsamlı olarak ele alınmıştır. Daha önceki şuralarda rastlanmayan ölçüde ölçme ve değerlendirme modeli ayrıntılı olarak tartışılmış; okul öğrenmelerinin ölçülmesinde uyulacak temel ilkeler belirlenmiştir. Yeni sayılabilecek bu ilkelerden bazıları şunlardır: (MEB, 1995a),

~ Sınavların dersin özelliğine göre yazılı, sözlü ya da uygulamalı yapılması

~ Hataları azaltmak için değerlendirmelerin birden çok ölçmelere dayandırılması

~ Sınavların önemlerine göre ağırlıklandırılması

~ Değerlendirme yaparken öğretimin amaçlarına, sınıfın başarı dağılımına ve öğrencinin bu dağılım içindeki yerine dikkat edilmesi

~ Kabul edilebilir özürü olan öğrencilere bir seferlik engel sınavı yapılması

not vermede dikkate alınacak ölçek ise şöyle belirlenmiştir:

Ölçek Değeri

Değer Hükmü

Sıfat Karşılığı

5
4
3

Geçer

Pekiyi
İyi
Orta

2
1

Geçmez

Geçer
Geçmez

• 8-11 Haziran 1982 tarihinde yapılan XI. Millî Eğitim Şûrası’nda gündem “Öğretmen ve Eğitim Uzmanlarının Durum ve Sorunları” olarak belirlenmiş ve geniş çaplı tartışılmıştır (MEB, 1982). Bu tartışma kapsamında öğretmen olacak kişilerde aranan özellikler (öğretmenlik meslek bilgisi, alan bilgisi, genel kültür) ortaya konmuş ve öğretmenlik meslek bilgisinin önemi üzerinde durulmuştur. Bunun yanında “Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme”, eğitim sisteminde yer alması gereken bir uzmanlık alanı olarak belirlenmiş ve bu alanda çalışacak uzmanlara “Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı” unvanı verilmiştir. Bu uzmanlığı verecek kurumlar yükseköğretim kurumları olacağı için, bu programlarının tümünün üniversitelerde açıldığı da belirtilmiştir. (Bilindiği gibi Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme lisans programı 1982-83 eğitim-öğretim döneminde Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde açılmış; 1997 yılında eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırılması kapsamında kapatılmıştır). Bu Şûra’da “Ölçme ve Değerlendirme Uzmanı”nın tanımı ve görevleri ayrıntısıyla belirlenmiştir. Burada uzmanın tanımı şöyle yapılmıştır:

Ölçme ve değerlendirme uzmanı, değişik eğitim kurum ve kademeleri ile okullarda öğrencinin ilgi, yetenek, tutum ve başarısını ölçüp değerlendirebilecek, öğrenciyi değerlendirme sonuçlarına ve toplumsal ihtiyaçlara uygun eğitim programına yöneltecek düzeyde, kuramsal alanda ve uygulamada yetişmiş kişidir (MEB, 1995a, s.166).

Görevlerinden bazıları ise şöyledir:

~ Öğrencilerin eğitsel sorunlarının çözümü için gerekli olan genel ve özel yetenek testlerinin, standart başarı testlerinin hazırlanması ve geliştirilmesi konusundaki çalışmalara katılır.

~ Hazırlanan testlerin uygulanmasını ve sonuçlarının değerlendirilmesini sağlar.

~ Ölçme ve değerlendirme konusunda hizmetiçi eğitim etkinliklerinin düzenlenmesine katkıda bulunur; gereğinde hizmetiçi eğitimde görev alır.

• XII. Millî Eğitim Şûrası 18-22 Haziran 1988 tarihleri arasında yapılmıştır. Bu Şûra’da, sınıf geçme sisteminden ders geçme sistemine geçilmesinin kararı alınmıştır. Bu kapsamda öğrencinin, öğretmenin ve programın başarısını ölçmek için bu konuda uzmanların görevlendirileceği merkezlerin kurulmasına karar verilmiştir. Bunların yanında XII. Eğitim Şûrası’nın dikkate değer kararlarından bir tanesi de, ortaöğretimde yazılı ve sözlü yoklamalara ağırlık verilmesi ve çoktan seçmeli test kullanımının azaltılmasıdır (MEB, 1995a).

• XIII. Millî Eğitim Şûrası 15-19 Ocak 1990 tarihinde toplanmıştır. Yaygın eğitimle ilgili konuların tartışıldığı toplantıda, özel olarak ölçme ve değerlendirmeyle ilgili konular konuşulmamıştır. Ancak bir önceki Şûra’da alınan kararlar doğrultusunda Avni Akyol, kredili sisteme uygun modelin kurulması için, içinde çeşitli üniversitelerden 11 öğretim üyesinin bulunduğu “Ölçme ve Değerlendirme Sistemi Özel İhtisas Komisyonu”nu kurmuştur. Bu komisyon, görüş ve önerilerini bir rapor halinde sunmuştur (MEB, 1990a). Bu raporun yanında, Avni Akyol tarafından kaleme alınmış kredili sistemin sınıf geçme modeli (MEB, 1990b) ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Dr. Fethi Toker tarafından yazılmış liselerde ders sistemi modeliyle ve yükseköğretime öğrenci seçme ve yerleştirme modeli birer kitapçık halinde hazırlanmıştır (MEB, 1990c; MEB, 1990d). Son olarak pakete çalışmaların değerlendirildiği bir öneriler kitapçığı da konulmuştur (1990e).

• XV. Millî Eğitim Şûrası 13-17 Mayıs 1996 tarihinde toplanmıştır. Şûra’nın en önemli gündem konuları arasında “ilköğretim ve yönlendirme”, “ortaöğretimde yeniden yapılanma” ve “yükseköğretime geçişin yeniden düzenlenmesi” yer almıştır. İlköğretimde yönlendirme ve ortaöğretimde yeniden yapılanma konularında ölçme değerlendirmenin katkıları tartışma konusu olmamıştır. Yönlendirmede öğrenci davranışlarının ne tür ölçme araçlarıyla gözleneceğiyle ilgili tartışmalar yapılmamıştır. Ortaöğretimin yapılandırılması konusunda ise, ölçme değerlendirmenin katkıları gündeme gelmemiştir. Şûra’da yükseköğretime geçişin düzenlenmesi konusunda ise;

• tercihlerin ikinci basamak sınav sonuçları belli olduktan sonra yapılması,

• ortaöğretimde mezuniyet alanları ile yükseköğretimdeki tercih alanlarının birbirine paralel duruma getirilmesi,

• mesleki ve teknik öğretimde ortaöğretim kurumları ile yükseköğretim kurumlarında uygulanan aşamalılık ilkesinin yeniden belirlenmesi

gibi bazı konuların önerildiği görülmektedir (MEB, 1996).

