MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 160

Güz 2003


Kalkınma Planlarında Yüksek Öğretim

Yılmaz TUNA*

 

GİRİŞ

Eğitim, bireysel gelişmeye katkı yapan en önemli unsur olup; ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin temel araçlarından birisidir. Yirminci yüzyılın başlarında eğitimin kalkınmadaki rolü dikkat çekmiş ve bu alandaki çabalar ulusal yatırım olarak değerlendirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında yaşanan olaylar, eğitim ile kalkınma arasındaki ilişkilerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Avrupa ve Japon ekonomilerinin canlandırılması için hazırlanan Marshall Plânından kısa sürede beklenmedik başarılar elde edilmiştir. Bu çerçevede, söz konusu ülkelerde güçlü bir ileri teknoloji ve ekonomik büyüme devri başlamıştır. Marshall Plânının yönetim uygulamaları ile ABD’nin aktardığı sermaye ve teknoloji, başarının temel etmenleri olarak görülmüştür. Söz konusu etmenlerin az gelişmiş ülkeler için de geçerli olabileceği görüşü ağırlık kazanmıştır. Bu görüş, büyük miktarda sermaye girişi ve teknoloji transferi sağlandığı taktirde, az gelişmiş ülkelerin de kısa sürede kendi kendilerine yeterli hale gelebileceği varsayımına dayandırılmıştır. Bu tarz düşünce uygulamaya sokulmuş, ancak az gelişmiş ülkeler ile Marshall Plânı ülkeleri arasındaki paralelliğe rağmen, bu varsayımın yanlış olduğu kısa sürede anlaşılmıştır. Çünkü, söz konusu ülkeler, Marshall Plânı kapsamındaki ülkelerde var olan iyi eğitilmiş işgücü ile güçlü ekonomik ve idari alt yapıya sahip değillerdi. Bazı zengin Ortadoğu ülkelerinin gelişmiş sayılmamalarının en büyük nedeni de, iyi eğitimli yetişmiş insan gücünün yeterli düzeyde olmamasıdır.

Bunun üzerine, az gelişmiş ülke ekonomilerinin güçlendirilmesi için ikili ve çok yönlü politikalar geliştirilmiştir. Bilim adamları, az gelişmiş ülkelerin kalkınması için sermaye ve teknoloji transferi yanında, yeterli sayıda iyi yetişmiş işgücüne de ihtiyaç olacağı konusunda görüş birliğine varmışlardır. Bu bağlamda iyi yetişmiş işgücü olmadan kalkınmanın sağlanamayacağı görüşü hakim olmaya başlamıştır. O dönemde ekonomistler, eğitime daha fazla kaynak ayrılmasının zorunluluğuna dikkat çekmişler ve bu konudaki girişimleri desteklemişlerdir.

EĞİTİM VE KALKINMA

Eğitimin kalkınmaya etkisi doğrudan ve dolaylı yollardan gerçekleşmektedir. Eğitimli ve eğitimsiz bir kişinin saat başına elde ettiği hasılayı doğrudan etkiye, eğitimin özellikle kadınlar arasında işgücüne katılım oranını artırmasını ise dolaylı etkiye örnek olarak verebiliriz. Ayrıca, eğitimli insanların diğer insanların verimliliğini de olumlu yönde etkileyerek, onların çıktısını ve gelir düzeylerini artırdığı da anlaşılmış bulunmaktadır.

Eğitimin ekonomik ve sosyal kalkınmadaki etkisini ölçmek başka bir çalışmanın konusu olmakla beraber, eğitim ve kalkınma arasındaki ilişkiyi anlamak için bu etkilere kısaca değinmekte yarar vardır.

Birçok eğitim iktisatçısına göre ekonomik kalkınmanın temel noktası eğitimdir. Uzak Doğu ülkelerinin insan kaynaklarının geliştirilmesi için eğitim harcamalarında yaptıkları artışla, kaydettikleri ekonomik gelişme bu konuda sıkça kullanılan bir örnektir. Gelişmiş ülkeler için yapılmış diğer çalışmalara benzer bir şekilde Kim ve arkadaşlarının yaptığı çalışma, iktisadi gelişmenin yüzde 50’sinden fazlasının verimliliği artıran, yeni ürünlere ve üretim metotlarına yol açan teknolojik gelişmelerden kaynaklandığını ortaya koymuştur1.

Yakın dönemlerden itibaren bazı bilim adamları ekonomik çıktının seviyesini, beşeri sermaye stokunun bir fonksiyonu olarak ifade etmeye başlamışlardır2. Bu bilim adamları uzun dönemde sürdürülebilir bir kalkınmanın, ancak beşeri sermayenin büyümesiyle mümkün olabileceğini belirtmişlerdir. Beşeri sermaye, bir kez üretildikten sonra kullanılırken ek bir maliyete katlanılması gerekmeyen bilgi olarak tanımlanmaktadır3. Bilgiyle yoğrulmuş beşeri sermaye stokunun, yeni fikirlerin gelişmesinin de en önemli nedeni olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çalışmalarda, bir yıl fazla okula devam etmenin özel getiri oranını yüzde 5 ila yüzde 15, işçi başına çıktıyı (verimi) ise yüzde 20 oranında artırdığı anlaşılmıştır. Ayrıca, gelir farklılıklarının da eğitimden kaynaklanan verimlilik farklılıklarına bağlı olduğu tespit edilmiştir4.

Öte yanda, Wheeler tarafından gelişmekte olan 88 ülkeyi kapsayan ve insan kaynakları ile büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen bir modelin sonuçlarına göre, okuma yazma oranında yüzde 20’den yüzde 30 oranına bir artış GSYİH’da yüzde 8’den yüzde 16’ya kadar bir artışa yol açmaktadır5. Yükseköğretim kademesindeki eğitimin hem bireye hem de topluma geri dönüş oranının oldukça yüksek olduğu da tespit edilmiştir6.

Beşeri sermayenin kalkınma hedefleri ile uyumlu olarak geliştirilmesinin, kalkınmanın hızlandırılmasına ve istihdamının geliştirilmesine olumlu etkiler yaptığı anlaşılmış bulunmaktadır.

Elbetteki eğitim sadece ekonomik kalkınmaya ve verimliliğe katkıda bulunmaz. Eğitimin en önemli katkısı insanların yaşam kalitesini yükseltmesi ve iyi birer vatandaş olmalarını sağlamasıdır. Eğitimin diğer faydaları ise kişi başına geliri, çevre bilincini ve sağlık düzeyini yükseltmesi; suç oranını, yoksulluğu ve eşitsizliği azaltması; demokrasinin gelişimine ve siyasi istikrara katkı sağlanmasıdır.

KALKINMA PLÂNI ÖNCESİ YÜKSEK ÖĞRETİM

Cumhuriyet kurulduktan sonra 1924 yılında çıkarılan bir kanun ile Darülfünun-u Osmani adını taşıyan üniversite İstanbul Darülfununu adını aldı. Osmanlı devletinin sona ermesinden sonra kurulan bu ilk üniversiteye, 1925 yılında çıkarılan bir tamimle idari ve akademik özerklik sağlanmıştır. Darülfununun kendisinden beklenen görevleri yerine getiremediği görüşü üzerine, 1932 yılında üniversitenin geliştirilmesi amacıyla alınacak tedbirleri incelemek üzere İsviçre Golf Üniversitesi Profesörlerinden Albert Malche çağırılmıştır. Malche’nin raporu dikkate alınarak 1933 yılında İstanbul Darülfununu kapatılmış yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. 1933 yılında özerklik kaldırılmış, üniversite Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmış ve rektör anılan bakanlık tarafından atanmıştır. 1773 yılında kurulmuş olan Mühendishane-i Berri Hümayun, yapılan değişikliklerden sonra 1944 yılında İstanbul Teknik Üniversitesine dönüştürülmüştür. 1946 yılında çok partili siyasi yaşama geçilmesiyle birlikte, Üniversiteler Kanunu kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla birlikte Ankara Üniversitesi, bünyesine 1925 yılında kurulan Hukuk Okulu, 1926 yılında kurulan Gazi Eğitim Enstitüsü ve 1933 yılında kurulan Yüksek Ziraat Enstitüsü dahil edilerek kurulmuştur. 1946 üniversiteler reformu ile 1933 yılında kaldırılan özerklik tekrar getirilmiş, fakültelere tüzel kişilik sağlanmış, katma bütçe uygulamasına geçilmiştir. Ancak, bu reformda yüksek öğretim kurumlarının plânlanması, koordinasyonu ve denetlenmesi hususunda bir düzenleme yapılmamıştır. 1950’li yıllarda büyük kentler dışında da üniversitelerin açılması gündeme gelmiş ve bu tarihe kadar 3 olan üniversite sayısı, 1955 yılında Karadeniz Teknik (KTÜ) ve Ege Üniversiteleri, 1957 yılında Atatürk Üniversitesi ve 1959 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesinin kurulmasıyla beraber 7’ye çıkmıştır. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Ankara ve İstanbul’daki üniversitelerin himayesinde kurulan KTÜ ve Ege Üniversiteleri, 1958 yılında özerk statüye kavuşturulmuştur. Keza, geleneksel mesleklerin yanı sıra çeşitli alanlarda çiftçi, inşaatçı, imalatçı, işçi ve iş adamlarının sorunlarıyla da ilgilenmesi düşünülen Atatürk Üniversitesi, 1976 yılına kadar Millî Eğitim Bakanlığının yönetiminde kalmış, 1976’da kendi rektörünü seçerek özerk bir kurum haline getirilmiştir.

Plân dönemi öncesinde mevcut yüksek öğretim kurumlarının genel olarak ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı yeterli derecede desteklemediği, belli teknolojileri uygulayacak ve uzun dönemde teknoloji üretecek yeterli sayıda teknik işgücünü yetiştirecek yapıdan uzak bulunduğu; öğrencilerin genellikle genel eğitim dallarına yoğunlaştığı, mesleki ve teknik yüksek öğretimde ise eğitimin teorik düzeyde kaldığı ifade edilmiştir7.

Plânlı kalkınma dönemi öncesinde yüksek öğretim alanındaki durum aşağıdaki tabloda özet olarak gösterilmiştir.

Tablo: 1 – Yüksek Öğretimde Sayısal Durum, 1961

 

Eğitim Çağı Nüfusu (19-22 Yaş)

Öğrenci Sayısı

Okullaşma Oranı (%)

Öğretim Elemanı Sayısı

Öğrenci Öğretim Elemanı Oranı (%)

Yüksek Öğretim Kurumlan8

1.816.000

61.000

3,4

4.100

14.9

Kaynak: DPT, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı

PLÂNLI KALKINMA

Türkiye, 1930’lardaki sanayi plânları da dikkate alınırsa yaklaşık 70 yıllık bir plânlama deneyimine sahiptir. 1961 Anayasası ile kaynakların verimli kullanılması ve kalkınmanın hızlandırılması amacıyla ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel plânlama hizmetlerinin bir bütünlük içerisinde etkin, düzenli ve süratli olarak görülebilmesi için Devlet Plânlama Teşkilatı kurulmuştur. Kalkınma plânları, sosyal adalet ilkelerine uygun bir şekilde demokratik sistem içinde insan kaynaklarının geliştirilmesini, sermaye birikiminin sağlanmasını, istikrarlı ve yüksek bir büyüme hızına ulaşılmasını, dünya ile bütünleşilmesini ve Avrupa Birliğine üyelik sürecinin tamamlanmasını amaçlamıştır. Ülkenin beş yıllık kalkınma plânları ile bu plânların yıllık uygulama programları 1963 yılından itibaren yapılmaya başlanmıştır. Bundan sonraki bölümde, plânlarda yer alan yüksek öğretimle ilgili hedefler ve bu hedeflerin gerçekleşme durumu sırasıyla gözden geçirilecektir9.

BİRİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1963-1967)

Bu plânda, yüksek öğretim ülkenin ihtiyaç duyduğu işgücünü yetiştirme mekanizması olarak görülmüştür. Bu nedenle yüksek öğretim, insangücü, istihdam ve araştırma sektörleriyle bir arada ele alınmış, öğretim üyesi yetiştirilmesine yönelik politikalara ağırlık verilmiştir.

Plânda, öğretmen ve eğitim yöneticisi açığı, koordinasyon eksikliği, eğitimdeki kalite yetersizliği, fırsat eşitliğini ortadan kaldıracak bir burs sisteminin olmaması, ödeme gücü olanlardan eğitime katkı payı alınmaması ve eğitim kurumları arasındaki yatay ve dikey geçiş sorunlarından bahsedilmektedir.

Bu plânda;

• Eğitimin her kademesinin toplumun en kabiliyetli elemanlarına açık tutulmasını sağlamak için yeterlik esasına dayanan seçme usullerinin uygulanacağı,

• Her dereceden gece öğretimi yapan eğitim müesseselerinin kurulacağı,

• Eğitimin her kademesinde burs imkânlarının geniş ölçüde artırılacağı,

• Öğretmen yetiştiren kurumların gelişmelerine öncelik verileceği,

• Eğitim kurumlarının yatırım maliyetlerini düşürmek, yapı satandardı sağlayacak bir organ kurmak, halkın inşaata katılmasını sağlamak, inşaatları bir inşaat mevsimi içinde bitirmek yönünde bütün mali ve hukuki tedbirlerin alınacağı, 

• Verimin çok düşük olmasına sebep olan belirli unsurların hızla giderileceği,

• Öğretmenlik mesleğinin cazip hale getirileceği ve ek ders ücretinin artırılacağı,

• Öğretim üyelerinden ve tesislerden geniş ölçüde yararlanılacağı ve öğretim üyesi yetiştirilmesi konusunun sürat ve önemle ele alınacağı,

• Öğretim muhtevası ve usullerinin ıslah edileceği,

• Öğretim yanında araştırmaya da öncelik verileceği, araştırma sonuçlarının uygulayıcılara ulaşması amacıyla yayımlanacağı,

• Öğrencilerin yetişme seviyelerini yükseltecek lojman, beslenme ve beşeri ilişkilerle ilgili şartların hızla düzeltileceği hedeflenmiştir. 

Plân dönemi sonunda, eğitimle çevre ve iş hayatı arasında yeterli ilişkinin kurulamadığı; kabiliyetli olanların eğitimin en üst kademelerine kadar yükselmelerini sağlayıcı bir sistem, burs ve yurt imkânının yaratılamadığı; öğretmen açığı ve dağılım dengesizliği nedeniyle eğitim kalitesinin yükseltilemediği; öğretim üyesi açığının yeni üniversite ve yüksekokul açılmasını sınırladığı; öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla yurt dışına burslu olarak 3000 öğrenci gönderme hedefine karşılık ancak 500 öğrencinin gönderilebildiği; üniversiteye olan aşırı talep nedeniyle öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının 1960’da 50 iken 1963’te 90’a çıktığı; ancak 1965-66 döneminde öğrenci sayısının 97.600’e ve okullaşma oranının ise yüzde 4,9’a ulaştığı ifade edilmiştir.

İKİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1968-1972)

Bu plânda eğitim başlı başına bir sektör olarak ele alınmış, ancak birinci plânda olduğu gibi bu plânda da yüksek öğretimin tümüyle insangücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, kapasite artışı için mevcut yüksek öğretim kurumlarının geliştirilmesi ve yenilerinin açılması öngörülmüştür.

Bu plânda;

• Yüksek öğretimde kapasite artışının özellikle yüksekokullarda yaratılacak ek kapasite ile sağlanacağı,

• Nitelikli olması için yüksekokulların üniversitelere bağlı olarak kurulacağı,

• Öğretim üyesi açığı giderildikten sonra, mevcut yüksekokullardan yararlanarak yurt sathında yeni üniversitelerin açılabileceği,

• Üniversite açma konusunun ayrı bir proje olarak ele alınacağı ve bunun için uzun süreli hazırlıkların yapılacağı,

• 1968-1972 yılları arasında öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla 3000 öğrencinin yurt dışına gönderileceği,

• Asistanlık ve öğretim üyeliğinin cazip hale getirileceği ve doktora yapmış asistanların doğrudan doğruya ders vermelerinin sağlanacağı,

• Büyük merkezlerdeki öğretim üyelerinin, eleman açığı bulunan taşradaki üniversitelerde belirli süre çalışmalarının sağlanacağı ve bunun için ek imkânların temin edileceği,

• Hızla gelişmesi gereken üniversitelere gerekli esnekliklerin sağlanacağı,

• Üniversiteler arası iş birliğinin sağlanması ve ilgili çalışmaları yapmak üzere üniversiteler arası bir kurum kurulmasının teşvik edileceği,

• Mezun öğrencilerin alanlarıyla ilgili istihdam edilmeleri ve bu amaçla takip edilmelerinin sağlanacağı,

• Eğitim ve araştırma kapasitesini artırmak için üniversitelere kaynak sağlanacağı,

• Mesleki ve teknik okullardan mezun öğrencilere gerekli formasyonu sağlayacak bir hazırlık dönemi sonunda yüksek öğretime devam etme imkânlarının sağlanacağı, ancak insangücü açıklarını kapatmak ve kaynak israfını önleyebilmek amacıyla, bu öğrencilerin yüksek öğretime kendi alanlarında devam etmelerinin teşvik edileceği,

• Üniversitelerin lisansüstü programı başlatmalarının, öğretim üyesi yetiştirmelerinin, üniversite dışında doktora ve yabancı dil programları ile yayın faaliyetlerinin teşvik edileceği,

• Sanayi, nükleer enerji, elektronik, tekstil, sıhhi tesisat mühendisliği ve işletme iktisadı dallarında eğitim verileceği,

• Bilimsel gelişmelerin ders programlarına aktarılacağı,

• Temel bilim dallarında araştırıcı ve öğretici insangücü açığını gidermek amacıyla, 1968-1972 döneminde 2000 öğrenciye burs verileceği hedeflenmiştir.

Plân dönemi sonunda, yüksek öğretim kurumlarının plân hedeflerine ve insangücü ihtiyaçlarına uymayan bir biçimde geliştiği; teknik alanlarda ücret düzeyi, sosyal statü ve değer yargılarına göre oluşan aşırı talebin özel yüksek okullar aracılığıyla karşılandığı belirtilmiştir. İlave kapasite sağlanamamasının nedeni olarak fiziki mekan yetersizliği, standart belirleyecek, plânlama ve koordinasyon yapacak kurumlar arası bir örgütün bulunmaması gösterilmiştir. Orta öğretimde gerekli düzenlemeler yapılmadığı için, yüksek öğretime olan talebin karşılanamadığı ve bu plân döneminde özel yüksekokullarının sayısının 40’ı ve bu okullardaki öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki payının yüzde 30’u bulduğu; yüksek öğretimde okullaşma oranının yüzde 6,8’e ulaştığı; 1960’da 63.000 olan öğrenci sayısının ise 1970’de 172.000’e çıktığı belirtilmiştir. Öte yandan, yüksek öğretim kurumlarının kalkınmanın gerektirdiği elemanları yetiştirecek eğitim programları ve metodları ile donatılmadığı; kurumlar arasında eğitimin muhtevası ve niteliğinde farklılıkların giderilemediği; sosyal adalet ve fırsat eşitliğinin tam olarak gerçekleşemediği; öğretim üyelerinde bölgeler arası dağılım dengesizliğinin giderilemediği belirtilmiştir. Ayrıca, yüksek öğretimin teknolojik gelişmelere uyum sağlayan, üretime dönük, yaygın eğitim yöntemlerini uygulayan, sürekli eğitim ve araştırma faaliyeti içinde bulunan bir yapıdan uzak olduğu da ifade edilmiştir. Özel yüksek okullarının insan gücü hedeflerine uymayan düşük nitelikte eğitim vermeleri neticesinde 1971 yılında devlete ait yüksek okulları haline getirildiği ve ücretli olarak öğretimlerine devam ettikleri de belirtilmiştir.

Eğitim sisteminin, toplumdan bağımsız olarak ele alınması ve geliştirilmesi mümkün olmadığı halde, plânlı dönem boyunca ekonomik ve sosyal sistemle gerekli irtibatının sağlanamadığı da belirtilmiştir.

ÜÇÜNCÜ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1973-1977)

Bu plânda eğitimin kalkınma sürecinin bir parçası olduğu, topluma ve ekonomiye uygun sayı ve nitelikte birey yetiştirdiği ve toplumsal gelişmeye yapıcı katkıda bulunduğu vurgulanmış ve eğitim politikasının kalkınmanın bütün hedefleriyle tutarlı bir şekilde ele alınacağı ifade edilmiştir. Ayrıca, eğitimin amacının tüm vatandaşlara ortak temel eğitim sağlama ve kalkınma hedeflerini gerçekleştirecek nitelik ve nicelikte insangücünü yetiştirme olduğu da belirtilmiştir.

Bu plânda;

• Üst seviyeli uygulayıcı insangücü, araştırıcı, yüksek öğrenim için eğitici, üretim ve hizmet süreci için yüksek düzeyde sevk ve idarecinin yetiştirileceği,

• Orta öğretimden yüksek öğretime geçişte bir sınav barajının bulunacağı, ancak mesleki ve teknik öğretimi bitirenlerden üstün yeteneklilerin de kendi alanlarında yüksek öğretime devamını sağlamak üzere mevcut sınav sisteminin yeniden düzenleneceği,

• Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla öğrencilere burs, kredi, yurt, sosyal ve sağlık hizmetlerinin sağlanması çabalarının geliştirileceği,

• Yüksek öğretim kademesinde 1-2 yıllık olan ve mesleklere uygulayıcı eleman yetiştiren bölümlerin kurulacağı,

• 4 yıllık eğitimle uygulayıcı ve yüksek lisans eğitimiyle de tasarımcı (bilgi üretici-araştırıcı) yetiştirileceği,

• Ülke çapında tek bir yüksek öğretim politikasının uygulanacağı ve bunun için süratle örgütsel düzenlemenin yapılacağı,

• Uzun dönemde gerekli kapasiteyi yaratacak, niteliği yükseltecek, sorunları kapsamlı bir şekilde ele alacak merkezi bir örgütün kurulacağı,

• Uygulayıcı mesleki ve teknik elemanları yetiştirmek üzere program ve öğretim süresi farklılaştırmasına dikkat edileceği, uygulamalı bilimsel araştırma konularına yoğunlaşılacağı,

• Okullaşma oranının 1977 yılında yüzde 9’a, 1995 yılında yüzde 15’e ulaştırılacağı,

• Öğretim üyesi açığını gidermek ve yeni yüksek öğretim kurumlarının ihtiyacını karşılamak için yurt dışına doktora yapmak üzere öğrenci gönderilmesine devam edileceği, ancak yurt içinde lisans üstü eğitimine de ağırlık verileceği,

• Mektupla öğretim, sürekli eğitim, eğitim süreci içinde eğitim gibi modern eğitim yöntemlerinin kullanılacağı,

• Yüksek öğretim sektör ana plânı yapımında DPT ile iş birliğinde bulunmak üzere üniversiteler ve MEB tarafından daimi statüde uzmanlardan oluşan bir teknik büronun kurulacağı,

• Oluşturulacak bu birimin, yetkili organların karar almalarına yardımcı olmak üzere; (i) yeni öğretim birimlerinin kurulması ve kapasite artırılması, (ii) eğitim programı, metod ve araçlarının geliştirilmesi, (iii) üniversite-iş dünyası arasında ilişki kurulması, (iv) öğretim üyesi yetiştirilmesi ve dağılımının dengeli olması, lisansüstü öğrencilerine burs sağlanması konularında çalışmaları yaparak önerilerde bulunacağı hedeflenmiştir.

Plân dönemi sonununda yüzde 9,0 olarak hedeflenen okullaşma oranının yüzde 10,5 olarak gerçekleştiği; öğretim üyesi sayısında artışla beraber öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının 1968’de 12,1 iken 1977’de 10,8 olarak gerçekleştiği; ancak öğretim üyesi açığının ciddi boyutlarda olduğu; ilave kapasite sağlanamaması nedeniyle yüksek öğretime olan yoğun talebin karışlanamadığı, eğitim enstitüleri hariç tutulduğunda üniversiteye başvuranlar arasında yeşleştirme oranının 1974’de yüzde 25,7, 1975’de 20,8, 1976’da yüzde 18,4, 1977’de 10,2 olarak gerçekleştiği; gerekli ön hazırlıklar yapılmadan açılan önlisans ve YAY-KUR gibi açık yüksek öğretim programlarının bir takım sorunlara yol açtığı; fırsat eşitliğinin sağlanamadığı; insangücü gereksinimleri açısından başarının elde edilemediği; kurumlar arasında birlik, bütünlük ve eşdeğerliğin sağlanamadığı; nitelik problemlerinin devam ettiği belirtilmiştir. Öte yandan, yüksek öğretim sınavlarına girebilme umudunun bir çiftçi çocuğu için 1 iken, işçi çocuğu için 2,8, esnaf sanatkar çocukları için 4,7, serbest meslekle uğraşanların çocukları için 6,9, memur çocukları için 8,4, tüccar çocukları için 9,9 ve sanayici çocukları için 34,3 olduğu da tespit edilmiştir.

DÖRDÜNCÜ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1979-83)

Bu plânda yüksek öğretimin tüm nitelikleriyle bir bütünlük içinde ele alınarak düzenlenmesi, özerklik anlayışı doğrultusunda plânlı yaklaşım ve disiplinine uygun olarak geliştirilmesi ve yönlendirilmesi ilkesi benimsenmiştir.

Bu plânda;

• Yüksek öğretim kurumlarının üniversite düzeyinde bölüm sistemine dayalı olarak kurumsal niteliklerine göre yeniden düzenleneceği,

• Yeterli koşullar ve öğretim elemanları sağlanmadan yeni yüksek öğretim kurumlarının açılmayacağı,

• Yüksek öğretim kurumları ve kademeleri arasında amaç ve işlevlerine uygun program ve standartların geliştirilmesin ve eşgüdümü sağlamak üzere Üniversiteler Arası Kurul bünyesinde yeterli yetkilerle donatılmış bir örgütün kurulacağı,

• Yüksek öğretime girişte, orta öğretim programlarını dikkate alan ve ders kredisi sistemine dayanan yeni bir yöntemin geliştirileceği,

• Yüksek öğretimde kapasite artırılması için her kuruluşta kapasite kullanım araştırması yapılarak mevcut kapasitenin rasyonel kullanımının sağlanacağı,

• Özellikle yurt içinde öğretim üyesi yetiştirilmesine ve dengeli dağılımına önem verileceği,

• Yüksek öğretime yoğun talebin oluşumuna neden olan yedek subaylık konusunun yeniden ele alınacağı,

• Tüm yüksek öğretim kurumlarının birinci sınıflarında Türkçe, yabancı dil ve kurumların özelliklerine göre temel bilimlerden gerekli konuların yer alacağı program uygulamalarının gerçekleştirileceği hedeflenmiştir.

1981 yılı itibariyle 19 üniversite, 13 Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi, 6 İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, 1 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, MEB’e bağlı 108 ve diğer bakanlıklara bağlı 19 olmak üzere toplam 166 yüksek öğretim kurumunun bulunduğu, statü farklılıkları va kopuklukları kaldırmak amacıyla tüm yüksek öğretim kurumlarının 4 Kasım 1981 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı Kanun kapsamındaki 27 üniversite çatısı altına alındığı; bu kanunla kurulan YÖK’ün, kaynakların verimli ve hedeflere uygun olarak kullanılmasını sağlayacağını; akademik personel açığını gidermek amacıyla 7.265 öğretim elemanı kadrosunun serbest bırakıldığı; öğretim üyelerenin yüzde 90’nının gelişmiş 8 üniversitede toplandığı, bu dağılım bozukluğunu düzeltmek amacıyla kalkınmada öncelikli yörelerde çalışacak öğretim elemanlarına yüzde 50’ye kadar tazminat ödenmesine başlandığı; ünivresitelerin öğrenci kontenjanlarında artışların yapıldığı ve 1983 yılında açık öğretim uygulamasına geçildiği; ancak yüksek öğretime yoğun talebin devam ettiği; yüksek öğretimin insagücü ihtiyaçları ve istihdam imkânları doğrultusunda düzenlenemediği; yüksek öğretimde fırsat eşitliğinin sağlanamadığı; başarılı elemanların üniversiteye çekilebilmesi için cazip şartların hazırlanamadığı; yüksek öğretimin uzun vadeli bir perspektif plânlamasının yapılamadığı; mevcut yüksek öğretim kurumlarının yeterli eğitim ve öğretim şartlarına kavuşturulmadan yenilerinin açılmasına devam edildiği; 1979 yılına kadar yüzde 10’lar düzeyinde olan okullaşma oranının, eğitim enstitülerindeki öğrenci sayısının 100.000’lerden 10.000’ler düzeyine inmesi neticesinde plân dönemi sonunda yüzde 8 olarak gerçekleştiği; araştırma faaliyetlerinde yeterli düzeye gelinemediği belirtilmiştir.

BEŞİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1985-89)

Bu plânda, en değerli millî varlığımız ve kalkınmanın sürükleyici faktörlerinden en önemlisinin beşeri kaynak olduğu, bu potansiyelin eğitim yoluyla en geniş ölçüde değerlendirilerek kalkınmanın hizmetine verilmesinin esas olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, üniversitelerin gerçeklerin devamlı araştırıcısı, toplum değerlerinin koruyucusu, millî birliğin teminatı, gençliğin yönlendiricisi ve toplumun gerektirdiği liderliğin sağlayıcısı konumunda oldukları da belirtilmiştir.

Bu plânda;

• Yüksek öğretimin, insangücü ihtiyaçları ve istihdam imkânları doğrultusunda düzenleneceği,

• Yüksek öğretime geçişte fırsat eşitliğinin sağlanmasına itina gösterileceği,

• Başarılı elemanların üniversiteye çekilebilmesi için öğretim üyeliğinin cazip hale getirileceği,

• Yüksek öğretim kurumları arasında bilimsel rekabeti sağlayacak ve hızlandıracak gerekli tedbirlerin alınacağı ve düzenlemelerin yapılacağı,

• Plân dönemi sonunda yüksek öğretimde okullaşma oranının yüzde 12, öğretim elemanı sayısının da 45.000 olacağı,

• Uygulamalı derslerin işyerleri ve üretim içinde yapılmasının sağlanacağı, döner sermaye işletmesi yoluyla öğrencilerin üretimle ilişki içinde yetişmelerinin teşvik edileceği,

• Orta öğretimde edinilen meslek alanında yüksek öğretime devamının sağlanması için teşvik sisteminin uygulanacağı,

• Belirli alanlarda yabancı dille öğretim yapılmasının teşvik edileceği, akademik personelin yabancı dili daha iyi öğrenebilmeleri için uygun üniversitelerde gerekli imkânların geliştirileceği,

• Üniversiteler için ayrı ayrı gelişme plânlarının yapılacağı, yatırımların buna göre yönlendirileceği hedeflenmiştir.

Plân dönemi sonunda, öğrenci, öğretim elemanı, mekan ve finansman ihtiyacını belirlemek üzere Yüksek Öğretim Gelişme Ana Plânı Özel İhtisas Komisyonunun kurulduğu; üniversiteye giriş sisteminde yapılan değişiklikle orta öğretim mezunu gençlerin ilgi duydukları alanlarda eğitim görmelerinin sağlandığı; meslek lisesi mezunlarının kendi dallarında yüksek öğretime devam etmelerinin sağlandığı; öğretim üyesi yetiştirmek üzere yurt dışına öğrenci gönderilmesine devam etmelerine imkân verildiği; akademik elemanların ücret ve ek ders ödemelerinde iyileşmeler sağlandığı; özellikle araştırma görevliliğinin cazip hale getirilmesi amacıyla, üniversite ödeneklerinin yüzde 90’a yükseltildiği; araştırma ve yayın ödeneklerinde artış sağlandığı; ilk vakıf üniversitesinin 1986 yılında öğretime başladığı; ancak öğretim üyesi açığının ve dağılım dengesizliğinin devam ettiği; öğrencilerin orta öğretim kademesinde mesleğe yönlendirilmemesi ve meslek kazandırıcı programların etkin uygulanmaması sonucu üniversite önünde yığılmanın artarak devam ettiği; buna rağmen tıp fakültelerinde kontenjanların yüzde 25 oranında azaltıldığı; Yüksek Öğretim Gelişme Ana Plânı çalışmaları tamamlanmadan üniversite sayısının 28’e çıkartıldığı belirtilmiştir.

ALTINCI BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1990-94)

Bu plânda, eğitimin her kademesinde kalitenin yükseltilmesinin, imkân ve fırsat eşitliğinin sağlanmasının esas olduğu; meslek kazandırıcı yaygın eğitim, ara insan gücü yetiştiren eğitim ve yüksek nitelikli insa gücü yetiştiren eğitim olmak üzere eğitimin üç boyutlu olarak ele alınacağı vurgulanmıştır.

Bu plânda;

• Yüksek öğretimde kapasite artışı yapılırken insan gücü ihtiyaçlarının yanında sosyal taleplerin de dikkate alınacağı,

• Yeni yüksek öğretim kurumları açma konusunun, hazırlanacak bir yüksek öğretim master plânı çerçevesinde değerlendirileceği,

• Vakıfların özel üniversite kurmalarının teşvik edileceği,

• Burs verme sisteminin ıslah edilerek, öncelikle üstün yetenekli fakat maddi imkânları sınırlı öğrencilere yöneltileceği,

• Öğretim üyesi yetiştirilmesine önem verileceği, gelişmiş üniversitelerin ihtisas merkezleri haline getirilerek diğer üniversitelere de bu konuda hizmet vereceği,

• YÖK ve üniversitelerin teşkilat yapılarının, plânlama ve koordinasyon faaliyetlerinin etkin olarak yürütülmesine müsait hale getirileceği,

• Yüksek öğretimin finansman yapısının geliştirilerek, bütçe dışı kaynaklardan da destek sağlanacağı ve döner sermayenin bir kaynak olarak kullanımının etkinleştirileceği,

• Üniversite-sanayi iş birliğini tesis edecek tedbirlerin alınacağı, üniversite bünyesinde müteşebbislik becerisini artırmak üzere uygulamalı eğitim programlarının düzenleneceği,

• Doktora ve master tez konularının öncelikle sanayinin ihtiyaçlarına yönelik olarak hazırlanmasının özendirileceği hedeflenmiştir.

Plân dönemi sonunda, yükseköğretimde okullaşma oranının yüzde 12,5’i örgün öğretimde olmak üzere yüzde 26,7 seviyesine ulaştığı; eğitim ve öğretimde ilköğretimin ikinci kademesinden başlamak üzere etkin bir yönlendirme sisteminin kurulamaması nedeniyle ortaöğretimden mezun olan her öğrencinin yükseköğretime devam etmeyi istediği ve bunun da üniversite önünde yığılmalara neden olduğu; eğitimde yeni teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaştırılmasında yeterli gelişme sağlanamadığı; işgücünün eğitim düzeyinin yeterli ölçüde geliştirilemediği, 1990 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre işgücünün ancak yüzde 5,2’sinin yükseköğretim mezunu olduğu vurgulanmıştır.

YEDİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (1996-2000)

Bu plân döneminde eğitimin en öncelikli sektör olacağı; iyi eğitilmiş genç nüfusun 21’inci yüzyılda gerek ülkemizin rekabet gücünün artmasında gerekse AB’ye entegrasyon bakımından Türkiye’nin en büyük avantajı olacağı; laik, çoğulcu demokrasiyi özümsemiş, ulusal kültürü geliştirici, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, dış dünyaya, evrensel değerlere ve yeni düşüncelere açık, kişisel sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı gelişmiş, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek insangücünün yetiştirilmesini sağlayacak bir eğitim politikasının izleneceği vurgulanmıştır.

Bu plânda;

• Eğitimin tüm kademelerinde yabancı dille öğretim hususunun yeniden düzenleneceği; bu konuda ağırlığın daha çok yabancı dille öğretim yerine, kişilere iyi bir yabancı dil öğretilmesini sağlayıcı ortamın hazırlanmasına verileceği,

• Ortaöğretimden üniversiteye yönelme sürecini yeniden düzenleyebilmek, üniversite önündeki aşırı yığılmayı önlemek ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara insangücünü yetiştirebilmek amacıyla, yükseköğretim öncesinde ve ortaöğretim kademesinde yoğun şekilde faaliyet gösteren özel dershanelerin mesleki ve teknik eğitime yönelmeleri ve uygun olanların ortaöğretim ve yükseköğretim kurumu oluşturmalarının destekleneceği,

• Öğretmen ve öğretim üyelerinin sayı ve niteliklerinin artırılacağı, başarılı ve üstün yetenekli öğrencilerin bu alana yönlendirilmesinin sağlanacağı, öğretim üyesi ihtiyacının giderilmesinde yurtdışı imkânlardan da yararlanılacağı,

• Örgün ve yaygın eğitim kurum ve programları arasında her aşamada yatay ve dikey geçişlere imkân veren esnek bir yapının oluşturulacağı,

• Açık öğretimin, örgün eğitimin yanısıra geniş kitlelerin ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri elde etmelerine imkân verecek esnek bir yapıda geliştirileceği,

• Yükseköğretim sisteminin bürokratik ve merkeziyetçi yapıdan kurtarılacağı ve rekabeti geliştirici düzenlemelerin yapılacağı; üniversitelere bilimsel özerkliğin kazandırılacağı; eğitim-öğretim sistem ve programlarının uluslararası eğitim sistem ve standartlarına uygun hale getirileceği, bilimsel içerikli yayınların üniversitelerin kütüphanelerine kazandırılmasına önem verileceği,

• Üniversite ve fakülte yönetimlerinin yetkilerinin artırılması, öğretim üyesi, araştırma görevlileri ve öğrencilerin yönetime katılmalarının sağlanması için düzenlemelerin yapılacağı,

• Devlet gözetiminde özel kesimin eğitim hizmeti sunma faaliyetlerinin teşvik edileceği hedeflenmiştir.

Plân dönemi sonunda, ülkemizde bir öğretim üyesi başına 35 öğrenci düşerken, AB ülkelerinde 15 öğrencinin düştüğü; özellikle yeni kurulan üniversitelerin öğretim elemanı temininde yaşadığı sıkıntıların devam ettiği; üniversite öğrencilerinin yüzde 26’sının İstanbul, Ankara ve İzmir illerindeki üniversitelerde öğrenim görmesine rağmen, öğretim elemanlarının yüzde 50’sinin bu illerde yoğunlaştığı; 6. Plân döneminde, öğretim üyesi olarak yetiştirilmek amacıyla 2.006 araştırma görevlisinin lisansüstü eğitim amacıyla yurt dışına gönderilmiş iken, bu sayının 7. Plân döneminde 416 olarak gerçekleştiği; yükseköğretim kurumlarının bürokratik ve merkezi yapıdan kurtarılamadığı; üniversite içinde olduğu kadar üniversiteler arasında da rekabet ortamının oluşturulamadığı; üniversite ve fakülte yönetimlerinin yetkilerinin artırılamadığı; öğretim üyesi ve araştırma görevlilerinin yönetime katılımının, bilimsel özerkliğin ve üniversite-sanayi iş birliğinin yeterince sağlanamadığı belirtilmiştir.

SEKİZİNCİ BEŞ YILLIK KALKINMA PLÂNINDA YÜKSEK ÖĞRETİM (2001-2005)

Eğitim sisteminin temel amacının; Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, demokratik, özgürlükçü ve manevi değerlere bağlı, yeni fikirlere açık, kişisel sorumluluk duygusuna sahip, millî kültürü özümsemiş, farklı kültürleri yorumlayabilen ve çağdaş uygarlığa katkıda bulunabilen, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek, üretken ve yaratıcı bilgi çağı insanını yetiştirmek oduğu; millî eğitimin herkes için hayat boyu öğrenme yaklaşımıyla bilgiye ulaşma yol ve yöntemlerini öğreten, etkin bir rehberlik hizmetini içeren, eğitimin tüm evrelerinde yatay ve dikey geçişlere imkân veren, piyasa meslek standartlarına uygun, üretime dönük eğitime ağırlık veren, yetki devrini esas alan, istisnasız tüm öğrenciler için fırsat eşitliğini gözeten bir sistem bütünlüğü içerisinde yeniden düzenleneceği vurgulanmıştır.

Bu plânda;

• Eğitimin bütün kademelerinde yabancı dille öğretim yerine, kişilere yabancı dili en iyi şekilde öğretmek için gerekli çalışmaların yapılacağı,

• Eğitim kurumlarının başarı değerlendirmesi için toplam kalite yönetimini de dikkate alan, performans ölçümüne dayalı bir model geliştirilecekleri ve bölgeler arası dengesizliklerin giderileceği,

• Eğitimin kalitesini doğrudan etkileyen fiziki altyapı, donanım, müfredat, öğretmen ve öğretim üyesi istihdamı açısından eğitim kurumlarının yeterli düzeye getirilebilmesi için finansman imkânlarının geliştirileceği,

• Öğretim üyeliğinin cazip hale getirilerek nitelikli öğretim üyesi yetiştirileceği, yurt düzeyinde dengeli dağılımının sağlanacağı; öğretim elemanı ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla sözleşmeli statüde eğitim personeli istihdamı konusunda çalışmaların başlatılacağı,

• Nitelikli işgücünün yetiştirilmesinde önemli yeri olan meslek yüksek okullarında öğrencilerin uygulamalı eğitim almalarının sağlanacağı,

• Yükseköğretimin bürokratik ve merkeziyetçi yapıdan kurtarılacağı, sistemde rekabeti geliştirici düzenlemelerin yapılacağı, üniversitelerin idari, mali ve bilimsel özerkliklerinin güçlendirileceği; Yükseköğretim Kurulunun üst düzeyde uzun dönemli plânlama ve koordinasyon işlevini yürütecek bir yapıya kavuşturulacağı,

• Yükseköğretime giriş sisteminin, öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine uygun programlara yerleştirilmesini sağlayacak ve fırsat eşitliğini bozmayacak şekilde yeniden düzenleneceği,

• Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin, kamu ve özel kesime yönelik üstleneceği sınavlarla ilgili olarak yeniden yapılandırılacağı,

• Yeni üniversite ve bağlı birimlerin kurulmasının objektif kriterlere ve geniş tabanlı bir karar alma sürecine bağlanacağı,

• Yükseköğretim kurumlarında finansman kaynaklarının geliştirileceği ve çeşitlendirileceği; etkin bir harç-burs-kredi sisteminin kurularak ödeme gücüne bağlı olarak öğrencilerden alınan eğitime katkı paylarının yüksek öğretimin finansmanında kaynaklardan biri haline gelmesinin sağlanacağı,

• Üniversitelerde, akademik terfilerde, bilimsel liyakatın esas alınmasındaki aksaklıkların giderileceği, kadrosuzluğun, akademik terfii engelleyici bir faktör olmaktan çıkarılacağı hedeflenmiştir.

GENEL DEĞERLENDİRME

Ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması, toplumsal ve bireysel refah düzeyinin artması, doğa ve insan kaynaklarının etkili bir şekilde geliştirilmesine ve değerlendirilmesine bağlıdır. Bu çerçevede iyi yetiştirilmiş insan kaynağımız, giderek dünyaya daha fazla açılan ülkemizin rekabet gücünün artmasını sağlayacaktır. Genç ve dinamik bir nüfus yapısına sahip olan ülkemizde, insana yapılan yatırım en verimli yatırım olarak görülerek, hızlı ve istikrarlı bir ekonomik büyüme ve sosyal gelişmenin gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.

Grafik 1:Plânlı Dönemde YüksekÖğretimde Okullaşma Oranları

Ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi amacıyla, 1963 yılından bu yana her beş yılda bir hazırlanan kalkınma plânları ve bu plânların uygulama dilimleri olan yıllık programlar yapılmakta, tüm sosyal ve ekonomik sektörlerin yanında yüksek öğretim sektörü de plânlanmaktadır.

Plânlı dönemde eğitim seviyesi ve kalitesinin yükselmesiyle birlikte, ülkenin ekonomik ve sosyal düzeyi hızla yükselmiş bulunmaktadır. Plânlı dönemde eğitim göstergelerinde kaydedilen önemli gelişmelere kısaca bakılırsa; okuma yazma oranının 1960’da yüzde 39,5 iken 2001’de 86,6’ya, yüksek öğretimdeki öğrenci sayısının 1961’de 61.000 iken 2001’de 1.664.000’ne, öğretim elemanı sayısının 1961’de 4.071 iken 2002’de 70.012’ye, toplam fakülte, enstitü ve yüksek okul sayısının 1960’da 49 iken 2002’de 1.667’ye, üniversite sayısının 1960’da 7 iken 2002’de 77’ye, yüksek öğretim okullaşma oranının 1961’de yüzde 4,1 iken 2001’de yüzde 28,7’ye yükseldiği görülecektir.

Ekonomide sağlanan yüksek büyüme oranlarıyla, kişi başına millî gelir 1.Plân dönemi sonunda 542 dolar iken, 7.Plân dönemi sonunda 3000 doları, satın alma gücü paritesine göre ise 6000 doları aşmış bulunmaktadır. Plân dönemi öncesinde millî gelir içinde tarımın payı yüzde 40’lar düzeyinde iken 7.Plân dönemi sonunda bu oran yüzde 13’ler düzeyine inmiş bulunmaktadır. Ekonomide meydana gelen bu gelişmelerde eğitim yoluyla geliştirilen beşeri sermayenin katkısı yadsınamaz. Nitekim yapılan bilimsel çalışmalarda eğitimin toplumsal ve ekonomik gelişmelerdeki payının oldukça önemli düzeyde olduğu anlaşılmıştır.

Yukarıda her bir plândaki politikalar ve hedefler ile plân gerçekleşmeleri belirtilmiştir. Ayrıca, aşağıdaki Tablo: 2’de plânlardaki politika ve hedefler ile gerçekleşme durumları özet olarak gösterilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, hedeflerin gerçekleşme durumu, plânlardaki mevcud durum değerlendirmeleri ışığında yapılmaya çalışılmıştır. Plân dönemindeki tüm gelişmelerin mevcut durum analizine dahil edilmediği dikkate alındığında, Tablo: 2’deki değerlendirmelerin mutlak gereçeği yansıtmadığı, yalnızca sadeleştirme yoluyla bir fikir verilmesinin amaçlandığı hatırda tutulmalıdır.

Tablo: 2 – Yüksek Öğretimle İlgili Plânlardaki İlke-Politikalar ve Gerçekleşme Durumları11

Plânlar

1

2

3

4

5

6

7

8

İlke ve Politikalar                

Yüksek öğretimde fırsat eşitliği sağlanacaktır

+ - - - +     +

Burs-Harç-Kredi imkanları artırılacaktır

+   +     +   +

Öğretim elemanı açığı giderilecektir

+ + + + + + + +

Öğretim elemanı bölgesel dağılım bozukluğu giderilecektir

  - - +        

Araştırmaya ağırlık verilecektir

- - -          

Yüksek öğretimde kapasite yaratılacaktır

+ + + + +      

Yeni üniversite açma kıstaslara bağlanacaktır

  - - -   -   -

Yüksek öğretimin niteliği artırılacaktır

  - +          

Yüksek öğretim kurumlarına özerklik sağlanacaktır

  -         -  

Yüksek öğretim kurumları arasında koordinasyon sağlanacaktır

  - - *        

Meslek lisesi mezunlarına üniversiteye giriş imkanı verilecektir

  - +          

Meslek lisesi mezunlarının alanlarında eğitimi teşvik edilecek

  - -   +      

Örgün eğitim dışındaki yöntemler de geliştirilecek

    +       +  

Üniversite-sanayi işbirliği geliştirilecektir

    -     +    

Yüksek öğretimin yapısı yeniden düzenlenecektir

      *   - - -

Yüksek öğretim insangücü ve istihdama göre planlanacaktır

+ - + + + +    

Kurumlar arasında bilimsel rekabet sağlanacaktır

          -    

Mesleki eğitimde uygulamalı eğitim yapılacaktır

          +   +

Yabancı dille ilgili programlar teşvik edilecektir

  +   + +   + +

Vakıfların/özel kesimin üniversite kurmaları teşvik edilecektir

          + +  

Üniversitelerin ihtisaslaşmaları teşvik edilecektir

          +    

Yüksek öğretimin finansman imkanları geliştirilecektir

  +       +   -

Yatay ve dikey geçişlere imkan sağlanacaktır

            +  

Basan değerlendirmesi için performans ölçümü yapılacaktır

              -

YOK, koordinasyon ve planlamadan sorumlu olacaktır

              -

OSYM, YOK dışında özerk olarak yeniden yapılandırılacaktır

              -

Akademik terfiler bilimsel liyakate baglanacaktir

              +

(-) Hedef gerçekleşmedi, (+) Hedef kısmen gerçekleşti, (*) Hedef tam gerçekleşti.

Plân hedeflerinde kısmi ya da tam gerçekleşmeler olmakla birlikte, bazı başarısızlıkların olduğu da görülmektedir. Tablodan da görüleceği üzere; yüksek öğretimde dağınık olan yapının düzenlenmesinde ve kurumlar arasında koordinasyonun sağlanmasında; yüksek öğretimde kapasite artışı ve dolayısıyla yüksek öğretim kurumu, öğrenci ve öğretim elemanı sayılarında; burs-harç-kredi ve finansman imkânlarında; meslek lisesi çıkışlıların üniversiteye girişinde; örgün eğitim dışında geçmişte mektupla eğitim ve YAY-KUR, günümüzde açık öğretim imkânı sağlanmasında; yabancı dil eğitimi ve öğretiminde; yatay ve dikey geçişlerde; insangücü plânlamasında; fırsat eşitliğinin sağlanmasında; akademik terfilerde ve üniversite-sanayi iş birliğinin geliştirilmesinde kısmi ya da önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Bunun yanında; öğretim elemanlarının bölgesel dağılımında; araştırmaya ağırlık verilmesinde; yeni üniversite ve birimlerin kurulmasının kıstaslara bağlanmasında; yüksek öğretim kurumlarının özerkliği konusunda; kurumlar arasında bilimsel rekabet sağlanmasında; üniversitelerin başarı performanslarının ölçümünde; YÖK ve ÖSYM’nin yeniden yapılandırılmasında henüz yeterli iyileşme ve gelişme sağlanamamıştır.

Bazı hedef ve politikalardaki başarısızlıkların nedenlerine de kısaca değinmek uygun olacaktır. Bilindiği gibi, plânlı kalkınma Anayasa’nın 166.maddesinde “ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, .... plânlamak, bu amaçla gerekli teşkilatı kurmak Devletin görevidir. .... Kalkınma girişimleri, bu plâna göre gerçekleştirilir. Kalkınma plânlarının hazırlanmasına, Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmasına, uygulanmasına, değiştirilmesine ve bütünlüğünü bozacak değişikliklerin önlenmesine ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu amaçla kurulan DPT’nin kuruluş ve görevlerini düzenleyen 540 sayılı KHK’nin 2.maddesinde “... hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda kalkınma plânları ile yıllık programları hazırlamak” hükmü yer almaktadır.

Mevcut hükümetçe belirlenen amaçlar doğrultusunda hazırlanan kalkınma plânlarına uymak, anayasa ve yasalar uyarınca kamu kesimi için zorunludur. Ancak, plânların yanı sıra, iş başına gelen yeni hükümetler de seçim beyannamelerine uygun kendi programlarını yaparak TBMM’nin onayına sunmaktadırlar. Yeni hükümetin öneceliklerini yansıtan program ile giden hükümetin önceliklerini yansıtan plânların hedefleri arasında fark olabilmektedir. Bu durum, plân hedeflerinin gerçekleşmesi önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Bu arada ifade etmek gerekir ki, 58. ve 59.Hükümet Programları ve hükümetin ilan ettiği Acil Eylem Plânının kalkınma plânıyla uyumlu olarak hazırlanması, yüksek öğretimle ilgili hedeflerin gerçekleştirilmesi umudunu güçlendirmektedir.

Plânlardaki yüksek öğretimle ilgili bazı hedef ve politikaların gerçekleşmemesinin özel nedenleri de mevcuttur. Bilindiği üzere, Anayasada idarenin bir bütün olduğu ve idarenin tüm iş ve eylemlerinden TBMM’ye karşı siyasi iradenin sorumlu olduğu va’z edilmiştir. Ancak; olağanüstü dönemde yapılandırılan YÖK’ün kendine özgü yapısı nedeniyle, yüksek öğretim ile ilgili temel politikaların belirlenmesinde ve yapılandırılmasında siyasi irade neredeyse tümüyle devre dışı bırakılmıştır. Bunun sonucunda, plânlarda ve hükümet programlarında yüksek öğretimle ilgili öngörülen hedeflerle YÖK’ün ters düşmesi durumunda işlem yapılamamakta ve bu yöndeki girişimler başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. 

Şüphesiz, plân hedeflerindeki başarısızlığın daha bir çok nedeni sayılabilir. Ancak, bu husus başka bir çalışmanın konusunu oluşturduğundan bu kadarıyla iktifa edilecektir.


* Plânlama Uzmanı, DPT.

1 (1997) Imitation to Innovation: The Dynamics of Korea’s Technological Learning, Boston and Massachusetts: Harvard Business School Press.

2 Lucas, R. E. (1988). On the mechanics of economic development.  Journal of Monetary Economics, 22, 342. ve Uzawa, H. (1965). Optimal technical change in an aggregative model of economic growth. International Economic Review, 6, 1831.

3 McMahon, Walter W. (1999) Education and Development: Measuring the Social Benefits, Oxford University Press.

4 Romer, P.M., (1990). Endogenous Technological Change. Journal of Political Economy, 98 (5), S71S102.

5 Türkmen, F., A Comprehensive Study on Education DPT, Ankara, Ağustos, 1999, s.2

6 Türkmen, F., Eğitimin Ekonomik ve Sosyal Faydaları ve Türkiye’de Eğitim Ekonomik Büyüme İlişkisinin Araştırılması, DPT, Ankara, Eylül 2002, s.100.

7 1.Beş Yıllık Kalkınma Plânı, Eğitim Bölümü.

8 Teknik ve Genel Yüksek Öğretim Kurumlarını ifade etmektedir.

9 Plânlı kalkınma döneminde yüksek öğretimdeki mevcut durum ve gelişmeler incelenirken, kalkınma plânlarının yanısıra yıllık progrmalardan da yararlanılmıştır.

10 Bu konuda bakınız: TÜRKMEN, Fatih, “Eğitimin Ekonomik ve Sosyal Faydaları ve Türkiye’de Eğitim Ekonomik Büyüme İlişkisinin Araştırılması” DPT, Uzmanlık Tezi, Yayın No: 2655, Eylül 2002.

11 Önemli görülen hedef ve politikaların yer aldığı planlar koyu renkle gösterilmiştir. 8.Plan 2001-2005 dönemini kapsamakta olup, gerçekleşme ile ilgili değerlendirme 24.03.2003 tarihindeki durumu yansıtmaktadır.

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv