MİLLİ EĞİTİM DERGİSİ

Sayı 157

Kış 2003


Fen Sınıflarında Öğretmenin Yeri

Ahmet GÜRSES*
Mehmet YALÇIN*
Çetin DOĞAR**

 

Ahmet, yeni mezun çiçeği burnunda bir öğretmendir. Anadolu’da küçük bir kasabada bulunan tek lisenin iki kimya öğretmeninden birisidir.Ahmet öğretmen, öğrencilerine daha faydalı olmak, daha çok şey öğretmek için derse girmeden önce işlenecek konuya etraflıca hazırlanırdı. Derste söyleyeceklerini ve çözecekleri örnekleri hazırlar, kısa ders süresince o konuyla ilgili nasıl daha çok şey söyleyerek öğrencilerinin daha çok ve daha iyi anlayabilmelerini sağlayabilirim diye düşünürdü. Ahmet öğretmenin, 2C sınıfına kimya dersinin olduğu bir gündü. Ahmet öğretmen tam vaktinde dersine girdi. Dersi, daha önce bir çok defa yaptığı gibi anlattı hatta derste birkaç öğrenci kendi aralarında konuşurken onları uyarmış susturmuştu. Ders çıkışında kuşlar gibi hafif hissetti kendini.Koridorda zafer kazanmış komutan edasıyla yürüyerek öğretmenler odasına gitti.Ertesi gün, kazandığı zaferin izlerini aramak için öğrencilerine önceki dersle ilgili sorular sorduğunda gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı. Soru sorduğu öğrencilerin hiçbiri geçen ders anlatılanları hatırlamıyordu.Bırakın derste anlatılanları, dersin hangi konuya dair olduğu ile ilgili sorular bile cevapsız kalmıştı. Ahmet öğretmen, “Bu bir zafer değil hezimet” dedi kendi kendine.Ders sonunda öğretmenler odasına gitti. Başını ellerinin arasına aldı ve kara kara düşünmeye başladı. Niçin böyle olmuştu?Halbuki, o konuyu nasılda canla şevkle anlatmıştı, konuyla ilgili her şeyi anlatmıştı, problemler çözmüştü. Hatta herkesin iyi bir şekilde dinleyebilmesi için sınıfta çıt çıkarmamıştı.Nasıl olmuştu da böyle bir duruma düşmüştü?

Bu anlatılanlar, ülkemizde sadece ilk ve orta öğrenimde değil yüksek öğrenimde de öğretmenlerimizin sık sık karşı karşıya kaldıkları bir problemdir.Ülkemizde, eskiden beri eğitimin bütün seviyelerinde düz anlatım adı verdiğimiz, öğretmen merkezli, öğretmen-tebeşir-tahtadan oluşan bir öğretim metodu benimsenmiş ve bu yöntem hâlâ neredeyse tek yöntem olma özelliğini korumaktadır.Bir şeylerin yanlış gittiği açıktır. Zaten, hemen herkes eğitimdeki kalite düşüşünden şikâyetçidir.Millî Eğitimin amaçlarına ulaşabilmek için öğretim yöntemlerimiz gözden geçirilmeli, özellikle eğitim araştırmalarından ortaya çıkan sonuçlar yakından takip edilerek, eğitim sistemimizde bu problemin çözüm yolları aranmalıdır. Geçerli öğrenme teorilerine dayalı olarak bilimsel bir şekilde ortaya konulan yeni öğretim metotlarının artık sınıflarımıza girme zamanı gelmiştir. Atatürk’ün gösterdiği yolda fikri hür, vicdanı hür, hayatında aklı ve bilimi önder almış insanlar yetiştirmek, geleceğe güvenle bakabilmek, dünyada söz sahibi güçlü bir Türkiye hayalimizi gerçekleştirmek istiyorsak eğitim sistemimizdeki bu problemi çözmek zorundayız.

Bu çalışmada, son asırda büyük oranda kimliği değişen bilimi, bilimsel bilgiyi, insanların bu bilgileri nasıl öğrendiği, bunların ışığında sınıfta öğrenmeyi gerçekleştirmek, yani öğrenme etkinliğini artırmak için ne yapılması gerektiği, yukarıda verilen Ahmet öğretmen örneğinde öğretmenin ne yapması gerektiği ile sınıftaki öğretmenin yerinin neresi olduğu ilgili soruları ana hatlarıyla dikkate aldık.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, bilimsel bilginin doğasıyla ilgili fikirler bilim tarihçileri ve epistomologların çalışmalarıyla büyük oranda değişmiştir.Geçen yüzyılın başlarında, epistomologlar pozitivist bir bilim anlayışına sahiptiler. Pozitivist bilim, dünyanın olduğu gibi gerçekçi bir biçimde tasviri anlayışını benimsemiştir.Bu anlayış bilimsel prensiplerin(teori, kanun, kavram gibi) doğada gizli olarak bulunduğu ve insanların araştırma yaparak bunları ortaya çıkardığı görüşüne sahiptir.Bilimsel bilginin oluşumu, genellemelerin yapılabileceği son derece güvenilir bir temel olan basit, önyargısız gözlemlerden başlayarak indüktif (tümevarım) çıkarımların bir sonucu olarak algılanmıştır. Yeni yaklaşımda (constructivism) bilim, bir insan aktivitesi olarak dikkate alınmaktadır.Çağdaş felsefî görüşlere göre bilimsel bilgilerin kaynağı gerçekler değildir.Bilimsel bilgi, bilim adamları tarafından gerçeklere anlam vermek için oluşturulurlar.Bilim indüktif çıkarımların bir sonucu değildir.Bilim dünyayı anlamak için insanlar tarafından oluşturulan hipotetik(kurgusal) bir bilgidir. Bilgi kuramı alanında bilimsel bilginin doğasıyla ilgili bu köklü değişimlere, eğitim psikolojisi alanında da öğrenmenin nasıl olduğu ile ilgili radikal değişimler eşlik etmiştir. Öğrenmeyle ilgili baskın görüşün artık davranışçı değil bilişsel yaklaşımdır.Öğrenenler bilgilerinin oluşturulmasında aktif olarak rol alırlar ve yeni öğrenecekleri bilgileri ancak mevcut bilgileriyle ilişkilendirerek elde edebilirler. Öğrenmenin kavramsal yapısı yeni bilgilerin kazanılası, saklanması ve yeni kavramsal bilginin uygulamasında önemli bir rol aynamaktadır.Bilim, bilim camiası tarafından kabul edilen bilimsel prensiplerden hareket ederek doğal ve tasarlanan olaylarla ilgili tahminler yapmak ve dünyayı anlamak için bilim adamları tarafından oluşturulur.Bu nedenle, bilimsel öğrenme bir konunun ilk kavramlarında başlayarak öğrenciler tarafından oluşturulur(1).

Pozitivist yaklaşıma uygun olarak son zamanlarda kadar kabul edilen öğretim modeli, bilginin öğretmenin zihninden öğrencinin zihnine transfer edilebileceği kabulüne dayalıdır.Fakat oluşturmacı yaklaşıma göre, bilgi insanların dışında somut olarak var olan bir şey değildir.Bilgi insanların zihninde oluşturulur.Bilginin doğası ve bilginin nasıl öğrenildiği ile ilgili bu köklü değişimler, fen sınıflarındaki öğretmenin yeri de büyük oranda etkilemiştir. Fen öğretmeninin sınıftaki yeri, ders boyunca sessiz bir şekilde dersi dinleyen ve not alan öğrencilerin karşısında sürekli olarak konuşan otoriter bir konumdan, uygun öğrenme ortamları hazırlayan, öğrencilerde ilgi ve merak uyandıran, onları araştırmaya yönlendiren, sonuçlara öğrencilerin kendilerinin ulaşmalarına yardımcı olan, birlikte araştıran ve birlikte öğrenen, yaşça büyük bir öğrenci arkadaş konumuna değişmiştir (1, 2, 3, 4).

Oluşturmacı Bir Öğretmene Rehberlik Edecek Önemli Prensipleri Şöyle Sıralayabiliriz.

1. Oluşturmacı öğretmen, öğrencilerin girişimini cesaretlendirir.

2. Fiziksel materyalleri ve çeşitli kaynakları amacına uygun olarak kullanır.

3. Öğrencilere yaptıracağı aktiviteleri şekillendirirken sınıflandırma, analiz etme, tahminde bulunma ve yaratıcılık gibi bilişsel terminolojiyi kullanır.

4. Öğrenci sorularının dersi yönlendirmesine, öğretme stratejilerinde ve dersin içeriğinde değişiklik yapabilmesine imkân sağlar.

5.İşlenen konudaki kavramları kendisinin nasıl anladığından bahsetmeden önce öğrencilerin sahip olduğu kavramları anlamaya çalışır.

6. Öğrencilerin hem birbirleriyle hem de öğretmenle diyaloga girmelerine yardımcı olur.

7. Öğrencilerin birbirlerine soru sormalarına ve düşündürücü ve açık uçlu sorular sorarak öğrencileri araştırma yapmaya teşvik eder.

8. Öğrencilerin konuyla ilgili mevcut bilgilerini derinlemesine anlamaya çalışır.

9. Öğrencilere bir olayla ilgili olarak ileri sürdükleri ilk hipotezleriyle çelişen deneyimler sunar ve bu konuda tartışmalarını teşvik eder.

10. Soru sorduktan sonra öğrencilere düşünme fırsatı tanır.

11. Öğrencilerin kavramlar arasında ilişki kurabilmeleri için zaman tanır.

Oluşturmacı Yaklaşımın Faydaları

1.Öğrenciler pasif dinleyicilerden ziyade öğrenmeye aktif olarak katıldıklarından öğrenmeyi daha çok severler.

2.Eğitim, hazırlamadan ziyade düşünme ve anlama üzerine konsantre olduğunda daha etkili olur.

3. Oluşturmacı öğrenme transfer edilebilir.Oluşturmacı sınıflarda, öğrenciler diğer öğrenme ortamlarında da yararlanacakları birtakım prensipler oluştururlar.

4. Öğrenme öğrencilerin soru ve kişisel keşiflerine dayalı olduğundan, oluşturmacılık öğrencilerin öğrendikleri bilgilerin sahibi olmalarını sağlar. Bu nedenle öğrenciler değerlendirme aşamasında da söz sahibidirler.

5. Öğrencilere, sınıf dışında karşılaştıklarına benzer öğrenme aktiviteleri sunarak onları aktif hâle getirir.

6. Oluşturmacılık, fikir alışverişinin olduğu bir sınıf çevresi oluşturarak sosyal ve iletişim yeteneklerini geliştirir.

Sonuç

Yukarıda ana hatlarıyla dikkate alınan yeni yaklaşım, bilgi, bilimin doğası ve insanların nasıl öğrendiği ile ilgili büyük değişimler ortaya koymuştur. Ahmet öğretmen, sınıfında anlamayı geliştirmek için öğretmen merkezli değil, öğrenci merkezli bir öğretim yöntemini benimsemeli, derse başlamadan önce öğrencilerin o konuyla ilgili kavramlarını öğrenmeli ve buna uygun bir öğretim stratejisi geliştirmelidir. Öğrencilere hazır cevaplar vermek yerine onların tartışarak sonuca varmalarına yardımcı olmalıdır.Sonuç olarak, yukarıda maddeler hâlinde verilen prensipler öğrencilerinin anlamalarını geliştirmek isteyen öğretmenler için etkili bir şekilde kullanılabilir.


* Atatürk Üniversitesi, K.K. Eğt.Fak., OFMA Bölümü, Kimya Eğitimi ABD Erzurum.

* Atatürk Üniversitesi, Erzincan Eğt.Fak., Fen Bilgisi Öğretmenliği ABD Erzurum.

(1) Alberto Regis, Pier Giorgio Albertazzi, Ezio Roletto, 1996, “Concept Maps in Chemistry Education”, J. Chem Edu. Vol 73, No 11, s.1084-1088.

(2) Gülşen Bağcı Kılıç, 2001, “Oluşturmacı Fen Öğretimi”, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, 1/1, Haziran, s.9-22.

(3) George M. Bodner, 1986, “Constructivism: A Theory of Knowledge”, J. Chem Edu, Vol 63, No 10, s.873-878.

(4) Joseph S. Francisco, Gayle Nicoll, Marcelle Trautmann, 1998, “Integrating Multiple Teaching Methods into a General Chemistry Classroom”, J. Chem Edu, Vol 75, No 2, s.210-213.

 

 

 

 

 

İçindekiler...

© T.C. MEB Yayımlar Dairesi Başkanlığı
Teknikokullar, ANKARA
Tel. (312) 2128145
Fax (312) 2124668
med@meb.gov.tr

 

[ yukarı ]

Arşiv