Test Araştırma Bürosu

Test Araştırma Bürosu (TAB), Talim ve Terbiye’nin çatısı altında 4 Haziran 1953 yılında kurulmuştur. Türkiye’de, ölçme ve değerlendirme alanındaki gelişmelere destek vermek ve bu çalışmaları bilimsel bir temele oturtmak amacıyla önemli çalışmalar yürütmüştür. “Test”, “ölçme” vb. kavramların bilimsel bir yaklaşımla tartışılması çalışmalarına katkıda bulunmuş, testler kullanılarak giriş sınavı yapılmasına ve bu yolla öğrenci alınmasına öncülük etmiştir.

TAB’ın kuruluş amaçları kısaca şöyledir:

• Millî eğitimin gelişmesine katkıda bulunacak bilimsel nitelikte araştırmalar yapmak, bunu ilgililerin yararına sunmak.

• MEB’in her dereceden okulları için değerlendirme çalışmaları kapsamında giriş, seçme, sınıflandırma ve bitirme sınavlarının planını hazırlamak, bunlar için gereken ölçme araçlarını geliştirmek, bunları uygulamak, sonuçlarını özetlemek ve yorumlamak.

• Okulların ve başka kurumların yararlanacakları ölçme ve değerlendirme araçlarını geliştirmek ve özel tekniklerini uygulayarak niteliklerini geliştirmek.

• Eğitimle ilgili her türlü temel bilgileri ve istatistikleri toplamak, çözümlemek, yorumlamak ve kullanıma elverecek durumda bulundurmak.

• Rehberlik alanında gerekli yöntem ve araçları geliştirmek.

• Personelin gelişimini sağlayacak kitaplık kurmak, zenginleştirmek ve kendi çalışmalarıyla ilgili yayımlarda bulunmak.

• Araştırma ve değerlendirmeyle ilgili alanlarda kendi personelini yetiştirmek, bu amaçla kurslar ve seminerler açmak.

TAB, 1960’lı yılların ortasına kadar yukarıda belirtilen amaç ve yetkiler çerçevesinde çalışmalarına devam etmiştir. TAB, kendisine ait binası, 50’den fazla yükseklisans ve doktora yapmış uzman kadrosu, zengin bir kitaplığı ve sahip olduğu bilgisayar sistemiyle hem ölçme ve değerlendirme alanına hem de Türk eğitim sistemine önemli katkılarda bulunmuştur (MEB, 1964).

O dönemde birçok eğitsel test Türkçe’ye çevrilmiş; ilk, orta ve lise öğrencileri için giriş ve bitirme sınavları, genel yetenek, dil yeteneği ve başarı testleri geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Bunların yanında TAB’da, Türkiye için standart zekâ testleri geliştirme çalışmaları yapılmış, ancak bu çalışmalar tamamlanamadığı için kullanıma sunulamamıştır. Bu dönemde bazı üniversitelerin giriş sınavları da yapılmıştır. TAB, personelini bilgilendirmek ve yetişmelerine katkıda bulunmak amacıyla çeşitli konularda yurtdışından yabancı uzmanlar getirirken, öte yandan bugün üniversitelerde profesör düzeyine gelmiş ve alanlarına önemli katkılarda bulunmuş bazı personelini yurtdışına akademik çalışma yapması amacıyla da göndermiştir.

TAB, 1970’li yıllarda, Planlama Araştırma ve Koordinasyon Dairesi adıyla çalışmalarına devam etmiş, 1980’de Bilgi İşlem Dairesine dönmüştür. Bugünkü konumuyla, Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü içinde Ölçme ve Değerlendirme Daire Başkanlığı adıyla varlığını sürdürmektedir. MEB tarafından gerçekleştirilen, Kurumlara Bağlı Meslek Liseleri Sınavı, Orta Öğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı (OKÖSYS), Özel Okullar Sınavı, Açık Lise Sınavı, Devlet Parasız Yatılı ve Bursluluk Sınavı, Polis Koleji Sınavı, Ehliyet Sınavı gibi birçok sınavı gerçekleştirmekte ve Türkiye için önemli görevleri yerine getirmektedir. Özellikle 1998 yılından itibaren uygulanmakta olan OKÖSYS’de ve Özel Okullar Sınavı’nda kullandığı soru tipleriyle özgün soru ve test geliştirmenin örneklerini vermektedir.

Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (EARGED)

EARGED, 30. 4. 1992 tarih ve 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 4. ve 32. maddesi ile MEB teşkilatı yardımcı birimleri içinde yer almıştır (MEB, 1994). EARGED, özellikle 1998-2003 döneminde ölçme ve değerlendirmeyle ilgili konularda önemli çalışmaları gerçekleştirmiştir*. Bunlardan bazıları aşağıda özetlenmiştir (MEB-EARGED, 2002).

Ulusal Çalışmalar

EARGED 1992 yılından itibaren özellikle Millî Eğitimi Geliştirme Projesi kapsamında öğrenci başarısını ölçmek amacıyla hazırlanmış testlerle “Eğitimde Durum Tespit Çalışmaları”na önem vermiştir. 2000’li yıllarda ise, Dünya Bankası ve TC. Hükümeti arasında imzalanan ikraz anlaşması çerçevesinde Temel Eğitim Projesi kapsamında, bu çalışmalarına devam etmiştir. Testler kurumda çalışan alan uzmanı öğretmenlerce hazırlanmıştır. Pilot uygulamaları yapılarak güvenirliği, geçerliği sağlanmış başarı testleri (Türkçe, matematik, fen bilgisi, sosyal bilimler, ingilizce) ve anketler Türkiye çapında 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıf düzeyi öğrencilerde uygulanmıştır. Başarı testlerinden ve anketlerdan elde edilen bulgulara dayanılarak, okullarda öğrencilerin öğrenme başarısını artıracak önlemlerin neler olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmaların temel bulguları raporlar aracılığıyla yetkililere sunulmuştur (MEB-EARGED, 2003a; 2003b).

(*)Bu dönemde EARGED’e Dr.YurdanurAtlıoğlu başkanlık yapmıştır.

Uluslararası Çalışmalar

EARGED öğrenci başarısını belirleme çalışmalarını uluslararası boyuta taşımak ve Türkiye’deki öğrencilerin başarı durumlarını diğer ülke öğrencilerinin başarı durumları ile karşılaştırmak için, 1998 yılında merkezi Hollanda’da bulunan ve kısa adı IEA olan Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu’’na (International Association for the Evaluation of Educational Achievement) üye olmuştur. EARGED, bu kurum tarafından yürütülmekte olan;

• TIMMS-R (3. Uluslararası Matematik-Fen Araştırması Tekrarı) ve

• PIRLS (Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi) ileEkonomik İşbirliği ve Gelişim Örgütü (OECD) tarafından yürütülen

• PISA (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı) projelerine katılmaktadır (MEB-EARGED, 2002).

Bu projeler kapsamında çoktan seçmeli ve açık uçlu sorulardan yararlanılmıştır. PIRLS’de ise çeşitli güçlüklerde okuma parçaları verilmiş ve bunlara dayalı sorular sorulmuştur. Özellikle açık uçlu sorular ve değerlendirme yaklaşımları oldukça özgün niteliktedir (online: TIMSS, 2001; online: PIRS, 2001).

TIMSS Projesi : Proje kapsamında 13 yaş grubu (8. sınıf) öğrencilerinin matematik ve fen bilgisi alanındaki başarıları karşılaştırılmıştır (EARGED, 2003c; 2003d).

PIRLS Projesi : Proje kapsamında 9 yaş grubu (4. sınıf) öğrencilerinin okuma becerileri karşılaştırılmıştır (MEB-EARGED, 2003e).

PISA Projesi : Proje kapsamında 15 yaş grubu (lise 1. sınıf) öğrencilerinin okuma, matematik ve fen bilgisi alanlarındaki bilgi ve becerileri ölçülmesi temel alınmaktadır (OECD, 2000; OECD 2002).

Ülkemizde ölçme değerlendirme uygulamalarının gelişimine önemli katkıları olan ve özellikle yükseköğretime öğrenci seçme sınavlarının uygulanması işlemlerini yıllardır gerçekleştiren ÖSYM’nin kuruluşu ve yaptığı çalışmalar aşağıda ana hatlarıyla ele alınmıştır.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)

Üniversitelerarası Kurul 1974 yılının Kasım ayında çıkardığı bir yönetmelikle, üniversitelere öğrenci seçimini merkezi ve ortak sistem içinde düzenleme ilkesini benimsemiştir. Bu yönetmelik, seçme sınavları ile ilgili düzenlemeleri yapmak ve uygulamak amacı ile bir Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi kurulmasını da hükme bağlamıştır. Merkez, Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) adı ile 1974 Kasım ayında Üniversitelerarası Kurulca bir başkan ve bir yönetim kurulu seçilmek suretiyle göreve başlamıştır.

ÖSYM’nin görevleri Yükseköğretim Kanunu’nun 10. maddesinde şöyle belirtilmiştir:

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Yükseköğretim Kurulunun Tespit ettiği esaslar çerçevesinde yükseköğretim kurumlarına öğrenci alınması amacıyla sınavları hazırlayan ve yapan, öğrenci isteklerini de göz önünde tutarak Yükseköğretim Kurulunun tespit ettiği esaslara göre değerlendiren, öğrenci adaylarının yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmesini sağlayan ve bu faaliyetlerle ilgili araştırmaları ve diğer hizmetleri yapan Yükseköğretim Kuruluna bağlı bir kuruluştur (Payaslıoğlu, 1985, s.13).

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM), Türkiye’nin önemli kurumlarından biri olarak varlığını sürdürmüştür. Test hazırlama, uygulama ve değerlendirme konularında uzmanlaşmış ve yaptığı işi bilimsel ölçütlere dayandırmıştır. Yalnızca yükseköğretime öğrenci seçmek amacıyla yaptığı sınavlarla değil, farklı kurum ve kuruluşlar için hazırladığı “alan bilgisi”, “yeterlik”, “genel kültür”, “akademik yetenek”, “yabancı dil”, “uzmanlık”, “seçme ve yerleştirme” vb. testlerle Türkiye’de ölçme ve değerlendirme adına önemli görevler yerine getirmiştir. ÖSYM’nin son beş yıl içinde yaklaşık olarak yaptığı sınav sayısı, kullandığı test ve soru sayıları şöyledir:*

Yıllar

Sınav Sayısı

Test Sayısı

Soru Sayısı

1998

77

372

25059

1999

42

222

14381

2000

65

313

22514

2001

33

164

11172

2002

36

191

12207

ÖSYM, yaptığı uygulamalarla ve özellikle yükseköğretime öğrenci seçme sınavıyla kamuoyunda adından en çok söz edilen kurum olmaktadır. 

Yükseköğretime Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS)

(*)Yaklaşık değerlerÖSYM’den sağlanmıştır.

Tarihçe

Türkiye’de yükseköğretime öğrenci seçme işlemi, 1925 yılında kurulan ilk Hukuk Mektebi’nden, (bugünkü Ankara Üniversitesine bağlı Hukuk Fakültesi) hatta kökleri çok eskilere dayanan ancak 1919 yılında bilimsel ve kısmen yönetsel özerkliğe kavuşan İstanbul Darülfünun’un kuruluşundan günümüze kadar, anlayış olarak çok fazla da değişmeyen belirli bir yapı üzerinde gelişerek gelmiştir (Kutlu, 2002). O yıllarda yükseköğretime başvuran sayısının kontenjan sayısından az olması, büyük ve merkezi sınavları gerekli kılmamıştır. Yetkililer 1930-40’lı yıllara kadar ortaöğretimle ilgili alanlarda; yazılı ve sözlü sınavlar yaparak öğrencileri seçmeye çalışmışlar, adaylara sınavlarda matematik, geometri, fen bilimleri, tarih, coğrafya, mantık, felsefe, Türkçe ve kompozisyon alanlarında sorular sormuşlardır. Her bir alt boyutun sınavı yaklaşık 4 saat sürmüş ve bir aday ortalama 2,5 gün sınava girmiştir (Mıhçıoğlu, 1969).

Cumhuriyetin ilanından sonra, sosyoekonomik alandaki ilerlemeler sayesinde ölüm oranın doğum oranından daha hızla düşmesi, nüfusun giderek artmasına, toplumdaki genç nüfusun çoğalmasına neden olmuştur. Genç Cumhuriyetimizin eğitime verdiği destekle birlikte, yükseköğretime başvuran aday sayısı artmış, yukarıda sözü edilen sınav sistemi kullanılamaz duruma gelmiştir. 1940-45’li yıllarda yükseköğretime başvuran aday sayısı, örneğin Siyasal Bilgiler Fakültesi için 700 kişi civarındadır (Mıhçıoğlu, 1969). Ancak yükseköğrenim görmek isteyen kişi sayısı 1961 yılında 25 bine 1974 yılında 230 binlere, 1980’li yıllarda 470 binlere ve 1990 yılında 900 binlere fırlamıştır (Payaslıoğlu, 1985). 2003 yılında ise 1 502 605 kişi sınava başvurmuştur (ÖSYM, 2003).

1960’lı yıllarda merkezi sınavı öneren ilk kişi, Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu’dur (Kutlu, 2002). Mıhçıoğlu şöyle demektedir: (Mıhçıoğlu, 1965, s.4).

Lise son sınıfların bütünleme sınavları, dolayısıyla giriş sınavları ancak eylül sonlarında yapılabiliyor ve öğretime kasım ayında başlandığı için sınav sonuçlarının ekim ayına alınması gerekiyordu. Sınava katılan aday sayısı arttıkça bu süre içinde sonuç alınması güçleşiyor, üniversitede fiilen beş ay süren öğretim yılının daha da kısalması tehlikesi beliriyor ve bu süreyi uzatmak yolundaki çabaların başarı şansı azalıyordu. Bundan başka, o zamana kadar uygulanmakta olan kompozisyon tipi klasik yazılı sınavların sürat ve güvenilirlik bakımından yetersizliği daha açık olarak ortaya çıkmış bulunuyordu. Bir kere, bu kadar çok sayıda sınav kâğıdının bir ayı aşmayan süre içinde değerlendirilmesi hemen hemen imkansızdı. Kâğıtların dört-beş gruba ayrılıp değişik kimselerce değerlendirilmesi ise bu tip sınavların niteliğinde saklı büyük bir takdir farklarından doğan sakıncaları daha da artırıyordu. Bu durum, en tutucu görüş sahiplerinde bile yeni bir düzen ihtiyacının hissedilmesinin sonucunu doğurmaya başlamıştı.

Bu konuşmasından sonra fakülte dekanlığına merkezi sınav modelini önermiştir. Kendisine verilen sınav sorumlusu göreviyle 1961 yılında çoktan seçmeli testlerle bir merkezi sınav yapılması yoluna gidilmiştir. Daha sonra sınavların diğer üniversitelere de yaygınlaştırılması gündeme gelmiş ve bu çabaların sonucu 26 Aralık 1963 yılında “Üniversiteler Arası Kayıt ve Giriş İmtihanı Yönetmeliği” kabul edilmiştir.

Sınavı ilk iki yıl Ankara Üniversitesi yapmış, daha sonra Üniversiteler Arası Kurul, sınav komisyonunun iki yılda bir değişmesi koşulunu getirmiştir. Ancak bu karar uygulanamamıştır. İki yıl sonra yani 1965 yılında bu sınavı İstanbul Üniversitesi 1974 yılına kadar yürütmüştür. Sınavın sorunları hızla büyümüş ve aşılamaz duruma gelmiştir. O zamanki sınav sorumlusu Prof. Dr. Haydar Furgaç, Üniversiteler Arası Kurul toplantısında sınavı artık yapamayacaklarını dile getirmiştir. Bir sessizliğin arkasından söz alan Prof. Dr. İhsan Doğramacı toplantıda yaşananları şöyle anlatmaktadır: (ÖSYM, 1989, s.31-32).

1974 yılında rahmetli Furgaç Üniversiteler Arası Kurula bu sınavın çok zor olduğunu, kendisinin bunun üstesinden gelemediğini, bu sınavı başka bir üniversitenin yapabileceğini bildirdi. Hacettepe o sırada yeni kurulmuş bir üniversiteydi. Kurulda bulunan diğer üniversite rektörlerinden hiçbiri biz bunu yaparız diye ileri atılmadı. Bunun üzerine ben, Altan’a güvenerek -Prof. Dr. Altan Günalp- başka bir üniversite bunu yapamıyorsa Hacettepe yapar dedim.

Sınavı 1974 yılında Hacettepe Üniversitesi yapmıştır. 1974 yılı sonunda Üniversiteler Arası Kurul, Üniversite Seçme Yerleştirme Merkezi (ÜSYM) adı altında bir kurumu yasalaştırmıştır ve başkanlığına da Prof. Dr. Altan Günalp’i getirmiştir. Yükseköğretime öğrenci seçme sınavı 1975-1980 yılları arasında tek aşamalı, 1981-1999 yılları arasında ise iki aşamalı olarak uygulanmıştır. 1999 yılından itibaren de sınav tekrar tek aşamalı olarak uygulanmaya başlanmıştır.

Testlerin Yapısal Özellikleri

1975 -1980 yılları arasında adaylara sınavda; “Genel Yetenek Testi”, “Fen Bilimleri Testi”, “Sosyal Bilimler Testi” ve “Yabancı Dil Testi” olmak üzere dört ayrı test verilmiştir (Dökmen, 1992).

1981 Yılında Yapılan Değişiklikler

1981 yılından itibaren ÖSYM daha önce aldığı kararları uygulamaya başlamış ve merkezi sınavı iki aşamalı olarak yürütmeye başlamıştır. Sınavın ilk aşamasını Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS), ikinci aşamasını ise Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS) oluşturmuştur. Sınav sabah ve öğleden sonra ve olmak üzere iki oturumda yapılmıştır.

Değişikliğin Dayanakları ve Gerekçesi

• 1974 yılından 1981 yılına kadar sınava giren aday sayısında büyük artışlar olması;

• Türkiye’de ortaöğretim kurumlarının çeşitli, izledikleri müfredat programlarının farklı olması ve bir sınavla farklı eğitim görmüş adayların bilgi ve yeteneklerinin tek sınavla ölçülmesinin olanaksız olması;

• üniversiteye giriş kararının bir sınavın sonucuna göre verilmesinin sakıncalı olması

• Genel Yetenek Testi’nde sorulan soruların çözüm yollarının deşifre olması merkezi sınavın hem testlerinde hem de uygulama koşullarında bazı iyileştirmeler yapılmasını gerekli kılmış, bu vb. gerekçelerle sınavın iki aşamaya çıkarılmasına karar verilmiştir. (ÜSYM, 1978; ÜSYM, 1980a; ÜSYM, 1980b). Sınavın birinci aşamasına “Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS)”, ikinci aşamasına ise “Öğrenci Yerleştirme Sınavı (ÖYS)” adı verilmiştir. Birinci aşama daha çok “seçme”, ikinci aşama ise “yerleştirme” amacına hizmet edecek biçimde düzenlenmiştir.

ÖSS Testlerinin Amacı ve Kapsamı

ÖSS ve ÖYS testlerinin kapsamı belirlenirken, Türk Millî Eğitiminin Amaçları arasında sayılan nitelikler göz önünde tutulmuştur. Bu niteliklerden hem temel yurttaşlık görevlerini yerine getirmeye hem de daha sonra ki öğrenimde başarılı olmaya güçlü katkılarda bulunabileceği düşünülen zihinsel becerilere ağırlık verilmiştir. İlköğretimin ve ortaöğretimin nasıl bir insan yetiştirmeye yöneldiği düşünüldüğünde amacın, tek cümleyle, çevresiyle sağlıklı bir denge kurabilecek yurttaşlar yetiştirmek olduğu ortaya çıkmaktadır. Doğal ve toplumsal çevre ile sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurabilmek için bireyin hem kendini hem de doğal ve toplumsal çevresini tanıması gerekir. İnsan kendini ve çevresini tanımak için o zamana kadar oluşan dayanıklı bilgi birikimi ve o zamana kadar geliştirilmiş verimli bilgi edinme yolları olmak üzere başlıca iki kaynaktan yararlanabilir. Genel bir ifadeyle ÖSS’de Türkçe, Sosyal Bilimler, Matematik ve Fen bilimleri alanlarındaki temel bilgilerle verimli bilgi edinme yolları üzerinde durulmaktadır. Adayların bu alanlardaki temel bilgilerle düşünebilme dereceleri ölçülmek istenmektedir.

ÖSS testlerinin genel yapısı şöyledir: (ÜSYM, 1981). Testler;

A. Sözel Bölüm

1. Türkçeyi kullanma gücü

2. Sosyal Bilimlerdeki temel ilke ve kavramlarla düşünme gücü

B. Sayısal Bölüm

3. Matematiksel ilişkilerden yararlanma gücü

4. Fen Bilimlerindeki temel ilke ve kavramlarla düşünme gücü

becerilerin belirtisi sayılan özellikleri yoklamayı amaçlamaktadır.

ÖYS Testlerinin Amacı ve Kapsamı

ÖYS testlerinde belirli bir alana ilişkin, daha çok okul öğrenmelerine dayalı olarak bilgi birikiminin hatırlanmasını, kavranmasını ve uygulanmasını gerektiren becerilerin yoklanması amaçlanmakta ve “Fen Bilimleri Testi”, “Matematik Testi”, “Türkçe Testi”, “Sosyal Bilimler Testi” ve “Yabancı Dil Testi” olmak üzere beş testten oluşmaktadır.

1987 Yılında Yapılan Değişiklikler

1981 yılından itibaren uygulamaya konan iki aşamalı sınav sistemi, böyle bir değişiklikten beklenen sonuçların büyük bir kısmını vermiştir. Bu süre içerisinde sınavın ikinci aşamasının çeşitlendirilmesi yoluyla seçme ve yerleştirme kararlarındaki isabetin artırılması önerileri üzerinde incelemeler sürdürülmüştür. Yapılan araştırmalar sonucunda, “iki aşamalı sınavın ayrı sınavlar olarak düşünülmesi” ve “ikinci basamak sınavının çeşitlendirilmesi kararları alınmıştır. Bu sınavda kullanılan testler, testlerden elde edilen ve yerleştirme amacıyla kullanılan ÖYS puanları şöyledir: (ÖSYM, 1986).

Fen ve Mühendislik Bilimleri (F ve M Puanı)

Fen Bilimleri Testi (Fizik, Kimya, Biyoloji)

Matematik Testi

Türkçe Testi

İktisadi ve Sosyal Bilimler (TM, S, TS Puanı)

Matematik Testi

Türkçe Testi

Sosyal Bilimleri Testi (Tarih, Coğrafya, Felsefe Grubu Dersleri)

Yabancı Diller ( D Puanı)

İngilizce, Almanca ve Fransızca testleri ayrı bölümler halinde

Bu uygulamayla bir adayın tercih listesinde yer verdiği yükseköğretim programları, bu üç ana grubun hangisinde yer alıyorsa aday sadece o ana grubun karşısında belirtilen testleri yanıtlayabilmiştir. Yukarıdaki ana grupların tümünde tercih yapmış adayların ise testlerin beşini de yanıtlaması gerekmiştir. Ana gruplardan sadece birinde tercih yapmış bir adaya verilen süreyle, testlerin tümünü yanıtlayacak bir adaya verilen süre aynı olarak belirlenmiştir. Bu yolla adayların hem tercih listelerinde bulunan yükseköğretim programlarına ilişkin puan türünün hesaplanması için gerekli olan testleri yanıtlamaları hem de tercihlerini belirli gruplarda yoğunlaştırmaları sağlanmaya çalışılmıştır (Toker, 1997).

1999 Yılında Yapılan Değişiklikler

1999 yılından itibaren Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından geçmiş yıllardaki uygulamalara bazı temel değişiklikler getirilmiştir. Bu değişiklikler şunlardır:

• İki basamaklı sınav sistemi tek basamaklı sınav durumuna getirilmiştir.

• Sisteme uzun zamandır katkıda bulunan Ortaöğretim Başarı Puanı (OÖBP) ağırlıklandırılmıştır.

• Meslek liselerinden gelen öğrencilere kendi alanlarıyla ilgili tercihlerine yansıtılan ek katsayı uygulaması, lise alan/kolları için de yaygınlaştırılmıştır.

• Adayların tercihlerini, sınav sonuç belgesi ellerine ulaştıktan sonra yapmaları sağlanmıştır.

• Dille ilgili YÖP’lere ÖSS ve Dil Sınavlarıyla öğrenci alınmasına yoluna gidilmiştir.

1999 yılında yapılan değişikliklere yöneltilen olumsuz eleştiriler

Yeni ÖSS’ye;

• Sistemle ilgili değişikliklerin araştırmalara dayandırılmamış olması,

• 1981 yılında tek aşamadan, iki aşamaya geçerken ortaya konan gerekçelerin halen geçerliğini koruyor olması,

• Sınavın iki basamaktan tek basamağa indirilmesiyle, adaylara sorulan sorularda önemli ölçüde bir azalma olması,

• Sınav günü sağlık, heyecan ya da beklenmedik olaylarla karşılaşan adayların olumsuz yönde etkilenebilmesi,

• Tek gözleme (sınava) dayanılarak bireyler hakkında kararlar vermenin yanlış olması,

• OÖBP’nın, ÖSS puanlarına göre ağırlıklandırılmasının ÖSS’de başarılı olan okulların lehine olması,

• Meslek lisesi mezunlarının tercih alanlarının iyice daralmış olması,

gibi yönlerden eleştiriler yöneltilmiştir.

Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dallarının Katkısı

Türkiye’deki bu adı taşıyan iki anabilim dalı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi diğeri de Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi bünyesindedir. Ölçme ve değerlendirme anabilim dalları, bir yandan uzman ve öğretmen yetiştiren programlara bu alanla ilgili dersler verirken; diğer yandan da yükseklisans ve doktora programlarını da yürütmektedir. 1987-2002 yılları arasında bu alanda yaklaşık yüz civarında yükseklisans ve doktora öğrencisi akademik çalışmalarını tamamlamıştır (online: YÖK). Bu kapsam içerisinde; ölçme ve değerlendirme, istatistik, araştırma yöntemleri, psikometri, psikolojik özelliklerin (zekâ, başarı, ilgi, tutum, kişilik vb.) ölçülmesi, psikolojik ölçme araçlarının geliştirilmesi temeline dayanan teorik ve uygulamalı dersler okutmaktadır. Ayrıca ölçme ve değerlendirme alanında çalışan akademisyenler, kamu ve özel kuruluşlara danışmanlık, seminer vb. hizmetler de vermektedirler.

1982 yılında Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi bünyesinde lisans programı da açılan ölçme ve değerlendirme, 1997 yılında kapatılmıştır. Eğitim fakültelerinin YÖK tarafından yeniden yapılandırıldığı bu yılda, ölçme ve değerlendirme dersi kaldırılmış; öğretimde planlama ve değerlendirme dersinin içine birkaç üniteyle sıkıştırılmıştır. Bu olumsuz gelişmenin, öğretmenlik programlarına zarar verici olduğu ulusal düzeyde düzenlenen birçok bilimsel toplantıda bu alandaki akademisyenlerce vurgulanmış ancak bu durumu düzeltici henüz bir gelişme olmamıştır.

Çeşitli Kuruluşların Katkıları

Türk Eğitim Derneği (TED)

1976 yılından itibaren, bünyesinde oluşturduğu Bilim Kurulu’nun yönlendirmesinde; a) düzenlediği eğitim ve öğretim toplantıları, b) eğitim araştırmalarını destekleme programları ve c) çıkardığı Eğitim ve Bilim Dergisi ile eğitim bilimlerinin diğer uzmanlık alanlarının yanı sıra ölçme ve değerlendirme alanına da önemli katkılar sağladığı görülmektedir (Koç, 1993).

Türk Psikologlar Derneği

Ankara’da 1976 yılında kurulan Dernek Avrupa Birliğindeki profesyonel psikologların üye olduğu derneklerin meydana getirdiği Avrupa Profesyonel Psikologlar Dernekleri Federasyonu’nun (EFPPA) ve Psikoloji Biliminin dünya çapındaki en geniş temsilcisi olan Uluslararası Psikoloji Birliği’nin (IPS) üyesidir. Psikoloji uygulamalarının ve mesleğin, ülkemizde de bu federasyonların belirlediği uluslararası standartlara uygun biçimde yürütülmesine gereken özen ve dikkat gösterilmektedir. Derneğin faaliyet alanlarından birisi de testlere dayalı çalışmalar yapmasıdır. Dernek çalışmalarını “Test Bankası” adı altında yürütmektedir.

Test Bankası çok işlevli bir birim olarak hizmet sunmaktadır. Bu işlevler arasında, testler hakkında bilgi toplama, testlerden ve el kitaplarından oluşan bir arşiv hazırlama, üyelere ve kullanma yeterliği bulunan kişilere ölçme aracı sağlama, testleri kullanma becerisi kazandırmak için öğretici kurslar düzenleme, istatistik teknikleri tanıtma, uluslararası test yayıncılarıyla ilişkiler kurma, yurt dışında geliştirilmiş testleri Türkiye’ye kazandırma ve özgün testler hazırlama bulunmaktadır (online: Psikologlar Derneği).

Ölçme ve Değerlendirme Birimleri

Son yıllarda Türkiye’de birçok okulun ölçme ve değerlendirme etkinlikleri yoluyla, eğitim sürecini izlemeye başladığı ve bu izleme-değerlendirme etkinliklerden elde edilen bulgulara dayanarak, öğretim süreciyle ilgili güçlükleri, sorunları çözecek önlemler almaya çalıştığı ve bu yolla da öğretim kalitesini yukarı çekmeye çalıştıkları gözlenmektedir. Özel okullar, MEB Özel Okullar Çerçeve Yönetmeliği’ndeki (MEB, 1995b) yasal destek ve ayrıca sahip oldukları parasal olanaklar sayesinde ölçme ve değerlendirme birimlerini kurmaktadırlar. Bazı devlet okulları ise, okul gelişimine önem veren yöneticilerinin ve öğretmenlerinin kişisel çabaları sayesinde üniversitelerden yalnızca akademik bilgi desteği almaya çalışmaktadırlar.

Ölçme ve Değerlendirme Birimleri okul eğitimine katkıda bulunan önemli bir destek birimi olarak çalışmaktadırlar. Ölçme ve Değerlendirme Birimleri;

• okulun eğitimini izlemeye dönük ölçmeler ve değerlendirmeler yaparak,

• test geliştirme sürecinde öğretmenlere destek olarak,

• testten elde edilen sonuçların istatistiksel analizlerini yaparak,

• öğrencilere öğrenme eksiklikleri ve güçlükleri hakkında bilgi vererek,

• velileri çocuklarının başarıları hakkında bilgilendirerek,

• yöneticilere okulla ilgili kararlarında destek olacak bulguları sunarak

okulun eğitim kalitesinin standartlarını yukarılara taşımak gibi önemli görevler üstlenmektedirler.

Özel Dershaneler

625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu çerçevesinde kurulmuş olan kuruluşlardır; özel okullar, dershaneler, sürücü kursları bazılarıdır. Türkiye’de 2413 adet dershane bulunmaktadır (Eyüpoğlu, 2002). Özel dershaneler, uzun yıllardır, Türkiye’nin gündeminde yer alan birçok sınava (ÖSS, OKÖSYS, LES, KPSS, KPDS, ÜDS, Açıköğretim vb.) öğrenciyi hazırlayıcı kurslar düzenlemektedir. Bu çaba içerisinde kendilerine başvuran öğrencilere bir yandan danışmanlık (rehberlik) yaparken öte yandan yürütülen kurslarla ilgili öğrenci gelişim düzeylerini görmek için çoktan seçmeli testlerden de yararlanmaktadırlar. Nitekim Özel Dershaneler Birliği (ÖZ-DE-BİR) tarafından çıkarılan “Özel Dershaneler Tip Yönetmeliği”nde, özel dershaneler bünyesinde rehberlik ve ölçme değerlendirme servisi olmak üzere iki ayrı birimin kurulmasını öngörmektedir (ÖZ-DE-BİR, 1988). Bu amaçla bazı dershaneler soru yazma, test geliştirme, öğrenci düzeyini belirleme, öğrencinin gelişim düzeylerini izleme, soruların analizlerini yapma gibi bir takım işleri yerine getirmede ölçme ve değerlendirme uzmanlarından yararlanmaktadırlar. Bu durum dershanelerin işlevlerini yerine getirmeleri açısından katkı sağlayıcı bir durumdur. Buna rağmen bu servislerin işlevlerini ne derece yerine getirdiklerinin araştırılma konusu olarak alınıp çalışılması yerinde olacaktır

Bunların yanında olumsuz bir durum ise, dershane adına ya da dershanelerde çalışan öğretmenlerce yazılmış test kitaplarıdır. Bu kitapların içerisinde bulunan sorular incelendiğinde bir kısmının dil/anlatım/yazım, bilimsel doğruluk ve ölçme değerlendirme ilkeleri açısından kalitelerinin düşük olduğu görülecektir. Bu tür sorularla öğrencilerin öğrenmeleri hakkında kararlara ulaşmak oldukça zordur. Bu durumun kısa sürede düzelmesini sağlayacak önlemlerin alınması yararlı olacaktır.

Son Söz

Ölçme ve değerlendirme bilim dalının, son yıllarda dünyada ve Türkiye’de önemi giderek artmaktadır. Özellikle öğrencilerin neleri ne derece öğrendiklerini belirlemeye çalışan klasikleşmiş ölçme ve değerlendirme uygulamalarının yanı sıra, öğrencilerin edindikleri bilgileri ne derece kullanabildiklerini belirlemeye çalışan yeni ölçme ve değerlendirme yaklaşımlarının da girmesi (dereceli puanlama anahtarıyla durum belirleme -rubric assessment-, öğrenci dosyaları yoluyla durum belirleme -portfolyo assessment-, proje tabanlı değerlendirme, kavram haritaları yoluyla değerlendirme vb.) bu bilim alanının önemini iyice artırmıştır. Ölçme ve değerlendirme eğitim alanında, geleceğin bilimi olma yolunda hızla ilerlemektedir.

Teşekkür

Ölçme ve değerlendirme bilim alanına yazdığı kitaplarla, yetiştirdiği öğrencilerle önemli hizmetler veren Prof. Dr. M. Fuat Turgut’u, Prof. Dr. Süleyman Çetin Özoğlu’nu, Prof. Dr. Şefik Uysal’ı, Prof. Dr. Hüsnü Arıcı’yı, Prof. Dr. İlhan Akhun’u, Prof. Dr. Yaşar Baykul’u, Prof. Dr. Nizamettin Koç’u, Doç. Dr. Halil Tekin’i (D:1944, Ö:1984) ve Prof. Dr. Durmuş Ali Özçelik’i saygıyla hatırlamak gerekir. Hepsine sonsuz teşekkürler.

KAYNAKLAR

Akyüz, Yahya. Türk Eğitim Tarihi (Başlangıçtan 2001’e). Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2001.

Antel. Sadrettin. Celal. İlk Tahsil Verim Testi. Millî Mecmua Basımevi, İstanbul,1937.

Başgöz, İlhan ve H. E. Wilson. Türkiye Cumhuriyetinde Eğitim ve Atatürk. Dost Yayınları, Ankara,1968.

Binbaşıoğlu, Cavit. Cumhuriyet Dönemi Eğitim Bilimleri Tarihi. Tekışık Yayıncılık, Ankara, 1999.

Binbaşıoğlu, Cavit. Öğrencilik ve Öğretmenlik Anıları. Gül Yayınevi, Ankara, 2002.

Dökmen, Üstün. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Kuruluşu, Gelişmesi, Çalışmaları. ÖSYM Yayınları, Ankara, 1992-5.

Eyüboğlu, Rüstem. Eğitim Sistemimizde Yüksek Öğretime Geçiş. Türkiye’nin Geleceği İçin Eğitim Sistemimizin Planlanması Sempozyumu, 21-22 Haziran 2002, Özel Dershaneler Birliği, Ankara, 2002.

Haladyna, Thomas. M. Writing Test Items to Evaluate Higher Order Thinking. Allyn & Bacon., USA, 1997.

Koç, Nizamettin. Eğitim Sistemimizde Ölçme ve Değerlendirme Alanındaki Gelişmeler. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Ankara, 1993, 25, (2) 387-467.

Kramer, Samuel. Noah. Tarih Sümer’de Başlar. Çeviren: Hamide Koyukan, Kabalcı Yayınevi, Ankara, 1996.

Kutlu, Ömer. Eğitim Sistemimizde Yüksek Öğretime Geçiş. Türkiye’nin Geleceği İçin Eğitim Sistemimizin Planlanması Sempozyumu, 21-22 Haziran 2002, Özel Dershaneler Birliği, Ankara, 2002.

MEB. Türkiye’de Okulların Gelişmesine Tesir Eden Faktörler. Türkiye’de Eğitim İmkanları Sayı:1. MEB, Test Araştırma Bürosu Müdürlüğü, Ankara, 1964.

MEB. Onbirinci Millî Eğitim Şûrası: Öneriler, Konuşmalar, Kararlar. Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 1982.

MEB. Ölçme ve Değerlendirme Sistemi Özel İhtisas Komisyonu Raporu. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1990a.

MEB. Sınıf Geçme Sisteminde İki Model. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1990b.

MEB. Liselerde Ders Sistemi. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1990c.

MEB. Yükseköğretime Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1990d.

MEB. Çalışmaların Değerlendirilmesi ve Öneriler. Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1990e.

MEB. Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı. Yayımlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 1994.

MEB. Millî Eğitim Şûraları (1939-1995). Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 1995a.

MEB. Tebliğler Dergisi. Yayımlar Dairesi Başkanlığı, Ankara, 1995b, 58(2440).

MEB. Onbeşinci Millî Eğitim Şûrası: Raporlar, Görüşmeler, Kararlar. Millî Eğitim Basımevi, Ankara, 1996.

MEB-EARGED. Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı Brifingi. Ankara, 2002.

MEB-EARGED. İlköğretim Öğrencilerinin Başarılarının Belirlenmesi (ÖBBS 2002). Durum Belirleme Ara Raporu. Ankara, 2003a.

MEB-EARGED. İlköğretim Öğrencilerinin Başarılarının Belirlenmesi (ÖBBS 2002). Durum Belirleme II. Genel Raporu. Ankara, 2003b.

MEB-EARGED. Üçüncü Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (TIMSS 1999). Ulusal Rapor 1. Ankara, 2003c.

MEB-EARGED. Üçüncü Uluslararası Fen ve Matematik Çalışması (TIMSS 1999). Türkiye Raporu. Ankara, 2003d.

MEB-EARGED. Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Projesi (PIRLS 2001). Ulusal Rapor. Ankara, 2003e.

Mıhçıoğlu, Cemal. Üniversiteye Giriş ve Liselerimiz. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, No: 278, Ankara, 1969.

OECD. Measuring Student Knowledge and Skills. OECD Publications, Paris, 2000.

OECD. Sample Tasks from the PISA 2000 Assessment. OECD Publications, Paris, 2002.

Oğuzkan, A. Ferhan. Hasan Ali Yücel’in Hayatı ve Hizmetleri. Türk Eğitim Derneği Yayınları, Ankara, 1993.

Ozankaya, Özer. Cumhuriyet Çınarı. TC. Kültür Bakanlığı Yayınları, 1711. Ankara, 1995.

ÖSYM. Yükseköğretim Programlarına Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemindeki Değişiklikler. ÖSYM Yayınları, Ankara, 1986.

ÖSYM. Sayın Altan Günalp’in Anısına. Meteksan Anonim Şirketi, Ankara, 1989.

ÖSYM. ÖSYM Basın Bülteni. Ankara, 2003.

ÖZ-DE-BİR. Özel Dershaneler Tip Yönetmeliği. Ankara, Öz-De-Bir Yayınları, No:5, 1988

Özerdim, Sami. N. Atatürk ve Gençlik. Atatürkçü Düşünce Üzerine Denemeler. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1972.

Özoğlu, Süleyman Çetin. Eğitim Bilimlerinin Bugünü ve Yarını. III. Eğitim Bilimleri Kongresi, Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Bursa, 1996.

Palazoğlu, Ahmet. Bekir. Atatürk’ün Eğitim İle İlgili Düşünceleri. Fersa Matbaacılık, Ankara, 1999.

Payaslıoğlu, Arif. Türkiye’de Yükseköğretim Kurumlarına Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi. ÖSYM, Araştırma Geliştirme Birimi AGB-0012, Ankara, 1985.

PIRLS http://www.timss.com/pirls2001i/publications.html

Psikologlar Derneği. http://www.psikolog.org.tr/dernekcv.htm

Tarih Vakfı. 75 Yılda Eğitim. Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999.

Tekin, Halil. Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme. Yargı Yayıncılık, Ankara, 2002.

TIMSS http://isc.bc.edu/timss1999i/publications.html 

Toker, Fethi. Türkiye’de Yükseköğretime Giriş. ÖSYM Yayınları, Ankara, 1997.

Turgut, Mehmet. Fuat. (1984). Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme Metodları. Saydam Matbaacılık, Ankara, 1984.

ÜSYM. İki Aşamalı Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sınavının Temel İlkeleri. Ankara, 1978.

ÜSYM. İki Aşamalı Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sistemi. KY-02-80-0001, Ankara, 1980a.

ÜSYM. İki Aşamalı Üniversitelerarası Seçme ve Yerleştirme Sistemi. KY-02-80-0002, Ankara, 1980b.

ÜSYM. Örneklerle 1981-ÜSYS Birinci Basamak Sınavı. ÜSYM-TAB Eğitim Yayınları 2, Ankara, 1981.

YOK http//www.yok.gov.tr/tez/tez arama


*Yard. Doç. Dr.; Ankara Üniversitesi EğitimBilimleri Fakültesi ÖğretimÜyesi.

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv